Temel Dini Bilgiler
DİN : Allah’ ın insanlar için koyduğu kurallar bütünüdür.
Not: Düyun-u Umumiye Genel Borçlar demek olup Osmanlı İmparatorluğu’nun tüm borçlarını Genç Türkiye Cumhuriyeti’nden almaya kalktılar ama şu anki topraklarımız Osmanlı İmparatorluğu’nun 1/8 i diyerek borçların 1/8 ini ödedik. F.L.A.
Yukarıdaki örnekten de anlaşılacağı üzere, din borç, düyun da borçlar demektir. Elbette ki bu yazıda borç Hz.Allah’a olan kulluk borcumuz olarak ele alınmıştır. F.L.A.
İman Esasları ( Akaid ) 5 Fıkıh1
( itikadi yani inançla ilgili bölüm) ( ameli yani iş ve işlemlere ilişkin bölüm)
Bakara Suresi
177. Yüzlerinizi doğu ve batı yönüne çevirmeniz zafer ve mutluluğa
ermek değildir. Zafer ve mutluluğa ermek o kişinin hakkıdır ki,
Allah'a, âhıret gününe, meleklere, kitaplara, peygamberlere inanır; İbadet Hukuk ( Haklar )
akrabaya, yetimlere, çaresizlere, yolda kalmışa, yoksullara, özgürlüğüne
kavuşmak gayretinde olanlara malı seve seve verir, namazı kılar,
zekatı öder. Böyleleri söz verdiklerinde ahitlerine vefalıdırlar;
bolluk ve bereket zamanı kadar, zorluk, sıkıntı ve şiddet zamanında da
sabırlıdırlar. İşte bunlardır özüyle sözü bir olanlar. Münâkehat2 Muâmelât3 Ukûbât4
Ve işte bunlardır korunan takva sahipleri.
285. Resul, Rabb'inden kendisine indirilene inanmıştır; müminler de.
Hepsi; Allah'a, onun meleklerine, kitaplarına, resullerine inanmışlardır.
Allah'ın resullerinden hiç birini ötekinden ayırmayız.
Şöyle demişlerdir: "Dinledik, boyun eğdik.
Affet bizi, ey Rabb'imiz. Dönüş yalnız sanadır."
Nisa Suresi
136. Ey iman edenler!
Allah'a, onun resulüne, resulüne indirmiş olduğu Kitap'a,
daha önce indirmiş olduğu Kitap'a inanın.
Kim Allah'ı, O'nun meleklerini, kitaplarını,
resullerini ve âhiret gününü inkâr ederse
geri dönüşü olmayan bir sapıklığa gömülmüş olur.
1 Fıkıh
Araf Suresi
179. Yemin olsun ki biz, insanlardan ve cinlerden birçoğunu cehennem için yarattık. Kalpleri var bunların, onlarla anlamazlar; gözleri var bunların, onlarla görmezler; kulakları var bunların, onlarla işitmezler. Davarlar gibidir bunlar. Belki daha da şaşkın. Gafillerin ta kendileridir bunlar.
Bismillâhirrahmânirrahîm
Ve lekad zere’nâ li cehenneme kesîren minel cinni vel insi lehum kulûbun lâ yefkahûne bihâ ve lehum a’yunun lâ yubsırûne bihâ ve lehum âzânun lâ yesmeûne bihâ, ulâike kel en’âmi bel hum edallu, ulâike humul gâfilûn(gâfilûne).
1. ve lekad : ve andolsun ki
2. zere'nâ : yarattık, hazırladık
3. li cehenneme : cehennemi
4. kesîren : çok
5. min el cinni : cinlerden
6. ve el insi : ve insanlar
7. lehum : onların vardır
8. kulûbun : kalpler
9. lâ yefkahûne : fıkıh edemezler, idrak edemezler
10. bi-hâ : onunla
11. ve lehum : ve onların vardır
12. a'yunun : gözler
13. lâ yubsırûne : göremezler
14. bi-hâ : onunla
15. ve lehum : ve onların vardır
16. âzânun : kulaklar
17. lâ yesmeûne : işitemezler
18. bi-hâ : onunla
19. ulâike : işte onlar
20. ke el en'âmi : hayvanlar gibi
21. bel hum : hayır onlar, hatta onlar
22. edallu : daha çok dalâlette
23. ulâike : işte onlar
24. hum el gâfilûne : onlar gâfil olanlardır
Nisa suresi
78. Nerede olursanız olun ölüm sizi yakalayacaktır. Titizlikle korunan muhteşem kulelerde olsanız bile. Onlara bir iyilik isabet ettiğinde, "Bu, Allah katındandır!" derler. Ama kendilerine bir kötülük dokunduğunda, "Bu senin yüzündendir." derler. De ki: "Hepsi, Allah katındandır." Şu topluluğa ne oluyor ki, neredeyse hiçbir sözü anlamıyorlar!
Bismillâhirrahmânirrahîm
Eyne mâ tekûnû yudrikkumul mevtu ve lev kuntum fî burûcin muşeyyedeh(muşeyyedetin), ve in tusıbhum hasenetun yekûlû hâzihî min indillâh(indillâhi), ve in tusıbhum seyyietun yekûlû hâzihî min ındik(ındike), kul kullun min ındillâh(ındillâhi), fe mâli hâulâil kavmi lâ yekâdûne yefkahûne hadîsâ(hadîsen).
1. eyne mâ : nerede
2. tekûnû : olursunuz
3. yudrik-kum : size yetişir, erişir
4. el mevtu : ölüm
5. ve lev : ve eğer ... olsa
6. kuntum : siz oldunuz
7. fî burûcin : kalelerde, burçlarda
8. muşeyyedetin : sağlam, muhkem, yüksek
9. ve in : ve eğer, olsa
10. tusıb-hum : onlara isabet etti
11. hasenetun : hayır, iyilik
12. yekûlû : derler
13. hâzihî : bu
14. min indi : katından
15. allâhi : Allah
16. ve in : ve eğer
17. tusıb-hum : onlara isabet etti
18. seyyietun : kötülük
19. yekûlû : derler
20. hâzihî : bu
21. min ındi-ke : senin katından, senin tarafından, senden
22. kul : de, söyle
23. kullun : hepsi
24. min ındi : katından
25. allâhi : Allah
26. fe : artık
27. mâ li hâulâi : bunlara ne oluyor
28. el kavmi : kavim, topluluk
29. lâ yekâdûne : neredeyse olmayacak, olmuyor
30. yefkahûne : fıkıh ediyorlar, anlıyorlar
31. hadîsen : söz, konuşulan kelâm
Fıkıh: Lûgatta bilmek, anlamak veya ince anlayış sahibi olmak mânâlarına gelir. Fıkıh kelimesi İslâm Ansiklopedisi’ nde “Anlayış inceliği ve bilgi ” olarak kaydedilmektedir. M. Ebû Zehra fıkhı, “ söz ve fiillerin amaçlarını kavrayacak şekilde kesin ve derin anlayış “ olarak tarif etmektedir. Kur’ân-ı Kerîm’ de fıkıh kelimesi, ince ve derin anlayış “ olarak yer almıştır. ( Yusuf Kerimoğlu - KELİMELER KAVRAMLAR )
Fıkıh : kişinin amel yönünden hak ve vazifelerini bilmesi ( Ebu Hanife - İslâm Ansiklopedisi – Milliyet Yayınları ).
Fıkıh: dinin ameli ( iş ve işlemlere ilişkin ) hükümlerini muayyen delil ve kaynaklardan elde ederek bilmektir ( Şafii - İslâm Ansiklopedisi – Milliyet Yayınları ).
Bu durumda fıkıh insanın kendisi için lazım olan dini bilgileri; öğrenip anlaması, kavraması ( idrak etmesi, iyice anlaması ) demektir. Fatih Lütfü Aydın.
Not:1. Yukarıda ki İman Esasları ile ilgili ayetlerde kader 6 yer almamaktadır.
2. inanç bölümüne ters gelen bir şey yapan kişi dinden çıkar kâfir olur. Örneğin Allah’ ı inkâr ederse ya da şirke batarsa yani Allah’a tapmanın yanında başka varlıklara da tapar onların Allah’la aynı güce sahip olduğunu düşünürse müşrik ve kâfir olup, dinden çıkar.
Kişi ameli kısımla ilgili olarak Kur’an’a ters düşerse yalnızca günahkâr olur. Örneğin haksız yere adam öldürüse ya da namazını kılmaz, oruç tutmaz, haram yerse dinden çıkmaz günahkâr olur.
Toprağa tohumu gömüp gizlediği için çiftçiye kâfir denir. Benzetme yaparak Allah gerçeğini gizlemeye kalkanlara da kâfir denmiş.
Müşrik Allah’a şirk koşan ortak koşan demektir. Bir müşrik Allah’a denk güce sahip varlıklar olduğunu kabul etmek suretiyle Allah’ın her şeye gücü yeten tek varlık olduğu gerçeğini reddettiği ya da gizlemeye kalktığı için aynı zaman da kâfirdir de olmuş olur.
3. Kışın dağlara yağan kar yazın eriyerek sel sularını kabartıp taşkınlara sebep olur. Bu Hz. Allah’ın doğa kanunu olarak belirlediği bir ölçüdür. Yani sel taşkınları kader olup, dere yatağına ya da kenarına bina inşa etmek ise, haksızca hırs ve beyinsizliktir.Başka bir örnek verilecek olursa, depremin Hz.Allah’ ın bir kaderi ; çürük, elverişsiz zemine yetersiz ve çürük malzemeyle bina inşa etmenin haksızca hırs ve beyinsizlik olduğu söylenebilir.
Bununla beraber Hz.Allah’ ın bir kulunun bir olayı deneyimleyerek ruhsal gelişim sağlamasını istemesi sonucu kulun başına gelenlere belki kader denebiliyordur. Bu deneyimin kaynağı kulun önceki bir zamanda yaptığı haksızca bir davranışı da olabilir, Hz.Allah’ ın sırf kuluna sevap yazabilmek amacıyla, bu deneyimi ona yaşatması da olabilir. Doğrusunu Hz.Allah bilir.
Fatih Lütfü AYDIN 13.12.2011
2 Münâkehat ( nikâh, boşanma, nafaka )
3 Muâmelât: İnsanların birbirleri arasında gerçekleştirdikleri, hukuki nitelikteki; alma, satma, kiralama, sözleşme yapma, şirket kurma türünde ki işlemleri.
4 Ukûbât: Ceza Hukuku
5 Akaid
AKÂİD İLMİ
Akâid "akîde" kelimesinin çoğuludur. Akid ise sözlükte düğüm bağlamak, düğümlemek ve kesinlikle inanılan şey anlamlarına gelir. Buna göre, "İslâm akâidi" İslâm dininde kesinlikle inanılan hususlar mânâsına gelir ki bunlara "îmân esasları" da denir. Buna göre îmân esaslarını ihtiva eden ilme de "akâid ilmi" denir. Nitekim Seyyid Şerif Cürcânî de "Akâid"i tanımlarken "İslâm dininin amelî değil, itikadî hükümlerini ihtiva eden ve bunlardan bahseden bir ilim" olarak ifâde etmiştir (Ta'rîfât).
Hangi devirde ve hangi metodla olursa olsun îmân esaslarından bahseden ilim akâid ilmidir. Bu tür kitaplara da akâid kitapları denir. Fakat hususi mânâda akâid îmân esaslarından kısa olarak bahseden bir ilim olmuştur.
Akâid ilmi, Allah'ın varlığından, sıfatlarından, fiillerinden bahseden bir ilimdir. Her ne kadar nübüvvet ve ahiret ile ilgili konular da anlatılmakta ise de bunlar, ilâhî fiillere râcidir. Zira bütün itikadî meselelerin konusu Yüce Allâh'tır. Akaid ilminin gayesi, taklidden kurtulmak, tahkikî îmân derecesine ulaşmaktır." (F.K.)
AKAİD İLMİ BAŞLIKLI BU YAZI DİYANET İŞLERİ BAŞKANLIĞI SİTESİ’ NİN DİNİ KAVRAMLAR SÖZLÜĞÜ BÖLÜMÜNDEN ALINMIŞTIR.
6 Kader
KADER
Sözlükte "ölçmek, tahmin etmek ölçüp takdir ederek tayin etmek; gücü yetmek ve kudret" anlamlarına gelen kader, din ıstılahında, Allah'ın ebede kadar olacak şeyleri zaman ve yerini, özellik ve niteliklerini, nasıl ve ne zamanda olacaklarsa onların tamamını ezelde bilip o şekilde sınırlaması ve takdir etmesine denir. Bu durumda kader Allah'ın ilim sıfatını ilgilendirmektedir. O halde kader, Allah'ın ilmi doğrultusunda, kainatı ve ondaki her çeşit yaratığı belli bir düzen ve ölçüye göre idare eden ilâhî bir kanundur. Bu konuda Kur'ân'da şöyle buyurulmaktadır: "Biz her şeyi bir ölçüye göre yarattık." (Kamer,54/49); "O'nun katında her şey bir ölçüyledir."(Ra'd,13/8); "Kâinatta mevcut her şeyin hazineleri ancak bizim yanımızdadır. Biz onu ancak belli bir miktar ile indiririz." (Hicr,15/21); "Her şeyi yaratıp ona bir nizam veren ve mahlûkatın mukadderatını tayin eden Allah, yüceler yücesidir."(Furkân,25/2) (F.K.)
KADER BAŞLIKLI BU YAZI DİYANET İŞLERİ BAŞKANLIĞI SİTESİ’ NİN DİNİ KAVRAMLAR SÖZLÜĞÜ BÖLÜMÜNDEN ALINMIŞTIR.
İMAN ESASLARI ile İLGİLİ KUR’AN AYETLERİ
Yaşar Nuri ÖZTÜRK
Bakara Suresi
177. Yüzlerinizi doğu ve batı yönüne çevirmeniz zafer ve mutluluğa
ermek değildir. Zafer ve mutluluğa ermek o kişinin hakkıdır ki,
Allah'a, âhıret gününe, meleklere, kitaplara, peygamberlere inanır;
akrabaya, yetimlere, çaresizlere, yolda kalmışa, yoksullara, özgürlüğüne
kavuşmak gayretinde olanlara malı seve seve verir, namazı kılar,
zekatı öder. Böyleleri söz verdiklerinde ahitlerine vefalıdırlar;
bolluk ve bereket zamanı kadar, zorluk, sıkıntı ve şiddet zamanında da
sabırlıdırlar. İşte bunlardır özüyle sözü bir olanlar. Ve işte bunlardır korunan takva sahipleri.
285. Resul, Rabb'inden kendisine indirilene inanmıştır; müminler de.
Hepsi; Allah'a, onun meleklerine, kitaplarına, resullerine inanmışlardır.
Allah'ın resullerinden hiç birini ötekinden ayırmayız.
Şöyle demişlerdir: "Dinledik, boyun eğdik.
Affet bizi, ey Rabb'imiz. Dönüş yalnız sanadır."
Nisa Suresi
136. Ey iman edenler!
Allah'a, onun resulüne, resulüne indirmiş olduğu Kitap'a,
daha önce indirmiş olduğu Kitap'a inanın.
Kim Allah'ı, O'nun meleklerini, kitaplarını,
resullerini ve âhiret gününü inkâr ederse
geri dönüşü olmayan bir sapıklığa gömülmüş olur.
AMELİ BÖLÜMLE ilgili KUR'AN AYETLERİ
1 Fıkıh
Araf Suresi
179. Yemin olsun ki biz, insanlardan ve cinlerden birçoğunu cehennem için yarattık. Kalpleri var bunların, onlarla anlamazlar; gözleri var bunların, onlarla görmezler; kulakları var bunların, onlarla işitmezler. Davarlar gibidir bunlar. Belki daha da şaşkın. Gafillerin ta kendileridir bunlar.
Bismillâhirrahmânirrahîm
Ve lekad zere’nâ li cehenneme kesîren minel cinni vel insi lehum kulûbun lâ yefkahûne bihâ ve lehum a’yunun lâ yubsırûne bihâ ve lehum âzânun lâ yesmeûne bihâ, ulâike kel en’âmi bel hum edallu, ulâike humul gâfilûn(gâfilûne).
1. ve lekad : ve andolsun ki
2. zere'nâ : yarattık, hazırladık
3. li cehenneme : cehennemi
4. kesîren : çok
5. min el cinni : cinlerden
6. ve el insi : ve insanlar
7. lehum : onların vardır
8. kulûbun : kalpler
9. lâ yefkahûne : fıkıh edemezler, idrak edemezler
10. bi-hâ : onunla
11. ve lehum : ve onların vardır
12. a'yunun : gözler
13. lâ yubsırûne : göremezler
14. bi-hâ : onunla
15. ve lehum : ve onların vardır
16. âzânun : kulaklar
17. lâ yesmeûne : işitemezler
18. bi-hâ : onunla
19. ulâike : işte onlar
20. ke el en'âmi : hayvanlar gibi
21. bel hum : hayır onlar, hatta onlar
22. edallu : daha çok dalâlette
23. ulâike : işte onlar
24. hum el gâfilûne : onlar gâfil olanlardır
Nisa suresi
78.Nerede olursanız olun ölüm sizi yakalayacaktır. Titizlikle korunan muhteşem kulelerde olsanız bile. Onlara bir iyilik isabet ettiğinde, "Bu, Allah katındandır!" derler. Ama kendilerine bir kötülük dokunduğunda, "Bu senin yüzündendir." derler. De ki: "Hepsi, Allah katındandır." Şu topluluğa ne oluyor ki, neredeyse hiçbir sözü anlamıyorlar!
Bismillâhirrahmânirrahîm
Eyne mâ tekûnû yudrikkumul mevtu ve lev kuntum fî burûcin muşeyyedeh(muşeyyedetin), ve in tusıbhum hasenetun yekûlû hâzihî min indillâh(indillâhi), ve in tusıbhum seyyietun yekûlû hâzihî min ındik(ındike), kul kullun min ındillâh(ındillâhi), fe mâli hâulâil kavmi lâ yekâdûneyefkahûne hadîsâ(hadîsen).
1. eyne mâ : nerede
2. tekûnû : olursunuz
3. yudrik-kum : size yetişir, erişir
4. el mevtu : ölüm
5. ve lev : ve eğer ... olsa
6. kuntum : siz oldunuz
7. fî burûcin : kalelerde, burçlarda
8. muşeyyedetin : sağlam, muhkem, yüksek
9. ve in : ve eğer, olsa
10. tusıb-hum : onlara isabet etti
11. hasenetun : hayır, iyilik
12. yekûlû : derler
13. hâzihî : bu
14. min indi : katından
15. allâhi : Allah
16. ve in : ve eğer
17. tusıb-hum : onlara isabet etti
18. seyyietun : kötülük
19. yekûlû : derler
20. hâzihî : bu
21. min ındi-ke : senin katından, senin tarafından, senden
22. kul : de, söyle
23. kullun : hepsi
24. min ındi : katından
25. allâhi : Allah
26. fe : artık
27. mâ li hâulâi : bunlara ne oluyor
28. el kavmi : kavim, topluluk
29. lâ yekâdûne : neredeyse olmayacak, olmuyor
30. yefkahûne : fıkıh ediyorlar, anlıyorlar
31. hadîsen : söz, konuşulan kelâm
İman Esasları ile Fıkıh bölümünün İbadet dışında kalan kısmı yani Muamelat ( İnsanların birbirleriyle olan muameleri, işlemleri ) bir başka deyişle Hukuk ( Haklar ) Sosyal Alandır.
Zaman değişince ahkâm yani Kur'an ayetleri değişebilir. Bu da ancak sosyal alanda olabilir.
Ruhsal alanda yani inanç esaslarında ve doğa kanunlarında değişme olmaz.
1. Allah bir tanedir. Ortağı yoktur.
2.Su 100 derecede kaynar.
Sosyal alandaki hacca atla, deveyle ya da herhangi bir binitle gidin ayeti elbetteki günümüze güncellenmiş yani otobüs, uçak vs. ile gidilir, olmuş. Sosyal alandaki uyarlamalar da Kur'an'ın özüne uygun olmalı yani haksızlık içermemelidir. F.L.A..
Mirasla ilgili yazımdan bir alıntı.
Miras hakkında, tarla, bahçe, mal (sığır, davar vs.) gibi varlıkların miras nedeniyle aşırı bölünmesi verimin düşmesine neden olup, geçimi üstlenen erkek için büyük bir ekonomik yıkıma sebebiyet vermesin, diye kızlara az pay emredilmiştir şeklinde yorumlar vardır.
İkinci bir yorum da, ilkel toplumların geliştirilmesi amacıyla bazı ayetlerin tıpkı içki ile ilgili ayetlerde olduğu gibi derece derece, alıştıra alıştıra indirilmiş olduğudur.Ayrıca ayetin emir kipinde değil de öneri kipinde olması bu işin zamana bırakıldığının bir göstergesidir.Ruhsal alanla ilgili ahkâm yani Kur’an ayetleri değişmez ama miras gibi sosyal alana yönelik ayetler zaman değişince ahkâm değişir sözü gereği haksızlık içermeden zamana uydurulmalıdır. 11.05.2018 Fatih Lütfü Aydın.
Tezkiye
NECM-32
Ellezîne yectenibûne kebâirel ismi vel fevâhışe lemem(lememe), inne rabbeke vâsiul magfireh(magfireti), huve a'lemu bikum iz enşeekum minel ardı ve iz entum e cinnetun fî butûni ummehâtikum, fe lâ tuzekkû enfusekum, huve a'lemu bi menittekâ.
1. ellezîne : o kimseler ki
2. yectenibûne : kaçınırlar
3. kebair : büyük
4. el ismi : günah
5. ve : ve
6. el fevâhişe : çok çirkin yüz kızartıcı olanından
7. illa : dışında, hariç
8. el lememe : küçük günahlar
9. inne : muhakkak ki
10. rabbeke : senin Rabbin
11. vâsiu : geniş olandır
12. magfireti : mağfireti
13. huve : o
14. a'lemu : daha iyi bilendir
15. bikum : sizi
16. iz enşeekum : (inşa ettiği) yarattığı zaman
17. min el ardi : topraktan
18. ve iz : ve o zaman
19. entum : siz
20. ecinnetun : bir cenin
21. fî butûni : karınlarında
22. ummehâtikum : annelerinizin
23. fe : öyleyse
24. lâ tuzekkû : temize çıkartmayın
25. enfusekum : nefslerinizi
26. huve : o
27. a'lemu : iyi bilendir
28. bi men : kimseyi
29. ittekâ : takva sahibi
Öyle kişilerdir ki onlar, günahın büyüklerinden ve iğrençliklerden çekinip kaçınırlar. Bazı küçük sürçmeler hariç. Hiç kuşkusuz, senin Rabbin affı geniş olandır. Sizi en iyi bilen O'dur: Hem sizi topraktan oluşturduğu zaman hem de annelerinizin karınlarında ceninler halinde bulunduğunuz zaman. O halde kendi kendinizi temize çıkmış göstermeyin; kimin sakındığını en iyi bilen O'dur.
Tezkiye kişilerin kendini Allah katında temiz ve takva sahibi gibi göstermesidir.
Eğer takva sahibini ( Allah’ ın sevgisine ulaşamama korkusuyla Allah’ tan sakınıp onun rızasına uygun yaşayanı ) en iyi Allah biliyorsa, biz nasıl bileceğiz sorusuna da Allah’ ın öğretmen olduğundan söz eden ayetler cevap verebilir.
Neye, Kime İnanacağız
Bakara Suresi
282. Ey iman sahipleri! Belirli bir süre için birbirinize borç verdiğinizde onu yazın. Aranızda bir yazıcı adaletle yazsın. Yazıcı, Allah'ın kendisine öğrettiği şekilde yazmaktan kaçınmasın, yazsın. Borç altına giren kişi de onu kayda geçirtsin ve Rabb'inden korksun da borcundan hiç bir şey eksiltmesin. Borç altına giren, aklı ermez yahut zayıf, çaresiz biri ise yahut yazdırmaya gücü yetmiyorsa, velisi adaletle yazdırsın. Erkeklerinizden iki kişiyi de tanık tutun. Eğer iki erkek yoksa rızanızla kabul edeceğiniz tanıklardan bir erkek ve iki kadın gerekir. Bu, kadınlardan biri şaşırırsa / unutursa ötekisi ona hatırlatsın diyedir. Tanıklar, çağırıldıklarında çekimser davranmasınlar. Küçük veya büyük, borcu, süresine kadar yazmaktan üşenmeyin. Böyle yapmanız Allah katında adalete daha yakın, tanıklık için daha sağlam, kuşkuya düşmemeniz için daha elverişlidir. Ancak aranızda döndürüp durduğunuz tamamen peşin bir ticaret söz konusu ise onu yazmamanızda sizin için bir sakınca yoktur. Karşılıklı alışveriş yaptığınızda da tanık bulundurun. Yazıcıya da tanığa da zarar verilmesin. Böyle bir şey yaparsanız bu, kendinize kötülük olur. Allah'tan korkun. Allah size öğretiyor. Allah, her şeyi en iyi biçimde bilendir.
Enfal Suresi
29.Ey iman sahipleri! Eğer Allah'tan korkarsanız, Allah size hakla bâtılı/iyiyle kötüyü ayırma gücü verir, kötülüklerinizi örter. Allah, o büyük lütfun sahibidir.
Yâ eyyuhellezîne âmenû in tettekullâhe yec’al lekum furkânen ve yukeffir ankum seyyiâtikum ve yagfir lekum, vallâhu zul fadlil azîm(azîmi).
1. yâ eyyuhâ : ey, onlar ki
2. ellezîne âmenû : inanan, âmenû olan, Allah'a ulaşmayı dileyen kimseler
3. in : eğer
4. tetteku allâhe : Allah'a (karşı) takva sahibi olun
5. yec'al : kılar, yapar
6. lekum : sizin için, sizi, size, siz
7. furkânen : bir furkan (hak ve bâtılı ayırma özelliği)
8. ve yukeffir : ve örter
9. an-kum : sizden
10. seyyiâti-kum : günahlarınızı
11. ve yagfir-lekum : ve size mağfiret eder
12. ve allâhu : ve Allah
13. zu el fadli el azîmi : büyük fazl sahibidir
Kıyame Suresi
18. O halde, biz onu okuduğumuzda, sen onun okunuşunu izle.
19. Sonra onu açıklamak da bizim işimiz olacaktır.
Demek ki önce kendimiz sahte kul olmamalıyız yani tüm sahtelerden ( hadis, mürşid, şeyh vs) korunmak için Allah’ tan hakkıyla sakınan sevgili kul olmak amacıyla çabalamalıyız. Allah’ ın kitabını Nasrettin Hoca’ nın eşeği gibi arpa için ya da yağlı pilav için yüzünden okumamalıyız. Anladığımız dilde okuyup, anlayıp Allah’ ın rızasına uygun şekilde hayata geçirmeliyiz.
17.02.2012 Fatih Lütfü AYDIN
http://fatihltfaydin.tr.gg/Tasavvufun-Basamaklari.htm
Yukarıda ki alıntı aşağıda ki yazı için ayrıntılı bilgilere sahiptir.
ALAK-1
Yaratan Rabbinin adıyla oku/çağır!
Bir bilgiyi gerektiğinde kullanmak üzere önce okumalı sonra hıfz etmeli yani bellekde saklamalı yani ezberlemeli. Burada adıyla ya da ismiyle okumak, Hz. Allah’ ı anarak, onun rızasını gözeterek okumak olmalı. Öğrenmek olumlu şeyler için de söz konusu olabilir olumsuz şeyler için de. Eğitim ise olumlu şeyleri okuyup hayata geçirmekle olanaklı olabileceğinden. Hz. Allah’ ın adını anarak, yani onun rızasına uygun şeyleri okuyarak onları hayata geçirmeli. Hz. Allah Alak Suresi Ayet 1’ de Yaratan Rabbinin adıyla oku/çağır! Derken olumlu şeyleri öğren yani kendini eğit demek istiyor olmalı.
KALEM-1
Nûn! Yemin olsun kaleme ve satır satır yazdıklarına
Okumak ve yazmak beyni geliştirir yani Düşünsel Bölüm Katsayımızı ( DüBK ) arttırır.
Yazmak aynı zamanda gerektiğinde kullanmak üzere bilgiyi bellekde saklamamızı, kafaya kazımamızı da sağlar.
*2 MUZZEMMİL
4.Yahut buna biraz ekle! Ve Kur'an'ı ağır ağır, düşüne düşüne oku!
Birşeyi ağır ağır, düşüne düşüne okumak o şeyi anlamaya, kavramaya çalışmaktır. Anladığımız dilde okumazsak bir şeyi yalnızca ezberleriz kavrayamayız. Kavrayamadığımız şeyi de hayata geçiremeyiz. Öğrenmek için okuma, ezberleme, kavrama ve uygulama aşamalarını hakkıyla yerine getirmeliyiz.
Bu durumda fıkıh*4 şeriat basamağının kavrama bölümüyle ilgili olmaktadır.
5. Doğrusu, biz senin üzerine ağır bir söz bırakacağız.
Bu Kur’an’ ın ruhta oluşturduğu fizik ötesi güç ve güzellikler olabilir. Kur’an’ ın bu suyunu içebilmek için onu iyi anlayıp Hak rızasına uygun hayata geçirmeliyiz. Demek ki Kur’an’ ın Arapça söylenişini ( telafuzunu ) okuyup ezberlemek şayet doğru kavrama ve hayata geçirme söz konusu değilse o yolu, şeriatı ( Kur’an Suyunu, Nurunu içme yolunu), boşa yürümek demektir. Kavramak için de anladığımız dilde okumalıyız.
*3 MUDDESSİR
4. Temizle giysilerini!
5. Uzaklaştır kendinden pisliği!
Bunlar da Tarikat basamağını anlatır. Pisliği her türlü pislik yani olumsuzluk ( negativite ) olarak düşünmeliyiz. Tarikat olumsuzluğu terk etmektir. Tarikat ve terk aynı kökten gelirler.Cemaat dini örgüt demek olduğundan tıpkı örgütlerde ya da derneklerde olduğu gibi cemaatlerde başkan ya da lider ile üyeler vardır. Tarikat ise dini okul olduğu için tarikatlerde öğrenci ( mürid, derviş ) ve öğretmen ( mürşid – i kâmil ) olur. Tarikatlerde şeyh ( dini lider ) olmaz. şeyh cemaat lideridir. İster şeyh desinler ister mürşid desinler filanca kişi şeyh ya da mürşid, ermiş dediklerinde sahte olup olmayacağının ölçüsü (Sah)Tezkiye ( sen ona istediğin kadar şeyh de ölçmeliyim onu ya çıkarsa sahte) ayetidir.
16.02.2012
Fatih Lütfü AYDIN