Sayac


Fatih Lütfü AYDIN
Hoş Geldiniz

AtaSozleriY

Ata Sözleri

Atasözleri ve Deyimlerin Kaynağı Olabilecek Kur'an Ayetleri
Yazan : Fatih Lütfü Aydın

www.fatihltfaydin.tr.gg

Dosya Paylaşımım.

Paylaşılanlar 1

Paylaşılanlar 2

17.09.2022
Not: Paylaştığım kitaplara bu bağlantıdan
 
ulaşılabilir. 
Sınava gireceklere yardımcı olması dileğiyle.
 

 

 






Atasözlerinin Kaynağı Olabilecek Kur'an Ayetleri A

  
Acele İşe Şeytan Karışır.

TÂHÂ-114

O Melik/o hak hükümdar olan Allah, yüceler yücesidir. Sana vahyi tamamlanmadan önce, Kur'an hakkında aceleci olma. Şöyle de:"Rabbim, ilmimi artır!"

İSRÂ-11
İnsan, hayra davet eder gibi şerri çağırıyor/insan, hayra duasıyla şerri davet ediyor. İnsan çok acelecidir.

YÛNUS-11
Allah, insanlara şerri, onların hayrı acele istedikleri gibi çabucak verseydi, ecellerinin onlara ulaşmasına çoktan hükmedilmiş olurdu. Ama biz, bize kavuşmayı ummayanları kendi azgınlıkları içinde körü körüne bocalamaya bırakırız.

Elmalılı Hamdi Yazır’ dan,

11- İnsan hayra dua eder gibi, şerre de dua eder veya şerri davet eder. Sanki o büyük mükafata dua ediyormuş gibi, o acıklı azaba dua eder. Veya yaptıkları ile o azabı davet eder. Bunun sebebi de şudur: İnsan pek acelecidir. Sonra olacak şeyin vaktinden önce hemen olmasını ister. Sabır ve tahammül zoruna gider de iman ile y a rarlı işlerden önceye alarak o büyük mükafatı isteyecek yerde, acelesinden imansızlar hakkında hazırlanmış olan çok acı azaba dua eder. Onun bir an önce hemen yerine getirilmesini bir iyilik ister gibi ister ve bu şekilde kendisine kötülüğü davet etmiş olur. Çünkü bir şeyin vaktinden önce acele, olarak gerçekleşmesini isteyen kimse, o şeyden mahrum edilmekle azarlanır. Bundan dolayı müminler, kötülüğe dua etmemeli, sabır ve ihtiyat ile hayra dua etmeli ve yararlı işleri yapmaya teşebbüs ile hayra davet et melidir. İnsanın çok aceleci olması bir de şu mânâyı kapsar: İnsan peşincidir. Veresiyeden daha fazla peşine heves eder. Ahireti, dünyada görmek ister. Onun için insanların birçoğu ahireti bırakır da dünyayı ister. O büyük ücrete önem vermez, o acıklı azabı hesaba almaz. Ve bu şekilde kendisine hayır istiyormuş gibi kötülüğü davet eder. Ki bu mânâ biraz sonra (17/18) âyeti ile açıklanacaktır. Özetle her kişisinde veya bütün durumlarında değil, cinsi itibarı ile veya bazı durumlarda insan çok aceleci d ir. Ve acelesinden iyilik ve kötülüğü birbirinden ayırmaz, sonunu gözetmez. Zaman âyetlerini hesaba almaz da kendine iyiliği davet ediyormuş gibi bir tehlike ile kötülüğü davet eder.

Başa Dön

Açtırma Kutuyu, Söyletme Kötüyü.

MÂİDE-101
Ey iman sahipleri! Size açıklandığında canınızı sıkacak şeylerle ilgili soru sormayın. Kur'an indirilmekte iken onları sorarsanız size açıklanır. Allah onlardan vazgeçmiştir. Allah Gafûr'dur, Halîm'dir.

Ağlatırsa Mevlam Yine Güldürür.

NECM-43
Hiç kuşkusuz, güldüren de O'dur, ağlatan da...

Ahde Vefa.

İSRÂ-34
Yetimin malına yaklaşmayın. Ancak rüştüne erişinceye kadar, güzel bir yolla ilgilenebilirsiniz. Ahdinize vefalı olun çünkü verilen söz sorumluluk gerektirir.

Ve lâ takrebû mâlel yetîmi illâ billetî hiye ahsenu hattâ yebluga eşuddeh(eşuddehu), ve evfû bil ahd(ahdi), innel ahde kâne mes’ûlâ(mes’ûlen).

1. ve lâ takrebû : ve yaklaşmayın
2. mâle el yetîmi : yetimin malına
3. illâ : ancak, den başka (şekilde), olmadıkça
4. bi elletî : o şey ile, ki o
5. hiye : o
6. ahsenu : en güzel
7. hattâ yebluga : erişinceye kadar
8. eşudde-hu : onun en kuvvetli (bulûğ) çağı
9. ve evfû : ve vefa gösterin, yerine getirin, ifa edin
10. bi el ahdi : ahde
11. inne el ahde : muhakkak ki ahd
12. kâne : oldu
13. mes'ûlen : mes'ul, sorumlu

BAKARA-27
O fâsıklar ki Allah'a verdikleri ahdi, onunla anlaşıp bağlandıktan sonra bozar, Allah'ın birleştirilmesini emrettiği şeyi keser ve yeryüzünde bozgun çıkarırlar. İşte bunlardır hüsrana uğrayanlar.

BAKARA-124
Hani Rabb'i, İbrahim'i bazı kelimelerle imtihana çekmiş, o da onların hakkını vermişti de Rab şöyle demişti: "Seni insanlara önder yapacağım." İbrahim, "soyumdan birilerini de" deyince Allah: "Benim ahdime zalimler eremezler." buyurdu.

ÂLİ İMRÂN-76
İş öyle değil! Kim ahdine vefa eder, takvaya sarılırsa hiç kuşkusuz, Allah takvaya sarılanları sever.

ÂLİ İMRÂN-77
Allah'a verdikleri sözü ve yeminlerini basit bir bedel karşılığı satanlar var ya, işte onlar için âhirette hiçbir nasip yoktur. Allah onlarla konuşmayacaktır, kıyamet günü onlara bakmayacaktır, onları temizleyip arıtmayacaktır. Onlar için korkunç bir azap vardır.

NAHL-91
Antlaşma yaptığınızda, Allah'a verdiğiniz söze vefa gösterin. Bağlayıp pekiştirdikten sonra yeminlerinizi bozmayın. Çünkü, kendinize Allah'ı kefil yapmış durumdasınız. Allah, yaptıklarınızı biliyor.

Başa Dön

Ak Akçe Kara Gün İçindir.

YÛSUF,
47
Yûsuf dedi: "Alışılageldiği şekliyle yedi yıl ekin ekeceksiniz. Biçtiklerinizden yiyecek kadar az bir miktar alır, gerisini başağında bırakırsınız."

-48
"Bunun ardından yedi kurak yıl gelecek. Bu yıllar, saklayabileceğiniz bir miktar ekin hariç, önceden biriktirdiklerinizi yiyip tüketecek."

Akıl Akıldan Üstündür.

YÛSUF-76
Bunun üzerine Yûsuf öz kardeşinin heybesinden önce, öteki kardeşlerin heybelerini aramaya başladı. Nihayet su kabını, öz kardeşinin heybesinden çıkardı. Yûsuf'a böyle bir tuzak öğretmiştik. Yoksa Yûsuf, Allah'ın dilemesi dışında, kralın dinine göre öz kardeşini alamazdı. Dilediklerimizi derece derece yükseltiriz biz. Her bilgi sahibinin üstünde bir başka bilen vardır.

Allah ile Aldatma.

Hanif Dostlar


Allah’ın Adıyla Okuma/Çağırma

Bismillah : Allah’ın adıyla yani O’nun rızasıyla, O’nun rızasına uygun bir şekilde.

ALAK-1 Yaşar Nuri Öztürk : Yaratan Rabbinin adıyla oku/çağır!

Not: Şeytanların dostlarına gönderdiği vahiylerle değil Rabbinin adıyla yani O’nun rızasına uygun olarak çağır. Rabbinin adıyla yani O’nun namına, adına çağır. O’na çağır, insanları O’nun kulluğuna davet et.

Fatih Lütfü AYDIN

EN'ÂM-121
Yaşar Nuri Öztürk : Üzerine Allah'ın adı anılmayanlardan yemeyin. Böyle bir şey tam bir yoldan çıkıştır. Şeytanlar kendi evliyasına/dost ve destekçilerine sizinle mücadele etmeleri için elbetteki vahiy gönderirler. O şeytan evliyasına boyun eğerseniz kesinlikle müşrikler oldunuz demektir

MÂİDE-4
Yaşar Nuri Öztürk : Sana soruyorlar, onlar için helal kılınan ne? Şöyle söyle: "Sizin için bütün temiz nimetler helal kılınmıştır. Eğittiğiniz avcı kuşların tuttukları ile eğittiğiniz av köpeklerinin tuttukları da size helal kılındı. Siz bu hayvanlara, Allah'ın size öğrettiklerinden öğretiyorsunuz. O halde onların sizin için tuttuklarından da yiyin ve üzerine Allah'ın adını anın. Allah'tan sakının! Allah gerçekten hesabı çok çabuk görür."

NEML-30
Yaşar Nuri Öztürk : "Süleyman'dan bir mektup. Rahman ve Rahîm Allah'ın adıyla başlıyor."

Başa Dön


Allah’ a Havale Etme.

EN'ÂM-91
Allah'ı, kadrine/şanına yaraşır şekilde tanıyamadılar. Çünkü, "Allah, insana hiçbir şey vahyetmemiştir." dediler. De ki "Mûsa'nın insanlara bir ışık, bir kılavuz olarak getirdiği Kitap'ı kim indirdi? Siz o Kitap'ı birtakım parşömenler yapıp ortaya sürüyorsunuz, birçoğunu da saklıyorsunuz. Size, sizin de atalarınızın da bilmediği şeyler öğretildi." "Allah" de, sonra bırak onları saplandıkları batakta oynayadursunlar.
Allah’ ı Aldatmaya Kalkmak.

NİSA
142. Şu bir gerçek ki, ikiyüzlüler hileler düzerek Allah'ı aldatmaya uğraşıyorlar. Ama Allah da onları aldatıyor. Onlar namaza kalktıklarında tembel-miskin bir halde kalkarlar, insanlara gösteriş yaparlar. Onlar Allah'ı çok az hatırlarlar.

BAKARA
9.Allah'ı ve inanmış olanları aldatma yoluna giderler. Gerçekte ise onlar öz benliklerinden başkasını aldatmıyorlar. Ne var ki, bunun farkında olamıyorlar.

Başa Dön

Allah, yargıçların en güzel hüküm vereni değil mi?

NECM-32
Öyle kişilerdir ki onlar, günahın büyüklerinden ve iğrençliklerden çekinip kaçınırlar. Bazı küçük sürçmeler hariç. Hiç kuşkusuz, senin Rabbin affı geniş olandır. Sizi en iyi bilen O'dur: Hem sizi topraktan oluşturduğu zaman hem de annelerinizin karınlarında ceninler halinde bulunduğunuz zaman. O halde kendi kendinizi temize çıkmış göstermeyin; kimin sakındığını en iyi bilen O'dur.

Allah Yolunda Öldürülenlere Ölü Denmemesi.

BAKARA - 154
Allah yolunda öldürülenler için "ölüler" demeyin. Tam aksine, onlar dirilerdir ama siz farkında olmazsınız.

Allah’ ın Bir İnsanla Doğrudan Konuşmaması.

ŞÛRÂ-51
Allah, bir insanla ancak vahiy yoluyla yahut perde arkasından konuşur; yahut da bir resul gönderir de kendi izniyle dilediğini vahyeder. Yüceler yücesi O'dur; hüküm ve hikmet sahibi O'dur.

Allah’ ın en büyük hakim olması ( Ahkemül hakimin, Mahkeme - i Kübra : En büyük mahkeme, Mahşerde Allah (cc) huzurundaki mahkeme )

HÛD-45
Bu arada Nûh, Rabbine yakardı da dedi ki: "Rabbim, oğlum benim ailemdendi! Senin vaadin elbette haktır. Sen hâkimlerin, hükmü en güzel verenisin."

Ve nâdâ nûhun rabbehu fe kâle rabbi innebnî min ehlî ve inne va'dekel hakku ve ente ahkemul hâkimîn(hâkimîne).

1. ve nâdâ : ve seslendi
2. nûhun : Nuh
3. rabbe-hu : Rabbine
4. fe kâle : o zaman dedi
5. rabbi : Rabbim
6. innebnî (inne ibnî) : muhakkak ki benim oğlum
7. min : ...den
8. ehlî : benim ailem
9. ve inne : ve şüphesiz ki
10. va'de-ke : senin vaadin
11. el hakku : haktır
12. ve ente : ve sen
13. ahkem : en iyi hüküm veren
14. el hâkimîne : hüküm verenler

TÎN-8
Allah’ın İpi ( Hablillah )

ÂLİ İMRÂN-103. Yaşar Nuri Öztürk : Hep birlikte Allah'ın ipine yapışın, fırkalara bölünüp parçalanmayın; Allah'ın üzerinizdeki nimetini hatırlayın. Birbirinizin düşmanı idiniz, Allah kalplerinizi uzlaştırıp kaynaştırdı da O'nun nimeti sayesinde kardeşler haline geldiniz. Ateşten bir çukurun kenarında idiniz; sizi oradan kurtardı. Allah size ayetlerini bu şekilde açıklıyor ki, doğruya ve güzele yol bulasınız.

ZUHRÛF-36. Yaşar Nuri Öztürk : Kim Rahman'ın Zikri'ni görmezlikten gelip ondan uzaklaşırsa biz ona bir şeytanı musallat ederiz de o ona can yoldaşı olur.

Zikir; Kur’an demektir. Kur’an ( ve Hz. Allah’ın tüm bozulmamış vahiyleri )’da Hz. Allah’ın kullarının kurtuluşu için onlara uzattığı bir iptir.

01.11.2013

Fatih Lütfü AYDIN

Allah’ ın Kalplerdekini Bilmesi.

AHZAP - 54
Siz birşeyi açıklasanız da gizleseniz de Allah bunların tümünü bilmektedir.

Başa Dön

Allah’ ın Sabrı. ( Allah’ ın Baş Karekteri, Boyası )

NAHL-61
Eğer Allah, insanları zulümlerine karşı cezalandırsaydı, yeryüzünde debelenen bir şey bırakmazdı. Ama öyle yapmıyor, onları belirli bir süreye kadar erteliyor. Süreleri geldiğinde ise ne bir saat geri kalırlar ne de öne geçebilirler.

Allah’ ın Boyası.

BAKARA-138
Allah'ın boyasını esas alın. Allah'tan daha güzel kim boya vurabilir! Biz yalnız O'na kulluk ederiz.

Sıbgatallâh(sıbgatallâhi) ve men ahsenu minallâhi sıbgaten, ve nahnu lehu âbidûn(âbidûne).

1. sıbgate allâhi : Allah'ın boyası
2. ve men : ve kim
3. ahsenu : ahsen, en güzel
4. min allâhi : Allah'tan
5. sıbgaten : boya olarak
6. ve nahnu : ve biz
7. lehu : ona
8. âbidûne : kul olanlar

Allah’ ın Dediği Olur.

TEKVÎR-29
Âlemlerin Rabbi Olan Allah Dilemedikçe, Siz Dileyemezsiniz!

Hanif Dostlar
dan alıntıdır.

“Şirke düşmüş olanlar şöyle diyeceklerdir: “Eğer Allah dileseydi şirke düşmezdik, babalarımız da öyle. Hiçbir şeyi haram da kılmazdık.” Onlardan öncekiler de aynı yalanı söylediler de baskınımıza uğradılar. De ki, “Elinizde, gösterebileceğiniz bir bilgi var mı?” Siz ancak kuruntuya uyuyor ve sadece tahmin yürütüyorsunuz. De ki: “En kapsamlı delil Allah’ınkidir. O dileseydi hepinizi yola getirirdi”. (En’am 6/148-149)

Allah’ın dilemesi yani iradesi iki türlüdür; biri teşriî, diğeri tekvînî iradedir. Tekvînî irâde Allah’ın bir şeyi yaratma konusundaki iradesidir. Yaratmak istediği şeye, “ol” deyince oluverir.

Allah Teâlâ şöyle buyurur:
“Bir şeyi istediği zaman onun işi sadece “ol” demektir; o iş hemen oluverir.” (Yasin 36/ 82)

Allah’ın teşriî iradesi ise insanların davranışları ile ilgili iradesidir. O, koyduğu kanun ve kurallara uyulmasını ister ama kimseyi zorlamaz. Bu iradenin yerine gelmesi, insanın gayretine bağlıdır. Allah Teâlâ şöyle buyurur:

“De ki: Bu gerçek Rabbinizdendir; isteyen inansın, isteyen de göz ardı etsin. Ama biz, yanlış yapanlara öyle bir ateş hazırladık ki, dumanı onları içine alacaktır. yardım isterlerse, erimiş maden gibi yüzleri kavuran su ile yardımlarına koşulacaktır. Ne kötü içecek ve ne fena birliktelik!” (Kehf 18/29)

Başa Dön

Allah’ ın Hayvanlara Ne Yapacaklarını Öğretmesi.

NAHL

68. Rabbin, balarısına şöyle vahyetti: "Dağlardan evler edin, ağaçlardan ve insanların kurdukları çardaklardan da..."
69. "Sonra, meyvaların her türünden ye de boyun bükerek Rabbinin yollarına koyul." Onun karıncıklarından, renkleri çeşit çeşit bir içecek çıkar ki, insanlar için onda şifa vardır. Derin derin düşünen bir topluluk için, bunda kesin bir mucize var.

MÂİDE-31

Derken, Allah, kardeşinin cesedini nasıl saklayacağını ona göstermek için yeri eşeleyen bir karga gönderdi. O dedi ki: "Vay be! Şu karga kadar bile olamıyor muyum ki, kardeşimin cesedini saklayayım." Bu arada, pişmanlık duyanlardan olmuştu.

Allah’ ın Hakkı 3

BAKARA
229.Boşama iki kezdir. Bunun ardından ya iyilikle tutmak ya da güzelce serbest bırakmak gerekir. Onlara verdiğinizden bir şeyi geri almanız size helal olmaz. Erkekle kadının Allah'ın sınırlarını korumada endişe etmeleri hali başka. Erkek ve kadının Allah'ın sınırlarında duramayacaklarından endişe ederseniz, o zaman kadının verdiği fidyede ikisine de bir günah yoktur. İşte bunlar Allah'ın sınırlarıdır. Bunları aşmayın. Allah'ın sınırlarını aşanlar, işte onlar, zalimlerin ta kendileridirler.
230.Bütün bunların ardından erkek, kadını boşarsa artık bundan sonra başka bir eşle nikahlanıncaya kadar ilk erkeğe helal olmaz. İkinci erkek kadını boşadığında, boşanan kadınla ilk erkek Allah'ın sınırlarını koruyabileceklerini düşünürlerse, birbirlerine dönmelerinde sakınca yoktur. İşte bunlar Allah'ın sınırlarıdır ki, Allah bunları bilgi sahibi bir topluluğa açıklar.

Başa Dön

 

Alma Mazlumun Ahını Çıkar Aheste Aheste

KASAS,

4.

Yaşar Nuri Öztürk: Gerçek şu: Firavun o yerde egemenlik kurmuş ve ora halkını gruplara ayırmıştı. Onlardan bir topluluğu horlayıp eziyordu: Bu topluluğun erkek çocuklarını boğazlıyor, kadınlarına hayasızca davranıyor/kadınların rahimlerini yokluyor/kadınlarını hayata salıyordu. O gerçekten fesadı yayanlardandı.

5.

Yaşar Nuri Öztürk: Ve biz istiyoruz ki, yeryüzünde ezilip horlananlara bağışta bulunalım, onları önderler yapalım, onları mirasçılar haline getirelim.

6.

Yaşar Nuri Öztürk: Ve yeryüzünde onlara imkân ve kudret verelim. Firavun'a, Hâman'a ve onların ordularına da korkmakta oldukları şeyleri gösterelim.

Başa Dön


Alttan Almama, Gevşek Davranmama.

KALEM-9
İstediler ki sen, alttan alıp gevşek davranasın/yağcılık edesin de onlar da yağcılık etsinler/yumuşaklık göstersinler.

Allah için ( Allah rızası için ).

İNSÂN (DEHR)-9
"Biz size yalnız ve yalnız Allah rızası için yediriyoruz. Sizden bir karşılık da bir teşekkür de istemiyoruz;

İnnemâ nut’imukum li vechillâhi lâ nurîdu minkum cezâen ve lâ şukûrâ(şukûren).

1. innemâ : ancak, sadece
2. nut'ımu-kum : sizi doyuruyoruz
3. li : için
4. vechi allâhi : Allah'ın Yüzü, Allah'ın Rızası
5. lâ nurîdu : biz istemiyoruz
6. min-kum : sizden
7. cezâen : bir karşılık
8. ve : ve
9. lâ şukûren : bir teşekkür değil

EN'ÂM-162
De ki: "Benim namazım, kulluğum/bağışım, hayatım, ölümüm âlemlerin Rabbi olan Allah içindir."

Kul inne salâtî ve nusukî ve mahyâye ve memâtî lillâhi rabbil âlemîn(âlemîne).

1. kul : de
2. inne : muhakkak
3. salâtî : benim namazım
4. ve nusukî : benim tüm ibadetlerim, kurbanım
5. ve mahyâye : benim hayatım
6. ve memâtî : ve benim ölümüm
7. lillâhi (li Allahi) : Allah içindir
8. rabbi el âlemîne : âlemlerin Rabbi

Allah Bir Adım Atana On Adım Gelir.

EN'ÂM-160
Kim bir güzellikle gelirse ona, getirdiğinin on katı var. Kötülükle gelene ise yaptığının kadarından fazla ceza verilmez. Onlar, haksızlığa uğratılmayacaklardır.

Besmele

NEML-30
"Süleyman'dan bir mektup. Rahman ve Rahîm Allah'ın adıyla başlıyor."<
/br> İnnehu min suleymâne ve innehu bismillâhir rahmânir rahîm(rahîmi).

1. inne-hu : muhakkak o
2. min suleymâne : Süleyman'dan
3. ve inne-hu : ve muhakkak o
4. bismillâhi (bi ismi allâhi) : Allah'ın adıyla
5. er rahmâni : rahman olan
6. er rahîmi : rahîm olan (rahmet nuru gönderen, rahîm esmasıyla tecelli eden)

Başa Dön

Anlamını Bilmeden Okumama.

HADÎD
14. Onlara seslenirler: "Biz sizinle değil miydik?" Derler ki: "Evet, bizimleydiniz. Ancak siz kendinizi yaktınız, bekleyip durdunuz, şüphe ettiniz, hayal ve kuruntular/hurafeler/anlamını bilmeden okuyuşlar sizi aldattı; ni
hayet Allah'ın emri geldi. O yaman aldatıcı, sizi Allah ile aldattı."
Yunâdûnehum e lem nekun meakum, kâlû belâ ve lâkinnekum fe tentum enfusekum ve terebbastum vertebtum ve garret kumul emâniyyu hattâ câe emrullâhi ve garrekum billâhil garûr(garûmu).

1. yunâdûne-hum : onlara seslenilir (onlara seslenirler)
2. e : mi
3. lem nekun : biz olmadık
4. mea-kum : sizinle beraber
5. kâlû : dediler
6. belâ : evet
7. ve lâkinne-kum : ve ancak, fakat siz
8. fetentum : fitneye düşürdünüz
9. enfuse-kum : kendiniz
10. ve terebbastum : ve durup beklediniz
11. ve irtebtum : ve şüphe ettiniz
12. ve garret-kum(u) : ve sizi aldattı
13. el emâniyyu : emaniyye, gerçek olmayan, bâtıl şeyler
14. hattâ : hatta, oluncaya kadar
15. câe : geldi
16. emru allahi : Allah'ın emri
17. ve garre-kum : ve sizi aldattı
18. bi allâhi : Allah'a karşı
19. el garûr : aldatanlar, aldatıcılar

NİSÂ
119."Yemin olsun, onları saptıracağım, onları kuruntulara/hurafelere/anlamını bilmeden okumaya mutlaka iteceğim. Onlara mutlaka emir vereceğim de davarların kulaklarını yaracaklar; onlara muhakkak emredeceğim de Allah'ın yaratışını/yarattıklarını değiştirecekler." Kim Allah'ı bırakıp da şeytanı yandaş edinirse açık bir hüsrana kesinlikle yuvarlanmış olacaktır.
120. Şeytan, onlara söz verir, ümit verip hayal kurdurur, hurafeye/anlamını bilmeden okumaya iter. Ama o, onlara bir aldanıştan başka hiçbir şey vaat etmez.
123. İş ne sizin kuruntularınızla/hurafelerinizle/anlamını bilmeden okuyuşlarınızla ne de Ehlikitap'ın kuruntuları/hurafeleri/anlamını bilmeden okuyuşlarıyla çözülür. Kötülük yapan onunla cezalandırılır. Ve böyle biri, kendisi için Allah dışında ne bir dost bulur ne de bir yardımcı.

SÂD-29
Kutsal/bereketli bir Kitap bu; sana indirdik ki onu, ayetlerini derin derin düşünsünler ve öğüt alabilsin temiz özlüler. Aracısız kurtuluş olmaz.

RAHMÂN-33
Ey cin ve insan toplulukları! Göklerin ve yerin bucaklarından/köşelerinden geçip gitmeye gücünüz yeterse, hadi geçin gidin. Bilgi ve güç dışında bir şeyle geçip gidemezsiniz!

Yâ ma'şerel cinni vel insi inisteta'tum en tenfuzû min aktâris semâvâti vel ardı fenfuz(fenfuzû), lâ tenfuzûne illâ bi sultân(sultânin).

1. yâ : ey
2. ma'şere : topluluk
3. el cinni : cin
4. ve el insi : ve insan
5. in isteta'tum : eğer gücünüz yetiyorsa
6. en tenfuzû : nüfuz etmek, nüfuz ederek geçmek, çıkmak
7. min aktâri : çapından, çaplarından
8. es semâvâti : semalar, gökler
9. ve el ardı : ve arz, yeryüzü, yer
10. fe unfuzû : o halde, haydi
11. lâ tenfuzûne : nüfuz edemezsiniz, geçip çıkamazsınız
12. illâ : ancak, olmaksızın
13. bi sultânin : bir sultan, bir güç

Enfal Suresi
29.Ey iman sahipleri! Eğer Allah'tan korkarsanız, Allah size hakla bâtılı/iyiyle kötüyü ayırma gücü verir, kötülüklerinizi örter. Allah, o büyük lütfun sahibidir.

Yâ eyyuhellezîne âmenû in tettekullâhe yec’al lekum furkânen ve yukeffir ankum seyyiâtikum ve yagfir lekum, vallâhu zul fadlil azîm(azîmi).

Not: kişi Allah’ın gözünden düşme korkusuyla, Allah’tan sakınır ve rızasına uygun yaşamak için mücadele ederse, yani takvaya sarılırsa, Allah’ da inşallah ona hakla bâtılı/iyiyle kötüyü ayırma gücü verir ve o da karşısına çıkan kişiler sultan mı? Yani tamlığa ulaşmış yol gösterici mi? Yani mürşid-i Kâmil mi? Yoksa mürşid-i şeytan mı? Bunun ayrımını yapar. Fatih Lütfü Aydın.

A'RÂF-175
Onlara, şu adamın haberini de oku: Kendisine ayetlerimizi vermiştik; onlardan sıyrılıp çıktı, şeytan da onu peşine taktı; nihayet o, azgınlardan oluverdi.

Başa Dön

Arayan Belasını da Bulur, Mevla’sını da.

MÂİDE-16
Rızasını arayanı Allah onunla kurtuluş yollarına götürüyor ve onları iradesiyle karanlıklardan aydınlığa çıkarıyor, dosdoğru bir yola iletiyor.

MÂİDE-35
Ey iman edenler! Allah'ın buyruğuna ters düşmekten sakının; O'na varmaya vesîle arayın. O'nun yolunda gayret gösterin ki, kurtuluşa erebilesiniz.

Asıl Zengin ve Övülmeye Layık Olanın Allah Olması.

LOKMAN - 26
Göklerde ne var, yerde ne varsa hepsi Allah'ındır. Kuşkusuz, Allah mutlak Ganî, mutlak Hamîd'dir.

Ayağını Yere Vur İşte Sana Su ( Bu Suyun Adı Nur’ dur Budur Doğrusu).

SÂD-42
"Ayağını yere vur! İşte yıkanacak bir yer, işte içilecek soğuk bir su!..." dedik.

Not: Sadece bir tahmin olarak, bu ayağı yere vurma; kötülüğü emreden Nefs-i Emmare’ ye karşı spor yaparak, icabında ayağı sertçe yere vurarak direnme, iradeyi güçlendirme anlamında olabilir. Kötü alışkanlıklardan kurtuldukça ruhen bir serinlik, rahatlama bu düşünceyi kuvvetlendirmektedir. Ayrıca Tarık Suresi’ nde Tarık adı verilen sabah yıldızından onun karanlığı delmesinden bahsedilir. Tarık ayrıca yolcu demektir. Kısaca bir yolun zorluklarını, karanlığın ( nefis terbiyesinin ) sıkıntılarını aşıp ruhi ışıltıya Nur’ a kovuşan kişi anlamında kullanılıyor olmalı. Nur Suresi 35. Ayette Allah’ ın Nur’ undan bahsedildikten sonra, 36. Ayette Nur’ un, Kandil’ in nerelerde olduğu anlatılmaktadır. Fatih Lütfü AYDIN

Ayağını Yorganına Göre Uzat.

İSRÂ
26. Akrabaya hakkını ver. Çaresize, yolda kalana da. Fakat saçıp savurma.
27. Çünkü saçıp savuranlar şeytanların kardeşleri olurlar. Ve şeytan, kendi Rabbine nankörlük etmiştir.
29. Elini bağlayıp boynuna asma. Ama onu büsbütün de salıverme. Sonra kınanır, hasret içinde bir köşede büzülür kalırsın
br> Başa Dön
Allah Yarına Bırakır, Yanına Bırakmaz.
Kötülere bir şey olmaz, diyenler için Allah yarına bırakır, yanına bırakmaz, atasözünün kaynağı olabilecek 2 ayet.

Yaşar Nuri Öztürk: İbrahim Suresi,
42: Sakın, Allah'ı, zalimlerin yapmakta olduğundan habersiz sanma. O, onları, gözlerin korkudan donup kalacağı bir güne erteliyor, hepsi bu...
43: Başlarını dikerek koşuşurlar. Bakışları kendilerine dönmez. Yürekleri tamamen boşalmıştır.


Başa Dön

 

Anlı Tutup Yere Sürtmek

ALAK-15 Yaşar Nuri Öztürk : İş, sandığı gibi değil! Eğer vazgeçmezse yemin olsun, o alnı mutlaka tutup sürteceğiz!

Bir kimsenin yakalanmasını ve aşağılanmasını gösteren eski bir Arap deyimidir.( Muhammed Eset’den )

HÛD-56 Yaşar Nuri Öztürk : "Ben, benim de Rabbim, sizin de Rabbiniz olan Allah'a dayanıp güvendim. Hiçbir canlı yoktur ki O, onu perçeminden yakalamış olmasın. Hiç kuşkusuz benim Rabbim dosdoğru bir yol üzerindedir."

Açıklama; O’nun kontrol ve gözetiminde, O’na bağlı, bağımlı olmayan hiçbir canlı yoktur.

Eski Araplar:”Falancanın yuları filancanın elinde derlerdi.”

ALAK, 9. Yaşar Nuri Öztürk : Gördün mü o yasaklayanı, 10. Yaşar Nuri Öztürk : Bir kulu namaz kılarken.

Namaz kılanı engelleyen müstağni ve tuğyan kişi Ebu Cehil’ dir.
( Muhammed Eset’den )

Müstağni; Büyüklük taslayıp, kendini her türlü ihtiyacın üstünde gören yani benim hiç kimseye ve şeye ihtiyacım yok herkes bana muhtaç iddiasında bulunan.

Tuğyan; Zenginlikle azıp, şımarma.

Aklı İşletmeme
Bakara 171
Yaşar Nuri Öztürk : O küfre sapanların durumu, bağırıp çağırma dışında bir şeyi işitmeyen varlıklara haykıranın durumuna benzer. Sağırdırlar, dilsizdirler, kördürler. Bu yüzden akıllarını işletemez onlar.

YÛNUS-100
Yaşar Nuri Öztürk : Allah'ın izni olmadıkça hiçbir benlik iman edemez. Allah, pisliği, aklını kullanmayanlar üzerine bırakır.

Başa Dön

Az Gülüp Çok Ağlama

TEVBE-82
Yaşar Nuri Öztürk : Kazanır oldukları yüzünden artık az gülsünler, çok ağlasınlar.

Hali pür melalimizin acıklı özeti.

Hal: durum yani içinde bulunulan şartların tümü.
Pür: tam, bütün. Örneğin beni pür dikkat dinleyin, dendiğinde beni bütün dikkatinize dinleyin demek oluyor.
Melal: acıklı, hüzünlü.

Bu durumda, "Hali Pür melalimiz", tam acınacak halimiz anlamına geliyor.

Allah Dağına Göre Kar Verir.

MU'MİNÛN-62

Yaşar Nuri Öztürk : Biz hiçbir benliğe yaratılış kapasitesinin üstünde görev yüklemeyiz. Bizim katımızda, hakkı söyleyen bir kitap vardır. Onlara haksızlık edilmez.


Başa Dön

 


Ayak Takımı (Erzelun)

ŞUARÂ-111 Yaşar Nuri Öztürk : Dediler: "Biz sana inanır mıyız? Seni, o bayağı zavallılar izliyor."

Kâlû e nu’minu leke vettebeakel erzelûn(erzelûne).

1. kâlû : dediler
2. e : mı
3. nu'minu : inanırız
4. leke : sana
5. ve ittebea-ke : ve sana tâbî oldular
6. el erzelûne : en basit insanlar, rezil insanlar

Başa Dön

Atasözlerinin Kaynağı Olabilecek Kur'an Ayetleri B

  

 

Bahçe Sahipleri ( Kefenin cebi yok, dünya malı dünyada kalır ).

KALEM 17. Yaşar Nuri Öztürk : Biz onları, o bahçe sahiplerini belalandırdığımız gibi belalandırdık. Hani, onlar sabaha çıktıklarında, bahçeyi mutlaka kesip biçeceklerine yemin etmişlerdi.

Ders almalı, mutasavvıf, nüktedan.
Dine yardım eden, Nasreddin Hocadan.

Nasreddin dinin yardımcısı ya da dine yardım eden demektir. Nasreddin Hoca esprileriyle, fıkralarıyla dinin anlaşılmasına yardım etmiştir. Fıkrasının birinde mezarının ön tarafında zincirlerle sıkı bir şekilde korunmuş bir kapısının olmasını, diğer taraflarında hiçbir şeyin olmamasını istemiş. Yani bu dünyada nekadar çok mal biriktirip kilitleseniz de sonunda bırakıp gideceksiniz mesajını vermek istemiş.

Bilmiyorsan bir bilene sor.

Enbiya Suresi
7. Senden önce de ancak kendilerine vahyettiğimiz erler gönderdik. Hadi, sorun zikir/Kur'an ehline, eğer bilmiyorsanız...

Nahl Suresi
43. Biz senden önce de elçi olarak kendilerine vahyettiğimiz erkeklerden başkasını göndermedik. Eğer bilmiyorsanız, zikir/Kur'an ehline sorun.

Not: “Sebebin hususiyeti nassın umumiyetine engel değildir” yani bir hükmün ( Kur’an ayetinin), özel olması ( burada Kur’an ehli ) genellemeye engel değildir. Yalnızca Kur’an ehline değil her konunun ehline, uzmanına sorulabileceği anlamına gelir. Fatih Lütfü Aydın.

Başa Dön

Bilip bilmeden konuşmama.

A'RÂF-33
De ki: "Rabbim, ancak şunları haram kıldı: İğrençlikleri -görünenini, gizli olanını- günahı, haksız yere saldırmayı, hakkında hiçbir kanıt indirmediği şeyi Allah'a ortak koşmayı, bir de Allah hakkında bilmediğiniz şeyler söylemeyi."

Birlikten kuvvet doğar.

SAFF-4
Allah kendi yolunda, duvarları birbine perçinlenmiş bir bina gibi, saf bağlıyarak çarpışanları sever.

Böbürlenme ( mağrur olma ) padişahım senden büyük Allah var.

NİSÂ-36
Allah'a kulluk edin. O'na hiçbir şeyi ortak koşmayın. Ana-babaya, akrabaya, yetim ve öksüzlere, çaresizlere, yakın komşuya, uzak komşuya, yanınızdaki arkadaşa, yolda kalmışa, size bağımlı olanlara iyi ve güzel davranın. Allah, kasılıp böbürlenen şımarıkları sevmez.

ALAK-7
Kendisini her türlü ihtiyacın üstünde görmüştür.

a) Bilgiyle böbürlenmeme.

YÛSUF-76
Bunun üzerine Yûsuf öz kardeşinin heybesinden önce, öteki kardeşlerin heybelerini aramaya başladı. Nihayet su kabını, öz kardeşinin heybesinden çıkardı. Yûsuf'a böyle bir tuzak öğretmiştik. Yoksa Yûsuf, Allah'ın dilemesi dışında, kralın dinine göre öz kardeşini alamazdı. Dilediklerimizi derece derece yükseltiriz biz. Her bilgi sahibinin üstünde bir başka bilen vardır.

b) Malla böbürlenmeme.

KASAS
-76
Şu da bir gerçek ki Karun, Mûsa kavmindendi. Onlara karşı şımarıklık/azgınlık yaptı. Ona öyle hazineler vermiştik ki, anahtarlarını taşımak, kuvvetli bir grubu bile zorluyordu. Kavmi ona şöyle demişti: "Şımarma, çünkü Allah, şımaranları sevmez."

78. O dedi: "Bu servet bana, bendeki bir ilim sayesinde verildi." Peki o bilmedi mi ki Allah, önceki nesiller içinden ondan kuvvetçe daha zorlu, sayıca daha çok olanları bile helâk etmiştir. Günahlarının ne olduğu, günahkârlardan sorulmaz.

79. Karun, süsü püsü içinde toplumunun karşısına çıktı. Şu iğreti dünya hayatını amaçlayanlar dediler ki: "Ah, Karun'a verilenin bir benzeri bize de verilseydi. Gerçekten o, çok nasipli bir adam!"

80. Kendilerine ilim verilmiş olanlar şöyle demişti: "Yazıklar olsun size! İman edip hayra ve barışa yönelik iş yapan kişi için Allah'ın vereceği karşılık daha üstündür. Ama buna, sadece sabredenler ulaştırılır."

81. Nihayet, Karun'u da sarayını da yere geçirdik. Allah'a karşı kendisine yardım edecek yandaşları da yoktu. Kendi kendisine yardım edebileceklerden de değildi.

82. Akşam onun mevkiine/konumuna imrenenler sabah şöyle diyorlardı: "Vay be! Allah, kullarından dilediğine rızkı açıp yayıyor, dilediğine de ölçüyle veriyor/kısıyor. Allah bize lütufta bulunmasaydı, vallahi bizi de batırmıştı. Demek ki, inkârcılar asla iflah etmiyorlar."

KALEM-14
Mal ve oğullar sahibi olmuş da ne olmuş?

c) Evlatla böbürlenmeme.

TEKÂSUR-1
Aldatıp oyaladı o çokluk yarışı sizleri,

Elhâkumut tekâsur(tekâsuru).

1. elhâ-kum (u) : sizi oyaladı
2. et tekâsuru : çoklukla (mal, mülk, evlât ile) övünme

KALEM-14
Mal ve oğullar sahibi olmuş da ne olmuş?

Burnu sürtülmek.

KALEM-16
Yakında biz onun hortumu üzerine damga basacağız/burnunu sürteceğiz.

Büyük söylememek, boyundan büyük laf etmemek.

SAFF-2
Ey iman sahipleri! Yapmayacağınız şeyi neden söylüyorsunuz?

SAFF-3
Yapmayacağınız şeyi söylemeniz, Allah katında büyük bir günahtır.

KEHF-23
Hiçbir şey için, "Ben bunu yarın kesinlikle yapacağım." deme.

Başa Dön

Bilenle bilmeyen bir olur mu?

ZUMER-9
Böyle birisi; gece saatlerinde secde ederek, ayakta durarak ibadet eden, ahiretten korkan, Rabbinin rahmetini uman biri gibi midir? De ki: "Hiç bilenlerle bilmeyenler eşit olur mu? Ancak gönül ve akıl sahipleri düşünüp ibret alır."

Bilinmedik aş, ya karın ağrıtır ya da baş.

Bilmedik Aş ya Karın Ağrıtır ya Baş

İSRÂ-36
Hakkında bilgin olmayan şeyin ardına düşme! Çünkü kulak, göz ve gönlün hepsi bundan sorumlu tutulacaktır.

İsra, 36

HÛD-46
Allah buyurdu: "Ey Nûh! O, senin ailenden değildi. Yaptığı, iyi olmayan bir işti. Hakkında bilgin olmayan şeyi benden isteme. Cahillerden olmaman hususunda seni uyarırım."

ÂLİ İMRÂN
65. Ey Ehl-i Kitap! İbrahim hakkında neden çekişiyorsunuz? Tevrat da İncil de ondan sonra indirildi. Hâlâ aklınızı işletmeyecek misiniz?
66. İşte siz böyle insanlarsınız! Hakkında biraz bilginiz olan şeyde çekişmeye girdiniz. Peki, hakkında hiçbir bilginiz olmayan şeyde neden tartışmaya giriyorsunuz? Allah bilir ama siz bilmezsiniz.

Not: araştırma yapmamak anlamına gelmez bilgiyi edindikten sonra insan zıttıyla karşılaştırıp, doğruları öğrenme çabası içinde olmalı.

Fatih Lütfü Aydın.

Başa Dön

Bilmemek ayıp değil, öğrenmemek ayıp.

36. Hakkında bilgin olmayan şeyin ardına düşme! Çünkü kulak, göz ve gönlün hepsi bundan sorumlu tutulacaktır.

Not: İnsanlar bilmedikleri şeyin peşine düşmek yerine, anlayarak okuyup, araştırdıktan sonra ne yapacağına karar vermeli. İsra 36 bence bilmemek ayıp değil, öğrenmemek ayıp ata sözüne uygundur. Ayrıca bu ayet hukukun vatandaş tarafından bilindiğine araştırıp öğrenmemesi durumunda sorumlu tutulacağına dair hukuk ilkesine de uygundur.

Sosyal Konut Projesinde Tartışma Yaratan Detay

Bir Kötülüğe Tıpkısı Bir Kötülük.

ŞÛRÂ-40
Yaşar Nuri Öztürk : Bir kötülüğün cezası, tıpkısı bir kötülüktür. Fakat affedip barışmayı esas alanın ücretini bizzat Allah verir. O, zalimleri hiç sevmez.

Başa Dön

 

Atasözlerinin Kaynağı Olabilecek Kur'an Ayetleri Çeşitli

  

 

Doğru duvar yıkılmaz.

MÂİDE-105
Ey iman edenler! Siz, kendinizi düzeltmeye bakın. Siz, doğru yolda oldukça sapmış olan size zarar veremez. Tümünüzün dönüşü Allah'adır. O size neler yapıyor olduğunuzu haber verecektir.

RAHMÂN-46
Yaşar Nuri Öztürk : Rabbinin makamından korkan kimseye iki cennet var.

YÛNUS
62.
Yaşar Nuri Öztürk : Gözünüzü açın! Allah'ın velîleri için hiçbir korku yoktur. Tasaya da düşmezler onlar.
63.Yaşar Nuri Öztürk : Onlar inanmış, takvaya sarılmışlardır.

Rad, 11
Yaşar Nuri Öztürk : Her biri için onu önünden ve arkasından izleyen gözcüler vardır ki, kendisini Allah'ın emrine bağlı olarak koruyup denetlerler. Gerçek şu ki Allah, bir toplumun mâruz kaldığı şeyleri, onlar, birey olarak içlerindekini/birey olarak kendilerine ilişkin olanı değiştirmedikçe, değiştirmez. Allah bir topluma bir perişanlık dileyince de artık onu geri çevirecek bir güç yoktur. Ve onlar için Allah'ın berisinden koruyucu bir dost da olamaz.

"Gerçek şu ki Allah, bir toplumun mâruz kaldığı şeyleri, onlar, birey olarak içlerindekini/birey olarak kendilerine ilişkin olanı değiştirmedikçe, değiştirmez."

Rad, 11 ayetinin bu bölümü gereği insanlar doğruluktan ayrılmadıkça Hz. Allah onların durumunu değiştirmez yani doğru duvar yıkılmaz, inşaallah.


Başa Dön

 

 

Ele Verir Talkını (Telkini) Kendi Yutar Salkımı.


İnsanlara iyiliği emreder de, kendinizi unutur musunuz?!." (Bakara, 2/44)

Telkin Nedir

ele-verir-talkini-telkini-kendi-yutar-salkimi

Başa Dön

 

Eli Kurumak ( Elinin Yani Kurduğu Düzenin Kuruması, Yok Olması )

Tebbet 1
Yaşar Nuri Öztürk : Elleri kurusun Ebru Leheb'in; zaten kurudu ya!

Tebbet yedâ ebî lehebin ve tebb(tebbe).

1. tebbet : kurudu, hüsrana uğradı, helâk oldu
2. yedâ : iki eli
3. ebî lehebin : Ebu Leheb
4. ve : ve
5. tebbe : kurudu, hüsrana uğradı, helâk oldu

Mekke müşriklerinden Ebu Leheb’in kurduğu düzen; tefecilik yapıp borcunu ödemeyen adamları köle, kadınlarını ve kızlarını genel ev çalışanı yapmasıydı.


Başa Dön

 

Eskilerin Masalları

Kalem 15. Yaşar Nuri Öztürk : Ayetlerimiz ona okunduğunda şöyle der: "Daha öncekilerin masalları!"

İzâ tutlâ aleyhi âyâtunâ kâle esâtîrul evvelîn(evvelîne).

1. izâ : olduğu zaman
2. tutlâ : okundu
3. aleyhi : ona
4. âyâtu-nâ : bizim âyetlerimiz
5. kâle : dedi
6. esâtîru : (satırlar) masallar
7. el evvelîne : evvelkiler
Not: Eskilerin masalları; insan sözü demektir. R.İhsaneliaçık'a göre, İnsandaki 3 hastalık 1. Müstağnileşmek, 2. Tuğyan, 3. Bahçe sahipliği ( Rabbena hep banacılık, bölüşmeme, paylaşmama ) olmaktadır. Bahçe sahipliği salatın ( dayanışma ve destekleşmenin ) zıttıdır. Kalem, 17)

İşte bu 3 hastalık nedeniyle Kur’an’ın bu hastalıkları terk edin sözlerine o zamanın azmışları Kur'an için bunlar eskilerin masalları diyerek topu taca atmışlar yani yolu yokuşa sürmüşler

Topu taca atmak ( Yolu yokuşa sürmek ): İşine gelmeyen konularda lafı değiştirmek, başka şeyleri bahane etmek, zorluk çıkarmak

Topu Taca Atmak Şiiri

Müstağni; Büyüklük taslayıp, kendini her türlü ihtiyacın üstünde gören yani benim hiç kimseye ve şeye ihtiyacım yok herkes bana muhtaç iddiasında bulunan.

Tuğyan; Zenginlikle azıp, şımarma.

Fatih Lütfü AYDIN 01.11.2013

Başa Dön

 

Başa Dön

Güneş Balçıkla Sıvanmaz.

ENBİYÂ-18
Hayır, biz hakkı, bâtılın üzerine fırlatırız da o, onun beynini parçalar. Bir de bakarsın o yok olup gitmiştir. Yakıştırdığınız niteliklerden ötürü yazıklar olsun size!

Başa Dön

 

Hali Pür Melalimizin Acıklı Özeti.

İlgili Bir Yazı Hal: durum yani içinde bulunulan şartların tümü.
Pür: tam, bütün. Örneğin beni pür dikkat dinleyin, dendiğinde beni bütün dikkatinize dinleyin demek oluyor.
Melal: acıklı, hüzünlü.

Bu durumda, "Hali Pür melalimiz", tam acınacak halimiz anlamına geliyor.


Başa Dön

 

Haticeye değil neticeye bak.

KALEM-5
Yakında göreceksin, onlar da görecekler,

İnne ilâ rabbiker ruc’â.

ALAK-8
Oysa ki, dönüş yalnız Rabbinedir!

İnne ilâ rabbiker ruc’â.

1. İnne : muhakkak
2. ilâ rabbi-ke : senin Rabbine
3. er ruc'â : dönüş

Haticeyi bırak, neticeye bak ata sözünün kaynağı olabilecek bir başka ayet .

Tabiiki neticenin alınması bayaa uzun bir süreç. Pokunu çıkartırcasına sürdürülen bir uzuuun süreç.

Herşey karşılıklıdır (gör beni göreyim seni, an beni anayım seni).

BAKARA-152
Anın beni ki, anayım sizi. Şükredin bana, sakın nankörlük etmeyin!

 

Her Koyun Kendi Bacağından Asılır. 

www.derlemetefsir.com/bakara/2/ayet/141


13- Sorumluluğun Şahsiliği İlkesi: Herkes kendi işlem ve eyleminden sorumludur. Başkalarının işlem ve eyleminden sorumluluğu mümkün kılacak kolektif ceza sorumluluğu kabul edilemez.

Evrensel-Hukuk-ve-Ahlak

EN'ÂM-164
Yaşar Nuri Öztürk : Şunu da söyle: "Allah herşeyin Rabbi iken O'ndan başka rab mı arayayım? Her benliğin kazandığı kendi üstünde kalır. Hiçbir günahkâr, bir başka günahkârın yükünü taşımaz. Nihayet dönüşünüz Rabbinizedir. Tartışmaya girdiğiniz şeyleri O size haber verecektir."

Not: Her koyun kendi bacağından asılır ata sözünü bana dokunmayan yılan bin yıl yaşasın şeklinde düşünmemeli. O yılan bir gün bizi de sokabilir. Haksızlık etmeden yılanlarla savaşmalıyız, bence. F.L.A.

EN'ÂM-164
Yaşar Nuri Öztürk : Şunu da söyle: "Allah herşeyin Rabbi iken O'ndan başka rab mı arayayım? Her benliğin kazandığı kendi üstünde kalır. Hiçbir günahkâr, bir başka günahkârın yükünü taşımaz. Nihayet dönüşünüz Rabbinizedir. Tartışmaya girdiğiniz şeyleri O size haber verecektir."

İSRÂ-15
Yaşar Nuri Öztürk : Kim yola gelirse kendisi için yola gelmiş olur. Sapıtan da kendi aleyhine sapıtmış olur. Hiçbir günahkâr, bir başka günahkârın yükünü taşımaz. Ve biz, bir resul göndermedikçe azap edici değiliz.

FÂTIR-18
Yaşar Nuri Öztürk : Hiçbir günahkâr, bir başkasının günahını yüklenmez. Yükü ağır gelen, onu taşımaya çağırsa bile, kendisinden hiçbir şey yüklenilmez. Akraba bile olsa... Sen ancak Rablerinden için için korkanları ve namaz kılanları uyarırsın. Arınıp temizlenen, kendi benliği için arınıp temizlenir. Dönüş Allah'adır.

ZUMER-7
Yaşar Nuri Öztürk : Eğer nankörlüğe saparsanız şu bir gerçek ki, Allah size muhtaç olmayacak bir Gani'dir. O, kulları için inkar ve nankörlüğe razı olmaz. Eğer şükrederseniz bunu sizin için rızasına uygun bulur. Hiçbir günahkar bir başkasının günahını yüklenmez. Sonunda dönüşünüz ancak Rabbinizedir. O size, işlemiş olduklarınızı haber verecektir. O, göğüslerin saklamakta olduklarını çok iyi bilir.

NECM-38
Yaşar Nuri Öztürk : Gerçek şu ki, hiçbir günahkâr bir başka günahkârın yükünü sırtlamaz.

LOKMÂN-33
Yaşar Nuri Öztürk : Ey insanlar! Rabbinizden korkun! Herhangi bir şeyde babanın, evladı; evladın da babası yerine karşılık ödemeyeceği günden ürperin! Allah'ın vaadi haktır; dünya hayatı sizi sakın aldatmasın. O yaman aldatıcı, sakın sizi Allah ile aldatmasın!


Başa Dön

 



Herkes ektiğini biçer ( emek olmadan yemek olmaz).

NECM
39. Gerçek şu ki, insan için çalışıp didindiğinden başkası yoktur.
40. Ve onun çalışıp didinmesi yakında görülecektir.
41. Sonra karşılığı kendisine hiç eksiksiz verilecektir.

TÂHÂ
74. Yaşar Nuri Öztürk : Şu bir gerçek ki, Rabbinin huzuruna suçlu olarak gelen için cehennem vardır. Orada ne ölür ne de hayat bulur.

75. Yaşar Nuri Öztürk : O'nun huzuruna, hayra ve barışa yönelik iyilikler üretmiş bir mümin olarak varana gelince, işte böyleleri için çok yüksek dereceler öngörülmüştür.

76. Yaşar Nuri Öztürk : Adn cennetleri ki, altlarından ırmaklar akar; sürekli kalacaklar içlerinde. Arınıp temizlenenlerin ödülü işte budur.

ŞÛRÂ-40
Yaşar Nuri Öztürk : Bir kötülüğün cezası, tıpkısı bir kötülüktür. Fakat affedip barışmayı esas alanın ücretini bizzat Allah verir. O, zalimleri hiç sevmez.


Herkes ektiğini biçer.
Hayır ektiyse hayır,
Şer ektiyse şer,
Ektiği eline geçer.
FLA

Bir adıma 10 adım gelme ayetinin bir gereği olarak,
doğru atılacak adımlar ( ekilecek ekinler ) Hakk rızasına uygun olan şeylerse, güzel şeylerse, Allah devamını getirir. Hasat da güzel olur.

ENAM-160
Yaşar Nuri Öztürk: Kim bir güzellikle gelirse ona, getirdiğinin on katı var. Kötülükle gelene ise yaptığının kadarından fazla ceza verilmez. Onlar, haksızlığa uğratılmayacaklardır.



Başa Dön

 

 

Hikmetinden Sual Olmaz.

Hikmetinden sual olmaz açıklaması için Bk. Ölü yıkayıcının önündeki ölü gibi. ODN

Hocanın dediğini yap, yaptığını yapma.

Peygamberin büyük bir ahlak üzere olması ile ilgili ayet.

KALEM-4 Yaşar Nuri Öztürk : Ve gerçekten sen, çok büyük bir ahlak üzerindesin.

Ağzınıza Allah, kitap, Muhammet sözlerini aldığınızda geçmişiniz ahlaklı, dürüst olmalı. Özü sözü bir insan olmalısınız. R.İhsaneliaçık. Peygamberimizin bir adı da yalan söylemediği, haram yemediği için El Emin di.

Emin kendisinden bir zarar gelmeyeceği konusunda yaratılmışların kendisinden emin olduğu kişidir. Ayrıca yaratılmışlara zarar vermediği için kendisininin de Allah’tan emin olduğu kişidir. Müşrikler düşman olduğu halde altınlarını ona emanet edermiş. Yukarıdaki ayet ( kalem 4 ) de sen büyük bir ahlak üzeresin sözü bu nedenledir. Yani ayette sen dürüst kişisin senin sözüne inanırlar denmek isteniyor.

Aşağıdaki ayete ( Nahl 61 ) göre günah işlememiş hiçbir kul yoktur. Önemli olan işlediğimiz günahlardan dolayı utanmak yerine günah işlemeye devam edip İblis’in kulluğuna düşmüş olmaktan dolayı utanılmalıyız. Allah’ın kulu olmak için günahları işlememe savaşı vermeliyiz.

Dini doğru ve iyice anlayıp ( Fakih olup ), bunu insanlarla Allah rızası için paylaşmak isteyenler halen var olan günahlarını terk etmeliler. Yoksa inandırıcı olamazlar. Önce sen kendine bak lafıyla karşılaşırlar.

Geçmişi ahlaklı, dürüst olmalı yerine dürüst, ahlaklı olmalı sözü bence daha uygundur. Çünkü aşağıdaki ayet gereği hepimiz günaha batmış kullarız. Kimimiz günahlardan kurtulmuş, kimimizde bocalayıp durmaktayız. Allah rızası için hocalık yapacaklar önce kendi olumsuzluklarından kurtulmalılardır. 30.10.2013 Fatih Lütfü AYDIN

Allah’ ın sabrı. ( Allah’ ın baş karekteri, boyası, sıbgası )

NAHL-61
Eğer Allah, insanları zulümlerine karşı cezalandırsaydı, yeryüzünde debelenen bir şey bırakmazdı. Ama öyle yapmıyor, onları belirli bir süreye kadar erteliyor. Süreleri geldiğinde ise ne bir saat geri kalırlar ne de öne geçebilirler.

Başa Dön

İyilik et denize at bilmezse onun kıymetini balık,
Kıymetini bilir, heba etmez hiçbir emeği Halik.

F.L.A.

Lokman - 16. "Oğulcuğum, şu bir gerçek ki, yaptığın, bir hardal dânesi ağırlığında olsa, bir kayanın bağrına veya göklere, yahut yerin bağrına konsa, Allah onu yine de ortaya getirir. Çünkü Allah Latif'tir, lütfu sınırsızdır; Habîr'dir, herşeyten haberdardır."

ENBİYÂ-47
Yaşar Nuri Öztürk : Kıyamet günü için adalet terazilerini kuracağız/adaleti terazilere koyacağız. Hiç kimseye zerre kadar zulüm edilmeyecek. Hardal tanesi kadar birşey olsa onu ortaya getiririz. Hesapçılar olarak biz yeteriz!

NECM
40. Ve onun çalışıp didinmesi yakında görülecektir.
41. Sonra karşılığı kendisine hiç eksiksiz verilecektir.

İnşallahsız konuşmama.

KEHF-23
Hiçbir şey için, "Ben bunu yarın kesinlikle yapacağım." deme.

KEHF-24
"Allah dilerse" şeklinde söyleyebilirsin. Unuttuğunda, Rabbini an. Ve de: "Umarım ki Rabbim beni, bundan daha yakın bir zamanda başarıya/aydınlığa ulaştırır."

İllâ en yeşâallâhu vezkur rabbeke izâ nesîte ve kul asâ en yehdiyeni rabbî li akrabe min hâzâ reşedâ(reşeden).

1. İllâ : ancak
2. en yeşâallâhu : Allah dilerse
3. vezkur (ve uzkur) : ve zikret
4. rabbe-ke : senin Rabbin
5. İzâ : o zaman
6. Nesîte : sen unuttun
7. ve kul : ve de
8. Asâ : umulur ki, belki
9. en yehdiye-ni : beni ulaştırması
10. Rabbî : Rabbim
11. li akrabe : daha yakın, daha üstün
12. min hâzâ : bundan
13. Reşeden : irşad



Başa Dön

 



Kendi Düşene Ağlanmaz.

A'raf, 93


Başa Dön

 

Kötülük Eden Kötülük Bulur.

FÂTIR-43
Yeryüzünde kibirlendi ve kötülük tezgâhladılar. Oysaki tezgâhlanan kötülük, sahibinden başkasını kuşatmaz. Öncekilerin başına gelenlerden başkasını mı bekliyorlar? Allah'ın yol ve yönteminde değişme asla bulamazsın! Allah'ın yol ve yönteminde döneklik de bulamazsın!

Kur’an Okunurken Susup Dinleme.

A'RÂF-204
Kur'an okunduğu zaman onu dinleyin ve susun ki, size rahmet edilsin.

Ezan namaz için çağrıdır. Arapça ezzin ( çağır ) demektir. Ezan okunurken değil Kur’an okunurken susup dinlemeli. Fatih Lütfü Aydın.

Misilleme

ŞÛRÂ-40
Bir kötülüğün cezası, tıpkısı bir kötülüktür. Fakat affedip barışmayı esas alanın ücretini bizzat Allah verir. O, zalimleri hiç sevmez.

EN'ÂM-160
Kim bir güzellikle gelirse ona, getirdiğinin on katı var. Kötülükle gelene ise yaptığının kadarından fazla ceza verilmez. Onlar, haksızlığa uğratılmayacaklardır.

Başa Dön

 



Mal ve Oğullar Sahibi Olmak.

Kalem 14.Yaşar Nuri Öztürk : Mal ve oğullar sahibi olmuş da ne olmuş?


Başa Dön

 

Nabza Göre Şerbet Vermeme.

KALEM-9
İstediler ki sen, alttan alıp gevşek davranasın/yağcılık edesin de onlar da yağcılık etsinler/yumuşaklık göstersinler.

MÂİDE-49
Sen de aralarında, Allah'ın indirdiğiyle hükmet. Onların keyiflerine uyma. Dikkat et de Allah'ın sana indirdiğinin bir kısmından seni uzaklaştırıp fitneye düşürmesinler. Eğer yüz çevirirlerse bil ki, Allah onları bazı günahları yüzünden belaya çarptırmak istiyor. Zaten insanların birçokları doğru yoldan iyice sapmış bulunuyorlar.

Ne oldum deme, ne olacağım de.

KASAS
78. O dedi: "Bu servet bana, bendeki bir ilim sayesinde verildi." Peki o bilmedi mi ki Allah, önceki nesiller içinden ondan kuvvetçe daha zorlu, sayıca daha çok olanları bile helâk etmiştir. Günahlarının ne olduğu, günahkârlardan sorulmaz.

79. Karun, süsü püsü içinde toplumunun karşısına çıktı. Şu iğreti dünya hayatını amaçlayanlar dediler ki: "Ah, Karun'a verilenin bir benzeri bize de verilseydi. Gerçekten o, çok nasipli bir adam!"

80. Kendilerine ilim verilmiş olanlar şöyle demişti: "Yazıklar olsun size! İman edip hayra ve barışa yönelik iş yapan kişi için Allah'ın vereceği karşılık daha üstündür. Ama buna, sadece sabredenler ulaştırılır."

81. Nihayet, Karun'u da sarayını da yere geçirdik. Allah'a karşı kendisine yardım edecek yandaşları da yoktu. Kendi kendisine yardım edebileceklerden de değildi.

82. Akşam onun mevkiine/konumuna imrenenler sabah şöyle diyorlardı: "Vay be! Allah, kullarından dilediğine rızkı açıp yayıyor, dilediğine de ölçüyle veriyor/kısıyor. Allah bize lütufta bulunmasaydı, vallahi bizi de batırmıştı. Demek ki, inkârcılar asla iflah etmiyorlar."

Başa Dön

Rabbena Hep Bana.

KALEM-24
"Hey! Bugün oraya bir yoksul girip yanınıza gelmesin!"

HAŞR-7
Allah'ın, kentler halkından resulüne zahmetsizce aktardığı mal ve nimetler şunlar içindir: Allah, Peygamber, yakınlar, yetimler, yoksullar, yolda kalmışlar. Bu böyle düzenlenmiştir ki, o mal ve nimetler sizden yalnız zengin olanlar arasında dönüp duran bir kudret aracı olmasın. Resul size ne verdiyse onu alın; sizi neden yasakladıysa ona son verin ve Allah'tan korkun. Hiç kuşkusuz, Allah'ın azabı çok şiddetlidir.

Mâ efâ allâhu alâ resûlihî min ehlil kurâ fe lillâhi ve lir resûli ve lizîl kurbâ vel yetâmâ vel mesâkîni vebnis sebîli key lâ yekûne dûleten beynel agniyâi minkum, ve mâ âtâkumur resûlu fe huzûhu ve mâ nehâkum anhu fentehû, vettekûllâh(vettekûllâhe), innallâhe şedîdul ikâb(ikâbi).

1. Mâ : şey
2. Efâe : fey verdi, savaşsız elde edilen ganimetten verdi
3. Allâhu : Allah'ın
4. alâ resûli-hî : resûlüne
5. min ehli : ehlinden, halkından
6. el kurâ : belde, şehir
7. Fe : artık, o zaman, o taktirde
8. li allâhi : Allah için, Allah'ın
9. ve li er resûli : ve resûl için, resûlün
10. ve li : ve için
11. Zî : sahip olanlar
12. el kurbâ : yakınlığı olanlar, akrabalar
13. ve el yetâmâ : ve yetimler
14. ve el mesâkîni : ve miskinler
15. ve ibni es sebîli : ve yolcular
16. key lâ yekûne : olmaması için
17. Dûleten : elden ele dolaşan mal, servet
18. Beyne : arasında
19. el agniyâi : zenginler
20. min-kum : sizden
21. ve mâ : ve şey
22. âtâ-kum(u) : size verdi
23. er resûlu : resûl
24. Fe : artık, o zaman, o taktirde
25. huzû-hu : onu alın
26. ve mâ : ve şey
27. nehâ-kum : sizi nehyetti
28. an-hu : ondan
29. Fe : artık, o zaman, o taktirde
30. İntehû : vazgeçin
31. ve ittekû : ve takva sahibi olun
32. Allâhe : Allah'a karşı
33. İnne : muhakkak
34. Allâhe : Allah
35. Şedîdu : şiddetli
36. el ikâbi : azap, ceza

NAHL-71
Allah, rızıkta kiminizi kiminize üstün kılmıştır. Fazla verilenler, rızıklarını ellerinin altındakilere aktarıp da hepsi onda eşit hale gelmiyor. Allah'ın nimetini mi inkâr ediyor bunlar?


Başa Dön

 



Patates İzdihamı ve Kendi Düşene Ağlanmaz Ayeti

Araf,﴾93﴿ Şuayb onlardan ayrıldı ve (bu arada) “Ey kavmim!” dedi, “Ben size rabbimizin gönderdiği gerçekleri duyurdum ve size öğüt verdim. Artık kâfir bir kavme nasıl acırım!”

Araf Suresi 93. ayet, kendi düşene ağlanmaz atasözünün kaynağı olabilir.

Araf, 90-93

Patates İzdihamı

Araf, ﴾91﴿ Nihayet o şiddetli deprem onları yakalayıverdi de yurtlarında yere serilip kaldılar.

Ayetteki depremi ekonomik deprem olarak da düşünebiliriz.

Alıntı....
Ayetin hükmü geneldir. Çünkü tefsir ilminin temel kurallarından birine göre, “Bir ayetin iniş sebebinin özel oluşu, ondaki anlam ve mesajın genelliğine engel değildir.” Özgün ifadesiyle, “Sebebin hususiyeti nassın umûmiyetine mâni değildir.”

Aldatılmış Hainler

Eğer bu tarım ürünü alımları yaygınlaşır ve böylece tarım teşvik edilirse, iyi bir iş yapılmış olur.

Yaşar Hocamızın sözünü ettiği ilkeye göre bir olayın ( burada Ayet 91'deki deprem ) özel olması onun genelliğine ( toplumların azgnıkları ve haksızca eylemleri örneğin inşaat malzemesinden çalma vs.gibi eylemler sonucu çarptırıldıkları belalara ) engel oluşturmaz. Yanlış uygulamalar sonucu içine düşülen ekonomik depremleri de kapsar.

Ayrıca aynı ilke bir ayetin bir toplulukla ilgili olması ( burada Şuayb Peygamberin kavmi ) böyle davranan tüm toplulukları kapsamasına engel oluşturmaz.

FLA


Başa Dön

 

Sabah Ola Hayrola.

Kasas, 73,
Yaşar Nuri Öztürk:
Rahmetinin bir eseri olarak geceyi ve gündüzü sizin için oluşturdu ki, onda sükûnet bulasınız, O'nun lütfundan bir şeyler dileyesiniz ve şükredebilesiniz.

Nebe 10,
Yaşar Nuri Öztürk:
Geceyi bir giysi yaptık.

Furkan, 47,
Yaşar Nuri Öztürk:
O'dur sizin için geceyi elbise, uykuyu dinlence yapan. Gündüzü, dağılıp yayılma zamanı yapan da O'dur.

Enam, 96,
Yaşar Nuri Öztürk:
Şafağı yarıp sabahı ortaya çıkaran/Fâlık O'dur! Geceyi dinlenme zamanı yaptı; Güneş'i ve Ay'ı hesap aracı. İşte budur ölçülendirmesi o Azîz'in, o Alîm'in!
 



Sakla Samanı Gelir Zamanı.

YÛSUF
-47
Yûsuf dedi: "Alışılageldiği şekliyle yedi yıl ekin ekeceksiniz. Biçtiklerinizden yiyecek kadar az bir miktar alır, gerisini başağında bırakırsınız."

-48
"Bunun ardından yedi kurak yıl gelecek. Bu yıllar, saklayabileceğiniz bir miktar ekin hariç, önceden biriktirdiklerinizi yiyip tüketecek."

Son Pişmanlık Fayda Vermez.

Firavun’ un Tövbesi

Yunus Suresi
90. Ve İsrailoğullarını denizden geçirdik. Firavun ve ordusu, azgınlık ve düşmanlıkla onları izlemekteydi. Nihayet, boğulma ümüğüne çökünce şöyle dedi: "İman ettim. İsrailoğullarının inanmış olduğu dışında ilah yok. Ben de O'na teslim olanlardanım."

91. "Şimdi mi? Daha önce isyan etmiş, bozgunculardan olmuştun."

Sebe Suresi

33. Bu kez, basit görülüp horlananlar büyüklük taslayanlara şöyle derler: "Hayır, öyle değil!" İşiniz gece gündüz düzenbazlıktı. Siz bize Allah'a nankörlük etmemizi, O'na eşler, ortaklar tutmamızı emrediyordunuz." Nihayet, azabı gördüklerinde, pişmanlığı içlerine gömerler. Biz ise inkârcıların boyunlarına bukağıları vurmuşuzdur. Yapıp ettiklerinden başka, neyin karşılığını görüyorlar ki!...

Nisa Suresi

17. Allah'ın, kabulünü üstlendiği tövbe, bilgisizlikle kötülük işleyip de çok geçmeden tövbe edenler içindir. Allah, işte böylelerinin tövbesini kabul eder. Allah Alîm'dir, Hakîm'dir.

18. Yoksa, kötülükleri yapıp yapıp da her birine ölüm geldiğinde, "işte şimdi tövbe ettim" diyenler için tövbe yoktur. Küfre batmış olarak ölenlere de tövbe yoktur. Böylelerine biz korkunç bir azap hazırladık.

Tatlı Dil Yılanı Deliğinden Çıkarır.

41/FUSSİLET-34

Yaşar Nuri Öztürk : Güzellikle çirkinlik/iyilikle kötülük bir olmaz! Kötülüğü, en güzel tavırla sav! O zaman görürsün ki, seninle arasında düşmanlık bulunan kimse, sımsıcak bir dost gibi oluvermiştir.

TÂHÂ
43.Yaşar Nuri Öztürk : "Firavun'a gidin, çünkü o azdı."

44.Yaşar Nuri Öztürk : "Ona yumuşak ve tatlı bir sözle hitap edin; belki öğüt alır, yahut ürperir."

ÂLİ İMRÂN-159

Yaşar Nuri Öztürk : Allah'tan bir rahmet sayesindedir ki, sen onlara yumuşak davrandın. Eğer kaba-saba, katı yürekli olsaydın senin çevrenden kesinlikle dağılır giderlerdi. O halde bağışla onları, af dile onlar için; iş ve yönetim konusunda da onlarla şûraya git. Bir kez azmettin mi de artık Allah'a güvenip dayan. Allah, tevekkül edenleri sever.

İsra 23
Yaşar Nuri Öztürk : Rabbin şöyle hükmetti: O’ndan başkasına kulluk/ibadet etmeyin, anaya-babaya çok iyi davranın: Onlardan birisi yahut her ikisi SENİN YANINDA ihtiyarlık çağına gelirse sakın onlara “ öf” bile deme; onları azarlama, onlara tatlı iltifatlı söz söyle.

İsra 28
Yaşar Nuri Öztürk : Eğer onlardan, Rabbinden ümit ettiğin bir rahmeti bekleme yüzünden yüz çevirecek olursan, o zaman onlara yumuşak/tatlı bir söz söyle.

Başa Dön

Üzüm Üzüme Baka Baka Kararır.

Nisa –140.
Yaşar Nuri Öztürk : Allah, Kitap'ta size şunu da indirmiştir: Allah'ın ayetlerinin inkâr edildiğini, bu ayetlerle alay edildiğini işittiğinizde, bir başka lakırdıya dalıp gittikleri zamana kadar, o münafıkların yanında oturmayın. Aksi halde siz de onlar gibi sayılırsınız. Hiç kuşkusuz Allah, münafıklarla kâfirleri cehennemde biraraya getirecektir.

TEVBE
65. Onlara sorarsan elbette şöyle diyeceklerdir: "Lakırdıya dalmış, şakalaşıyorduk, hepsi bu!" De ki: "Allah ile, O'nun ayetleriyle, O'nun resulüyle mi eğleniyordunuz?"

66. Özür beyan etmeyin; imanınızdan sona küfre saptınız. İçinizden bir grubu affetsek bile diğer bir grubu, günaha batmış kişiler oldukları için azaba uğratacağız.

Maide - 51. Ey iman edenler! Yahudileri ve Hıristiyanları gönül dostları edinmeyin. Onlar birbirlerinin gönül dostlarıdır. Sizden kim onları gönül dostu edinirse o, onlardandır. Allah, zalimler toplumunu doğruya ve güzele kılavuzlamaz.

Not: Maide Suresi 51. Ayetin yanlış anlaşılmaması için siyak ve sibak ( ayetin öncesine ve sonrasına bakma )ilkesini işletmek gerekir.

Maide Suresi 51. Ayetin son cümlesinde zalimlerden bahsedilerek, gönül dostu edinilmemesi gerekenlerin zalimler olduğu belirtiliyor.Yani ayetteki Yahudiler’ e ve Hristiyanlar’ a zalim sıfatıyla nitelendirme yapılıyor. Yani nasıllık yükleniyor ( nasıl olan Yahudi ve Hristiyanlar sorusuna zalim olan Yahudiler ve Hristiyanlar cevabı verilmiş gibi olunuyor).

Örneğin leblebilerin sarı olanları dendiğinde bunun bütün leblebiler olmadığının belirtilmesinden de anlaşılacağı gibi ayettede tüm Yahudi ve Hristiyanlar anlaşılmamalıdır.

Leblebilerden sarı olanlar örneğine uygun ayetler Maide, 69 ve Bakara, 62’ dir.

MÂİDE-69
Şu bir gerçek ki, iman edenler, Yahudiler, Sâbiîler ve Hıristiyanlardan Allah'a ve âhiret gününe inanıp hayra ve barışa yönelik iş yapanlar için korku yoktur. Tasalanmayacaklardır onlar.

BAKARA-62
Şu bir gerçek ki, iman edenlerden, Yahudilerden, Hıristiyanlardan, Sabîlerden Allah'a ve âhıret gününe inanıp barışa ve hayra yönelik iş yapanların, Rableri katında kendilerine has ödülleri olacaktır. Korku yoktur onlar için, tasalanmayacaklardır onlar.

Başa Dön

Veren El Alan Elden Üstündür


Aşağıdaki Kadın Erkek Eşitliği yazımda yer alan geçimi üstlenmeyi genel anlamıyla ekonomik ve teknolojik güce sahip olma olarak düşünürsek, bu güce sahip olan ( veren el olan ) kişi üstündür. Müslüman olmayan Putin Kur'an kaynaklı bu ata sözümüzü hayata geçirerek üstünlük sağlamıştır. Örneğin bolca buğday üretip stoklayarak tahıla gereksinim duyan ülkelere karşı eline bir koz geçirmiş bulunmakta.
Yani buğday isteyen Putin'in isteklerine boyun eğmek zorunda.

Demek ki saygınlık, itibar ya da adam yerine konma ekonomik ve teknolojik güçle olanaklı bir durum olmakta

Kadin ve Erkek Esitligi

Aslında bunlar gündem saptırma da olsa bu konuda bir şeyler yazmak istiyorum. İnsanlar yaratılışta ve haklarda eşittir. Sonra bu eşitlik aşağıdaki 3 nedenle bozulur.

1. Takva. *

HUCURÂT-13
Yaşar Nuri Öztürk: Ey insanlar! Biz sizi, bir erkekle bir dişiden yarattık. Ve örfler yoluyla tanışıp kaynaşasınız diye sizi milletlere, boylara ayırdık. Hiç kuşkusuz, Allah katında en seçkininiz, sakınılması gereken şeylerden en çok sakınanınızdır. Allah her şeyi bilir, her şeyden haberdardır.

2. Bilgi.

Bilenle bilmeyen bir olur mu?
ZUMER-9
Böyle birisi; gece saatlerinde secde ederek, ayakta durarak ibadet eden, ahiretten korkan, Rabbinin rahmetini uman biri gibi midir? De ki:"Hiç bilenlerle bilmeyenler eşit olur mu? Ancak gönül ve akıl sahipleri düşünüp ibret alır."

Bilgiyle böbürlenmeme.
YÛSUF-76
Bunun üzerine Yûsuf öz kardeşinin heybesinden önce, öteki kardeşlerin heybelerini aramaya başladı. Nihayet su kabını, öz kardeşinin heybesinden çıkardı. Yûsuf'a böyle bir tuzak öğretmiştik. Yoksa Yûsuf, Allah'ın dilemesi dışında, kralın dinine göre öz kardeşini alamazdı. Dilediklerimizi derece derece yükseltiriz biz. Her bilgi sahibinin üstünde bir başka bilen vardır.

3. Geçimi üstlenme.

NİSÂ-34
Yaşar Nuri Öztürk: Erkekler; kadınları gözetip kollayıcıdırlar. Şundan ki, Allah, insanların bazılarını bazılarından üstün kılmıştır ve erkekler mallarından bol bol harcamışlardır. İyi ve temiz kadınlar saygılıdırlar; Allah'ın kendilerini koruduğu gibi, gizliliği gereken şeyi korurlar. Sadakatsizlik ve iffetsizliklerinden korktuğunuz kadınlara önce öğüt verin, sonra onları yataklarında yalnız bırakın ve nihayet onları evden çıkarın/bulundukları yerden başka yere gönderin! Bunun üzerine size saygılı davranırlarsa artık onlar aleyhine başka bir yol aramayın. Allah çok yücedir, sınırsızca büyüktür.

Not: Yukarıda ki ayette erkekleri kadınlardan denmiyor, "insanların bazılarını bazılarından üstün kılmıştır" deniyor. O zaman ki koyu ataerkil toplumda geçim yükümlülüğü erkekte idi bu durum erkeğin değil geçimi üstlenenin üstün olduğunu gösterir, bence. İşte yukarıda ki 3 nedenle eşitlik bozulur ama bu durum üstün olana zayıf olanı ezme hakkını vermez. Çalışan kadınların gebeliği ve emzirme durumu zaten pozitif ayrımcılık olarak ücretli izin şeklinde düzenlenmektedir.

Kadın ve erkek zaten insan oldukları için doğal olarak eşittirler ( hayattaki uygulamalar böyle olmasa da ).

Saygılar ve Sevgiler 25.11.2014

Not: Ayrımcılık aslında olumsuz ( negatif ) bir durumdur ama ayrımcılık ya da adam kayırma zor durumda olana yapılırsa bu olumlu ( pozitif ) ayrımcılık olur. Örneğin otobüste vs. de 2 kadından hamile olana yer verildiğinde bu adam kayırma olur ve olumsuz bir durumdur. Kadının zor durumda ( hamile ) olması ayrımcılığı olumluya çevirir.

*TAKVA (İTTİKÂ)
Bir şeyi korumak, zarar verecek şeylerden sakınmak, bir şeyi başka bir şeyle tehlikelere karşı korumaya almak anlamındaki "vikâye" kökünden gelen ittikâ; sözlükte; kuvvetli bir himayeye girerek korunmak, sakınmak, kendini muhafaza altına almak, bunun gereği olarak korkmak ve çekinmek demektir. İttikânın isim şekline takva denir. Din ıstılahında ittika ve takva; imân edip emir ve yasaklarına uyarak, Allah'a karşı gelmekten sakınmak, dünya veya âhirette insana zarar verecek, ilâhî azaba sebep olabilecek inanç söz, fiil ve davranışlardan ve her türlü günahtan sakınmak anlamına gelir. Takva sahibine muttaki denir. (bk. Muttaki) Kur'ân, baştan sona kadar takva-ittikâ kavramı ile örülmüş, çeşitli formlarda 250 defa kullanılmıştır. 54 defa (ittekullah'a) şeklinde Allah'a karşı gelmekten sakınılması emredilmiştir. Peygamberler de ümmetlerine hep takvayı tavsiye etmişlerdir (Âl-i İmrân, 3/138). Kur'ân'da ittikâ kavramı; îmân (Şu'arâ, 26/11), tevbe (Mâide, 5/65), itâat (Nahl, 16/52), ma'siyetleri terk etmek (Bakara, 2/189), korkmak (haşyet) (Hac, 22/1), ibâdet etmek (Nahl, 16/2) ve ihlas (Tevbe, 9/108. Hac, 22/37) anlamlarında kullanılmıştır. Takvanın üç mertebesi vardır; 1- Şirk, küfür ve nifaktan korunarak îmana sarılmak. (Fetih, 48/26) Kelime-i tevhid, (Lâilâhe illallah=Allah'tan başka ilâh yoktur cümlesi) kelime-i takvadır (Tirmizî, Tefsîr, 48). 2- Büyük günahları işlemekten, küçük günahlarda ısrar etmekten kendini alıkoymak ve dini görevleri, farzları yerine getirmek (A'râf, 7/96). 3- Kalbi, Hak'tan meşgul edecek her şeyden temizleyip bütün varlığı ile Allah'a yönelmektir (Âl-i İmrân, 3/102). İttikâ ve takva kavramının kapsamına îmân, ihsân, ihlas, ibâdet, itâat, sâlih amel, birr ve adalet gibi övme ifade eden bütün kavramlar girmektedir. Yani takva kavramı, bu kavramların ifade ettiği bütün anlamları içermektedir. Takva-ittikâ kavram adalet ve zulmün zıddıdır (Mâide, 5/2, 8; Bakara, 2/189, 237). "Takva, azıkların en hayırlısıdır." (Bakara, 2/197). (İ.K.)

Takva Şiiri

Başa Dön


Vermeyince Mabut, Neylesin Mahmut.

TEKVÎR-29
Âlemlerin Rabbi olan Allah dilemedikçe, siz dileyemezsiniz!

Sultan Mahmut bir fakiri sevindirmek için hazine odasına götürmüş ve bir kürek altın alma hakkın var ona göre davran ve torbana doldur demiş. Fakir de altın yığınına saldırmış ama heyacandan küreği ters tuttuğu için hiç altın alamamış. Sultan Mahmut’ da yukarıda ki sözü söylemiş. Fatih Lütfü Aydın.

Yiğidi Yer Hakkını Ver (Eğriye eğri doğruya doğru, Hakkı haksızlık etmeden aramalı).

MÂİDE-8
Ey iman edenler! Adalet ve dürüstlüğün tanıkları olarak Allah için kollayıp gözetleyenler olun! Bir topluluğun çirkinlik ve kötülüğü sizi adaletsiz davranmaya asla itmesin. Adaletli olun! Bu, takvaya/korunup sakınmaya daha uygundur. Allah'tan sakının. Allah, yapmakta olduklarınızdan haberdardır.

Yiğidi Yer ( olumsuz eleştir yani gerektiğinde eksilerini söyle ),

Hakkını Ver ( olumlu eleştir yani gerektiğinde artılarını da söyle )

Bir kişinin ya da tarafın artılarını söylemek, o kişi yada tarafın taraftarı olmak anlamına gelmez.

Bir kişinin ya da tarafın eksilerini söylemek, o kişi yada tarafın karşısında olmak anlamına gelmez.

Başa Dön

Ziyaretin En Makbulü Kısa Olanıdır.

MUCÂDELE-11
Ey iman edenler! Size, "Meclislerde yer açın!" dendiğinde, yer açın ki Allah da sizin için genişlik sağlasın. "Kalkın!" dendiğinde de kalkın ki Allah, içinizden inananlarla kendilerine ilim verilmiş olanların derecelerini yükseltsin. Allah, yaptıklarınızdan haberdardır.

Not: bu ayetle işiniz bittiyse kalkıp gidin de, yeni gelenlere yer açın, onlar da işlerini görsünler denmek isteniyor. Yoksa geleni ayağa kalkarak karşılayın denmiyor. Fatih Lütfü Aydın.

Zorla Güzellik Olmaz.

BAKARA-256
Dinde baskı - zorlama - tiksindirme yoktur. Doğru ve güzel olan, çirkinlik ve sapıklıktan açık bir biçimde ayrılmıştır. Her kim tâğuta sırt dönüp Allah'a inanırsa hiç kuşkusuz sapasağlam bir kulpa yapışmış olur. Kopup parçalanması yoktur o kulpun. Allah, hakkıyla işiten, en iyi biçimde bilendir.

Zalime Boyun Eğmeme.

ALAK-19
Sakın, sakın! Ona boyun eğme; secde et ve yaklaş!

KALEM
10. Şunların hiçbirine eğilme, uyma: Çok yemin eden, bayağı/alçak,
11. Alaycı/gammaz, koğuculuk için dolaşıp duran,
12. Hayrı engelleyen, sınır tanımaz saldırgan, günaha batmış,
13. Kaba/obur, bütün bunlardan sonra da soyu bozuk, kötülükle damgalı.
14. Mal ve oğullar sahibi olmuş da ne olmuş?

Not:Koğuculuk: Bir yerde konuşulanları ,konuşanın rızası olmaksızın, ara bozmak ( ifsat ) amacıyla başka yere ulaştırmak.

KEHF-28
Benliğini, sabah akşam yüzünü isteyerek rablerine yalvaranlarla beraber tut. İğreti dünya hayatının süsünü isteyerek gözlerini onlardan kaydırıp uzaklaştırma. Ve sakın, kalbini bizim zikrimizden / Kur'anımızdan gafil koyduğumuz, boş arzularına uymuş kişiye boyun eğme. Böylesinin işi hep aşırılıktır.


Başa Dön

 

Sayfa Başına Dönün 

Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol