Sayac


Fatih Lütfü AYDIN
Hoş Geldiniz

TCMB Sozlugu

TCMB SIKÇA SORULAN SORULAR BAĞLANTISI



http://www.tcmb.gov.tr/yeni/iletisimgm/sss.php



A


Açığa
Satış İşlemleri:
Açığa satış; yatırımcının elinde
karşılığı bulunmamasına rağmen fiyatları
n ileride
düşeceği beklentisiyle menkul kıymetin satışını gerçekleştirmesi, kıymetin
teslim zamanı geldiğinde ise kıymeti piyasadan alıp teslim etmesi işlemidir
.


Açık Piyasa İşlemleri (APİ) (Open Market
Operations):
Para politikası uygulaması
çerçevesinde, merkez bankaları bünyesinde para miktarının artırılıp azaltılması
amacıyla, hazine kağıtlarının alım ve satımının (kesin alım, kesin satım, geri
satım vaadiyle alım (repurchase agreements), geri alım vaadiyle satım (reverse
repurchase agreement)) yapılması işlemleridir. Bankalararası Para Piyasası
işlemleri de “Açık Piyasa İşlemleri” kapsamı içerisindedir. Türkiye Cumhuriyet
Merkez Bankası bünyesinde bu tür işlemler, Açık Piyasa İşlemleri ve Para
Piyasası Müdürlükleri tarafından yürütülmektedir.


Açık Pozisyon (Short Position): Döviz, altın, menkul kıymet gibi bir finansal araç
üzerinden sahip olunan varlıkların aynı cinsten yükümlülükleri karşılayamayan
kısmıdır. Örneğin 10 milyon ABD doları yükümlülüğe karşı 5 milyon ABD doları
varlık bulunduruluyorsa aradaki 5 milyon ABD doları, açık ABD doları
pozisyonunu
ifade
eder.


Akreditif: İhraç edilen malların bedellerinin ödenmesi
konusunda belirli şartların yerine getirilmesi halinde ödemenin yapılacağına
ilişkin bir çeşit teminattır. Akreditif işlemlerine bankalar veya diğer finans
kurumları aracılık etmektedir. Bu doğrultuda, akreditif, finans kurumlarının
belirli bir süre için, belirli bir miktar ve üçüncü bir kişi lehine yabancı
ülkedeki bir muhabir bankaya kendi nezdinde kredi açması için gönderdiği bir
tür teminat mektubudur.


 


Aktarım
Mekanizması:
Para politikası araçlarına
yönelik alınan kararların çeşitli kanallarla toplam talebi ve bu şekilde
üretim, tüketim ve istihdam gibi reel ekonomik aktiviteleri etkilemesini
sağlayan mekanizmadır. Kısa vadeli faiz oranlarını para politikası aracı olarak
kullanan merkez bankalarının faiz kararları ekonomiyi temel olarak dört kanal
aracılığıyla etkilemektedir. Kısa vadeli faiz oranına ilişkin alınan kararlar;
beklentiler, faiz, varlık fiyatları ve döviz kuru yoluyla tüketici ve
üreticilerin harcama, tasarruf ve yatırım kararlarını şekillendirmekte ve bu
süreç toplam talebi, dolayısıyla da ekonomik aktiviteyi ve enflasyonu
etkilemektedir.


Alım Opsiyonu (Türk Dil Kurumunun
İktisat Terimleri Sözlüğü'nde 'Call Option'ın Türkçe karşılığı olarak yer alan
ifade):
Opsiyon, sahibine, opsiyona konu olan kıymeti,
kontratta yazan fiyattan, kontrat vadesinde herhangi bir yükümlülük doğurmadan
alma hakkı verir. Bu tür bir mali araçta, vadede, opsiyona konu olan kıymetin
fiyatı kontrat fiyatının altında gerçekleşirse opsiyon sahibi bu hakkını kullanmaz
ve işlemini daha düşük olan piyasa fiyatından gerçekleştirebilir.


Alış (Bid): Piyasa
katılımcılarının, piyasada işlem gören değerleri (döviz, menkul kıymet gibi)
almaya istekli oldukları fiyattır.


Alış – Satış Farkı (Spread): İşlem gören herhangi bir kıymetin, alış ve satış fiyatı arasındaki farkı
ifade eder.


Analitik Bilanço/TCMB Analitik
Bilançosu:
Analitik bilanço genel bir ifade ile bilançonun aktif
ve pasif kalemlerinde yer alan hesapların birbiriyle netleştirilerek uygun bir
gruplama altında toplulaştırıldığı bilançodur. TCMB Analitik Bilançosu ise,
TCMB bilançosunda yer alan kalemleri toplam olarak düzenlerken para
politikasının etkin işleyişinde geçerli kalemleri dikkate alan ve ayrıntıları
içermeyen bilançodur. Para politikasının işleyişine uygun olarak
toplulaştırılmış ‘Aktif Kalemler’ başlığı altında ‘Dış Varlıklar’ ve ‘İç
Varlıklar’ yer alırken ‘Pasif Kalemler’ başlığı altında ise ‘Toplam Döviz
Yükümlülüklerimiz’ ve ‘Merkez Bankası Parası’ yer almaktadır.


Arakazanç Ticareti (Türk Dil Kurumunun
İktisat Terimleri Sözlüğü'nde 'Carry Trade'in Türkçe karşılığı olarak yer alan
ifade):
Daha düşük getiri sağlayan bir para
biriminden borçlanarak alınan krediyi daha yüksek getiri sağlayan bir para
birimine yatırım yaparak değerlendirmektir.


Arbitraj: Herhangi
bir menkul kıymetin, dövizin veya malın bir piyasadan alınıp diğer bir piyasada
satılarak (kıymetler birbiri ile değiştirilerek) risksiz bir şekilde kar
edilmesi işlemidir. Arbitraj işlemleri piyasalar arasındaki fiyat
farklılıklarının azalmasına yol açar. Günümüzde iletişim teknolojisinin artması
ve bilgiye ulaşma maliyetinin düşmesi ile piyasalar arası fiyat farklılığı son
derece düşük olmakta, ortaya çıkan farklılıklar anlık olarak bu tür işlemlerle
ortadan kalkmaktadır.


Ayı Piyasası (Bear Market): Fiyatların düştüğü piyasaları ifade eder.




B


Bankalararası Para Piyasası: Bankalar
arasında kısa vadeli fonların alınıp satıldığı piyasalardır. Türkiye Cumhuriyet
Merkez Bankası bünyesinde aynı adla işlem gören piyasada bankalar kendilerine
tanınan limitler çerçevesinde, önceden belirlenen vadelerde TL alım-satım
işlemi gerçekleştirmektedirler. Bu piyasada, TCMB aracı konumu üstlenmekte olup
(blind broker) alım-satımı gerçekleştiren taraflar birbirlerini bilmeden TCMB
üzerinden (TCMB'yi taraf kabul ederek) işlemlerini gerçekleştirmektedirler.
Para politikası uygulamasında önemli bir fonksiyona sahip olan bu piyasada TCMB
doğrudan faiz belirleyerek kısa vadeli faizleri yönlendirebilmekte ve son kredi
mercii fonksiyonunu yerine getirmektedir. TCMB dışında, bankaların kendi
aralarında bu tür işlemleri gerçekleştirdikleri ikincil piyasalar da mevcuttur.


Banknot: Taşıyana,
üzerinde yazan miktarın ödenmesinin, çıkaran kuruluş tarafından garanti
edildiği faiz taşımayan kıymetlerdir. Yasal ödeme aracıdır. Türkiye Cumhuriyet
Merkez Bankası TL Banknot basmaya yetkili tek kurumdur.


Basit Faiz: Bir
yatırımın, yatırım dönemi süresince sadece anaparasının kazandığı faiz
oranıdır.


Baz Puan (Basis Point): Faiz oranlarındaki değişimi ifade eden bir ölçüm birimidir. Noktadan
sonraki 4 üncü haneye karşılık gelir (0.0001). Örneğin fazi oranının %
65.25’den % 66.75’e yükselmesi durumunda 150 baz puanlık bir artış söz
konusudur. Diğer bir deyişle baz puan % 0.01’e karşılık gelmektedir.


Benchmark (Ölçüt): Ölçüm ve karşılaştırma kriteri anlamında kullanılmaktadır. Örneğin portföy
yönetiminde, benchmak portföy, bu yapı dışında oluşturulan portföylerin
performans (getiri ve risk anlamında) başarısının ölçümüne esas alınan
portföydür. Diğer bir örnek; benchmark menkul kıymetler, piyasada yeterince
likiditeye sahip, ihraç eden kurum tarafından bu özelliğinin devam ettirilmesi
söz konusu olan ve piyasada benzer ihraçlar için bir referans teşkil eden
kıymetlerdir.


BIS (Bank for International Settlement): Parasal
ve finansal istikrarı sağlamaya yönelik olarak merkez bankaları ve diğer
kurumların kendi aralarındaki işbirliğini artırmak amacı ile kurulmuş
uluslararası bir organizasyondur. 1930 yılında kurulmuş olup, İsviçre’nin Basel
kentinde yerleşiktir. Sermayesi altın frank şeklinde ifade edilmekte olup, 1
altın frank 0.29 gram altını temsil etmektedir. Türkiye Cumhuriyet Merkez
Bankası 5000 altın frank ile bankanın hissedarıdır.


Bileşik Faiz: Bir yatırımın yatırım dönemi boyunca kazandığı faizin de yeni yatırım
döneminde yatırıma tabi tutulması sonucu elde edilen getiriyi gösteren faizdir.
Diğer bir deyişle faizin de faiz kazanmasıdır.


Birikmiş Faiz: Bir yatırımın, yatırım dönemi içerisinde, ödeme tarihine kadar üzerinde
biriken faizdir. Örneğin, 6 ayda bir dönemsel % 30 kupon ödemeli 100 YTL ' den
ihraç edilen bir devlet tahvilini almak için, piyasa oranının değişmediği
varsayımı ile 3 ay sonra ödenmesi gereken fiyat yaklaşık 115 YTL’ dir (dönem
sonunda toplam 30 Y TL faiz kazanması için, bu durumda ikinci 3 ay için %
13.04’ lük bir getiri söz konusudur). Buradaki 15 YTL yatırımın üzerinde
biriken faizi ifade etmektedir.


Birincil Piyasa (Primary Market): İlk ihraçların yapıldığı piyasadır. Bir yatırım aracının örneğin bir menkul
kıymetin ilk defa piyasaya sürülmesi (satılması) birincil piyasa işlemidir.
Benzer şekilde, devlet iç borçlanma senetlerinin, Hazine Müsteşarlığı
tarafından ihale yöntemi ile satımı da bir birincil piyasa işlemidir. Bu
senetlerin daha sonra yatırımcılar arasındaki alım-satımları ise ikincil piyasa
olarak adlandırılan piyasalarda gerçekleşmektedir.


Boğa Piyasası (Bull Market):
Fiyatların yükseldiği piyasayı ifade eder.


Bono: Vadesi 1
yıldan kısa olan, çıkaran kurum tarafından öngörülen vade sonunda belli bir
bedelin ödenmesinin taahhüt edildiği menkul kıymetlerdir. Hazine Müsteşarlığı
tarafından çıkarılan bir yıldan kısa vadeli ihraçlar, Hazine Bonosu adı altında
işlem görmektedir. İngilizce karşılığı olan “Bond” ifadesi ise, ABD Hazinesi
ihraçları için, 10 yıldan uzun vadeli kıymetleri ifade etmektedir (maksimum 30
yıl). Benzer şekilde “note” ifadesi 1-10 yıl arası, “bill” ifadesi ise 1 yıl ve
daha kısa ihraçlara yönelik olarak kullanılmaktadır.


Borçları Ödeyememezlik Riski (Türk Dil
Kurumunun İktisat Terimleri Sözlüğü'nde 'Default Risk'in Türkçe karşılığı
olarak yer alan ifade):
Borcun geri ödenmeme riskini ifade
etmektedir.


Broker: Alım ve
satım işlemlerine belli bir komisyon karşılığı aracılık eden, işlemleri kendi
adına ancak taraf olduğu kişi veya kurumlar hesabına yapan işlemcilere verilen
isimdir.


Bütçe Dengesi (Budget Balance): Bir
işletmenin veya devletin gelir ve giderleri arasındaki farktır.




C-Ç


Cari Açık: Bir ülkenin ihraç
ettiği mal ve hizmetlerden elde ettiği gelirin, ülkenin yurt dışından ithal
ettiği mal ve hizmetlere yaptığı ödemelerden az olmasıdır.


Cari Kur: Döviz piyasalarında
aynı gün takası gerçekleşen dövizin alım - satımında kullanılan kur anlamına
gelmektedir.


Çapa (Nominal Anchor): Ekonomik
karar alma süreçlerinde referans olarak alınan büyüklükleri ifade etmek için
kullanılır. Örneğin kur çapası kavramı, Merkez Bankasının kur için belli
öngörüleri sonrasında, diğer ekonomik birimlerin de bu öngörüye güven duyması
ile birlikte, alınan ekonomik kararlarda kurun, kurdaki artışın esas alınması
ve fiyat, ücret artışı, yatırım gibi kararlarının kur politikası çerçevesinde
şekillenmesini ifade eder. Bu tür bir çapaya (politikaya) güvenin olmaması
halinde, seçilen büyüklükler bu özelliklerini kaybederler. Parasal büyüklükler,
faiz oranları, enflasyon, büyüme oranları “çapa” olarak kullanılan
büyüklüklerdir. Özellikle son yıllarda, kur ve faiz oranı gibi büyüklüklerin
çapa olarak kullanımında ortaya çıkan güçlükler, enflasyonun bu amaçla
kullanımını yaygınlaştırmıştır.


Çapraz kur: İki

yabancı para ve bu iki paranın her birinin bir üçüncü yabancı para (genellikle
ABD doları)
ile
arasındaki parite olarak tanımlanan döviz değişim kurudur.


Çekirdek Enflasyon (Core Inflation): Tüketici, üretici ve toptan eşya fiyat endeksleri gibi genel kullanıma açık
mal ve hizmet sepetlerinden oluşan enflasyon endekslerinin temel enflasyonist
eğilimleri tam olarak yansıtmadığı varsayımı ile, bazı mal grupları ile fiyat
değişmelerine yol açan bir takım unsurların enflasyon endeksinden çıkarılması
sonucu ulaşılan bir enflasyon tanımıdır. Bu amaçla, dışsal etkilere (enerji
fiyatlarında artış, mevsimsel koşullar, maliye politikası vs) daha açık olan ve
geçici nitelikler taşıyabilen, enerji, temel gıda maddeleri fiyatları ve
dolaylı vergiler bu tür enflasyon hesaplamaları içerisine katılmamaktadır.
Amaç, fiyatlar genel seviyesindeki değişimi sürekli kılan unsurları tespit
etmek
ve bunlara yönelik daha gerçekçi politika kararları alabilmektir.
Özellikle, enflasyon hedeflemesine yönelen ülkelerde bu türden alternatif
endeks oluşumları değişik formları ile kullanılmaktadır.




D


Dalgalı (Serbest) Kur Sistemi (Free
Floating):
Kurun hiçbir müdahale olmadan tamamen piyasada oluşan
arz ve talep koşullarında belirlendiği sistemleri ifade eder
.


Dealer: Alım-satım
işlemlerinde kendi nam ve hesabına hareket eden kişi ve kurumlara verilen
isimdir.


Deflasyon: Fiyatlar
genel düzeyinde sürekli bir düşüş durumunu ifade etmektedir.


Deflatör: Parasal
terimlerle (nominal) ifade edilmiş olan bir iktisadi büyüklüğün (örneğin
ücretler, hammadde fiyatları, maliyetler vb.) değerinin gerçek değere (reel)
çevrilmesinde kullanılan fiyat endeksini ifade eder.


Değişken Faizli İhraçlar (Floating Rate
Notes):
Getirisi, ihracı sırasında sabitlenmeksizin önceden
belirlenen başka değişkenlere bağlanan kıymetlerdir. Gerçekleşen enflasyona
veya LIBOR gibi uluslararası faiz oranlarının, örneğin geçmiş 3 aylık
ortalamasına endekslenen ihraçlar bu türe girmektedirler. Getiri (faiz)
oranlarındaki belirsizliğin arttığı ve fiyat oluşumlarının güçleştiği
ortamlarda, hem ihraç eden hem de yatırımı yapan kişi ve kuruluşlar açısından
riski daha düşüktür.


Devalüasyon: Ulusal paranın yabancı paralar karşısındaki değerinin
azalmasını ifade eder. Örneğin, Yeni Türk Lirasının ABD doları karşısındaki
değerininin 1,2 YTL’den 1,3 YTL’ ye düşmesi, YTL’ nin (ABD dolarının değer
kazanması) 0,1 Lira değer kaybetmesi anlamındadır.


Dezenflasyon: Fiyat
artış hızının azalması anlamına gelmektedir. Yüksek enflasyondan düşük
enflasyona geçiş sırasında yaşanan düşen enflasyon sürecini ifade etmektedir.


Disponibilite: Mevduat
kabul eden bankaların taahhütlerine karşılık olarak nakit veya kolaylıkla nakde
çevrilebilir, diğer bir ifadeyle likiditesi yüksek değerler bulundurma
zorunluluğu olarak ifade edilmektedir. Bankalardaki mevduat ile bu mevduata
karşılık bulundurmak zorunda oldukları nakde çevrilebilecek değerler arasındaki
ilişkiyi ifade eden disponibilite oranı
piyasanın likiditesini etkileyen bir para politikası aracı olarak
kullanılmaktadır.


Dolarizasyon:Bir ülkedeki
yerleşiklerin değişim aracı, hesap birimi ve değer biriktirme aracı olarak
kendi ulusal paraları yerine yabancı para kullanmalarıdır. Tam dolarizasyon,
bir ülkenin ulusal parasını tamamen terk edip, yabancı para birimini resmi para
birimi olarak kabul etmesidir. Kısmi dolarizasyon; bir ülkede ekonomik
birimlerin, yüksek enflasyon ve belirsizlik ortamında ulusal paranın olası
değer kaybından korunmak amacıyla, ulusal para cinsinden finansal varlıklar
yerine yabancı para cinsinden finansal varlıkları seçmeye başlamasıyla ortaya
çıkmaktadır. Genelde dolarizasyonun ilk aşamasının, yabancı para cinsinden
varlıkların değer biriktirme aracı olarak kullanılmaya başlanması olan ‘varlık
ikamesi’ şeklinde geliştiği görülmektedir. Öte yandan, özellikle gelişmekte
olan piyasalarda yakın geçmişte sıkça yaşanan bankacılık krizleri, iktisat
yazınına varlık dolarizasyonunun yanı sıra ‘yükümlülük dolarizasyonu’ kavramını
da eklemiştir. Yükümlülük dolarizasyonu; ülkedeki bankacılık ve kamu kesimi
dahil olmak üzere tüm ekonomik birimlerin, yabancı para cinsinden büyük miktarda
yükümlülüklerinin bulunmasıdır. Hem varlık hem de yükümlülük dolarizasyonları
tek bir başlık altında toplanarak ‘finansal dolarizasyon’ olarak
nitelendirilebilir. Finansal dolarizasyon, bir ülkedeki yerleşiklerin,
hem varlık hem de yükümlülüklerini yabancı para cinsinden tutma eğilimleri
olarak tanımlanmaktadır.


Dönemsel Faiz: Bir yatırımın fiilen elde tutulma süresince getireceği faizi ifade eder.


Döviz Kuru (Exchange Rate): Ulusal bir paranın, diğer bir ulusal para cinsinden ifadesidir.


Döviz Kuru Rejimleri: Döviz kurları günümüzde özellikle küçük ve açık ekonomiler için
taşıdıkları önem ve reel ekonomiyi doğrudan etkileme potansiyelleri nedeniyle,
uygulanan para politikası çerçevesinde doğrudan hedef, gösterge veya araç
olarak kullanılmaktadırlar. Döviz kuruna yönelik uygulamalar, bir uçta tamamen
sabit kur sistemi, diğer uçta ise tam serbesti olmak üzere, iki rejim arasında
şekillenmektedir. Tamamen sabit kur sisteminde, ulusal para yabancı bir para
veya paralardan oluşan bir sepet karşısında sabitlenmekte ve bu değerin sürmesi
para otoritesi tarafından bazen açık bazen de dolaylı olarak garanti
edilmektedir. Para Kurulu (Currency Board) türü uygulamalarda, bir taraftan kur
sabitlenirken diğer taraftan ulusal para arzı tamamen bu kur üzerinden gerçekleştirilen
döviz alış-satışlarına bağlanmaktadır. Tamamen serbest kur sisteminde ise,
döviz kurunun fiyatı doğrudan piyasada oluşan arz ve talebe göre
belirlenmektedir. Ara rejim olarak adlandırılan, Avrupa Para Sistemine geçiş
aşamasında da uygulanan kurun bir band içerisinde hareketine müsaade eden yapı
ile kontrollü dalgalanma (managed float), sürünen kur (crawling peg) adı
altındaki sistemlerde ise, kur belli bir takım kriterlere göre yönlendirilmekte
ve para otoritesi tarafından gerektiğinde müdahale edilmektedir. Kura yönelik
bu tür rejimlerin seçimi, ülkelerin içinde bulunduğu şartlara göre
değişmektedir.


Dünya Bankası (World Bank): 1944 yılı sonrası, Avrupa’nın yeniden imarına yönelik olarak “International
Bank for Reconstruction and Development” adı altında kurulan uluslararası bir
örgüttür. Daha çok, gelişmekte olan ülkelere uzun vadeli proje kredileri
sağlamaktadır. Son yıllarda görev tanımları içerisine, gelişmekte olan
ülkelerin dış borçları ve yoksullukla mücadele kavramları da girmiştir.




E


Efektif: Kaydi
forma dönüşmemiş, ekonomik birimlerin fiilen banknot ve bozuk para olarak
ellerinde tuttukları parayı ifade etmek için kullanılan bir terimdir.




Egzotik
Opsiyonlar (Exotic Options):
Talep
edenin ihtiyacına göre şekillendirilen opsiyonlardır. “Barrier option” adı
altında opsiyona konu olan kıymetin opsiyonda öngörülen fiyatı, örneğin geçmesi
halinde geçerliliğini yitiren opsiyonlar, ya da “Lookback options” adı altında
belli bir dönemde gerçekleşen örneğin en yüksek fiyatı opsiyona fiyat kabul
eden opsiyonlar bu türe örnektirler
.


Elektonik Fon Transferi (EFT): Fonların
elektronik ortamda hesaplar arası aktarımının yapıldığı sistemdir. Türkiye
Cumhuriyet Merkez Bankası bünyesinde ilk olarak Nisan 1992' de işletime
açılmış, Nisan 2000'de ise ikinci nesil adı altında günün ihtiyaçlarına cevap
verebilecek şekilde güncelleştirilmiştir. Şu anda sadece TL üzerinden işlem
yapılmaktadır. Sistemin açılış saati 8.00 olup, katılımcıların en geç saat
9.00’da kendi sistemlerini açması gerekmektedir. Resmi kapanış saati 17.30
olup, bu saat Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası tarafından gerek görülmesi
halinde uzatılabilir.


Elektronik Menkul Kıymet Transferi
(EMKT) :
Menkul kıymetlerin elektronik ortamda hesaplararası
aktarımının yapıldığı sistemdir. Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası bünyesinde
bu tür bir sistem Ekim 2000' de faaliyete geçmiştir. Sistemin açılış saati 8.00
olup, katılımcıların en geç saat 9.00' da kendi sistemlerini açması
gerekmektedir. Resmi kapanış saati 17.30 olup, bu saat Türkiye Cumhuriyet
Merkez Bankası tarafından gerek görülmesi halinde uzatılabilir
.


Enflasyon: Fiyatlar
genel seviyesindeki değişimdir. Bugün için, parasal bir olgu olduğu ve uzun
dönemde parasal bir büyüme olmadığı sürece enflasyonun artmayacağı genel olarak
kabul görmektedir. Toptan eşya fiyat endeksleri, tüketici fiyat endeksleri,
üretici fiyat endeksleri ve özel kapsamlı TÜFE göstergeleri gibi çeşitli
endeksler aracılığı ile ölçülmektedir.


Enflasyon Hedeflemesi (Inflation
Targeting):
Merkez bankalarının genellikle
hükümetlerle birlikte, para politikası amacı olarak belli bir enflasyon
rakamını hedeflemeleridir. Bu tür bir uygulamada hedeflenen enflasyonun,
beklentileri etkileyebildiği ölçüde, nominal çapa görevini üstlenmesi
öngörülür. Diğer politikalardan farkı, enflasyon hedefinin net bir şekilde
kamuoyuna duyurulması ve bu konu ile ilgili doğrudan sorumluluk alınmasıdır.
Uygulamada, uygulayıcı kurum olarak merkez bankaları amaca yönelik bir araç
bağımsızlığına kavuşmaktadırlar. Diğer bir deyişle, merkez bankaları, kur ve
faiz politikalarını enflasyonu kontrol altına almak amacı ile istedikleri
biçimde kullanabilmektedirler. Bu tür uygulamalar, bir ekonomideki tüm
büyüklüklerin nominal çapa özelliğini kaybetmesi sonucu bir zorunluluk olarak
da ortaya çıkabilmektedir. Bu tür bir politikanın başarısı için, güçlü ve
sağlıklı bir mali yapı, enflasyon ile para politikası araçları arasında
gözlenebilir ve istikrarlı bir ilişki, güvenilirlik, bağımsızlık, hesap
verebilirlik ve şeffaflık gibi unsurlar ön koşul olarak sayılmaktadır.


Enflasyon Risk Primi: Enflasyonun, beklenen enflasyonun üzerinde gerçekleşmesi
halinde oluşacak kaybı telafi etmek amacıyla reel faize eklenen risk primini
ifade etmektedir. Diğer bir ifadeyle, nominal faiz oranı; reel faiz oranı,
enflasyon beklentisi ve enflasyon risk primini içermektedir. Bu risk primi
enflasyonda dalgalanmaların yaşandığı, belirsizliklerin olduğu ülkelerde söz
konusu olmaktadır.


Enflasyon Telafisi: Yatırımcıların reel kayıplara maruz kalmamak için talep ettikleri,
enflasyon beklentisi ve enflasyon risk primi toplamına eşit büyüklüktür.


Enflasyon Vergisi: Para, tedavüle çıkaran kurum açısından yükümlülük,
talep eden, elde tutan kurum ve kişi açısından ise bir varlık olarak
düşünüldüğünde, enflasyon, parayı ihraç eden kurumun yükümlülüğünü, parayı elde
tutan kurumun ise varlığını reel olarak azaltır. Bu anlamı ile enflasyon, gelir
elde eden açısından vergi özelliği taşımakta, dolayısıyla vergi gibi satın alma
gücünün transferine neden olmaktadır.


Enflasyona Endeksli Tahvil:Anapara ve faiz
ödemeleri belirli bir fiyat endeksine bağlı olan ve bu şekilde reel değer
kaybına uğramayan tahvillerdir. Bu tahvillerin reel getirisinin enflasyondaki
değişmelere rağmen oynaklık göstermemesi, yatırımcılara öngörülebilir net bir
getiri sunduğundan, bu tahviller riskten korunan yatırımcılar tarafından tercih
edilmektedir.


Etkin Piyasa (Efficient Market): Bu hipotez, bir piyasada işlem gören kıymetlerin mevcut fiyatlarının, o
kıymetlere ilişkin elde edilebilir bilgilerin tümünü yansıttığını öngörür.
Teori, fiyatı belirleyenin alıcı ve satıcılar olduğu varsayımı ile,
işlemcilerin tüm ulaşılabilir bilgilere aynı anda ve simetrik olarak
ulaşabildiğini varsayar. Bu durumda oluşan fiyatın da denge fiyatı olduğu
öngörülür.


Euro Bonolar (Eurobonds): Çıkaran ülkenin veya kuruluşun, kendi ulusal para birimi dışındaki bir para
birimi üzerinden ihraç ettiği menkul kıymetlerdir.


Euro Dolarlar (Eurodollars): Amerika Birleşik Devletleri dışındaki bankalarda veya ABD bankalarının
yurtdışı şubelerinde tutulan ABD doları cinsinden mevduatları ifade etmek için
kullanılır. Euro ifadesi, bu tür mevduatların büyük çoğunluğunun özellikle Batı
Avrupa ülkelerindeki bankalarda tutulmasından kaynaklanır. Ancak, Asya ve
benzeri diğer tüm ülkelerde tutulan ABD doları hesapları da bu adla anılır. Çok
yoğun bir ikincil piyasa hacmine sahiptir.




F


Faiz: Üretim
faktörlerinden sermayenin elde ettiği getiridir. Diğer bir ifade ile paranın
kullanım bedelidir.


Faiz Dışı Bütçe Dengesi (Primary
Balance):
Bütçeden gerçekleştirilen faiz ödemeleri
hariç tutularak ulaşılan bütçe dengesidir.


Faktoring: Yurtiçi ve yurtdışı
piyasalar için mal ve hizmet satımı faaliyetinde bulunan firmaların mal ve
hizmet satışından doğmuş ya da doğacak kısa süreli ticari alacak hakkını
devretmesi karşılığında likit fon elde etmesi işlemidir. Bunun yanı sıra,
firmalara vadeli satış bedellerini vadesinden önce tahsil etme imkanı sağlayan
finans kuruluşlarına da ‘faktoring’ kuruluşları denilmektedir. Bu firmalar,
vadeli satış yapmış şirketlerin fatura edilmiş alacaklarını peşin fakat
iskontolu olarak satın alırlar ve vadesi geldiğinde alacağı kendileri tahsil
ederler.


Federal Fon Oranları (Federal Funds
Rate):
Amerika Birleşik Devletleri'nde finansal
kurumların gecelik bazda borçlanmalarını gerçekleştirdikleri piyasa faiz
oranıdır. Para politikası uygulamasında temel gösterge niteliğinde olduğundan
ABD Merkez Bankası’nın yakın gözetimi altındadır. ABD Merkez Bankası bu
piyasada oluşan günlük “Federal Funds Rate” lerin kendi açıkladığı orana uygun
seyretmesi amacıyla açık piyasa işlemleri yoluyla piyasadaki günlük rezerv
(kullanılabilir fon) miktarını ayarlar. Örneğin, bu piyasada oluşan faizler
kendi hedef oranın altında ise, diğer bir deyişle piyasada fon fazlası varsa,
bu miktarı açık piyasa işlemleri ile piyasadan çeker.


Finansal Bulaşıcılık /Yayılma (Financial
Contingency):
Ülkelerin birinde ya da birkaçında ortaya çıkan sorunlar
yüzünden tedirgin olan uluslararası yatırımcıların benzer özelliklere sahip
ülkelerden yatırımlarını hızla çekmeleri ve bu şekilde olumsuz yatırım
koşullarının diğer ülkelerin finansal sistemlerine de yayılmasıdır.


Finansal Derinleşme: Toplumun her kesimine daha geniş hizmet seçeneklerinin ulaşabilmesini
sağlayacak finansal hizmetlerin artmasıdır. Finans sektöründe yaratılan
fonların, reel kesime aktarılma oranı olarak da tanımlanabilmektedir. ‘Finansal
derinleşme’ terimi ekonomiler üzerinde getirdiği makro etkiler ile farklı bir
anlamda kullanılabilmektedir. Buna göre daha fazla finansal derinleşme para
arzında artış anlamına gelmekte, para arzındaki artış da beraberinde ekonomik
büyümeyi getirmektedir.


Finansal Kiralama (Leasing): İşletmelerin orta vadeli fon ihtiyaçlarını karşılamaya yönelik kullanılan
finansman tekniğidir. Kiracı tarafından seçilip, kiralayan tarafından satın
alınan bir malın mülkiyetini kiralayanda, kullanımını ise kiracıda bırakan,
kiracı ve kiralayan arasında imzalanan bir sözleşmedir.


Fiyat İstikrarı: Para politikasının uzun dönemli temel amaçlarına
(büyüme ve istihdam) yönelik olarak ekonomik birimlerin karar alma süreçlerinde
etkili olmayacak ölçüde düşük ve istikrarlı bir enflasyon oranını ifade eder.


Forfaiting: Özellikle mal ve hizmet ihracatından doğan ve belirli bir ödeme planına
göre tahsil edilebilecek olan alacakların bir banka ya da bu alanda uzmanlaşmış
bir finans kurumu tarafından satın alınmasıdır. Uzun vadeli ve kredili ihracat
- ithalat işlemlerine yönelik bir finans aracı olup, genellikle yatırım malları
için kullanılmaktadır.


Forward: İleri
tarihli işlemler anlamındadır. Belli bir kıymetin önceden belirlenmiş bir
fiyattan yine önceden belirlenmiş bir tarihte teslim edilmesini öngörür.
İşlemler, genellikle organize piyasalarda değil, alıcı ve satıcının karşı
karşıya gelmesi ile tarafların ihtiyaçları doğrultusunda gerçekleştirilir.
Döviz, menkul kıymet, mal gibi alım-satıma konu araç üzerinden düzenlenebilen
bu tür kontratlar fiyat riskini bertaraf etmenin yanı sıra spekülatif amaçlara
da yönelik olabilir.


Forward-Forward: Sözleşmeye konu olan örneğin bir para piyasası
işleminde vade, faiz ve miktar gibi unsurlar üzerinde bugünden anlaşılan, ancak
ileri bir tarihte başlayacak ve daha ileri bir tarihte sona erecek işlemleri
ifade eder. Bu kotasyon 3 ay sonra başlayacak 3 ay vadeli bir işlemi (işlem
vadesi 6 ay) ifade eder.


Future: İleri
tarihli işlemler anlamındadır. Belli bir kıymetin önceden belirlenmiş bir
fiyattan yine önceden belirlenmiş bir tarihte teslim edilmesini öngörür.
Forward piyasalardan farkı, organize piyasalarda standartlaştırılmış (bir
kontratın miktarı, kontratların piyasaya çıkış tarihleri, marjin adı altında
bir teminat sistemine sahip olunması gibi) kontratlar üzerinden işlem
görmesidir. Spekülatif amaçlı yapıldığında, teorik olarak sonsuz kar ve zarar
ihtimali vardır.




H


Hesaben Saklama (Book Entry): Kıymetlerin elektronik ortamda hesaben saklanmasını ifade eder. Örneğin
Hazine ihalesinden alınan kıymetler, katılımcılar tarafından fiziki olarak
talep edilebileceği gibi (bu kıymetler Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası
tarafından bastırılmaktadır) makbuz karşılığı elektronik ortamda katılımcıların
hesabına da aktarılabilmektedir. Şahıslar da, makbuz karşılığı kıymetlerini
hesaben saklatabilmektedirler. Fiziki olarak elde bulunan bir kıymetin,
sonradan bir hesaba yatırılması da kıymeti bu forma sokmaktadır
.




I-İ


İhale (Auction): İhale,
İngilizce “auction” auctio kökünden gelmekte olup kelime anlamı artış demektir.
Piyasa ekonomilerinde, çeşitli mal ve finansal değerlerin kişi veya kurumlara
tahsis yöntemlerinden birisidir. Özellikle, ihaleye konu olacak malın sabit
veya doğrudan belirlenebilir bir fiyatı yoksa ya da malın satıcısı, malın
piyasa fiyatı konusunda emin değilse ihale yöntemi ile satım tam rekabet
koşulları altında bu belirsizliği ortadan kaldırır. İhale yöntemlerine ilişkin
ilk sınıflandırma, 1961 yılında William Vicrey tarafından yapılmıştır. İhaleler
farklı biçimlerde gerçekleştirilebilir. En yaygın olanı, fiyatların büyükten
küçüğe doğru dizildiği, (satan açısından geliri maksimum, maliyetin minumum
olması anlamına gelmektedir), çoklu fiyat (“Dutch Auction” adını Hollanda'da
çicek satışlarında kullanılmasından almıştır) türü ihalelerdir. Bu ihalede her
katılımcıyla kendi teklif ettiği fiyat üzerinden işlem yapılmaktadır.
Fiyatların küçükten büyüğe sıralandığı ihaleler ise “English Auction” olarak
adlandırılmaktadır. Diğer bir ihale yöntemi ise “tek fiyat” ihalesidir. Bu
ihale türünde arzın ve talebin eşitlendiği fiyat, ihaleyi kazanan tüm
katılımcılara uygulanmaktadır. Diğer bir deyişle tüm işlemler tek bir fiyat
üzerinden gerçekleştirilmektedir. İki ihale türünün de birbirine göre avantaj
ve dezavantajları söz konusudur. Tek fiyat ihalesinde, bilgi toplamının
maliyeti daha az olup daha fazla katılım sağlanabilir. Çoklu fiyat ihalesinde
ise daha yoğun bir rekabet söz konusu olup satıcı açısından daha düşük bir
maliyet söz konusu olabilir. Ancak, tüm bunlar piyasanın yapısına ve o günkü
koşuluna bağlıdır.


İkincil Piyasa (Secondary Market): Kıymetlerin ilk ihraçları sonrası işlem gördükleri piyasaları ifade eder.
Örneğin, Hazine Müşteşarlığı tarafından ihraç edilen borçlanma senetlerinin
ihraç sonrası alınıp-satıldığı İstanbul Menkul Kıymetler Borsası, Tahvil Bono
Piyasası ikincil piyasaya bir örnektir.




K


Kaldıraç Oranı (Leverage):Borcun öz sermayeye ya da toplam
sermayeye oranıdır. Kaldıraç oranları, işletmenin kaynak yapısını gösterir ve
işletmenin varlıklarının hangi kaynaklarla ne oranlarda karşılandığının
görülmesini sağlar. Bu oranlar ile işletmenin uzun vadeli borçlarını ödeme gücü
gibi mali yapısının durumu hakkında bilgi edinilebilinir.


Kesin Alış: Bir menkul
kıymetin doğrudan alımıdır. Merkez Bankası tarafından yürütülen Açık Piyasa
İşlemleri çerçevesinde, para politikası uygulamasına yönelik olarak, piyasada
kalıcı bir likidite (para) eksikliğinin olduğu düşünüldüğü durumlarda, Merkez
Bankasının piyasadan kendi porftöyü için menkul kıymet almasını ve karşılığında
sisteme para vermesini ifade eder.


Kesin Satış: Bir menkul
kıymetin doğrudan satımıdır. Merkez Bankası tarafından yürütülen Açık Piyasa
İşlemleri çerçevesinde, para politikası uygulamasına yönelik olarak, piyasada
kalıcı bir likidite (para) fazlasının olduğu düşünüldüğü durumlarda, Merkez
Bankasının piyasaya kendi portföyünden menkul kıymet satmasını, karşılığında
sistemden fazla parayı kesin olarak (bir daha geri verilmemek üzere) çekmesini
ifade eder.


Konsolidasyon: Bir borcun borçlusu tarafından ödenmeyip zorunlu veya gönüllü olarak vade,
faiz, tür ve benzeri yönlerden yeniden yapılandırılmasını ifade eder.


Konvertibilite: Bir ülke
parasının, döviz piyasalarında başka bir ülke parası ile serbestçe değiştirilebilmesi
ve uluslararası ticari işlemlerde değişim aracı olarak kullanılabilmesidir.




Kredi Arzı
Daralması (Credit Crunch):
Ekonomide likiditenin azaldığı,
yatırım sermayesi elde etmenin zorlaştığı ve sonuç olarak kredi arzının
daraldığı bir durumu ifade etmektedir.


Kuponlu İhraçlar: Bir menkul kıymetin dönemsel olarak faiz ödemesini ifade eder. Örneğin,
100.000 TL nominal değerli, 3 ayda bir % 15 kupon faizi ödemeli 1 yıl vadeli
bir menkul kıymetin, yatırımcısına 3 ayda bir 15.000 TL lik faiz (kupon) ödemesi
yapılması, 1 yıl sonunda ise anaparasının, 100.000 TL’nin ödenmesi söz
konusudur.


Kur Riski: Gelecekte
döviz kurunun değerinde yaşanabilecek dalgalanmalar sonucunda varlıklar ve/veya
yükümlülüklerde meydana gelebilecek değişikliklerden zarar edilmesi ihtimalini
ifade etmektedir. Kur riskinden korunmak için yatırımcıların hem finans hem de
mal piyasalarında pozisyon almaları, birden fazla ülkenin finans piyasasına
yatırım yapmaları ve türev ürün veya piyasaları kullanmaları gibi yöntemler
mevcuttur.




L


LIBID (London Interbank Bid Rate): Londra
Bankalararası Para Piyasasında, kredibilitesi yüksek bankaların birbirlerinden
ABD doları üzerinden mevduat kabul etme işlemlerinde uyguladıkları faiz
oranıdır.


LIBOR (London Interbank Offered Rate): Londra
Bankalararası Para Piyasasında, kredibilitesi yüksek bankaların birbirlerine
ABD doları üzerinden borç verme işlemlerinde uyguladıkları faiz oranıdır.
Londra saati ile 11:00' de sabitlenen bu oran piyasalar tarafından referans
faizi olarak kullanılmaktadır.


Likidite: Döviz,
menkul kıymet, gayrimenkul gibi herhangi bir aktifin kısa sürede ve sorunsuz
bir şekilde (değer kaybına uğramadan) nakde çevrilebilen, kullanılmaya hazır
satın alım gücünü ifade eder.


Likidite Riski: Sahip olunan varlıkların nakit talebini karşılayamaması
riskidir. Bu risk özellikle nakde ihtiyaç duyulduğu zaman varlıkların
satılamaması ve paraya çevrilememesinden kaynaklanmaktadır. Varlıkların
vadelerinin, yükümlülüklerin vadelerinden daha uzun olması durumu likidite
riskini artırmaktadır.


Likidite Senetleri: Piyasadaki likiditeyi düzenlemek ve açık
piyasa işlemlerinin etkinliğini artırmak amacıyla kullanılan kısa vadeli senet
özelliğinde bir para politikası aracıdır.




M


Maliye Politikası (Fiscal Policy): Hükümetlerin, istihdam, büyüme ve enflasyon gibi belli amaçları
gerçekleştirebilmek amacıyla gelir toplama (vergilendirme) ve harcama yapma
yöntemlerini şekillendirmeleridir.


Merkez Bankası Bağımsızlığı: Kavramsal olarak merkez bankalarının kararlarında dış faktörlerden
(çoğunlukla politik) etkilenmeden, kendi öngördükleri para politikası
araçlarını serbestçe kullanabilmelerini ifade eder. Bağımsızlık kavramının
içeriği ve kapsamı son derece geniş olup, tanımlanması zordur. Bu kavramı
sayısallaştırmak, bağımsızlığı ölçmek amacı ile, yasal bağımsızlığı temsil eden
Merkez Bankası Kanunu (hedefleri ve araçları kimin saptadığı, diğer kamu
kurumları ile ne türden bir ilişkiye sahip olunduğu, başkanın seçilme ve
görevden alınma süreçleri vs), ile uygulamadaki bağımsızlığı temsil ettiği
düşünülen, o ülkedeki kurumsal ve kültürel yapı ile kişisel faktörler
kullanılmaktadır. Enflasyonla Merkez Bankası bağımsızlığı arasında gözlemlenen
yakın ilişki bu kavramın önemini artırmıştır.


Merkez Bankası Müdahalesi: Merkez Bankalarının kısa ve uzun dönemli para politikaları amaçlarını
gerçekleştirmeye yönelik olarak piyasalarda alım-satım yapmalarıdır. Müdahale
ile müdahale edilen, döviz ve faiz gibi değişkenlerin piyasa fiyatlarının
politika öngörülerindeki düzeylere düşürülmesi/yükseltilmesi hedeflenir. Müdahale
yöntemleri farklılık gösterebilir. Merkez Bankaları taraf olup kendilerini
göstererek doğrudan ve açık olarak müdahale edebilecekleri gibi dolaylı olarak
da müdahale edebilirler. Benzer şekilde, Merkez Bankası müdahaleleri zaman ve
miktar açısından önceden bildirilebileceği gibi, herhangi bir bildirimde
bulunulmaksızın da gerçekleştirilebilir. Müdahaleyi gerektiren durumlar,
uygulanmakta olan para politikası hedefleri çerçevesinde şekillenir.


Morotoryum:
Borçlanıcının, ödeme gücünü kaybetmesi nedeniyle borçlarının tümünü veya bir
kısmını ödeyemeyeceğini ilan etmesidir. Genelde borçlu ve alıcı arasında borcun
yeniden yapılandırılması ile sonuçlanır.




N


NASDAQ (National
Association of Securities Dealers Automated Quotations):
Tezgah üstü
piyasalarda (resmi bir düzenleyicisi olmayan) işlem gören menkul kıymetler için
alım-satım fiyatlarının gösterildiği otomatik bilgi ağı.


Net Bugünkü Değer (Present Value): Bir yatırımın yatırım dönemi boyunca sağladığı
getirinin piyasa faizi veya kendi faizi ile iskonto edilmesi, bugüne
indirgenmesi sonucu ulaşılan değerdir.


Nominal Değer (Par Value, Face Value): Bir kıymetin üzerinde yazan değerdir. Örneğin, Hazine Müşteşarlığı
tarafından çıkarılan her bir devlet iç borçlanma senedinin nominal değeri,
üzerinde fiilen yazan değer olan 100 YTL'dir. Benzer şekilde 1.000 Yeni Türk
Lirasının nominal değeri üzerinde yazan değer olan 1.000’dir.




O-Ö


Operasyonel Bütçe Dengesi: Faiz hariç ve dahil bütçe dengesini gösteren
geleneksel tanımların, özellikle ekonomik istikrara sahip olmayan ülkelerde
açığın etkilerini tam olarak yansıtmadığı düşüncesi ile oluşturulmuş bir
kavramdır. Esas olarak bütçe açığının önemi açığın ekonomideki toplam
büyüklükler (toplam talep, toplam arz) üzerinde yarattığı etkiden kaynaklanmaktadır.
Operasyonel bütçe açığı kavramı, toplam talep üzerinde etkili olan açığın,
bütçe dönemi içerisinde ödenen faiz ödemelerinin reel kısmı olduğunu, nominal
kısmın, toplam talep üzerinde etkili olmadığı varsayımından hareket eder. Bu
çerçevede nominal faiz ödemeleri, faiz ödemesini elde eden birimler tarafından
dönem başındaki servetlerinin reel değerinin amortismanında (korunmasında)
kullanılmakta ve aynı amaçla yeniden yatırıma tabi tutulmakta, dolayısıyla
tüketim harcamalarına yönelmemekte ve toplam talep üzerinde bu anlamı ile
etkili olmamaktadır. Dolayısıyla, talep artışı sadece reel faiz ödemelerinden
kaynaklanmakta ve operasyonel bütçe açığı bu anlamı ile açığı ifade etmektedir.


Opsiyon (Option): Belirli bir kıymeti, önceden belli bir vade ve fiyattan alma-satma hakkı
veren kontratlardır. Kontratı elinde tutan kontrata konu olan kıymeti alma
(call-option) veya satma (put-option) hakkına sahip olurken, kontrattan
kaynaklanan herhangi bir yükümlülüğü yoktur. Kontratı satan (yazan) taraf ise
vadede kontratı elinde tutan tarafın, kontrata konu olan kıymeti kontrat
şartları içerisinde almak-satmak istemesi halinde, sözleşme hükümlerini yerine
getirmekle yükümlüdür. Opsiyonu satan (yazan) taraflar bu işlem karşılığı prim
geliri elde etmektedirler. Belirsizliğin (volatilitenin) yüksek olduğu
piyasalarda, kontrat karşılığı prim talepleri çok yüksek boyutlara
ulaşabilmektedir.


Oynaklık (Volatility): Bir kıymetin fiyatındaki değişkenliğin ifadesidir. Çoğunlukla standart
sapma ile ölçülür. Yüksek bir volatilite artan bir belirsizliğin göstergesidir.


Ödemeler Bilançosu:
Bir ülkenin, belirli
bir dönem içinde, mal, hizmet ve sermaye akımları gibi işlemler dolayısıyla dış
dünyadan sağladığı gelirler ile dış dünyaya yaptığı ödemeleri içeren tüm
iktisadi ilişkilerin sistemli bir biçimde yer aldığı bilançodur. Ödemeler
bilançosu, ülkelerin söz konusu dönem içerisindeki dış ekonomik ve mali
ilişkilerinin durumunu göstermektedir. Bir ülkenin ödemeler bilançosunun
incelenmesi, o ülkenin uluslararası iktisadi ilişkilerinin nitelik ve
boyutlarının anlaşılmasına olanak sağlar.


Özel Kapsamlı TÜFE Göstergeleri (ÖKTG):TÜFE'den bazı alt kalemlerin
çıkarılması yoluyla ulaşılan endekslerdir. Para politikası çerçevesinde
uygulanan politikaların etkinliğini ölçebilmek için TÜFE'den para politikasının
kontrolü dışındaki kalemlerin dışlanması gerekmektedir. Ancak, enflasyona gelen
şoklar dönemler itibarıyla farklı nitelikte olabileceği için, tek bir 'çekirdek
enflasyon' göstergesinin para politikası denetiminde olmayan bütün unsurları
dışlama olasılığı oldukça düşüktür. Bu nedenle çekirdek olarak
adlandırılabilecek tek bir gösterge yerine farklı dışsal şokların
ayrıştırılmasına yardımcı olabilecek şekilde belirlenen özel kapsamlı
göstergeler kullanılmaktadır.




P


Para Kurulu (Currency Board): Döviz kuru rejimlerinden biridir. Bu tür bir uygulamada, ulusal paranın
değeri yabancı bir para birimine veya yabancı para birimlerinden oluşan bir
sepete karşı sabitlenir. Para politikası uygulaması açısından bakıldığında
parasal tabanın sadece yabancı para karşılığında yapılan işlemlerle değişmesine
izin verir. Diğer bir deyişle, merkez bankasına önceden belirlenmiş sabit bir
kurdan döviz satıldığı zaman para miktarı artar, merkez bankasından döviz
alındığı zaman azalır.


Para Piyasası: Kısa vadeli (uluslararası piyasalar için 90 gün ve daha az), yüksek
likiditeye sahip finansal enstrümanların işlem gördüğü piyasalardır
.


Para Politikası: Ekonomik büyüme, istihdam artışı ve fiyat istikrarı
gibi hedeflere ulaşabilmek için paranın elde edilebilirliğini ve maliyetini
etkilemeye yönelik olarak alınan kararları ifade eder. Uygulanmasından sorumlu
kuruluşlar merkez bankalarıdır. Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası Kanununda,
Bankanın temel amacının fiyat istikrarı olduğu ifade edilmiştir.


Para Politikası Kurulu - Türkiye
Cumhuriyet Merkez Bankası (Monetary Policy Committee):
Fiyat istikrarını sağlamak amacıyla para politikası ilke ve stratejilerinin
ve bu stratejiler çerçevesinde Hükümet ile birlikte enflasyon hedefinin
belirlemesi, Türk Lirasının iç ve dış değerini korumak için gerekli tedbirlerin
alınması ve yabancı paralar ile altın karşısındaki muadeletini tesbit etmeye
yönelik kur rejiminin, yine Hükümet ile birlikte belirlenmesi ile görevli ve
yetkili olarak Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası bünyesinde oluşturulmuş bir
kuruldur. Para Politikası Kurulu, Başkan (Guvernör)ın başkanlığı altında,
Başkan (Guvernör) Yardımcıları, Banka Meclisince üyeleri arasından seçilecek
bir üye ve Başkan (Guvernör)ın önerisi üzerine müşterek kararla atanacak bir üyeden
oluşur. Hazine Müsteşarı veya belirleyeceği Müsteşar Yardımcısı toplantılara oy
hakkı olmaksızın katılabilir.


Paranın Dolaşım Hızı (Velocity): Bir birim paranın kaç birim mal veya hizmetin el değiştirmesine imkan
sağladığını gösterir. GSMH / Para Stoğu ile ifade edilir.


Parasal Büyüklükler: Parasal
büyüklük,
dolaşımdaki para ile finansal kuruluşların
parasal ya da paraya çevrilebilir olan çeşitli yükümlülüklerinin toplamı olarak
tanımlanabilir. İçerdiği varlıkların likit olma derecesine göre çeşitli parasal
büyüklük tanımları bulunmaktadır.
Bu parasal büyüklüklerden M1, dolaşımdaki
para ve vadesiz mevduat, M2, M1 ve vadeli mevduat, en geniş tanımlı para
arzı olan M3 ise M2, repo ve B tipi likit fonların toplamından
oluşmaktadır. Rezerv Para, M1
ile fon
hesapları ve banka dışı kesimin mevduatları toplamıdır. Merkez bankasının
piyasadaki likiditeyi düzenlemek amacıyla yaptığı açık piyasa işlemleri
nedeniyle bankacılık kesimine olan nakit yükümlülüklerinin rezerv paraya
eklenmesiyle ‘Parasal Taban’a ulaşılmaktadır. Merkez Bankası Parası
ise parasal taban ve kamu mevduatlarının toplamından oluşmaktadır.


Parite: Bir ülkenin parası
esas alınarak diğer ülke parasının bu esas alınan ülke parası karşısındaki
değeridir.
paritenedir.blogspot.com/2012/09/parite-nedir-ve-pariteyi-etkileyen.html



Petro-dolar:
Petrolün dolar
cinsinden fiyatlanması suretiyle petrol satışlarından elde edilen geliri
tanımlamak için kullanılmaktadır.




Piyasa Faiz Oranı (Market Interest Rate):
Para piyasasında, para arzı ve para talebinin
etkileşimine göre belirlenen ve mevduatlar ile diğer yatırımlar için ödenen
faiz oranıdır.


Piyasa Yapıcılığı Sistemi (Primary
Dealer):
Birincil piyasa işlemlerinde etkinliği
artırmak, ikincil piyasaların işleyişini kolaylaştırmak amacı ile, hazine veya
merkez bankalarının, borçlanma senedi ihracı (ihale), döviz müdahalesi türü
işlemlerinde sadece belli kriterlere göre seçtiği banka ve diğer bazı
kuruluşları taraf kabul ettiği bir sistemdir. Piyasa yapıcısı adı altında
seçilen kuruluşlar, ikincil piyasalarda aralıksız işlem yapmak, kotasyon
vermek, bir ihracın belli bir miktarını satın almak gibi yükümlülüklere
sahiptir.


Portföy Teorileri: Çeşitli risk ve getiri yaklaşımları altında portföy oluşumlarını inceler.
Portföy oluşumu ve yönetime ilişkin, risk-getiri yaklaşımı altında portföyde
yer alacak kıymetlerin seçim sürecinin nasıl ve hangi kriterlere göre
yapılacağına ilişkin ilk teorik çalışma 1952 yılında “portfolio selection” adı
altında Harry Markowitz tarafından yapılmıştır (Bu ve sonraki çalışmaları ile
1990 yılında Nobel Ekonomi ödülünü bu konunun diğer teorisyenleri ile
paylaşmıştır). Teorik yapı, Markowitz Modeli, 1963 yılında William Sharpe’ın
(1990 nobel ödüllü diğer teorisyen) “Single Index Model” adı altında
geliştirdiği model ile basitleştirilmiş, bir anlamda hesaplama güçlüklerinden
arındırılarak daha uygulamaya yönelik bir hale getirilmiştir. Teorik yapının
gelişme süreci, 1964 yılında Sharp, 1965 yılında Linther, 1966 yılında Mossin’
in ayrı ayrı geliştirdikleri “Capital Assets Pricing” model adlı çalışmalar ile
devam etmiştir. 1967 yılında Steve Ross bu teori ile bağlantılı olarak
“Arbitrage Price Theory” adı altında yeni bir yaklaşım oluşturmuştur. Bu tür
teorik çalışmalar, optimal portföy yönetimi altında yoğun bir biçimde
kullanılmaktadır.


Pozisyon Fazlası (Long Position): Döviz, menkul kıymet veya herhangi bir finansal enstrumanda sahip olunan
net fazla pozisyonu ifade eder. Örneğin, 10 milyon ABD doları nakit pozisyon
fazlasına sahip olmak, bir portföyde net olarak (nakit ABD doları borçları
düşüldükten sonra) 10 milyon ABD doları nakde sahip olmak anlamındadır. Diğer
bir deyişle bir kıymetteki fazla sahipliği ifade eder.




R


Reel Faiz Oranı (Real Interest Rate): Nominal faizin enflasyondan arındırılmış halidir.
Teknik olarak, nominal faiz oranından, beklenen enflasyon oranının çıkarılması
ile bulunur. Örneğin,İskonto edilmiş, diğer bir deyişle bir bedel karşılığı
(iskonto) el değiştirmiş olan kıymetlerin yeniden bir bedel karşılığı
(re-iskonto) el değiştirmesini ifade eder. Merkez bankalarının, şartlarını
kendileri belirlemek şartı ile çeşitli senetleri iskontoya tabi tutarak
(re-iskonto), reeskont penceresi adı altında para politikası uygulamalarında
kullandıkları bir araçtır faiz oranı % 70, beklenen enflasyon oranı % 60 ise,
reel faiz oranı % 10’ dur.


Reeskont: İskonto
edilmiş, diğer bir deyişle bir bedel karşılığı (iskonto) el değiştirmiş olan
kıymetlerin yeniden bir bedel karşılığı (re-iskonto) el değiştirmesini ifade
eder. Merkez bankalarının, şartlarını kendileri belirlemek şartı ile çeşitli
senetleri iskontoya tabi tutarak (re-iskonto), reeskont penceresi adı altında
para politikası uygulamalarında kullandıkları bir araçtır.


Repo (Repurchase Agreement): Bir
kıymetin belli bir tarihte, belli bir orandan geri satım vaadi ile alımını
ifade eder. İşleme konu olan kıymet ödünç verilen para için teminat
niteliğindedir. Merkez bankası açısından repo işlemi Açık Piyasa İşlemleri
çerçevesinde, piyasaya, işlem vadesi süresince, repoya tabi kıymetler
karşılığında geçici olarak para verilmesini ifade eder.


Resesyon: Ekonomik büyümenin
belirli bir süre negatif ya da yavaş olmasıdır. Ekonomide atıl kapasitenin
olması ya da ekonominin uzun vadeli büyüme oranından daha düşük bir oranda
büyümesi olarak da tanımlanabilmektedir.


Revalüasyon: Ulusal paranın yabancı paralar karşısındaki değerinin
artmasını ifade eder. Örneğin, Türk Lirasının ABD doları karşısındaki
değerininin 1,3 YTL’den 1,2 YTL’ ye yükselmesi (ABD dolarının değer
kaybetmesi), YTL’ nin 0,1 Lira değer kazanması anlamındadır.


Rezerv Para (Hard Currency): Merkez
bankaları ile uluslararası finans kuruluşlarının portföylerinde bulunan döviz
ve altın cinsinden varlıkları ifade etmektedir. Buna göre, ödeme aracının
rezerv para özelliği taşıyabilmesi için, diğer paralar karşısındaki değeri istikrarlı
olmalı, dünya ticaretindeki payı büyük bir ülkeye ait olmalı, döviz
piyasalarında rahatlıkla alınıp satılabilmelidir.


Risk-Getiri: Bir
yatırımın öngörülen getirisi karşılığında mevcut riskini ifade eder. Risk
genelde yatırımın geçmiş getirilerinin standart sapması (historical volatility)
ile ifade edilir. Yatırımdan beklenen getiri ise (expected return), geçmiş
getirilerinin ortalamasıdır. Belli bir risk karşılığında elde edilebilecek
maksimum getirilerin oluşturduğu risk-getiri eğrisine “efficient frontier” adı
verilip, özellikle karşılaştırma, ölçüt (benchmark) amaçlı kullanımı söz
konusudur. Vadesine kadar elde tutulduğunda getirisi kesin olan tahvil-bono
türü yatırımlar bu tür analizlerde genelde risksiz yatırım olarak kabul
edilirler. Ancak bu tür kıymetler üzerinde vadesinden önce işlem yapılması söz
konusu ise benzer piyasa riskleri (faiz, kur) söz konusudur.


Risk Primi: Bir
yatırım aracının taşıdığı risklerin fiyatlara yansıması risk primidir. Riskli
bir yatırım aracının beklenen getirisi ile risksiz bir aracın beklenen getirisi
arasındaki fark olarak da hesaplanabilir.


Riske Maruz Değer (Value at Risk (VAR)):
Döviz, menkul kıymet ve benzeri yatırım araçlarının ya
da bunlardan oluşan bir portföyün içerdiği piyasa riskinin ölçülmesi amacı ile
kullanılan istatistiksel bir yöntemdir. Bu tür bir ölçümle, piyasa riski olarak
adlandırılan, kur ve faiz riskinin yatırımın mevcut değerini çeşitli olasılık
değerlerine ve süreye bağlı olarak ne ölçüde etkileyebileceği bulunmaya
çalışılmaktadır. Diğer bir deyişle bir yatırımın, yatırım değeri cinsinden
karşı karşıya olduğu riski ölçer. Örneğin 10.000.000 ABD doları tutarında bir
yatırım için 1.000.000 ABD dolarlık VaR değeri, belli bir dönemde, örneğin 1
haftada, bu yatırımın olasılık değerine, örneğin % 1 olasılık, bağlı olarak
karşı karşıya olduğu risk’in parasal değerini ifade eder. Portföyde ortaya
çıkabilecek kaybın tahminidir. Geçmiş veya örneğin opsiyon fiyatlarından
ulaşılan “implied” volatilite üzerinden yapılan hesaplamalara dayanır.
Dolayısıyla tahmin yöntemlerine ilişkin, geçmiş geleceği ne kadar tahmin eder
gibi kısıtlar bu yöntem içinde geçerlidir. Yönteme ilişkin metodolojik, örneğin
ölçüme konu olan değerin getirisinin normal dağıldığı varsayımı, kısıtlar da
söz konusudur. Sermaye yeterliliklerinde, sermayenin piyasa koşulları nedeniyle
risk altında olan kısmı ile ilgili olarak, BIS tarafından bankaların uyması
gereken bir ölçüt olarak da kullanımı mevcuttur.


Riskten Kaçınma (Risk Averse), Risk Alma
(Risk Lover), Risk Neutral:
Bir
yatırımcının risk karşısında takındığı tavırları ifade etmekte kullanılan
kavramlardır. “Risk averse” bir yatırımcı riskli bir portföyü ancak riskini
karşılayacak garanti bir prim karşılığı kabul eden, “risk lover” bir yatırımcı
yüksek bir riske rağmen bir prim talep etmeksizin garanti bir düşük getiriye
razı olan, “risk neutral” bir yatırımcı ise riskle değil yatırımın getirisi ile
ilgili olan yatırımcı türünü ifade eder.


Riskten Korunma (Hedging):Yatırım riskine
karşı korunmak amacıyla finansal pazarlardaki araçları etkin ve doğru bir
biçimde kullanarak olası ters fiyat hareketlerine karşı yatırımcının yatırımını
güvenceye almasıdır. Yatırımcı, karşılaşılabilecek riskleri belirli bir değere
düşürmek amacıyla vadeli işlem sözleşmeleri yardımıyla uzun pozisyon alarak
gelecekte fiyatların yükseleceği beklentisi ile vadeli işlem sözleşmesi satın
alabilir ya da kısa pozisyon alarak gelecekte fiyatların düşeceği beklentisi
ile vadeli işlem sözleşmesi satabilir.




S-Ş


Sabit Kur Sistemi (Fixed Exchange Rate
System):
Ulusal bir paranın yabancı bir para veya
paralardan oluşan bir sepet değerine sabitlendiği ve bu değerin sürmesinin para
otoritesi tarafından bazen açık bazen de zımni olarak garanti edildiği
sistemlerdir. Ulusal paranın değeri önceden belirlendiğinden o andaki arz talep
koşullarını yansıtmaz.


Saklama Hizmeti (Custodian Service): Tahvil, bono, altın ve benzeri kıymetlerin sahip olan kişi veya kurum adına
bir sözleşme çerçevesinde saklanması hizmetidir (safe keeping). Türkiye’de İMKB
ile Vadeli İşlemler ve Opsiyon Borsası (VOBAŞ) nezdindeki piyasaların tümünün
takas işlemleri 'Takasbank' tarafından sonuçlandırılmakta, bu kapsamda 'Merkezi
Kayıt Kuruluşu A.Ş.' ile aracı kuruluşlara fiziksel saklama hizmeti
sunulmaktadır.


 


Samurai Bonds: Yabancılar tarafından, Japonya’da, Japon Yeni üzerinden yapılan menkul
kıymet ihraçlarıdır. Çoğunlukla 5 yıl ve üzeri vadede yapılan ihraçlardır. İlk
ihraç 1970 yılında Asya Kalkınma Bankası tarafından yapılmıştır.


Satım Opsiyonu (Put Option): Satma hakkını ifade eder. Elinde opsiyon kontratını bulunduran tarafa,
opsiyona konu olan kıymeti yine opsiyonda belirtilen şartlarda satma hakkını
verir ancak bir yükümlülük getirmez. Piyasa koşullarına bağlı olarak opsiyonu
elinde bulunduran taraf opsiyonu kullanmayabilir. Opsiyonun kullanılması
“exercise” edilmesi olarak ifade edilir. Opsiyonu satan taraf ise, alan tarafın
opsiyonu kullanmak istemesi durumunda kontrat şartlarını yerine getirmekle
yükümlüdür.


Satın Alma Gücü Paritesi: Belli bir sepetteki ticarete konu olan benzer mal ve hizmetlerin farklı
ülkelerdeki fiyatlarını birbirine eşitleyen döviz kurudur. Satın alma gücü
paritesi hesaplanırken sadece ticarete konu olan mal ve hizmetler göz önünde
bulundurulduğundan bu tür bir hesaplama iki ülke parası arasındaki değişim
oranının gerçek değerini ölçmekte yetersiz kalabilmektedir.


Satış (Ask, Offer): Piyasa
katılımcılarının, piyasada işlem gören değerleri (döviz, menkul kıymet gibi)
satmaya istekli oldukları fiyattır
.


Senyoraj "Beylik Hakkı" (Seniorage):
Para basma yetkisini elinde tutan kurumun, bu yetkisi
dolayısıyla para basarak elde ettiği reel gelirdir. Para stoğundaki değişimin
fiyatlar genel seviyesine oranı ile ifade edilir. Enflasyonun sadece para
miktarındaki artışından kaynaklanması durumunda, senyoraj ve enflasyon vergisi
birbirine eşit olur.


Sermaye Piyasası (Capital Market): Bir yıldan uzun vadeli yatırım araçlarının ihraç
edildiği ve işlem gördüğü piyasalardır.


Son Kredi Mercii (Lender of Last
Resort):
Merkez bankalarının, para otoritesi olma
sıfatları ve finansal istikrarı sağlama yükümlülükleri nedeniyle, sistemde
ortaya çıkan fon açıklarının piyasadan karşılanamaması halinde, son başvuru
mercii merkez bankasına başvurup, bu ad altında düzenlenmiş imkanlardan
faydalanmasını ifade eden bir kavramdır.


Spot Valör: Mali
piyasalarda gerçekleştirilen bir işleme bağlı ödemelerin işlemin yapıldığı günü
takip eden iki iş günü sonrasında gerçekleştirilmesidir.Spot valörle yapılan
bir işlem, örneğin Pazartesi günü gerçekleşmiş ise ödemeler Çarşamba günü
yapılmaktadır. Diğer bir deyişle spot valör, paranın kullanıma hazır olacağı
tarihi ifade eder. İşlem tarihi ile kullanım tarihi arasındaki fark, mesajların
hazırlanması, kontrollerin yapılması, fonların temini gibi işlemlerin belli bir
zaman gerektirmesindendir.


Spot Piyasa: Spot
piyasa bir ürünün alış veya satışının işlem tarihinde belirlenen fiyat üzerinde
en çok iki iş günü sonrasında gerçekleştirildiği piyasadır.


Stagflasyon: Bir
ekonomide üretimin düştüğü ya da en azından artmadığı bir ortamda enflasyon
yükseldiği zaman meydana gelen durumu ifade etmektedir.




Sterilizasyon:
Merkez bankalarının, çeşitli nedenlerle
ortaya çıkan para arzı artışlarının etkilerini dengelemek için yaptıkları açık
piyasa işlemleridir. Örneğin merkez bankası döviz satın aldığı zaman para
arzındaki artışı menkul değerler satışıyla piyasadan çekmeye çalışır ve bu
şekilde döviz piyasasına yapılmış müdahaleyi sterilize etmiş olur.


STRIP (Separate Trading of Registered
Interest and Principal of Securities):
Kuponlu
bir menkul kıymetin anaparası ve kuponlarının ayrı ayrı işlem görebilmesi amacı
ile ayrıştırılmasını ifade eder. Amaç, özellikle uzun vadeli kuponlu ihraçların
yatırımcı açısından kullanım alanını genişletmek ve bu tür ihraçların talebini
artırmaktır. Hazine Müsteşarlığı tarafından bu amaçla bazı değişken faizli
kuponlu ihraçların anapara ve kuponları ayrıştırılmıştır.


Subprime Piyasalar: Kredi geçmişi iyi olmayan kişilerin daha yüksek faizle kredi alabildikleri
piyasalardır. Eğer bu kredi ev almak amacıyla çekilmişse ‘subprime mortgage
olarak adlandırılmaktadır. Krediyi veren kuruluşlar bu kredileri risk
gruplarına ayırarak tekrar piyasaya sürebilmekte ve bunları satın alacak
yatırımcılar arayabilmektedir.


Süre (Duration): Sabit
getirili, kupon ödemeli bir menkul kıymetin, anapara ve kupon ödemelerinin net
bugünkü değerlerinin, kupon ödeme dönemleri ile ağırlıklandırılarak bulunan
vadesidir. İskontolu, kupon ödemesi olmayan kıymetlerde, duration, kıymetin
vadeye kalan süresine eşittir. Risk ölçümü açısından, menkul kıymetin piyasa
faizine olan duyarlılığını ölçer. Düşük kupon ödemeli, uzun vadeli kıymetlerin
süresi (duration) daha uzun, diğer bir deyişle, faiz riski daha fazladır.
Farklı vade ve kuponlu yatırım araçları ile bu tür mali araçlardan oluşan
portföylerin birbirlerine göre hangi oranda faiz riski ile karşı karşıya
olduklarının karşılaştırılmasında kullanılır. Efektif vade olarak da
adlandırılır.


Swap: İki tarafın bir varlık
ya da yükümlülüğe bağlı olan nakit akışını aralarında değiştirdikleri işlemdir.
Örneğin on yıllık sabit faizli borca sahip bir firma ile benzer ancak dalgalı
faizli borca sahip bir firma birbirlerinin yükümlülüklerini değiştirebilir.
Swap işlemlerinde, faiz oranları ile döviz kurlarındaki değişmeler sonucunda
ortaya çıkan riski en aza indirmek amaçlanmaktadır.


Şirket Birleşmesi (Merger): Şirketlerin birleşerek daha büyük bir şirket oluşturmalarıdır.
‘Merger’ genellikle gönüllü olarak gerçekleştirilen birleşme anlamında
kullanılan bir terim olmasına karşılık bir şirketin başka bir şirketi
devralması işlemi için de kullanılabilmektedir. Ancak bir şirketin diğer bir şirketi
devralmasında ‘merger’dan farklı olarak bir işletmenin başka bir işletmenin
hisse senetlerini satın alarak onun hukuki varlığına son vermesi söz konusudur.
Ayrıca ‘merger’ durumunda devralma işleminden farklı olarak birleşmeden oluşan
şirket yeni bir ad (genellikle iki firmanın adının birlikte kullanımı)
almaktadır.




T


Tahvil: İhraç
vadesi 1 yıldan uzun menkul kıymetlerdir.


Teknik Analiz: Fiyat, hacim gibi göstergelerden hareketle, geçmiş dönem piyasa
hareketlerinin analiz edilerek bu yolla geleceğe yönelik olarak fiyat
tahminleri yapılmasıdır. Bu amaçla, çeşitli grafik oluşumlarından ve
istatistiksel metodlardan faydalanılır. Grafikler üzerinde geçmiş fiyat
hareketleri nedeniyle ortaya çıkan oluşumların gelecek için gösterge
oluşturduğu, dolayısıyla bu tür oluşumların alım-satım için gösterge olarak
kullanılabileceği varsayımına dayanır. Bu tür analizler, örneğin, geçmişte
gerçekleşen en düşük fiyatların, diğer bir deyişle fiyatların döndüğü,
yükselmeye başladığı noktaların “destek noktası” olduğu, dolayısıyla alım için
bu noktaların beklenmesi (kriter olması) gerektiğini, yine geçmişte gerçekleşen
en yüksek fiyatların “direnç” noktası olduğunu ve satım için dikkate alınması
gerektiğini öngörür.


Ters Repo (Reverse Repurchase
Agreement):
Bir kıymetin belli bir tarihte, belli
bir orandan geri alım vaadi ile satımını ifade eder. Merkez bankası açısından
reverse repo işlemi Açık Piyasa İşlemleri çerçevesinde, piyasadan, işlem vadesi
süresince, verilen kıymetler karşılığında geçici olarak para çekilmesini ifade
eder.


Tezgah Üstü Piyasalar (Over the Counter
"OTC"):
Organize olmayan, belli bir yapı altında
toplanmayan piyasalardır. İşlemler taraflar arasında karşılıklı anlaşma yoluyla
gerçekleştirilir.


Tutsat
(Türk Dil Kurumunun İktisat Terimleri Sözlüğü'nde 'Mortgage'ın Türkçe karşılığı
olarak yer alan ifade):
Banka veya benzer bir finans kuruluşu tarafından
konut, arsa gibi taşınmaz mallar üzerinden gerçekleştirilecek ipotek
karşılığında uzun vadeli konut kredilerinin kullandırılmasını öngören bir tür
gayrimenkul finansman sistemini ifade etmektedir. Bu sistemde kişiler talep
ettikleri taşınmaz mal için belirli bir peşinat ödemekte, geri kalan tutar ise
finans kuruluşu tarafından ödünç verilerek karşılanmaktadır. Söz konusu finans
kuruluşu, ödünç verdiği tutar (kredi) geri ödenene dek, taşınmaz mala el
koyabilme yetkisini sahiptir. Borcun geri ödemesi önceden belirlenmiş ödeme
serisine uyarak sabit ya da değişken faizle gerçekleştirilebilmektedir.
Finansal kuruluşlar kullandırdıkları tutsat (mortgage) kredilerini teminat
göstererek tahvil ihraç edebilmekte ve borçlanabilmektedir.


Tüketici Fiyat Endeksi (TÜFE): Tüketici
tarafından satın alınan mal ve hizmetlerin fiyatlarındaki değişimleri ölçen
endekstir. TÜFE hesaplanırken ilk olarak, ülkenin genelini temsil eden bir
örnek kitlenin bir yıl içinde hangi mal ve hizmete ne kadar para harcadığı
hesaplanmaktadır. Bu hesaplamadan çıkan sonuca göre harcama gruplarına endeks
içerisinde farklı ağırlıklar verilmektedir. Böylelikle bu örnek kitle
tarafından yüksek oranda tüketilen mal ve hizmetler daha yüksek bir ağırlığa
sahip olurken daha az tüketilenler daha düşük bir ağırlığa sahip olmaktadır.
Yılın her ayının belirli günlerinde ve belirli alışveriş merkezlerinden alınan
mal ve hizmet fiyatlarındaki değişim, bu ağırlıklara göre ölçülerek o ayın
tüketici enflasyon rakamına ulaşılmaktadır.




Türev Piyasalar:
Standartlaştırılmış türev işlem
sözleşmelerinin vadeli alınıp satıldığı, gerçekleştirilen takasların bir kurum
tarafından garanti edildiği, borsa bünyesinde işleyen piyasalardır. Türev
piyasa işlemleri olan futures, forward, opsiyon ve swap piyasa oyuncuları
tarafından riskten korunmak ya da kâr elde etmek amacıyla kullanılabilmektedir.




Türev Ürünler (Derivative Products):
Getirisi başka bir
kıymetin getirisine bağlanmış, diğer bir deyişle başka bir kıymetin
getirisinden türetilmiş mali araçlardır. Futures ve opsiyon sözleşmeleri bu
araçlara örnektir. Bu tür araçlar, döviz, faiz, altın gibi her türlü ürün
üzerinden türetilebilir. Böyle bir durumda, örneğin döviz üzerine yazılan bir
opsiyon kontratında, opsiyon kontratının getirisi üzerinden türetildiği dövizin
piyasadaki hareketine bağlı olacaktır.




U-Ü


Ulusal Risk (Sovereign Risk): Bir yatırımcının yerleşik olduğu
ülke dışında bir ülke menkul kıymetine yatırım yaptığında karşılaştığı risktir.
Yatırım yapılan ülke merkez bankasının ya da yetkili otoritesinin döviz kuru
düzenlemelerini değiştirerek döviz cinsinden yükümlülüklerinin değerini
azaltabilmesi ya da tamamen sıfırlayabilmesi, borcu veya faiz ödemelerini
gerçekleştirmemesi gibi riskler ulusal riski oluşturmaktadır.


 


Üçüncül
Piyasa: Tezgahüstü
piyasalarda (OTC) yapılan işlemler, üçüncül piyasa işlemi olarak adlandırılır.


Üretici Fiyat Endeksi (ÜFE): Ekonomide üretim sürecinde girdi
olarak kullanılan maddelerin fiyatlarındaki değişimleri toptancı aşamasında
ölçen endekstir. Buna göre ÜFE, tarım, balıkçılık, madencilik, imalat sanayi ve
enerji sektöründeki (elektrik, gaz, su) ürünlerin fiyatlarındaki değişimleri
ölçmektedir.




V


Vadeli İşlemler: Spot (iki iş günü) işlem tarihini
aşan ileri bir tarihte teslimi söz konusu olacak bir kıymetin (döviz, faiz,
mal) vadesi, miktarı ve fiyatının bugünden belirlenerek sözleşmeye bağlandığı
işlemlerdir. Forward, future ve opsiyonlar bu tür işlemlere örnektir.


Vadeli İşlemler Sözleşmesi: Sözleşmenin taraflarına, üzerinde
anlaşılan fiyattan, standartlaştırılmış kalite ve miktardaki bir malı veya
kıymeti belirlenen ileri bir tarihte alma veya satma yükümlülüğü veren
sözleşmedir.


Vadeli Piyasalar: Vadeli piyasalar
belirli bir ürünün, fiyatı bugünden sabitlenmek koşuluyla ileri bir tarihte
teslim edilmesi taahhüdünü içeren sözleşmelerin alınıp satıldığı piyasalardır.


Vadeye Kadar Getiri (Effective Rate of Return): Bir menkul
kıymetin vadesine kadar tutulması sonucu elde edilecek getiriyi ifade eder.
“Effective rate of return” olarak da adlandırılır.


Valör (Value Date): Üzerinde anlaşma sağlanan bir
işlemin, fiilen yerine getirileceği örneğin, karşılıklı olarak hesaplara alacak
ve borç kaydedileceği tarihtir. Benzer şekilde bir fonun, örneğin mevduatın
sahibi tarafından fiilen kullanılabileceği tarihi ifade eder.


Varlığa Dayalı Menkul Kıymet : Kuruluşların
kendi ticari işlemlerinden doğmuş alacakları karşılığında ihraç edebilecekleri
kıymetli evraktır. Tüketici kredileri, konut kredileri, ihracat işlemlerinde
doğan alacaklar söz konusu işleme konu olabilecek alacak türlerindendir.
Bankalar varlığa dayalı menkul kıymet satarak alacaklarını daha önceden paraya
çevirebilmektedir.


Verim Eğrisi (Yield Curve): Belli bir anda bir yatırım
aracının çeşitli vadeleri ile bu vadelerdeki getirileri arasındaki ilişkinin
grafiksel ifadesidir. Dikey eksende verim (yield), yatay eksende ise vadeler
yer alır. Pozitif eğimli (normal) verim eğrisi, negatif eğimli (inverted) verim
eğrisi, düz verim eğrisi ve orta vadelerde yüksek verimi ifade eden (bell
shape) verim eğrileri olarak sınıflandırılırlar. Eğrinin zaman içindeki
hareketleri; dikleşmesi, “steeping” (pozitif eğimli bir eğri söz konusu ise
eğrinin orijine uzak kısmının yükselmesi, yakın kısmının düşmesi, eğimin
artması), düzleşmesi, “flattening” (pozitif eğimli verim eğrilerinde orijine
uzak kısmın düşmesi, yakın kısmın yükselmesi, eğimin azalması) ve eğrinin
şeklinin değişmeden yukarı aşağı hareket etmesi, “paralel shift” olarak
adlandırılır. Eğrinin eğiminin artması, uzun vadede faizlerin (enflasyonun)
yükseleceği beklentisini yansıtır. Eğimin azalması, diğer bir deyişle pozitif
eğimli bir verim eğrisinin düzleşmesi (orijine yakın tarafın yükselip, uzak
tarafın düşmesi) ise, yatırımcıların ileride faizlerin düşeceği beklentisi ile
mevcut faiz oranlarından daha uzun süre faydalanmak için uzun vadeye
yönelmelerini, dolayısıyla artan talep ile bu vadede verimin düşmesini, fon
talep edenlerin de ileride daha düşük faiz oranlarından borçlanma imkanı
doğacağı beklentisi ile kısa vadeyi tercih etmelerini, dolayısıyla arz fazlası
nedeniyle verimin artmasını ifade eder.




Y


Yatırım Fonları:
Halktan katılma belgeleri karşılığı toplanan paraların,
yatırım şirketleri tarafından sermaye piyasası araçları ile ulusal ve
uluslararası borsalarda işlem gören altın ve diğer kıymetli madenlerden oluşan
portföye dönüştürülmüş halidir. Yatırım şirketleri tarafından yönetilen bu
fonlar özelliklerine ve yatırım alanlarına bağlı olarak yatırımcılara farklı
şekilde getiriler sağlamaktadır.


Yönetilen Dalgalı Kur Rejimi (Managed Float): Resmi
bir kur hedefi olmaksızın döviz kurlarının serbest olarak piyasada belirlendiği,
ancak otoritelerin piyasaya döviz satmak ya da piyasadan döviz almak suretiyle
kurlara müdahale edebildiği kur rejimidir.


Yüksek Riskli Yatırım Fonu ("Hedge Fon" karşılığı
olarak SPK'nın Yatırım Fonlarına İlişkin Esaslar Tebliği'ne eklemeler yapan
değişiklik taslağında öngörülen ifade):
Belirli kısıtlamaları en aza
indirgenmiş, mümkün olduğunca esnek yatırım stratejisi izlenebilen bir yatırım
fonu türünü ifade etmektedir. Hedge fonların normal yatırım fonlarından temel
farkı, açığa satış yapabilme ve borçlanabilme (borç alınan kaynakla yatırım
yapabilme) olanaklarıdır. Bununla birlikte hedge fonlar sayesinde yatırımcı,
kısa ve uzun pozisyon alabilmekte, arbitraj stratejileri uygulayabilmekte,
değerinin altında fiyatlanmış bir menkul kıymeti aynı anda hem alıp hem
satabilmekte, opsiyonlara veya tahvillere yatırım yapabilmekte ve düşük risk
altında yüksek getiri elde etme imkanı taşıyan her türlü piyasada yatırım
yapabilmektedir.




Z


Zorunlu
KarşılıkOranı:
Mevduat kabul eden finansal
kurumların bu mevduatlara karşılık olarak merkez bankasında tutmak zorunda
oldukları mevduatlarının kanunen saptanan oranını ifade etmektedir. Merkez
bankaları bu oranı bir para politikası aracı olarak kullanabilmektedir. Eğer
bankalar atıl rezervlere sahip değilse, zorunlu karşılık oranı artırıldığında
bankalar verdikleri kredileri geri çağırırlar ve bu durum para arzının
azalmasına neden olur. Zorunlu karşılık oranı düşürüldüğünde ise zorunlu
karşılıkların bir kısmı kullanılabilir rezerv şekline dönüşür, bu da bankaların
kredi tabanını artırır. Bankaların kredi tabanın genişlemesi de para arzının
artmasına neden olur.


 


Sayfa Başına Dönün 

Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol