Sanat Sözlüğü
Sanat Tarihi Sözlüğü
abaküs: Antik sütun başlıklarının en üstünde bulunan taş levhaya verilen ad.
adak levhası: Sümerlilere ait, üzerinde kabartma şeklinde çeşitli tasvirlerin ve yazıların bulunduğu,
genellikle kahramanlıkların anlatıldığı tabletler.
aditum: Romalıların mabedlerinde bulunan içinde tanrı heykelinin veya değerli eşyasının bulunduğu
kutsal oda.
agora: 1. Eski Yunanlılarda kent devletiyle ilgili sorunların konuşulduğu, çevresi revaklı meydan.
2. Pazar yeri.
ahşap: Ağaç malzemeden yapılmış her türlü ürün.
akademi : 1. Güzel sanatlar öğretimi yapan okullarla kimi bilim kurumlarına ya da yüksek okullara
verilen ad. (Eski Atina’da Platon’un öğrencilerine ders verdiği ağaçlıklı yer.) 2. Çıplak modelden
yapılmış resim.
akantüs yaprağı: Eski Yunan ve Roma tapınaklarında kullanılan Korint üslubu sütun başlıklarında
görülen yaban enginarı ya da kenger yaprağı.
akropol: Antik kentlerde yöneticilerin oturduğu, yüksekte bulunan yerleşim alanı.
alegori: Bir düşünce, soyut bir kavram ya da sanat dışı herhangi bir gerçekliğin figüratif bir simge
hâlinde betimlenmesi.
alınlık: Antik yapıların cephelerinde bulunan çatı ile korniş arasında ki üçgen biçimindeki bölüme
verilen ad.
altar: Eski Roma'da arena olarak adlandırılan büyük bir düzlükle çevresinde daire ya da elips
biçiminde yükselen tribünlerden oluşan yapı.
amfitiyatro: Çember ya da oval biçimde kademeli oturma yerleri olan gösteri alanı.
anıt: Herhangi bir olay, kişi veya topluluğun anısı için yapılan heykel veya yapı (abide).
anıt-mezar: Görkemli, anıtsal mezar.
antik: İlk Çağdaki büyük uygarlıkların, özellikle eski Yunan ve Roma’nın klasik yapıtlarına verilen
genel ad. (Mısır ya da Mezopotamya antik yapıtları söz konusu ise Mısır antiki ya da Mezopotamya
antiki deyimleri kullanılır.)
Apollon: Yunan mitolojisinde ışık ve us Tanrısı.
apsis: Tapınak, kilise ve bazilikalarda girişin karşısında yer alan yarım daire planlı girinti.
arena: Latincede granit kumu anlamına gelen amfitiyatroların ortasına kum dökülmüş, gladyatörlerin
dövüştüğü alan.
arkaik: Bir sanat üslubunun olgunluk döneminden önce geçirdiği aşama evresine verilen ad.
arkeoloji: Kazı bilim (Yunanca arkheos (eski) ve logos (bilim) kelimelerinin birleştirilmesiyle türetilmiş
bir kelimedir ve "eskinin bilimi" anlamını taşır.).
arkosolyum: Katakomplarda ölülerin içine dikine yerleştirildiği duvar oyuğu.
Artemis: Roma'daki adı Diana, Zeus ile Leto’nun kızı. (Phoebe olarak da bilinir.) Apollon’un ikiz
kız kardeşi, vahşi doğa tanrıçası.
aşık: Çatı örtüsünü taşıyan yatay kiriş.
Athena: Zeus'un bilgelik ve us tanrıçası Metis'ten doğan kızı. (Efsaneye göre Metis hamile kalınca,
Gaia Zeus'u uyarmış ve Zeus da Metis'i yutmuş, Athena silahlarıyla birlikte Zeus'un başından
çıkmıştır. Bu nedenle Zeus'un kişileşmiş aklı olarak da kabul edilir.)
atrium: Eski Roma evlerinde etrafı odalarla çevrili, üstü açık, ortasında havuz bulunan avlu.
ayak: Kemer ve kubbe ağırlığının üzerine bindirildiği sütun ya da köşeli dayanaklar. Taş, ağaç
veya tuğladan yapılmış taşıyıcı ayak.
B
baba: Yapılarda dikine konulan ağaçtan destek.
barok: 1600-1750 yılları arasındaki Avrupa sanat üslubu.
basamaklı tiyatro: Seyir yerinin basamak basamak yükseldiği tiyatro.
Bauhaus: Almanya’da 1919-1933 yılları arasında mimarlığın yanısıra diğer sanat dallarının da
eğitiminin verildiği sanat ve tasarım okulu.
bazilika: 1. Ortada bir ana nef ve her iki yanında birer neften oluşan dikdörtgen biçimli yapı. Ortadaki
büyük nef, yarım daire apsisle sonlanır. 2. Roma’da adalet ve ticaret işleri için kullanılan mekân.
2. Bir orta salon ve ondan daha alçak yan salonlardan oluşan Bizans kilisesi.
beşik kemer: Yarım çember biçimi kemer.
beşik tonoz: Kesiti yarım silindir biçimindeki tonoz.
bingi: Yapılarda kemerler üzerine oturtulmuş kubbenin kemerlerle arasını kapatan üçgen biçimli
kubbe parçalarından her biri.
bordür: Mimaride, kapı ve pencerelerde, pano, halı vb. eşyaların etrafını kuşatan çerçeve şeklinde,
süslü ya da çıkıntılı, dar ve uzun parçalar. Kenarlık, pervaz.
C-Ç
cella (sella): Tapınaklarda penceresiz ve ışığı kapıdan alan, tanrı heykelinin bulunduğu kutsal bölüm.
cephe: Yapının dış yüzeyine verilen ad.
çapraz sahın: Kiliselerde orta ve yan sahınları koronun önünde dikey olarak kesen nef.
çatı örtüsü: Çatının akmasına engel olan kiremit, oluklu sac vb. kaplama gereçleri.
çıkma desteği: Çıkmaların altında, çıkma ağırlığını yapı ana duvarına aktaran destek.
çıkma kule: Kalelerde dış ana duvarlardan bindirmeyle dışarı doğru taşan küçük kule.
D
dayanma ayağı: Yüksek yapılarda ana duvarlara binen yapı ağırlığını karşılamak üzere en çok yük
binen yere, duvara dik olarak örülen dayanma duvarı.
dekorasyon: Bir bina içi veya dışının sanat eseri, eşya ya da mobilyalarla süslenerek düzenlenmesi
işi.
dışa vurumculuk: Doğacılık, akademicilik ve izlenimcilik akımlarına tepki olarak resim, heykel ve
oyma baskı sanatlarında ortaya çıkmış bir anlayış. Dışa vurumculuk, doğanın anlatımı değil insanın
içinin yansımasıdır (Bu sanat anlayışında sanatçı, kendi ruhsal durumunun anlatımını doğayla ilgili
olmayan parlak renklerle anlatır.).
dikilitaş: Önemli bir olayın ya da bir utkunun anısı için dikilmiş tek parça yüksek taş.
dolmen: Tarih öncesine ait, mezar olarak kullanıldığı anlaşılan, kabaca yontulmuş iki dikey taş
üzerine yatay olarak yerleştirilmiş bir taştan oluşan yapı.
Dor düzeni: Yunan mimarlığında bir tapınak üslubu.
E
egzotik: Yabancı ülkeler ve oradaki yaşamla ilgili.
ekol: Belli bir dönemde görülen ortak özellikteki sanat üslubuna verilen ad.
estetik: Güzelliği, güzelliğin insan usu ve duyuları üzerindeki etkilerini konu olarak ele alan felsefe
dalı.
eksen: Resimde ve mimari eserlerde doğrultuları belirleyen varsayımsal çizgi.
F
fibula: Friglerin giysilerinde çok amaçlı olarak kullandığı özel tasarımlı çengelli iğne.
figür: Resim ve heykel sanatlarında betimlenmiş gerçek ya da hayal ürünü her türlü varlık veya
nesne.
form: Biçim.
forum: Eski Romalıların pazar yerine verdikleri ad.
fosil: Yer altında kaldığı uzun süre içerisinde zamanla taşlaşmış hayvan ve bitki kalıntıları.
fresk: Taze kireç sıva üzerine toprak boyalarla yapılan duvar resmi.
friz: Mimari yapıların çatılarının alt kısmında arşitrav ile korniş arasında kalan genellikle süslü bölüme
verilen ad.
frontal duruş: Heykel sanatında Antik Dönemde ve Mısır’da insan vücudunun cepheden verilmesi.
fuaye: Mimari yapılarda giriş veya dinlenme holü.
G
gelenekçi sanat : Geleneksel görüş ve tekniklere bağlı sanat.
gerçekçilik: Doğayı göründüğü gibi değil, olduğu gibi vermeyi amaç edinen ve üsluplaştırmaktan
kaçınan sanat anlayışı.
gerçeküstücülük (sürrealizm): Doğanın mantıksal görüntüsünü değil insanın bilinçaltında ve rüyalarındaki
dünyasını göstermek isteyen sanat akımı.
gamalı haç: Kolları birbirine eşit artı işaretinin uçlarına, dik olarak getirilen eşit çizgilere yapılan
haç biçimi.
Gotik sanat: Roman üslubundan sonra gelen Orta Çağ mimarlık üslubu. 2. Almanların kullandığı
bir yazı tarzı.
gök tanrısı: Hititlerin hava tanrısı. (Eski Türklerin de taptıkları bir tanrı.)
gömme sütun : Antik Çağdan 19. yüzyılın sonuna kadar Avrupa mimarisinde yarısı duvara gömülmüş
gibi duran, taşıyıcı görevi olmayan, süs ögesi olarak konmuş yarım sütun.
gravür: Çeşitli kazıma teknikleri kullanarak ahşap veya metal levhalarla yapılan baskı.
güneş kursu: Hititlerde kutsal törenlerde kullanılan semboller.
güzel sanatlar: Mimari,resim, heykel, müzik ve edebiyata verilen genel ad.
gymnasium: Antik Yunan ve Roma mimarisinde spor etkinliklerinde bulunulan ve içinde eğitim
de verilen yapılar.
H
haç tonoz: Birbirini haç biçiminde kesen iki tonozun yapısındaki tavan örtüsü.
haç tonoz kaburgası: Kilit taşında haç biçimi kesişen ve haç tonozun ağırlığını ayaklara ileten
iki kemer.
havari: Hristiyanlıkta dini yaymakla görevlendirilmiş on iki yardımcıdan biri.
Hellenistik sanat: Büyük İskender'in Ön Asya'yı ele geçirmesinden Romalıların Ortadoğu’da
egemen oluşuna dek yapılan sanat.
heykel: Taş, bronz, alçı, ağaç, kil vb. maddelerle bir şeyi betimleme sanatından çıkan üç boyutlu
eser, yontu.
hiyeroglif: Mısırlıların kullandıkları bir resim yazı çeşidi.
höyük: Eski uygarlıklara ait, tarih boyunca çeşitli nedenlerle yapılan yerleşme bölgelerinde yıkıntıların
üst üste birikmesi sonucunda oluşan ve çoğu kez içinde yapılara ait kalıntıların bulunduğu
küçük tepelere verilen ad.
I-İ
iç mimari: Yapılardaki iç mekân tasarımını ele alan mimari dalı.
idol: İlkel kavimlerde tapınılan taştan veya fil dişinden yapılmış küçük heykellere verilen ad.
ikon: Ortodokslar’da İsa, Meryem ya da ermişlerin tahta üzerine mumlu ve yumurtalı boyalarla
yapılmış resimlerine verilen ad.
İkonoklazma: Bizans tarihinde 8. yy.da her tür tasvirin ve ikonların yasaklandığı, kırıldığı, çatışmalarla
geçen, resimlerde sadece bitkisel ve geometrik motifli ögelere yer verildiği, akım hâline
gelen dönem.
ilkel sanat: İlkellerin, güzel duyusal amaçtan çok dinsel ve toplumsal amaca yönelik, görevsel
nitelikteki sanatı.
İyon düzeni: Yunan tapınak mimarlığında kullanılmış bir sütun düzeni ve mimarlık üslubu. Sütun
başlıklarında sarmallı süs ögeleri, sütun altlarında ise Dor düzeninden ayrı olarak altlıklar bulunur.
Sütun gövdesi yukarıdan aşağıya yivlidir. Bu düzende ayna ve üçüz yivler yoktur. Sütunlar Dor
düzenindekinden daha yüksek ve incedir.
izlenimcilik (empresyonizm): 1865'te Fransa'da ortaya çıkan bir sanat akımı. İzlenimcilik akımına
göre doğa, algılanan ve resmedilen biçimiyle belirli bir alandaki ışık ve aydınlık etkisinden
oluşur.
kabartma: Kil, alçı, taş vb. işlenebilir gereçleri alçaklı yüksekli yüzeyler hâlinde biçimlendirerek
yapılmış eser.
karın: Sütunların ortasındaki hafif şişkin bölüm.
karyatid: Yunan klasik mimarisinde tapınak çatısını taşıyan uzun giysili kadın heykeli biçimindeki
sütun. Bunun erkek heykeli şeklinde olanlarına “atlant” denir.
katakomp: İlk Hristiyanların yer altına yaptıkları mezarlara verilen ad.
kemer: İki sütun ya da ayağı birbirine üstten yarım çember, basık eğri, yonca yaprağı gibi biçimlerde
bağlayan ve üzerine gelen duvar ağırlıklarını iki yanındaki ayaklara bindiren karnı dar tonoz
bağlantı.
kemer gözü: Kemerin ve ayaklarının arasındaki boşluk.
keramik: Hammaddesi kil olan, şekillendirilmiş ve fırınlanmış her türlü eşyanın genel adı.
kerpiç: Samanla karıştırılmış çamurun kalıplara dökülerek güneşte kurutularak yapılan inşaat.
kilise: Hristiyanların ibadetleri için yaptıkları binalara verilen ad.
kilit taşı: Bir kemer yada tonoz eğrisinin en üst noktasına konan ve taşları tutan kemer kiliti.
kiriş: Döşemelerde veya tavanı taşıyan yatay olarak yerleştirilen inşaat elemanı.
kitabe: Yazıt.
klasik: 1. Ülküsel bir güzellik düşüncesinden kalkan, ölçü ve düzene dayanan üslup. Arkaik ve
barok üslûplar arasındaki aşama. 2. Her zaman için beğenilen, örnek olacak yetkinlikte yapıt.
kolaj: Kâğıt vb. gereçlerle yapıştırarak yapılan resim.
kore: Yunan sanatının arkaik döneminde yapılmış, giyimli genç kız heykeline verilen addır.
Korint düzeni: Yunan mimarisinde akantüs yapraklarıyla kompoze edilmiş bir sütun ve sütun başlığı
üslubu.
konsol: Ana yapıda dışarıya taşan kısımları destekleyen taştan destek.
korniş: Yapı cephelerinde veya çatı hizasında, pencere ve kapı üstlerindeki çıkıntılı silmeler.
kör duvar: Yapılarda kapı ve penceresi olmayan işlevsiz duvar.
kubbe: Yarım küre biçiminde taştan çatı örtüsü.
kült: Tapınma, dini inanca yönelik materyal.
L
labirent: 1. İçinden çıkılamayacak kadar karışık koridorlu yapı. 2. Geometrik biçimlerle yapılmış,
yollu, karışık süs.
lahit: Ölülerin konulduğu taştan mezar sandukası.
M
mabet: Tapınak.
Madonna: Hristiyan ikonografisinde Meryem’i kucağında ‘‘Çocuk İsa” ile betimleyen resimlere verilen
genel ad.
manastır: Hristiyan din adamlarının tapınma amacıyla kent hayatından uzakta, kırlık ve dağlık
yerlerde yaptıkları dinsel yapı.
manifesto: Ortak eğilime sahip bir sanatçı grubunun düşünce ve yönelimlerini kamuya duyurmak
amacıyla yayınladığı bildiri.
mask: Kalıbı alınarak sadece başın yüz kısmını tasvir eden heykel.
mastaba: Eski Mısır mimarisinde kesik piramit biçimli mezar yapısı.
mazgal: Kale ya da sur duvarlarında yer alan, dışarıdan gelebilecek saldırılara karşı ok vb. atmak için
yapılmış, içe doğru gittikçe daralan küçük delik, pencere.
Medusa: Yunan mitolojisinde gözlerine bakanı taşa çevirdiğine inanılan yılan saçlı, keskin dişli, dişi
tanrı.
megaron: Önünde bir giriş bölümü, içinde yalnız bir odası, odanın ortasında da ocak bulunan taştan
Yunan konutu. Bütün Yunan mimarlığına örnek olan ev biçimi.
menhir: Tarih öncesi dönemde Asya ve Avrupa’nın kuzey ülkelerinde bulunan, herhangi bir kişinin ya
da olayın anısına dikilen yontulmamış yüksek taşlar.
mitoloji: Herhangi bir ulusa ait efsanelerin bütününe verilen ad.
motif: Bezeme ve süslemelerde kullanılan parçalardan her birine verilen ad.
mozaik: Taban, duvar ya da kubbelere sıvanan harç üzerine kare prizma biçiminde renkli taş parçalarının
yan yana sokulmasıyla yapılan resim tekniği.
narteks: Kiliselerde ana mekâna girişten önceki bölüm.
natürmort: Hareketsiz ve ölü doğa varlıklarını konu edinen resim.
nef: Kiliselerde birbirinden sütunlarla ayrılan uzunlamasına oluşan mekân.
neoklasisizm (yeni klasikçilik): Klasik üsluba olan hayranlık yüzünden o nitelikte yapıt vermeyi
amaç edinen görüş. Avrupa’da 1770-1830 yılları arası Antik Çağ sanatına özenen resim, heykel ve
mimarlık anlayışı. Yunan-Roma örneklerinden alınmış düz çizgili, anıtsal, huzur verici ögelerin birbirlerine
ölçü ve sayı bakımından yasalı bir disiplin içinde bağlılığı, çıkıntılı kabartmalardan kaçınma bu
sanat üslubunun özellikleridir.
nimfeum: Romalılarda, su ve orman perileri için yapılmış, ön yüzünde sütunlu bir gezi yeri bulunan
kutsal çeşme.
niş: Üstü kemerle sonuçlanan duvar hücresi.
nizam: Mimarideki belli formlar ve oranlar sisteminin meydana getirdiği bütüne verilen ad.
non figüratif: Figürsüz, soyut resim.
O
obelisk: Yüksek taş bloklara verilen ad. Dikdörtgen prizma şeklinde ki yukarıya doğru yükseldikçe
incelen, üzeri hiyeroglif yazıları ile süslü taş.
odeon: Eski Yunan'da, içinde konser verilen basamaklı tiyatro.
oran: Resim, heykel ve mimarlık sanatlarında, parçaların etki yönünden birbirlerini değerlendiren büyüklükleri.
orkestra: Antik tiyatrolarda sahne önündeki yarım daire şeklindeki alan.
orta sahın: Cami ve kiliselerde mihraba doğru uzanan, birbirlerinden sütun ya da ayaklarla ayrılmış
bölümlerin ortada olanı.
orthostat: Hitit mimarisinde yapıların alt kısmında yer alan dikey duran üzerinde kabartmalar bulunan
blok taş.
P
papirüs: Eski Mısırlıların üzerine yazı yazdıkları kâğıt.
Parthenon: Klasik Yunan mimarisinde Parthenon adına yapılmış Akropol’deki bir tapınak.
payanda: 1. Bir duvarı tutmak, yıkılmasını önlemek için yanlamasına dayatılan destek. 2. Bir babanın
ya da direğin üzerine konan kiriş ya da aşığı alt yanlardan beslemek için direkten ya da babadan, aşık
ya da kirişe verevlemesine konulan destek.
paye: Yapılarda kullanılan taşıyıcı destek.
piramidal: Resimde yer alan figür, şekil ve tasvirlerin bir eşkenar üçgenin sınırları içinde yerleşik biçimde
düzenlenmiş olması.
piramit: Eski Mısır’daki anıtsal mezar yapıları.
pop art: Endüstri toplumunun günlük tüketim eşyalarını kitlesel iletişim çağının teknikleriyle betimleyen
sanat akımı.
portal: Mimaride binaların büyük ana giriş kapısı. Taç kapı.
portre: İnsan başını konu edinen resim veya heykel.
potern: Eski Anadolu uygarlıklarında kalelerin giriş ve çıkışları için yapılan üçgen şeklindeki tünel.
primitif: İlkel sanat.
puantilizm (noktacılık): bakınız yeni izlenimcilik.
realizm (gerçekçilik): Dünyayı olduğu gibi betimlemeyi savunan sanat akımı.
rekonstrüksiyon: Bir sanat yapıtının ve özellikle bir yapının elde kalan az sayıda kalıntısı ve başka
belgeler yardımıyla eski biçiminin belirlenerek yeniden yapım işlemine verilen ad.
restorasyon: Tarihsel belge niteliğindeki bir sanat eserinin gelecek kuşaklara aktarılabilmesi için harap
olmuş kısımlarının aslına uygun olarak onarılması.
revak: Ön yüzü kemerli, arkası ana yapıyla birleşik, üstü tonoz, kubbe ya da damla örtülü uzun
mekân.
riton: Tarih öncesi çağlara ait, topraktan yapılmış değişik biçim ve formlardaki törensel içki kabı.
rokoko: Fransa’da 18. yy.da baroktan sonra ortaya çıkan bol kavisli, gösterişli bir süsleme üslubu.
romantik akım: Hayal ve aşırı duyguya önem veren sanat akımı.
rölyef: Kabartma
S-Ş
sahanlık: Merdivenlerin dönemeç yerlerinde ve bitimlerinde bulunan genişçe bölümlere verilen ad.
Aynı anlamda sahınlık terimi de kullanılır.
sahın: Camilerde ve bazilika biçimli kiliselerde mihraba ya da apsise doğru uzanan ve genellikle
birbirinden kemerli sütun ve ayaklarla ayrılmış bölümlerden her biri.
sfenks: Eski Mısırlıların mezarlarını beklediklerine inandıkları insan başlı, aslan vücutlu heykel.
Skolastik felsefe: Latince sözcük anlamı “okul felsefesi” demektir. Genel olarak Orta Çağda hâkim
olan Yunan felsefesinin kavramsal araçlarından yararlanılarak oluşturulmuş tanrı merkezli düşünce
sistemi.
soyut sanat: Doğa görüntülerine ve doğayla ilgili tasarımlara başvurmadan, çizgi, renk, düzlem
ögelerini ya da oylumsal biçimleri müzikteki seslerin düzenlenişi gibi birleştirerek yaratmayı
amaçlayan sanat akımı.
sunak: 1. Tapınaklarda bulunan kurban taşı. 2. Tapınaklarda, başına geçilip dinsel tören yapılan
taş masa.
sundurma: Güneş ya da yağmurdan korunmak için dış kapı üstüne konulan tek eğimli dam.
sütun: Ayak olarak taşıyıcı görevi olan, genellikle yuvarlak gövdeli taş direk.
şapel: Tek mekânı bulunan küçük kilise.
T
tablet: Üzeri resimli veya yazılı pişmiş topraktan yapılmış levha.
tapınak: Tanrıya topluca tapınmak için kurulmuş yapı.
tasvir: Betimleme.
tonoz: Bir kemer gözünün aralıksız olarak devam etmesiyle meydana gelen örtü biçimi.
transept: Kilisede esas nefi dik olarak kesen plana bir haç biçimi veren nef.
tromp: Kare mekânlı plan üzerine kubbenin oturmasını sağlayan geçiş ögesi.
tüf: İşlemesi kolay bir volkanik taş türü.
tümülüs: Yığma toprak tepeden oluşan, içerisinde mezar odası bulunan tepe mezar.
U-Ü
uyum: Bir eserdeki parçaların birbirlerine olan ahenk ve tümüyle uygunluğu.
üslup: Bir sanatçıya ya da bir çağa özgü teknik, renk, kompozisyon ya da biçimlendirme yolu.
V
vaftizhane: Vaftiz töreni yapılan merkezî planlı küçük kilise.
vitray: Renkli camları, bir kompozisyon oluşturacak biçimde kurşun şeritlerle bir araya getirerek
pencereye yerleştirme teknik.
volüt: İyon sütun başlığındaki kıvrımlı sarmal motif.
Y-z
yekpare: Bir parçadan oluşan, tek parça, bütün
yeni izlenimcilik (puantilizm, noktacılık): İzlenimcilerin içgüdüsel olarak yaptığı güneş ışığının
parçalanmasını bilimsel yöntemli biçimde uygulayan, İzlenimcilerin bozdukları yapısal kuruluşa yeniden
önem veren, saf renkleri nokta nokta sürüp renk karışımını seyircinin gözünde oluşturmayı
amaçlayan resim akımı.
yontu: Taş, mermer vb. malzemelerden şekil verilerek yapılmış heykel sanatı ürünü.
yiv: Bir yüzey üzerine oyulan ince oluk gibi yol.
zafer takı: Şehirlerin girişlerinde yollar üzerine veya meydanlara inşa edilen gösterişli yapı.
zanaatkar: Kişilerin ihtiyaçlarını karşılamak amacıyla el işçiliği, beceri, ustalık ve tecrübe gerektiren
her türden üretim işini yapan kişilere verilen ad.
ziggurat: Sümerlerin dört köşe planlı, dıştan dolaşan bir rampayla kuşatılmış, katlar hâlinde yükselen
tapınaklarına verilen ad.
ALINTI....
GÜZEL SANATLAR VE SPOR LİSELERİ
SANAT TARİHİ
12. SINIF
DERS KİTABI
YAZARLAR
İsmail Şamil YAMAN
Serpil SUNGUR
Ceyhan ÖZER
DEVLET KİTAPLARI
……………………., 2014
ALTINCI BASKI
Sanat Eserlerini İnceleme Sözlüğü
A
afi ş: Bir şeyi duyurmak, tanıtmak için hazırlanan
çoğu resimli duvar ilanı.
akım: Sanatta, siyasette veya düşünce
hayatında ortaya çıkan yeni bir görüş, yöntem,
hareket, cereyan, tarz.
albüm: Herhangi bir konuyla ilgili kısa
açıklamalar verilerek resimler basılmış olan kitap.
alegori: Bir kavram ya da düşüncenin fi güratif
semboller hâline getirilmesi.
algılamak: Bir olayı veya bir nesnenin varlığını
duyum yoluyla yalın bir biçimde bilinç alanına
almak, idrak etmek.
akademik: Bilimsel niteliği olan.
analiz: Bir bütünü ögelerine ayırma işi, çözümleme,
tahlil etme.
anlatım: Düşünceleri, duyguları ve anlamları
görsel sanatların iletişimsel olanakları yolu ile
açığa çıkarma işlemi.
anıt: Önemli bir olayın veya büyük bir kişinin
gelecek kuşaklarca tarih boyunca anılması için
yapılan, göze çarpacak büyüklükte, sembol
niteliğinde yapı, abide.
anatomi: Beden yapısı, gövde yapısı.
antik: İlk Çağdaki uygarlıklarla, özellikle eski
Yunan ve Roma uygarlıklarıyla ilgili olan.
arkeoloji: Tarih öncesi ve eski çağlardan kalma
eserleri tarih ve sanat bakımından inceleyen
bilim, kazı bilimi.
armoni: Uyum, ahenk. Bütünü meydana getiren
ilgili öğelerin/parçaların kendi aralarındaki
iletişimi.
arkaik: Güzel sanatlarda klasik çağ öncesinden
kalan.
B
belgesel: Belge niteliği taşıyan, dokümanter.
betimleme: Tasarlama, bir şeyi sözle veya
yazıyla anlatma, göz önünde canlandırma, tasvir.
beyin fırtınası: Yeni fi kirler oluşturmak üzere,
düşüncelere engel koymaksızın, önceden
belirlenmiş kurallar dahilinde yapılan fi kir yaratma
yöntemi.
bezeme: Herhangi bir yüzeyi motifl e süsleme,
tezyin, süs.
biçim: Sanat ve edebiyat eserlerinde dış
görünüş, form.
biyografi : Öz geçmiş.
bizon: Amerika’da yaşayan bir cins hörgüçlü
yaban öküzü.
büst: Heykelcilikte başı, göğsü, bazen de
omuzları içine alan sanat ürünü.
C
cülus: Hükümdarlık tahtına çıkma, tahta oturma.
Ç
çintemani: Özellikle kumaşlara ve çinilere
uygulanmış, ikisi altta biri üstte iç içe geçmiş halkalar
ve şimşeği ifade eden iki yatık kıvılcımdan
meydana gelen süsleme motifi .
çözümleme: Bir şeyi soyutlama veya parçalara
ayırma süreci.
D
dadacılık: Savaşa ve toplumsal düzensizliğe
karşı başkaldırmadan doğan bir sanat akımı,
dadaizm.
deformasyon: Biçimi bozulma, biçimsizleşme.
değerlendirme: Değerlendirmek işi, kıymetlendirme.
dekoratif: Dekor olarak kullanılan, süslemeye
yarayan, süsleyici, tezyini.
denge: Bir sanat eserini oluşturan ögelerin,
bütün içinde kompozisyon düzenini bozmayacak
biçimde dağılışı.
devinim: Hareket.
detay: Ayrıntı.
diyagonal: Köşegen.
divan: Yüksek düzeydeki devlet adamlarının
kurduğu büyük meclis.
E
ekol: Aynı üslup kapsamında değerlendirildikleri
hâlde, bir bölgeye, kente ya da topluluğa özgü
bazı ayırıcı özellikler gösteren, benzer eğilimde
çalışan sanatçı grubu.
engizisyon: Orta Çağ da, Katoliklerde katı din
inançlarına karşı gelenleri cezalandırmak için
kurulan kilise mahkemelerinin adı.
enteriyör: Resim sanatında ev içinin resmedilmesi.
eser: Emek sonucu ortaya konan ürün, yapıt.
estetik: Sanatsal yaratının genel yasalarıyla
sanatta ve hayatta güzelliğin kuramsal bilimi,
güzel duyu.
F
felsefe: Bir bilimin veya bilgi alanının temelini
oluşturan ilkeler bütünü, dünya görüşü, bir konuda
soyut düşünüş.
fi gür: Resim ve heykel sanatlarında varlıkların
biçimi.
fi güratif sanat: Resim ve heykel sanatlarında,
yalnızca gerçek varlık ve nesnelere gönderme
yapan betileri kullanan sanat anlayışı. Soyut ya
da nonfi güratif sanata karşıt bir yönelimdir.
fi ravun: Eski Mısır hükümdarlarına verilen unvan.
fon: Resim, fotoğraf veya çeşitli plastik
ögelerden oluşan dekor, görüntü.
form: Bir nesnenin şekli, biçim.
fresk: Yaş sıva üzerine suda çözülmüş boya
pigmentleri kullanarak yapılan duvar resim
tekniği.
frontal duruş: Eski Mısır ve Arkaik Yunan
heykellerinde, ağırlığın iki ayağa eşit olarak
yüklendiği ve fi gürün cepheden ele alındığı
heykel tipi.
G
galeri: Sanat eserlerinin sergilendiği mekân.
geometri: Nokta, çizgi, açı, yüzey ve cisimlerin
birbirleriyle ilişkilerini, ölçümlerini, özelliklerini
inceleyen matematik dalı.
görsel sanatlar: Ressamlık, oymacılık, heykelcilik,
mimarlık vb. sanatlar, plastik sanatlar.
görsel yaklaşım: Nesneleri doğru olarak
görmeyi hedefl eyen sanatsal yaklaşım.
gravür: Ağaç, taş veya metal bir levhanın
oyularak işlenmesi ve bunun bir yüzeye
basılması tekniği.
güzel: Göze ve kulağa hoş gelen, hayranlık
uyandıran, çirkin karşıtı.
H
hacim: Bir cismin uzayda doldurduğu boşluk,
oylum.
harem: Saray ve konaklarda kadınlara ayrılan
bölüm.
havari: Hz. İsa’nın öğüt ve inançlarını yayma
işiyle görevlendirdiği on iki yardımcısından her
biri.
heykel: Taş, tunç, bakır, kil, alçı vb. maddelerden
yontularak, kalıba dökülerek veya
yoğrulup pişirilerek biçimlendirilen eser, yontu.
hiyeroglif: Resim yazı.
hümanist: İnsancıl.
I
ışık-gölge: Varlıklar üzerindeki aydınlık,
karanlık ve yarım aydınlık etkileri düzenleyen
resim tekniği.
İ
içerik: Sözlü veya yazılı anlatımda verilmek istenen
öz, düşünce, duygu ve imgelerin bütünü.
idol: Çok tanrılı dinlerde tapınılacak nesne.
ihtilaf: Ayrılık, anlaşmazlık, aykırılık, uyuşmazlık.
ikon: Ortodokslarda İsa, Meryem veya
ermişlerin tahta üzerine mumlu ve yumurtalı
boyalarla yapılmış dinî içerikli resimleri.
ikonografi : Dinsel içerikli sanat eserlerinde
betimlenen dinsel olay ya da kişiyle ilgili biçimleri
inceleyen disiplin alanı.
ilham: Esin. Bir sanatçının aldığı izlenimlerle
zihninde oluşan görüş ve duyuş.
ilkel: İlk durumunda kalmış olan, gelişmesinin
başında bulunan, primitif.
illüstrasyon: Tanıtım amacıyla yapılan resim
veya grafi k. Resim tekniği kullanılarak yapılan
görsel tasvir. Resimleme.
illüzyon: Yanılsama.
imge: Hayal. İnsan bilincine duyumlar yoluyla
gelen nesnelerin yansıması. Duyularla alınan
bir uyaran söz konusu olmaksızın bilinçte (şuur)
beliren nesne ve olaylar.
inkılap: Toplum düzenini ve yapısını daha iyi
duruma getirmek için yapılan köklü değişiklik,
iyileştirme, devrim, reform.
irdelemek: Bir konunun incelenmesi ve
eleştirilmesi gereken bütün yönlerini birer birer
incelemek, araştırmak ve tetkik etme.
janr resmi: Günlük yaşantıyı ve ev yaşantısını
betimleyen çalışma.
K
kabartma: Rölyef. Bir biçimin veya bir süslemenin
düz yüzey üzerindeki çıkıntısı. Kil, alçı,
taş vb. işlenebilir gereçleri girintili çıkıntılı yüzeyler
durumunda biçimlendirerek yapılan eser.
kaligrafi : Güzel yazı sanatı.
karnaval: Hıristiyanların belli dönemlerde renkli,
komik ve şaşırtıcı kılıklara girerek yaptıkları
şenlik ve eğlence dönemi.
kavram: Bir nesnenin veya düşüncenin zihindeki
soyut ve genel tasarımı, mefhum, fehva,
konsept, nosyon.
kavramsal sanat: Kavram veya düşüncenin
yaratımında, oluşumunda kullanılan malzeme
ve teknikten daha önemli olduğu bir sanatsal
etkinlik.
klasik: Üzerinde çok zaman geçtiği hâlde
değerini yitirmeyen, türünde örnek olarak görülen
eser veya sanatçı.
kolaj: Kesme-yapıştırma tekniği.
kolossal düzen: Rönesans mimarisinden başlayarak
görülen ve iki kat boyunca yükselen gömme
sütunlardan oluşan mimari cephe düzeni.
konstrüksiyon: Bir yapıda taşıyıcı nitelikte
olan, yapıyı oluşturan ögeler bütünü.
kontrast: Bir sanatsal kompozisyonda renk
değerleri ya da diğer nitelikler açısından ögeler
arasındaki karşıtlık.
kontur: Resimde nesneyi belirgin gösteren
çevre çizgisi.
kompozisyon: Ayrı ayrı parçaları bir araya
getirerek bir bütün oluşturma biçimi ve işi. Bir
sanat yapıtında öğelerin düzenlenmesi.
kuş bakışı: Yüksek bir yerden aşağıya doğru,
bütün genişliği içine alacak biçimde bakış.
kült: Tapma, tapınma. Din. Dini tören, ibadet,
ayin.
kültür: Tarihsel, toplumsal gelişme süreci içinde
yaratılan bütün maddi ve manevi değerler ile
bunları yaratmada, sonraki nesillere iletmede
kullanılan, insanın doğal ve toplumsal çevresine
egemenliğinin ölçüsünü gösteren araçların bütünü,
hars, ekin.
L
leke: Resim sanatında yüzeyin homojen biçimde
renk kullanılarak örtülmüş parçası, iz.
lonca: Belli bir iş kolunda usta, kalfa ve çırakları
içine alan dernek.
lirik: Coşkun, ilhamla dolu.
M
malzeme: Gereç.
manierizm: Özentili sanat, uyanış çağı ile Barok
arasındaki yapmacıkçılık.
mastaba: Eski Mısır mimarisinde kesik piramit
biçimli bir mezar yapısı.
mavna: Gemilere ve yakın kıyılara yük taşıyan,
güvertesiz büyük tekne.
materyal: Yazılı, sözlü, görüntülü, kaydedilmiş
her türlü belge. Gereç.
mekân: Yer, bulunulan yer.
mesih: Hz. İsa’ya verilen adlardan biri.
minyatür: Çoğunlukla eski el yazma kitaplarda
bulunan küçük, renkli resim sanatı tekniği.
mitoloji: Bir ulusa, bir dine, özellikle Yunan, Latin
uygarlığına ait mitlerin, efsanelerin bütünü.
modle: Resimde gölgeleri, gölgelemeyi ve ışıklı
noktaları kullanarak biçimlerin gerçek oldukları
ve hacme sahip oldukları yanılsamasını sağlama
tekniği.
motif: Yan yana gelerek bir bezeme işini
oluşturan ve kendi başlarına birer birlik olan
ögelerden her biri.
mozaik: Mimari yapıların yer, duvar ve kubbelerine,
sıva yaşken küp şeklinde küçük renkli
cam ya da taş parçalarının, bir yüzleri dışarıda
kalacak şekilde, yan yana gömülerek yapılan
resim tekniği.
N
natürmort: Çiçek, meyve, gibi doğal ve hareketsiz
varlıkları betimleyen resimsel yapıt. Ölü
doğa.
nekropol: Toplu mezar. Arkeolojik şehirlerde
mezarlıkların ve toplu mezar yerlerinin
bulunduğu bölgeye verilen isim.
nonfi güratif sanat: Resim ve heykelde, gerçek
varlık ve nesnelere gönderme yapan betileri
kullanmayan sanat anlayışı.
nü: Resim ve heykelde çıplak insan betimlemesi.
O
obelisk: Dikili taş.
obje: Nesne.
op-art: Renk, çizgi vb. ögelerle göz yanılsamaları
yaratma amacı güden sanat akımı.
optik: Görsel etki.
oryantalist: Doğu kültürleri üzerine uzman
olan.
otantik: Gerçek olan, gerçeğe veya aslına
dayanan. Orijinal.
oto-portre: Sanatçının kendi yüzünü yorumlaması,
resimlemesi.
Ö
özgün: Yalnız kendine özgü bir nitelik taşıyan,
orijinal.
ölçme: Yapılan araştırmaların sonuçlarının
sembollerle ya da rakamlarla gösterilmesi.
ölçüm: Başarının doğası ve niteliğini konuya
uygun doğru araçlarla çözümlemek ve ortaya
koymak.
ölçümleme: Sanat eğitiminde, kriterlere dayalı
olarak yapılan ve belirlenen puan veya harf
sistemi ile değer biçme veya derecelendirme.
öykü: Ayrıntılarıyla anlatılan olay.
P
panayır: Belli zamanlarda ve genellikle küçük
yerleşim birimlerinde kurulan, sergi niteliğini de
taşıyan büyük pazar.
pasaj: Resimde renklerin birbirlerine olan geçişleri.
papirüs: Eski Mısırlıların bu bitkinin saplarından
yaptıkları kâğıt.
pentür: Boya resim sanatı.
performans: Başarım.
perspektif: Varlıkları, resmin iki boyutlu
ortamında, üç boyut hissi (derinlik) vermek için,
belli kurallara bağlı kalarak çizme, gösterme.
peyzaj: Doğadan yapılan manzara resimleri.
Bir yerin doğal görünüşü.
piramit: Eski Mısır’da anıtsal mezar yapısı.
piramidal kompozisyon: Bir resimde yer
alan betileri bir eşkenar üçgenin sınırları içine
yerleşecek biçimde resmeden kompozisyon.
primitif sanat: İlkel sanat. M.S. 1500 yılından
önce yaşamış ressamların çoğunlukla arkaik
tarzda yapılmış resimlerine verilen ad. Sanatta,
kendini eğitmiş veya resimlerinde sade bir üslup
kullanan sanatçıların çalışmaları.
plastik sanatlar: Resim, heykel ve mimarlık
sanatları.
portre: Resim sanatında genel olarak bir insan
fi gürünün sadece omuzlardan itibaren yüzünün
konu aldığı resimler.
profi l: Yandan görünüş. İnsanın yüzünün yandan
görünüşü. Bir kişi veya eşya için ayırt edici
özelliklerin bütünü.
proje: Uzun vadeli öğretim programı ünitelerinden
oluşan, sürece ve sonuca ilişkin öğrencinin
düşüncelerini, algısal ayrımsamalarını, çözümlemelerini
kapsayan, bazen bireysel, bazen de
grup olarak uygulamayı gerektiren çalışma türü.
R
renk: Cisimler tarafından yansılanan ışığın
gözde oluşturduğu duyum.
resim: Yüzey üzerinde oluşturulan her türlü iki
boyutlu kompozisyon.
ritim: Bir kompozisyonda farklı unsurların sıra
ile ve belirli aralıklarla birbirini izlemeleri.
rölyef: Kabartma.
röprodüksiyon: Bir sanat eserinin aslını bozmadan
yapılan taklidi, çoğaltımı.
S
sanat: Bir duygunun, tasarının ve güzelliğin
anlatımında kullanılan yöntemlerin tamamı
veya bu anlatım sonucunda ortaya çıkan üstün
yaratıcılık.
sanatçı: Güzel sanatların herhangi bir dalında
yaratıcılığı olan, eser veren kişi.
sanatkâr: Bir iş ustalıkla yapan.
sanatsal: Sanata ilişkin, sanatla ilgili.
sanat felsefesi: Sanatın niteliğini irdeleyen
düşün dalı.
sanatsal anlatım: Sanat terimleriyle algı, beceri,
düşünce ve duyguların sunumu.
sanat eleştirisi: Bir sanat eserine bütün olarak,
ayrıntıları ile toplumsal bağlam içinde bakma,
tanımlama, çözümleme, yorum ve yargı süreci.
sanat tarihi: Genellikle plastik sanatları konu
alan, sanatın tarihsel evrimini inceleyen akademik
disiplin dalı.
sanatsal düzenleme: Çizgi, biçim, doku, renk,
değer ve mekan gibi görsel sanatlar ögeleriyle
bütünlük, denge, ritim, tekrar, oran, vurgu vb.
görsel sanatlarda temeli oluşturan düzenleme
ilkeleri.
sanat eseri: Yaratıcılık ve ustalık sonucu ortaya
çıkan üstün ve değerli eser.
sefer: Genellikle ülke dışına yapılan askeri
harekat, savaşa gitme, savaş.
sfenks: Mısır sanatında insan başlı, aslan
vücutlu heykellere verilen ad.
siluet: Gölge, karaltı.
simetri: Bir eksene göre iki yanda, aynı mesafede
karşılıklı olarak yer alma.
simge: Sembol.
skolastik: İnanç ve bilgiyi kiliseyle birleştirmeye
çalışan Orta Çağ felsefesi.
slayt: Saydam bir yüzey üzerine alınmış projeksiyonda
kullanılmaya özgü pozitif görüntü,
diyapozitif.
somut: Nesnel olarak varlığı algılanabilen.
soyut: Somut olmayan.
soyutlaştırma: Yüzey ya da hacim sanatlarında
gerçek fi gür, şekil ve kompozisyonların
tanınamayacak derecede yalınlaştırılması.
soyut resim: Doğadaki varlıkların gerçek
görünümlerini amaçlamayan, daha çok çizgi,
renk-leke ilişkileri üzerine kurulan bir anlayışla
gerçekleştirilen yapıtlar.
spontane: Sanatçının, önceden tasarlamadan
kendi içinden geldiği gibi dış etki olmaksızın
gerçekleştirdiği çalışmalar.
stil: Görsel biçimde sunulan düşünce ve
duyguların karakteristik bir tarzı. Üslup.
stilize: Bir şekli, özelliği bozulmadan sadeleştirmek
veya belli bir tarz hâline getirmek,
dekoratif bir görünüm kazandırma.
strüktür: Bir nesneyi ya da yapıyı ayakta tutan
taşıyıcı sistem. İçyapı.
sfumato tekniği: Resim ya da çizimde, renk
ve tonlar arasında yumuşak geçişleri sağlayan
gölgeleme yöntemi. (İlk kez Leonardo da Vinci
tarafından uygulanan bu yöntem, çoğu kez
aydınlık alanlardan karanlık alanlara
geçişlerde kullanılır. Bu tekniğin geliştirilmesiyle
15. yüzyılın keskin dış çizgili biçimleri belli bir
yumuşaklık kazanmıştır.)
süreç: Düşüncenin gerece aktarımı ve sanat
yapma yolu.
süreç dosyası: İçinde planlar, tasarımlar, eskizler,
notlar, işlenen sanat eğitimi ile ilgili bir sorunun
çözülmüş örnekleri, son ürün, süreç ile ilgili
düşünceler ve ürün ile ilgili değerlendirmelerin
bulunduğu dosya.
Ş
şema: Basit çizilmiş simge.
şekil: Biçim. Bir konuyu açıklamaya yarayan
resim veya çizim.
şövale: Resim sehpası.
T
tablo: Tuval, ahşap levha, karton vb. üzerine
yapılmış taşınabilir boyuttaki resim.
tasarım: Dizayn. İşlevi olan objelerin
tasarlanmış, uygulanabilir biçimleri.
taslak: Bir resim ya da heykelin önceden
hazırlanan şekli.
tapınak: İçinde ibadet edilen, tapınılan yapı,
mabet, ibadethâne.
tarz: Bir kimse için özel anlatım biçimi, Güzel
sanatlarda üslup, stil.
tekstür: Resimde doku. Dış yapı.
tema: Resim ve heykelde esas konu, ana fi kir.
tezyinat: Osmanlıcada hem bezeme, hem
de süsleme kavramları karşılığında kullanılan
sözcük.
tıpkıbasım: Sanat değeri taşıyan eserlerin kopya
yöntemiyle çoğaltılması.
ton: Renklerin, boyalı yüzeylerin koyu-açık
görünümü.
topografya: Bir kara parçasının doğal engebe
ve özelliklerini kâğıt üzerinde çizgilerle gösterme
işi.
tors: Bir fi gürün gövde heykeli. Kollar, bacaklar
ve baş dışında kalan insan gövdesinin heykeli.
transparan: Saydam olan.
tuval: Üzerine resim yapılan yüzey.
Ü
üç boyutlu: Boyu, eni, derinliği veya yüksekliği
olan, plastik.
ürün: Sanat adına yapılan bir nesne.
üslup: Bir sanat yapıtının ya da yapıtlar grubunun,
bir devrin, bir bölgenin veya bir ekolün ifade
bakımından özellikleri. Bir sanatçının kendine
özgü biçimlendirme ve tasarım anlayışı.
V
valör: Renk değerleri. Bir tonun göreceli şiddeti
veya bir tona ait kuvvet. Bir tondaki ışık ve
gölgelerin derecesinin getirdiği fark.
vurgu: İzleyicilerin dikkatini çekmede etkin olan
sanatsal faaliyetler içinde bir alan. Bu alanlar
genellikle zıt-kontrast ölçüler, şekiller, renkler
ya da diğer farklı yapılar.
Y
yalın: Karmaşık olmayan, katkısız, sade.
yanılsama: Yanlış algılama ve duyu yanılması.
yaratma: Kişinin eski bilgi ve yaşantılarına
dayanarak yeni nesne ve düşünceler ortaya
koyma. Kişinin bir tür sentez yapma yetisi.
Teknik-malzeme, işlem, öge ve çözümlemeler
kullanarak görsel sanat eserleri üretmek; eşsiz,
karmaşık, ayrıntılı düşüncelerin esnek ve akıcı
üretimi.
yazma: Basım tekniğinin gelişmediği dönemlerde
elle yazılmış kitap.
yontu: Heykel.
yoz: Bozulmuş, aslından uzaklaşmış, güzel olmayan.
yörük: Hayvancılıkla geçinen, genellikle Toroslar
da yaşayan göçebe Türk oymağı.
yüzey: Bir nesneyi uzaydan ayıran dış ve
yaygın bölüm.
Z
ziggurat: Sümerler tarafından basamaklı
piramit biçiminde, yukarı doğru gittikçe daralan
tapınak mimarisi.
ALINTI....
Güzel Sanatlar ve Spor Liseleri
RESİM BÖLÜMÜ
SANAT ESERLERİNİ İNCELEME
12
YAZARLAR
Hasan MİRZA
DEVLET KİTAPLARI
BEŞİNCİ BASKI
2014