Sayac


Fatih Lütfü AYDIN
Hoş Geldiniz

Ruhun Namaz Kilmadikca

  

Ruhun Namaz Kılmadıkça.

 

Başın secdede iken sen,

Düşüncelerden arınır isen,

Kötülüklerden geçersen,

Demezsen hep ben ben.

O zaman güzeldir namaz.

Kabul olur bütün niyaz.

 

Hem secdede hem her demde,

Güzel huylar edinmişsen,

Makbul budur Hak indinde,

Nefse secde ettirmişsen.

 

Namaz eğilip kalkmaktır.

Gönül güzel olmadıkça.

Fayda yalnız vücudadır.

Ruhun namaz kılmadıkça.

 

Övünmeye lanet olsun.

Ne gururlanıp durursun.

Övünmeye lanet olsun.

Dersen Fatih kurtulursun.

Saygılar ve sevgiler

                                                                                                                             12/07/2006

Fatih Aydın

 

Övünmeye lanet olsun.

Ne böbürlenip durursun.

Övünmeye lanet olsun.

Dersen sen de kurtulursun.

Saygılar ve sevgiler

                                                                                                                              15/05/2012

Fatih Lütfü  AYDIN

 

 

 

SALT ve SALAT

YÛNUS-19

İnsanlar bir tek ümmetten başka değilken ihtilafa düştüler. Eğer Rabbinden bir söz öne geçmemiş olsaydı, tartışıp durdukları konuda aralarında hüküm verilir/iş mutlaka bitirilirdi.

 

BAKARA-213

İnsanlar bir tek ümmet idi. Sonra Allah, peygamberleri müjdeleyiciler ve uyarıcılar olarak gönderdi. Onlarla beraber, anlaşmazlığa düştükleri konularda, insanlar arasında hükmetsinler diye gerçeği taşıyan Kitap'ı hak olarak indirdi. O Kitap'ta anlaşmazlığa düşenler, o Kitap'ın bizzat muhataplarından başkası değildi. Bunlar, kendilerine açık kanıtlar geldikten sonra sırf aralarındaki kıskançlık ve azgınlık yüzünden, çekişmeye girdiler. Sonra Allah kendi izniyle, inananları, üzerinde tartışmaya girdikleri gerçeğe tekrar ulaştırdı, Allah, dilediği kişiyi/dileyeni doğru yola iletir.

 

HUCURÂT-13

Ey insanlar! Biz sizi, bir erkekle bir dişiden yarattık. Ve örfler yoluyla tanışıp kaynaşasınız diye sizi milletlere, boylara ayırdık. Hiç kuşkusuz, Allah katında en seçkininiz, sakınılması gereken şeylerden en çok sakınanınızdır. Allah her şeyi bilir, her şeyden haberdardır.

Yukarıda ki 3 ayete göre insanlar bir tek topluluk iken ve dolayısıyla aynı dili konuşuyorken, dağılıp biribirlerinden ayrıldıktan sonra unutkanlıktan dolayı kelimeler değişikliğe uğramış olmalı.

Türkçe’ de ki salt ile Arapça’ da ki salat da aynı şekilde küçük bir değişikliğe uğramış olabilir. Bu düşünce doğru ise Arapça’ da ki namaz karşılığı olan salat düşünsel, duyuşsal ve bedensel olmak üzere insanoğlunun kendisini her türlü olumsuzluk ( negativite ) dan arındırması, içinde ki yabancı ögelerden kurtulması demek olabilir.

 

Her türlü olumsuzlukdan arınmak namazın geniş anlamıdır. Namazın dar anlamını ibadet olarak Peygamberimizin gösterdiği gibi gerçekleştirmeli, namazı öyle kılmalıyız ama geniş anlamını, yani  her türlü olumsuzlukdan arınmayı savsaklarsak, o zaman Maun Suresi’ inde ki “Vay o namaz kılanların haline”* uyarısına muhatap olan kişi durumuna düşeriz.

                                                                                              Fatih Lütfü AYDIN 15.05.2011

 

Türkçe - Türkçe sözlük Salt anlamı

Türkçe anlamı:

salt; 1. anlamı yalnız, sadece, tek, sırf:sanat adına konuşmakta kendinde hak gören, her konuştuğunu da salt doğrudur diye karşısındakine kabullendirmek isteyen kimseler sardı etrafımızı.- n. cumalı. İçinde yabancı bir öge bulunmayan, mutlak. İçine, kendisine yabancı hiçbir şey karışmamış, arı.
2. anlamı
 deniz kurdu, kdili; tuz katmak, tuzlamak, tuzda muhafaza etsalt a mine bir; tuzlu; hoş söz, nükte; maden tuzu, s, i, sodyum kloruru, tuz; tuzluk; çoğ mushil tuzu; tat, lezzet; bir asit ile bir bazdan meydana gelen tuz.
3. anlamı tuz. tuzluk. tat. tat tuz. çeşni. heyecan verici şey. ilginç şey. tuz koymak. tuzlamak. tuzlayarak saklamak. heyecan katmak. ilginçleştirmek. renklendirmek. tuzlu. tuzlanmış

 Not: İngilizce'de tuz salt yazılır ve solt olarak okunur. Bilindiği üzere tuz; eti ve turşu içinde ki; salatalığı, domatesi, acuru vs. yi çürümeye ve mikroplara karşı korur, destekler.

http://www.turkcebilgi.com/


 

AHZÂB-56

 

İnnallâhe ve melâiketehu yusallûne alen nebiyyi, yâ eyyuhellezîne âmenû sallû aleyhi ve sellimû teslîmâ(teslîmen).

 

1. innallâhe (inne allâhe) : muhakkak ki Allah 

2. ve melâikete-hu : ve onun melekleri 

3. yusallûne : salât ederler 

4. alen nebiyyi (alâ en nebiyyi) : peygambere 

5. yâ eyyuhâ : ey 

6. ellezîne : onlar, o kimseler 

7. âmenû : âmenû oldu, Allah'a ulaşmayı diledi 

8. sallû : salat edin 

9. aleyhi : ona 

10. ve sellimû : ve selâm verin, salât edin 

11. teslîmen : teslim olarak, selâm ederek 

 

Yaşar Nuri Öztürk : Şu bir gerçek ki, Allah ve melekleri, o Peygamber'e destek verirler/onun şanını yüceltirler. Ey inananlar! Siz de ona destek olun/onun şanını yüceltin ve ona içtenlikle selam verin. 

Not: Ahzap 56'da Allah ve melekleri Peygambere salat ederler, siz de Peygambere salat edin deniyor. Şimdi Salatın bir tek bizim kıldığımız namaz anlamı olsaydı, ayet de Allah'ın kuluna namaz kılması gibi bir durum ortaya çıkardı ki, hâşâ böyle bir durum söz konusu olamaz. Olsa olsa HZ. Allah gönderdiği peygamberine destek olur, ya da yardım eder. Bu ayet göstermektedir ki, salatın namaz dışında destek ya da yardım anlamı da vardır. F.L.A. 17.09.2015
 

Nisa:102 - Yaşar Nuri Öztürk: Sen içlerinde olup da onlara namaz kıldırdığın vakit, içlerinden bir grup seninle namaza dursun; silahlarını da alsınlar. Bunlar secdeye varınca, diğerleri arkalarında beklesinler. Sonra namaz kılmamış olan diğer grup gelip seninle birlikte kılsınlar. Dikkatli olsunlar, silahlarını yanlarına alsınlar. Kâfirler isterler ki, silahlarınızdan ve teçhizatınızdan habersiz olasınız da üstünüze bir çullanışla çullanıversinler. Eğer yağmurdan gelen bir sıkıntı varsa yahut hasta-yaralı iseniz silahlarınızı bırakmanızda sizin için bir sakınca yoktur. Ama tedbirinizi alın, dikkatli olun. Allah, kâfirler için rezil edici bir azap hazırlamıştır.

Not:Namazın destek anlamından başka bildiğimiz ibadet anlamına da geldiğini bu ayet göstermektedir, bence. 28.10.2016

 

 

NAMAZ

Namaz Farsça bir kelime olup, Arapça'daki salât kelimesinin karşılığıdır. Sözlükte, dua, istiğfar, övgü anlamlarına gelen salât, dinî bir kavram olarak, İslâm'ın beş temel esasından biri olup, belli eylemler ve rükünleri bulunan özel bir ibadettir. Namaz, içerisinde zikir, tesbih, dua, kıyam, rüku, secde gibi alt ibadetleri toplayan önemli bir ibadettir. Namaz amellerin Allah'a en sevimli olanı, müminin miracıdır. Namaz, insana devamlı olarak Allah'ı hatırlatır, kalplere sorumluluk duygusunun yerleşmesini sağlar, kötülük ve günahla, kişi arasında bir perdedir. Namaz insanın maddî ve manevî temizliğinin vasıtasıdır.

Hanefîlere göre namazlar; farz, vacip ve nâfile olmak üzere üçe; farz namazlar ise, farz-ı ayın ve farz-ı kifâye olmak üzere ikiye ayrılır. Farz-ı ayın olan namazlar, her gün beş vakit kılınan namazlar ile Cuma namazı olup, buluğ çağına erişmiş, akıllı her Müslümana farzdır. Terk edilmesi, kılınmaması büyük günahtır. Günlük farz namazlar, sabah namazı 2 rekat, öğle namazı 4 rekat, ikindi namazı 4 rekat, akşam namazı 3 rekat ve yatsı namazı 4 rekat olmak üzere toplam 17 rekattır. Cuma günleri öğle vaktinde kılınan Cuma namazı, cemaatla kılınmakta olup 2 rekattır. Farz-ı kifaye olan namaz ise, Müslüman öldüğünde kılınması gereken cenaze namazıdır. Müslümanlardan bir kısmı kıldığında diğerlerinden bu farz düşer. Kılınmadığında, o bölgedeki bütün Müslümanlar günahkar olur.

Vacip namazlar, vacip oluşu kulun fiiline bağlı olmayan (li aynihî vacip) ve vacip oluşu kulun fiiline bağlı olan (li gayrihî vacip) olmak üzere ikiye ayrılır. Li aynihî vacip, vitir namazı ve bayram namazlarıdır. Li gayrihi vacip ise, adak namazı, bozulan nâfile namazının kazası ve sehiv secdesidir. Bunlar aslında vacip olmamakla birlikte, ya kişinin adamasıyla ve nafile olarak başladığı bir namazı bozmasıyla veya namazda yapmış olduğu bir hata sebebiyle vacip olmuştur.

Farz ve vacip namazların dışında kalan namazlar ise nâfiledir. Namazlardan önce ve sonra kılınan sünnetler; tahiyyatü'l-mescit, kuşluk, teheccüt gibi müstehablar ve kişinin kendisinin kılmış olduğu fazladan namazlar nâfile kapsamında yer alır.

Namazın kişiye farz olmasının şartları, Müslüman olmak, buluğ çağına ulaşmak ve akıllı olmak üzere üç tanedir. Buna namazın vücup şartları denir. Namazın sahih ve eksiksiz bir şekilde kılınabilmesi için, bir takım farzları, vacipleri, sünnetleri ve âdâbı bulunmaktadır. Farzları yerine getirmemek namazın bozulmasına sebep olur. Vaciplerin terki ise, eğer unutma veya hata ile yapılırsa sehiv secdesi yapılması gerekir; bilerek terk edilmesi hâlinde namazın yeniden kılınması vacip olur. Sünnetlerinin ve âdâbının terk edilmesi ise, namazı bozmadığı gibi, sehiv secdesi veya kazası da gerekmez. Ancak bunların fazilet ve sevabını kaçırmış olur. (İ.P.)

Namaz başlıklı bu yazı Diyanet İşleri Başkanlığı’ nın Dini Kavramlar Sözlüğü’ nden alınmıştır.

MÂÛN*

Prof.Dr.Yaşar Nuri ÖZTÜRK

1.       Gördün mü o, dini yalan sayanı?

2.       İşte odur yetimi itip kakan;

3.       Yoksulu doyurmayı özendirmez o.

4.     Fe veylun lil musallîn(musallîne).

1.

fe

: işte

2.

veylun

: vay haline, yazıklar olsun

3.

li el musallîne

: namaz kılanlara

Vay haline o namaz kılanların ki,

5.       Namazlarından gaflet içindedir onlar!

6.       Riyaya sapandır onlar/gösteriş yaparlar.

7.     Ve yemneûnel mâûn(mâûne).

1.

ve yemneûne

: ve mani olurlar, engel olurlar

2.

el maûne

: zekât ve yardımlaşma

Ve onlar, kamu hakkına/yardıma/zekâta/iyiliğe engel olurlar.

 

Not: Maun Suresi’ nin Arapça özgün metninin 7. Ayetinde Maun kelimesi yer almakta.

Maun kamu hakkı,yardım, zekat ve iyilik anlamlarında kullanılıyor.

Kamu, toplum ya da devlet ; insanların tüm gereksinimlerini tek başına karşılayamadıkları için bir araya gelmelerinden oluşmuştur. Bu gereksinim olgusuna maddi manevi değerlerle birlikte yaşama kararını da eklemelidir.

O zaman  kamu hakkına/yardıma/zekâta/iyiliğe engel olmak ya da bunu belli bir kesime kanalize etmek toplumu oluşturan insanlara haksızlığı doğurur. Bu da kul hakkı yemek demektir. Kul hakkı yiyerek kılınan namaz insanı kurtarabilir mi? Fatih Lütfü AYDIN 15.05.2012

 

            Müdessir Suresi Muhammed Esed Tefsiri

            Kaynak: http://www.kuran.gen.tr/?kid=31&x=s_main

 

38.

[Hesap Günü] her insan, yapmış olduğu bütün [kötü] fiiller için rehin olarak tutulacaktır;

 

39.

yalnız dürüstlüğü ve erdemli olmayı başaranlar (25) hariç: 

25 - Lafzen, "sağ tarafta olanlar" [yahut "sağ taraftaki insanlar"] (ashâbe'l-yemîn): yemîn'in "dürüst ve erdemli" veya "dürüstlük ve erdemlilik" ve sonuçta "kutsanmış olma" şeklindeki mecazî anlamına dayanan bir ifade. Bu ayet, bu deyimin Kur'an'da ilk kullanıldığı yer olup hayattaki davranış tarzlarının, kendilerine, işleyebilecekleri her türlü günahtan dolayı Allah'ın bağışlayıcılığını kazandırmış olduğu bütün müminleri kapsar. 

 

40.

onlar [cennet] bahçelerinde [oturarak] soracaklar

 

41.

günahkarlara:

 

42.

"Sizi bu cehennem ateşine sürükleyen nedir?"

 

43.

Berikiler "Biz" diyecekler, "ne namaz kılanlardan idik, (26) 

26 - Bu ilk dönem suresi nazil olduğu sırada namazın (salât) müminlere henüz farz kılınmamış olmasından dolayı, bu terimin, yukarıdaki bağlamda en geniş anlamında, yani Allah'a bilinçli kulluk anlamında kullanıldığını söyleyebiliriz. 

 

44.

ne de yoksulları doyururduk;

 

45.

ve kendilerini günaha kaptıran [diğer] günahkarlar ile birlikte günaha dalmıştık;

 

46.

ve Hesap Günü'nü yalanlamıştık,

 

47.

[ölüm ile] her şey açık seçik ortaya çıkıncaya kadar."

 

48.

Ve böylece, onlar için şefaat edecek olanların hiç birinin (27) (zerre kadar) faydası olmaz. 

27 - Lafzen, "şefaatçilerin şefaati" -yani, onlara Allah katında şefaat edecek hiç kimse bulunmayacaktır. En yanlış anlaşılan İslamî kavramlardan biri olan "şefaat" konusunda bkz. 10:3 -"O'nun izni olmadan O'nun nezdinde şefaat edecek kimse yoktur"- ve ilgili not 7. 

 

 

Sayfa Başına Dönün 

Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol