.
– Hüseyin Kâzım’ı elbette bilirsin?
– Lebbey?
– Kadri Bey zâde canım?
– Hâ! Şu bizim Kâzım Bey.
– O, zirâ’atle çok uğraştı, bilir çiftçiliği...
Yukarıdaki alıntı Asım 12 a’ya aittir. Söz konusu Kadri Bey’in oğlu Kâzım Bey, halkı aydınlatmak için;
güçlü, vatan sever ve çalışkan bir gençlik yetiştirmek gerektiğini
anlatıyor. Bunun için de çiftçi olduğu için tarım benzetmesiyle bir kitap yazıyor.
İşte Asım 12 b açıklamalarına buradan devam edeceğim.
Şu çimlenen bir avuç tohmu devşirip, ancak,
Bekâ-yı nesle varan gâyesinde kullanmak.
Demek, tabîat edermiş zaman zaman isrâf...
Hayır, tabîate müsrif demek bilâ-insâf,
Hatâ değil de nedir? Çünkü hayr için veriyor.
Açıklama: maksadı yani geriye nesil bırakma amacını boşa çıkarmayacak
şekilde beldeki torbadan tohumları dikkatli savurmalı. Değişmeceli olarak
çocuklarımızı ve gençleri yetiştiriken dikkat etmeli ve onları ziyan etmeden
topluma kazandırmalıyız. Etrafa savrulup çürüyüp giden tohumlar gibi yok olup
gitmesinler, demek istiyor olmalı.F.L.A
Ayrıca, tohumlar toplumun genç bireylerine benzetildiğinden, beka-yı nesil ( geriye kalan nesil )
rüzgarlarla savrulup gitmeyen, çürümeyen yani ürün alınabilecek olan nesil, muhafazakâr
yapılabilecek nesil oluyor. Buna da Asım’ın nesli deniyor.
http://www.risalehaber.com/mehmet-akif-asimin-nesli-derken-kimi-kastediyor-17776yy.htm
Önemli olması nedeniyle muhafazakârlığı Asım 1’den buraya kopyalıyorum. F.L.A.
Bence Mehmet Akif Ersoy, gerçek bir muhafazakâr yani tutucudur.
Muhafazakârlık (konzervativizm ) ya da Tutuculuk: Ulusal, dini ve kültürel değerleri,
tutma, koruma ( muhafaza etme) , benimseme ve savunma demektir.
Konserve, yiyecekleri taze tuttuğu için konserve adını almıştır.
Elbetteki tutucu olmak isteyen bir kişi, tutuculuğu oluşturan ögeleri iyi değerlendirmelidir.
Gerçek ulusal değerlerin neler olduğunu, gerçek dini ve kültürel değerlerin neler olduğunu
bilip, yaşama geçirmelidir.
Bunun içinde gerçek din İslâm ile şeriatı ayırd edebilmelidir.
Ulusal değerler için bk… https://www.antoloji.com/gercek-milliyetci-siiri/?siralama=b
Bk.. http://fatihltfaydin.tr.gg/iSL%C2M-BiLGiSi.htm
Şeriat: yanlış ve kasıtlı yorumlanmış Kur'an ayetlerine gerçekten Peygamberimize
ait olmayan yorumların ( hadislerin ) ve erkek egemen geleneklerin haksız
uygulamalarının karıştırılmasından oluşan, haksız ve uydurma bir dindir. F.L.A.
Tanım karışık gelmiş olabilir.
Şeriatı oluşturan unsurlar.
1.Yanlış ve kasıtlı yorumlanmış Kur'an ayetleri
2. Gerçekten Peygamberimize ait olmayan yorumlar ( hadisler ).
3. Erkek egemen geleneklerin haksız uygulamaları.
İşte şeriat bu 3 unsurun birleşiminden oluşmuş uydurma bir dindir. Kur'an ile
Şeriatı aynı sandıkça hiçbir yere varılamaz.
Kültür: bir ulusun; yiyecekleriyle, mimarisiyle, dini ve gelenekleriyle vs. ile
ürettiği tüm değerlerdir. F.L.A.
Şimdi bu bilgiler ışığında Asım 12b’nin ilk dizelerini yeni baştan açıklayayım.
Şu çimlenen bir avuç tohmu devşirip, ancak,
Bekâ-yı nesle varan gâyesinde kullanmak.
Demek, tabîat edermiş zaman zaman isrâf...
Hayır, tabîate müsrif demek bilâ-insâf,
Hatâ değil de nedir? Çünkü hayr için veriyor.
Devşirme: toplama.
Çimlenme ana bitkiden ayrılmış bulunan tohumda büyüme faaliyetinin başlaması embriyodan
yeni bir bitkinin oluşması olayıdır. Çimlenme sonucu oluşan yeni bitki çöğür yoz veya fide diye adlandırılır.
https://www.facebook.com/KazanmaninNoktasi/posts/476343925810409?sw_fnr_id=2677305095
Not: çimlenme tohumun fideye yani bitki yavrusuna dönüşmesi demek olduğuna göre şiirde insan
yavrusu fideye benzetiliyor.
Bu insan yavrularından kalıcı olacak, yok olup gitmeyecek bir nesil oluşturacak şekilde onları
yetiştirip gerçek bir tutucu yapmalıyız, demek isteniyor, bence.
isrâf (A.) [ اسراف ] savurganlık
http://fatihltfaydin.tr.gg/--osmanli-.-~-.-turkcesi-.-~-.-sozlugu-E-_-i.htm
Not: saçıp savurma, boşa harcama. F.L.A.
Müsrif: israf eden, saçıp savuran, boşa harcayan, savurgan. F.L.A.
bilâ-insâf, : insafsızlık, acımasızlık. F.L.A.
Hayır doğaya savurgan demek acımasızlık.
hatâ (A.) [ 1 [ خطا .yanlış, hata. 2.kusur.
hata değil de nedir.
Doğaya savurgan demek yanlış değil de nedir. Doğaya savurgan demek elbetteki yanlıştır.
Hayır için, iyilik için yapılan bir işte yanlışlık olmaz.
Açıklama: maksadı yani geriye nesil bırakma amacını boşa çıkarmayacak
şekilde beldeki torbadan tohumları dikkatli savurmalı. Değişmeceli olarak
çocuklarımızı ve gençleri yetiştiriken dikkat etmeli ve onları ziyan etmeden
topluma kazandırmalıyız. Etrafa savrulup çürüyüp giden tohumlar gibi yok olup
gitmesinler, demek istiyor olmalı. F.L.A
Ayrıca, tohumlar toplumun genç bireylerine benzetildiğinden, beka-yı nesil ( geriye kalan nesil )
rüzgarlarla savrulup gitmeyen, çürümeyen yani ürün alınabilecek olan nesil, muhafazakâr yapılabilecek
nesil oluyor. Buna da Asım’ın nesli deniyor.
https://www.risalehaber.com/mehmet-akif-asimin-nesli-derken-kimi-kastediyor-17776yy.htm
Efendiler, bize fıtrat nümûne gösteriyor,
Diyor ki: Gâyeniz uğrunda bezledin emeği;
Düşünmeyin hele hiç bir zaman esirgemeyi.
Efendiler, bu eserler de şimdi bastırılır,
Biner biner saçılır yurda, çünkü lâzımdır.
Buyurdular ki: Fakat bastırıp dağıttık mı,
Ziyân olup gidecek, hem büyükçe bir kısmı.
Efendiler, bilirim ben de, çok bu işte ziyân;
Şu var ki: Savrulan efkârı toplayıp okuyan,
Velev pek az kişi olsun zuhûr eder mutlak.
Bizim de gâyemiz ancak o nesli kurtarmak.”
Fıtrat: Arapça fṭr kökünden gelen fiṭrat فطرة "yaratılış, doğa" sözcüğünden alıntıdır.
Arapça sözcük Arapça faṭr veya fuṭūr فطر/فطور "1. yarma, 2. yaratma, doğurma,
3. oruç açma" sözcüğünün ismi merresidir. Bu sözcük İbranice ve Aramice/Süryanice
#pṭr פטר "açma, çözme, serbest kılma" kökü ile eş kökenlidir.
Bezl etme: Bol. Bol bol verme. Esirgemeden vermek.
Efkâr: fikirler, düşünceler, yorumlar.
Velev: varsayalım.
Fıtrat numune gösteriyor; yaratılış yani doğa kanunları bize örnek gösteriyor, anlamındadır. F.L.A.
Not: Yani doğaya saçılan binlerce tohumdan üremeyi sağlıyacak olanların çıkabileceğini, hiçbir emeğin
boşa gitmeyeceğini doğa bize örnek vererek anlatıyor, anlamındadır.
Şu ayet yukarıdaki metni destekler, niteliktedir.
Yaşar Nuri Öztürk, Lokman, 16: "Oğulcuğum, şu bir gerçek ki, yaptığın, bir hardal dânesi ağırlığında olsa,
bir kayanın bağrına veya göklere, yahut yerin bağrına konsa, Allah onu yine de ortaya getirir.
Çünkü Allah Latif'tir, lütfu sınırsızdır;
Habîr'dir, herşeyten haberdardır."
Yani yapılan hiçbir iş ziyan olmaz, Hz.Allah katında değeri bilinir, demek isteniyor.
Zuhûr etmek: ortaya çıkmak. Yani okuyan kişiler ortaya çıkacaktır, denmek isteniyor. F.L.A.
ser-füru
Baş eğme, söz dinleme, itaat etme.
http://www.luggat.com/index.php#ceviri
rücu / rücû / رجوع
• Geri dönme.
• Geri dönme.
• Dönme, dönüş.
• Geri dönme. (Arapça)
https://www.luggat.com/index.php#ceviri
Açıklama : Burada, rücu etmek yani dönmek sözcüğü,
Bakara, 28 ayetindeki
Keyfe tekfurûne billâhi ve kuntum emvâten fe ahyâkum, summe yumîtukum summe yuhyîkum summe ileyhi
turceûn(turceûne).
1. keyfe : nasıl
2. tekfurûne : inkâr ediyorsunuz
3. billâhi (bi allâhi) : Allah'ı
4. ve kuntum : ve siz idiniz, oldunuz
5. emvâten : ölüler
6. fe : sonra
7. ahyâ-kum : sizi diriltti
8. summe : sonra
9. yumîtu-kum : sizi öldürecek
10. summe : sonra
11. yuhyî-kum : sizi diriltecek
12. summe : sonra
13. ileyhi : ona
14. turceûne : döndürüleceksiniz
Yaşar Nuri Öztürk: Allah'a nasıl nankörlük ediyorsunuz?! Siz ölülerdiniz, O sizi diriltti. Sizi yine öldürecek
ve sonra diriltecektir.
Nihayet O'na döndürüleceksiniz.
Turceune, rücu edeceksiniz yani döndürüleceksiniz kısmıyla ilgili olmaktadır.
Ayrıca “Her şey aslına rücu eder” sözü de buradan gelir. Hz. Allah, ruhumuz için:“Min ruhi nefehtu”
( “Ruhumdan üfürdüm” ) der.
Demekki ruhumuzun aslı Hz.Allah’ımızın ruhu olmakta.
Sad, 72,
Fe izâ sevveytuhu ve nefahtu fîhi min rûhî fe kaû lehu sâcidîn(sâcidîne).
1. fe : böylece, artık
2. izâ : olduğu zaman
3. sevveytu-hu : onu sevva ettim, düzenledim
4. ve nefahtu : ve üfledim
5. fî-hi : onun içine
6. min rûhî : ruhumdan
7. fe : hemen, derhal
8. kaû : (yere) kapanın
9. lehu : ona, onun için
10. sâcidîne : secde edenler
Yaşar Nuri Öztürk: "Onu kıvama erdirip içine ruhumdan üflediğimde, önünde secde ederek eğilin!"
Sonuç olarak burada Akif, Köse İmam’ın Hocasının oğlu olan Hocaza:deyi ( Za:de oğul demektir ) .: “– Zavallı Ekrem
o gün “hakka ser-fürû lâzım” Deyip rücû’ edivermişti. “ şeklinde konuşturarak, dünya malının dünyada kalacağını, geçici
olan mal ve mülk için kul hakkı yemenin hata olduğunu, Hz. Allah’a dönüp O’’na hesap vereceğimizi, anlatmak istiyor. F.L.A.
Çok cömert, daha kerim, en kerim.
En cömert.
Daha kerim, en iyi.
En değerli.
Çok cömert. (Arapça)
https://www.luggat.com/index.php#ceviri
Aslında , Ekrem : En cömert yani en bonkör anlamında Hz. Allah’ımızın bir sıfatıdır. Kullar için kullanıldığında yalnızca bonkör olarak, düşünülmeli.
Halkın aydınlatılması için yazdığı eserin bol bol basılmasını istediği için burada bonkör sözcüğü yer almakta. F.L.A.
Burada, bonkörlük yani itidal ile ifrat yani savurganlığın ayırımını iyi yapmak gerekir.
İfrat, bir şeyi arttırmada haddi aşma.
Çok yiyip de haddi aşma.
İtidal, denge, orta yol.
İradeyle törpüle ruhunu bol bol.
Tefrit, bir şeyi azaltmada haddi aşma.
Hiç yememek olmaz orta yoldan şaşma.
Alıntı...https://www.antoloji.com/ramazan-129-siiri/
İfrat: arttırma ve olgunlaştırmada haddi aşma, aşırı gitme, haddini aşma.
Ör. savurganlık (israf), şişmanlık, Allah’ ın dışındaki her şeyi hiç sevmemek, zühd ( ibadeti cennet için ya da Allah korkusu
nedeniyle yapmak ).
İtidal: denge, orta yol; aşırıya kaçmama, haddi aşmama; geride kalmama, aşağı olmama. Bir şeyi gerektiği kadar yapma.
Ör. cömertlik, tutumluluk, formda kalmak, hiçbir şeyi Allah sevgisinin üstüne koymamak, takva
( ibadeti cennet için ya da Allah korkusu nedeniyle değil, Allah’ ın sevgisine ulaşmak için yapmak).
Tefrit: Eksiltmede haddi aşma, edilgen ve duyarsız olma.
Ör. Cimrilik, zafiyet (hastalık derecesinde zayıflık), Allah’ tan başka her şeyi çok sevmek, hiç ibadette bulunmamak.
Önceki bölümde,
Dinle üç beş sene evvel geçen oldukça mühim,
Bir ufak hâdiseden bahsedeyim... diye Köse İmam söz almıştı.
Açıklama: Bu anlatılan olaya göre,
Köse İmam bir yerde imam iken biri onu Abdülhamit’e Abdülhamit düşmanı
( belki de İttihatçı ) diyerek ihbar etmiş. Karakol da saraydan gelen emirle
imamı Erzurum’a sürmek amacıyla tekneye bindirmiş. Abdülhamit’i zulmü
nedeniyle uyarmak isteyen ve yaka paça tutuklanarak sürgün teknesine
konan Mandal Hoca’ da tekne arkadaşıymış.F.L.A.
Sözü edilen olayı Köse İmam:” – Kadri Bey sağdı, Trabzon’da henüz vâliydi.” diyerek, anlatmaya başlıyor.
Kadri Bey, az önce yazdığı eserin bol bol bastırlımasını isteyen Kâzım Beyin babası.
Yıldız. Olayın geçtiği tarihte Abdülhamit’in yaşadığı sarayın adı.
Serian: seri olarak, aralıksız, ara vermeden, kesinti ya da aksama olmadan.
Ek bilgi olarak, seri yani az ya da hiç hatasız ara vermeden bir işi benzer biçimde ardı ardına yapmak, anlamındadır.
Bu yüzden bir biri ardınca ve birbirine benzer şekilde işlenen cinayetlere de seri cinayet denir.F.L.A.
tebzîr
Boş yere malını sarf etmek.
Serpmek. Dağıtmak.
İsraf etmek, lâyık olmayan yere malını sarfetmek.
Malı saçıp savurma.
Tebzîr etmek: Savurganlık etmek, israf etmek.
Elde olanı saçıp savurmak.
Malı, İslâmiyet'in ve aklın uygun görmediği yerlere dağıtma, isrâf.
https://www.luggat.com/index.php#ceviri
Tebziri aşan: çok aşırı olan, savurganca harcama. F.L.A.
Hasbihâl: hal hatır sorma. F.L.A.
Mandal Hoca:” Değil mi korkudasın var kabâhatin mutlak!..” diye biten konuşmasıyla Abdülhamit’den söz ediyor. F.L.A.
Ferdâsı sabah: Ertesi sabah. F.L.A.
Adam aldıkça Lâzistan kıyısından takalar,
Kurtuluş yok, seni Mandal yine bir gün yakalar!”
Mandal Hoca, Karadeniz kıyısındaki tekneler yolcu taşıdığı sürece bir gün o teknelerden birine biner,
İstanbul’a gelir, sana derdimi anlatırım, demek istiyor.
tatyib
İyi davranma. İyi muâmele etme. Hoş etme. Gönlünü hoş etme.
https://www.luggat.com/index.php#ceviri
Aba giydirdi ki bizlerce birer hil’atti .
Hilat nedir? Hilat giydirmek ne demektir? Anlamı
Padişahların yada vezirlerin, belli bir göreve getirilen kişilere, bu işlerin bir ödülü yada anısı olarak yada doğrudan
ödüllendirmek üzere verdikleri değerli kumaş yada kürkten yapılmış kaftan ve bu kaftanı giydirmeleri.
https://www.lafsozluk.com/2013/06/hilat-nedir-hilat-giydirmek-ne-demektir.html
Açıklama: üstleri başları perişan olduğu için aba yani elbise giydirmiş. Kadri Beyin bu güzel davranışından dolayı
onlara giydirdiği aba, Köse İmam için sultanların ödül amacıyla süslü elbise giydirmesi gibi gelmiş.F.L.A.