Sayac


Fatih Lütfü AYDIN
Hoş Geldiniz

Sanat Sözlüğü

Sanat Tarihi Sözlüğü

 

abaküs: Antik sütun başlıklarının en üstünde bulunan taş levhaya verilen ad.

adak levhası: Sümerlilere ait, üzerinde kabartma şeklinde çeşitli tasvirlerin ve yazıların bulunduğu,

genellikle kahramanlıkların anlatıldığı tabletler.

aditum: Romalıların mabedlerinde bulunan içinde tanrı heykelinin veya değerli eşyasının bulunduğu

kutsal oda.

 

agora: 1. Eski Yunanlılarda kent devletiyle ilgili sorunların konuşulduğu, çevresi revaklı meydan.

2. Pazar yeri.

 

ahşap: Ağaç malzemeden yapılmış her türlü ürün.

 

akademi : 1. Güzel sanatlar öğretimi yapan okullarla kimi bilim kurumlarına ya da yüksek okullara

verilen ad. (Eski Atina’da Platon’un öğrencilerine ders verdiği ağaçlıklı yer.) 2. Çıplak modelden

yapılmış resim.

 

akantüs yaprağı: Eski Yunan ve Roma tapınaklarında kullanılan Korint üslubu sütun başlıklarında

görülen yaban enginarı ya da kenger yaprağı.

 

akropol: Antik kentlerde yöneticilerin oturduğu, yüksekte bulunan yerleşim alanı.

 

alegori: Bir düşünce, soyut bir kavram ya da sanat dışı herhangi bir gerçekliğin figüratif bir simge

hâlinde betimlenmesi.

 

alınlık: Antik yapıların cephelerinde bulunan çatı ile korniş arasında ki üçgen biçimindeki bölüme

verilen ad.

 

altar: Eski Roma'da arena olarak adlandırılan büyük bir düzlükle çevresinde daire ya da elips

biçiminde yükselen tribünlerden oluşan yapı.

 

amfitiyatro: Çember ya da oval biçimde kademeli oturma yerleri olan gösteri alanı.

 

anıt: Herhangi bir olay, kişi veya topluluğun anısı için yapılan heykel veya yapı (abide).

 

anıt-mezar: Görkemli, anıtsal mezar.

 

antik: İlk Çağdaki büyük uygarlıkların, özellikle eski Yunan ve Roma’nın klasik yapıtlarına verilen

genel ad. (Mısır ya da Mezopotamya antik yapıtları söz konusu ise Mısır antiki ya da Mezopotamya

antiki deyimleri kullanılır.)

 

Apollon: Yunan mitolojisinde ışık ve us Tanrısı.

 

apsis: Tapınak, kilise ve bazilikalarda girişin karşısında yer alan yarım daire planlı girinti.

 

arena: Latincede granit kumu anlamına gelen amfitiyatroların ortasına kum dökülmüş, gladyatörlerin

dövüştüğü alan.

 

arkaik: Bir sanat üslubunun olgunluk döneminden önce geçirdiği aşama evresine verilen ad.

 

arkeoloji: Kazı bilim (Yunanca arkheos (eski) ve logos (bilim) kelimelerinin birleştirilmesiyle türetilmiş

bir kelimedir ve "eskinin bilimi" anlamını taşır.).

 

arkosolyum: Katakomplarda ölülerin içine dikine yerleştirildiği duvar oyuğu.

 

Artemis: Roma'daki adı Diana, Zeus ile Leto’nun kızı. (Phoebe olarak da bilinir.) Apollon’un ikiz

kız kardeşi, vahşi doğa tanrıçası.

 

aşık: Çatı örtüsünü taşıyan yatay kiriş.

 

Athena: Zeus'un bilgelik ve us tanrıçası Metis'ten doğan kızı. (Efsaneye göre Metis hamile kalınca,

Gaia Zeus'u uyarmış ve Zeus da Metis'i yutmuş, Athena silahlarıyla birlikte Zeus'un başından

çıkmıştır. Bu nedenle Zeus'un kişileşmiş aklı olarak da kabul edilir.)

 

atrium: Eski Roma evlerinde etrafı odalarla çevrili, üstü açık, ortasında havuz bulunan avlu.

 

ayak: Kemer ve kubbe ağırlığının üzerine bindirildiği sütun ya da köşeli dayanaklar. Taş, ağaç

veya tuğladan yapılmış taşıyıcı ayak.

 

B

 

baba: Yapılarda dikine konulan ağaçtan destek.

 

barok: 1600-1750 yılları arasındaki Avrupa sanat üslubu.

 

basamaklı tiyatro: Seyir yerinin basamak basamak yükseldiği tiyatro.

 

Bauhaus: Almanya’da 1919-1933 yılları arasında mimarlığın yanısıra diğer sanat dallarının da

eğitiminin verildiği sanat ve tasarım okulu.

 

bazilika: 1. Ortada bir ana nef ve her iki yanında birer neften oluşan dikdörtgen biçimli yapı. Ortadaki

büyük nef, yarım daire apsisle sonlanır. 2. Roma’da adalet ve ticaret işleri için kullanılan mekân.

2. Bir orta salon ve ondan daha alçak yan salonlardan oluşan Bizans kilisesi.

 

beşik kemer: Yarım çember biçimi kemer.

 

beşik tonoz: Kesiti yarım silindir biçimindeki tonoz.

 

bingi: Yapılarda kemerler üzerine oturtulmuş kubbenin kemerlerle arasını kapatan üçgen biçimli

kubbe parçalarından her biri.

 

bordür: Mimaride, kapı ve pencerelerde, pano, halı vb. eşyaların etrafını kuşatan çerçeve şeklinde,

süslü ya da çıkıntılı, dar ve uzun parçalar. Kenarlık, pervaz.

 

C-Ç

 

cella (sella): Tapınaklarda penceresiz ve ışığı kapıdan alan, tanrı heykelinin bulunduğu kutsal bölüm.

 

cephe: Yapının dış yüzeyine verilen ad.

 

çapraz sahın: Kiliselerde orta ve yan sahınları koronun önünde dikey olarak kesen nef.

 

çatı örtüsü: Çatının akmasına engel olan kiremit, oluklu sac vb. kaplama gereçleri.

 

çıkma desteği: Çıkmaların altında, çıkma ağırlığını yapı ana duvarına aktaran destek.

 

çıkma kule: Kalelerde dış ana duvarlardan bindirmeyle dışarı doğru taşan küçük kule.

 

D

 

dayanma ayağı: Yüksek yapılarda ana duvarlara binen yapı ağırlığını karşılamak üzere en çok yük

binen yere, duvara dik olarak örülen dayanma duvarı.

 

dekorasyon: Bir bina içi veya dışının sanat eseri, eşya ya da mobilyalarla süslenerek düzenlenmesi

işi.

 

dışa vurumculuk: Doğacılık, akademicilik ve izlenimcilik akımlarına tepki olarak resim, heykel ve

oyma baskı sanatlarında ortaya çıkmış bir anlayış. Dışa vurumculuk, doğanın anlatımı değil insanın

içinin yansımasıdır (Bu sanat anlayışında sanatçı, kendi ruhsal durumunun anlatımını doğayla ilgili

olmayan parlak renklerle anlatır.).

 

dikilitaş: Önemli bir olayın ya da bir utkunun anısı için dikilmiş tek parça yüksek taş.

 

dolmen: Tarih öncesine ait, mezar olarak kullanıldığı anlaşılan, kabaca yontulmuş iki dikey taş

üzerine yatay olarak yerleştirilmiş bir taştan oluşan yapı.

 

Dor düzeni: Yunan mimarlığında bir tapınak üslubu.

 

 

 

E

 

egzotik: Yabancı ülkeler ve oradaki yaşamla ilgili.

 

ekol: Belli bir dönemde görülen ortak özellikteki sanat üslubuna verilen ad.

 

estetik: Güzelliği, güzelliğin insan usu ve duyuları üzerindeki etkilerini konu olarak ele alan felsefe

dalı.

 

eksen: Resimde ve mimari eserlerde doğrultuları belirleyen varsayımsal çizgi.

 

F

 

fibula: Friglerin giysilerinde çok amaçlı olarak kullandığı özel tasarımlı çengelli iğne.

 

figür: Resim ve heykel sanatlarında betimlenmiş gerçek ya da hayal ürünü her türlü varlık veya

nesne.

 

form: Biçim.

 

forum: Eski Romalıların pazar yerine verdikleri ad.

 

fosil: Yer altında kaldığı uzun süre içerisinde zamanla taşlaşmış hayvan ve bitki kalıntıları.

 

fresk: Taze kireç sıva üzerine toprak boyalarla yapılan duvar resmi.

 

friz: Mimari yapıların çatılarının alt kısmında arşitrav ile korniş arasında kalan genellikle süslü bölüme

verilen ad.

 

frontal duruş: Heykel sanatında Antik Dönemde ve Mısır’da insan vücudunun cepheden verilmesi.

 

fuaye: Mimari yapılarda giriş veya dinlenme holü.

 

 

G

 

 

gelenekçi sanat : Geleneksel görüş ve tekniklere bağlı sanat.

 

gerçekçilik: Doğayı göründüğü gibi değil, olduğu gibi vermeyi amaç edinen ve üsluplaştırmaktan

kaçınan sanat anlayışı.

 

gerçeküstücülük (sürrealizm): Doğanın mantıksal görüntüsünü değil insanın bilinçaltında ve rüyalarındaki

dünyasını göstermek isteyen sanat akımı.

 

gamalı haç: Kolları birbirine eşit artı işaretinin uçlarına, dik olarak getirilen eşit çizgilere yapılan

haç biçimi.

 

Gotik sanat: Roman üslubundan sonra gelen Orta Çağ mimarlık üslubu. 2. Almanların kullandığı

 

bir yazı tarzı.

 

gök tanrısı: Hititlerin hava tanrısı. (Eski Türklerin de taptıkları bir tanrı.)

 

gömme sütun : Antik Çağdan 19. yüzyılın sonuna kadar Avrupa mimarisinde yarısı duvara gömülmüş

gibi duran, taşıyıcı görevi olmayan, süs ögesi olarak konmuş yarım sütun.

 

gravür: Çeşitli kazıma teknikleri kullanarak ahşap veya metal levhalarla yapılan baskı.

 

güneş kursu: Hititlerde kutsal törenlerde kullanılan semboller.

 

güzel sanatlar: Mimari,resim, heykel, müzik ve edebiyata verilen genel ad.

 

gymnasium: Antik Yunan ve Roma mimarisinde spor etkinliklerinde bulunulan ve içinde eğitim

de verilen yapılar.

 

 

H

 

haç tonoz: Birbirini haç biçiminde kesen iki tonozun yapısındaki tavan örtüsü.

 

haç tonoz kaburgası: Kilit taşında haç biçimi kesişen ve haç tonozun ağırlığını ayaklara ileten

iki kemer.

 

havari: Hristiyanlıkta dini yaymakla görevlendirilmiş on iki yardımcıdan biri.

 

Hellenistik sanat: Büyük İskender'in Ön Asya'yı ele geçirmesinden Romalıların Ortadoğu’da

egemen oluşuna dek yapılan sanat.

 

heykel: Taş, bronz, alçı, ağaç, kil vb. maddelerle bir şeyi betimleme sanatından çıkan üç boyutlu

eser, yontu.

 

hiyeroglif: Mısırlıların kullandıkları bir resim yazı çeşidi.

 

höyük: Eski uygarlıklara ait, tarih boyunca çeşitli nedenlerle yapılan yerleşme bölgelerinde yıkıntıların

üst üste birikmesi sonucunda oluşan ve çoğu kez içinde yapılara ait kalıntıların bulunduğu

küçük tepelere verilen ad.

 

I-İ

 

iç mimari: Yapılardaki iç mekân tasarımını ele alan mimari dalı.

 

idol: İlkel kavimlerde tapınılan taştan veya fil dişinden yapılmış küçük heykellere verilen ad.

 

ikon: Ortodokslar’da İsa, Meryem ya da ermişlerin tahta üzerine mumlu ve yumurtalı boyalarla

yapılmış resimlerine verilen ad.

 

İkonoklazma: Bizans tarihinde 8. yy.da her tür tasvirin ve ikonların yasaklandığı, kırıldığı, çatışmalarla

geçen, resimlerde sadece bitkisel ve geometrik motifli ögelere yer verildiği, akım hâline

gelen dönem.

 

ilkel sanat: İlkellerin, güzel duyusal amaçtan çok dinsel ve toplumsal amaca yönelik, görevsel

nitelikteki sanatı.

 

İyon düzeni: Yunan tapınak mimarlığında kullanılmış bir sütun düzeni ve mimarlık üslubu. Sütun

başlıklarında sarmallı süs ögeleri, sütun altlarında ise Dor düzeninden ayrı olarak altlıklar bulunur.

Sütun gövdesi yukarıdan aşağıya yivlidir. Bu düzende ayna ve üçüz yivler yoktur. Sütunlar Dor

düzenindekinden daha yüksek ve incedir.

 

izlenimcilik (empresyonizm): 1865'te Fransa'da ortaya çıkan bir sanat akımı. İzlenimcilik akımına

göre doğa, algılanan ve resmedilen biçimiyle belirli bir alandaki ışık ve aydınlık etkisinden

oluşur.

 

 

kabartma: Kil, alçı, taş vb. işlenebilir gereçleri alçaklı yüksekli yüzeyler hâlinde biçimlendirerek

yapılmış eser.

 

karın: Sütunların ortasındaki hafif şişkin bölüm.

 

karyatid: Yunan klasik mimarisinde tapınak çatısını taşıyan uzun giysili kadın heykeli biçimindeki

sütun. Bunun erkek heykeli şeklinde olanlarına “atlant” denir.

 

katakomp: İlk Hristiyanların yer altına yaptıkları mezarlara verilen ad.

 

kemer: İki sütun ya da ayağı birbirine üstten yarım çember, basık eğri, yonca yaprağı gibi biçimlerde

bağlayan ve üzerine gelen duvar ağırlıklarını iki yanındaki ayaklara bindiren karnı dar tonoz

bağlantı.

 

kemer gözü: Kemerin ve ayaklarının arasındaki boşluk.

 

keramik: Hammaddesi kil olan, şekillendirilmiş ve fırınlanmış her türlü eşyanın genel adı.

 

kerpiç: Samanla karıştırılmış çamurun kalıplara dökülerek güneşte kurutularak yapılan inşaat.

 

kilise: Hristiyanların ibadetleri için yaptıkları binalara verilen ad.

 

kilit taşı: Bir kemer yada tonoz eğrisinin en üst noktasına konan ve taşları tutan kemer kiliti.

 

kiriş: Döşemelerde veya tavanı taşıyan yatay olarak yerleştirilen inşaat elemanı.

 

kitabe: Yazıt.

 

klasik: 1. Ülküsel bir güzellik düşüncesinden kalkan, ölçü ve düzene dayanan üslup. Arkaik ve

barok üslûplar arasındaki aşama. 2. Her zaman için beğenilen, örnek olacak yetkinlikte yapıt.

 

kolaj: Kâğıt vb. gereçlerle yapıştırarak yapılan resim.

 

kore: Yunan sanatının arkaik döneminde yapılmış, giyimli genç kız heykeline verilen addır.

 

Korint düzeni: Yunan mimarisinde akantüs yapraklarıyla kompoze edilmiş bir sütun ve sütun başlığı

üslubu.

 

konsol: Ana yapıda dışarıya taşan kısımları destekleyen taştan destek.

 

korniş: Yapı cephelerinde veya çatı hizasında, pencere ve kapı üstlerindeki çıkıntılı silmeler.

 

kör duvar: Yapılarda kapı ve penceresi olmayan işlevsiz duvar.

 

kubbe: Yarım küre biçiminde taştan çatı örtüsü.

 

kült: Tapınma, dini inanca yönelik materyal.

 

L

 

labirent: 1. İçinden çıkılamayacak kadar karışık koridorlu yapı. 2. Geometrik biçimlerle yapılmış,

yollu, karışık süs.

 

lahit: Ölülerin konulduğu taştan mezar sandukası.

 

M

 

mabet: Tapınak.

 

Madonna: Hristiyan ikonografisinde Meryem’i kucağında ‘‘Çocuk İsa” ile betimleyen resimlere verilen

genel ad.

 

manastır: Hristiyan din adamlarının tapınma amacıyla kent hayatından uzakta, kırlık ve dağlık

yerlerde yaptıkları dinsel yapı.

 

manifesto: Ortak eğilime sahip bir sanatçı grubunun düşünce ve yönelimlerini kamuya duyurmak

amacıyla yayınladığı bildiri.

 

mask: Kalıbı alınarak sadece başın yüz kısmını tasvir eden heykel.

 

mastaba: Eski Mısır mimarisinde kesik piramit biçimli mezar yapısı.

 

mazgal: Kale ya da sur duvarlarında yer alan, dışarıdan gelebilecek saldırılara karşı ok vb. atmak için

yapılmış, içe doğru gittikçe daralan küçük delik, pencere.

 

Medusa: Yunan mitolojisinde gözlerine bakanı taşa çevirdiğine inanılan yılan saçlı, keskin dişli, dişi

tanrı.

 

megaron: Önünde bir giriş bölümü, içinde yalnız bir odası, odanın ortasında da ocak bulunan taştan

Yunan konutu. Bütün Yunan mimarlığına örnek olan ev biçimi.

 

menhir: Tarih öncesi dönemde Asya ve Avrupa’nın kuzey ülkelerinde bulunan, herhangi bir kişinin ya

da olayın anısına dikilen yontulmamış yüksek taşlar.

 

mitoloji: Herhangi bir ulusa ait efsanelerin bütününe verilen ad.

 

motif: Bezeme ve süslemelerde kullanılan parçalardan her birine verilen ad.

 

mozaik: Taban, duvar ya da kubbelere sıvanan harç üzerine kare prizma biçiminde renkli taş parçalarının

yan yana sokulmasıyla yapılan resim tekniği.

 

narteks: Kiliselerde ana mekâna girişten önceki bölüm.

 

natürmort: Hareketsiz ve ölü doğa varlıklarını konu edinen resim.

 

nef: Kiliselerde birbirinden sütunlarla ayrılan uzunlamasına oluşan mekân.

 

neoklasisizm (yeni klasikçilik): Klasik üsluba olan hayranlık yüzünden o nitelikte yapıt vermeyi

amaç edinen görüş. Avrupa’da 1770-1830 yılları arası Antik Çağ sanatına özenen resim, heykel ve

mimarlık anlayışı. Yunan-Roma örneklerinden alınmış düz çizgili, anıtsal, huzur verici ögelerin birbirlerine

ölçü ve sayı bakımından yasalı bir disiplin içinde bağlılığı, çıkıntılı kabartmalardan kaçınma bu

sanat üslubunun özellikleridir.

 

nimfeum: Romalılarda, su ve orman perileri için yapılmış, ön yüzünde sütunlu bir gezi yeri bulunan

kutsal çeşme.

 

niş: Üstü kemerle sonuçlanan duvar hücresi.

 

nizam: Mimarideki belli formlar ve oranlar sisteminin meydana getirdiği bütüne verilen ad.

 

non figüratif: Figürsüz, soyut resim.

 

O

 

obelisk: Yüksek taş bloklara verilen ad. Dikdörtgen prizma şeklinde ki yukarıya doğru yükseldikçe

incelen, üzeri hiyeroglif yazıları ile süslü taş.

 

odeon: Eski Yunan'da, içinde konser verilen basamaklı tiyatro.

 

oran: Resim, heykel ve mimarlık sanatlarında, parçaların etki yönünden birbirlerini değerlendiren büyüklükleri.

 

orkestra: Antik tiyatrolarda sahne önündeki yarım daire şeklindeki alan.

 

orta sahın: Cami ve kiliselerde mihraba doğru uzanan, birbirlerinden sütun ya da ayaklarla ayrılmış

bölümlerin ortada olanı.

 

orthostat: Hitit mimarisinde yapıların alt kısmında yer alan dikey duran üzerinde kabartmalar bulunan

blok taş.

 

P

 

papirüs: Eski Mısırlıların üzerine yazı yazdıkları kâğıt.

 

Parthenon: Klasik Yunan mimarisinde Parthenon adına yapılmış Akropol’deki bir tapınak.

payanda: 1. Bir duvarı tutmak, yıkılmasını önlemek için yanlamasına dayatılan destek. 2. Bir babanın

ya da direğin üzerine konan kiriş ya da aşığı alt yanlardan beslemek için direkten ya da babadan, aşık

ya da kirişe verevlemesine konulan destek.

 

paye: Yapılarda kullanılan taşıyıcı destek.

 

piramidal: Resimde yer alan figür, şekil ve tasvirlerin bir eşkenar üçgenin sınırları içinde yerleşik biçimde

düzenlenmiş olması.

 

piramit: Eski Mısır’daki anıtsal mezar yapıları.

 

pop art: Endüstri toplumunun günlük tüketim eşyalarını kitlesel iletişim çağının teknikleriyle betimleyen

sanat akımı.

 

portal: Mimaride binaların büyük ana giriş kapısı. Taç kapı.

 

portre: İnsan başını konu edinen resim veya heykel.

 

potern: Eski Anadolu uygarlıklarında kalelerin giriş ve çıkışları için yapılan üçgen şeklindeki tünel.

 

primitif: İlkel sanat.

 

puantilizm (noktacılık): bakınız yeni izlenimcilik.

 

realizm (gerçekçilik): Dünyayı olduğu gibi betimlemeyi savunan sanat akımı.

 

rekonstrüksiyon: Bir sanat yapıtının ve özellikle bir yapının elde kalan az sayıda kalıntısı ve başka

belgeler yardımıyla eski biçiminin belirlenerek yeniden yapım işlemine verilen ad.

 

restorasyon: Tarihsel belge niteliğindeki bir sanat eserinin gelecek kuşaklara aktarılabilmesi için harap

olmuş kısımlarının aslına uygun olarak onarılması.

 

revak: Ön yüzü kemerli, arkası ana yapıyla birleşik, üstü tonoz, kubbe ya da damla örtülü uzun

mekân.

 

riton: Tarih öncesi çağlara ait, topraktan yapılmış değişik biçim ve formlardaki törensel içki kabı.

 

rokoko: Fransa’da 18. yy.da baroktan sonra ortaya çıkan bol kavisli, gösterişli bir süsleme üslubu.

 

romantik akım: Hayal ve aşırı duyguya önem veren sanat akımı.

 

rölyef: Kabartma

 

 

S-Ş

 

sahanlık: Merdivenlerin dönemeç yerlerinde ve bitimlerinde bulunan genişçe bölümlere verilen ad.

Aynı anlamda sahınlık terimi de kullanılır.

 

sahın: Camilerde ve bazilika biçimli kiliselerde mihraba ya da apsise doğru uzanan ve genellikle

birbirinden kemerli sütun ve ayaklarla ayrılmış bölümlerden her biri.

 

sfenks: Eski Mısırlıların mezarlarını beklediklerine inandıkları insan başlı, aslan vücutlu heykel.

 

Skolastik felsefe: Latince sözcük anlamı “okul felsefesi” demektir. Genel olarak Orta Çağda hâkim

olan Yunan felsefesinin kavramsal araçlarından yararlanılarak oluşturulmuş tanrı merkezli düşünce

sistemi.

 

soyut sanat: Doğa görüntülerine ve doğayla ilgili tasarımlara başvurmadan, çizgi, renk, düzlem

ögelerini ya da oylumsal biçimleri müzikteki seslerin düzenlenişi gibi birleştirerek yaratmayı

amaçlayan sanat akımı.

 

sunak: 1. Tapınaklarda bulunan kurban taşı. 2. Tapınaklarda, başına geçilip dinsel tören yapılan

taş masa.

 

sundurma: Güneş ya da yağmurdan korunmak için dış kapı üstüne konulan tek eğimli dam.

 

sütun: Ayak olarak taşıyıcı görevi olan, genellikle yuvarlak gövdeli taş direk.

 

şapel: Tek mekânı bulunan küçük kilise.

 

 

 

 

T

 

tablet: Üzeri resimli veya yazılı pişmiş topraktan yapılmış levha.

 

tapınak: Tanrıya topluca tapınmak için kurulmuş yapı.

 

tasvir: Betimleme.

 

tonoz: Bir kemer gözünün aralıksız olarak devam etmesiyle meydana gelen örtü biçimi.

 

transept: Kilisede esas nefi dik olarak kesen plana bir haç biçimi veren nef.

 

tromp: Kare mekânlı plan üzerine kubbenin oturmasını sağlayan geçiş ögesi.

 

tüf: İşlemesi kolay bir volkanik taş türü.

 

tümülüs: Yığma toprak tepeden oluşan, içerisinde mezar odası bulunan tepe mezar.

 

U-Ü

 

uyum: Bir eserdeki parçaların birbirlerine olan ahenk ve tümüyle uygunluğu.

 

üslup: Bir sanatçıya ya da bir çağa özgü teknik, renk, kompozisyon ya da biçimlendirme yolu.

 

V

 

vaftizhane: Vaftiz töreni yapılan merkezî planlı küçük kilise.

 

vitray: Renkli camları, bir kompozisyon oluşturacak biçimde kurşun şeritlerle bir araya getirerek

pencereye yerleştirme teknik.

 

volüt: İyon sütun başlığındaki kıvrımlı sarmal motif.

 

Y-z

 

yekpare: Bir parçadan oluşan, tek parça, bütün

 

yeni izlenimcilik (puantilizm, noktacılık): İzlenimcilerin içgüdüsel olarak yaptığı güneş ışığının

parçalanmasını bilimsel yöntemli biçimde uygulayan, İzlenimcilerin bozdukları yapısal kuruluşa yeniden

önem veren, saf renkleri nokta nokta sürüp renk karışımını seyircinin gözünde oluşturmayı

amaçlayan resim akımı.

 

yontu: Taş, mermer vb. malzemelerden şekil verilerek yapılmış heykel sanatı ürünü.

 

yiv: Bir yüzey üzerine oyulan ince oluk gibi yol.

 

zafer takı: Şehirlerin girişlerinde yollar üzerine veya meydanlara inşa edilen gösterişli yapı.

 

zanaatkar: Kişilerin ihtiyaçlarını karşılamak amacıyla el işçiliği, beceri, ustalık ve tecrübe gerektiren

her türden üretim işini yapan kişilere verilen ad.

 

ziggurat: Sümerlerin dört köşe planlı, dıştan dolaşan bir rampayla kuşatılmış, katlar hâlinde yükselen

tapınaklarına verilen ad.

 

 

 

 

ALINTI....

 

GÜZEL SANATLAR VE SPOR LİSELERİ

SANAT TARİHİ

12. SINIF

DERS KİTABI

YAZARLAR

İsmail Şamil YAMAN

Serpil SUNGUR

Ceyhan ÖZER

DEVLET KİTAPLARI

……………………., 2014

ALTINCI BASKI








 

Sanat Eserlerini İnceleme Sözlüğü

 

 

A

 

afi ş: Bir şeyi duyurmak, tanıtmak için hazırlanan

çoğu resimli duvar ilanı.

 

akım: Sanatta, siyasette veya düşünce

hayatında ortaya çıkan yeni bir görüş, yöntem,

hareket, cereyan, tarz.

 

albüm: Herhangi bir konuyla ilgili kısa

açıklamalar verilerek resimler basılmış olan kitap.

 

alegori: Bir kavram ya da düşüncenin fi güratif

semboller hâline getirilmesi.

 

algılamak: Bir olayı veya bir nesnenin varlığını

duyum yoluyla yalın bir biçimde bilinç alanına

 

almak, idrak etmek.

 

akademik: Bilimsel niteliği olan.

 

analiz: Bir bütünü ögelerine ayırma işi, çözümleme,

tahlil etme.

 

anlatım: Düşünceleri, duyguları ve anlamları

görsel sanatların iletişimsel olanakları yolu ile

açığa çıkarma işlemi.

 

anıt: Önemli bir olayın veya büyük bir kişinin

gelecek kuşaklarca tarih boyunca anılması için

yapılan, göze çarpacak büyüklükte, sembol

niteliğinde yapı, abide.

 

anatomi: Beden yapısı, gövde yapısı.

 

antik: İlk Çağdaki uygarlıklarla, özellikle eski

Yunan ve Roma uygarlıklarıyla ilgili olan.

 

arkeoloji: Tarih öncesi ve eski çağlardan kalma

eserleri tarih ve sanat bakımından inceleyen

bilim, kazı bilimi.

 

armoni: Uyum, ahenk. Bütünü meydana getiren

ilgili öğelerin/parçaların kendi aralarındaki

iletişimi.

 

arkaik: Güzel sanatlarda klasik çağ öncesinden

kalan.

 

B

 

belgesel: Belge niteliği taşıyan, dokümanter.

 

betimleme: Tasarlama, bir şeyi sözle veya

yazıyla anlatma, göz önünde canlandırma, tasvir.

 

beyin fırtınası: Yeni fi kirler oluşturmak üzere,

düşüncelere engel koymaksızın, önceden

belirlenmiş kurallar dahilinde yapılan fi kir yaratma

yöntemi.

 

bezeme: Herhangi bir yüzeyi motifl e süsleme,

tezyin, süs.

 

biçim: Sanat ve edebiyat eserlerinde dış

görünüş, form.

 

biyografi : Öz geçmiş.

 

bizon: Amerika’da yaşayan bir cins hörgüçlü

yaban öküzü.

 

büst: Heykelcilikte başı, göğsü, bazen de

omuzları içine alan sanat ürünü.

 

C

 

cülus: Hükümdarlık tahtına çıkma, tahta oturma.

 

Ç

 

çintemani: Özellikle kumaşlara ve çinilere

uygulanmış, ikisi altta biri üstte iç içe geçmiş halkalar

ve şimşeği ifade eden iki yatık kıvılcımdan

meydana gelen süsleme motifi .

 

çözümleme: Bir şeyi soyutlama veya parçalara

ayırma süreci.

 

D

 

dadacılık: Savaşa ve toplumsal düzensizliğe

karşı başkaldırmadan doğan bir sanat akımı,

dadaizm.

 

deformasyon: Biçimi bozulma, biçimsizleşme.

değerlendirme: Değerlendirmek işi, kıymetlendirme.

 

dekoratif: Dekor olarak kullanılan, süslemeye

yarayan, süsleyici, tezyini.

 

denge: Bir sanat eserini oluşturan ögelerin,

bütün içinde kompozisyon düzenini bozmayacak

biçimde dağılışı.

 

devinim: Hareket.

 

detay: Ayrıntı.

 

diyagonal: Köşegen.

 

divan: Yüksek düzeydeki devlet adamlarının

kurduğu büyük meclis.

 

E

 

ekol: Aynı üslup kapsamında değerlendirildikleri

hâlde, bir bölgeye, kente ya da topluluğa özgü

bazı ayırıcı özellikler gösteren, benzer eğilimde

çalışan sanatçı grubu.

 

engizisyon: Orta Çağ da, Katoliklerde katı din

inançlarına karşı gelenleri cezalandırmak için

kurulan kilise mahkemelerinin adı.

 

enteriyör: Resim sanatında ev içinin resmedilmesi.

 

eser: Emek sonucu ortaya konan ürün, yapıt.

 

estetik: Sanatsal yaratının genel yasalarıyla

sanatta ve hayatta güzelliğin kuramsal bilimi,

güzel duyu.

 

F

 

felsefe: Bir bilimin veya bilgi alanının temelini

oluşturan ilkeler bütünü, dünya görüşü, bir konuda

soyut düşünüş.

 

fi gür: Resim ve heykel sanatlarında varlıkların

biçimi.

 

fi güratif sanat: Resim ve heykel sanatlarında,

yalnızca gerçek varlık ve nesnelere gönderme

yapan betileri kullanan sanat anlayışı. Soyut ya

da nonfi güratif sanata karşıt bir yönelimdir.

 

fi ravun: Eski Mısır hükümdarlarına verilen unvan.

 

fon: Resim, fotoğraf veya çeşitli plastik

ögelerden oluşan dekor, görüntü.

 

form: Bir nesnenin şekli, biçim.

 

fresk: Yaş sıva üzerine suda çözülmüş boya

pigmentleri kullanarak yapılan duvar resim

tekniği.

 

frontal duruş: Eski Mısır ve Arkaik Yunan

heykellerinde, ağırlığın iki ayağa eşit olarak

yüklendiği ve fi gürün cepheden ele alındığı

heykel tipi.

 

G

 

galeri: Sanat eserlerinin sergilendiği mekân.

 

geometri: Nokta, çizgi, açı, yüzey ve cisimlerin

birbirleriyle ilişkilerini, ölçümlerini, özelliklerini

inceleyen matematik dalı.

 

görsel sanatlar: Ressamlık, oymacılık, heykelcilik,

mimarlık vb. sanatlar, plastik sanatlar.

 

görsel yaklaşım: Nesneleri doğru olarak

görmeyi hedefl eyen sanatsal yaklaşım.

 

gravür: Ağaç, taş veya metal bir levhanın

oyularak işlenmesi ve bunun bir yüzeye

basılması tekniği.

 

güzel: Göze ve kulağa hoş gelen, hayranlık

uyandıran, çirkin karşıtı.

 

H

 

hacim: Bir cismin uzayda doldurduğu boşluk,

oylum.

 

harem: Saray ve konaklarda kadınlara ayrılan

bölüm.

 

havari: Hz. İsa’nın öğüt ve inançlarını yayma

işiyle görevlendirdiği on iki yardımcısından her

biri.

 

heykel: Taş, tunç, bakır, kil, alçı vb. maddelerden

yontularak, kalıba dökülerek veya

yoğrulup pişirilerek biçimlendirilen eser, yontu.

 

hiyeroglif: Resim yazı.

 

hümanist: İnsancıl.

 

I

 

ışık-gölge: Varlıklar üzerindeki aydınlık,

karanlık ve yarım aydınlık etkileri düzenleyen

resim tekniği.

 

İ

 

içerik: Sözlü veya yazılı anlatımda verilmek istenen

öz, düşünce, duygu ve imgelerin bütünü.

 

idol: Çok tanrılı dinlerde tapınılacak nesne.

 

ihtilaf: Ayrılık, anlaşmazlık, aykırılık, uyuşmazlık.

 

ikon: Ortodokslarda İsa, Meryem veya

ermişlerin tahta üzerine mumlu ve yumurtalı

boyalarla yapılmış dinî içerikli resimleri.

 

ikonografi : Dinsel içerikli sanat eserlerinde

betimlenen dinsel olay ya da kişiyle ilgili biçimleri

inceleyen disiplin alanı.

 

ilham: Esin. Bir sanatçının aldığı izlenimlerle

zihninde oluşan görüş ve duyuş.

 

ilkel: İlk durumunda kalmış olan, gelişmesinin

başında bulunan, primitif.

 

illüstrasyon: Tanıtım amacıyla yapılan resim

veya grafi k. Resim tekniği kullanılarak yapılan

görsel tasvir. Resimleme.

 

illüzyon: Yanılsama.

 

imge: Hayal. İnsan bilincine duyumlar yoluyla

gelen nesnelerin yansıması. Duyularla alınan

bir uyaran söz konusu olmaksızın bilinçte (şuur)

beliren nesne ve olaylar.

 

inkılap: Toplum düzenini ve yapısını daha iyi

duruma getirmek için yapılan köklü değişiklik,

iyileştirme, devrim, reform.

 

irdelemek: Bir konunun incelenmesi ve

eleştirilmesi gereken bütün yönlerini birer birer

incelemek, araştırmak ve tetkik etme.

 

janr resmi: Günlük yaşantıyı ve ev yaşantısını

betimleyen çalışma.

 

K

 

kabartma: Rölyef. Bir biçimin veya bir süslemenin

düz yüzey üzerindeki çıkıntısı. Kil, alçı,

taş vb. işlenebilir gereçleri girintili çıkıntılı yüzeyler

durumunda biçimlendirerek yapılan eser.

 

kaligrafi : Güzel yazı sanatı.

 

karnaval: Hıristiyanların belli dönemlerde renkli,

komik ve şaşırtıcı kılıklara girerek yaptıkları

şenlik ve eğlence dönemi.

 

kavram: Bir nesnenin veya düşüncenin zihindeki

soyut ve genel tasarımı, mefhum, fehva,

konsept, nosyon.

 

kavramsal sanat: Kavram veya düşüncenin

yaratımında, oluşumunda kullanılan malzeme

ve teknikten daha önemli olduğu bir sanatsal

etkinlik.

 

klasik: Üzerinde çok zaman geçtiği hâlde

değerini yitirmeyen, türünde örnek olarak görülen

eser veya sanatçı.

 

kolaj: Kesme-yapıştırma tekniği.

 

kolossal düzen: Rönesans mimarisinden başlayarak

görülen ve iki kat boyunca yükselen gömme

sütunlardan oluşan mimari cephe düzeni.

 

konstrüksiyon: Bir yapıda taşıyıcı nitelikte

olan, yapıyı oluşturan ögeler bütünü.

 

kontrast: Bir sanatsal kompozisyonda renk

değerleri ya da diğer nitelikler açısından ögeler

arasındaki karşıtlık.

 

kontur: Resimde nesneyi belirgin gösteren

çevre çizgisi.

 

kompozisyon: Ayrı ayrı parçaları bir araya

getirerek bir bütün oluşturma biçimi ve işi. Bir

sanat yapıtında öğelerin düzenlenmesi.

 

kuş bakışı: Yüksek bir yerden aşağıya doğru,

bütün genişliği içine alacak biçimde bakış.

 

kült: Tapma, tapınma. Din. Dini tören, ibadet,

ayin.

 

kültür: Tarihsel, toplumsal gelişme süreci içinde

yaratılan bütün maddi ve manevi değerler ile

bunları yaratmada, sonraki nesillere iletmede

kullanılan, insanın doğal ve toplumsal çevresine

egemenliğinin ölçüsünü gösteren araçların bütünü,

hars, ekin.

 

L

 

leke: Resim sanatında yüzeyin homojen biçimde

renk kullanılarak örtülmüş parçası, iz.

 

lonca: Belli bir iş kolunda usta, kalfa ve çırakları

içine alan dernek.

 

lirik: Coşkun, ilhamla dolu.

 

M

 

malzeme: Gereç.

 

manierizm: Özentili sanat, uyanış çağı ile Barok

arasındaki yapmacıkçılık.

 

mastaba: Eski Mısır mimarisinde kesik piramit

biçimli bir mezar yapısı.

 

mavna: Gemilere ve yakın kıyılara yük taşıyan,

güvertesiz büyük tekne.

 

materyal: Yazılı, sözlü, görüntülü, kaydedilmiş

her türlü belge. Gereç.

 

mekân: Yer, bulunulan yer.

 

mesih: Hz. İsa’ya verilen adlardan biri.

 

minyatür: Çoğunlukla eski el yazma kitaplarda

bulunan küçük, renkli resim sanatı tekniği.

 

mitoloji: Bir ulusa, bir dine, özellikle Yunan, Latin

uygarlığına ait mitlerin, efsanelerin bütünü.

 

modle: Resimde gölgeleri, gölgelemeyi ve ışıklı

noktaları kullanarak biçimlerin gerçek oldukları

ve hacme sahip oldukları yanılsamasını sağlama

tekniği.

 

motif: Yan yana gelerek bir bezeme işini

oluşturan ve kendi başlarına birer birlik olan

ögelerden her biri.

 

mozaik: Mimari yapıların yer, duvar ve kubbelerine,

sıva yaşken küp şeklinde küçük renkli

cam ya da taş parçalarının, bir yüzleri dışarıda

kalacak şekilde, yan yana gömülerek yapılan

resim tekniği.

 

N

 

natürmort: Çiçek, meyve, gibi doğal ve hareketsiz

varlıkları betimleyen resimsel yapıt. Ölü

doğa.

 

nekropol: Toplu mezar. Arkeolojik şehirlerde

mezarlıkların ve toplu mezar yerlerinin

bulunduğu bölgeye verilen isim.

 

nonfi güratif sanat: Resim ve heykelde, gerçek

varlık ve nesnelere gönderme yapan betileri

kullanmayan sanat anlayışı.

 

nü: Resim ve heykelde çıplak insan betimlemesi.

 

O

 

obelisk: Dikili taş.

 

obje: Nesne.

 

op-art: Renk, çizgi vb. ögelerle göz yanılsamaları

yaratma amacı güden sanat akımı.

 

optik: Görsel etki.

 

oryantalist: Doğu kültürleri üzerine uzman

olan.

 

otantik: Gerçek olan, gerçeğe veya aslına

dayanan. Orijinal.

 

oto-portre: Sanatçının kendi yüzünü yorumlaması,

resimlemesi.

 

Ö

 

özgün: Yalnız kendine özgü bir nitelik taşıyan,

orijinal.

 

ölçme: Yapılan araştırmaların sonuçlarının

sembollerle ya da rakamlarla gösterilmesi.

 

ölçüm: Başarının doğası ve niteliğini konuya

uygun doğru araçlarla çözümlemek ve ortaya

koymak.

 

ölçümleme: Sanat eğitiminde, kriterlere dayalı

olarak yapılan ve belirlenen puan veya harf

sistemi ile değer biçme veya derecelendirme.

 

öykü: Ayrıntılarıyla anlatılan olay.

 

P

 

panayır: Belli zamanlarda ve genellikle küçük

yerleşim birimlerinde kurulan, sergi niteliğini de

taşıyan büyük pazar.

 

pasaj: Resimde renklerin birbirlerine olan geçişleri.

papirüs: Eski Mısırlıların bu bitkinin saplarından

yaptıkları kâğıt.

 

pentür: Boya resim sanatı.

 

performans: Başarım.

 

perspektif: Varlıkları, resmin iki boyutlu

ortamında, üç boyut hissi (derinlik) vermek için,

belli kurallara bağlı kalarak çizme, gösterme.

 

peyzaj: Doğadan yapılan manzara resimleri.

Bir yerin doğal görünüşü.

 

piramit: Eski Mısır’da anıtsal mezar yapısı.

piramidal kompozisyon: Bir resimde yer

alan betileri bir eşkenar üçgenin sınırları içine

yerleşecek biçimde resmeden kompozisyon.

 

primitif sanat: İlkel sanat. M.S. 1500 yılından

önce yaşamış ressamların çoğunlukla arkaik

tarzda yapılmış resimlerine verilen ad. Sanatta,

kendini eğitmiş veya resimlerinde sade bir üslup

kullanan sanatçıların çalışmaları.

 

plastik sanatlar: Resim, heykel ve mimarlık

sanatları.

 

portre: Resim sanatında genel olarak bir insan

fi gürünün sadece omuzlardan itibaren yüzünün

konu aldığı resimler.

 

profi l: Yandan görünüş. İnsanın yüzünün yandan

görünüşü. Bir kişi veya eşya için ayırt edici

özelliklerin bütünü.

 

proje: Uzun vadeli öğretim programı ünitelerinden

oluşan, sürece ve sonuca ilişkin öğrencinin

düşüncelerini, algısal ayrımsamalarını, çözümlemelerini

kapsayan, bazen bireysel, bazen de

grup olarak uygulamayı gerektiren çalışma türü.

 

R

 

renk: Cisimler tarafından yansılanan ışığın

gözde oluşturduğu duyum.

 

resim: Yüzey üzerinde oluşturulan her türlü iki

boyutlu kompozisyon.

 

ritim: Bir kompozisyonda farklı unsurların sıra

ile ve belirli aralıklarla birbirini izlemeleri.

 

rölyef: Kabartma.

röprodüksiyon: Bir sanat eserinin aslını bozmadan

yapılan taklidi, çoğaltımı.

 

S

 

sanat: Bir duygunun, tasarının ve güzelliğin

anlatımında kullanılan yöntemlerin tamamı

veya bu anlatım sonucunda ortaya çıkan üstün

yaratıcılık.

 

sanatçı: Güzel sanatların herhangi bir dalında

yaratıcılığı olan, eser veren kişi.

 

sanatkâr: Bir iş ustalıkla yapan.

 

sanatsal: Sanata ilişkin, sanatla ilgili.

 

sanat felsefesi: Sanatın niteliğini irdeleyen

düşün dalı.

 

sanatsal anlatım: Sanat terimleriyle algı, beceri,

düşünce ve duyguların sunumu.

 

sanat eleştirisi: Bir sanat eserine bütün olarak,

ayrıntıları ile toplumsal bağlam içinde bakma,

tanımlama, çözümleme, yorum ve yargı süreci.

sanat tarihi: Genellikle plastik sanatları konu

alan, sanatın tarihsel evrimini inceleyen akademik

disiplin dalı.

 

 

sanatsal düzenleme: Çizgi, biçim, doku, renk,

değer ve mekan gibi görsel sanatlar ögeleriyle

bütünlük, denge, ritim, tekrar, oran, vurgu vb.

görsel sanatlarda temeli oluşturan düzenleme

ilkeleri.

 

sanat eseri: Yaratıcılık ve ustalık sonucu ortaya

çıkan üstün ve değerli eser.

 

sefer: Genellikle ülke dışına yapılan askeri

harekat, savaşa gitme, savaş.

 

sfenks: Mısır sanatında insan başlı, aslan

vücutlu heykellere verilen ad.

 

siluet: Gölge, karaltı.

 

simetri: Bir eksene göre iki yanda, aynı mesafede

karşılıklı olarak yer alma.

 

simge: Sembol.

 

skolastik: İnanç ve bilgiyi kiliseyle birleştirmeye

çalışan Orta Çağ felsefesi.

 

slayt: Saydam bir yüzey üzerine alınmış projeksiyonda

kullanılmaya özgü pozitif görüntü,

diyapozitif.

 

somut: Nesnel olarak varlığı algılanabilen.

 

soyut: Somut olmayan.

 

soyutlaştırma: Yüzey ya da hacim sanatlarında

gerçek fi gür, şekil ve kompozisyonların

tanınamayacak derecede yalınlaştırılması.

 

soyut resim: Doğadaki varlıkların gerçek

görünümlerini amaçlamayan, daha çok çizgi,

renk-leke ilişkileri üzerine kurulan bir anlayışla

gerçekleştirilen yapıtlar.

 

spontane: Sanatçının, önceden tasarlamadan

kendi içinden geldiği gibi dış etki olmaksızın

gerçekleştirdiği çalışmalar.

 

stil: Görsel biçimde sunulan düşünce ve

duyguların karakteristik bir tarzı. Üslup.

 

stilize: Bir şekli, özelliği bozulmadan sadeleştirmek

veya belli bir tarz hâline getirmek,

dekoratif bir görünüm kazandırma.

 

strüktür: Bir nesneyi ya da yapıyı ayakta tutan

taşıyıcı sistem. İçyapı.

 

sfumato tekniği: Resim ya da çizimde, renk

ve tonlar arasında yumuşak geçişleri sağlayan

gölgeleme yöntemi. (İlk kez Leonardo da Vinci

tarafından uygulanan bu yöntem, çoğu kez

aydınlık alanlardan karanlık alanlara

geçişlerde kullanılır. Bu tekniğin geliştirilmesiyle

15. yüzyılın keskin dış çizgili biçimleri belli bir

yumuşaklık kazanmıştır.)

 

süreç: Düşüncenin gerece aktarımı ve sanat

yapma yolu.

 

süreç dosyası: İçinde planlar, tasarımlar, eskizler,

notlar, işlenen sanat eğitimi ile ilgili bir sorunun

çözülmüş örnekleri, son ürün, süreç ile ilgili

düşünceler ve ürün ile ilgili değerlendirmelerin

bulunduğu dosya.

 

Ş

 

şema: Basit çizilmiş simge.

 

şekil: Biçim. Bir konuyu açıklamaya yarayan

resim veya çizim.

 

şövale: Resim sehpası.

 

T

 

tablo: Tuval, ahşap levha, karton vb. üzerine

yapılmış taşınabilir boyuttaki resim.

 

tasarım: Dizayn. İşlevi olan objelerin

tasarlanmış, uygulanabilir biçimleri.

 

taslak: Bir resim ya da heykelin önceden

hazırlanan şekli.

 

tapınak: İçinde ibadet edilen, tapınılan yapı,

mabet, ibadethâne.

 

tarz: Bir kimse için özel anlatım biçimi, Güzel

sanatlarda üslup, stil.

 

tekstür: Resimde doku. Dış yapı.

 

tema: Resim ve heykelde esas konu, ana fi kir.

 

tezyinat: Osmanlıcada hem bezeme, hem

de süsleme kavramları karşılığında kullanılan

sözcük.

 

tıpkıbasım: Sanat değeri taşıyan eserlerin kopya

yöntemiyle çoğaltılması.

 

ton: Renklerin, boyalı yüzeylerin koyu-açık

görünümü.

 

topografya: Bir kara parçasının doğal engebe

ve özelliklerini kâğıt üzerinde çizgilerle gösterme

işi.

 

tors: Bir fi gürün gövde heykeli. Kollar, bacaklar

ve baş dışında kalan insan gövdesinin heykeli.

 

transparan: Saydam olan.

 

tuval: Üzerine resim yapılan yüzey.

 

Ü

 

üç boyutlu: Boyu, eni, derinliği veya yüksekliği

olan, plastik.

 

ürün: Sanat adına yapılan bir nesne.

 

üslup: Bir sanat yapıtının ya da yapıtlar grubunun,

bir devrin, bir bölgenin veya bir ekolün ifade

bakımından özellikleri. Bir sanatçının kendine

özgü biçimlendirme ve tasarım anlayışı.

 

V

 

valör: Renk değerleri. Bir tonun göreceli şiddeti

veya bir tona ait kuvvet. Bir tondaki ışık ve

gölgelerin derecesinin getirdiği fark.

 

vurgu: İzleyicilerin dikkatini çekmede etkin olan

sanatsal faaliyetler içinde bir alan. Bu alanlar

genellikle zıt-kontrast ölçüler, şekiller, renkler

ya da diğer farklı yapılar.

 

Y

 

yalın: Karmaşık olmayan, katkısız, sade.

 

yanılsama: Yanlış algılama ve duyu yanılması.

 

yaratma: Kişinin eski bilgi ve yaşantılarına

dayanarak yeni nesne ve düşünceler ortaya

koyma. Kişinin bir tür sentez yapma yetisi.

Teknik-malzeme, işlem, öge ve çözümlemeler

kullanarak görsel sanat eserleri üretmek; eşsiz,

karmaşık, ayrıntılı düşüncelerin esnek ve akıcı

üretimi.

 

yazma: Basım tekniğinin gelişmediği dönemlerde

elle yazılmış kitap.

 

yontu: Heykel.

 

yoz: Bozulmuş, aslından uzaklaşmış, güzel olmayan.

 

yörük: Hayvancılıkla geçinen, genellikle Toroslar

da yaşayan göçebe Türk oymağı.

 

yüzey: Bir nesneyi uzaydan ayıran dış ve

yaygın bölüm.

 

Z

 

ziggurat: Sümerler tarafından basamaklı

piramit biçiminde, yukarı doğru gittikçe daralan

tapınak mimarisi.

 

 

ALINTI....

 

Güzel Sanatlar ve Spor Liseleri

RESİM BÖLÜMÜ

SANAT ESERLERİNİ İNCELEME

12

YAZARLAR

Hasan MİRZA

DEVLET KİTAPLARI

BEŞİNCİ BASKI

 

2014

Sayfa Başına Dönün 

Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol