Sayac


Fatih Lütfü AYDIN
Hoş Geldiniz

ASIM 5

– Sorma, Kartal’da idim ben de bu Çarşamba günü. 
Dediler: “Kurna’da dünden beri var köy düğünü, 
Hoşlanırsan, hadi, olmaz mı?..” “Pekâlâ, gideriz: 
Hem biraz kır görürüz, hem de güreş seyrederiz.” 
Keşke, gitmem demiş olsaydım... İlâhî, o ne hâl, 
O nasıl maskara dernekti ki, târîfi muhâl. 
Topu kırk elli kadar köylü serilmiş bayıra, 
Bakıyor harmanın altındaki otsuz çayıra. 
Bet beniz sapsarı bîçârelerin hepsinde; 
Ne olur bir kişi olsun görebilsem zinde! 
Şiş karın sıska çocuklar gibi, kollar sarkık; 
Arka yusyumru, göğüs çökmüş, omuzlar kalkık. 
Gözlerin busbulanık rengi, kapaklar şiş şiş; 
Yüz buruşmuş, uzamış, cebhe daralmış, gitmiş. 
Gezecek yerde o âvâre nazarlar dalıyor; 
Serilip düştü mü bir noktaya, kaldırması zor! 
Sıtmadan boynu bükülmüş de o dimdik Türk’ün, 
Düşünüp durmada öksüz gibi küskün küskün. 
Gövde teşrihlere dönmüş, o bacaklar değnek; 
Daha yaş yirmi iken eller, ayaklar titrek. 
Öyle seksenlik adamlar aramak pek yanlış; 
Kırk onun ömrüne son merhale olmuş kalmış. 
Değişik sanki o arslan gibi ırkın torunu! 
Bense İslâm’ın o gürbüz, o civan unsurunu, 
Kocamaz, derdim, asırlarca, sorulsaydı eğer, 
Ne çabuk elden, ayaktan düşecekmiş o meğer!..

Neyse, değnekçi gelip: “Meydan açılsın, savulun!” 
Der demez, başladı kalbî sesi yırtık davulun. 
Güm güm ötmek ne gezer! Tık nefes olmuş kasnak: 
Göğsü tokmak gibi küt! küt! vuruyor hışlayarak. 
Zurna hımhım mı nedir, söylemiyor bir türlü; 
Üfleyen Çingene’nin rengi mezar, kendi ölü. 
Güneş oldukça kızışmış, beni yormuştu sıcak; 
Hele bir gölge bulup altıma çektim çabucak. 
Tam demiştim: Azıcık yaslanayım, dinleneyim... 
Biri tıksırdı ta ensemde... Acâib, bu da kim? 
Ne göreydim: Kelebek tarlası olmuş da içi, 
Soluyup sümkürüyor sırtıma bir yaşlı keçi! 
“Ama bak, aklıma gelmezse de hürmet talebi; 
O kadar fazla samîmiyyeti sevmem, çelebi; 
Sakalından çekerim, sonra, karışmam... Hadi git!” 
Nerde! Aldırmadı... Sordum, baş ödülmüş bu yiğit!.. (*4) 
Hele sen geç yiğitim, geç bakalım, başka ne var? 
Bir çelimsiz sopa, boynunda üç arşın astar.

Pehlivanlar hani? derken, söküvermez mi, Hocam, 
Birbirinden daha bîçâre sekiz çıplak adam? 
Âh o soygunluğu rü’yâda gören korkardı: 
Çünkü gömlek gibi etten de soyunmuşlardı! 
Bir delik torbaya girmiş kimi, kıspet yerine; 
Çekivermiş kimi, bir lîme çuval dizlerine. 
Kiminin, giydiği çakşır, kiminin bez şalvar; 
Kiminin, uçkuru boynundan asılmış, donu var. 
Acabâ yağ sürünürler mi desem, yağ nerede? 
Bereket versin onun ma’deni varmış derede: 
Sağ omuzlarda birer, başları kertikli, ağaç, 
Kadın, erkek, suyu aktarmada bakraç bakraç. 
Sonra, nerdense gelip “Yağlanınız haydi!” sesi, 
Çöktü meydanda duran kaplara artık hepsi. 
Palaz ördek gibi, bandıkça avuçlar bandı; 
Meşin ıslar gibi, kavruk deriler ıslandı. 
Bu, merâsim de bitip, başlayacak dendi güreş, 
Çarpınıp çırpınarak çıktı nihâyet iki eş. 
Daha ilk elde boşansın mı alınlardan ter, 
O göğüsler sana ötsün mü körükten de beter? 
Baktım: Altından o bir çifte perîşan bağrın, 
Soluganlar gibi kalkıp iniyor çifte karın! 
Sonradan dizlere bir titremedir çökmüştü; 
Hele çok sürmeyerek dördü de cansız düştü. 
İki bîçâre serilmiş yatıyorken yerde, 
“Kalkın artık!” dediler, lâkin o derman nerde! 
Güreşin böylesi hiç görmediğim bir şeydi; 
Orta, baş, hepsi de bunlar gibi âvâreydi.

* * *

 

Asım 5 Kelime Açıklamaları.
Alıntı kısa yollarına ulaşmak için adres Google' a yapıştırlabilir.

 
sf. (maska'ra) 1. Eğlendirici, sevimli, güldürücü, sevimli, soytarı, hoş: Görseniz ne maskara şey! 2. a. Karnaval 

maskesi: Çocuk bir maskara satın aldı. 3. a. Kirpik boyası, rimel. 4. hkr. Şerefsiz, onursuz, haysiyetsiz, rezil 

(kimse): “Bu maskara sosyete bana cahil diye bakar.” -H. E. Adıvar.


Dernek: a. 1. Toplantı, düğün: “Tıpkı bir düğün, dernek, eğlence biter gibi tatlı tatlı oldu.” -O. C. Kaygılı. 2. 

Belirli ve ortak bir amacı gerçekleştirmek için kurulan yasal topluluk, cemiyet: “Edebiyat Derneğinde şiir dünyamızın 

eski, yeni, birçok şöhretleriyle tanıştım.” -Y. Z. Ortaç. 3. Pazar veya panayır kurulan gün, deri (II).TDK


muhâl (A.) [ محال ] imkansız.
târîfi muhâl: açıklaması olanaksız.

bîçâre: çaresiz

zinde: dinç, sağlıklı, canlı kanlı.

sf. (yu'syumru) Tam bir yumru durumuna gelmiş olan.TDK
a. 1. Yuvarlak, şişkin şey: Alnında bir yumru var. 2. Sap, kök veya dallarda bulunan, yedek besin taşıyan şişkin 

madde: Patates nişastalı bir yumrudur. 3. tıp Genellikle derinin içine gömülü, yuvarlak ve sert oluşum, nod. 4. sf. 

Şişkin, kabarık, yuvarlak biçimli: Yumru yanaklı bir çocuk. 5. sf. Eğri büğrü, çarpık, yamru yumru.TDK

busbulanık: Yusyumru ile aynı kalıp olduğuna göre, tamamen bulanık anlamına gelir. F.L.A.

cebhe (A.) [ 1 [جبهه .cephe. 2.alın. 3.yüz.


Gezecek yerde o âvâre nazarlar dalıyor; 
Serilip düştü mü bir noktaya, kaldırması zor!
âvâre (F.) [ آواره ] aylak.
aylak -ğı
sıfat
sıfat İşsiz, boş gezen, avare (kimse)
"Develer daylak / Sevenler aylak / Sen kimin yârisin / Her yanın oynak" - Halk türküsü
Not: Etrafını seyredecek yerde o boş bakışlar bir noktaya dalıp gidiyor. Bu melankoninin tanımıdır. İnsanlar ruhsuz, 

neşesiz oldu demek istiyor herhalde. F.L.A. 


Gövde teşrihlere dönmüş: gövde iskeletlere dönmüş F.L.A.
teşrih 
isim (teşri:hi) eskimiş Arapça teşr³§
1. isim Bir sorunu veya konuyu ele alıp en ince noktalarına kadar gözden geçirerek anlatma, açımlama
2. tıp (***) Anatomi
"O uğursuz teşrih atlasını hazırlamaya da işte böyle başladı." - İ. O. Anar
3. İskelet

merhale (A.) [ 1 [ مرحله .aşama. 2.konak, menzil.

civan (F.) [ جوان ] genç.
civânân (F.) [ جوانان ] gençler.


Koyunun olmadığı yerde keçiye Abdurrahman Çelebi derler.
[1] "Ortamda tecrübeli veya ehil insanlar bulunmadığında, tecrübesiz veya toy insanlara hakettiğinin üstünde önem 

gösterilir" anlamında bir söz.
http://tr.wiktionary.org/wiki/Koyunun_olmad%C4%B1%C4%9F%C4%B1_yerde_ke%C3%A7iye_Abdurrahman_%C3%87elebi_derler.


lîme (F.) [ ليمه ] parça.

çakşır 
isim
1. isim Paça bölümü diz üstünde veya diz altında kalan bir tür erkek şalvarı
"İyi işlenmiş mavi çakşır ve mavi cepken giyerdi." - Y. K. Beyatlı
2. Kuşların ayağında bulunan ve süs gibi görünen tüy. TDK

Uçkur: kemer yerine kullanılan ip.

kertik -ği
isim
1. isim Kertilmiş yer, gedik, çentik
2. sıfat Kertilmiş olan

ma’deni varmış: birşeyin bir yerde çokça bulunması demek olabilir. F.L.A.
Anladığım kadarıyla yağ bulamadıkları için ağaçlara çentik atıp akan sıvıyı suya karıştırarak, kaygan bir sıvı elde 

ediyorlar herhalde. F.L.A.

palaz 
isim
isim Kaz, ördek, güvercin vb. bazı kuş yavrularının civcivlikten sonraki durumu
"Sarı yaylam bu yıl da seni yaylayamadım / Ala kar iken palazların avlayamadım" - Halk türküsü


Sayfa Başına Dönün 

Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol