Sayac


Fatih Lütfü AYDIN
Hoş Geldiniz

YASAKLAR

 Alıntı..Eser Adı: Kur’ân-ı Kerîm’deki Temel Emirler ve Yasaklar

YazarEmre Dorman
İletişimwww.emredorman.com

Yasaklar
B
Kim Allah’ın yasaklarına saygılı olursa bu,
Rabbi katında kendisi için çok hayırlı olur.
22 Hac Suresi Ayet 30
 
135
58
Haksız Yere Cana Kıymayın
B
Allah’ın saygıya layık kıldığı cana haklı bir sebep
yokken kıymayın. Kim haksızlıkla öldürülürse,
onun velisine söz hakkı vermişizdir. Ama o da
öldürmede sınır tanımazlık etmesin.
Çünkü kendisine yardım edilmiştir.
17 İsra Suresi Ayet 33
Yüce Allah’ın insanlara bahşetmiş olduğu en büyük nimet
yaşamdır. Bu sebeple yüce Allah, haksız yere cana kıymayı
yasaklamıştır. Haksız yere canına kıyılan kişinin ailesine kısas
yani bu suçu işleyene aynısı ile karşılık vermek hakkı tanınmıştır.
Ayetlerde: “Ey aklı ve gönlü işleyenler, kısasta sizin
için hayat vardır. Bu sayede korunmanız umulmaktadır.”
(2/179) buyrularak haksız yere cana kıyan bir katilin öldürülmesinin,
Allah tarafından insanlara bahşedilmiş olan yaşam
hakkının bu kadar kolay ortadan kaldırılmasının önüne geçeceği
yani kısas uygulamasının insanların bu konuda daha hassas
olmalarını sağlayacağına dikkat çekilir. Günümüz dünyasında
adeta meslek haline getirilen tetikçilik gibi insanlık dışı
136
KUR’ÂN-I KERÎM’DEKİ TEMEL EMİRLER VE YASAKLAR
uygulamalar göz önünde bulundurulduğunda işlediği suç sonucunda
kendi canının da alınacağını bilen birinin bu kadar
kolay insan öldüremeyeceği açıktır. Ancak pek çok insan yasalardaki
boşlukları ya da bir af ümidini fırsat bilmekte ve bu
alanda para ve şöhret elde edeceği inancından da cesaret alarak
gözünü kırpmadan insanların canına kıyabilmektedir.
Kısas, özellikle kırsal kesimlerde sıkça rastlanan töre cinayetlerinin
de ciddi anlamda önünü kesecek bir uygulamadır.
Adeta dinselleştirilmiş töre uygulamaları sebebiyle yıllarca
pek çok insanın haksız yere katledildiği bilinmektedir.
Yine ayette ifade edildiği gibi kısas hakkı tanınan tarafın öldürmekte
sınır tanımazlık edip aşırılığa gitmemesi emredilir.
Medyadaki haberlerden öldürülen bir kişiye karşılık onlarca
kişinin katledildiği olaylara tanık olmuşsunuzdur. Bu noktada
da ayetler net bir biçimde kısasın adil bir biçimde gerçekleştirilmesinin
önemine dikkat çekmektedir. Kan davaları sebebiyle
de yıllarca haksız yere pek çok insanın canına kıyıldığını
gördük. Kan davası güdülen taraflar açısından da kısas
hakkı ilk defa haksız yere öldürülen tarafındır. Diğer taraf bu
davayı sürdürdüğü her defasında haksız yere cana kıymaya
devam etmekte ve dolayısıyla her seferinde ilk defa öldürülen
tarafa kısas hakkı doğurmaktadır. Tüm bunlar ve benzeri
uygulamalar dikkate alındığında yüce Allah’ın aziz kılmış olduğu
cana haksız yere kıymanın ayetler tarafından yasakla137
EMRE DORMAN
narak karşılığında ölüm cezasının verilmesinin hikmeti daha
iyi anlaşılmaktadır.
Yine diğer canlılar açısından olaya bakıldığında da şüphesiz
yerdeki ve gökteki tüm canlılar Allah’ın yüce sanatının birer
nişânesi (göstergesi) olarak insanların hizmetine sunulmuşlardır.
Pek çok hayvanın etinden, sütünden, gücünden, yününden
ve benzeri özelliklerinden istifade ederiz. Bu sebeple tüm canlıları
da yüce Allah’ın nimeti olarak görmek, onlara zulmetmemek
ve sadece zevk için yapılan avcılık ve benzeri cana
kıymaların insanlık dışı davranışlar olduğunu bilmek gerekir.
138
KUR’ÂN-I KERÎM’DEKİ TEMEL EMİRLER VE YASAKLAR
59
Zina Etmeyin
B
Zinaya yaklaşmayın. Çünkü o iğrenç bir iştir; yol
olarak da çok kötüdür.
17 İsra Suresi Ayet 32
Kur’ân’daki kullanımıyla zina evlilik dışı cinsel ilişkiyi
ifade etmekte ve ayetlerde bu tip ilişkiler yasaklanarak kınanmaktadır.
Ayetler erkek ve kadın arasındaki cinsel ilişkinin
ancak evlilik ile yaşanabileceğini, bunun dışındaki ilişkilerin
ise ahlâksızlık olduğunu söyler. Zina yapan erkek ya da
kadının başka biriyle evli ya da bekâr olması fark etmez. Cinsel
ilişki sadece eşler arasında yaşanabilir. Her ne kadar zina
suçunu her dönemde görmek mümkünse de özellikle günümüzde
zina, modern dünyanın içine saplandığı bataklardan
biri olarak karşımıza çıkmaktadır. İnsanların sapkın bir şekilde
para ya da başka bir şey karşılığı olarak bedenlerini adeta birer
madde gibi pazarlayarak yaşadıkları ilişkiler ve kaçamak
aşklar sebebiyle aile kurumu zedelenmekte, pek çok çocuk
sahipsiz kalmakta ve ölümle sonuçlanan hesaplaşmalar ile çeşitli
intihar vakalarına rastlanmaktadır. Dünyaya gelen bir çocuğun
en doğal haklarından biri anne ve babasının kim olduğunu
bilmesidir. Her ne kadar annelik biyolojik bir hadiseyse
139
EMRE DORMAN
de yani bir çocuk ancak bir anneden dünyaya gelebiliyorsa da
özellikle günümüzdeki testlerin bulunmadığı dönemlerde birden
fazla erkek ile cinsel ilişkide bulunan bir kadının doğuracağı
çocuğun babasının gerçekte kim olduğunu belirlemek
mümkün değildir. Çeşitli testler ile çocuğun babasının kim olduğunun
artık belirlenebiliyor olması da bir şeyi değiştirmez.
Çünkü ayetlerde bu konuda bir gerekçe bildirilmemiş ve evlilik
dışı cinsel ilişki yasaklanmıştır.
Kur’ân’da dünyevi manada ceza uygulanması gereken ender
suçlardan biri olan zinanın yapılması halinde ayetlere göre:
“Zina eden kadınla zina eden erkek... Yüz celde (Deri üzeriyle
sınırlı kalmak şartıyla yapılan vuruşlar) vurun her
birinin ciltlerine... Allah’a ve âhiret gününe inanıyorsanız,
Allah’ın dini konusunda bunlara acıma duygusu sizi
yakalamasın. Müminlerden bir grup da bunların cezalarına
tanık olsun.” (24/2) şeklinde bir ceza uygulanması ve
bu cezanın uygulanabilmesi için de zina yapıldığı esnada 4
tane şahidin zinanın yapıldığına tanıklık etmesi gerekmektedir
(24/4). Ayetten de görüldüğü gibi zinanın alenen yani ortalık
yerde yapılmasının önüne geçilmiştir. Ancak hiç şüphesiz
yapılan zinayı hiç kimsenin görmemiş olması tarafların zina
yasağını ihlal etmedikleri anlamına gelmez. Bu durum sadece
onlara uygulanacak 100 vuruşluk cezanın uygulanmasını ortadan
kaldırır. Şüphesiz işledikleri suçun hesabı âhirette kendilerinden
sorulacaktır.
Bununla birlikte yine 4 tanık olmadan iffetli kadınlara zina
isnadında bulunulması da ayetlerde yasaklanmış ve bu iftirada
140
KUR’ÂN-I KERÎM’DEKİ TEMEL EMİRLER VE YASAKLAR
bulunanlara 80 vuruş ile ceza uygulaması yapılması ve tanıklıklarının
ebediyen kabul edilmemesi emredilmiştir (24/4). Yine
ayetlerde: “O bir şeyden habersiz iffetli mümin kadınlara
iftira atanlar, dünyada da âhirette de lanete çarptırılmışlardır.
Büyük bir azap vardır onlar için.” (24/23) buyrularak
da bu kötülüğü yapanların her iki dünyada da büyük bir
azap ile karşılık bulacakları bildirilmektedir. Yine kendi eşlerine
zina isnad eden ve 4 tanığı olmayan erkeklerin de Allah
adına 4 kere yemin etmeleri ve 5. de eğer yalancılardansa
Allah’ın lanetinin kendi üzerine olmasını dilemesi gerekir (24/6-
7). Buna karşılık itham edilen kadının, kocasının yalan söylediğine
dair dört defa yemin etmesi ve besincisinde şayet suçlayan
erkek doğru söylüyorsa Allah’ın azabının kendisi üzerine
olması şeklindeki sözleri kendisinden cezayı düşürür (24/8-9).
Görüldüğü gibi yüce Allah burada kadının beyanını erkeğinkinden
üstün tutmakta ve zina ile suçlanan kadınların toplum
tarafından baskı ve zulüm görmelerinin önüne geçilmektedir.
Oysaki erkek egemenliğinin olduğu insanlık tarihi boyunca
haksız yere suçlanarak öldürülen ve çeşitli eziyetler gören sayısız
kadına şahit olmak mümkündür. Yine isteklerine cevap
vermiyor diye çeşitli kişiler tarafından iftiraya uğrayarak toplum
tarafından ezilip horlanan sayısız kadının başlarına gelenlere
tanık olmak da mümkündür. İşte Kur’ân pek çok konuda
olduğu gibi bu denli hassas bir konuda da en medeni ve
hukuki yaklaşımlarda bulunmakta ve insanların haksız yere
mağdur olmalarının önüne geçmektedir.
141
EMRE DORMAN
60
Haram Yemeyin
B
Onların birçoğunun günahta, düşmanlıkta,
haram yemede yarıştıklarını görürsün.
Ne kötüdür o yapmakta oldukları.
5 Maide Suresi Ayet 62
Kur’ân ayetleri inananların temiz ve helal rızıkları temin
etmeleri ve haksız kazançtan uzak durmaları gerektiğini söyler
(2/188). Ayetlerde inkârcıların bir özelliği olarak: “Yalana iyice
kulak verirler, haramı tıka-basa yerler.” (5/42) denilmekte
ve “Allah’ın size helal ve temiz olarak verdiği rızıklardan
yiyin.” (5/88) buyrularak da rızkın temiz ve helal olması gerektiğine
dikkat çekilmektedir. Haram yollarla elde edilen malın
ne bu dünyada ne de âhirette bir faydası olur. Meşru olmayan
yollardan elde edilen mal ve imkânların âhirette hesabının
verilmesi mümkün olmadığı gibi her ne kadar bu dünyada çeşitli
açılardan faydalanıldığı zannedilse de haram bulaşan maldan
her iki dünyada da hayır görülmeyecektir.
142
KUR’ÂN-I KERÎM’DEKİ TEMEL EMİRLER VE YASAKLAR
61
Gıybet Etmeyin
B
Ey iman edenler! Zandan çok sakının! Çünkü zannın
bir kısmı günahtır. Sinsi casuslar gibi ayıp aramayın!
Gıybet ederek biriniz ötekini arkasından çekiştirmesin!
49 Hucurat Suresi Ayet 12
Ayetten de görüldüğü gibi Allah her konuda gerçek bilgiye
sahip olunmasını istemektedir. Zannederek hatalı bir şekilde haksız
yere insanlara çeşitli yakıştırmalarda bulunmak ve insanların
ayıplarını ortaya çıkarmak için çalışmak yasaklanmıştır. Yine
insanların arkasından olur olmaz şekilde konuşmak, inananların
arasını bozacak türlü söz ve fiillerde bulunmak da yasaklanmıştır.
Zanda bulunduğunuz bir kişiye yaptığınız yakıştırmada yanılıyor
ve bu yüzden günaha giriyor olabilirsiniz. Ayetlerde: “Zan,
gerçek adına hiçbir şey ifade etmez” (10/36) buyrulmakta ve
inanan birinin açık delil üzerine hareket etmesi gerektiği söylenmektedir.
İnsanlar hakkında gıybet etmeyi: “Sizden biri, ölmüş
kardeşinin etini yemek ister mi?” (49/12) şeklinde oldukça çarpıcı
bir benzetme ile kınayan ayetler inananları gıybet etmekten
ve zanda bulunmaktan men etmektedir. Ben kimsenin yüzüne
143
EMRE DORMAN
söylemeyeceğim şeyi arkasından da söylemem gibi sözlerle insanlar
hakkında ağzına geleni söyleyip saydırmak da örnek bir
inanana yakışacak tavır değildir. İnsanların yüzlerine kabahatlerini
saydırmanız sizi değil kibrinizi büyütür. Samimi bir inanan
ise inanan kardeşinin kabahatlerini örten, ona hayırlı tavsiye ve
öğütlerde bulunan kişidir.
144
KUR’ÂN-I KERÎM’DEKİ TEMEL EMİRLER VE YASAKLAR
62
İnsanlar Aleyhine Söz Taşımayın
B
Şunların hiçbirine uyma: yemin edip duran, aşağılık,
kötüleyip duran, söz götürüp getiren, hayrı engelleyip
sürdüren, saldırgan, olabildiğince günahkâr, kaba,
sonra da kötülükle damgalı.
68 Kalem Suresi Ayet 10-13
Toplum içinde insanların arasını bozmak için uğraşan ve
yaptığı bu kötülükten zevk alan insanlara şahit olmak mümkündür.
Bu kişiler ufacık meseleleri dahi abartarak aktarmakta
ve insanları birbirine düşürmektedirler. İnananların bu gibi kişilerin
oyununa gelmemeleri ve hakkında kesin bilgiye sahip olmadıkça
insanları kötülememeleri gerekir. Gerçek bir inanana
düşen, ciddi meseleleri bile insanların arasında barış ve kardeşlik
duygularını besleyici şekilde çözmeye yönelik girişimlerde
bulunmaktır. İnsanların aleyhinde söz taşıyarak onları birbirine
düşman eden kişilerin çok olduğu toplumlarda huzur ve barış
kalmaz. Aileler yıkılır, yuvalar dağılır. Kardeşler birbirine düşer.
Bu yüzden insanlar arasında fitne ve fesat çıkarmak gayesiyle
kötülük için laf taşıyan kişilere fırsat vermemek ve bu kötülüklerinden
kurtulmaları için onlara nasihat etmek gerekir.
145
EMRE DORMAN
63
Şahitlikten Kaçınmayın.
Yalan Yere Şahitlik Yapmayın
B
Şahitliği gizlemeyin. Kim şahitliği gizlerse şüphesiz
onun kalbi günahkârdır. Allah yaptıklarınızı
hakkıyla bilendir.
2 Bakara Suresi Ayet 283
Kur’ân ayetleri, insanlar arası adaletin temin edilmesi, hak
ve hukukun sağlanması için: “Adaleti dimdik ayakta tutarak
Allah için tanıklık edenler olun.” (4/135) diye buyurmakta
ve insanların mağdur olmamaları için tanıklık ettiğimiz ya da
hakkında sağlam bilgiye sahip olduğumuz konulardaki şahitlikten
kaçınmamamızı söylemektedir. Şahitlikten kaçınılmaması
gerektiği gibi yalan yere şahitlik de yapılmaması gerekir.
Ayetlerde inananların özelliklerinden biri olarak: “Ki onlar,
yalan şahitlikte bulunmayanlar, boş ve yararsız sözle karşılaştıkları
zaman onurlu bir tavırla geçip gidenlerdir.”
(25/72) diye buyrulmakta ve yine “Şahitliği Allah için dosdoğru
yapın…” (65/2) denilerek de yapılan şahitlikte doğru
ve dürüst olunması emredilmektedir. Gerek para karşılığında
gerekse sevdiği ya da tanıdığı birini beladan kurtarmak uğ146
KUR’ÂN-I KERÎM’DEKİ TEMEL EMİRLER VE YASAKLAR
runa yalan yere tanıklık ederek mağdur durumdaki kişinin
kendisini ya da ailesini daha da mağdur hale getiren sayısız
örnekle karşılaşmak mümkündür. Hatta zaman zaman haksızlığa
uğrayan kişi fakir biriyse şayet tanık olanların hiç biri
onun lehine şahitlik etmeye yanaşmazken zengin biri için ise
yalan yere şahitlik ederek bu kişiye yaranmaya çalışacak pek
çok insan çıkacaktır. Oysaki gerçek bir inanana yakışan adaleti,
hak ve hukuku gereğince yerine getirmek için insanların
sosyal ve ekonomik durumlarına bakmaksızın tanıklıkta
bulunmaktır. Bazen de insanlar şahit olduğu bir olaya tanıklık
ederse bir yığın formalite ile uğraşmak zorunda kalacağını
düşünerek yine tanıklıktan kaçınmaktadır. Oysa kaçınmış
olduğu tanıklığa bir gün kendisi de ihtiyaç duyabilir ve
şayet herkes bu şekilde davranırsa o da kendisi için tanıklık
yapacak kimseyi bulamayabilir. Görüldüğü gibi toplumsal düzenin
sağlanabilmesi ve insanların haksızlığa uğratılmaması
için şahitlikten kaçınılmaması ve adaletin doğru bir şekilde temin
edilmesi gerekir. Hiç şüphesiz yüce Allah yapmakta olduklarımızı
en iyi şekilde görmekte ve her şeye en güzel şekilde
tanıklık etmektedir.
147
EMRE DORMAN
64
Çirkin İşlerden,
Fenalık ve Azgınlıktan Uzak Durun
B
Muhakkak ki Allah, adaleti, iyiliği, akrabaya yardım
etmeyi emreder, çirkin işleri, fenalık ve azgınlığı da
yasaklar. O, düşünüp tutasınız diye size öğüt veriyor.
16 Nahl Suresi Ayet 90
Ayette çirkin işler olarak ifade edilen ‘fahşâ’ kelimesi daha
çok cinsel suçlar anlamına gelmektedir. Bununla birlikte aynı
zamanda Kur’ân ayetleri tarafından ortaya konulan ahlâki davranışlara
aykırı çirkin işleri, fenalık ve azgınlıkları da içerdiğini
düşünmek mümkündür. Toplumlar, o toplumun birer
bireyi olan kişilerin ahlâki tutum ve davranışları sayesinde
varlıklarını düzgün bir şekilde devam ettirebilir ve insani değerlere
sahip olabilirler. Her türlü çirkinlik ve azgınlığın kol
gezdiği toplumlarda ise sürekli olarak bir kargaşa, huzursuzluk
ve ahlâksızlığın baş göstermesi kaçınılmazdır. Günümüzde
insanların kişisel özgürlüklerine adeta sınırsızlık getirerek diledikleri
gibi cinsel birliktelikler yaşamalarını ya da uyuşturucu
gibi her türlü maddeleri kullanmalarını doğal karşılayan
toplumların ciddi anlamda sosyolojik ve psikolojik sorunlarla
148
KUR’ÂN-I KERÎM’DEKİ TEMEL EMİRLER VE YASAKLAR
karşı karşıya kaldıkları bir gerçektir. Hatta kimilerince insanların
Allah’ın sınırlarını önemsemeyerek kendi tutkuları doğrultusunda
bir yaşam tarzı geliştirmeleri gelişmişlik ve medeni
olmanın bir göstergesi kabul edilmektedir. Oysaki sosyolojik
veriler söz konusu toplumların pek çok açıdan ciddi anlamda
yozlaşma içinde olduklarını, aile kurumunun zedelendiğini, eşcinselliğin
ve ensest ilişkilerin (aile içi) arttığını, küçük yaşta
hamile kalan kız çocuklarının karşı karşıya kaldığı zorlukları,
çöp konteynırlarına atılan yeni doğmuş bebekleri ya da kullandığı
uyuşturucu sebebiyle sokak ortasında can veren bir gencin
dramını gözler önüne sermektedir. Bu ve benzeri pek çok
ahlâk dışı olay sebebiyle toplumların dini ve insani değerlerden
ödün vermemeleri, çirkin işlerden, fenalık ve azgınlıklardan
uzak durmaları gerekmektedir.
Ayetlerde kadınlar ve erkekler arası eşcinselliğin de yasak
edildiği ve her ikisinin de ‘fahşa’ kapsamına girdiğini görmekteyiz.
Ayetlerde kadınlar arasında yapılan eşcinsellik için: “Kadınlarınızdan
fuhuş (eşcinsellik) yapanlara karşı içinizden
dört şahit getirin; eğer onlar şahitlik ederlerse, o kadınları
ölüm alıncaya, ya da Allah onların yararına bir yol gösterinceye
kadar evlerde alıkoyun.” (4/15) diye buyrulmakta ve
bu suçun işlendiğine dair 4 tanık olması halinde bu kadınların
evlerinde alıkoyulmaları emredilmektedir. Ayetlerde erkekler
arası eşcinsellik suçunu işleyenler ile ilgili olarak: “İçinizden
iki kişi, fuhuş yaparsa, onlara eziyet edin; eğer tövbe eder,
149
EMRE DORMAN
uslanırlarsa artık onlardan vazgeçin. Çünkü Allah, tövbeleri
çok kabul edendir (Tevvâb), çok esirgeyendir (Rahîm).”
(4/16) diye buyrulmaktadır. Ayetten de görüldüğü gibi kadın
kadına ya da erkek erkeğe girilen cinsel ilişkilere karşı nasıl
davranılması gerektiği ifade edilerek özellikle bu suçu işleyen
iki erkek olursa onlara eziyet edilmesi söylenmektedir.
Buradaki eziyet ifadesini geniş bir anlayışla değerlendirmek
mümkündür. Eziyet kelimesinin Türkçedeki kullanımı daha
çok şiddet içerikli fiili müdahaleler olarak anlaşılmaktadır.
Ancak burada illaki dayak ya da işkence gibi fiili bir müdahalede
bulunulma zorunluluğu yoktur. Çünkü daha önce de
ifade edildiği gibi zina eden erkek ve kadına 100 adet celde
(Deri üzeriyle sınırlı kalmak şartıyla yapılan vuruşlar) cezası
uygulanması açık bir şekilde emredilirken eşcinsellik için yapılacak
eziyette bu şekilde fiili bir ceza bildirilmemiş ve eziyetin
türü ve boyutu daha çok kamu vicdanına bırakılmıştır.
Söz konusu eziyet, bu gibi kişilerin toplumca benimsenmemesi
ve yapmış oldukları ahlâksızlığa prim verilmemesi; yani
bir anlamda bu gibi kişilerin toplumca dışlanıp protesto edilmesi
şeklinde de yapılabilir. Eza yani sıkıntı eziyet anlamlarına
gelen bu ifadenin başka ayetlerde de ifade etmeye çalıştığımız
manalarda kullanıldığını görmekteyiz: “Güzel, yapıcı
bir söz, bir bağışlama, ardından eziyet gelen bir sadakadan
daha üstündür.” (2/263).
150
KUR’ÂN-I KERÎM’DEKİ TEMEL EMİRLER VE YASAKLAR
65
Lüzumsuz Söz ve Davranışlardan Uzak Durun
B
Hiç kuşku yok, kurtulmuştur müminler. Namazlarında
derin bir saygı içindedir onlar. Boş ve lüzumsuz
sözden yüz çevirmişlerdir onlar. Zekâtı vermek için
faaliyettedir onlar. Cinsiyet organlarını/ırzlarını
koruyanlardır onlar.
23 Müminun Suresi Ayet 1-5
Ayetten de görüldüğü gibi inananlar gereksiz söz ve davranışlardan
yüz çeviren kişilerdir. Halk arasındaki ifadesiyle
inanan kişi, elinden, dilinden ve belinden emin olunan kişidir.
Konuşmasında, hal ve davranışlarında ölçülü olan kişidir. Zamanın
değerini bilen kişidir. Bu sebeple boş işler ve boş sözler
ile gününü geçirmez. Faydalı şeyler yapmaya, insanlara faydalı
olacak söz ve davranışlarda bulunmaya çalışır. Gün boyu kişilerin
yaptıkları konuşmalara baktığınızda tüm bu sohbetlerin;
magazin, spor, diziler ya da siyaset gibi konuların dışına çıkmadığını
üstelik sürekli olarak aynı şeylerin konuşulup tekrar
edildiğini görebilirsiniz. Saçını hangi kuaförde yaptırdığı, elbisesini
hangi mağazadan aldığı ya da kilo vermek için hangi
diyeti kullandığı gibi hayatın tüm amacını birkaç önemsiz me151
EMRE DORMAN
seleye indiren insanların sayısı azımsanmayacak kadar çoktur.
Kısacası plansız ve amaçsız bir şekilde gündelik yaşar insanlar.*
Gün içinde ise sıkılmamak adına gerekli gereksiz ne kadar
konu varsa konuşup boşa harcarlar vakitlerini. Oysa Kur’ân’a
göre inanan biri hayatı anlamlı kılacak söz ve davranışları esas
alır ve boş iş ve sözlerden de yüz çevirir.
* Bu konuda daha kapsamlı değerlendirmeler için: Emre Dorman, İnsanlar
Uyurlar Ölünce Uyanırlar, İstanbul Yayınevi, İstanbul 2011.
152
KUR’ÂN-I KERÎM’DEKİ TEMEL EMİRLER VE YASAKLAR
66
Yaptığınız İyilikleri Başa Kakmayın
B
Çok bularak başa kakma yaptığın iyiliği.
74 Müddessir Suresi Ayet 6
Ayetlere göre yapılan iyilikler Allah rızası için yapılır ve
bu yüzden karşılığı da yalnız Allah’tan beklenir. Şüphesiz yüce
Allah’tan daha fazla kimse iyilik ve lütufta bulunamaz. İyilik
yapan biri aynı zamanda yaptığı bu iyiliğin kendi kötülüklerine
de kefaret olduğunu bilmeli ve Allah’ın kendi üzerindeki
lütuf ve inayetini hatırından çıkarmadan yaptığı iyilikleri severek
yapmalıdır. Ayetlerde: “Mallarını Allah yolunda harcayıp
sonra bu harcadıklarına bir eziyet ve başa kakma
eklemeyenlerin, Rableri katında kendilerine has ödülleri
vardır.” (2/262) buyrulmakta ve yapılan iyilikten sonra nefsini
devreye sokmayan ve yaptığını başa kakmayan kişilerin
ödüllendirileceği müjdelenmektedir. Yine: “Ey iman sahipleri!
Allah’a ve âhiret gününe inanmadığı halde, insanlara
riya için malını infak eden kişi gibi, sadakalarınızı başa
kakmak ve eza etmek suretiyle boşa çıkarmayın.” (2/264)
buyrularak da insanların başına kakılarak ve onlara eziyet edilerek
yapılan iyiliklerin boşa çıkacağı bildirilmektedir.
153
EMRE DORMAN
67
Öfkelenmeyin
B
Onlar, günahın büyüklerinden ve tüm iğrençliklerinden
uzak dururlar. Öfkelendikleri zamansa,
affetmeyi esas alırlar.
42 Şura Suresi Ayet 37
Şüphesiz günlük yaşam içinde çeşitli sebeplerle öfkelenmekte
ve zaman zaman da öfkemize yenik düşerek sonu üzücü
olaylara sebebiyet vermekteyiz. Oysa gerçek manada inanan
kişi öfkesini de kontrol altına alabilen kişidir. Ayetlerde: “Öfkelerini
yutanlardır onlar, insanları affedenlerdir. Allah,
güzel düşünüp güzel davrananları sever.” (3/134) buyrularak
inananların affetmeyi esas aldıkları ve bu davranışlarının
güzel davranışlardan görülerek bu kişilerin Allah tarafından
sevildiği ifade edilmektedir.
154
KUR’ÂN-I KERÎM’DEKİ TEMEL EMİRLER VE YASAKLAR
68
Kibirlenmeyin
B
Kibirlenerek insanlardan yüzünü çevirme, yeryüzünde
kasılarak yürüme. Çünkü Allah, kurula-kurula kendini
övenlerin hiçbirini sevmez.
31 Lokman Suresi Ayet 18
Kibir yani kendini beğenerek büyüklenmek ve kendini başkalarından
üstün tutmak şeytani bir özelliktir. İblis de Allah’ın
emrine rağmen Hz. Âdem’e secde etmemiş, kendisinin ondan
üstün olduğunu söyleyerek kibirlenmiş ve bu isyanı sebebiyle
Allah katından kovulmuştur (7/12). İnananlar ise tevazu sahibi
yani alçakgönüllü ve büyüklenmekten uzaktırlar. Her ne
nimet ve imkâna sahip olurlarsa olsunlar sahip oldukları sebebiyle
kendilerini diğer insanlardan üstün görmezler. Şüphesiz
yüce Allah imtihanı gereği insanların bir kısmını diğer bir
kısmından dereceler bakımından üstün kılmıştır (43/32). Bazı
üstün özellikleri sebebiyle kibirlenen kişiler ise farkında olmadan
amansız bir hastalığın pençesine yakalanmışlardır. Kibir,
insanı içten içe yiyip bitiren sinsi bir hastalık gibidir. Elde ettiği
başarıları kendine mal eden, sahip olduğu tüm nimet ve
155
EMRE DORMAN
imkânların kabiliyetlerinden kaynaklandığını zanneden, sürekli
olarak kendini övüp durarak her konuda kendini diğer insanlardan
üstün gören ve bir anlamda tüm dünyanın kendisi için
yaratıldığı düşüncesiyle züccaciye dükkânına giren fil misali
etrafını yıkıp döken insanlar, sahip oldukları kibirlerinin gözlerini
kör etmesi sebebiyle farkında olmasalar da son derece
aşağılık söz ve eylemler sergilerler. Bu noktada kula düşen sahip
olduğu üstünlükler sebebiyle büyüklenmek değil bu üstünlüğün
yüce Allah’ın bir lütfu olduğunu bilerek şükretmek, tevazu
içinde olmak ve sahip olduğu üstünlükleri Allah yolunda
hayırlı işler için kullanmaktır. Bununla beraber hiç şüphesiz
asıl önemli olan bu dünya hayatındaki üstünlük değil âhiret
yurdundaki üstünlüktür. Bu üstünlüğü sağlayacak olan ise insanların
Allah’a olan yakınlık ve bağlılıkları yani takvalarıdır.
156
KUR’ÂN-I KERÎM’DEKİ TEMEL EMİRLER VE YASAKLAR
69
Şeytandan Korkmayın
B
İşte size şeytan. O yalnız kendi dostlarını korkutur.
Eğer inananlarsanız onlardan korkmayın,
benden korkun.
3 Ali İmran Suresi Ayet 175
Şeytanın inanan kullar üzerinde bir hâkimiyeti söz konusu
değildir. Ayetlerde: “Onun gücü, sadece onu dost edinenlerle
Allah’a ortak koşanlar üstündedir.” (16/100) diye buyrulmakta
ve inanan kulların şeytandan da şeytana dost olanlardan
da korkmaması gerektiği ifade edilmektedir. İnanan kullar
yalnız Allah’tan korkarlar. Ancak bu korkunun altındaki en
büyük pay Allah’ın rızasına aykırı hareket etmekten kaynaklanan
sevgi ve hürmetle karışık korkudur. Şeytan da Allah’ın
kudreti karşısında çaresiz olduğunun farkındadır. Ancak bununla
birlikte kendini ispat etme derdi içinde insanları azdırıp
hak yoldan saptırmak için türlü hile ve tuzaklar kurmak peşindedir.
Allah’a gönülden bağlı ihlâs sahibi kulların şeytanın
bu tuzaklarına karşı koruma altında olduğu şeytan tarafından
itiraf edilmektedir: “Dedi: Rabbim. Beni azdırmana yemin
157
EMRE DORMAN
ederim ki, yeryüzünde onlar için mutlaka süslemeler yapacağım
ve onların tümünü kesinlikle azdıracağım. İçlerinden
riyaya sapmamış, ihlâs sahibi/samimi kulların müstesna.”
(15/39-40). Bu yüzden ihlâs sahibi kulların şeytandan korkacağı
bir şey ya da başka bir ifadeyle kendi aleyhlerinde şeytanın
elinde bir şey bulunmamaktadır. Bulunmadığı için de şeytan
bu kullara yanaşmaya dahi cesaret edememektedir. Ama
biraz dahi olsa açık bir kapı bulduğunda şeytan o kapıyı sonuna
kadar zorlamaya ve belki bir daha kapattırmamak üzere
türlü oyun ve hilelerle kişiyi saptırmaya çalışır. İhlâs sahibi
kullar ise şeytanın içinde bulunduğu acizliğin farkında olarak
yalnız Rablerine dayanıp güvenirler ve yalnız yüce Allah’tan
korkup O’na sığınırlar.
158
KUR’ÂN-I KERÎM’DEKİ TEMEL EMİRLER VE YASAKLAR
70
Yalan Söylemeyin
B
Yalanı ancak, Allah’ın ayetlerine inanmayanlar
uydururlar. Yalancılık edenler onların ta kendileridir.
16 Nahl Suresi Ayet 105
Daha önce de ifade edildiği gibi inanan bir kişi sözünden
emin olunan ve sözüne itibar edilen kişidir. Pek çok insanın
etrafına hava atmak ya da dünyevi bir çıkar sağlamaya çalışmak
gibi çeşitli nedenlerden ötürü sürekli olarak yalan konuştuğuna
şahit oluruz. Hatta öyle ki bu kötü huyları sebebiyle
bazı insanların söylediği hiçbir şeye inanasınız gelmez. Bu insanlar
size güven vermez. Bu sebeple inananlar özü sözü bir
olmalı ve geçerli bir sebep olmadığı takdirde mümkün olduğunca
yalandan uzak durmalıdırlar.
159
EMRE DORMAN
71
İnsanlar İle Alay Etmeyin ve
Onlara Lakaplar Takmayın
B
Ey inananlar! Bir topluluk başka bir toplulukla
alay etmesin! Olabilir ki, alay ettikleri topluluk
kendilerinden hayırlıdır. Kadınlar da başka kadınlarla
alay etmesinler. Alay ettikleri, kendilerinden hayırlı
olabilir. Birbirinizde kusur aramayın; birbirinizi kötü
lakaplarla çağırmayın.
49 Hucurat Suresi Ayet 11
Ayetten de görüldüğü gibi Kur’ân’da insanlar ile alay edilip
onlara çeşitli lakaplar takmak yasaklanmıştır. İnsanları çeşitli
sebeplerden dolayı alay konusu yapmak kibirlenmenin yani
kendisini, alay konusu edindiği insanlardan üstün tutmanın bir
göstergesidir. Oysaki yüce Allah alay edilen kişi ya da toplumun
alay edenlerden daha hayırlı olabileceğini buyurmakta
ve bu hataya düşmemeleri için insanları uyarmaktadır. Yine
çoğu zaman insanlara çeşitli lakaplar takıldığı, sahip oldukları
bir aksama veya kusur ile ya da korkaklık ve endişe gibi kişi160
KUR’ÂN-I KERÎM’DEKİ TEMEL EMİRLER VE YASAKLAR
sel özellikleriyle dalga geçildiği görülür. Bu tavrın da bir inanana
yakışması mümkün değildir. İnanan kişi insanlarda kusur
arayarak onlara çeşitli lakaplar takan ve onları alay konusu
edinen değil aksine kusurları örten ve insanlara güzel sözler
ile hitap eden kişidir.
161
EMRE DORMAN
72
İnsanların Allah’tan
Başka Taptıklarına Sövmeyin
B
Allah’tan başka yalvarıp-yakardıklarına (taptıklarına)
sövmeyin; sonra onlar da haddi aşarak bilmeksizin
Allah’a söverler.
6 En’am Suresi Ayet 108
Kur’ân ayetleri insanları yalnız Allah’a kulluk etmeye ve
O’na hiç kimseyi ortak koşmamaya çağırmaktadır. Bu çağrı,
tüm insanlar için gönderilmiş evrensel bir mesajdır. Ancak
buna rağmen insanların bir kısmının çeşitli sebeplerden dolayı
bu çağrıya uymayacakları ve atalarından kendilerine kalan
geleneksel inançlara bağlı kalmaya devam edecekleri de bir
gerçektir. Tektanrıcı üç büyük dinin dışındaki çeşitli inanç ve
kabulleri takip eden insanların kendilerine çeşitli ilahlar edindikleri
ve bu ilahlara ibadet ederek bir manada kulluk ettiklerini
görmekteyiz. İşte ayetler, bu gibi insanların Allah’tan
başka taptıklarına sövüp hakaret edilmemesini söylemektedir.
Allah tarafından gelen dinlerin hiç birinde baskı ve zorlama
yoktur. İnsanlar diledikleri gibi inanmakta serbesttirler.
Ayetlerde peygamberimize dahi: “Tebliğ etmek sana, hesap
162
KUR’ÂN-I KERÎM’DEKİ TEMEL EMİRLER VE YASAKLAR
sormak bize düşer.” (13/40) diye buyrulmakta ve din konusunda
elçilere ve dolayısıyla inananlara düşen görevin insanları
Allah’ın ayetlerinden haberdar etmek olduğu anlaşılmaktadır.
Bu yüzden gerek insanların Allah’tan başka tapındıkları
ilahlara gerek dinlerine hakaret etmeyerek inançlarına müdahalede
bulunmamak ve aynı hakaret ve müdahalenin hak dinlere
yapılmasına da fırsat vermemek gerekir.
163
EMRE DORMAN
73
Kendinizi Temize Çıkarmayın
B
O, sizi daha topraktan yarattığı zaman ve siz
annelerinizin karınlarında bulunduğunuz sırada (bile),
sizi en iyi bilendir. Bunun için kendinizi
temize çıkarmayın. Çünkü O, kötülükten
sakınanı daha iyi bilir.
53 Necm Suresi Ayet 32
İnsanları Allah’ın emrine uymaya çağırdığınızda zaman
zaman, biz zaten iyi insanlarız ve kimseye bir kötülüğümüz
yok şeklinde cevaplarla karşılaşabiliyorsunuz. Şüphesiz dini
emirlerin çizmiş olduğu sınırlar dâhilinde iyi insan olunması
arzulanan bir şeydir. Ancak bu yolla pek çok insanın kendini
temize çıkararak bu şekilde kendini yeterli gördüğüne tanıklık
etmekteyiz. Oysaki kişinin iyilik ya da kötülüğü hakkında
hüküm verecek olan yüce Allah’tır. Kişinin kendisini adaletli
bir şekilde değerlendirmesi oldukça zordur. İnsanoğlu yaptığı
kötülükleri değil iyilikleri hatırlamak eğilimindedir. Aynı şekilde
çoğu zaman kendisine yapılan iyilikleri değil kötülükleri
hatırlar. İnsanın bu yönü de göz önünde bulundurulduğunda
ayetlerde: “Kendisini ısrarla kınayan benliğe de yemin ede164
KUR’ÂN-I KERÎM’DEKİ TEMEL EMİRLER VE YASAKLAR
rim.” (75/2) diye buyrulmakta ve insanın kendi hakkında sürekli
olarak bir muhasebe yapması gerektiğine vurgu yapılmaktadır.
Yine ayetlerde peygamberlerin dahi kendi sonlarının ne
olacağını bilmediklerini ifade ettikleri görülür: “De ki: Ben,
elçiler içinden bir türedi değilim. Bana ve size ne yapılacağını
da bilmiyorum. Bana vahyedilenden başkasına da
uymam. Ve ben, açıkça uyaran bir elçiden başkası da değilim.”
(46/9). Allah’ın elçileri dahi âhiretteki akıbetleri ile ilgili
olarak Allah’ın rahmet ve merhametine ümit bağlayıp Allah’ın
hükmüne teslim olmuşken insanların bir kısmının sanki sonsuz
kurtuluşu elde etmiş gibi kendini aklayıp temize çıkarması
anlaşılabilir değildir. İnanan bir kula düşen gönülden Allah’a
teslim olarak emirlerini yerine getirmek için çalışıp çabalamak
ve âhirette hayırlı bir durumda olmak için yüce Allah’a
dua ve niyazda bulunmaktır.
165
EMRE DORMAN
74
Hırsızlık Yapmayın
B
Hırsızlık yapan erkek ve kadının, yaptıklarına karşılık
Allah’tan bir ceza olarak ellerini kesin. Allah kudret
ve üstünlüğün kaynağıdır (Azîz), tüm hikmetlerin
kaynağıdır (Hakîm). Kim zulmünden sonra tövbe eder,
halini düzeltirse kuşkusuz Allah onun tövbesini kabul
eder. Allah çok affedici (Gâfur),
çok merhametlidir (Rahîm).
5 Maide Suresi Ayet 38-39
Ayetlerde hırsızlık açık bir şekilde yasaklanmış ve boyutuna
göre kimilerince oldukça sert görülebilecek bir ceza ile
karşılık bulmuştur. Hırsızlık yapan kişinin elinin kesilmesinin
emredilmesi oldukça açık ve net bir ifadedir. Ancak burada
önemli olan iki nokta vardır. Birincisi hırsızlığın tanımının
doğru bir şekilde yapılması, diğeri ise Kur’ân’daki kullanımda
elin kesilmesi ifadesinin küçük bir çizik ya da kesikten, koparılmaya
kadar geniş bir anlam ifade ediyor olmasıdır. Örnek
olarak Yusuf suresinin 31. ve 50. ayetlerinde, hırsızlık yapanın
elinin kesilmesinin emredildiği Maide suresi 38. ayetteki
aynı fiil yer almakta ve Yusuf suresinden de görüldüğü gibi bir
166
KUR’ÂN-I KERÎM’DEKİ TEMEL EMİRLER VE YASAKLAR
sofra başında otururken Hz. Yusuf’u karşılarında gören kadınlar
Hz. Yusuf’un güzelliği karşısında kendilerinden geçmekte
ve ellerindeki bıçaklarla farkında olmadan kendi ellerini kesmektedirler.
Ayetten anlaşılan kadınların ellerini kopardıkları
değil çizik şeklinde küçük yaralar aldıklarıdır. Aynı şekilde
Türkçedeki kullanımı da konunun anlaşılmasını kolaylaştıracaktır.
Örneğin bir meyveyi soyarken bıçakla elimi kestim dediğimizde
kimse bundan elimizi kökünden kopardığımızı anlamaz.
Görüldüğü gibi ayetin ifadesi çizerek yara vermekten
koparmaya kadar geniş bir anlamı ihtiva etmektedir. Bu cezanın
uygulanması noktasında bir tereddüt olmasa da az önce de
ifade edildiği gibi hangi durumlarda ne oranda uygulanacağı
konu ile ilgili ayrı bir pencere açmaktadır. Çoğu zaman insanların
güç yetirebildikleri insanları yargılayabildikleri, ekmek
ya da baklava çalan bir çocuğun şiddetle cezalandırma yoluna
gidildiği ama binlerce insanın hakkına girerek yolsuzluk yapan
bir zenginin görmezden gelindiği hesaba katıldığında bu
ölçüyü belirleyebilmek için akıl ve vicdan sahibi olunması ve
tam anlamıyla adaleti sağlama endişesinin duyulması gerekir.
Her ne kadar kimi çevreler tarafından insanlık dışı bir uygulama
olarak görülse de esasen bu şekilde hırsızlığın en aza
indirileceğinde şüphe yoktur. Yaptığı hırsızlık sonucu elinin
kesileceği ve insanlar içinde alenen hırsızlığının teşhir edileceğini
bilen biri bu kadar kolay bir şekilde insanların mallarına
kastedemez. Oysa hırsızlık, bırakın ihtiyaç duymak için
167
EMRE DORMAN
yapılmasını, adeta bir meslek haline getirilmiş, hatta kimi kişiler
için bir heyecan ve zevke dönüştürülmüştür. Ayetler ise
açık bir biçimde hırsızlık etmeyi yasaklamakta ve insanların
hakkına girilen her türlü yolsuzluk ve usulsüzlüğün bu kapsama
alınmasını mümkün kılmaktadır.
168
KUR’ÂN-I KERÎM’DEKİ TEMEL EMİRLER VE YASAKLAR
75
Emanetlere Hıyanet Etmeyin
B
Bunlar, kendilerindeki emanetlere ve
sözlerine sadık kalırlar.
70 Mearic Suresi Ayet 32
İnanan kişi kendisinden emin olunan kişidir. Kendisine emanet
edilen şeylere sahip çıkar. Bu emanet hem Allah’ın kendisine
vermiş olduğu beden ve imkânlar hem de başkaları tarafından
kendisine verilen çeşitli metalar olabilir. Bununla birlikte
gerek devlet yönetiminde gerekse kamu ve özel kuruluşların
yönetiminde söz sahibi olan insanlar, kendilerine verilen vazifelerle
makam ve imkânları emanet kabul ederek sahip çıkmalı;
bu emanetleri kendi ya da bir yakınının menfaatleri için
kullanarak bundan çıkar sağlamamalı, adaletli davranmalı ve
adam kayırmamalıdır. Allah’ın her an kendisini gördüğünü ve
yaptığı her işten haberdar olduğunu bilerek hareket etmeli ve
kendisine verilen emanete en güzel şekilde sahip çıkarak onu
hıyanete çevirmemelidir.
169
EMRE DORMAN
76
İsraf Etmeyin
B
Yiyin, için fakat israf etmeyin.
Allah israf edenleri sevmez.
7 A’raf Suresi Ayet 31
İslâm dini her açıdan ölçülü olma dinidir. Gereksiz aşırılıklara
karşı çıkar. Ayetlerde Allah’ın insanlar için çıkardığı
nimetlerin temiz ve helal olanlarından yenilip içilmesi ama
israftan kaçınılmasını buyrulur. Dünya üzerinde biyolojik yaşamının
devamı için dahi oldukça zorluk çeken milyonlarca
insan yaşamaktadır. Birleşmiş Milletler verilerine göre dünya
nüfusunun yarısının, günde 2 dolardan az bir parayla geçinmeye
çalıştığı bilinmekte. Dünya üzerinde, 1.2 milyar kişi ise
günde 1 dolardan az parayla yaşamlarını sürdürmeye çalışıyor.
Söz konusu veriler dikkate alındığında aşırı tüketim ve
israfa yönelik eylemlerin ne denli insanlık dışı olduğunu anlamak
zor değildir. Ayetler insanlar arasında mümkün olduğunca
eşit ekonomik ve sosyal şartların oluşmasını sağlamaya
yönelik tavsiyelerde bulunmakta, zekât ve sadaka gibi ibadetlerle
de ihtiyaç sahiplerinin gözetilmelerini buyurmaktadır.
170
KUR’ÂN-I KERÎM’DEKİ TEMEL EMİRLER VE YASAKLAR
Dünya üzerinde yapılan israfı bir yerde toplama imkânımız
olsaydı şayet emin olun yeryüzü üzerinde açlık ya da yoksulluk
çeken tek bir kimse dahi kalmazdı. Ancak insanların küçük
bir kesimini oluşturan zenginler alabildiğine israf ederken
oldukça büyük kısmını oluşturan fakirler ise yeri geldiğinde
yiyecek bir ekmek ya da içecek temiz bir su bulamamaktadırlar.
Şüphesiz bu dengesizlik gözünü madde bürümüş insanlığın
bir ayıbıdır. Bu tutumda olanların âhiretteki hesapları ise
son derece çetin olacaktır.
171
EMRE DORMAN
77
Faiz Yemeyin
B
O ribayı yiyenler, şeytanın bir dokunuşla çarptığı
kişinin kalkışından başka türlü kalkamazlar.
Bu böyledir, çünkü onlar, “Alış-veriş de riba gibidir.”
demişlerdir. Oysaki Allah, alış-verişi helal,
ribayı haram kılmıştır.
2 Bakara Suresi Ayet 275
Ayetlerde geçen ‘riba’ kelimesi sahip olunan para ya da
mal üzerinden edinilen haksız kazancı ifade etmektedir. Günümüzde
daha çok tefecilik ya da faizcilik olarak bilinen uygulamadır.
Allah açık bir şekilde bu yolla elde edilen kazancı
haram kıldığını bildirmektedir. Ayetlerde: “İnsanların malları
içinde artsın diye riba olarak verdiğiniz, Allah katında
artmaz. Allah’ın yüzünü isteyerek verdiğiniz zekâta gelince,
işte onu verenler kat kat artıranların ta kendileridir.”
(30/39) buyrulmakta ve yine “Ey iman sahipleri, Allah’tan
korkun. Ve eğer inanıyorsanız ribadan geri kalanı bırakın.”
(2/278) buyrularak da riba yoluyla elde edilen kazancın
terk edilmesi emredilmektedir. Bununla birlikte yine ayetlerde
riba yoluyla elde edilecek kazançların insana hayır getirmeye172
KUR’ÂN-I KERÎM’DEKİ TEMEL EMİRLER VE YASAKLAR
ceği, sadakaların ise artış ve hayır getireceği ifade edilmektedir:
“Allah, ribadan beklenen artışı mahveder, sadakalar
karşılığında artışlar getirir. Allah, nankörlüğe batmış
günahkârların hiçbirini sevmez.” (2/276). Ayetler kazancın
helal yollardan elde edilmesini söylemekte ve bırakın ihtiyaç
içindeki birine verdiğiniz bir değeri misli ile geri istemeyi size
borçlu olan birini sıkıştırmadan elinin genişlemesini beklemenizi
hatta borcunu bu kişiye sadaka olarak bağışlamanızı dahi
tavsiye eder: “Eğer borçlu zorluk içinde ise eli genişleyinceye
kadar beklenir. Borcunu sadaka olarak ona bağışlamanız
sizin için daha hayırlıdır; eğer bilirseniz.” (2/280).
Görüldüğü gibi nerede Kur’ân’ın ortaya koymuş olduğu inanç
sistemi nerede insanların haksız ve zalimce elde etmeye çalıştıkları
riba sistemi.
173
EMRE DORMAN
78
Başarısızlıkta Üzülmeyin,
Başarıda Büyüklenmeyin
B
Bu, yitirdiğiniz bir şey için üzülmemeniz ve O’nun
size verdiği nimetlerle de şımarmamanız içindir. Allah
kendini beğenip övünenleri sevmez.
57 Hadid Suresi Ayet 23
İnanan kullar sahip oldukları her şeye yüce Allah’ın lütuf
ve inayeti sayesinde sahip olduklarını bilir ve bu yüzden
Allah’a çok şükrederler. Hem Allah yolunda hem de dünyevi
rızıklarını helal yoldan temin etmek uğruna çalışıp didinirler.
Ellerinden gelenin en iyisini yaparlar. Ancak başarısızlığa
uğradıklarında hemen ümitsizliğe kapılıp üzülmezler. Bunun
kendileri için bir imtihan olduğunu bilirler. Başarılı olduklarında
da gereğinden fazla sevinip büyüklenmezler. Yine bunun
da Allah’ın bir imtihanı olduğunu bilirler. Çevremizdeki
pek çok insan garip bir şekilde başarılarını kendilerine başarısızlıklarını
ise başka birine bağlamaya meyillidirler. Başarılı
olduğu anlarda bu başarısına kimseyi ortak etmek istemeyen
insan başarısızlık anında suçu ve kabahati atacak birini arar.
Hatta bu öyle boyutlara varabilir ki bazı insanlar başarısızlık174
KUR’ÂN-I KERÎM’DEKİ TEMEL EMİRLER VE YASAKLAR
ları sebebiyle Allah’ı dahi suçlamaya cesaret ederler. Başarılı
anlarında ise kasılıp kabarır ve bu başarısı namına Allah’ı hiç
anıp hatırlamazlar. İnanan bir kula düşen ise elinden gelenin
en iyisini yapıp gerekli tedbirleri aldıktan sonra karşılaştığı sonuç
ne olursa olsun büyük bir saygı ve hürmet içinde Allah’a
şükür ve tevekkül etmektir (güvenmektir).
175
EMRE DORMAN
79
Boş Yere Yemin Etmeyin
B
Yeminlerini kalkan edinip Allah’ın yolundan
alıkoydular. Küçük düşürücü bir azap var onlar için.
58 Mücadile Suresi Ayet 16
Yemin vermek Allah’ı kendisine tanık tutmak anlamında
kullanılmaktadır. Allah’ı tanık tutmak ise sorumluluk gerektirir.
Ayetlerde: “Allah sizi, yaptığınız kasıtsız yeminlerinizden
sorumlu tutmaz; fakat kalplerinizin kazandığı (bile bile
yaptığınız) yeminlerden sorumlu tutar.” (2/225) buyrulmakta
ve Allah adına bilerek yapılan yeminden kişinin sorumlu olacağı
bildirilmektedir. Yine Allah adına yapılan yeminin kefaret
gerektirdiği ayetlerde şu şekilde bildirilir: “Allah sizi yeminlerinizdeki
boş lakırdıdan ötürü hesaba çekmez, ama
bilinçli olarak gerçekleştirdiğiniz yeminlerden sizi sorumlu
tutar. Böyle bir yeminin kefâreti, ailenize yedirmekte olduğunuzun
orta derecesinden on yoksulu doyurmak yahut onları
giydirmek yahut da özgürlüğünden yoksun kalmış bir
benliği özgürlüğüne kavuşturmaktır. Bunlara imkân bulamayan
üç gün oruç tutar. Yemin ettiğinizde yeminlerini176
KUR’ÂN-I KERÎM’DEKİ TEMEL EMİRLER VE YASAKLAR
zin kefâreti işte budur. Yeminlerinizi koruyun. Allah size
ayetlerini böyle açıklar ki şükredebilesiniz.” (5/89). Yine insanlar
arası ilişkilerde de yeminlerin bir hile ve aldatma aracı
yapılması yasaklanmış ve sürekli yemin edip duran insanlardan
uzak durulması tavsiye edilmiştir: “Yeminlerinizi aranızda
hile ve aldatma aracı yapmayın.” (16/94). “Şunların
hiçbirine itaat etme: Yemin edip duran, aşağılık…” (68/10).
177
EMRE DORMAN
80
Yeryüzünde Fesat Çıkarmayın
B
Yeryüzünde, bozguncular olarak fesat çıkarmayın.
26 Şuara Suresi Ayet 183
Fesat kelimesi bozgunculuk yapmak anlamına gelmektedir.
Ayetler açık bir şekilde bozgunculuktan uzak durulmasını ve
insanlar arasında fesat çıkarmaya sebep olacak şeylere engel
olunmasını emretmektedir. Fitne ve fesat ayrılık ve düşmanlıktan
başka bir şey sağlamaz. Barış ise birleştirici, bütünleştiricidir.
Yeryüzündeki barışın sağlanması ve fitneden uzak durulması
inananlar üzerine bir borçtur. Ayetlerde: “Sizden önceki
kuşakların söz ve eser sahibi olanları, yeryüzünde bozgunculuktan
alıkoymalı değiller miydi? Ama içlerinden kurtarmış
olduklarımızın az bir kısmı dışında hiçbiri bunu
yapmadı. Zulme sapanlar ise içine gömüldükleri servet şımarıklığının
ardına düşüp suçlular haline geldiler.” (11/116)
buyrulmakta ve özellikle toplumun ileri gelen bireylerinin toplumsal
düzen ve barışın sağlanmasında elçilik yapmalarının
önemine vurgu yapılmaktadır. Bozgunculuk ise inkârcılığın
bir göstergesidir. Ayetler inkârcılar için: “Onlar yeryüzünde
178
KUR’ÂN-I KERÎM’DEKİ TEMEL EMİRLER VE YASAKLAR
bozgun çıkarırlar, barış için çalışmazlar” (26/152) diye buyurmakta
ve “Allah, bozguncuları sevmez.”(5/64) ayetiyle
de bozgunculuk edip duranların Allah tarafından sevilmediklerine
dikkat çekilmektedir.
179
EMRE DORMAN
81
Yoksulluk Korkusuyla
Çocuklarınızı Öldürmeyin
B
Yoksulluk korkusuyla çocuklarınızı öldürmeyin. Onları
da sizi de biz rızıklandırıyoruz. Kuşkusuz, onları
öldürmek büyük bir günahtır.
17 İsra Suresi Ayet 31
Yaşam hakkı yüce Allah tarafından insanoğluna bahşedilmiş
en doğal haktır. Ayetler daha doğmamış ya da yeni doğmuş
bir çocuğun dahi yaşam hakkını korumakta ve yoksulluk
endişesiyle çocukların öldürülmelerine karşı çıkmaktadır. Yüce
Allah Rezzâk isminin tecellisi olarak yarattığı tüm varlıkların
rızıklarını fazlasıyla vermektedir. Bu hem insan hem de diğer
canlılar için de böyledir. Ayetlerde: “Yerde hiçbir canlı yoktur
ki, rızkı Allah’ın üzerinde olmasın.” (11/6) buyrulmakta
ve yüce Allah’ın yarattığı varlıkların rızıklarını da nasip ettiğine
dikkat çekilmektedir. Şüphesiz hayatı veren de dilediği
takdirde geri alma gücü elinde olan da ancak Allah’tır. Bu sebeple
bir anne ya da babanın çocuk yapıp yapmamayı tercih
180
KUR’ÂN-I KERÎM’DEKİ TEMEL EMİRLER VE YASAKLAR
etmeleri -Allah’ın nasip etmesiyle birlikte- kendi istek ve niyetleriyle
alakalı bir durum olsa da doğacak ya da doğan çocuklarının
yaşayıp yaşamayacağına karar vermek anne ve babanın
hakkı değil yüce Allah’ın takdiridir.
181
EMRE DORMAN
82
Hakkında Bilginiz Olmayan
Şeyin Ardına Düşmeyin
B
Hakkında bilgin olmayan şeyin ardına düşme.
Çünkü kulak, göz ve gönlün hepsi bundan
sorumlu tutulacaktır.
17 İsra Suresi Ayet 36
Kur’ân-ı Kerîm ayetleri her konuda ‘beyyine’ yani açık delil
üzerinde olunmasını söyler. Yüce Allah tarafından insanlara
bahşedilmiş olan vücut organları onları hayırlı işlerde kullanmak
için var edilmişlerdir; insanların bilgisizlik ve cahillikle
peşine düştükleri işlerde kullanılmak için değil. Kul olarak
yaptığımız her davranışın, sarf ettiğimiz sözlerin, kulak kesildiğimiz
ve görmediğimiz halde görmüşçesine hakkında görüş
beyan ettiğimiz şeylerin üzerimize sorumluluk getirdiğini bilmemiz
gerekir. Gerek dini konularda gerekse insanların özel
durumlarıyla ilgili konularda bilgi sahibi olamadığımız noktalarda
bilgi sahibi oluncaya ya da bir bilene danışıncaya kadar
ısrarcı ve iddia sahibi olmamamız, açık bir delile dayanmadan
zan ve tahminler ile hareket etmememiz gerekir.
182
KUR’ÂN-I KERÎM’DEKİ TEMEL EMİRLER VE YASAKLAR
83
Zalimlere Eğilim Göstermeyin
B
Zulmedenlere eğilim göstermeyin.
Yoksa ateş sizi sarmalar.
11 Hud Suresi Ayet 113
Zalimlik pek çok ayette kınanan bir davranıştır. Kur’ân
ayetleri açık bir şekilde zulme karşı durulmasını ve insanlar
arasında barış ve adaletin sağlanmasını emreder. Ayetlerde:
“Allah, zalimleri sevmez.” (3/57) buyrulmaktadır. Allah’ın
sevmediği bu kişilerin zulümlerine karşı tepkisiz ve duyarsız
kalmak inanana yakışacak bir davranış değildir. Yeryüzünün
çeşitli bölgelerinde zulüm, baskı ve eziyete uğrayan çocuk,
kadın, genç, yaşlı pek çok kişinin çekmekte oldukları ızdırap
karşısında bir müslümanın sessiz kalması kabul edilemez. Elden
geldiğince ilimle, bilimle, siyasi, ekonomik ve hatta gerektiğinde
askeri destek ile bir şekilde zulme karşı durmak gerekir.
Ayetlerde: “Size ne oluyor da Allah yolunda ve “Ey
Rabbimiz bizi, halkı zulme sapmış şu kentten çıkar; katından
bize bir dost gönder, katından bize bir yardımcı gönder!”
diye yakaran mazlum ve çaresiz erkekler, kadınlar,
yavrular için savaşmıyorsunuz!” (4/75) diye buyrulmakta ve
183
EMRE DORMAN
sadece kendi içimizdeki değil dünyanın her neresinde yaşanıyorsa
yaşansın zulme karşı tepkisiz kalınmamasının önemi
vurgulanmaktadır. Yeryüzündeki zulme karşı tepkisiz kalmak
bir şekilde bu insanların zalimliklerine göz yummaktır
ki bu da dolaylı da olsa zulme iştirak etmek anlamına gelecektir.
Bununla birlikte zalimlik yapan kişi ya da toplumların
siyasi, askeri ve ekonomik açılardan güçlü olması durumunda
aynı zulmü kendilerinin de görmemesi uğruna bir şekilde bu
zulme destek olmak ya da bu kişilere eğilim göstermek de söz
konusu suça ortak olmak demektir. Zulme karşı durmak uğruna
zarar ve azap görmek, sonsuz bir zarar ve azaba uğramaktan
çok daha hayırlıdır.
184
KUR’ÂN-I KERÎM’DEKİ TEMEL EMİRLER VE YASAKLAR
84
Allah’ın Rahmetinden Ümit Kesmeyin
B
De ki: Ey benlikleri aleyhine sınırı aşan/aşırı giden
kullarım. Allah’ın rahmetinden ümit kesmeyin.
39 Zümer Suresi Ayet 53
Yüce Allah rahmeti gereği kullarını affetmek istemekte ve
hatalarından pişmanlık duyarak affedilmeyi uman kullarına
her defasında fırsatlar sunmaktadır. Yüce Allah eşsiz isimlerinin
birer tecellisi olarak Afüvv yani affeden, hata ve günahları
bağışlayandır. Gâfur yani sürekli bir biçimde günahları
affedendir. Halîmdir; davranışlarında yumuşak ve şefkatlidir.
Rahman ve Rahîmdir; rahmet ve merhameti sınırsız olan, bağışlayan,
esirgeyendir. Raûftur; acıma, şefkat ve esirgemesi
sınırsız olandır. Tevvâbtır; tövbeleri çok kabul eden ve tövbe
nasip edendir. Görüldüğü gibi yüce Allah’ın rahmetinden ümit
kesmek için bir neden bulunmamaktadır. Ayetler: “Allah, kendisine
ortak koşulmasını affetmez ama bunun dışında kalanı/
bundan az olanı dilediği kişi için affeder. Allah’a ortak
koşan, dönüşü olmayan bir sapıklığa dalıp gitmiştir.”
(4/116) diye buyrulmakta ve Allah’ın, şirk yani kendisine ortak
koşulması dışındaki tüm günahları bağışlayabileceği müj185
EMRE DORMAN
delenmektedir. Şüphesiz rahmet kapısının alabildiğine açık
olması hatalarından pişmanlık duyan kullara fırsat verilmesi
içindir. Ancak kulun buna güvenerek hayatını Allah’ın emirleri
dışında geçirmesi ve sonunda da affedilmeyi umması iki
yüzlülükten başka bir şey olmayacaktır. Ayetlerde: “O yaman
aldatıcı, o çok gururlu, sakın sizi Allah ile (Allah’ın rahmeti
ile) aldatmasın.” (35/5) diye buyrulmakta ve nasıl olsa
Allah affeder düşüncesinin şeytani planın bir parçası olduğu
bildirilmektedir. Bununla birlikte kimsenin hatalarından pişman
olup hal ve hareketlerini düzeltmeye fırsat bulacak kadar
yaşayacağı garanti değildir. Günah ve çirkinliğin içindeyken
ölebilir kişi. Ya da tüm gençliğini hatalar ile geçirdikten sonra
yaşlılığında fark edebilir bir takım gerçekleri. Yüce Allah bu
kullarını affetse bile kul hayatı boyunca Allah’ın emirlerinin
dışında bir yaşam sürmenin ve yaşarken alınacak sevap ve hayırlardan
mahrum olmanın mahcubiyet ve yoksunluğu içinde
Allah’ın huzuruna geldiğinde derin bir pişmanlık duyacaktır.
Kula düşen Allah’ın rahmetini fırsat bilip bile bile hata ve günaha
saplanmak değil her ne durumda olursa olsun Allah’ın
rahmetinden ümit kesmemek ve Allah’a yaklaşmak için vesileler
aramaktır. Şüphesiz hüküm yalnız Allah’ındır ve din günü
Allah kulları arasında dilediği şekilde hükmedecektir.
186
KUR’ÂN-I KERÎM’DEKİ TEMEL EMİRLER VE YASAKLAR
85
Dinde Fırkalara Ayrılmayın
B
Dini dosdoğru tutun;
onda bölünüp fırkalara ayrılmayın.
42 Şura Suresi Ayet 13
Fırka kelimesi ayırmak ve bölmek gibi anlamlara gelmektedir.
Siyasî ve itikadî (inanç esaslarını konu edinen) mezhepler
için kullanılan bir terimdir. Fark kökünden gelen bu terim ayetlerde
aynı kökten gelen benzer kelimeler ile kullanılarak gerek
dini gerekse sosyal hayat içindeki her türlü bölünmeye karşı olmayı
ifade etmekte ve ayetlerde: “Hep birlikte Allah’ın ipine
yapışın, fırkalara bölünüp parçalanmayın; Allah’ın üzerinizdeki
nimetini hatırlayın.” (3/103) buyrularak tevhit yani
birleyicilik dini etrafında buluşulması emredilmektedir. Yine
ayetlerde: “Kendilerine açık-seçik kanıtlar geldikten sonra,
çekişmeye girip fırkalar halinde parçalananlar gibi olmayın.
Böyle olanlar için çok büyük bir azap vardır.” (3/103)
diye buyrularak insanlar uyarılmakta ve dinlerini parça parça
edip fırkalara, hiziplere bölünenlerin hükmünün Allah’a kaldığı
ve Allah’ın bu yapılanlardan haberdar olduğu ifade edilmektedir
(6/159). Ayrılıktan hayır çıkmaz. İnananların fırka187
EMRE DORMAN
lara bölünmekten uzak durması, Kur’ân-ı Kerîm çatısı altında
birleşmesi ve peygamberimizin Kur’ân ayetlerinden hareketle
ortaya koymuş olduğu uygulamaları esas alması gerekir. Yüce
Allah’ın kulları için çizmiş olduğu yol budur. Ayetlerde: “O
halde sen yüzünü, bir hanîf (Allah’ı birleyen) olarak dine,
Allah’ın insanları üzerinde yarattığı fıtrata çevir.” (30/30)
diye buyrulmasına rağmen yine “Onlar ki, dinlerini parçalayıp
hizipler/fırkalar haline geldiler. Her hizip kendi elindekiyle
sevinip övünür.” (30/32) ayeti ile de insanların düştükleri
bu hataya dikkat çekilerek inananlar uyarılmaktadırlar.
Yine ayetler: “Kendilerine ilim geldikten sonra, sadece aralarındaki
kıskançlık ve azgınlık yüzünden fırkalara bölündüler.”
(42/12) diye buyurarak da insanlar arası kıskançlık ve
çekişmeler sebebiyle de çeşitli mezhep ve fırkaların ortaya çıktığına
dikkatleri çekmektedir.
188
KUR’ÂN-I KERÎM’DEKİ TEMEL EMİRLER VE YASAKLAR
86
Allah’ın Haram Etmediği
Şeyleri Haramlaştırmayın
B
Ey iman sahipleri! Allah’ın size helal kıldığı şeylerin
temiz ve güzel olanlarını haramlaştırmayın; azıp sınırı
aşmayın; Allah azıp sınırı aşanları sevmez.
5 Maide Suresi Ayet 87
Dinde hüküm yetkisi yalnız Allah’ındır. Allah tarafından
haram edilen şeylerin bilgisi ise Kur’ân-ı Kerîm ayetleri ile
peygamberimize vahyedilmiş ve bizzat peygamberimizin tebliğ
ve uygulamaları ile insanlığa bildirilmiştir. Bu yüzden pek
çok yasa ve kuralda olduğu gibi Kur’ân-ı Kerîm ayetlerine de
bakılarak nelerin helal olduğu değil nelerin haram olduğu aranır.
Her ne kadar ayetler insanlara helal olan şeylerden de bahşetmişse
de esas olan haramlardır ve haram kılınanların dışındaki
şeyler doğrudan helal kılınmışlardır. Ayetlerde: “Allah’ın
kendilerine verdiği rızıkları, Allah’a iftira ederek haramlaştıranlar
gerçekten hüsrana uğramışlardır.” (6/140) ve
“De ki: “Allah’ın, kulları için çıkardığı süsü, güzel ve tatlı
rızıkları kim haram etmiş?” (7/32) buyrularak Allah’ın haram
ettiği dışında haramlar uydurmanın Allah’a iftira etmek
189
EMRE DORMAN
anlamına geldiği ifade edilmektedir. Yine ayetlerde dini konularda
neyin haram neyin helal olduğunun belirlenmesi işinin
insanlar tarafından yapılmasının söz konusu olmadığı şu
şekilde ifade edilmektedir: “Yalan düzerek Allah’a iftira etmek
için, dillerinizin uydurma nitelendirmeleriyle ‘Şu helaldir,
şu da haramdır!’ demeyin. Yalan düzerek Allah’a iftira
edenler kurtulamazlar.” (16/116). Görüldüğü gibi Allah
hiç kimseye kendisinin haram kılmadığı bir şeyi haram etme
yetkisi vermemiş ve bunu yapanların da asla kurtulamayacaklarını
bildirmiştir.
190
KUR’ÂN-I KERÎM’DEKİ TEMEL EMİRLER VE YASAKLAR
87
Müşrik Kadın ve Erkeklerle Evlenmeyin
B
Müşrik kadınlarla, onlar iman edinceye kadar
evlenmeyin. Özgürlüğünden yoksun inanmış bir kadın,
müşrik bir kadından -müşrik kadın sizin hoşunuza gitse
de- çok daha hayırlıdır. Müşrik erkeklerle de onlar
iman edinceye kadar nikâhlanmayın. İnanmış bir köle,
müşrik bir erkekten -o hoşunuza gitse de- çok daha
hayırlıdır. Bu müşrikler sizleri ateşe çağırır.
Allah ise sizi, izniyle cennete ve affa çağırır.
Ve ayetlerini insanlara açık açık bildirir ki,
düşünüp öğüt alabilsinler.
2 Bakara Suresi Ayet 221
Müşrik (Allah’a ortak koşan) erkek ve kadınlarla evlenmek
inananlara haram kılınmıştır. Ayette de görüldüğü gibi Allah’a
ortak koşan biri ile evlenmek insanı ateşe sürükleyen bir tercihtir.
Evlilik sonucunda kurulan ailenin tüm bireylerinin hem
bu dünyadaki hem de âhiretteki mutlulukları için evlenilmek
üzere seçilen eşlerin müşrik ya da inançsız olmamaları gerekir.
Bir çocuk için dini ve ahlâki terbiyenin ilk olarak alındığı
yer aile ortamıdır. İnanan kişi sadece kendi zevk ve beğenisini
191
EMRE DORMAN
değil; severek yuva kuracağı eşinin ve ileride dünyaya gelmesi
muhtemel çocuklarının da hem bu dünyasını hem de âhiretini
düşünmeli ve ona göre tercihlerde bulunmalıdır. Aşk da dâhil
hiçbir şey Allah’ın emir ve yasaklarının üzerinde değildir. Hiç
şüphesiz bu hassasiyeti gösteren kişiler Allah tarafından daha
hayırlısıyla ödüllendirileceklerdir.
192
KUR’ÂN-I KERÎM’DEKİ TEMEL EMİRLER VE YASAKLAR
88
Adet Dönemindeki Eşlerinizle
Cinsel İlişkiye Girmeyin
B
Sana kadınların aybaşı halini sorarlar.
De ki: O, bir rahatsızlıktır. Aybaşı halinde kadınlardan
ayrılın ve temizlenmelerine kadar onlara
(cinsel anlamda) yaklaşmayın.
2 Bakara Suresi Ayet 222
Ayetten de görüldüğü gibi adet dönemlerinde eşler ile cinsel
ilişkide bulunmak yasaklanmıştır. Adet dönemi ile ilgili ayetlerde
geçen tek yasak cinsel ilişkiye girilmesi yasağıdır. Bunun
dışında adetli kadınların namaz kılamayacağı, oruç tutamayacağı,
Kur’ân okuyamayacağı ve mescitlere giremeyeceği
gibi inanç ve uygulamalar Kur’ân da yer almaz. Açıkçası bu
durum peygamberimizden sonraki dönemlerde ortaya çıkarılmış
mezhepsel inanç ve uygulamalara dayanmaktadır. Şayet
adet dönemindeki kadınların yukarıda sayılan şeylerden herhangi
birini ya da tamamını yapması yasak olsaydı, aynen bu
dönemlerinde kadınlarla cinsel ilişkiye girmenin yasak olduğunun
beyan edilmesi ya da “Sarhoşken ne söylediğinizi bilinceye
kadar namaza yaklaşmayın” (4/43) ayetindeki gibi
193
EMRE DORMAN
“Adetli kadınlar namaza yaklaşmasın” gibi bir ifadeyle bu konudaki
yasak bildirilirdi. Oysaki hiç bir ayette böyle bir yasak
bildirilmemiştir. Kur’ân’da dayanağı bulunmayan bir uygulamanın
adeta farzlaştırılarak Allah adına hüküm haline
getirilmesi ve bu sebeple söz konusu dönemlerinde kadınların
Allah’ın emretmiş olduğu ibadetlerden uzaklaştırılmaları çok
büyük bir suçtur. Ayette de ifade edildiği gibi adet hali kadın
için bir eza yani rahatsızlık ve zorluktur. Ancak çok ileri safhadaki
istisnai durumlar dışında ibadetlerin yapılmasına engel
teşkil etmemektedir.
194
KUR’ÂN-I KERÎM’DEKİ TEMEL EMİRLER VE YASAKLAR
89
Dinde Baskı ve Zorlama Yapmayın
B
Dinde zorlama yoktur. Doğruluk, sapıklıktan seçilip
belli olmuştur. Kim tağutu (şeytanı/putları) inkâr edip
Allah’a inanırsa, muhakkak ki o, kopmayan, sağlam bir
kulpa yapışmıştır. Allah işitendir (Semî), bilendir (Âlim).
2 Bakara Suresi Ayet 256
Yüce Allah kullarının hem bu dünyadaki hem de âhiretteki
yaşantılarının hayırlı ve mutlu olması ve onlara doğru ile yanlışı
göstermek için peygamberler ve kitaplar vasıtasıyla çeşitli
bildirimlerde bulunmuştur. Ancak bununla birlikte kendi yaratmış
olduğu kullarının bile kendisine zorla inanıp, baskı altında
emirlerini yerine getirmelerini istememiş aksine onları
kendi seçim ve kararlarıyla inanmaya çağırmıştır. Bu sebeple
hiçbir peygamberin gönderildiği toplum içinde insanlara doğru
ve güzeli gösterip onları uyarmaktan başka baskı ve zorbalık
gibi bir uygulaması olmamıştır. Ayetlerde peygamberimize:
“Biz onların neler söylediklerini çok iyi biliyoruz. Sen onların
üstüne bir zorba değilsin. O halde, benim tehdidimden
korkanlara sadece Kur’ân ile öğüt ver.” (50/45) diye buyrulmakta
ve bu şekilde dini konularda insanlara baskı ve zorlama
195
EMRE DORMAN
yapılmasının önüne geçilmektedir. Şüphesiz yüce Allah’ın kimsenin
inanıp emirlerini yerine getirmesine ihtiyacı yoktur. İhtiyaç
içinde olan kuldur ve Allah’ın emirlerini yerine getirmek
kula fayda sağlar. Bu sebeple yüce Allah emir ile yasaklarından
emin olarak insanlara doğru olanı göstermekte ve kararı
onlara bırakmaktadır. Sonuçta kişinin seçeceği yaşam tarzının
hesabını vermek yine kişiye kalmış bir durumdur. İnananlara
düşen ise dünya hayatının süsüne aldanıp gaflet içinde ömür
sermayesini tüketen insanlara Allah’ı ve imanı sevdirmek ve
ebedi kurtuluşları için onlara destek olarak doğruları göstermektir.
Bir anlamda adeta din polisliğine soyunarak insanlar
üzerinde baskı kurmak değil. Az önce de ifade edildiği gibi
kişi canı isterse inanır istemezse inanmaz. Hesap vermek kula,
hesap sormak ise Allah’a kalmıştır.
196
KUR’ÂN-I KERÎM’DEKİ TEMEL EMİRLER VE YASAKLAR
90
Allah’a ve Elçisine İhanet Etmeyin
B
Ey inananlar, Allah’a ve elçisine ihanet etmeyin.
8 Enfal Suresi Ayet 27
Allah’a ve elçisine ihanet etmek yüce Allah’ın peygamberimiz
aracılığı ile göndermiş olduğu emir ve yasakları önemsemeden
yaşamakla olur. Allah’ın insana lütfetmiş olduğu sayısız
nimet ve imkâna rağmen ondan istediği sınırlı şey karşısında
nankörlük etmek bir anlamda ihaneti de beraberinde getirmektedir.
Bununla birlikte Allah ya da peygamber adına bilip bilmeden
söz etmek yani aslı esası olmadan bu Allah’ın sözüdür
ya da bu peygamberin sözüdür demek de Allah’a ve elçisine
ihanet etmek anlamına gelecektir. Daha geniş bir bakış açısıyla
değerlendirildiğinde Allah tarafından tarih boyunca gönderilen
tüm elçiler ve kitaplar için de bu ihanet yasağını düşünmek
mümkündür. Kur’ân’dan öğrendiğimize göre bazı topluluklar
kendilerine gönderilen peygamberleri öldürmüş, kimine
eziyette bulunmuş çoğu zamanda yalanlayarak hak elçilerine
karşı çıkmışlardır. Kendilerini doğruya iletmek üzere gönderilen
kutsal kitaplarda tahrifatlar yapmış, Allah’ın ve elçilerinin
197
EMRE DORMAN
sözlerini değiştirme yoluna giderek dini anlaşılması ve yaşanılması
güç bir hale sokmuşlardır. İşte tüm bunlar ve benzerleri
Allah’a ve elçilerine yönelik yapılan ihanetleri temsil etmekte,
tüm müslümanlar için de ibret ve örnek teşkil etmektedirler.
198
KUR’ÂN-I KERÎM’DEKİ TEMEL EMİRLER VE YASAKLAR
91
İnkâra Sapanları
Gönül Dostu Edinmeyin
B
İnananlar, inananları bırakıp da inkâra
sapanları gönül dostu edinmesinler.
3 Ali İmran Suresi Ayet 28
İnananların bir arada olmaları ve hem dünyevi hem de uhrevi
konularda birbirleriyle yardımlaşıp güç birliği yapmalarının
önemine dikkat çekildiği kısımlarda da görüldüğü gibi
inananlar birbirlerinin dostudurlar. İnkârcılar da birbirlerinin
dostudurlar. Bu yüzden inananların inkârcılarla gönül bağı
kurmaları, onlarla yakın ve sıcak ilişkilerde bulunmaları yasaklanmıştır.
İnkârcılarla toplumun şartlarının gerektirdiği şekilde
ilişki ve mesafede bulunmak gerekir. Bunun dışında bir
inananın kendisi gibi inanan kardeşleri varken inkârcılardan
gönül dostu edinmesi net bir şekilde yasak edilmiştir.
199
EMRE DORMAN
92
Kendi Canlarınıza Kıymayın
B
Kendi canlarınıza kıymayın/intihar etmeyin.
Hiç kuşkusuz, Allah, size karşı çok merhametlidir.
Kim düşmanlık ve zulümle intihar günahını işlerse
onu ateşe sokacağız. Bu, Allah için çok kolaydır.
4 Nisa Suresi Ayet 29-30
Haksız yere insanların canına kıymanın yasak edilmesinde
olduğu gibi kişinin kendi canına kıyması da yasak edilmiştir.
Şüphesiz yaşamı veren de gerektiğinde alma hakkına
sahip olan da yalnız Allah’tır. Bu yüzden her ne kadar kişi canının
sahibi olduğunu zannediyorsa da esasen bu can ona emanet
olarak verilmiştir. Ayetten de görüldüğü gibi düşmanlık
ve zulüm ile intihar günahını işleyenin cezasının ateş olacağı
bildirilmektedir. Ancak psikolojik rahatsızlık içinde Allah’a
karşı düşmanlık içinde olmadan intihar eden kişilerin hakkındaki
hükmü yalnız Allah bilmektedir. Allah dilerse ruhsal
bunalım sebebiyle kontrol dışı intihar eden kişileri affedebilir.
Tüm bunların üzerinde her türlü olumsuz duruma rağmen yaşamak
ve yaşayabilmek için hayata tutunmaya çalışmak güzel
bir şeydir. Başa gelen sıkıntı ve belaları Allah’ın bir imtihanı
200
KUR’ÂN-I KERÎM’DEKİ TEMEL EMİRLER VE YASAKLAR
sayıp bu belalar karşısında sabır göstererek Allah’ın yasak ettiği
bir şeyden uzak durmanın karşılığı Allah tarafından verilecektir.
Bu dünyadaki sınırlı ömrümüzde daha fazla acı çekmemek
uğruna canımıza kıyıp farkında olmadan ahirette bir
azap ve sıkıntı ile karşı karşıya kalabiliriz. Bu yüzden her ne
durumda olunursa olunsun Allah’a sığınmak ve yalnız O’na
dayanıp güvenmek gerekir.
201
EMRE DORMAN
93
Başkalarının Sahip Olduğu
Nimetlere Göz Dikmeyin
B
Allah’ın, bir kısmınıza bir kısmınızdan farklı olarak
lütfettiği şeyleri isteyip durmayın. Erkeklere kendi
kazandıklarından bir pay var; kadınlara da kendi
kazandıklarından bir pay var. Allah’tan, O’nun lütfunu
isteyin! Allah, her şeyi en iyi şekilde bilmektedir.
4 Nisa Suresi Ayet 32
Yüce Allah imtihanı gereği insanları farklı özelliklerde
yaratmış ve onları dilediği şekilde çeşitli nimet ve imkânlar
ile rızıklandırmıştır. Gönülden Allah’a inanıp güvenen bir kulun
Allah’ın kendisi için takdir etmiş olduğu şeylere razı olması
gerekir. Allah nimetleri nasip ederken insanların inanıp
inanmamalarına ya da erkek veya kadın olmalarına bakmaksızın
kullarını çeşitli şekillerde imkân sahibi yapmaktadır. Bu,
dünya hayatındaki imtihanın kendi içinde bir sırrıdır. İnanan
kişi başkalarının sahip olduğu şeyleri değil Allah’ın lütuf ve
rahmetini istemeli, âhiretini kurtarmaya yönelik şeyleri, dünyalık
istek ve tutkularının önüne geçirmelidir.
202
KUR’ÂN-I KERÎM’DEKİ TEMEL EMİRLER VE YASAKLAR
İmanın ve hayırlı bir kul olmanın kıymetini bilemeyen kişiler
dünyevi mal ve mülke hırs yaparlar. Zenginliğe, şan ve
şöhrete özenirler. Zengin olan kişilere Allah’ın çok büyük lütufta
bulunduğunu düşünerek sürekli olarak zenginlik ister
dururlar. Oysaki insanı gerçek manada insan yapan şey sahip
olduğu iman ve erdemli davranışlardır. Yoksa zengin ya da fakir
olduğu değil. Bu konuda Kur’ân kıssalarında geçen ve Hz.
Musa’nın kavminden olan Karun oldukça güzel bir örnek teşkil
etmektedir. Karun’a çok fazla dünya malı ve zenginliği verilmiştir.
Oysaki o şımarıklık, doymazlık ve azgınlık sergilemektedir.
Karun’un sahip olduğu mala mülke imrenen ve Allah’ın
ona çok büyük bir lütufta bulduğunu düşünerek benzerlerinin
kendilerine de verilmesini arzulayan kişilerin Karun’un yaptığı
azgınlıklardan dolayı kendisinin ve sarayının yerle bir edilmesi
üzerine gerçekleri anlamaları ve asıl lütufta bulunulanın
kendileri olduğunu fark etmeleri oldukça çarpıcıdır (28/76-83).
Yüce Allah, “Âhiret ekini isteyenin o ekinini artırırız;
dünya ekini isteyene de ondan veririz. Ama böylesi için
âhirette bir nasip yoktur” (42/20) buyurarak sahip olunan
dünya mallarının gereğince kullanılmadığında âhirette sonu
hüsranla biten bir akıbeti olduğunu bildirmektedir. Allah kullarına
rızkı alabildiğine açar da dilediğince sınırlayıp kısar da
(13/26). Bu Allah’ın bileceği bir durumdur. Kimi nasıl ve ne
şekilde imtihan edeceğini sadece Allah bilir. Zenginliğinden
dolayı şanslı görülen bir kişi para ile satın alınamayacak tür203
EMRE DORMAN
den çeşitli nimet ve imkânlardan mahrum bırakılabilir. Ya da
bunun tam tersi bir durum da söz konusu olabilir. Nice fakir
insanlar kendilerinden binlerce kere zengin pek çok insandan
daha sağlıklı ve mutlu bir hayat sürebilmektedirler. Yani paranın
çok olması da dünya saadeti için yeterli değildir. Önemli
olan az olsun çok olsun kişinin sahip olduğu nimetin şükrünü
yerine getirebilmesi ve ihtiyaç sahiplerinin bu nimet ve
imkânlardan istifade etmesini sağlamasıdır. Allah’tan bol para
ve zenginlik dilemek yerine hem bu dünya da hem de âhirette
hayırlısının dilenmesi gerekir. Tek başına dünyevi zenginlik
kişiyi sadece bu dünya hayatındaki sınırlı ömrü içinde tatmin
edip mutlu kılabilir. Oysaki iman zenginliği ve ihlâslı bir
yaşam kişiyi hem bu dünyada hem de sonsuzluk yurdu olan
âhirette tatmin edip mutlu kılacaktır.
204
KUR’ÂN-I KERÎM’DEKİ TEMEL EMİRLER VE YASAKLAR
94
Allah’ın Ayetleri İle Alay
Edilen Yerlerde Durmayın
B
Allah’ın ayetlerinin inkâr edilip bu ayetlerle alay
edildiğini işittiğinizde, bir başka lakırdıya dalıp
gittikleri zamana kadar, o ikiyüzlülerin yanında
oturmayın. Aksi halde siz de onlar gibi sayılırsınız.
Hiç kuşkusuz Allah, ikiyüzlülerle inkârcıları
cehennemde bir araya getirecektir.
4 Nisa Suresi Ayet 140
Ayetten de açık bir şekilde anlaşıldığı gibi Allah’ın ayetlerinin
inkâr edildiği ve bu ayetlerin alay konusu yapıldığı yerlerin
terk edilmesi gerekir. Allah’a inanmayan ya da ayetlerini
inkâr eden kişilerle ilmi ve bilimsel çerçevede tartışmaya girilmesi
mümkündür. Ancak bu şekilde bir durumun olmadığı
ortamların terk edilerek bu insanların alaycı tavırlarına karşı
tepki gösterilmesi gerekir. Şüphesiz yüce Allah ayetlerini alay
konusu edinenlerden bunun hesabını soracaktır. Bu yüzden
inanan bir kula düşen şiddet ve hakaret gibi eylemlerle bu kişilere
karşı koymak yerine bu kişiler başka konularda muhabbete
girinceye kadar o ortamı terk etmektir.
205
EMRE DORMAN
95
Sarhoş ve Cünüpken Namaz Kılmayın
B
Ey iman edenler! Sarhoşken, ne söylediğinizi bilinceye
kadar, cünüpken (cinsel ilişkide bulunmuşken) de
-yolculuk halinde olmanız müstesna- yıkanıncaya kadar
namaza yaklaşmayın.
4 Nisa Suresi Ayet 43
Görüldüğü gibi sarhoşken ayılıp ne söylediğinin farkında
oluncaya ve cinsel ilişkiye girdikten sonra yıkanıncaya kadar
namaz kılınmaması emredilir. Söz konusu hallerden çıkılması
durumundaysa normal zamandaki gibi namazın yerine getirilmesi
gerekir. Burada dikkat edilmesi gereken önemli bir husus
vardır ki bu da her ne kadar içki içmek günah olsa da nefsine
yenilerek Allah’ın bu yasağını çiğneyen kişilerin dahi kendilerini
namaz kılmaktan alı koymamaları ve sarhoşluk hallerinin
geçmesiyle namaz kılabilecek olmalarıdır. Bazı geleneksel kabul
ve inançlarda olduğu ya da halk arasında aslı esası olmadan
uydurulduğu gibi içki içen kişilerin namaz ya da oruç gibi
ibadetleri yapamayacakları ve şayet ibadet yapmak istiyorlarsa
içki içmeyi terk etmeleri gerektiği şeklindeki beyanlar doğru
değildir. Bir günahın yapılıyor olması bir farzın yerine getiril206
KUR’ÂN-I KERÎM’DEKİ TEMEL EMİRLER VE YASAKLAR
mesine engel değildir. Günah ayrı sevap ayrı değerlendirilir.
Ancak ne yazık ki bu gibi anlayışlar sebebiyle pek çok insan
nefsine yenilip içki içtiği ve daha sonradan da içki kullanacağı
düşüncesiyle namazdan da uzaklaşmakta ve bu yüzden Allah
ve din ile olan bağı daha da zayıflamaktadır. Kur’ân’da bu konuda
açık bir yasak bulunmuyorken insanları namazdan alıkoyarcasına
hükümlerde bulunmak, Allah’ın hükümlerini yeterli
görmeyip onlara karşı çıkmak anlamına gelecektir.
207
EMRE DORMAN
96
Leş, Kan, Domuz Eti Yemeyin
B
O size ancak şunları haram kılmıştır: Ölü, kan, domuz
eti, Allah’tan başkası adına kesilen hayvan. Bununla
birlikte, zorda kalan, başkasının hakkına tecavüz
etmemek, sınırı da aşmamak şartıyla bunlardan yerse,
şüphesiz Allah bağışlayandır (Gafûr), merhamet
sahibidir (Rahîm).
16 Nahl Suresi Ayet 115
Ayette açık bir şekilde yenilmesi yasak olan şeyler sayılmakta
ve bu sayılanlar dışındaki şeylerin yenilmesini haram
ilan etmek yasaklanmaktadır. Daha önce de ifade edildiği gibi
din konusunda hüküm yalnız Allah’ındır. Allah’ın haram ettiği
haram, helal kıldığı ise helaldir. Allah’ın hükümleri dışında
başka helal ve haramlar icat etmek ise Allah’a iftirada bulunmak
anlamına gelecektir. Ayetlerde peygamberimize: “De ki:
Bana vahyolunanlar içinde, bu haram dediklerinizi yiyecek
birine yasaklanmış bir şey bulamıyorum. Yalnız şunlardan
biri olursa başka: leş, akıtılmış kan, domuz eti -ki
o bir pisliktir- Allah’tan başkası adına boğazlanmış bir
208
KUR’ÂN-I KERÎM’DEKİ TEMEL EMİRLER VE YASAKLAR
murdar.” (6/145) diye buyrulmakta Allah’ın açık bir şekilde
haram kıldıkları dışındaki şeylerin haramlaştırılmalarının söz
konusu edilemeyeceğine dikkat çekilmektedir. Allah’ın açık
bir şekilde yasak ettiği haramları çeşitli gerekçelerle çekiştirerek
artık günümüzde haram kabul edilmelerine gerek olmadığı
şeklindeki dayanaksız iddiaların dini açıdan bir geçerliliği
bulunmamaktadır. Domuzun pislik içinde yaşamasından
dolayı haram edildiği ve günümüzde oldukça sağlıklı ortamlarda
barındırıldıkları gibi anlamsız yorum ve değerlendirmelere
gerek yoktur. Allah’ın haram ilan ettiği yiyecekler görüldüğü
gibi oldukça sınırlı ve zaten zaruri ihtiyaç duyulmayacak
şeylerdir. Bu noktada Allah’ın herhangi bir şeyi haram etmiş
olmasını yeterli görmek ve hakkında bilgimiz olmayan konularda
spekülatif yaklaşımlarda bulunmamak gerekir. Sebebi
ne olursa olsun önemli değildir. Önemli olan Allah’ın, domuz
etinin yenilmesini yasak etmesidir. Kula düşen yaratıcısının
yasaklarına uymaktır; sorgulamak değil. Allah bir konuda
hüküm verdiyse bu hüküm ile beraber illaki bir gerekçe
de bildirmeye ihtiyacı yoktur. Bu, kendi içinde bir imtihandır
aslında. Günümüzde kendini müslüman kabul etmesine rağmen
kendini kurallar üstü görerek gelişmişliğin bir göstergesiymiş
gibi bunca et çeşidi varken domuz eti yemekten sakınmayan
kişilerin varlığı, bu kişilerce basit bir imtihanın dahi
önemsenmediğinin bir göstergesidir.
209
EMRE DORMAN
97
Uyuşturucu ve İçkiden Uzak Durun.
Kumar Oynamayın
B
Ey iman edenler! Uyuşturucu/içki, kumar, tapılmak
için dikilen taşlar, fal okları şeytan işi birer pisliktir;
bunlardan uzak durun ki kurtuluşa eresiniz.
Şeytan; uyuşturucu ve kumara sokularak aranıza
düşmanlık ve şiddetli nefret yerleştirip sizi Allah’ı
anmaktan, namazdan geri çevirmek ister.
Artık son veriyorsunuz değil mi?
5 Maide Suresi Ayet 90-91
Aklı örten her türlü kuru ya da sıvı maddenin kullanımı
açık bir şekilde yasak edilmiştir. Şeytan insanları en gafil oldukları
anlarında yakalamak ve bu fırsattan istifade ederek
onları saptırmak için çalışır. Ayette de ifade edildiği gibi şeytan,
uyuşturucu ve kumarı kullanarak insanlar arasında şiddetli
nefret ile düşmanlık yerleştirmeye ve insanları Allah’ın
anılmasından ve namaz gibi ibadetlerden alıkoyarak kendi tarafına
çekmeye uğraşmaktadır. Yüce Allah bu konuda bizi
uyarmasına rağmen pek çok ailenin içki ve kumar batağından
dolayı dağılıp perişan olduğuna, insanların intiharla sonuçla210
KUR’ÂN-I KERÎM’DEKİ TEMEL EMİRLER VE YASAKLAR
nan çıkmazlara girdiğine ve en normal davranışlara sahip kişilerin
bile sarhoş olduklarında ne denli rezil durumlara düştüklerine
ve yine bir park ya da sokak köşesinde kullandığı
uyuşturucudan komaya giren bazen de hayatını yitiren insanların
dramına şahit olmaktayız. Zaten insanların büyük çoğunluğu
dünya hayatının süsü ve ışıltısı altında adeta sarhoş gibi
ortalıkta dolanıp durmaktayken bir de içki ve uyuşturucu gibi
maddeler sebebiyle gerçek anlamda da sarhoş olmaları kişileri
doğruluktan daha da uzaklaştıracak ve geri dönüşü mümkün
olmayan çıkmazlara sürükleyecektir. Allah kulları için en hayırlısını
istemektedir. Bu sebeple emrettiği ve yasak ettiği şeyler
de kullar için en hayırlı olacak şeylerdir.
211
EMRE DORMAN
98
Şu Kadınlar İle Evlenmeyin
B
Size, şu kadınlarla evlenmek haram kılınmıştır:
Analarınız, kızlarınız, kız kardeşleriniz, halalarınız,
teyzeleriniz, erkek kardeş kızları, kız kardeş kızları,
sizi emziren sütanneleriniz, süt kız kardeşleriniz,
karılarınızın anneleri, kendileriyle birleştiğiniz
hanımlarınızdan doğmuş olup evlerinizde oturan üvey
kızlarınız -eğer anneleriyle birleşmemişseniz o takdirde
sizin için bir günah yoktur- ve öz oğullarınızın karıları.
İki kız kardeşi birlikte almanız da haram kılınmıştır.
Eskide kalanlar müstesna. Allah çok affedici (Gâfur),
çok merhametlidir (Rahîm).
4 Nisa Suresi Ayet 23
Ayetler kimler ile evlenilemeyeceğini açık bir şekilde ifade
etmekte ve bu konuda bir tereddüt bırakmamaktadır. Daha
önce de ifade edildiği gibi ayetlerde: “Müşrik kadınlarla, onlar
iman edinceye kadar evlenmeyin.” (2/221) ve “Nikâhlı
kadınlarla evlenmeniz de haram kılınmıştır.” (4/24) buyurarak
Allah’a ortak koşan bir kadın ya da erkekle ve evli olan
bir kadınla evlenilmesinin yasak edilmesi gibi yine hangi ka212
KUR’ÂN-I KERÎM’DEKİ TEMEL EMİRLER VE YASAKLAR
dınlarla evlenilemeyeceğinin de detayı verilmiştir. Dikkat edilirse
söz konusu ayet anneleriniz, kızlarınız, kız kardeşleriniz
diye başlamakta ve daha önce de ifade edildiği gibi dini konuda
hiçbir açık ve şüpheli konu bırakmayan yüce Allah Kur’ân’da,
en azından hak dinlerin etkisinde kalmış toplumlarda yaşayan
milyarda bir insanın aklından geçirmeyeceği bir konuda yani
örneğin bir insanın annesi, kızı ya da kız kardeşiyle evlenmesi
gibi bir konuda dahi nasıl olsa kimse bunu yapmaz demeyerek
din adına gerekli olan detayı bildirmektedir. Bu ve benzeri
ayetler, din adına Kur’ân’ın yeterli olduğunun ve peygamberimiz
Hz. Muhammed’in tüm uygulamalarının Kur’ânî çerçeve
içinde bulunduğunun göstergelerindendir.
213
EMRE DORMAN
99
Bilgisizlerin Yolunu İzlemeyin
B
Doğruluktan şaşmayın.
Bilgisizlerin yolunu izlemeyin.
10 Yunus Suresi Ayet 89
Kur’ân ayetleri her fırsatta inananların dosdoğru ve şaşırtmayan
bir yol üzerinde olmaları gerektiğine ve hakkında bilgi
sahibi olmadığımız şeylerin ardı sıra gitmememiz gerektiğine
vurgu yapmaktadır. Tarih, bilgisizlikleri sebebiyle yakınlarını
ya da toptan koca bir toplumu felakete sürükleyen kimselerin
hikâyelerine tanıklık etmiştir. Ayetler her konuda kesin bilgiye
sahip olunması gerektiğine dikkat çekmektedir. İnsanların büyük
çoğunluğu aslında ne kadar az bilgiye sahip olduklarının
farkında olmadan genellikle kulaktan dolma diye tabir edilen
ve gerçekliğinde şüphe bulunan bilgilerle hareket ederler. Bununla
birlikte yine pek çok insanın, gerçekte bilgisiz kişilerin
peşinden gittiğini ve birçok konuda düşünüp araştırmadan peşin
hükümlere vardığını görmek de mümkündür. Belki bu durum
çeşitli alanlar için bir noktaya kadar hoş görülebilir. Ancak
söz konusu olan din ise kişinin güvenilir bir bilgiye sahip
214
KUR’ÂN-I KERÎM’DEKİ TEMEL EMİRLER VE YASAKLAR
olması gerekir. Allah’ın açık hükümleri ile çelişen ya da hiç
olmamasına rağmen dini konularda dayanaksız emir ve yasaklar
türeten kişilerin yollarının izlenmesi kişiyi hem bu dünyada
hem de âhirette hüsrana sürükleyebilir.
215
EMRE DORMAN
100
Mallarınızı ve Çocuklarınızı
Allah’ın Önüne Geçirmeyin
B
Ey iman edenler! Mallarınız ve çocuklarınız sizi
Allah’ı anmaktan alıkoymasın. Kim bunu yaparsa
işte onlar ziyana uğrayanlardır.
63 Münafıkun Suresi Ayet 9
Mal da evlatlar da Allah’ın kullarına bahşetmiş olduğu nimetlerdir.
Ancak gerçek manada inanan bir kul için malın da
evlatların da Allah’ın karşısında bir değeri yoktur. Allah, sahip
olduğumuzu zannettiğimiz her şeyin gerçek anlamda sahibidir.
İnananlar Allah’a olan sevgilerinde son derece kararlı ve samimidirler.
Ayetler inananların bir özelliği olarak: “Onlar, ne ticaret
ne de alış verişin kendilerini Allah’ı anmaktan, namaz
kılmaktan ve zekât vermekten alıkoyamadığı insanlardır.
Onlar, kalplerin ve gözlerin allak bullak olduğu bir günden
korkarlar.” (24/37) diye buyurmakta ve gerçek manada
inanan birinin sahip olduğu hiçbir şeyi hatta kendi canını dahi
Allah’ın önüne geçirmemesi gerektiğine vurgu yapmaktadır.
216
KUR’ÂN-I KERÎM’DEKİ TEMEL EMİRLER VE YASAKLAR
101
Yapmayacağınız Şeyleri Söylemeyin
B
Ey iman sahipleri! Yapmayacağınız şeyi neden
söylüyorsunuz? Yapmayacağınız şeyi söylemeniz, Allah
katında büyük bir günahtır.
61 Saff Suresi Ayet 2-3
İnanan kişiler özü sözü bir olan ve kendisine güvenilir kişilerdir.
Bu sebeple sözleri aynı zamanda senet sayılır. Ayetlerde
inananların yapmayacakları şeyleri söylememeleri gerektiği
ve bu davranışın büyük bir günah olduğu ifade edilmektedir.
İnsanların bir kısmının çevrelerine hava atmak ya da çeşitli
beklentiler içinde bulunmak üzere sürekli olarak bir takım vaatlerde
bulundukları, reklam amaçlı olarak çeşitli yardım kuruluşlarına
maddi destek sağlamaya dair söz vermelerine rağmen
sözlerinde durmadıklarına şahit oluruz. Bu gibi asılsız vaatler
gerçek bir inanana yakışmaz. Bununla birlikte sadece maddi
konularda değil yine hayır işlerinde ya da Allah yolunda yapılacak
işlerin görev dağılımlarında sorumluluk alarak bu sorumluluğu
en güzel şekilde yerine getireceğine dair söz veren
bazı kişilerin de sözlerinde durmayarak insanları yanılttıkları
görülür. Ancak şüphesiz verilen sözler sorumluluk gerektirir.
217
EMRE DORMAN
102
Kötülük ve Düşmanlık Üzerine Yardımlaşmayın
B
İyilik ve takva sahibi olmada yardımlaşın, günah ve
sınırı aşmada yardımlaşmayın! Allah’tan korkun;
çünkü Allah’ın cezası çok çetindir.
5 Maide Suresi Ayet 2
İnsanlara hayırlı işlerde yardımlaşmaları söylenirken günah
ve Allah’ın sınırlarını aşmada yardımlaşmaları yasaklanır.
İnsanların bir kısmı farkında olmadan başka insanlar tarafından
işlenen suç ve günahların bir parçası olurlar. Ya da
bazen kimileri sevdiği birini kırmamak adına onun suçuna ortak
olur. Yapmayı planladığı bir kötülük ya da çirkinliği gerçekleştirmesi
için ona destek olur. Oysaki inanan biri her ne
sebeple olursa olsun kötülüğün bir parçası olmamalı ve bu kötülüğü
yapan çok sevdiği bir yakını dahi olsa bu işte onun karşısında
bulunmalıdır.
218
KUR’ÂN-I KERÎM’DEKİ TEMEL EMİRLER VE YASAKLAR
103
İnsanların Evlerine Habersiz ve
Selam Vermeden Girmeyin
B
Ey iman edenler! Kendi evleriniz dışındaki evlere,
sahipleriyle kaynaşıp izin almadan, bir de ev
sakinlerine selam vermeden girmeyin. Düşünüp
taşınmanızı sağlamada bu sizin için daha hayırlıdır.
24 Nur Suresi Ayet 27
Kur’ân ayetleri insanların özel yaşamlarına saygı gösterilmesi
gerektiğine dikkat çekmekte ve bu konuda hassas olunmasını
tavsiye etmektedir. Ayetler inanan insanlar arasındaki
ilişkilerin olabildiğince saygı ve sevgi çerçevesinde gelişmesine
yönelik ifadeler içermekte ve bu sayede gerek bireysel gerekse
toplumsal anlamda huzurlu bir toplumun oluşmasına imkân
sağlamaktadır. Özellikle geçmiş dönemlerde ve halen daha
ülkemizde bile kırsal kesimlerde modern şehirlerdeki gibi bir
ev yapısı ve kapı sisteminin bulunmadığı bir gerçektir. Bazı
evler itildiğinde rahatlıkla açılabilen kilitsiz tahta kapılardan
oluşabildiği gibi evlerinin bahçesi ya da avlusunda da insanlar
ev hayatlarını yaşayabilmektedirler. Evler ailelerin özelleridir.
Bu sebeple başkalarının evlerine girerken onlardan izin
istemek ve selam vermeden girmemek gerekir.
219
EMRE DORMAN
104
Size Selam Verene Sen
Mümin Değilsin Demeyin
B
Ey inananlar, Allah yolunda savaşa çıktığınız zaman
iyi anlayın, dinleyin, size selam verene/barış ve
esenlik temennisinde bulunana, dünya hayatının geçici
menfaatini gözeterek: “Sen mümin değilsin!” demeyin.
Çünkü Allah’ın yanında çok ganimetler vardır. Önceden
siz de öyle idiniz, Allah size lütfetti (imana geldiniz). O
halde iyice anlayın (dinleyin, peşin hüküm vermeyin).
Çünkü Allah yaptıklarınızı haber almaktadır.
4 Nisa Suresi Ayet 94
Kur’ân ayetleri her durum ve şartta inanan kişilerin adaletten,
sağduyulu davranıştan ve doğruluktan ödün vermemeleri
gerektiğini vurgular. Ayetten de görüldüğü gibi savaş halinde
dahi inananlara selam vererek barış ve esenlik temennisinde
bulunan kişilere sen inanan değilsin diyerek selamını karşılıksız
bırakmak ve savaş durumunu bahane ederek inanmayanlardan
oldukları gerekçesiyle insanların haklarına girmek yasaklanır.
Kimin gerçek manada inanıp inanmadığını şüphesiz
yalnız yüce Allah bilir. Bununla birlikte selam veren kişi ger220
KUR’ÂN-I KERÎM’DEKİ TEMEL EMİRLER VE YASAKLAR
çekten de inanan biri olmasa da belki inanmak isteyen ya da
inanan birinden alacağı yumuşak ve hoşgörülü bir karşılık sebebiyle
kalbi İslâm’a ısınacak biri olabilir. Bu sebeple Allah’a
ortak koşmayan ya da onu inkâr ettiği açık bir biçimde belli
olmayan ve inananlara karşı savaşmayan kimselerin selamlarının
alınmasına, ayette de ifade edildiği gibi uyarıda bulunulan
kimselerin de daha önceden inanmadıklarının ve Allah’ın
lütfu sayesinde imana geldiklerinin unutulmamasına dikkat
çekilmektedir. Sadece savaş esnasında değil, günümüzde insanlar
arası ilişkilerde de hakkında sağlam bilgiye sahip olmadığımız
kişiler için önyargılı davranmamak ve özellikle insanların
imanı noktasında peşin hükümde bulunmayarak bu
konuda hassas olmak gerekir. İslâm dini barış ve esenlik dinidir.
Kuşatıcı ve birleştiricidir. Bu gerçeği görmezden gelerek
Allah’ın sınırlarını ihlal eden ve kafasına göre insanları inanan
ya da inanmayan şeklinde ayırarak kendi kabulleri ile örtüşmeyen
kimseleri inkârcı kabul eden kişilerin işlemiş oldukları
bu günahın hesabını vermeleri çok zor olacaktır.
221
EMRE DORMAN
105
Gevşemeyin, Tasalanmayın
B
Gevşemeyin, tasalanmayın. Eğer gerçekten
inanıyorsanız üstün olan sizlersiniz.
3 Ali İmran Suresi Ayet 139
Bir kişi için Allah’a gönülden bağlı ve samimi bir kul olabilmek
yeryüzündeki en şerefli şeydir. İnanan kişi inancından
emin ve kararlı olmalıdır. İnancından dolayı başına gelebilecek
olumsuz şeyler sebebiyle gevşeklik göstermemeli endişe
ve tasaya düşmemelidir. Allah yolunda yapmaya çalıştığı hayırlı
işlerinin dünyevi anlamda karşılık bulmaması durumunda
da şüphe ve endişelere kapılmamalı ve Allah’ın emirlerini yerine
getirmenin vermiş olduğu huzur ve kararlılıkla O’na olan
bağlılığından taviz vermemelidir. Zaman zaman inkârcıların
yeryüzünde çıkarmış oldukları fitne ve fesat sebebiyle insanlık
dışı hadiselerin yaşanması inanan bir kişiyi yılgınlığa sevk
etmemelidir. Ayette de ifade edildiği gibi inanmak, inanmayan
insanlardan üstün konumda olmanın en önemli göstergesidir.
Bu anlayış ve bilinçle hareket etmek ve insanlık için hayırlı
olacak işlerde aşk ve şevk ile çalışmak gerekir. İnanan
kişi için bu dünya yalnızca bir oyun sahnesinden ibarettir. Bir
222
KUR’ÂN-I KERÎM’DEKİ TEMEL EMİRLER VE YASAKLAR
gün gelip perdeler kapanacak ve bu dünyaya veda edilecektir.
Bu yüzden gerçek yurt olan âhirette sonsuz mutluluk ve güzellikler
için bu dünyadaki sıkıntı ve elemleri ciddiye almayarak
Allah’ın inanan kullarına vaat ettiği hedefe gevşeklik göstermeden
ulaşmaya çalışmak gerekir.
223
EMRE DORMAN
106
Kendi Ellerinizle Kendinizi Tehlikeye Atmayın
B
Allah yolunda infak edin ve kendinizi kendi ellerinizle
tehlikeye atmayın. İyilik edin. Şüphesiz Allah, iyilik
edenleri sever.
2 Bakara Suresi Ayet 195
Yüce Allah gerek göndermiş olduğu peygamberler gerekse
kitaplar vasıtasıyla insanları uyarmakta ve bu uyarıları, doğru
ile yanlışı birbirinden ayırabilmeleri için onlara kılavuz kılmaktadır.
Allah’ın bu kadar açık olan sayısız öğüt ve uyarısına
rağmen halen daha bazı insanların bu uyarıları umursamaz
bir şekilde hayatlarını yaşamaya devam etmeleri kendi
elleriyle kendi sonlarını hazırlamaları anlamına gelmektedir.
Şüphesiz yüce Allah kullarının her iki dünyada da iyiliklerini
istemekte, bu yüzden onları iyilik etmeye teşvik edici uyarı
ve öğütler göndermektedir. Pek çok insan ise dünya hayatının
geçici ışıltısına aldanıp sonsuz bir yaşam ve mükâfatı adeta
elinin tersiyle itmekte ve kendi acı sonunu hazırlamaktadır.
224
KUR’ÂN-I KERÎM’DEKİ TEMEL EMİRLER VE YASAKLAR
107
Yarın Ben Bunu Kesinlikle Yapacağım Demeyin
B
Hiçbir şey için, “Ben bunu yarın kesinlikle yapacağım.”
deme. Ancak: ‘Allah dilerse’ (inşallah yapacağım de).
Unuttuğun zaman Rabbini zikret ve de ki:
‘Umulur ki, Rabbim beni bundan daha yakın
bir başarıya yöneltip-iletir.
18 Kehf Suresi Ayet 23-24
Gerçek manada inanan bir kul Allah’a gönülden teslim
olur ve her işinde kendine değil Allah’ın izin ve inayetine güvenir.
Bu yüzden Allah, geleceğe dair planlarımızla ilgili olarak
kesinlik ifade eden sözlerden kaçınmamızı ve ‘Allah Dilerse’
(İnşallah) yapmaya niyetliyim şeklinde sözlerle her iş
ve oluşun ancak Allah’ın dilemesi halinde gerçekleşebileceğine
yönelik teslimiyetimizi ifade etmemizi ister. Yüce Allah
her an her şeye hâkim bir kudret olarak kulları ile yakın bir
ilişki içinde bulunmakta ve kendisine yönelen kullarını karşılıksız
bırakmamaktadır. Bu sebeple geleceğe dair her işimizi
Allah’a havale etmek ve niyetlerimizin ancak O’nun dilemesi
sayesinde gerçekleşeceğinin farkında olarak söz etmek gerekir.
225
EMRE DORMAN
108
Kitap Ehliyle En Güzel Olan
Bir Tarzın Dışında Mücadele Etmeyin
B
İçlerinde zulmedenleri hariç olmak üzere, Kitap Ehliyle
en güzel olan bir tarzın dışında mücadele etmeyin.
Ve deyin ki: ‘Bize ve size indirilene iman ettik; bizim
ilahımız da, sizin ilahınız da birdir ve biz
O’na teslim olmuşuz.’
29 Ankebut Suresi Ayet 46
Kur’ân ayetlerinde Ehli Kitap olarak ifadelendirilen Yahudi
ve Hıristiyanlar ile Kur’ânî sınırlar çerçevesinde iyi ilişkiler
kurmak ve mümkün olduğunca ortak noktalarda buluşmaya
gayret göstermek gerekir. Ayetler: “De ki: Ey Kitap Ehli, bizimle
sizin aranızda ortak (olan) bir kelimeye (tevhide) gelin.
Allah’tan başkasına kulluk etmeyelim, O’na hiç bir şeyi
ortak koşmayalım ve Allah’ı bırakıp bir kısmımız (diğer)
bir kısmımızı Rabler edinmeyelim. Eğer yine yüz çevirirlerse,
deyin ki: Şahit olun, biz gerçekten müslümanlarız.”
(3/64) şeklinde buyurarak kitap ehlini tevhit dini üzerinde ve
ortak noktalarda buluşmaya davet etmektedir. Ayetlerde Ehli
226
KUR’ÂN-I KERÎM’DEKİ TEMEL EMİRLER VE YASAKLAR
Kitap içinden inkâra sapıp Allah’ın ayetlerini yalanlayanlar,
Allah’ın haram etmediği şeyleri haramlaştıranlar ve dinlerinde
aşırılık ve azgınlığa gidenler eleştirilip kınandığı gibi onların
içinde Allah’ı çok anan ihlâs sahibi kulların olduğu da bildirilir:
“Ehlikitap’tan öyleleri var ki, Allah’a, size indirilene ve
kendilerine indirilene inanırlar. Allah karşısında ürperirler;
Allah’ın ayetlerini basit bir ücret karşılığı satmazlar.
İşte bunlar için Rableri katında kendilerine özgü ödüller
vardır. Allah, hesabı çabucak görüverir.” (3/199). “Onların
hepsi bir değildir. Kitap Ehli’nden bir topluluk vardır ki,
gece vaktinde ayakta durup Allah’ın ayetlerini okuyarak
secdeye kapanırlar.” (3/113). Yine kitap ehli içinde kendisinden
emin olunan yani güven duyulan kişilerin de bulunduğu
haber verilir: “Ehlikitap’tan öylesi vardır ki, ona yüklerle
emanet teslim etsen onu sana iade eder.” (3/75). Bununla birlikte
kitap ehli ile evlenilmesi de onların yemekleri de inananlara
helal kılınmıştır: “Bugün size bütün temiz nimetler helal
kılındı. Kendilerine kitap verilmiş olanların yemekleri
size helaldir. Sizin yemekleriniz de onlara helaldir. Mümin
kadınların iffetlileriyle, sizden önce kendilerine kitap verilmiş
olanların iffetli hanımları da mehirlerini (evlenme
bedellerini) verdiğiniz takdirde; iffetinizi korumanız, zinadan
uzak kalmanız ve şunu-bunu dost tutmamanız şartıyla
size helaldir.” (5/5). Görüldüğü gibi esasen kendilerine kitap
verilmiş olan Yahudi ve Hıristiyanlar ile sandığımızdan çok
227
EMRE DORMAN
daha yakın bir bağımız ve ortak bir mirasımız bulunmaktadır.
Bu yüzden onlarla Kur’ânî ilkelerden ödün vermeden mümkün
olduğunca iyi ilişkiler kurmak ve onları hak yolda buluşmaya
davet etmek gerekir.
228
KUR’ÂN-I KERÎM’DEKİ TEMEL EMİRLER VE YASAKLAR
109
Allah’a Dininizi Öğretmeye Kalkmayın
B
De ki: Siz Allah’a dininizi mi öğreteceksiniz?
Oysaki Allah, gökte ne var, yerde ne var hepsini bilir.
Allah her şeyi çok iyi bilmektedir.
49 Hucurat Suresi Ayet 16
Ayetten de açık bir şekilde görüldüğü gibi dinin tek sahibi
yüce Allah’tır. Kula düşen ise dini emir ve yasakları uygulayarak
Allah’a olan teslimiyetini ifade etmektir. Kur’ân’daki ayetlerden
tarih boyunca Allah tarafından gönderilen dini buyruklara
karşı çeşitli eleştiri ve değişiklikler yapmaya kalkan
ve dini gönderildiği saf şeklinden uzaklaştırarak çeşitli insani
inanç ve kabuller ile karıştıran insanların var olduğunu öğrenmekteyiz.
Bazı insanlar Allah’ın insanlara doğru yola iletici
bir rehber olarak indirdiği hükümleri beğenmeyerek “bu
şöyle, diğeri böyle olmalı değil miydi?” şeklinde soru ve öneriler
ile Allah’a akıl vermeye ve bir anlamda Allah’tan geleni
Allah’a öğretmeye kalkmaktadırlar. Dinin hükümleri açık ve
nettir. Yüce Allah buyruklarını sadece belirli seviyedeki kesimlerin
anlayabileceği şekilde değil tüm insanları kuşatacak
229
EMRE DORMAN
bir anlaşılırlıkta bildirmiştir. Bu yüzden dini hükümler karşısında
anlamsız spekülasyonlara girmekten kaçınmak ve bizi
yaratanın her şeyi bizden daha iyi bildiğine teslim olmak gerekmektedir.
230
KUR’ÂN-I KERÎM’DEKİ TEMEL EMİRLER VE YASAKLAR
110
Çirkin İş ve Edepsizliği Yaymayın
B
İnananlar içinde çirkin işlerin/edepsizliğin (fuhşun)
yayılmasını isteyenler için dünyada da, âhirette de acı
bir azap vardır. Allah bilir, siz bilmezsiniz.
24 Nur Suresi Ayet 19
Ayette geçen ‘fahşa’ kelimesi öncelikli olarak cinsel suçları
kapsamakla birlikte bu kelimenin her türlü çirkinlikler olarak
anlaşılması da mümkündür. İnananlara haram kılınmış çirkinliklerin
inananlar arasında yayılması için uğraşan, bu çirkinliklerin
yayılmasına fırsat tanıyan ve doğrudan ya da dolaylı
olarak bu çirkinliklerin bir parçası olan kişilerin dünyada
da âhirette de acı bir azap ile tehdit edildikleri görülmektedir.
Günümüzde toplumsal yaşamın içinde yer almasının yanında
özellikle internet ve kitlesel iletişim araçları yoluyla da insanları
fuhuşa teşvik eden yayınlara karşı durmak ve bu gibi çirkinliklerin
her türlüsüne verilecek desteklere engel olmak gerekir.
İnananlara düşen bu gibi ahlâksızlıkların bir parçası
olmaktan uzak durmak ve bunlara karşı mücadele etmektir.
Hiç şüphesiz çirkin iş ve edepsizlikler, bireyleri ve toplumları
felakete sürükler.
231
EMRE DORMAN
111
Allah’a Nankörlük Etmeyin
B
Anın beni ki, anayım sizi. Şükredin bana,
sakın nankörlük etmeyin.
2 Bakara Suresi Ayet 152
İnsan kelimesi ‘nisyân’ yani unutma kökünden gelmektedir.
İnsanoğlu, yaratıcısının kendisine bahşetmiş olduğu sayısız
nimet ve imkânı kendi becerisi sayesinde elde ettiği zannına
kapılmakta ve tüm bu nimet ve imkânın asıl sahibini
unutmaktadır. Bu unutkanlığı ise kaçınılmaz olarak Allah’a
karşı nankörlük yapmasını beraberinde getirmektedir. Ayetler:
“Allah, nankörlük edenleri sevmez” (30/45) diye buyurmakta
ve yine ayetlerde pek çok defa yüce Allah’ın insanların
emrine sunduğu sayısız nimet ve imkâna dikkat çekilerek de
insanlardan şükretmeleri beklenmektedir. Bu durum sadece
kulun Allah ile olan ilişkisi noktasında değil insanlar arası
ilişkilerde de ortaya çıkmaktadır. Pek çok insan ihtiyaç duyduğu
zamanlarda menfaatiyle çatışmadığı müddetçe diğer insanlarla
iyi ilişkiler kurmakta ancak dünyevi bir menfaatiyle
çeliştiği noktada hemen nankörlük yapıp kendisine yapılan iyilikleri
unutmaktadır. Ayetler insanın bu yönünü dikkate alarak
232
KUR’ÂN-I KERÎM’DEKİ TEMEL EMİRLER VE YASAKLAR
uyarılarda bulunmakta ve yüce Allah’a karşı yapılan nankörlüğün
nankörlüklerin en büyüğü olduğuna dikkat çekmektedirler.
Alacağı bir sonraki nefesini dahi Allah’a borçlu olan
insan Allah’ın kendisine sunmuş olduğu hayati nimetleri kullanmakta
ama buna rağmen tüm bunları yaratan yüce Allah’a
karşı nankörlük yapmaktadır. Ayetlerde: “Rablerine nankörlük
edenlerin amelleri, fırtınalı bir günde rüzgârın tarumar
ettiği küle benzer. Kazandıklarından hiçbir şey elde
edemezler. İşte bu, dönüşü olmayan sapıklığın ta kendisidir.”
(14/18) diye buyrulmakta ve Allah’a nankörlük edenlerin
yapmış oldukları hayırlı işlerin nankörlükleri sebebiyle yok
olup gideceğine vurgu yapılmaktadır.
233
EMRE DORMAN
112
Allah’a İftira Etmeyin
B
Yalan düzerek Allah’a iftira eden yahut
O’nun ayetlerini yalanlayan kişiden daha zalim
kim var? Şu bir gerçek ki, suçlular iflah etmezler.
10 Yunus Suresi Ayet 17
Allah’a iftira etmek, hakkında açık bir hüküm göndermemesine
rağmen Allah adına hükümde bulunmak, helali
haram, haramı helal kılmak ve dini olmayan şeyleri dinselleştirmek
gibi yollarla yapılır. Ayetlerde bu kişilerin barınaklarının
cehennem olacağı (29/68), bu kişilerin zalimler olduğu
ve Allah’ın lanetinin zalimler üzerine olduğu (11/18) bildirilmektedir.
Yine ayetlerde insanların bir kısmının inananları
bölmek ve aralarında fitne çıkarmak için Allah adına yalan
sözler uyduracakları, kitapta olmayan şeyleri insanlar kitaptan
sansın diye ağızlarını eğip bükecekleri ve bu yalan sözler
Allah katından sanılsın diye Allah hakkında yalan söyleyecekleri
bildirilir (3/78). Kur’ân ayetleri bu gerçeğe dikkat
çektiğine göre sadece Allah’a iftira etmekten değil, hakkında
bilgi sahibi olmadığımız konularda Allah adına söylenen sözlerin
doğruluğunu araştırıp öğrenmeden bu sözlere inanmaktan
da sakınmalıyız.
234
KUR’ÂN-I KERÎM’DEKİ TEMEL EMİRLER VE YASAKLAR
113
Şeytana Kulluk Etmeyin,
Şeytanın Adımlarını İzlemeyin
B
Ey âdemoğulları! Ben size, “Şeytana kulluk etmeyin,
o sizin için açık bir düşmandır!” demedim mi?
36 Yasin Suresi Ayet 60
Kulluk yalnız Allah’a yapılır. Bu kulluğun gereğince yapılmasının
yegâne yolu ise Allah’ın emir ve yasaklarına uymak
için çaba sarf etmektir. Allah’ın emir ve yasaklarını dikkate almayıp
haram ve günahlara dalanlar ise farkında olmadan şeytanın
yolunu izliyor ve bir anlamda şeytana kulluk ediyor demektir.
Ayetlerde: “Şeytanın adımlarını izlemeyin. Çünkü
o, sizin için apaçık bir düşmandır.” (2/208) diye buyrularak
şeytanın insan için düşman olduğu ve onun yolunun takip edilmemesi
bildirilmektedir. Yine ayetlerde: “Şeytanın adımlarını
izlemeyin. Kim şeytanın adımlarını izlerse, şeytan ona
iğrençlikleri ve kötülüğü emreder.” (24/21) diye buyrularak
insanlar uyarılmakta ve bu hataya düşmekten korunmaya çağırılmaktadırlar.
Şeytan bir anlamda uğrayacağı sonsuz azaba
ortak edecek taraftarlar aramakta ve bu amacına ulaşmak için
de insanlara türlü hile ve tuzaklar kurmaktadır. Ancak ayet235
EMRE DORMAN
lerde ifade edildiği gibi: “Galip gelecek olanlar Allah’ın taraftarlarıdır.”
(5/56).
Kur’ân ayetleri bir yandan insanlara doğru ve iyi olanı gösterirken
bir yandan da sapkınlık ve azgınlıklardan uzak durulması
için uyarılarda bulunmaktadır. Ayetler şeytanın insanları
saptırmaya çalışmasından, vesvese ve oyunlarından bahsetmekte,
bu tür tuzaklara düşmemeleri için insanları uyarmakta
ve insana düşman olan şeytanın insanlar tarafından da düşman
bellenmesini öğütlemektedir. Şeytan insanların tekrar diriltilecekleri
güne kadar yüce Allah’tan süre istemiş ve şöyle
söylemiştir: “Dedi: Rabbim. Beni azdırmana yemin ederim
ki, yeryüzünde onlar için mutlaka süslemeler yapacağım
ve onların tümünü kesinlikle azdıracağım. İçlerinden riyaya
sapmamış, samimi kulların (ihlâs sahibi) müstesna.”
(15/39-40). Görüldüğü gibi ilk insan olan Hz. Âdem’den itibaren
şeytan ve yandaşları ile insanlar arasında bir hesaplaşma
yaşanmakta ve ayetlerde şeytanın adımlarını izleyerek onun
yoluna uyanların âhirette korkunç bir azap ile karşılık bulacağı
buyrulmaktadır. Şeytan kendi hakkında verilen azap hükmüne
insanları da ortak etmeye ve onları saptırarak kendisi gibi sefil
kılmaya çalışmaktadır. Ayetlerde: “Ne yazık ki kalpleri
katılaştı; şeytan, yapmakta olduklarını onlara süslü-püslü
gösterdi.” (6/43) buyrulmakta ve insanların bir kısmının şeytanın
adımlarını izlediklerine ve yapmış oldukları kötülüklerden
hoşnut olduklarına dikkat çekilmektedir. Oysaki ayetlerde:
236
KUR’ÂN-I KERÎM’DEKİ TEMEL EMİRLER VE YASAKLAR
“İğreti/sefil hayat inkâra sapanlara süslü gösterilmiştir; onlar,
iman sahipleriyle alay ederler. Takvaya sarılanlar, kıyamet
günü onların tepelerinde olacaktır. Allah, dilediğini
hesapsız bir biçimde rızıklandırır.” (2/212) denilmekte ve
şeytanın adımlarını izleyerek iman sahipleri ile alay edenlerin
kıyamet günü sefil ve perişan bir halde bulunacakları müjdelemektedir.
Yine: “Şeytandan bir dürtü seni dürtüklediğinde
hemen Allah’a sığın…” (7/200) buyrularak da şeytanın oyunlarına
meyletme ile karşı karşıya kalındığında Allah’tan yardım
dilenmesi ve daima Allah’ın tarafında yer alınması tavsiye
edilmektedir.
237
EMRE DORMAN
114
Allah’ın Sınırlarını Aşmayın
B
Allah’ın sınırlarını aşanlar,
zalimlerin ta kendileridirler.
2 Bakara Suresi Ayet 229
Allah’ın sınırlarının aşılması, emir ve yasaklarının dışına
çıkılması anlamına gelmektedir. Bununla birlikte Allah’ın insanları
doğruya ve iyiye yöneltmek için göndermiş olduğu dini
buyruklarda aşırılıklara sapmamak ve Allah’ın belirlediği sınırlara
riayet etmek gerekir. Şüphesiz dinin tek sahibi yüce
Allah’tır. Bu yüzden kulun, Allah’ın din adına belirlediği sınırları
aşması yasaklanmıştır. Ayetlerde: “De ki: Siz Allah’a
dininizi mi öğretiyorsunuz? Oysaki Allah, gökte ne var,
yerde ne var hepsini bilir. Allah her şeyi çok iyi bilmektedir.”
(49/16) diye buyrulmakta; din adına asılsız iddialarda
bulunan kişilere de: “Yoksa sizin bir kitabınız var da ondan
ders mi görüyorsunuz?” (68/37) ve “Eğer doğru sözlülerseniz,
hadi getirin kitabınızı.” (37/157) denilerek meydan
okunmakta ve dini konularda Allah’ın sınırlarına riayetin
önemine dikkat çekilmektedir. Ayetlerde Hıristiyan din adamlarının
Allah’ın rızasını kazanmak için dinde olmayan inanç
238
KUR’ÂN-I KERÎM’DEKİ TEMEL EMİRLER VE YASAKLAR
ve uygulamaları dine ilave ettikleri ancak buna riayet edemediklerine
dikkat çekilir: “Bir bidat (sonradan ortaya çıkan)
olarak ortaya çıkardıkları ruhbaniyeti, onlar üzerine biz
yazmamıştık. Allah’ın rızasını kazanmak için ortaya çıkardılar.
Ama ona gerektiği şekilde saygılı olmadılar.” (57/27).
Görüldüğü gibi niyet iyi dahi olsa kul için sınırı çizen yüce
Allah’tır. Bu sebeple kula düşen Allah’ın sınırlarına riayet etmek
ve bu yolla Allah’a olan teslimiyetini ifade etmektir.
239
EMRE DORMAN
Kur’ân-ı Kerîm’de
Bir Arada Sıralanan 11 Emir
B
1. Allah’tan başkasına kulluk/ibadet etmeyin.
2. Anaya-babaya çok iyi davranın.
3. Akrabaya hakkını verin. Çaresize ve yolda kalana da. Fakat
israf ederek saçıp savurmayın. Elinizi bağlayıp boynunuza
asmayın. Ama onu büsbütün de salıvermeyin.
4. Yoksulluk endişesiyle çocuklarınızı öldürmeyin.
5. Zinaya yaklaşmayın. Çünkü o iğrenç bir iştir.
6. Allah’ın saygıya layık kıldığı cana haklı bir sebep yokken
kıymayın.
7. Yetimin malına yaklaşmayın. Ancak rüştüne erişinceye kadar,
güzel bir yolla ilgilenebilirsiniz.
8. Ahdinize vefalı olun. Çünkü verilen söz sorumluluk gerektirir.
9. Ölçtüğünüz zaman tam ve dürüst ölçün. Hilesiz teraziyle tartın.
10. Hakkında bilginiz olmayan şeyin ardına düşmeyin. Çünkü
kulak, göz ve gönlün hepsi bundan sorumlu tutulacaktır.
11. Yeryüzünde kasılıp kabararak yürümeyin. Çünkü siz, yeri
asla yırtamazsınız, uzunlukça da dağlara ulaşamazsınız.
17 İsra Suresi Ayet 23-38__




 
Sayfa Başına Dönün 

Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol