Tente:çadır. Kovboy filimlerinde tenteli arabalar çokça yer alır.F.L.A.
nısf (A.) [ نصف ] yarı, yarım.
nısf -ı ahîr [ نصف اخير ] son yarısı.
nısfı: yarısı
Hasır: sazlıkta ki kamışların ıslatılıp ezilmesi ile oluşturulan; kilim veya gölgelik olarak kullanılan bir tür örtü.
Sepet yapımında da kullanılır.F.L.A.
abâ (A.) [ 1 [عبا .kaba yün kumaş. 2.aba.
Aba: keçeden yapılan çoban paltosu. Kolları ve baş kısmı olmayan, alt kısmı açık bir tür uyku tulumu gibidir.
Keçe: keçi yavrusunun yünlerinden elde edilen bir tür kumaş.
Gemilerde koyun, keçi taşınırken hayvanlar yünlerini yere döker.Gemi güverteleri de dalgalardan dolayı sulu
olur.Tayfalar koşuştururken su, yün karışımını sürekli ezdiğinden, rastlantı sonucu keçe bulunmuş.
Ayrıca sürücünün baskısıyla ve ter ıslaklığıyla at eğeri altında ki tüylerin de keçeye dönüştüğü keşfedilmiş.F.L.A.
Bir tekerlekleri alçak, yana yatmış araba;
Not: bir ayağı kısa olduğu için yana eğik duran kişi gibi.F.L.A.
Yerliden az kaba, Maltız keçisinden çok ufak,
İki mahzûn öküzün seyrine münkâd olarak;
Ne yanık mersiyeler söyletiyor dingiline!
Maltız keçisi: Anavatanı Malta olan bir keçi cinsi.Ağırlığı 70 Kilo, Boyu 87 cm.F.L.A
Alıntı..http://www.veteriner.cc/keci/malta.asp
mahzun (A.) [ محزون ] hüzünlü.
mahzun etmek hüzünlendirmek.
mahzun olmak hüzünlenmek.
mahzûnane (A.-F.) [ محزونانه ] hüzünlü bir halde.
münkad
(Kavd. dan) İnkiyad eden, boyun eğen, muti olan, itaat eden.
Alıntı.. http://www.nedirnedemek.com/m%C3%BCnkad-nedir-m%C3%BCnkad-ne-demek
mersiye (A.) [ مرثيه ] ağıt, mersiye.
Not: Araba yerli keçiden biraz büyük, Maltız Keçisi'sinden küçük olan 2 cılız öküz tarafından çekiliyormuş.Dingilin
gıcırtısını yanık bir ağıta benzetiyor MAE. Daha açıkçası gelin arabası olamayacak kadar döküntü olduğunu anlatmak
istiyor bence. MAE'nin asıl vurgulamak istediği milletin sefaleti ve perişanlığı gibi geliyor.Batının ilmini (
ahlakını değil ) almamanın, okumamanın acı sonucuna dikkat çekiyor, bence. F.L.A.
baht:şans, talih.
Ninenin rûhuna âgûş açıyorken melekût,
âgûş (A.) [ آغوش ] kucak.
Açıklama: Ninenin ruhuna kucak açıyorken melekler.
na’ş (A.) [ نعش ] naaş, cenaze.
gufrân (A.) [ غفران ] bağışlama.
Tertemiz na’şını gufran gibi örten tâbût,
Açıklama: tertemiz cenazeni bağışlanmış gibi örten tabut. F.L.A.
cağlamak
Su ses çıkarmak, çağlamak.TDK.
Suyun kayalara çarparken ses çıkarması çağlamak, suyun çıkardığı ses ise çağıltıdır.Bence Akif burada çağıltının
değişmeceli anlamını yani coşkuyu, bolluğu, canlılığı , hayatın fışkırmasını kullanmış. F.L.A.
bîtâb: yorgun.
fezâ (A.) [ 1 [ فضا .uzay. 2.geniş düzlük.
Serap, Atmosferde ışık ışınlarının kırılmasından doğan ve çöllerde kolaylıkla gözlemi yapılabilen optik yanılma,
uzaktaki bir cisme bakarken sanki bir su yüzeyinden yansıyormuş gibi, cisimle birlikte ters görüntünün oluşumudur.
Ilgım, yalgın, pusarık isimleriyle de bilinir. Serap optik bir doğa olayıdır. Kısaca, uzak nesnelerin görüntüsünün,
ışık ışınlarının bükülmesiyle, aslında bulunmadıkları bir yerde görünmesidir. Halüsinasyonun tersine, serap bir doğa
olayıdır. Kamera ile kaydedilebilir. Gözlemcinin konumunda bulunan herhangi bir optik alet bu ışık olayını
gözlemleyebilir
Alıntı.. http://tr.wikipedia.org/wiki/Serap
Hiç yazın böyle fezâsında tüter miydi serâb?
Açıklama: yazın geniş düzlüklerde böyle serap olurmuy du? Bilindiği üzere serap çöllerde olur. Yani bu bereketli,
yeşillikli, ağaçlı yerler çöle dönüştü demek istiyor olmalı. F.L.A.
Şimdi âfaka alev püskürüyor her çatlak,
Açıklama: ufku, toprağın çatlaklarından çıkıyor gibi görünen, alev alev serap dumanları kaplıyor demek istiyor
olabilir.F.L.A.
Mer'a: otlak, hayvanların otlandığı çayır. Bazıları meracıdır, bazıları seracı. Yani bazıları başkalarından otlanır,
otlakcıdır, sömürüp semirirler. Bazıları seracıdır, üretip de Hakça paylaşırlar, geliştirip gelişirler.F.L.A.
Sağmal: süt sağılabilen, süt veren inek. F.L.A.
İğne atsan yere düşmez, o ekin bir tûfan;
Açıklama: MAE değişmeceli olarak, ekinlerin bir zamanlar çok yoğun, çok şiddetli bir şekilde yerden fışkırdığını
anlatıyor, bence.
Tufan, birçok yerel efsaneye ve kutsal kitaplara göre Tanrı tarafından bir kavmi, milleti ya da tüm insanları
cezalandırmak amacıyla gönderildiğine inanılan büyük felaket. Tufan'ın detayları farklı kültürlerde farklılıklar
arzetmekle beraber en çok bilinen şekli Nuh tufanı'dır.
Alıntı.. http://tr.wikipedia.org/wiki/Tufan
[1] Nuh Peygamber zamanında yağan ve bütün dünyayı su altında bırakan şiddetli yağmur.
[2] (mecaz) Şiddetli yağmur.
[3] (mecaz) Çok yoğun veya şiddetli şey.
Alıntı.. http://tr.wiktionary.org/wiki/tufan
Tufan; dinimizde helak olarak geçer.
HELÂK
Sözlükte "ölmek, mahvolmak" anlamına gelen helâk, dinî bir kavram olarak, fert ve toplumların yok edilmek suretiyle
cezalandırılması demektir. Kur'ân'da geçmiş kavimlerin, işledikleri bazı suçlar nedeniyle helâk edildikleri
açıklanmaktadır. Helâk oluş nedenleri arasında, zulüm (En'âm, 6/47, 131), aşırı gitmek (Enbiyâ, 21/9), fısk (Ahkâf,
46/35), refah ve bolluk içinde şımarmak ve azmak (İsrâ, 17/16; Kasas, 28/58) zikredilmiştir. Hadislerde ise helâk
ediliş nedenleri olarak, tefrika ve çekişme (Tirmizî, Kader, 1), aşırı cimrilik (Ebû Dâvûd, zekat, 46), peygamberlere
çok soru sormak (Müslim, Hac, 412), derin ihtilâflara düşmek (Ahmed, 2/457) ve şirk (Buhârî, Hac, 57)
gösterilmektedir. Bir toplum kendilerine peygamber gönderilmeden cezalandırılmaz (İsrâ, 17/15). İnsanlar, kendi
benliklerindeki özelliklerini değiştirmedikçe, Allah da onların bu özelliklerini değiştirmez (Ra'd, 13/11). Vücutta
ortaya çıkan hastalıklar, beden sağlığı için ne kadar tehdit oluşturuyorsa, Kur'ân ve Sünnet'te ifade olunan zulüm,
isyân, tefrika, ihtilâf vb. gibi sosyal hastalıklar da toplumlar için o nispette tehlike oluşturmaktadır. (M.C.)
Alıntı... https://fetva.diyanet.gov.tr/SoruSor/DiniKavramlarSozlugu.aspx#.VSkDldysWou
Köylünün kırları tutmuş, yayılırken davarı,
Sökemezsin, sarar âfâkını yün dalgaları!
Açıklama: Köylülerin kırlara yayılmış davarları ( keçileri ) kırlarda beslenirken, afakını ( insanın etrafını, her
tarafını ), yün dalgaları sararmış. Yani keçiler çok ama çok olduğundan insanları her tarafdan kuşatırmış, onları
yarıp da açık alana çıkamazmış insan.F.L.A.
MENEVIŞ (türkçe) anlamı
1. bir yüzeyde renk dalgalanması sonucu görülen parlaklık
Alıntı.. http://www.turkcebilgi.com/menevi%C5%9F
PATI (türkçe) anlamı
2.
3. 1 . Kedi
4. köpek vb. hayvanların ön ayağı.
5. 2 . halk ağzında Küçük çocuk ayağı.
Alıntı.. http://www.turkcebilgi.com/pati
Ne de ıslak patı burnundaki mosmor meneviş! (*5)
(*5) Sığırların burunları üstündeki ıslak, nişâne-i sıhhattir. Geviş getirmeleri de öyledir.
Açıklama: sığırların burnunda ki ıslaklık ve geviş getirmeleri sağlık işaretidir.F.L.A.
İki yandan yere şeffâf iki ipliktir iner.
Açıklama: mandanın geviş getirirken akan salyasından bahsediyor.F.L.A.
ağdalanmak: katılaşmak , koyulaşmak , kıvama gelmek , karmakarışık olmak , pürüzlenmek.
Alıntı.. http://www.almaany.com/tr/dict/ar-tr/a%C4%9Fdalanmak/
Bunların ağdalanır; maç maç öterken sakızı,
Açıklama: Manda geviş getirirken ağzında ki çimen maç maç diye ses çıkararak ağdalanıyormuş yani kıvama geliyormuş,
anladığım kadarıyla. F.L.A
demevi Ne Demek
Birinci Anlamı
Kanlı, kanı çok (insan)
Kanla ilgili
Öfkeli, sinirli
demevi Türkçe Sözlük Anlamı
demevi sıfat, tıp (***) (demevi:) eskimiş Arapça demev³
1. sıfat, tıp (***) Kanlı, kanı çok (kimse)
2. Öfkeli, sinirli
Alıntı.. http://ceviri.net90.net/nedir-demevi-ne-demek.17852
Açıklama: dem kan demektir. Kırsal kesim insanı temiz hava bol ve doğal gıda ile beslendiğinden ( bugün öyle olmasa
da ) kanlı , canlı olurlar. Bu tip insanların yüzü kırmızıya çalar.F.L.A.
Gömgök: gök gibi masmavi ( oldukça koyu mavi )F.L.A.
tostopaç: topaç gibi yusyuvarlak ( oldukça yuvarlak ). Yani çocuklar sıska, zayıf, çelimsiz değilmiş. F.L.A.
Güneş âfâka henüz arz-ı vedâ etmişken,
Açıklama: güneş ufku daha yeni terketmişken yani batmışken. Arz: dünya olduğundan arz-ı veda da dünyaya veda etme
oluyor.
Hisar: kale.
Örülür enli omuzlarla birer canlı hisar.
Bu yaman safların âhengi hakîkat müdhiş;
Açıklama: geniş omuzlarıyla adeta kale gibi dizilir insanlar.
Bu güçlü dizilişlerin uyumu gerçekten şahane. F.L.A.
Yalçın: dik, sarp. Değişmeceli olarak aşılmaz, yıkılmaz olan, çok sağlam güçlü olan. F.L.A.
perçinleşmek (nedir ne demek)
Arkadaşlık, dostluk ilişkileri çok güçlenmek, pekişmek, sağlamlaşmak
Örnek: Zamanla dostlukları daha da perçinleşti. H. Taner
Alıntı... http://www.nedirnedemek.com/per%C3%A7inle%C5%9Fme-nedir-per%C3%A7inle%C5%9Fme-ne-demek
cebhe (A.) [ 1 [جبهه .cephe. 2.alın. 3.yüz.
Müselsel îmân: zincirleme iman.
Sanki yalçın kayalar yanyana perçinlenmiş,
Öyle bir cebhe kesilmiş ki: Müselsel îmân;
Açıklama: Sanki aşılmaz güçlü kayalar birbirine kenetlenmiş.Dayanışmanın güçlülüğünü vurguluyor gibi geldi.F.L.A.
Bu zincirleme dizilmiş iman sahipleri düşmana karşı cephe oluşturmuş gibi. F.L.A.
itmînân (A.) [ اطمينان ] emin olma, kendine güvenme.
yekpârelik: monotonluk, tek düzenlilik. Burada ise tek bilek tek yüreklilik, birliktelik, birimiz hepimiz, hepimiz
birimiz içincilik olarak kullanmış MAE. F.L.A.
edvâr (A.) [ ادوار ] devirler, çağlar.
tezelzül (A.) [ تزلزل ] sarsılma, sarsıntı.
Hangi îmâna dokunsan taşacak itmînân.
Âh o yekpârelik eyyâmı hayâl oldu bugün;
Milletin hâlini gör, sonra da mâzîyi düşün.
Kim bu yalçın kayalar sarsılacaktır derdi?
Öyle sarsıldı ki edvâra tezelzül verdi!
Açıklama: Hangi imanlıya dokunsan kendine güven taşacak
O tek yüreklilik günleri, dayanışma günleri hayal oldu bugün.
Bu yalçın, sağlam, güçlü dayanışmanın, birliktelik ruhunun sarsılması öyle etki yarattı ki
adeta çağlar sarsıldı.F.L.A.