Sayac


Fatih Lütfü AYDIN
Hoş Geldiniz

Sosyoloji 2

http://fatihltfaydin.tr.gg/Sosyoloji.htm
Yukarıdaki bağlantıda hazırladığım Sosyoloji dosyasını aşağıdaki,
http://yegitek.meb.gov.tr/aok/aok_kitaplar/aolkitaplar/sosyoloji_1/1.pdf
 
bağlantısından indirdiğim Sosyoloji kitabından yararlanarak hazırlamıştım. Ancak artık söz konusu bağlantıdan kitaba ulaşılamıyor. Arzu edenler,
bu http://www.meb.gov.tr/2016-2017-egitim-ve-ogretim-yilinda-okutulacak-ilk-ve-ortaogretim-ders-kitaplari/duyuru/11971
bağlantıdan Sosyoloji kitabı indirip, okuyabilirler.
Bu hazırladığım Sosyoloji 2 kitabı da,
 
 http://yegitek.meb.gov.tr/aok/aok_kitaplar/aolkitaplar/sosyoloji_1/1.pdf
 
bağlantısından indirdiğim kitabın 2. Ünitesinden alınmış alıntılardan oluşacaktır. Gerekli gördüğüm yerlere notlar ve bağlantılar ekleyeceğim. F.L.A.
ÜNİTE II BİREY ve TOPLUM
 
 2. Toplumun Tanımı
 
Sosyolojinin konusunun, kısaca toplum ve toplumsal ilişkiler sonucu ortaya çıkan toplumsal olay ve olgular
olduğunu belirtmiştik.(Bk. http://fatihltfaydin.tr.gg/Sosyoloji.htm )  O halde “toplum”nedir?
Toplum, belli bir coğrafyada ihtiyaçlarını karşılamak icin ilişkiler kuran, birbirlerini etkileyen ortak bir kültürü paylaşan insan birlikteliğidir.Tanımdan da anlaşılabileceği gibi, bir insan birlikteliğinin toplum olabilmesi için bazı koşulların gercekleşmesi gerekir.
 
Bunların başlıcaları şunlardır:
 
Belli bir toprak parçasında (coğrafyada) yerleşmiş olmak,
Bireylerin birlikte yaşama isteği taşıması.
ihtiyaçları karşıllayan işlevlerin yerine getirilmesi,
Ortak bir kültürü paylaşmak,
Değişmeye rağmen süreklilik göstermek.
 
Toplumu, kalabalık, toplumsal yığın”ve“toplumsal kategori”den ayırmak gerekir. Çünkü her insan birlikteliği toplum değildir.
Kalabalık, çeşitli nedenlerle bir araya gelmiş fakat birbirleriyle etkileşim içinde olmayan insanlardan oluşur. Kalabalıklar çeşitli nedenlerle ortaya çıkar. Kalabalığı oluşturan bireylerin ortak bir işlevi yoktur. Ancak, bireyler amaçsız da değildir. Örneğin, bir okuldan ya da bir işyerinden çıkanlar kalabalık oluştururlar.Toplumsal yığın, fiziksel olarak bir arada olmalarına rağmen, aralarında sosyal ilişki yok denecek kadar az olan insanlardan oluşur. Örneğin, kırmızı ışıkta bekleyenler ya da parkta dinlenenler toplumsal yığın oluştururlar.
Toplumsal kategori, ortak bir takım özelliklere sahip olan, genellikle birbirleriyle fiziksel yakınlık ve ilişkisi bulunmayan insanların
gruplandırılmasını ifade eder. Toplumsal kategoriler ortak bir ölçüt çerçevesinde birlikte ya da bir bütün olarak düşünülen toplum kesimleridir. Yaş, eğitim, meslek gibi ölçütlere göre kategoriler oluşturulur. Örneğin, üniversite çağına gelen gençler,
okul öncesi çocuklar, aynı meslekte olanlar, yaşlılar vb. birer kategoridir.
 
• Toplum olabilmenin koşulları nelerdir?
• Toplum ile diğer insan birliktelikleri arasındaki farklar nelerdir?
 
Toplumların Sınıflandırılması
 
Toplumlar farklı ölçütler kullanılarak çeşitli biçimlerde sınıflandırılmıştır.Toplumların düşünsel açıdan gelişimini dikkate alarak sınıflandırma yapanlar: Örneğin, Auguste Comte (Ogust Komt, 1798-1857) toplumları üç gelişim aşamasına ayrılmıştır.
 Bunlar; teolojik, metafizik ve pozitif aşamalardır.
 
• Ekonomik ölçütü kullanarak sınıflandırma yapanlar: Örneğin, Karl Marx (Karl Marks, 1818-1883) toplumları altı aşamada incelemiştir. Bunlar; ilkel komünal, köleci, feodal, kapitalist, sosyalist ve kominist toplum aşamalarıdır.
• Yönetim ölçütünü kullanarak sınıflandırma yapanlar: Örneğin, Karl Popper (Karl Popır, 1902-1994) toplumları açık toplum ve kapalı toplum olarak sınIflandırmıştır.
• Yerleşim ölçütüne göre sınıflandIrma yapanlar: Örneğin, Robert Redfield (Robırt Redfild) ise köy ve kent toplumları olarak sInıflandırma yapmıştır.
 
Tarihsel gelişim açısından bakıldığında, toplumlar genel olarak şu şekilde sınıflandırılabilir:
 
1. ilkel Göçebe Toplumlar
İlkel toplum yerleşik olmayan, göçebe yaşayan, geçimini toplayıcılık ve avcılık ile sağlayan, nüfusu az insan birliktelikleridir.
Günümüzde Avusturalya, Afrika ve Güney Amerika kıtalarında bu topluluklar varlıklarını sürdürmektedir. Bu topluluklar insanlığın tarihsel gelişim sürecinde iki örgütlenme aşaması gösterir. Bunlar klan ve boy’dur.
 
Klan, hayvan, bitki ya da herhangi bir nesneden (totem) geldiklerine inanan ve kendini akraba sayan insan birlikteliklerine verilen addır.
 
Boy (Fratri), klanların birleşmesi ile boylar oluşmuştur. Klan ile aynı toplumsal yaşayış özellikleri gösterir.
 
Klân ve boyların ortak özellikleri şunlardır:
•Yerleşik bir düzenleri yoktur. Göçebe topluluklardır.
• Ekonomik yaşam doğada var olanları tüketmeye dayalıdır. Gecimleri avcılık ve toplayıcılıktır.
• Yönetenler ve yönetilenler ayrımı yoktur. Bu nedenle devlet de yoktur.
• Totemizm olarak adlandırılan bir inanca sahiptirler. Totemizm; kutsal olduğu varsayılan bir bitki, hayvan ya da cansız bir nesneye
   tapmadır.
• Evlilik, grup ya da akraba dışından yapılır. Akraba içi evlilik yasaktır.Bunun nedeni aynı toteme inananların akraba sayılmasıdır.
 
2. Tarım Toplumları
Göçebelik yerini yarı göçebeliğe bırakmış sonra da yerleşik toplumsal yaşama geçilmiştir. Yerleşik toplumsal düzene geçilmesinin temel nedeni, toprağın işlenmesi yani tarıma geçilmesidir. Toprağa yerleşmiş toplumlar, tarihsel süreçte çeşitli toplumsal yapılanmalar göstermiştir. şimdi sırasıyla bunları görelim.
 
a. Özler (Aşiretler)
Yerleşik düzene geçmiş ilk toplum biçimidir. Boyların toprağa yerleşmesi özlerin oluşmasını sağlamıştır.
• Tarımın yapılmasıyla yerleşik düzene geçilmiştir. Süreklilik özelliği taşıyan ilk yerleşim yerleri (köyler) kurulmuştur.
• Ekonomik yaşam, tarım ve hayvancılığa dayalıdır. Tarımsal üretim araçları kullanılmaya başlanmıştır. İş bölümü ortaya çıkmıştır.
  Tarımsal üretim sonucu üretim fazlası ortaya çıkmıştır. Artık insanlık tükettiğinden fazlasını üretmeye başlamıştır.
• Yöneten ve yönetilen ayrımı, devletin ortaya çıkmasına neden olmuştur.
• Totemizm inancı yerine özlerde yeni inançlar ya da dinler ortaya çıkmıştır. Bunlar; fetişizm, animalizm naturalizm ve manizm’dir.
   Fetişizm, puta tapma, Animalizm, hayvanlara tapma, Naturalizm, doğa güçlerine tapma, Manizm, ölen ataların ruhlarına
   tapınmadır.
• Evlilik klandakilerin aksine “kandaşlığa” dayanmaktadır. Özlerin ilk dönemlerinde anaerkil, sonraki dönemlerinde ataerkil ”
   aile görülür.
• Toplumlar tarihsel süreçte ne tür aşamalardan geçmiştir?
• illkel göçebe toplumların genel özellikleri nelerdir?
 
b. Siteler (Kentler)
Özlerin birleşerek belli bir arazide yerleşmeleriyle siteler oluşmuştur. Belirli bir arazide yerleşmenin temel nedenleri ise şunlardır:
 
1. Siteler birer pazar yeridir. Çünkü tarım ve hayvancılık sonucu elde edilen ürün fazlasının diğer ürünlerle değiştirilme ihtiyacı
     doğmuştur.
2. Ortak düşmana karşı koruma ihtiyacı, savunma olanakları uygun arazilerde sitelerin kurulmasına neden olmuştur. Bu durum
    güvenli  yerlerde pazarın ya da ticaretin gelişmesine neden olmuştur.
• Sitelerde özellikle ticaret ve el zanaatları gelişmiştir.
• Ekonomik yaşam, ağırlıklı olarak tarıma dayanır. Artık insan toplulukları kendi gereksinimlerinden daha fazlasını ürettikleri bir
   aşamaya gelmiştir. İhtiyaçtan fazla üretim yapılması ticaretin ortaya çıkmasına neden olmuştur. İlk paranın görüldüğü topluluklar
   yine sitelerdir. Küçük el zanaatlarının, böylelikle ilk mesleklerin ortaya çıkışı bu dönemde olmuştur. Sitelerde bireysel mülkiyet
   ortaya çıkmıştır. Bu dönemde kölelik gittikçe artmıştır.
• Sitelerde monarşik ve ilk demokratik yönetimler ortaya çıkmıştır. Yasalar yazılı hale getirilmiştir. İlk yazılı hukuk ve mahkemeler
   Bu  dönemde ortaya çıkmıştır.
• Çok tanrılı dinlere bu dönemde geçilmiştir. Çok tanrıcılık (politeizm), inancında tanrılar insanlara benzer, insanlar gibi yaşar.
  Tanrıların insanlara özgü kusur ve meziyetleri vardır.
• Kentlerde,  “ataerkil” aile biçimi görülür. Ataerkil aile, baba otoritesine dayanan, kadın ve çocukların hiçbir hakkının olmadığı
   ailedir.  Akrabalık baba tarafından geçer. Erkek aynı anda birden fazla kadınla evlenebilir.
 
 
c.İmparatorluklar
 
Bazı kentlerin ekonomik etkinliklerinin ve nüfusun artması, diğer kentler üzerinde otorite (egemenlik) kurmalarına neden olmuştur. Böylelikle merkezi bir otorite bir çok kente egemen olmuştur. İmparatorluk, hem tek bir kişinin egemenliğine (monarşi) hem de dine
dayanan (teokrasi) güçlü bir merkezi otoritenin egemen olduğu toplumlardır.
 
• İmparatorluklarda kentler her alanda özellikle savunma alanında gelişmiş yerlerdir. Örneğin, İstanbul ve Roma gibi.
• Ekonomik yaşam, tarıma dayanır. Toprakların hepsi tanrının yeryüzündeki gölgesi olduğu iddiasında olan hükûmdara ya da
  imparatora  aittir. Köylü toprağı işler, karşılığında vergi verir. İmparator topraklarını parçalara bölerek işlemeleri amacıyla belli
  kişilere (soylular,  savaşçılar, beyler, komutanlar ya da feodaller vb.) verir. İmparatorlukta çeşitli zanaatlar gelişmiş; böylece Lonca (Ortaçağ Avrupasında), Ahilik (Anadolu’da) gibi mesleki örgütlenmeler ortaya çıkmıştır. Lonca, aynı işi yapan zanaatçıların, mesleki etkinliklerini korumak amacıyla kurulan örgütlere verilen isimdir.
 
• İmparatorluktaki din anlayışı tek tanrıcılık (monoteizm) tır. Merkezi otorite gücünün kaynağını dinden aldığı iddiasındadır.
• Ataerkil aile yapısında çözülmeler olmuştur. Ataerkil ailede babaya tanınan önemli yetkiler (öldürme gibi) devletin eline geçmiştir.
  Tek eşli (monogami) evlilikler görülür.
 Feodal Toplum imparatorlukların zayıflamasıyla ortaya çıkan bir toplumsal düzen biçimidir. Feodal toplumda toprak sahipleri (senyor, soylu, bey vb.) toprak ve çalışanlar (serf, köylü, vb.) üzerinde tam bir egemenliğe  sahiptir. Feodal düzende ülkenin başında zayıf da olsa bir kral bulunur. Zamanla, feodal beylerin kendi aralarındaki savaşlar ve başka  nedenlerden dolayı merkezi yapılar (krallar) güclenmeye başlamıştır. Bu süreçte serfler, feodal beylerin baskılarından kurtulmak için  kralları desteklemişlerdir. Ticaretin gittikce artması da küçük endüstrinin doğmasına, kentlerin güçlenip çoğalmasına neden olmuştur. Bu durum kentlerde yeni toplumsal sınıfların ortaya çıkmasına neden olmuştur. Bunlar, kentsoylular (burjuvazi) ve işçilerdir. Yeni toplumsal
 kesimler feodal toplum düzeninin yıkılmasında etkin olmuştur. Toprağa ve feodal beye bağlı serfler özgürleşerek, kentlerde küçük
 işletmelerde (manufaktur) işçi (ücretli) olarak çalışmaya başlamışlardır. Bu durum kent soyluların zenginliklerini artırıp siyasal
 alanda da güçlenmesine neden olmuştur.
 
3. Sanayi Toplumları
Sanayi toplumları, millet (ulus) esasına dayanmaktadır. İngiltere’de başlıyan “sanayi devrimi”ve  “1789 Fransız devrimi” ulus devletlerin ortaya çıkmasında etkili olmuştur. Millet, aynı toprak parcası üzerinde yaşayan, kültür özellikleriyle (dil, gelenek, görenek vb.) ve ortak tarihiyle kendine özgü bir yapı oluşturan toplum biçimidir.
 
• Millet olarak yapılanan toplumlarda temel yerleşim yerleri kentlerdir. Nüfus yoğunluğu kentlerdedir.
• Milletlerde ekonomik yaşam, sanayiye ve ticarete dayanır. İş bölümü ve uzmanlaşma yoğunlaşmıştır. Ekonomik, kültürel vb.
  değişimler  uluslar arası düzeydedir. Üretim, dünya dengeleri dikkate alınarak yapılmaktadır.
• Siyasal alanda millet egemenliğine dayalı cumhuriyet biçimleri ortaya çıkmıştır. Demokrasi ve laiklik esastır. Sivil toplum
  kuruluşları  (dernekler, sendikalar, vakıflar vb.) siyasal alanda etkin hale gelmişlerdir.
• İnanc sistemleri ya da dinler devlet ve toplum düzeyinde değil bireyler ve grup düzeyinde etkindir. Laik anlayış egemen olmuş ve
   inanç  bireylerin vicdanlarıyla ilgili bir düzeye gelmiştir. Toplumsal ilişkilerin düzenlenmesinde hukuk ve ahlak daha etkin hale
  gelmiştir.
• Geleneksel geniş aile, yerini aşama aşama çekirdek aileye bırakmaktadır. Çekirdek aile, anne, baba ve evlenmemiş
  çocuklardan oluşmaktadır. Kadınların toplumsal yaşam içindeki etkinliği artmaktadır. Tek eşlilik yaygın hale gelmiştir.
 
 
ÖZET
İnsan, toplum halinde yaşayan bir canlıdır. Toplum halinde yaşama zorunluluğunun iki temel nedeni vardır. Bunlardan birisi, insanın
 ihtiyaçlarını tek başına karşılayamamasıdır. Diğeri ise insanın duygusal ya da psikolojik olarak başka insanlara ihtiyaç duymasıdır.
 Toplumsal (sosyal) ilişkiler içine girmeden yaşayan bir insandan söz edemeyiz. O, toplum içinde insan olur.Toplumda gerçekleşen ilişkiler, sorunlar vb. hakkında doğru bilgiler elde etmenin yolu, onun bilimsel olarak incelenmesinden geçer. Bu görevi de sosyoloji üstlenmiştir. Sosyolog toplumu bilimsel olarak inceleyip onu anlamaya ve geleceğe yönelik öngörülerde bulunmaya calışır. Toplumsal ilişkiler sonucu ortaya çıkan toplumsal olay ve olgular yoluyla toplum hakkında doğru bilgiler elde eder. Böylelikle toplumu ve içinde bulunduğumuz ilişkileri doğru olarak anlayıp geleceğe yönelik tahminlerimizde isabetli kararlar vermemizi sağlar. Geçmişten günümüze içinde yaşadığımız toplumun ne tür aşamalardan geçtiğini bilmek, toplumu daha iyi anlamamızı sağlar. Toplumların, tarihsel gelişim sürecinde geçirdiği aşamaların ekonomik, siyasal, dinsel, vb. bir çok boyutu vardır.Bugünkü toplumsal yaşantımıza gelebilmek için binlerce yıllık bir süreçten geçtik. Bugün de bu değişim devam etmektedir.
 
Not: Yukarıdaki açıklamalardan kendimce şu tanımı çıkardım.
Toplum: Ortak bir yerin, ortak bir kültürün ve gereksinimlerin, önceden belirlenmiş kurallara bağlı kalacak şekilde sürekli olarak, paylaşılması için bir araya gelmiş insan topluluğudur.

Tanımın anlaşılması için toplumu oluşturan ögelerin sıralanması gerekir.
1.     Ortak bir yer yani vatan.
2.     Birlikte yaşama isteği, yani vatan ve ulus sevgisi.
3.     Ortak bir kültür.
4.     Gereksinimler ve bu gereksinimlerin adilane paylaşılmasını sağlayacak adil kurallar ve kurumlar.
5.     Süreklilik, bireylerin toplumda sürekli yaşama isteği.
 
Kalabalıklar ve gruplar tolum oluşturmaz çünkü bunlarda birlikte sürekli yaşam söz konusu değildir. Onları bir araya getiren neden ve gereksinimler bittiğinde dağılırlar.
 
Örneğin bir rehin grubu, bir arada birlikte birbirlerine yardım ederler ( yara sarma, su dağıtma vs.) ama rehin tutulma işi bittiğinde dağılırlar yani süreklilik yoktur. Bir başka örnek olarak miting ( toplantı ) yapan kalabalıklar da daha sonra dağılırlar.
Ek bilgi olarak toplum sonuçta devlet demektir. Devlet soyut bir kavram olduğu için sınır, vatan, toprak, asker, polis, devlet memuru, bayrak gibi somut terimler kullanılarak anlatılır. Yani soyut kavramlar somut terimlerle anlatılmak zorundadır. F.L.A. 12.04.2017
 
Not: Somut: maddi olan, elle tutulup gözle görülebilen yani 5 duyu organıyla varlığı anlaşılabilen.
        Soyut: maddi olmayıp, manevi olan, elle tutulamayıp, gözle görülemeyen yani 5 duyu organıyla varlığı anlaşılamayan.
        Soyut kavramı somut terimlerle anlatmaya bir örnek aşağıdaki alıntıda yer almaktadır.
http://fatihltfaydin.tr.gg/Buyuklere-Masallar.htm
 
 
 2. Not: Ek bilgi olarak, Terim: Bir bilim, sanat, spor veya meslek dalıyla ilgili belirli bir kavramı* karşılayan sözcüklerdir.

 Örneğin üçgen, Matematik ilim alanına ( dalına ) ait ( özgü ) bir kelime olduğundan, terimdir.

 İbadet: İla:hiyat ( Din Bilimleri ) ilim alanına özgü bir kelime olduğundan, terimdir.
 
 *Kavram: Bilim, sanat, spor ve meslek dallarıyla ilgili beynimizde oluşan resimlerdir. Bu resimleri anlatmak için kullan-

 dığımız kelimeler de terim denir.

 Aklımıza izlediğimiz bir futbol maçını getirdiğimizde, beynimizde kale, kaleci, oyuncu, hakem vs. gibi resimler yer alır. 

 İşte bu resimler kavram olup, bu resimleri anlatmak için kullandığımız, kale, kaleci, oyuncu, hakem gibi kelimeler de terimdir. F.L.A. 19.03.2017

 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 


Sayfa Başına Dönün 

Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol