– Hocazâdem, sözü çıksın da nihâyet herifin,
Bana kah kah diye gülsün mü? Nasılmış keyfin!
– Akdi kim yaptı?
– Açıkgöz mü ararsın ki? Dolu...
Yalınız gösteren olsun: Paranın nerde yolu.
Açıklama:Demek ki Paşa Eleni ile evlenmek için bir başkasına bol para vererek ilmuhaberi
çıkarttırmış ve sana rağmen ( karşı çıkmana rağmen ) ilmuhaberi çıkarttım der gibi Köse
İmama gülmüş.
– Akdi kim yaptı?
Nikah sözleşmesini kim yaptı?, kim evlendirdi? F.L.A.
Hödük: hödük
1. Korkak. [ Derleme Sözlüğü c: 7 ]
>
[hödek]
Korkak. ( Derleme Sözlüğü c: 7 )
>>
[hödelek -1]
Korkak. ( Derleme Sözlüğü c: 7 )
>>
hödük
2. Ürkek, çekingen. [ Derleme Sözlüğü c: 7 ]
>
hödük
3. Uyuşuk, beceriksiz (kimse). [ Derleme Sözlüğü c: 7 ]
>
hödük
4. Acemi, toy. [ Derleme Sözlüğü c: 7 ]
>
hödük
5. Kısa boylu, göbekli (kimse). [ Derleme Sözlüğü c: 7 ]
>
hödük
6. Aceleci (kimse). [ Derleme Sözlüğü c: 7 ]
>
hödük
7. Şüpheli. [ Derleme Sözlüğü c: 7 ]
>
hödük
8. Kabadayı (kimse). [ Derleme Sözlüğü c: 7 ]
>
hödük
9. Tuhaf, acayip şey. [ Derleme Sözlüğü c: 7 ]
>TDK'dan
Emlâk: mal mülk, bina, arsa, tarla vs.
kerem (A.) [ کرم ] cömertlik.
kerem kılmak kerem etmek, iyilik etmek.
keremkâr (A.-F.) [ کرمکار ] cömert.
eşhedü-bi’llâh: Allah şahit anlamında olabilir.F.L.A.
Ya hanım?: Paşanın 1. eşi.
melun (A.) [ ملعون ] lanet olası.
Ağzı karnındaki uçkur düğümünden gevşek!
Not: Uçkur (ip ), eskiden kemer olmadığı için pantolonlar iple ( uçkurla ) bağlanırdı. Harama
uçkur çözmek, yani zina etmek sözü buradan gelir.
Paşanın ağzı karnındaki pantolon uçkurundan daha gevşekmiş yani söyleyeceği sözü tartmadan,
ölçmeden biçmeden söylermiş. Ayrıca uçkur gevşekliği değişmeceli olarak nefse hakim olamama,
önüne gelenle birleşme arzusunda olma anlamına geliyor olmalı.F.L.A.
fettan (A.) [ 1 [ فتان .işveli, oynak, cilveli. 2.fitne koparan.
Not: Altını kendisine yapışık madenlerden ayırmakta kullanılan ateş. Değişmeceli olarak
kocayı karısından ayıran, baştan çıkaran ateşli kadın olmalı. F.L.A.
fitne (A.) [ 1 [ فتنه .bölücülük, kargaşa çıkartma. 2.sıkıntı.
tâli’e bak!: talihe bak, şansa bak. Ünlem olduğuna göre ne şanssız kadıncağız demek istiyor
olmalı. F.L.A.
heder etmek: ziyan etmek, çarçur etmek, boşa harcamak.
SÜFEHA ile ilgili AÇIKLAMALAR.
Bu meyanda, 1298 ve 1330 Tarihli Sicilli Nüfus Kanunlarında
da evlenme ve boşanmanın tescil ve terkinine ilişkin bir takım
hükümler mevcuttur.
1298 Tarihli Sicilli Nüfus Nizamnamesi'nin 23. maddesine göre
«nikâhlar mahkeme-i şeriyyeden alınacak izinnameler» üzerine
kıyılır. Bunun için de, tarafların evli veya bekâr olduklarına dair
birer mahalle ilmühaberini nüfus kâğıtlarıyla birlikte mahkemeye
vermeleri gerekir. Bu ilmühaberin nüfus hüviyet suretine uymaması
cezayı muciptir. Mahalle imamı bu izinname kendine geldikten
sonra, nikâhı kıyabilir ve kıydığı bu nikâhı da, 8 gün içinde
izinname suretini ekleyerek bir ilmühaberle nüfus idaresine bildirmeye
mecburdur71.
MEDENÎ KANUNUN KABULÜNDEN ÖNCE TÜRK AİLE
HUKUKUNA İLİŞKİN DÜZENLEMELER VE ÖZELLİKLE
1917 TARİHLİ HUKUK—İ AİLE KARARNAMESİ
Dr. Mehmet ÜNAL (*)
Başlıklı PDF dosyasından alıntıdır.
Süfehâ: sefihler, beyinsizler.
NİSÂ-5
Ve lâ tu’tûs sufehâe emvâlekumulletî cealallâhu lekum kıyâmen verzukûhum fîhâ veksûhum ve
kûlû lehum kavlen ma’rûfâ(ma’rûfen).
1. ve lâ tu'tû : ve vermeyin
2. es sufehâe : sefihler, aklı ermeyenler, mallarının değerini bilmeyenler
3. emvâle-kum(u) : sizin mallarınızı
4. elletî : o ki
5. ceale : kıldı, yaptı
6. allâhu : Allah
7. lekum : sizin için, size, sizi
8. kıyâmen : idaresinde (nizam ve emniyetini sağlamakta) vekil olarak
9. ve urzukû-hum : onları rızıklandırın
10. fî-hâ : onun içinden (onlarla)
11. ve eksû-hum : ve onları giydirin
12. ve kûlû : ve söyleyin, deyin
13. lehum : onlar için, onlara
14. kavlen : söz
15. ma'rûfen : iyilikle, iyi, güzel
Yaşar Nuri Öztürk: Allah'ın sizin için ayakta durma aracı yaptığı mallarınızı kendini bilmez
beyinsizlere vermeyin, o mallar içinden onlara rızık ayırın, onları giydirin ve onlara tatlı
ve işe yarar bir söz söyleyin.
Fiil Ehliyetinin Şartları
Mümeyyiz olmak: kişinin yapmış olduğu davranışların neden ve sonuçlarını anlama ve bu yönde
hareket etme yeteneğidir. Yaş küçüklüğü, Akıl hastalığı ve zayıflığı, Sarhoşluk gibi
hallerde ortadan kalkar.
Reşit olmak: Bireyin 18 yaşın tamamlanmasıdır.Evlenme ve Mahkeme kararı (Kazai rüşt) ile 18
yaş altında istisnai biçimde reşit olunabilir.
Kısıtlı (Mahcur) olmamak: Fiil ehliyetinin mahkeme kararıyla sınırlanmasıdır. akıl hastalığı
veya zayıflığı, ayyaşlık, kötü hayat sürme,1 yıldan uzun süreyle hapis cezasına tabi olma,
yaşlılık veya sakatlık gibi hallerde mahkemece kararlaştırılır.
http://tr.wikipedia.org/wiki/Ehliyet_%28hukuk%29
Ayrıca... http://fatihltfaydin.tr.gg/MEDENi-KANUN-BiRiNCi-KiTAP.htm
hükkâm-ı Şerîat: Şeriat yasası.
Not: Şeriat yasası Kur'an hükümlerine ( yargılarına ) göre işleyen yasa olarak bilinse de
uygulama da Şeriat Kur'an'a zıt yargılar içerir. F.L.A.
Ayrıntı için.. http://fatihltfaydin.tr.gg/-KUR-h-AN-FiHRiSTi-Noktali-S.htm
herifin hacrine bir çâre: Yasayla kısıtlı ( mahcur ) kabul edilmesi ve malı mülkü konusunda
ehliyetinin ( yetkisinin ) elinden alınması.
Sâde-dil , ebleh olup, kâr ederim, vehmiyle,
Ahz ü i’tâya çıkıp aldanan eşhâsa bile,
“Sühefâ” nâmını vermekte, evet, Şer -i Şerîf.
Not: Çıkardığım anlama göre ( yanlış da olabilir) Saf , aptal numarası yapar kazançlı çıkarım
boş düşüncesiyle devletin alma ödeme makamına ( belki bugün bu makam hazine olabilir )
başvuranlara bile Yüce yasa ( Şer-i şerif ) süfeha beyinsiz işlemi yapmaktaymış. F.L.A.
sâdedil (F.) [ 1 [ ساده دل .saf, temiz yürekli. 2.ebleh, bön.
sâdedilâne (F.) [ ساده دلانه ] safça.
Ebleh: aptal.
vehm (A.) [ وهم ] kuruntu.
vehmî (A.) [ وهمی ] kuruntuya dayalı, evham üstüne kurulmuş.
vehmnâk (A.-F.) [ وهمناک ] kuruntulu.
O zaman vehmiyle: kuruntusuyla olmalı. F.L.A.
Kuruntu,
1. isim Yanlış ve yersiz düşünce, evham
"Evlenmek kuruntusu ile satılmaya giden iki mahalle kızı sol tarafta." - A. Gündüz
2. Bir konuyla ilgili kötü ihtimalleri akla getirip tasalanma, işkil, evham, vesvese
"Sözü dinlenmeyen bir siyasi liderin kuruntusu seziliyordu." - Y. K. Karaosmanoğlu
TDK'dan.
3. Olmayacak bir şeyin olacağını sanma, vehim
"Bu davranış yersiz kuruntuların tam bir panzehridir." - H. Taner
ahz (A.) [ اخذ ] alma.
ahz ü kabul etmek alıp kabul etmek.
ahz (A.) [ اخذ ] alma.
ahz ü kabul etmek alıp kabul etmek.
Ahz ü i’tâ: Alıp verme.
Ahz ü i'taya : Alıp verme makamına olmalı.F.L.A.
Sonuç olarak Medeni Kanun'da herhalde kaynağı Nisa, 5 ayeti olan kısıtlılık ( mahcuriyet,
hacr ) konusu işlenmekte. F.L.A.
Kendi infâkına muhtâc olan evlâdlarının: kendi yardımına gereksinim duyan çorunun
çocuğunun.F.L.A.
Cümlesinden geçerek, derdine bir pis karının,
Heder etmekte bütün mâlini... Elbet ya bunak;
Yâhud aldanmaya gâyetle müsâid avanak.
Açıklama: Karısından çocuğundan, cümlesinden geçerek ( hepsinden vaz geçerek ) pis bir
karının derdine düşüp, ziyan etmekte bütün malını.
Not: Burada ki pis elbetteki değişmeceli olarak ahlakı kötü anlamındadır.F.L.A.
Elbette bu adam ya bunak ( aklını yitirmiş yani sefih ) ya da aldatmaya uygun saf biri.
İki sârette de hâkim bunu hacretse, eder: 2 celse de hakim bunun rahat kısıtlılığına karar
verir.
Açıklama: saret sözlüklerde yok ama cümleden saretin celse ya da oturum olduğu anlaşılıyor.
Bu durumda 2 celsede ( oturumda ) hakim kararını verir demek istiyor Akif.
Ek bilgi olarak mahkemelerde ilk oturum esasdan değil usülden olacak şekilde
gerçekleştirilir.
Usül: amaca ulaşmak için izlenen yol olduğuna göre amaç ( esas ) da paşayı sefih ( aklını
kullanamadığı için kısıtlı ) duruma getirmek oluyor.
Genelde hakim ilk oturumda usule bakar. Yani doğru mahkemeye doğru belgelerle başvurulmuş
mu. Karakolda verilen İfadeler kişilere mi ait, kişilerin kimliği doğru mu bunlara bakar ve
gün verir. İşte o verilen günde dava esasdan görüşülür yani boşanma davası ise boşanma ile
ilgili olarak görüşülür.F.L.A.
üslûb: bir şeyi; yapış, söyleyiş ve ya yazış biçimi.
Ör. Öfkeli bir şekilde şunu ver demek de bir üslubdur, ses tonuna hakim olarak şunu verir
misin demek de bir uslubdur. F.L.A.
“Hû” mu atarlar? Hadi at,
Başla: “Bâdî-i” – Evet, “İlmühaber oldur ki”
Açıklama: ilmuhaberin kim ve ne için yazıldığını açıklayan başlangıç bölümü.F.L.A.
Kâin olan: oturan, ikamet eden.
matûh (A.) [ معتوه ] bunak, bunamış.
ne makta var, ne çakı
Açıklama: eskiden daktilo olmadığı için kamışların ucu makta ( kesici alet ) veya çakı ile
kesilir hokka denen mürekkep kutularında ki mürekkebe batırılarak yazı yazılırdı. F.L.A.
İaşe: evin yiyeceği, içeceği, geçimliliği.
İnfak: yardım. Mal ya da para yardımı.
Ahîren istinkâh: sonradan ( 1. eşinin üzerine ) nikahladığı...
iyâl (A.) [ عيال ] hanım, eş.
– “Iyâl ü evlâdı” : Hanımı ve çocukları.
Üstüne etmek”
– Edeydi keşke!
– “Diler
Açıklama: Tüm malını mülkünü 2. eşin üstüne yapmayı diler.F.L.A.
Ve böyle mâlini beyhûde yolda imhâya
Kıyâm eder”
Beyhude : boşuna, boş yere, bir hiç uğruna.
İmha: yok etmek.
Açıklama: kıyam burada kıyamet malın mülkün yok olması anlamında.Hiç uğruna malını mülkünü
yok edip bitirecek.F.L.A.
Sonuç olarak üstüne kayıtlı tüm malını mülkünü 2. eşine yapmak istemektedir. Kendisi
beyinsiz ( sefih ) olduğu için hacruna ( kısıtlılığına ) karar verilmesi.. anlamına gelecek
şeyler yazdırıyor. F.L.A.
Buradan da anlaşıldığına göre ilmuhaber burada mahkemeye verilen dilekçe olmakta
bence.F.L.A.
itina: özen
yesâr (A.) [ یسار ] sol, sol taraf.
yesari: solak
‘‘Kendine mahsûs ve münhasır bulunan” : kendine ait olan ve tekelinde ( herhalde ortağı yok
demek istiyor ) bulunan.
cızıktırıver: çiziktiriver, yaz gitsin.
hüsn-i hatta:Güzel hatta, güzel yazıya
Arapça'nın da kullanıldığı harfler çizgi ( hat ) şeklinde olduğu için süslü yazı yazanlara
hattat denir. Onlar yazıyı itina ile yani özenle yavaş yavaş yazarlar.Yesari adında ünlü bir
hattat olduğu için Yesari misin derken Akif, hattat Yesari'yi de demek istemiş
olabilir.Ayrıca Yesari kelimesinin ilk harfi büyük harf olduğundan Hattat Yesari'yi demek
istemiş olma olasılığı yüksektir. F.L.A.
"Her cihetce pek mahrûm
Ve ihtiyâc”
Açıklama: "Her bakımdan yoksunluk ve gereksinim"
mûmâileyh (A.) [ مومی اليه ] anılan, adı geçen.
mûmâileyhim (A.) [ مومی اليهم ] adı geçenler.
– Ne çâre! “Şer’-i Şerîf cânibinden” oldu mu?
– Yok...
Biraz yavaşça.
– Peki... Haydi, şimdi bağlayıver:
“Lüzûm-i hacrine dâir” yaz... “İşbu ilmühaber”
“Mahallemizce” mi dersin? Dedinse “bi’t-tanzîm
Huzûr-i hâkim-i şer’îye ” sec’i bas: “Takdîm
Kılındı.”
cânib (A.) [ جانب ] taraf.
sec’ (A.) [ سجع ] seci sanatı. Düzyazıda kafiyelendirme sanatı.
Açıklama: Yüce mahkemeniz tarafından kıstlılığının gereği için.., bu ilmuhaber düzenlendi ve
hakim huzuruna sunuldu. F.L.A.
hacri muvâfık görecekler mi ki?: kısıtlılığını uygun bulacaklar mı?
re'y (A.) [ 1 [ رأی .görüş. 2.oy.
Hâkimin re’yine: kendi insiyatifine ( sorumluluğuna ) dayanarak vereceği kararına.
kağşama:kağşamak (nedir ne demek)
Eskimek, dağılmaya yüz tutmak
Örnek: Pansiyonun kağşamış tahta merdiveni ağır bir vücudun adımları altında inlemeye başladı. H. R. Gürpınar
Herhangi bir şey ek yerlerinden ayrılmak, oynamak.
İhtiyarlamak.
Zayıflamak, gevşemek, güçsüzleşmek.
http://www.nedirnedemek.com/ka%C4%9F%C5%9Fama-nedir-ka%C4%9F%C5%9Fama-ne-demek
çehre: yüz.
abdal:
Âşina: tanıdık.
âfâkımı: ufkumu.
Ufuk: yerle gök arasında varmış gibi görülen hayali çizgi.
gömgök
sıfat (gö'mgök)
1. sıfat Masmavi
2. Olgunlaşmamış
TDK'dan.
zümrüt -dü
isim, jeoloji Arapça zumurrud
1. isim, jeoloji Cam parlaklığında, yeşil renkte, saydam bir süs taşı, doğal alüminyum ve
berilyum silikatı
2. sıfat Bu taştan yapılan
"Parmağındaki zümrüt yüzüğü ile bu salonda herkesin saygı gösterdiği bir varlıktı." - M. Ş.
Esendal
3. isim Koyu yeşil renk
4. sıfat Bu renkte olan
"Zümrüt çayırlar."
TDK'dan.
vîrâne: yıkıntı.
şatır
sıfat (şa:tır) eskimiş Arapça ş¥µir
1. sıfat Neşeli, keyifli, şen
2. isim, tarih Tören ve alaylarda padişahın, vezirin yanında yürüyen görevliler
TDK'dan.
ne elîm!: ne elem ( üzüntü ) verici, üzücü.
cünd (A.) [ 1 [جند .asker. 2.ordu.
cündî (A.) [ جندی ] usta binici.
cündîlik (A.-T.) [ ] binicilik, at binme.
mefâhir (A.) [ مفاخر ] övünülecek şeyler.
Hani onnan gibi âfâkı deşen mızraklar? : Ufku delen mızraklar.