Sayac


Fatih Lütfü AYDIN
Hoş Geldiniz

Tesettur

Örtünme

Nur Suresi

31. Mümin kadınlara da söyle: Bakışlarını yere indirsinler. Cinsel organlarını/ırzlarını korusunlar. Süslerini/zînetlerini, görünen kısımlar müstesna, açmasınlar. Örtülerini/başörtülerini göğüs yırtmaçlarının üzerine vursunlar. Süslerini şu kişilerden başkasına göstermesinler: Kocaları yahut babaları yahut kocalarının babaları yahut oğulları yahut kocalarının oğulları yahut kardeşleri yahut kardeşlerinin oğulları yahut kendi kadınları yahut ellerinin altında bulunanlar yahut ihtiyaç içinde olmayan erkeklerden kendilerinin hizmetinde bulunanlar yahut kadınların kaygı duyulacak yerlerini henüz anlayacak yaşa gelmemiş çocuklar. Süslerinden, gizlemiş olduklarının bilinmesi için ayaklarını yere vurmasınlar. Ey müminler, Allah'a topluca tövbe edin ki kurtuluşa erebilesiniz!

 Nur Suresi

31.Ve kul lil mu’minâti yagdudne min ebsârihinne ve yahfazne furûcehunne, ve lâ yubdîne zînetehunneillâ mâ zahera minhâ, vel yadribne bi humurihinne alâ cuyûbihinne, ve lâ yubdîne zînetehunne illâ li buûletihinne ev âbâihinne ev âbâi buûletihinne ev ebnâihinne ev ebnâi buûletihinne ev ıhvânihinne ev benî ıhvânihinne ev benî ehavâtihinne ev nisâihinne ev mâ meleket eymânuhunne evit tâbiîne gayri ulîl irbeti miner ricâli evit tıflillezîne lem yazharû alâ avrâtin nisâi, ve lâ yadribne bi erculihinne li yu’leme mâ yuhfîne min zînetihinn(zînetihinne), ve tûbû ilâllâhi cemîan eyyuhel mu’minûne leallekum tuflihûn(tuflihûne).

1.

ve kul

: ve de

2.

li el mu'minâti

: mü'min kadınlara

3.

yagdudne

: çeksinler, indirsinler

4.

min ebsâri-hinne

: (onların) gözlerinden, bakışlarından, bakışlarını

5.

ve yahfazne

: ve korusunlar

6.

furûce-hunne

: (onların) ırzları

7.

ve lâ yubdîne

: ve açmasınlar

8.

zînete-hunne

: (onların) ziynetleri

9.

illâ

: dışında, hariç

10.

: şey

11.

zahera

: zahir oldu

12.

min-hâ

: ondan

13.

vel yadribne (ve li yadribne)

: ve örtsünler

14.

bi humuri-hinne

: (onların) başörtüleri

15.

alâ

: üzerine

16.

cuyûbi-hinne

: (onların) yakaları

17.

ve lâ yubdîne

: ve açmasınlar

18.

zînete-hunne

: (onların) ziynetleri

19.

illâ

: dışında, hariç

20.

li buûleti-hinne

: (onların) eşleri, kocaları

21.

ev

: veya

22.

âbâi-hinne

: (onların) babaları

23.

ev

: veya

24.

âbâi buûleti-hinne

: (onların) kocalarının babaları

25.

ev

: veya

26.

ebnâi-hinne

: (onların) oğulları

27.

ev

: veya

28.

ebnâi buûleti-hinne

: (onların) kocalarının oğulları

29.

ev

: veya

30.

ıhvâni-hinne

: (onların) erkek kardeşleri

31.

ev

: veya

32.

benî ıhvâni-hinne

: (onların) erkek kardeşlerinin oğulları

33.

ev

: veya

34.

benî ehavâti-hinne

: (onların) kız kardeşlerinin oğulları

35.

ev

: veya

36.

nisâi-hinne

: kadınlar

37.

ev

: veya

38.

mâ meleket eymânu-hunne

: (onların) ellerinin altında sahip oldukları, (cariyeler)

39.

evit tâbiîne (ev et tâbiîne)

: veya onlara tâbî olanlar, hizmetliler

40.

gayri ulî el irbeti

: kadına ihtiyaç duymayan

41.

min er ricâli

: erkeklerden

42.

evit tıflillezîne

: veya çocuklar ki onlar

43.

lem yazharû

: zahir olmaz, farkına varmaz

44.

alâ avrâtin nisâ

: kadınların avret yerlerine

45.

ve lâ yadribne

: ve vurmasınlar

46.

bi erculi-hinne

: (onların) ayakları

47.

li yu'leme

: bilinsin diye

48.

mâ yuhfîne

: gizlediklerini

49.

min zîneti-hinne

: (onların) ziynetlerinden

50.

ve tûbû

: ve tövbe edin

51.

ilâllâhi (ilâ allâhi)

: Allah'a

52.

cemîan

: topluca (hepiniz)

53.

eyyu-hâ

: ey

54.

el mu'minûne

: mü'minler

55.

lealle-kum

: umulur ki böylece siz

56.

tuflihûne

: felâha eresiniz

 

Bence örtünme probleminin tanımlamasını yukarıda ki ayette yer alan zinet ve görünen kısımlar gerçekte nelerdir ? sorusuyla yapmak gerekir.

Varsayım 1

Ayette bi humurihinne  örtülerini kelimesi yer alıyor, bi humurihinne ‘  de reis yani baş sıfatı bulunmadığından örtünün vurulacağı yer yalnızca alâ cuyûbihinne’  yi,  göğüs yırtmaçlarını ( yani halk arasındaki dekolte denen kadınların göğüsleri arasında ki çizgiyi ) kapsamaktadır.Demek ki görünenler dışında ki yerlerini ve göğüs yırtmaçlarını açmamaları gerekir.

Varsayım 2

Dilimize ziynet olarak geçen Zînete  kelimesi  altın, gümüş gibi süs eşyası anlamının yanında mecazi ( değişmeceli ) anlamıyla cinsel olarak kadını çekici güzel gösteren her yeridir. Dolayısıyla  örtülmesi gereken yerler görünen kısımlardan olan el, yüz ve ayaklar dışında ki her yerdir. Bu durumda  örtünün vurulacağı yer bi humurihinne  ‘de reis (baş) sıfatı bulunmasa da saçı, boynu ve göğüs yırtmacıdır.

2. varsayımı “örtülmesi gereken yerler görünen kısımlardan olan el, yüz ve ayaklar dışında ki her yerdir” bölümüyle aşağıda ki veriler (alıntılar) çürütmektedir.

Kütübi Sitte’ de yer alan bazı hadislere göre, Peygamberimiz devrinde Müslümanlar kadın ve erkek birlikte aynı kaptan  (min inânin vâhid) abdest almakta idiler. (bk. Buharî, vudû, 43; Ebu Dâvud, tahâret, 39; Nesaî, tahâret, 56; İbn Mâce, tahâret, 36) Bu hadislerin Ebu Dâvud’ daki şeklinde: “Kadın ve erkek, ellerimizi aynı kaba sarkıtıp daldırarak toplu halde abdest alırdık.” denmektedir. (Yaşar Nuri Öztürk Kur’an’daki İslam sh.615)

KÜTÜB-İ SİTTE

Hz. Peygamber'in hadislerini toplayan meşhur eserlerden altısına verilen isimdir. Kütüb-i Sitte diye anılan bu eserler şunlardır: Buhârî (ö. 256/869) ve Müslim (ö. 216/831)'in el-Câmi'u's-Sahih'i, Ebû Dâvûd (ö. 275/888), Nesâî (ö. 303/915), Tirmizî (ö. 279/892) ve İbn Mâce (V. 273/886)' nin es-Sünen'leri. (A.G.) (Diyanet İşleri Başkanlığı Sitesi’ nden alınmıştır.)

2. varsayım görünen yerleri el, yüz ve ayaklar olarak belirlerken abdest sırasında saçın suyla sıvanmasını ve boynun suyla ovulmasını dolayısıyla abdest sırasında kadının bu yerlerinin görünür olduğunu atlamaktadır. Yukarıda ki alıntılarda kadınlar ve erkekler birlikte abdest aldıklarına göre abdest (elbette ki namaz abdesti ) alırken kullanılan her yer görünen yerdir.

Bilindiği üzere hadis bir olay yani hadise sırasında peygamberimize sorulan sorulara onun verdiği yanıtlar ve o konuyla ilgili takındığı tavırlardır (bulunduğu davranışlardır). Yukarıda ki örnekte peygamberimiz tarafından kadınlı erkekli birlikte abdest alma tavrı takınılmış.

Duyurduğu dinin baş yorumcusu olan peygamberimizin yanında kadınlar namaz abdesti yerlerini açabildiğine göre ve

Necm Suresi

3. O; kuruntudan, keyfinden konuşmuyor. Ayeti gereği “görünen yerler namaz abdesti uzuvlarıdır (organlarıdır).” Denebilir. O zaman görünen yerlerden olan saçın örtülme zorunluluğu ortadan kalkar.

Bu hadis sahih mi, yani sahiden peygamberimize ait mi? şeklinde ki sorulara akıl, mantık, vijdan ve Kur’an cetvelleriyle ölçüp cevap vermek mümkündür.

Tahrim Suresi

1.Ey Peygamber! Allah'ın sana helal kıldığı şeyi, eşlerinin hoşnutluğunu isteyerek neden haramlaştırıyorsun? Allah Gafûr'dur, Rahîm'dir.

Nahl Suresi

116.Yalan düzerek Allah'a iftira etmek için, dillerinizin uydurma nitelendirmeleriyle "Şu helaldir, şu da haramdır!" demeyin. Yalan düzerek Allah'a iftira edenler kurtulamazlar.

Maide Suresi

2. Ey iman edenler! Allah'ın ibadet, iyilik ve güzellik alâmeti kıldığı şeylere, çarpışmanın yasak olduğu haram aya, kurbanlık hediyelere, gerdanlıklara, Rablerinden bir lütuf ve rıza niyaz ederek Mescid-i Haram'a gelmiş olanlara saygısızlık etmeyin! İhramdan çıktığınız vakit avlanın. Bir topluluğun, sizi Mescid-i Haram'dan uzak tutmak için sergilediği kötülük, sizi saldırganlık ve düşmanlığa sakın itmesin! Hayırda erginlik/dürüstlük ve takva üzere yardımlaşın! Kötülük/çirkinlik, düşmanlık/saldırganlık üzere yardımlaşmayın. Allah'tan sakının! Kuşkunuz olmasın ki, Allah'ın azabı çok şiddetlidir.

87. Ey iman sahipleri! Allah'ın size helal kıldığı şeylerin temiz ve güzel olanlarını haramlaştırmayın; azıp sınırı aşmayın; Allah azıp sınırı aşanları sevmez.

 

Demek ki haramı belirleme yetkisi Allah’ ındır. Eğer başı örtmemek haram olsaydı ibaha ( serbestlik) ilkesi ya da sosyal yaşamda ki suçun kanuniliği ilkesi gereği Kur’an’ da mutlaka belirtilirdi. Peygamberimiz de ona göre söz söyler ya da davranırdı. Kadın erkek birlikte abdest alma hadisi Kur’an’ da ki Allah’ ın sınırlarına, haramlarına yani olmazsa olmazlarına aykırı değildir. Olmazsa olmazlardan olsaydı örtü kelimesinin başına reis sıfatı getirilirdi.

Biran için başın örtülmemesinin günah ya da büyük günah olduğunu varsaysak bu seferde

Nisa Suresi

31. Eğer yasaklandığınız günahların büyüklerinden uzak kalırsanız, diğer kötülüklerinizi örteriz ve sizi nimet ve bereket dolu bir varış yerine ulaştırırız.

48. Şu bir gerçek ki, Allah kendisine şirk koşulmasını affetmez, bunun dışında kalanı/bundan az olanı dilediği kişi için affeder. Allah'a şirk koşan, gerçekten büyük bir günah işlemiştir.

116. Allah, kendisine ortak koşulmasını affetmez ama bunun dışında kalanı/bundan az olanı dilediği kişi için affeder. Allah'a şirk koşan, dönüşü olmayan bir sapıklığa dalıp gitmiştir.

Ayetleri gereği mutlaka önemle belirtilir ve

Temel Prensipler (İsra Suresi 23- 37)’de yer alır ve örtünme kelimesine baş sıfatı eklenirdi.

 

Bir yazıda okuduğuma göre kesin itaat gerektiren bir yönetim olan faşizm,  insanların özgürlüklerinin ortadan kaldırılıp, bir takım işaretlerle tek tip olmasını ve hep kafa sallamalarını,tartışmasız bir şekilde hep itaat eden kimseler olmasını sağlamak amacıyla insanları tek tip giyindirirmiş.

Bu yüzden dini haksız çıkarına alet edinen dinci ile Allah’ ın gözüne girmek için dinini yaşayan dindar ayrımının iyi yapılması örneğinde olduğu gibi, bence haksız çıkar amacıyla simge olarak dayatılan türban ile nenelerimizin, annelerimizin, kadınlarımızın ve kızlarımızın taktığı başörtüsünün ayrımını iyi yapmak gerekir.

 

Örtünmenin esas amacına şu ayet dikkati çekmektedir.

Ahzap Suresi

59. Ey Peygamber! Eşlerine, kızlarına ve müminlerin kadınlarına söyle, dış giysilerini üzerlerine alsınlar. Bu, onların tanınmaları ve incitilmemeleri için çok daha uygun bir yoldur. Allah Gafûr'dur, Rahîm'dir.

يَا أَيُّهَا النَّبِيُّ قُل لِّأَزْوَاجِكَ وَبَنَاتِكَ وَنِسَاء الْمُؤْمِنِينَ يُدْنِينَ عَلَيْهِنَّ مِن جَلَابِيبِهِنَّ ذَلِكَ أَدْنَى أَن يُعْرَفْنَ فَلَا يُؤْذَيْنَ وَكَانَ اللَّهُ غَفُورًا رَّحِيمًا

Yâ eyyuhen nebîyyu kul li ezvâcike ve benâtike ve nisâil mu’minîne yudnîne aleyhinne min celâbîbihinn(celâbîbihinne), zâlike ednâ en yu’refne fe lâ yu’zeyn(yu’zeyne) ve kânallâhu gafûren rahîmâ(rahîmen).

1.

yâ eyyuhâ

: ey

2.

en nebiyyu

: nebî, peygamber

3.

kul

: de, söyle

4.

li ezvâci-ke

: (senin) zevcelerine, eşlerine

5.

ve benâti-ke

: ve (senin) kızların

6.

ve nisâi

: ve kadınlar

7.

el mu'minîne

: mü'min

8.

yudnîne

: sarınsınlar, örtünsünler

9.

aleyhinne

: onların üzerine

10.

min celâbîbi-hinne

: cilbablarından, dış giysilerinden

11.

zâlike

: işte bu

12.

ednâ

: en yakın, daha uygun

13.

en yu'refne

: tanınmaları

14.

fe

: böylece

15.

lâ yu'zeyne

: eziyet görmezler, eziyet görmemeleri

16.

ve kânallâhu (kâne allâhu)

: ve Allah ..... oldu, olandır

17.

gafûren

: mağfiret eden, günahları sevaba çeviren

18.

rahîmen

: rahmet eden, rahmet nuru gönderen, Rahîm esması ile tecelli eden

Açık saçık kadınlara cinsel amaçlı saldırı sosyal alan olduğundan ve istisnalar dışında artık ne açık saçık ne de hanım hanımcık giyinen kadınlara bir cinsel saldırı olmadığından “dış giysilerini üzerlerine alsınlar” ayeti ruhsal alana zarar vermeyecek şekilde hanım hanımcık giyinme şeklinde yorumlanabilir. Fatih Lütfü Aydın.

 

Elmalılı Ahmet Hamdi Yazır’ dan

Ahzap Suresi 59. ayet meali - Ey peygamber! Hanımlarına, kızlarına ve müminlerin kadınlarına hep söyle de cilbablarından (dış elbiselerinden) üzerlerini sımsıkı örtsünler. Bu onların tanınmalarına, tanınıp da eziyet edilmemelerine en elverişli olandır. Bununla beraber Allah çok bağışlayıcıdır, çok merhamet edicidir.

Ahzap Suresi 59. ayet Yorumu-  Ey Peygamber! Hanımlarına da, kızlarına da, bütün müminlerin kadınlarına da söyle. Görülüyor ki, burada yalnız Peygamberin hanımlarına ve kızlarına değil, Nur Sûresi'ndeki "Baş örtülerini yakalarının üstüne koysunlar, zinet yerlerini göstermesinler." (Nûr, 24/31) âyeti gibi müminlerin kadınları dahi bu hükmün kapsamına dahil edilmiştir. Bununla birlikte müminlerin kadınlarında aslolan hürriyet olduğu için, bundan kastolunanın hür kadınlar olduğu beyan edilmiştir. Araplarda tesettür adet değildi. Cahiliyet devrinde kadına hürmet yoktu. Eski cahiliye kadınlarında erkeklerin dikkatlerini çekecek şekilde göz alıcı biçimde açık saçık çıkan, açılıp saçılan orta malı olanlar bulunurdu. Bundan dolayı kız çocuklarını diri diri gömenler olmuştu. İslam ise kadının şanını iffet ve ısmetle, vakar ve haysiyetle yükseltiyordu.

Nur Sûresi âyetleri "Mümin erkeklere söyle, gözlerini sakınsınlar" (Nur, 24/30) ve "Mümin kadınlara da söyle, gözlerini sakınsınlar." (Nur, 24/31), mümin erkeklerin ve mümin kadınların, yani bir cinsin karşı cinse göz dikmeyip, bakışlarını kısarak edeblerini ve iffetlerini korumayı öğreterek terbiyelerini yükseltmiş o l duğu gibi, burada da imanlı hür kadınların hiçbir şekilde eziyete uğramamalarını pekiştirmek için buyuruluyor ki: Cilbablarından üzerlerini sıkı örtsünler.

CİLBAB: Baştan aşağı örten çarşaf, ferace, câr gibi dış elbisenin adıdır. "Kadınların elbiselerinin üstüne giydikleri her çeşit giysidir." " Tepeden tırnağa örten giysidir", "Kadınların tesettür ettikleri her türlü elbise ve başka şeylerdir." "Çarşaf ve peçedir".

İDNÂ: Yaklaştırmak demek ise de, âyette ile kullanılması, kapsamak

suretiyle sarkıtmak mânâsını da ifade ettiğinden üzerinden sıkı örtmek demek olur. Cilbabdan örtmek tabirinde de iki şekil vardır. Birisi cilbablarından birisiyle bütün bedenini sıkıca örtmek, birisi de bir cilbabın bir tarafıyla başından yüzünü örtmek de m ek olur. Bu beyanda da iki suret vardır. Birisi kaşlarına kadar başını örttükten sonra büküp yüzünü de örtmek ve yalnız tek bir gözünü açık bırakmak. ikincisi de alnının üzerinden sıkıca sardıktan sonra, burnunun üzerinden dolayıp gözlerini ikisi de açık k alsa bile, yüzün büyük bir kısmını ve göğsü tamamen örtmüş bulunmaktır. Rivayet olunduğu üzere Ümmü Seleme (r.a.) demiştir ki: "Cilbablarından üzerlerini sıkı örtsünler' âyeti nazil olduğu zaman Ensar kadınları üzerlerine siyah elbiseler giyerek öyle bir ağırbaşlılık ile çıkmışlardı ki, başları üstünde kuşlar varmış gibi idi."

Hz. Aişe'den rivayet edilmiştir ki; "Ensar kadınlarına Allah rahmet etsin. Bu "Ey Peygamber, hanımlarına, kızlarına bütün müminlerin kadınlarına da söyle" âyeti indiği zaman mırtlarını yardılar, onunla başlarını sardılar da Resulullah'ın arkasında öyle namaz kıldılar ki, sanki başlarında kargalar varmış gibi..." demiştir. Bu tesettür onların tanınmalarına, dağınık cariyelerden, adi kadınlardan vakar ve heybetle seçile r ek hürmet edilmelerine ve dolayısıyla incitilmemelerine elverişli olan biçimdir. Gerçi eziyeti kendilerine davet edecek olan içi bozukları örtü tutacak değildir. Fakat imanlı, temiz kadınların, kirli bakışlardan yuvalarında gizli inciler gibi korunmuş k almalarına en uygun olan biçim de budur. Asıl o zamandır ki onlara eziyet edecek olanların açık bir vebal ve iftira yüklenmiş oldukları ortaya çıkar. Ve dolayısıyla bundan önceki ve sonraki âyetlerin hükümlerine dahil olacakları anlaşılır. Bununla bir l ikte Allah bağışlayıcı ve çok merhamet edici bulunuyor. Burada yukardaki âyetlerin eki gibi getirilen bu son cümle çok anlamlıdır. Bu bize şu mânâları ilham eder: 1- Allah'ın bağışlaması çoktur. Bugüne kadar geçmiş açıklıkları bağışlar. O kusurları örter. Rahmeti de çoktur; bundan böyle emrini tutanları rahmetiyle arzusuna çok ulaştırır. 2- Allah bağışlayıcı ve merhametli olduğu içindir ki, kadınlara eziyet edilmesine razı olmaz ve onun için örtülmelerini emreder. 3- Tesettür emrolunduğundan dolayı da kadı n lar bir baskıya uğratılmasın, aşırıya gidilmesin; çünkü Allah bağışlayıcı ve çok merhametlidir. Bu emri onların

aleyhine değil, lehine olarak vermiştir demek de olabilir.

 

Nur Suresi 31. ayet meali-  Mümin kadınlara da söyle: Gözlerini (harama bakmaktan) korusunlar; namus ve iffetlerini esirgesinler. Görünen kısımları müstesna olmak üzere,  zinetlerini teşhir etmesinler. Baş örtülerini, yakalarının üzerine (kadar) örtsünler. Kocaları, babaları, kocalarının babaları, kendi oğulları, kocalarının oğulları, erkek kardeşleri, erkek kardeşlerinin oğulları, kız kardeşlerinin oğulları, kendi kadınları (mümin kadınlar), ellerinin altında bulunan (köleleri), er k eklerden, kadına ihtiyacı kalmamış (cinsî güçten düşmüş) hizmetçiler, yahut henüz kadınların gizli kadınlık hususiyetlerinin farkında olmayan çocuklardan başkasına zinetlerini göstermesinler. Gizlemekte oldukları zinetleri anlaşılsın diye, ayaklarını yere vurmasınlar. Ey müminler! Hep birden Allah'a tevbe ediniz ki, kurtuluşa eresiniz

Nur Suresi 31. ayet yorumu

31-Önce erkekler hakkındaki bu emir ve ihtardan sonra müslümanlar, şimdi de kadınlar hakkındaki şu emre dikkat etsinler.

Müminelere de, yani mümin kadınlara da söyle: Gözlerini indirsinler, helal olmayan erkeklere bakmaktan sakınsınlar, zira bakmak, zinanın postacısıdır, derler. Ve avret yerlerini korusunlar, tamamiyle örtüp, zinadan korunsunlar. Ve zinetlerini teşhir etmesinler. Kadının zineti denince örfte, taç küpe, gerdanlık, bilezik ve benzeri takılar, sürme, kına ve benze r leri ve elbise süsleri gibi şeyler akla geliverir. A'râf Sûresi'nde "Ey Adem oğulları! Her mescide gidişinizde zinetli elbiseler giyin" (A'râf, 7/31) âyetinde zinetin elbise demek olduğu da geçmişti. O halde bu zinetleri açmak bile yasaklanmış olun c a, bunların mahalli olan vücudu açmak öncelikle yasaklanmış olur. Yani vücudlarını açmak şöyle dursun, üzerlerindeki zinetleri bile açmasınlar. Bununla birlikte bir kısım âlimler, burada zinetten maksadın, zinetin takıldığı, kullanıldığı yer olduğu fikri n i kabul etmişlerdir ki, yüz, sürme ve allık yeri; baş, taç yeri; saç, örgü ve büklüm yeri; kulaklar, küpe yeri; boyun ve göğüs, gerdanlık yeri; el, yüzük ve kına yeri; bilekler, bilezik yeri; pazular, pazubent yeri; baldırlar; halhal yeri; ayaklar da, ell e r gibi kına yeridir. Bunlardan başka vücudun kısımları da aslında açılmaz.

Bu âlimlerden bazıları muzaafın hazfi veya zikr-i hâl, irade-i mahal ile "ziynet yeri" takdirinde bir mecaz gözetmiştir. Buna delil olarak da, kadının vücudundan ayrı olduğu zaman o zinetlere normal olarak bakmak ve alıp satmak ittifakla caiz ve mübah olduğunu ifade ve kabul etmişlerdir. Bazıları da

yine bu delil ile, kadının asıl zineti, vücudunun güzel yaratılışı, zinet yapmaktan gaye de vücudun süslenmesi olduğunu kabul ederek bu zinetten maksadın, yalnız vücut olduğunu kabul etmişler ve kadınların birçoğu yapmacık zinetten uzak bulunmakla zaten zinetli oldukları halde yaratılış zinetinin zaten hepsinde bulunması ve her kadın bedeninin özünde bir zinet olması hükmün genelliği hakkını yerine getirme noktasından bu tahsisin bir destekleyicisi olduğunu söylemişler ve buna göre şu mânâyı vermişlerdir: Kadınlar yaratılıştan zinetleri demek olan vücudlarının hiçbir tarafını açmasınlar.

Doğrusu, doğal olan güzelliklere, zinet denilmekten çok "cemal" denilmesi daha yaygın ve zinet tabiri yapma şeylerle süslenen takılarda meşhur ise de "Kadınlardan, oğullardan, yığın yığın biriktirilmiş altın ve gümüşten...aşırı sevgi ile bağlanılan bu gibi şeyler insanlar için bezenip süslend i" (Âl-i İmrân, 3/14) âyetinin delaletiyle zinet kavramının yaratılıştan olana da sonradan yapmaya da şâmil olduğunda şüpheye yer yoktur. Zinet ve güzelliğin hakkı da meydana çıkarılmasını kendi sahiplerine tahsis edip başkalarından gizlenmektir.

Hüsn olsa da vâcibü't-tecellî - Gizler onu Hak nikâb içinde

Ağyârına gösterir mi hurşîd Didârını hîç o tâb içinde

"Güzelliğin ortaya çıkması gerekse de, gizler onu Hak bir örtü içinde

Başkasına gösterir mi güneş, yüzünü hiç o parlaklık içinde"

Ancak görünen kısımları müstesna, O zinetlerden dışa gelen örtülse bile görünmesi doğal olanı, bu hükümden müstesna ve başka bir hükme tabidir ki, bunlar örtünün dış tarafıyla el ve yüz zinetleridir. Çünkü örtünün kendisi de kadının bir zinetidir. Tabiîdir ki, bunun dışı görünecektir. El ve yüzün de, namazda görünmesi adettir. Ebu Davud'un Müsned'inde rivayet edildiği üzere, Peygamber (s.a.v) Hz. Esma'ya "Ya Esma, kadın bülûğa erince ondan görülebilecek olan ancak şudur." buyurmuş ve kendi mübarek yüzüne ve avuç içlerine işaret etmişlerdir. İş yaparken, gerekli eşyayı tutarken ve hatta örteceğini örterken bile elin açılması gerekli olduğu gibi ,zarurî olan bakma ve nefes alma sebebiyle yüzün diğerleri gibi örtülmesinde zorluk vardır. Bir de şahitl i kte, mahkemede, bir de nikahta yüzün açılmasına ihtiyaç vardır. Bundan dolayı zaruretler kendi miktarınca takdir olunmak üzere bunların açılmasında sakınca yoktur. Fakat bunlardan geriye kalanlarının açılması, görülmesi, bakılması haramdır ve nâmahremden örtülmesi gerektir.

Buyuruluyor ki ve baş örtülerini yakalarının üzerine vursunlar, başlarını, saçlarını, kulaklarını, boyunlarını, gerdanlarını, göğüslerini açık tutmayıp bu şekilde sımsıkı örtünsünler ve o halde bu emri yerine getirebileck baş örtüsü kullansınlar. Tefsircilerin nakline göre cahiliye kadınları da hiç baş örtüsü kullanmaz değillerdi. Fakat yalnız enselerine bağlar veya arkalarına bırakırlar, yakaları önden açılır, gerdanları ve gerdanlıkları açığa çıkardı, zinetleri görünürdü. De m ek ki, son zamanlarda asrîlik sayılan açık saçıklık böyle eski bir cahiliye âdeti idi. İslâm böyle açıklığı yasaklayıp baş örtülerinin yakalar üzerine örtülmesini emir ile tesettürü farz kılmıştır. Görülüyor ki, bu emirde tesettürün yalnız vacib oluşu değ i l, özel bir şekli de gösterilmiştir ki, kadın edeb ve temizliğinin en güzel ifadesi budur.

Görülüyor ki bu emir ev içinde veya dışında diye kayıtlanmamıştır. Bu bakımdan mutlaktır. Ancak görünen istisna edildiği gibi, gizlenen zinetlere bakmanın helal olanları da istisna ile bu tesettürün, yani örtünmenin vacib oluşunun, nâmahreme karşı olduğunu anlatmak için bu vücubun kuvvetini ve önemini göstermek üzere bir daha tekid ile buyurulmuştur ki, öyle örtsünler ve zinetlerini açmasınlar, açık bırakma s ınlar ancak kocalarına veya kendi atalarına, yani babalarına, dedelerine ki amca ile dayı da nikah düşmeyeceğinden bunlara dahildir veya kocalarının atalarına veya kendi oğullarına veya kocalarının oğullarına veya kendi erkek kardeş l erine veya erkek kardeşlerinin oğullarına veya kız kardeşlerinin oğullarına veya kendi kadınlarına; müminlerin kadınları, yani müslüman kadınlar veya hizmet veya sohbetlerinde özel yeri bulunan kadınlardır.

Demek ki, özelliğini bilip tanımadıkları yabancı kadınlara da açılmaları caiz olmayacaktır. Önceki müfessirlerin çoğunluğu demişlerdir ki; müminlerin kendi kadınları demek, kendi dinlerinde olan müslüman kadınlar demektir. Bundan dolayı müslüman kadınları müslüman olmayan kadınlara açılmamalıdırlar. Fakat bazıları da bunu istihsane hamlederek müminlerin kadınları, hizmet veya sohbetlerinde bulunan gerek müslüman, gerek müslüman olmayan kadın cinsi demek olduğunu söylemiştir ki, Fahreddin Râzî buna "mezhep budur" demiştir. Önceki daha i htiyatlı, bu ise daha uygundur.

Veya ellerinin altında malik oldukları cariyelerine

veya erkeklerden ırbe sahibi olmayan hizmetçilere, yani kadına ihtiyaç duymaz olmuş, şehveti kalmamış salihlerden ihtiyarlar veya bunaklar veya kadın işini bilmez, yalnız yemeklerinin fazlasından yemek için şunun bunun arkasına takılır miskinler güruhu veyahut erkekliği yok, yaratılıştan iktidarsız uşaklar; bunda hadım edilmiş ve mecbûbün, yani erkeklik uzvu kesilmiş olanların da dahil olacağını zannedenler olmuş ise de, Keşşâf Tefsiri'nde ve Ebu Hayyan'da zikredildiği üzere İmam-ı Azam Ebu Hanife Hazretlerine göre bunları istihdam etmek, tutmak, alıp satmak helal olmaz. Bunları tutmak selefin hiçbirinden rivayet edilmiş değildir. Çünkü bunda hadım etme gibi bir k ötülüğe düşmeye teşvik vardır. Halbuki hadım etmek haramdır.

Veya henüz kadınların gizli kadınlık hususiyetlerinin farkında olmayan çocuklardan başkasına. Buraya kadar zikredilen on iki istisnaya da bir dereceye kadar zinetlerini açabilirler.

BİRİNCİSİ: Kocalar için vücutlarının tamamına bakmak helaldir. Çünkü zinetten kasıt onlardır.

İKİNCİSİ: Zikredilen mahremlerine bilinen zinet yerlerinden yüz, el ve ayaklarla, iş ve hizmet anında açılan başını, saçını, kulaklarını, boynunu, kollarını ve inciklerini açabilir. Onların da bunlara bakmaları helaldir. çünkü yakınlıklarından dolayı birarada bulunmaları gerekir. Ve fitne düşünülemez. Fakat karnını ve sırtını göstermek caiz değil, arsızlıktır.

ÜÇÜNCÜSÜ: Erkeğin erkeğe karşı olduğu gibi kadının kadına karşı avreti de göbekten dize kadardır. Geri kalan kısmına bakması caizdir.

DÖRDÜNCÜSÜ: Erkeklerden kadına ihtiyacı kalmamış, cinsi güçten düşmüş hizmetkârların, etkilenmemek ve fitne düşünülmemek itibariyle bakmaları, mahrem olanların bakmasına benzer.

BEŞİNCİSİ: Çocuklar mükellef değildir. Ancak anlayış ve idraklerine göre edeb ve terbiye öğretilmesi gerekir.

ALTINCISI: Bu örtünme emri, esir cariyeler hakkında değil, hür olan müslüman hanımlar hakkındadır.

İşte böyle hür kadınların, bu istisna edilmiş kimselerden başkasına zinetlerini göstermemeleri, kendi iffet ve korunmaları ve güzel geçimleri noktasından gayet önemli olduğu gibi, yabancı erkekleri etkilememek, günaha sokmamak,

edeb ve iffet telkin etmek noktasından da çok önemli olduğundan, özellikle bu noktayı da düşündürmek ve tesettür emrinin kuvvet ve şumülünü bir daha hatırlatmak üzere, yürüyüş tavırlarının bile düzeltilmesi için buyuruluyor ki: gizlemekte oldukları zinetleri anlaşılsın diye ayaklarını yere v u rmasınlar, yani baştan ayağa örtündükten sonra yürürken de edeb ve vakar ile yürüsünler. Örtüp gizledikleri sunî veya doğal ziynetler bilinsin diye, bacak oynatıp ayak çalmasınlar, çapkın yürüyüşle dikkat nazarları çekmesinler; çünkü erkekleri tahrik ede r, şüphe uyandırır. Fakat unutulmaması gerekir ki, kadının bu konuda başarısı daha önce erkeklerin iffeti ve görevlerine dikkati ve toplumda olanların gayreti ve özeni ile mütenasip, bunlar da Allah'ın yardımı ile ayakta durabilir. Onun için bu noktada Res u lullah (s.a.v) den bütün müslümanlara hitap ve erkekleri zikredip kadınları da içine alacak bir şekilde buyuruluyor ki:

Ve ey müminler! Hep birden Allah'a tevbe ediniz ki kurtuluşa eresiniz. Demek ki bozuk bir toplulukta kurtuluş ümid olunmaz, toplumun bozukluğu da kadınlardan önce erkeklerin kusur ve hatalarındandır. Bundan dolayı başta erkekler olmak üzere erkek dişi bütün müminler imana yaramayan ve cahiliyyet izleri olan kusur ve hatalarından tevbe ile Allah'a dönüp Allah'ın yardımına sığınıp e m irlerine özen ve dikkat göstermelidirler ki, topluca kurtuluşa erebilsinler. O halde herkesin kurtuluşu bakımından iş sahipleri ve ilgili şahıslar şu emirlere de özen göstermelidir.

 

Sayfa Başına Dönün 

Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol