KUR'AN FiHRiSTi D
Bakara, 186,
Yaşar Nuri Öztürk: Kullarım sana benden sorarlarsa ben Karîb'im, gerçekten çok yakınım. Dua edenin çağrısına, bana çağırıp yakardığı anda cevap veririm. Hadi onlar da bana karşılık versinler, bana inansınlar ki doğruyu ve iyiyi bulabilsinler.
Not: Cevap veririm sözünü duası kabul olur şeklinde anlamamalıyız. Gereğini yaparım şeklinde anlamalıyız. Bu düşünceyi Enam, 41 desteklemektedir. Dilerse kabul eder dendiğine göre duanın kabul edilebilir ya da edilemez olmasına göre durum değişmektedir. Ayrıca o an için kabul edilmemesi gereken bir dua da olabilir. Dua edenin hakkında hayırlı olmayacak bir dua da olabilir. Bk.İsra, 11*
Allah Duayı Dilerse Kabul Eder.
Enam, 41
Bel iyyâhu ted’ûne fe yekşifu mâ ted’ûne ileyhi in şâe ve tensevne mâ tuşrikûn(tuşrikûne).
1. |
bel |
: hayır (bilâkis) |
2. |
iyyâ-hu |
: sadece, yalnızca O'na |
3. |
ted'ûne |
: dua edersiniz, yalvarırsınız |
4. |
fe yekşifu |
: artık, o giderir (açar) |
5. |
mâ ted'ûne |
: dua ettiğiniz şey |
6. |
ileyhi |
: ona |
7. |
in şâe |
: eğer dilerse |
8. |
ve tensevne |
: ve unutursunuz |
9. |
mâ tuşrikûne |
: şirk (ortak) koştuğunuz şeyler |
Yaşar Nuri Öztürk: Hayır, yalnız O'na yakarırsınız da O dilerse yakındığınız belayı uzaklaştırır. Ve siz, ortak koştuklarınızı unutuverirsiniz.
Yaşar Nuri Öztürk: İnsan, hayra davet eder gibi şerri çağırıyor/insan, hayra duasıyla şerri davet ediyor. İnsan çok acelecidir.
Bana Dini Öğret Diyene Fatiha ve Fatiha,6'da ki Sırat-ı Müstekim ( Enam 151-153 ve İsra 23-39 Temel Prensipler öğretilmeli ve namazla ilgili olarak zorluk çıkarmamak açısından yalnızca farzları kılması istenmelidir. Ayrıca hayata geliş sebebimizin yer aldığı ayet söylenmelidir.
Hilekâr Vezir
Bu hikâyede şu âyet-i kerimelere işaret vardır: ''Onlar
dinlerini parçaladılar, bölük bölük oldular. Her grup kendi
inancı ile sevinmekte ve ferahlamaktadır'' (Rûm 30/32).
''De ki! Ey kitap ehli! Geliniz, aranızda eşit olan tek söze,
ancak Allah'a kulluk edelim. Ona hiçbir şeyi eş ve ortak
koşmayalım. Allah'ı bırakıp birbirimizi rab edinmeyelim''
(Âl-i İmrân 3/64).
http://www.dervisler.net/kissalar-ve-menkibeler/mesnevi'de-gecen-hikayeler/msg89251/#msg89251
RÛM
30. Yaşar Nuri Öztürk : O halde sen yüzünü, bir hanîf olarak dine, Allah'ın insanları üzerinde yarattığı fıtrata çevir. Allah'ın yaratışında değiştirme olamaz. Doğru ve eskimez din işte budur. Fakat insanların çokları bilmiyorlar.
Sırat-ı Müstakim:
EN'ÂM
151. Yaşar Nuri Öztürk : De ki onlara: "Hadi gelin, Rabbinizin size neleri haram kıldığını yüzünüze karşı okuyayım: Hiçbir şeyi O'na ortak koşmayın. Ana-babaya çok iyi davranın. Yoksulluk endişesiyle çocuklarınızı öldürmeyin; biz sizi de onları da rızıklandırırız. Kötülüklerin görünenine de gizli kalanına da yaklaşmayın. Allah'ın saygın ve aziz kıldığı cana, bir hakkı savunmak dışında kıymayın. Allah size bunları önerdi ki, aklınızı işletebilesiniz."
152. Yaşar Nuri Öztürk : "Yetimin malına yaklaşmayın! Ancak rüştüne erişinceye kadar en güzel yolla ilgilenme hali müstesna. Ölçme ve tartmayı tam bir dürüstlükle yerine getirin. Hiç kimseye yaratılış kapasitesinin üstünde yükümlülük getirmiyoruz. Konuştuğunuz zaman, yakınlarınız/aleyhine de olsa, adaleti gözetin. Ve Allah'a verdiğiniz söze sadık kalın. Düşünüp öğüt alasınız diye O size bunları önerdi.
153. Yaşar Nuri Öztürk : Bu benim dosdoğru yolumdur, onu izleyin, başka yolları izlemeyin! Yoksa bu hal sizi O'nun yolundan uzaklaştırıp parçalara böler. Sakınıp korunasınız diye O bunu önermiştir size.)
RUM
31. Yaşar Nuri Öztürk : O'na yönelmiş kişiler olarak O'ndan sakının! Namazı kılın ve sakın şirke sapanlardan olmayın;
32. Yaşar Nuri Öztürk : Onlardan ki, dinlerini parçalayıp hizipler/fırkalar haline geldiler. Her hizip kendi elindekiyle sevinip övünür.
ÂLİ İMRÂN-64
Yaşar Nuri Öztürk : De ki: "Ey Ehlikitap! Sizin ve bizim aramızda aynı olan şu söze gelin: "Allah'tan başkasına kulluk etmeyelim, O'na hiçbirşeyi ortak koşmayalım. Allah'ı bırakıp da birbirimizi rabler edinmeyelim." Eğer yüz çevirirlerse şöyle söyle: "Tanık olun, biz müslümanlarız/Allah'a teslim olanlarız."
Hayata Geliş Sebebimiz.
MULK-2
Yaşar Nuri
Öztürk : Hanginizin daha güzel iş yapacağını belirlemek için sizi imtihana
çekmek üzere ölümü ve hayatı yaratan O'dur. Azîz'dir O, Gafûr'dur.
Ellezî halakal mevte vel hayâte li yebluvekum eyyukum ahsenu amelâ(amelen),
ve huvel azî zul gafûr(gafûru).
1.
|
ellezî
|
: o ki, o
|
2.
|
halaka
|
: yarattı
|
3.
|
el mevte
|
: ölüm
|
4.
|
ve el hayâte
|
: ve hayat
|
5.
|
li
|
: sizi
|
6.
|
eyyu-kum
|
: sizin
|
7.
|
ahsenu
|
: daha
|
8.
|
amelen
|
: amel
|
9.
|
ve huve
|
: ve o
|
10.
|
el azîzu
|
: azîz
|
11.
|
el gafûru
|
: gafûr, |
Mevlana’nın Helvacı Çocuk hikâyesinde şeyh borçlanıp, aldığı borçları saçıp savurmuş. Borçları üretime kanalize edip, üreterek hem borçlarını ödemek hem de yoksullara yardım etmek gibi bir orta yolu (itidali) izlememiş.
Bu konuyla ilgili tanımlar ve ayetler aşağıdadır.
İfrat: arttırma ve olgunlaştırmada haddi aşma, aşırı gitme, haddini aşma.
Ör. savurganlık (israf), şişmanlık, Allah’ ın dışındaki her şeyi hiç sevmemek, zühd ( ibadeti cennet için ya da Allah korkusu nedeniyle yapmak ).
İtidal: denge, orta yol; aşırıya kaçmama, haddi aşmama; geride kalmama, aşağı olmama.
Ör. cömertlik, tutumluluk, formda kalmak, hiçbir şeyi Allah sevgisinin üstüne koymamak, takva
(İbadeti cennet için ya da Allah korkusu nedeniyle değil, Allah’ ın sevgisine ulaşmak ve azabından sakınmak için yapmak. Bence Allah’ın azabından sakınmak Allah’dan korkmak değil azap gerçeğinin bilincinde olup önlem almaktır. Önlem almak korkaklık değil akıllılıktır.).
Tefrit: Eksiltmede haddi aşma, edilgen ve duyarsız olma.
Ör. Cimrilik, zafiyet (hastalık derecesinde zayıflık), Ne Allah’ı ne de başkalarını sevmemek, hiç ibadette bulunmamak.
KASAS-77 (Dünya Ahiret Dengesi)
"Allah'ın sana verdikleri içinde âhiret yurdunu ara, dünyadan da nasibini unutma. Allah'ın sana güzel davrandığı gibi sen de güzel davran/Allah'ın sana lütufta bulunduğu gibi sen de lütufta bulun. Yeryüzünde fesat isteyip durma, çünkü Allah fesat peşinde koşanları sevmez."
İSRÂ-29 (Harcama Dengesi)
Elini bağlayıp boynuna asma. Ama onu büsbütün de salıverme. Sonra kınanır, hasret içinde bir köşede büzülür kalırsın.
Yaşar Nuri ÖZTÜRK ( Genel olarak Denge )
İşte böyle! Biz sizi, insanlar üstüne tanık olasınız, resul de sizin üstünüze tanık olsun diye, orta yolu izleyen bir ümmet yaptık. Biz, eskiden üzerinde olduğunu kıble haline getirdik ki resule uyanı, ökçesi üstüne gerisin geri dönenden ayıralım. Bu, Allah'ın kılavuzluk ettikleri dışındakilere gerçekten zor gelecektir. Ama Allah imanınızı işe yaramaz hale getirmeyecektir. Şu da bir gerçek ki, Allah öncelikle insanlara karşı çok acıyıcı, çok merhametlidir.
Ve kezâlike cealnâkum ummeten vasatan li tekûnû şuhedâe alen nâsi ve yekûner resûlu aleykum şehîdâ(şehîden), ve mâ cealnâl kıbletelletî kunte aleyhâ illâ li na’leme men yettebiur resûle mimmen yenkalibu alâ akibeyh(akibeyhi), ve in kânet le kebîreten illâ alellezîne hedallâh(hedallâhu) ve mâ kânallâhu li yudîa îmânekum innallâhe bin nâsi le raûfun rahîm(rahîmun).
1. ve kezâlike : ve bunun gibi, böylece
2. cealnâ-kum : biz sizi kıldık, yaptık
3. ummeten : bir ümmet, bir topluluk
4. vasatan : vasat, ortada, ifrat ve tefritten uzak
5. li tekûnû : olmanız için, olun diye
6. şuhedâe : şahitler
7. alâ en nâsi : insanlara
8. ve yekûne : ve olsun
9. er resûlu : resûl
10. aleykum : size, sizin üzerinize
11. şehîden : şahit
12. ve mâ ceal-nâ : ve biz yapmadık, kılmadık
13. el kıblete : kıble
14. elletî : o ki, ki o
15. kunte : sen oldun
16. aleyhâ : onun üzerinde
17. illâ : ancak, sadece, hariç
18. li na'leme : bilmemiz için
19. men : kim
20. yettebiu : tâbî olur
21. er resûle : resûl
22. mimmen
(min men) : o kimse(ler)den, ondan (onlardan)
23. yenkalibu : geri döner
24. alâ : üzerine, üzerinde
25. akibeyhi : topukları (iki topuğu)
26. ve in kânet : ve eğer olursa, olsa bile
27. le : elbette, gerçekten
28. kebîreten : zor, güç
29. illâ : ancak, hariç
30. alâ : üzerine, ... e
31. ellezîne : o kimseler, onlar
32. hedâ : hidayete erdirdi
33. allâhu : Allah'ın
34. ve mâ kâne : ve olmadı, değildir
35. allâhu : Allah
36. li yudîa : zayi edecek, boşa çıkaracak, yok edecek
37. îmâne-kum : sizin îmânınız
38. inne : hiç şüphesiz, muhakkak
39. allâhe : Allah
40. bi en nâsi : insanlara
41. le : mutlaka, elbette
42. raûfun : çok şefkatli
43. rahîmun : çok merhametli, rahmet gönderen
Mevlana'nın Nahivciyle Gemici hikâyesi de denge ile ilgilidir.
Nahivci ( Arap Dili Âlimi ) nin yaptığı dış ilimle ( dünyevi ilimle ) uğraşmaktır. Bence Mevlana'nın vermek istediği ileti,
dış ( zahiri, dünyevi ) ilimle uğraşmanın yanında, iç ( batıni, manevi ) ilimle, ilmi ledün * ile de uğraşılmasıdır.
DULETEN
HAŞR-7
Yaşar Nuri Öztürk : Allah'ın, kentler halkından resulüne zahmetsizce aktardığı mal ve nimetler şunlar içindir: Allah, Peygamber, yakınlar, yetimler, yoksullar, yolda kalmışlar. Bu böyle düzenlenmiştir ki, o mal ve nimetler sizden yalnız zengin olanlar arasında dönüp duran bir kudret aracı olmasın. Resul size ne verdiyse onu alın; sizi neden yasakladıysa ona son verin ve Allah'tan korkun. Hiç kuşkusuz, Allah'ın azabı çok şiddetlidir.
Mâ efâ allâhu alâ resûlihî min ehlil kurâ fe lillâhi ve lir resûli ve lizîl kurbâ vel yetâmâ vel mesâkîni vebnis sebîli key lâ yekûne dûleten beynel agniyâi minkum, ve mâ âtâkumur resûlu fe huzûhu ve mâ nehâkum anhu fentehû, vettekûllâh(vettekûllâhe), innallâhe şedîdul ikâb(ikâbi).
1. |
mâ |
: şey |
2. |
efâe |
: fey verdi, savaşsız elde edilen ganimetten verdi |
3. |
allâhu |
: Allah'ın |
4. |
alâ resûli-hî |
: resûlüne |
5. |
min ehli |
: ehlinden, halkından |
6. |
el kurâ |
: belde, şehir |
7. |
fe |
: artık, o zaman, o taktirde |
8. |
li allâhi |
: Allah için, Allah'ın |
9. |
ve li er resûli |
: ve resûl için, resûlün |
10. |
ve li |
: ve için |
11. |
zî |
: sahip olanlar |
12. |
el kurbâ |
: yakınlığı olanlar, akrabalar |
13. |
ve el yetâmâ |
: ve yetimler |
14. |
ve el mesâkîni |
: ve miskinler |
15. |
ve ibni es sebîli |
: ve yolcular |
16. |
key lâ yekûne |
: olmaması için |
17. |
dûleten |
: elden ele dolaşan mal, servet |
18. |
beyne |
: arasında |
19. |
el agniyâi |
: zenginler |
20. |
min-kum |
: sizden |
21. |
ve mâ |
: ve şey |
22. |
âtâ-kum(u) |
: size verdi |
23. |
er resûlu |
: resûl |
24. |
fe |
: artık, o zaman, o taktirde |
25. |
huzû-hu |
: onu alın |
26. |
ve mâ |
: ve şey |
27. |
nehâ-kum |
: sizi nehyetti |
28. |
an-hu |
: ondan |
29. |
fe |
: artık, o zaman, o taktirde |
30. |
intehû |
: vazgeçin |
31. |
ve ittekû |
: ve takva sahibi olun |
32. |
allâhe |
: Allah'a karşı |
33. |
inne |
: muhakkak |
34. |
allâhe |
: Allah |
35. |
şedîdu |
: şiddetli |
36. |
el ikâbi |
: azap, ceza |
DİYALEKTİK
Uydurma dini gerçek din zannedip, Allah’ı inkâr etmek (olmadığını iddia etmek)yerine, yadsınamaz ( inkâr edilemez, varlığı yok sayılamaz olan) olumsuzlukların yarattığı iğrenç duyguları yok etmek amacıyla nefsimizi terbiye edebilsek.
Peygamberimiz ve ashabı ( yoldaşları, dava arkadaşları ) bir gün kıtal (katletme ) denen kanlı bir savaştan zaferle dönerlerken, Peygamberimiz esas savaş şimdi başlıyor deyince yanındakiler bundan esaslı savaş mı olur diye sormuş. O da o esas savaş nefis savaşıdır demiş.
Alah’ı yok diyerek öldürmek kolay. Nefsi azdırmanın yarattığı acı, iğrenç duyguları da yok diyerek öldürebilir miyiz?
Keşke zihinlerde ve gönüllerde Allah’ı öldürmek yerine Allah’ın yaratılış gerçeği olan Diyalektiğin ( iyi güzel, kötü çirkin gibi zıtlıkların ) oluşturduğu olumsuzlukların etkilerini öldürebilsek.
Bir an için bir yaratıcının olmadığını ve bilimin Diyalektiği bulmadığını varsaysak, en cahilimiz bile tüm kötülüklerin iğrenç , pis bir şey olduğunu ve tüm güzelliklerin hoş, yaşamaya doyulmayan şeyler olduğunu bilir.
Sigara içtiğimizde iğrenç bir öksürük ve nefes darlığı duygusunu yaşarız. Birine haksızlık ettiğimizde de kötü bir azap olan vijdan azabı duygusunu yaşarız. İçki içilen akşamın sabahında iğrenç bir baş ağrısı ve çok yiyip şişmanlama sonucu yaşanan ağrılar öldü demeyle öldürülemeyecek iğrenç ve acı duygulardır.
Allah Beka ( kalıcılık, yok olmama, ezelden ebede hep var olma) ,Hayy ( ölümsüz olma diri olma) sıfatlarıyla ölümsüz ve kalıcı varlıktır.
Allah’ın üstün özellikleri İhlas Suresi’nde ve Bakara 255. Ayette (Ayet-el Kürsi’de) sıralanmıştır.
Zihinlerimizde ve gönüllerimizde Allah’ı öldürebiliriz ama olumsuzlukların yarattığı acı duyguları öldüremeyiz. Onları öldürebilmek için tüm olumsuzluklardan arınmak yani nefsimizi terbiye etmek zorundayız.
Ne Allah’ı öldürebiliriz ne de bu olumsuzlukları öldürme gerçeğini.
Olumsuzluklarla imtihan edileceğimizi anlatan ayetler göstermektedir ki bazı olumsuzlukları yaşamak insan için kaçınılmazdır.
Bunun bilincinde olan insan mademki arınmadıkça bu acı duyguları hep yaşayacağım o zaman geçici bir arınma sıkıntısıyla arınıp hep sıkıntı yaşamaktan kurtulurum diyerek olumsuzluklarla mücadele etmeli.
Bu mücadele insanın bunaldığı sırada acısı hafifleyen bazen artan değişimler gösterir. Çölde tam ölecekken karşısına bir vahanın çıkması ya da teknenin devrildiği sırada meyveleri ve gölü olan bir adaya çıkması gibi.
Sıkıntıyı veren Allah dermanı da veriyor. 10.10.2012
Fatih Lütfü AYDIN
TEVBE-126
Görmüyorlar mı ki, her yıl bir veya iki kez imtihan ediliyorlar. Hâlâ ne tövbeye yelteniyorlar ne de öğüt alıyorlar.
BAKARA-155
Yemin olsun ki sizi korku, açlık; mallardan-canlardan-meyvalardan eksiltme türünden bir şeyle mutlaka imtihan edeceğiz. Sabredenlere müjdele.
NAHL-112
Allah, şu ülkeyi / medeniyeti de örnek vermiştir: Güvenli, mutlu, huzurlu idi; rızkı her yandan bol bol gelirdi. Sonra onlar Allah'ın nimetlerine nankörlük ettiler de Allah kendilerine, sanayi olarak ürettikleri şeyler yüzünden açlık ve korku elbisesini/birlikteliğini/karmaşasını tattırdı.
ÂLİ İMRÂN-186
Yemin olsun ki, mallarınızda da canlarınızda da imtihan edileceksiniz. Ve yemin olsun ki, sizden önce kendilerine kitap verilenlerden de şirke batanlardan da incitici çok şey dinleyeceksiniz. Sabreder, takvaya sarılırsanız işte bu, iş ve oluşların en zorlularındandır.
ENBİYÂ-35
Her canlı, ölümü tadacaktır. Biz bir imtihan olarak sizi şer ile de hayır ile de deniyoruz. Sonunda bize döndürüleceksiniz.
DİNLEMEK İTAAT ETMEK DEĞİLDİR.
ZUMER-18
Yaşar Nuri Öztürk : Onlar ki, sözü dinler de en güzeline uyarlar. İşte bunlardır, Allah'ın kılavuzladıkları; işte bunlardır, akıl ve gönül sahipleri.
"Sözün en güzeline uymak için bütün sözleri dinlemeli" Yaşar Nuri ÖZTÜRK
O zaman dinlemek değerlendirme yapmak için olmalı. Dinlemek itaat etmek anlamına gelmemeli. Sözün en güzeline uymak için dinlemesini bilmeli.
30.07.2013 Fatih Lütfü AYDIN.
MÂİDE-60
ve el hanâzîre : ve domuzlar
Not: hanâzîr hınzır ( domuz ) ın çoğuludur.
Yaşar Nuri Öztürk : De ki: "Allah katında ceza olarak bundan daha kötüsünü size bildireyim mi? Allah'ın lanetlediği, üzerine gazap indirdiğidir o. Allah böylelerinden maymunlar, domuzlar ve tağut uşakları yapmıştır. İşte bunlardır yer bakımından daha kötü, yolun denge noktasını kaybetme bakımından daha şaşkın olanlar."
Not: Anladığım kadarıyla Allah lanetlediği ve üzerine gazap indirdiği kullarından; maymunlar, domuzlar ve tağut ( şeytan ) uşakları yapmıştır.Yani lanetlediği ve üzerine gazap indirdiği kullarını dünyaya tekrar maymunlar, domuzlar ve tağut ( şeytan ) uşakları olarak göndermiştir.
Sonuç olarak domuzlar Allah'ın lanetlediği ve üzerine gazap indirdiği kişilerdir.