Sayac


Fatih Lütfü AYDIN
Hoş Geldiniz

Raina

R A İ N A  

 

BAKARA-104

Yâ eyyuhellezîne âmenû lâ tekûlû râinâ ve kûlûnzurnâ vesmeû ve lil kâfirîne azâbun elîm(elîmun).

1.     yâ eyyuhâ         : ey

2.     ellezîne     : o kimseler, onlar

3.     âmenû      : âmenû oldular, îmân ettiler

4.     lâ tekûlû : söylemeyin, demeyin

5.     râi-nâ      : bizi gözet (yahudi lisanında "ey ahmak" anlamında)

6.     ve kûlû    : ve söyleyin, deyin

7.     unzur-nâ         : bize bak

8.     ve ismeû  : ve dinleyin

9.     ve li el kâfirîne : ve kâfirlere (vardır)

10.   azâbun     : azap

11.   elîmun      : elîm, acıklı

 

Prof. Dr. Yaşar Nuri ÖZTÜRK

Ey iman edenler! "Râina" demeyin, "unzurna" deyin "bizi davar gibi güt" diye konuşmayın, "bize bak" diye konuşun ve dinleyin. Kâfîrler için korkunç bir azap vardır.

 

Raina; Arapça’da na bizi, bize demektir. Rai’de çobanlık etmek, yürütmek, gütmek anlamına geliyor. Bu rai kelimesi bende rayı çağrıştırdı. Ray da treni yürütür, yönlendirir, bir bakıma güder.

Unzurna; Arapça’da idris, ders çalışmaktan ders çalış şeklinde emir kalıbıdır. İclis celseden yani oturumdan otur anlamında emirdir.

O zaman unzur nazara, ( bakma ) dan bak şeklinde emir kalıbı oluyor. Eskiden bakanlara nazır (bakan, toplumun sorunlarına bakan, ilgilenen demek) denirdi.

Deme ki Raina demeyin demek, bizi sürü gibi gütmeyin demek oluyor.

Unzurna deyin demek de, bize bak, sorunlarımızla ilgilen demek oluyor. Daha açıkcası biz senin kafana göre yöneteceğin sürü değiliz bizi gütme sorunlarımızı çöz anlamına geliyor.  

 

Peki toplum neden yukarıda ki ayeti yaşayamıyor, ayetin gereğini yapamıyor?

1.Yağlı pilav düşkünlüğü.

2.Evime ekmek götüremem korkusu.

R A İ N A  2

 

YAĞLI  PİLAV

Firavun denen Nefs-i Emmareye, *1

Başkaldırılırsa Musa denen iradeyle,

Alınana kadar başkaldırının sürmesi şartıyla,

Musa kavmi denen nefse yani  bedenlenmiş ruha.

Vaad edilir, Belede-ül Emin*2 denen vaha.

 

Ruh bu başkaldırıya dayanamazmış,

İstermiş kasa, masa ve nisa.*3

Allah sana daha hayırlısını, Ruhlar alemini, sazlığı,

Beled-ül Emin’ i vaad ediyor dermiş akıl, irade yani Musa.

 

Ruh dermiş vaad edilen topraklar için savaşmam.*4

İsterim, kasa, masa ve nisa onlarsız yapamam.

Ruhlar alemi, Beled-ül Emin yani Nefs-i Mutmainne.*5

Değil yağlı pilavın*6 kokusu çekiyor,

Maneviyattan, özgürlükten banane

                                                          05.02.2012

                                                           Fatih Lütfü AYDIN

 

 

Prof.Dr. Yaşar Nuri ÖZTÜRK

*1  YÛSUF-53

"Nefsimi ak pak gösteremem. Çünkü nefs, Rabbimin merhamet ettiği durumlar hariç, olanca gücüyle kötülüğü emreder. Ama Rabbim çok affedici, çok esirgeyicidir.

*2  TÎN

    1.Yemin olsun incire, zeytine,

 NÛR

35.Allah, göklerin ve yerin Nur'udur. Onun nurunun örneği, içinde çerağ bulunan bir kandile benzer. Kandil, bir sırça içerisindedir. Sırça, inciden bir yıldız gibidir ki, doğuya da batıya da nispeti olmayan bereketli bir zeytin ağacından yakılır. Bu ağacın yağı, neredeyse ateş dokunmasa bile ışık saçar. Nur üzerine nurdur o. Allah, dilediğini kendi nuruna kılavuzlar. Allah, insanlara örnekler verir. Allah herşeyi bilmektedir.

36. Kandil, Allah'ın yükseltilmesine ve içinde adının anılmasına izin verdiği evlerdedir. Orada sabah akşam O'nu tespih eder.

 

. Tûr-i Sîna'ya,

3. Ve şu güvenli kente ki,

  V e hâzel beledil emîn(emîni).

  1.       ve                 : ve

  2.       hâzâ         : bu

  3 .      el beled  : belde, şehir

  4. el emîni   : emin, güvenilir

 

4. Biz insanı, gerçekten en güzel bir biçimde yarattık.

   Lekad halaknel insâne fî ahseni takvîm(takvîmin).

 1.        lekad                : andolsun

 2.        halaknâ       : biz yarattık

 3.        el insâne   : insanı (insanın nefsini)

 4.                              : içinde

 5.        ahseni           : en güzele (ahsene) ulaşabilecek

 6.        takvîmin  : takvim, programlanmış zaman kevn, yaratış tarzı

 

5. Sonra da onu düşüklerin en düşüğüne/aşağıların en aşağısına çevirip attık.

   Summe redednâhu esfele sâfilîn(sâfilîne).

1. summe                 :    sonra

2. redednâ-hu          : onu reddettik, iade ettik, çevirdik

3. esfele sâfilîne  : esfeli safilin, sefillerin en sefili, en sefil hale

*3  Kasa  : haksızlık içerse bile arzulanan mal, mülk, servet.

      Masa : haksızlık içerse bile arzulanan makam ve şöhret.

      Nisa ( Kadınlar ) : haksızlık içerse bile arzulanan şehvet, cinsellik.

        BAKARA-61

Siz şöyle demiştiniz: "Ey Mûsa, biz bir tek yemeğe asla dayanamayız, bizim için Rabb'ine dua et de bize yerin bitirdiklerinden, baklasından, acurundan, sarmısağından, mercimeğinden, soğanından çıkarıversin." Mûsa şöyle demişti: "Siz daha aşağı bir nimeti daha üstün bir nimete mi değişmek istiyorsunuz? İnin bir kasabaya; istediğiniz sizin olacaktır." Ve üzerlerine zillet, eziklik ve yoksulluk damgası vuruldu, Allah'tan bir gazaba çarpıldılar. Bu böyle oldu, çünkü onlar Allah'ın ayetlerini inkâr ediyor ve haksız yere peygamberleri öldürüyorlardı. İsyan ettikleri için böyle oldu. Sınır tanımıyor, azgınlık yapıyorlardı.

Burda tek yemek okuduğum bir yoruma göre azgınlıktan, aşırı gösterişli yaşamdan uzak, dengeli ve sade bir yaşam anlamındadır.

                                                             06.07.2012

Fatih Lütfü AYDIN.

 

 

 

 

R A İ N A 3

*4 MÂİDE

22. Şöyle dediler: "Ey Mûsa, orada zorbalardan oluşan bir toplum var. Onlar ordan çıkıncaya kadar biz oraya asla girmeyeceğiz. Eğer çıkarlarsa o zaman gireceğiz."

24. Dediler ki: "Ey Mûsa! Onlar orada oldukça biz oraya asla girmeyeceğiz. Hadi sen git, Rabbin'le birlikte savaşın. Biz şuracıkta oturacağız."

Not: bu zorba kavim Ali Baba ve 40 haramiler masalında anlatılmak istenen, ruhun derinliklerinde ki İlahi güzelliklere yani masalda ki hazinelere ulaşmayı engelleyen nefsin 40 türlü Hak rızasına aykırı arzusu olabilir.

 

*5. FECR-27

Ey sükûna kavuşmuş benlik!

Yâ eyyetuhen nefsul mutmainneh(mutmainnetu).

1. yâ eyyetuhâ     : ey

2. en nefsu  : nefs

3. el mutmainnetu         : mutmain olan, tatmin olan

 

*6  Ya Hz. Hasan’ ın ya da Hz. Hüseyin’ in düşmanlarından birine, hem onu sevdiğini söylüyorsun hem de ona düşmanlık ediyorsun bu nasıl iştir diye sormuşlar. Kişi de onun sohbeti tatlı ama Muaviye ya da Yezid’ in de pilavı yağlı, tatlı cevabını vermiş.

Elbette ki yağlı pilav her türlü yiyecek, içecek ve seyredilip birlikte olunan rakkaseler demek oluyor.

                                                                               05.02.2012

Fatih Lütfü AYDIN.

 

2. Evime ekmek götüremem korkusu;

    Aslında Allah deldiği boğazı boş bırakmaz, nimetinin veliliğini bir kulundan alır diğerine verir. Rıskı,

    nimeti veren Allah olmasına rağmen ve hiç gereksinim duymadığı halde nimetlendirme işini velileri

    eliyle yürütür. Bilindiği üzere veli Allah yardımcısı demektir. Bu belki de kullarını onurlandırmak ve

    ya sevap almalarına olanak tanımak için olabilir. Çoğu kullar da kulluğunu unutup Rabbena hep

    bana zihniyetiyle sevap alma olanağını tepip, zulmederek günah alırlar.

   

    İkinci olarak eve ekmek götürememe endişesi duyanlar Allah’dan bir çıkış yolu göstermesini is

    teyebilirler. Bu seçenek gerçekten çıkış yolu bulamayanlar içindir.

                                                                                                                                                                   06.07.2012

                                                                                                                                              Fatih Lütfü AYDIN  

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 


 

 


Sayfa Başına Dönün 

Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol