Sayac


Fatih Lütfü AYDIN
Hoş Geldiniz

Yoksulluk

YOKSULLUK

 

Yoksulluk biri aklı kullanmayıp, çok çocuk sahibi olma, tembellik, sömürülme, adil olmayan paylaşım, yolsuzluk; diğeri Allah’ın çilesi,  imtihanı gereği olmak üzere 2 türlüdür. Yoksa Allah sefil bir yaşamı emretmez.

 

TEMBELLİK DEN OLAN YOKSULLUK

 

NECM-39
Yaşar Nuri Öztürk : Gerçek şu ki, insan için çalışıp didindiğinden başkası yoktur ( Ayeti gereği Allah çalışmayı emreder).

 

SÖMÜRÜDEN OLAN YOKSULLUK

http://fatihltfaydin.tr.gg/Birlesik-Kaplar.htm

 

ADİL PAYLAŞMAMADAN, YOKSULU DOYURMAKTAN KAÇINMADAN OLAN YOKSULLUK

 

http://fatihltfaydin.tr.gg/Oruc-ve-Yoksulu-Doyurma.htm

 


ÇİLE ya da İMTİHAN GEREĞİ OLAN YOKSULLUK

A'RÂF-31
Yaşar Nuri Öztürk : Ey ademoğulları! Tüm mescitlerde süslü, güzel giysilerinizi kuşanın. Yiyin, için fakat israf etmeyin. Allah israf edenleri sevmez.

A'RÂF-32
Yaşar Nuri Öztürk : De ki: "Allah'ın, kulları için çıkardığı süsü, güzel ve tatlı rızıkları kim haram etmiş?" De ki: "Dünya hayatında inananlar için de var. Kıyamet gününde ise yalnız inananlar içindirler." Bilgiden nasipli bir topluluk için biz, ayetleri böyle ayrıntılı kılıyoruz.

Ayetleri gereği haksızlık, olumsuzluk ( negativite) içermemek şartıyla dünya nimetleri yasaklanmamıştır. Yasaklanan deni ( bu kelime bana İngilizce’deki ; down: alçak, bayağı, basit, iğrenç kelimesini çağrıştırdı) basit, rezilce bir hayat şeklidir..
Demek ki yasaklanan dünya değil dünyanın önce hoşluk, sonra acı, sıkıntı doğuran olumsuzluklarıdır.

Araf, 31. ve 32. Ayetlerdeki yaşam yasak değil herkese serbesttir. Ancak yola girmeyi kabul edenlere ( ikrar verenlere ) sarayvari ( saraylarda ki gibi lüks içinde çılgınca ) bir yaşam yasak edilir ki nefis terbiyesi çilesi ile dünyadan soğuyup, ruhsal tamlığa erişebilsinler.                                                

BAKARA-155
Yaşar Nuri Öztürk : Yemin olsun ki sizi korku, açlık; mallardan-canlardan-meyvalardan eksiltme türünden bir şeyle mutlaka imtihan edeceğiz. Sabredenlere müjdele.
Sonuç olarak dünya denen oyuncağın olumsuz özelliklerinden kaçanları ruhun derinliğinde ki Allah sevgisinin tadına doyulmaz hoşnutlukları ve aklın hayal dahi edemiyeceği ruhsal boyut yaşamları beklemektedir.
       

Belh sultanı arınıp, Hakk’a ulaşmak için yola girmek istemiş. Bir gün sarayını odasında uyurken, damdan gelen büyük bir gürültüyle uyanmış. Kim var orada diyerek bağırmış. Damdaki “deve sürümü kaybettim onu arıyorum” deyince “bre hiç damda deve aranır mı demiş? Damdaki ses de hiç sarayda Allah aranır mı demiş.


Sonuç olarak;
 Biri tembellikden , aklı işletmemekten ve sömürüden, diğeri çileden, imtihandan olmak üzere yoksulluk 2 türlüdür.

                                                                                                                          11.12.2012

YOKSULLUK


SEBE-39


Yaşar Nuri Öztürk : De ki: "Rabbim, kullarından dilediğine rızkı bolca, genişçe verir, dilediğine de kısarak verir. Bir şey infak ederseniz O, onun yerine başka bir şey lutfeder. Rızık verenlerin en hayırlısıdır O." 


NAHL-112


Yaşar Nuri Öztürk : Allah, şu ülkeyi / medeniyeti de örnek vermiştir: Güvenli, mutlu, huzurlu idi; rızkı her yandan bol bol gelirdi. Sonra onlar Allah'ın nimetlerine nankörlük ettiler de Allah kendilerine, sanayi olarak ürettikleri şeyler yüzünden açlık ve korku elbisesini/birlikteliğini/karmaşasını tattırdı. 


ÂLİ İMRÂN-186


Yaşar Nuri Öztürk : Yemin olsun ki, mallarınızda da canlarınızda da imtihan edileceksiniz. Ve yemin olsun ki, sizden önce kendilerine kitap verilenlerden de şirke batanlardan da incitici çok şey dinleyeceksiniz. Sabreder, takvaya sarılırsanız işte bu, iş ve oluşların en zorlularındandır. 


BAKARA-155

 

Yemin olsun ki sizi korku, açlık; mallardan-canlardan-meyvalardan eksiltme türünden bir şeyle mutlaka imtihan edeceğiz. Sabredenlere müjdele.

 

Demek ki Allah açlıkla da imtihan ediyormuş. Bence mal, mülk biriktirip onları gereksinim sahipleriyle adil paylaşmayan, dolayısıyla açlığa, yoksulluğa sebep olanları açlıkla, yoksullukla imtihan ediyor.


Belki de resimdeki çocuk mal, mülk stoklayan ( istifleyen ) zalim bir zengindi ve etme bulma dünyasının bir gereği olarak yaptığının yanlışlığını yaşarak öğreniyor.

 

Yeniden dünyaya geliş yoktur diyerek pek çok sorunun cevabına engel oluyorlar.

 

http://fatihltfaydin.tr.gg/Reenkarnasyon-k1--Yeniden...

 

eğer bu doğru ise zalimler hem zulmederken bizi üzüyorlar hem de imtihan gereği mazlum ( zulüm gören ) olarak bizi üzüyorlar.

Tabiki durum böyle olsa da biz zulme uğrayanlara insani yardımımızı yapmalıyız. İyi akşamlar.

 

Selamlar! Ölünün arkasından konuşulmaz ama bazı gerçeklerin de vurgulanması gerekir diye düşünüyorum.

 

Televizyonda izlemiştim, sözlerini bire bir hatırlamıyorum ama Sakıp Sabancı 2000 li yılların başında iktidar olmuş Ecevit, Bahçeli ve Yılmaz hükümetinin sendika yasası için önemli çalışmalar içinde olan çalışma bakanı Yaşar Okuyan'ın elini tutarak "Sendika da neymiş ben ağayım ben ne verirsem işçi onu almak zorunda" demişti.

 

Şimdi mal, mülk de bir imtihan aracıdır.İşveren karşısında zayıf olan işçinin en temel hakkı için engel olamaya kalkan kişi bu mal, mülk imtihanını verebilmiş midir, acaba?

 

Belki de o neye elini atsa zarar gören kişiye de önceki yaşamına ait Sabancıvari davranışlarından dolayı mal, mülk yasağı konduğu için zengin olamadı.

 

Sen refahı başkalarına çok görürsen sen de gün gelir refahtan olursun.İyi günler.

ÇOK ÇOCUK SAHİBİ OLMAKTAN DOLAYI OLAN YOKSULLUK

Allah çokluğu değil, kaliteyi emreder. İnsanlar akıllarını kullanmayıp da, bakabileceği kadar değil de  yapabileceği kadar çocuk yaptıklarında  birkaç kişinin çalışıp, 8-10 kişinin onların eline baktığı bir çıkmaz içine düşerler. Halbuki 2 çocuk olsa onlara daha iyi olanaklar sağlanır. Kalifiye, kaliteli ( iyi ) iş çıkaran elemanlar olup ayakları üzerinde durabilecek hale gelirler, rahat ederler.

 

NİTELİĞİN ( KALİTENİN, BECERİNİN ) NİCELİKDEN ( ÇOKLUKTAN ) ÜSTÜN OLMASI

ENFÂL

19. Yaşar Nuri Öztürk : Fetih istiyorsanız, fetih size geldi. Eğer vazgeçerseniz hakkınızda daha hayırlı olur. Eğer dönerseniz biz de döneriz. Cemaatiniz çok da olsa size zerre kadar yarar sağlayamaz. Allah, inananlarla beraberdir.

65. Yaşar Nuri Öztürk : Ey Peygamber! Müminleri çarpışmaya teşvik et! Sizden sabırlı yirmi kişi olsa, küfre sapanların iki yüzüne galip gelir; sizden yüz kişi olsa, onların binine galebe çalar. Çünkü onlar gereğince anlamayan bir topluluktur.

66. Yaşar Nuri Öztürk :  Şimdi Allah yükünüzü hafifletti. Bilmiştir ki sizde bir zaaf var. İçinizden sabırlı yüz kişi olsa, iki yüz kişiye galip gelir; sizden bin kişi olsa, Allah'ın izniyle iki bin kişiye galebe çalar. Allah, sabredenlerle beraberdir!

MAİDE 100. Yaşar Nuri Öztürk : De ki: "Pisin çokluğu seni hayrete düşürse de pisle temiz bir olmaz. O halde, ey akıl ve gönül sahipleri! Allah'tan korkun ki kurtuluşa erebilesiniz."

 

 

AŞAĞIDAKİ ALINTININ KAYNAĞI

26-09-2011, 01:36    #1 

DoLuNaY ŞoVaLyEsİ  İslam Kemiyet Değil Sayı Değil

 

Kur’an’da içinde ‘ekser/çoğunluk’ tabirinin geçtiği ayetlerin neredeyse tamamı olumsuzluk ifade eder.

 

Genelde kafirlerin içinde bulunduğu kötü durumu anlatan bu ayetlerde Canab–ı Hak, Hz. Peygamberin (as) şahsında bütün Müslümanları; “çoğunluğa” hayran kalmamaları konusunda uyarmakta ve “hoşunuza gitse de çoğunlukta hayır yoktur” buyurmaktadır.

 

“De ki: Pis ve kötü ile temiz ve iyi bir değildir; pis ve kötünün çokluğu tuhafına gitse (yahut hoşuna gitse) de (bu böyledir). Öyleyse ey akıl sahipleri! Allah’tan korkunuz ki kurtuluşa eresiniz” (Maide, 5/100 )

 

İslam alimlerinin yerinde ifadesiyle ayette geçen, ‘tayyib/iyi’den kasıt müminler, habîs/kötü ifadesinden ise kafir kastedilmiştir.

 

Az bile olsa mümin olanın, çok olan kafirden Allah katında daha muteber olduğunu, Allah’ın onları asla aynı değerde tutmayacağını ifade eden başka ayetler vardır.

 

Bu ayetlerde Cenab–ı Hak, kıyamet günü bu iki sınıfın arasını cennet ve cehennemle tefrik edeceğini haber veriyor.

 

“Yoksa biz, iman edip de iyi işler yapanları, yeryüzünde bozgunculuk yapanlar gibi mi tutacağız? Veya (Allah’tan) korkanları yoldan çıkanlar gibi mi sayacağız?” /Sâd, 38/28.

 

“Yoksa kötülük işleyenler ölümlerinde ve sağlıklarında kendilerini, inanıp iyi ameller işleyen kimseler ile bir mi tutacağımızı sandılar? Ne kötü hüküm veriyorlar!”(Casiye, 45/21 ).

 

Müfessirlerin ifadesiyle; ayette geçen “pisin/kafirin çok oluşu seni şaşırtsa da” ifadesi Peygamberin (as) şahsında tüm Müslümanlar içindir. Çünkü kafirlerin çok oluşu ve müminleri sayı olarak az oluşu Hz. Peygamberi (as)/Müslümanları şaşırtıyordu.

 

İslam tarihin hiçbir döneminde “çokluk” kavramı ile bir noktaya gelmemiştir. Müslümanlar ne zaman hak–batıl ölçüsünü bir kenara atıp da azlığı–çokluğu ölçü edinmişlerse mutlaka kaybetmişler.

 

En azından başarılı olamamışlardır.

 

Kur’an bu konuda da Müslümanları uyarıyor.

 

“Andolsun ki Allah, birçok yerde (savaş alanlarında) ve Huneyn savaşında size yardım etmişti. Hani çokluğunuz size kendinizi beğendirmiş, fakat sizi hezimete uğramaktan kurtaramamıştı. Yeryüzü bütün genişliğine rağmen size dar gelmişti, sonunda (bozularak) gerisin geri dönmüştünüz."

 

Sonra Allah, Resûl’ü ile müminler üzerine sekînetini (sükûnet ve huzur duygusu) indirdi, sizin görmediğiniz ordular (melekler) indirdi de kâfirlere azap etti. İşte bu, o kâfirlerin cezasıdır. Sonra Allah, bunun ardından yine dilediğinin tevbesini kabul eder. "Zira Allah bağışlayan, esirgeyendir” (Tevbe, 25–27 ).

“Huneyn birkez daha öğretti: Zafer Hak’tandır” (Rahemetn Li’l Alemîn, c. 2, s.231 )

 

Mekke’nin fethinden sonra, 12 bin Müslüman’ın katılımıyla yapılmıştı bu savaş. Küfür ordusundan bu oranda bir “çoğunluk” İslam tarihinde pek fazla olmasa gerektir.

 

Hele de çoğunluğu oluşturanların içinde gayesi “Allah rızası olmayan” çoğunluk bir başka çoğunluk var ki...

 

Kur’an’da “ekser/çoğunluk” tabirinin geçtiği ayetlerden bazıları şöyledir.

 

“Yeryüzünde bulunanların çoğuna uyacak olursan, seni Allah’ın yolundan saptırırlar. Onlar zandan başka bir şeye tâbi olmaz, yalandan başka söz de söylemezler” (En’am, 6/116).

 

“...çoğu bilmezler” (A’raf, 7/178 ).

 

“...çoğu iman etmez” (Hûd, 11/17).

 

“...çoğu şükretmez” (Yusûf, 12/21).

 

“...çoğunuz fasıksınız” (Maide, 5/59).

 

“...çoğunuz akılsızsınız” (Maide, 5/102).

 

“...çoğunluğu cahillerdir” (En’am, 6/111)

 

“...çoğu şükretmez” (A’râf, 7/17).

 

“...çoğunun dayanağı zandan ibarettir” (Yûnus, 10/36).

 

“...çoğu kâfirdir” (Nahl, 16/83).

 

“...çoğu mümin değildir” (Şuarâ, 26/67,103,121,139,158,174,140,).

 

“...çoğu yalancıdır” (Şuarâ, 26/223).

 

“...çoğu müşriktir” (Rûm, 30/42).

( Tallut' un ırmaktan sonra geriye çok az kalan adamının sayıca az ama nitelikli olması).

 

Aynı manaya gelen yüzlerce ayet vardır Kur’an’da.

 

Çoğunluğu bu sıfatlarla dile getiren Kur’an, bir de yasak koyuyor; “çoklukla övünmek”, “çokluk kuruntusuna kapılmak.”

 

“Çokluk kuruntusu sizi o derece oyaladı ki, nihayet kabirleri ziyaret ettiniz.

 

Hayır! Yakında bileceksiniz! Elbette yakında bileceksiniz!

 

Gerçek öyle değil! Kesin bilgi ile bilmiş olsaydınız, (orada) mutlaka cehennem ateşini görürdünüz. Sonra ahirette onu çıplak gözle göreceksiniz. Nihayet o gün (dünyada yararlandığınız) nimetlerden elbette ve elbette hesaba çekileceksiniz” (tekâsur, 102/1–8 ).

 

Peki “Çoğunluğun” zıddı olan azlık, ya da o meşhur ifadeyle "marjinallik”, bu konuda neler var Kur’an’da?

 

“Çoğunluk” için olanın tam zıdd–ı kamili ne ise o var.

 

Bununla birlikte, “marjinal grup” hakkında Kur’an’da geçen ayetlerin neredeyse tamamı, bir sebebe binaen inmiştir.

 

Yani ‘sebeb–i nuzül’ü vardır bu ayetlerin.

 

Bir genelleme yapmak gerekirse bu ayetlerin iniş sebebi şöyledir.

 

İslam’ın o ilk yıllarında bu dini kabul edenlerin sayısı bellidir ve neredeyse tamamı garip, fakir, kimsesiz insanlardır.

 

Mekke’de bulunan ekabir/çoğunluk bundan rahatsızlık duymaktadır.

 

Hz. Peygambere (as) teklif getirirler: “Etrafındaki bu fakir–fukarayı yanından uzaklaştırırsan gelir seninle dinin konusunda tartışırız ve hoşumuza giderse onu kabul ederiz.”

 

“Bir kişiye daha İslam’ı nasıl anlatırım acaba” derdinde olan Hz. Peygamber (as) bu teklife anında ret cevabını vermediği için bakın Allah O’na ne buyuruyor:

 

“Rablerinin rızasını isteyerek sabah akşam O’na yalvaranları kovma! Onların hesabından sana bir sorumluluk; senin hesabından da onlara herhangi bir sorumluluk yoktur ki bunları kovup da zalimlerden olasın!” (En’am, 6/52 ).

 

İniş sebebi: Kureyş büyükleri Resûlullah (s.a.)ın yanına geldikleri zaman fakir müminlerin yanlarında bulunmasını istemiyorlardı. Resûlullah da onların isteklerine uyarak bu müminleri yanından çıkarmak istedi. Bunun üzerine Cenab–ı Hak, Peygamberimizi bu âyetle uyardı.

 

Cenab–ı Hak bu “marjinal” gurubu bir de övüyor Kur’an’ında.

 

“Sabah akşam Rablerine, O’nun rızasını dileyerek dua edenlerle birlikte candan sebat et. Dünya hayatının süsünü isteyerek gözlerini onlardan çevirme. Kalbini bizi anmaktan gafil kıldığımız, kötü arzularına uymuş ve işi gücü aşırılık olan kimseye boyun eğme” (Kehf, 18/28 ).

 

İniş sebebi: Bazı Kureyş ileri gelenleri Hz. Peygamber’den Allah’a ve Resûl’üne candan bağlı, fakat maddi bakımdan fakir müminleri yanından kovmalarını istemişler, böyle yaptığı takdirde kendisi ile görüşüp konuşabileceklerini söylemişlerdi. İşte bu âyet, Beyzâvî’nin tefsirinde de belirtildiği gibi, üstünlük ve şerefin, bedeni ve maddi zinette değil, gönül ziynetinde, yani iman ve güzel yaşayışta olduğunu, dolayısıyla müşriklerin bu isteğine değer vermemek gerektiğini ifade etmektedir.

 

Son olarak bir hadis–i şerifle bitirelim.

 

Hz. Peygambe (as) şöyle buyurur:

 

“Din garip başlamıştır, aynı şekilde garip olarak Allah’a dönecektir. O din gaiplerine müjdeler olsun ki onlar insanları ifsat edip bozduğunu ıslah edip düzeltirler.”

 

Ne mutlu o garip marjinallere.

 

 17.01.2014

 

 


















Sayfa Başına Dönün 

Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol