Sayac


Fatih Lütfü AYDIN
Hoş Geldiniz

Cennete Girmesi Umulanlar

Cennete Girmesi Umulanlar.

BAKARA-62

Şu bir gerçek ki, iman edenlerden, Yahudilerden, Hıristiyanlardan, Sabîlerden Allah'a ve âhıret gününe inanıp barışa ve hayra yönelik iş yapanların, Rableri katında kendilerine has ödülleri olacaktır. Korku yoktur onlar için, tasalanmayacaklardır onlar.

İnnellezîne âmenû vellezîne hâdû ven nasârâ ves sâbiîne men âmene billâhi vel yevmil âhiri ve amile sâlihan fe lehum ecruhum inde rabbihim, ve lâ havfun aleyhim ve lâ hum yahzenûn(yahzenûne).

1.

inne ellezîne

: muhakkak ki, hiç şüphesiz onlar

2.

âmenû

: âmenû oldular (Allah'a ulaşmayı dilediler)

3.

ve ellezîne

: ve o kimseler, onlar

4.

hâdû

: yahudiler

5.

ve en nasârâ

: ve hristiyanlar

6.

ve es sâbiîne

: ve meleklere veya yıldızlara tapanlar

7.

men

: kim, kimse(ler)

8.

âmene

: âmenû oldu (Allah'a ulaşmayı diledi), îmân etti, inandı

9.

biallâhi (bi allâhi)

: Allah'a

10.

ve el yevmi el âhiri

: ve son gün, ve sonraki gün, ruhun Allah'a ulaşma günü

11.

ve amile sâlihan

: ve salih amel, ıslâh edici (nefsi tezkiye edici) amel yaptı

12.

fe

: artık, böylece

13.

lehum

: onlar için, onların

14.

ecru-hum

: ecirleri, mükâfatları

15.

inde

: yanında, katında

16.

rabbi-him

: onların Rabbi, Rab'leri

17.

ve lâ havfun

: ve korku yoktur

18.

aleyhim

: onlara

19.

ve lâ hum yahzenûne

: ve onlar mahzun olmazlar

 

BAKARA-112

İş onların sandığı gibi değil! Kim güzel davranışlar sergileyerek yüzünü Allah'a teslim ederse, Rabb'i katında ödülü vardır onun. Korku yoktur böyleleri için; tasalanmayacaklardır onlar...

Belâ men esleme vechehu lillâhi ve huve muhsinun fe lehû ecruhu inde rabbihî, ve lâ havfun aleyhim ve lâ hum yahzenûn(yahzenûne).

1.

belâ

: hayır, bilâkis, öyle değil

2.

men

: kimse, kişi

3.

esleme

: teslim etti

4.

veche-hu

: vechini, fizik vücudunu

5.

lillâhi (li allâhi)

: Allah'a

6.

ve huve

: ve o

7.

muhsinun

: muhsin, ahsen olan

8.

fe

: artık, o zaman

9.

lehu

: onun

10.

ecru-hu

: onun karşılığı, ecri, ücreti, mükâfatı

11.

inde rabbi-hi

: onun Rabbi katında, yanında

12.

ve lâ havfun

: ve korku yoktur

13.

aleyhim

: onlara

14.

ve lâ hum yahzenûne

: ve onlar mahzun olmazlar

 

 

 

MÂİDE-69

Şu bir gerçek ki, iman edenler, Yahudiler, Sâbiîler ve Hıristiyanlardan Allah'a ve âhiret gününe inanıp hayra ve barışa yönelik iş yapanlar için korku yoktur. Tasalanmayacaklardır onlar.

İnnellezîne âmenû vellezîne hâdû ves sâbiûne ven nasâra men âmene billâhi vel yevmil âhıri ve amile sâlihan fe lâ havfun aleyhim ve lâ hum yahzenûn(yahzenûne).

1.

inne

: muhakkak ki

2.

ellezîne âmenû

: Allâh'a ulaşmayı, teslim olmayı dileyenler (yaşarken)

3.

ve ellezîne hâdû

: ve yahudi olanlar, yahudiler

4.

ve es sâbiûne

: ve sâbiîler

5.

ve en nasârâ

: ve nasrâniler, hristiyanlar

6.

men âmene

: kim iman etti, (Allâh'a) teslim olmayı diledi

7.

bi allâhi

: Allâh'a (cc.)

8.

ve el yevmi el âhıri

: ve âhir gün, sonraki gün, hayattayken Allâh'a ulaşma günü

9.

ve amile sâlihan

: ve nefsi tezkiye edici, ıslah edici amel yaptı

10.

fe lâ havfun aleyhim

: artık onlara korku yoktur

11.

ve lâ hum yahzenûne

: ve onlar mahzun olmaz

 

NİSÂ-124

Erkek veya kadın, inanmış olarak hayra ve barışa yönelik işler yapanlar cennete gireceklerdir. Ve zerre kadar zulme uğratılmayacaklardır.

Ve men ya’mel mines sâlihâti min zekerin ev unsâ ve huve mu’minun fe ulâike yedhulûnel cennete ve lâ yuzlemûne nakîrâ(nakîren).

1.

ve men

: ve kim

2.

ya'mel

: yapar, amel eder

3.

min es sâlihâti

: salih ameller ( nefsi tezkiye edici, ıslâh edici ameller)

4.

min zekerin

: erkeklerden

5.

ev

: veya

6.

unsâ

: kadınlar

7.

ve huve

: ve o

8.

mu'minun

: mü'min olarak (amenu olmuş olarak)

9.

fe ulâike

: o taktirde işte onlar

10.

yedhulûne

: girerler

11.

el cennete

: cennete

12.

ve

: ve

13.

lâ yuzlemûne

: zulmedilmez, haksızlık yapılmaz

14.

nakîren

: hurma çekirdeğinin lifi kadar, kıl kadar, zerre kadar

RÛM-45

Çünkü Allah, iman edip hayra ve barışa yönelik işler yapanları, öz lütfundan ödüllendirecektir. O, nankörlükleri sevmez.

Li yecziyellezîne âmenû ve amilûs sâlihâti min fadlih(fadlihî), innehu lâ yuhıbbul kâfirîn(kâfirîne).

1.

li

: için

2.

yecziye

: mükâfatlandırır

3.

ellezîne

: o kimseler, onlar

4.

âmenû

: âmenû olanlar, Allah'a ulaşmayı dileyenler

5.

ve amilû es sâlihâti

: ve salih amel, nefsi islâh edici amel yani nefs tezkiyesi yaparlar

6.

min

: dan

7.

fadli-hi

: onun fazlı

8.

inne-hu

: muhakkak o

9.

lâ yuhıbbu

: sevmez

10.

el kâfirîne

: kâfirler

 

ANKEBÛT-7

İman edip hayra ve barışa yönelik hareketler sergileyenlere gelince, biz onların çirkinliklerini elbette ki örteceğiz. Ve biz onları, yapmakta oldukları işlerin en güzeliyle elbette ödüllendireceğiz.

Vellezîne âmenû ve amilûs sâlihâti le nukeffiranne anhum seyyiâtihim ve le necziyennehum ahsenellezî kânû ya’melûn(ya’melûne).

1.

ve

: ve

2.

ellezîne

: onlar

3.

âmenû

: âmenû oldular (hayattayken Allah'a ulaşmayı dilediler)

4.

ve amilû es sâlihâti

: ve salih amel (nefs tezkiyesi) yaptılar

5.

le

: mutlaka, elbette

6.

nukeffiranne

: mutlaka örteceğiz

7.

an-hum

: onlardan

8.

seyyiâti-him

: onların seyyiatleri, günahları

9.

ve le

: ve mutlaka, elbette

10.

necziyenne-hum

: onları mutlaka mükâfatlandıracağız

11.

ahsene

: daha ahsen, daha güzel

12.

ellezî

: onlar

13.

kânû

: oldular

14.

ya'melûne

: yapıyorlar

 

ANKEBÛT-58

İman edip hayra ve barışa yönelik işler yapanları, altlarından ırmaklar akan cennetin görkemli odalarına yerleştireceğiz. Sürekli kalacaklardır orada. Ne güzeldir iş yapıp değer üretenlerin ödülü!

Vellezîne âmenû ve amilûs sâlihâti le nubevviennehum minel cenneti gurafan tecrîmin tahtihel enhâru hâlidîne fîhâ, ni’me ecrul âmilîn(âmilîne).

1.

ve ellezîne

: ve onlar

2.

âmenû

: âmenû oldular, Allah'a ulaşmayı dilediler

3.

ve amilû es sâlihâti

: ve salih amel işlediler, nefs tezkiyesi yaptılar

4.

le nubevvienne-hum

: mutlaka onları mutlaka yerleştireceğiz

5.

min el cenneti

: cennette

6.

gurafan

: yüksek yerler, köşkler

7.

tecrî

: akar

8.

min tahti-ha

: onun altından

9.

el enhâru

: nehirler

10.

hâlidîne

: kalıcıdırlar, kalacak olanlar

11.

fî-hâ

: orada

12.

ni'me

: ne güzel

13.

ecru

: ecir, ücret

14.

el âmilîne

: amel edenler

 

SEBE-37

Sizi bize yaklaştırıp, katımızda size yakınlık sağlayacak olan, ne mallarınızdır ne de çocuklarınız. İman edip hayra ve barışa yönelik iş yapanlar müstesna. Onlara, yaptıklarının kat kat fazlası ödül vardır. Onlar, seçkin odalarda güven içindedirler.

 

Diliyle değil de, gönlüyle yani yaşayarak,  Lâ ilâhe illallah diyen yani kasayı, masayı ve nisayı put edinmeyen ve bunları put edinmemek için eline, diline ve beline sahip olma savaşı veren herkes  cennete girer inşallah. Fatih Lütfü AYDIN

 

Not: Kasa; sembol olarak mal, mülk ve para.

         Masa; sembol olarak makam ve şöhret tutkusu.

         Nisa ( kadınlar ); sembol olarak şehvet, tutku halini almış cinsellik.

 

Not:1 Salih Amel ya da Amel-i Salihin Prof. Dr. Yaşar Nuri ÖZTÜRK’ün Türkçe Kur’an Çevirilerinde

“hayra ve barışa yönelik işler”  olarak geçer. Bir başka şekliyle Salih Amel; Allah’ın Rızası’ na Uygun İşler demektir.

Salih: Uygun, dinde Allah’ın Rızası’na Uygun.

Amel: İş, amele işçi kelimesi Arapça’dan gelmiştir.

 Not:2  Cennet Allah’ ın olduğu için kimi cennetine sokacağına ancak ve ancak kendi karar verir. Bu yüzden cennete girmesi umulanlar deyimi kullanılmaktadır. Fatih Lütfü Aydın.

 

Sonuç olarak yukarıda ki ayetlerden anlaşıldığına göre, Allah’a şirksiz iman edip, Ahiretde hesaba çekileceğine inanan ve bunun yanında Allah’ın Rızası’na Uygun İşler’ de bulunanlar Allah’ın dilemesi şartıyla cennete girerler inşallah.

 

 









Ateist Karikatürler’ den alıntıdır.

Cennete Girmesi Umulanlar. 2

KIYÂME-36

İnsan, başıboş bırakılacağını mı sanıyor?

İSRÂ-15

Kim yola gelirse kendisi için yola gelmiş olur. Sapıtan da kendi aleyhine sapıtmış olur. Hiçbir günahkâr, bir başka günahkârın yükünü taşımaz. Ve biz, bir resul göndermedikçe azap edici değiliz.

 

Not: Demek ki insan başıboş bırakılmıyorsa herkes bir şekilde uyarılıyor demektir. Tanrı ve günahı bilmemek mümkün değildir.

 

KAF-16

Yemin olsun ki, insanı biz yarattık. Nefsinin ona neler fısıldadığını da biz biliriz. Biz ona, şah damarından daha yakınız.

Zaten O hep içimizde onda hiçbir eksiklik olmadığından mutlaka her kulunu uyarıyordur. Uyarmayacak olsaydı bizleri yaratmazdı.

Şimdi bir kişi cennete girmesi umud edilenlerin dışında ise elbette ki son söz Hz. Allah’ın olmak üzere durumu ne olacakdır? Bunun için Reenkarnasyon’a yani Yeniden Doğuş’a değinmek gerekiyor.

http://fatihltfaydin.tr.gg/Reenkarnasyon-k1--Yeniden-Dogus--k2-.htm



Kur'an'a göre kurtuluşun 3 şartı olan Alah'a şirksiz iman, ahiret inancı ve salih amelin bir başka açıklamasıda hiçbir bilgiye sahip olmayan zır cahil insanların bie algılayabileceği şekilde şöyledir.

1. Her insan tüm yaratılmışların eksik yanlarını görerek tüm yaratılmışların üstünde ve yüce bir güce sahip bir varlığın olduğunu
    kabul eder.
2. Her insan  haksızlık ettiğinde haksızlık görüp, haksızlığı  yaşayarak bunun iyi birşey olmadığını kabul eder. Ahiret inancı,
    Allah'ın yapma dediğini yapmayarak hayata geçirilmiş olunur.
3. Salih Amel yani Allah'ın rızasına uygun işler de Allah'ın yap dediği şeylerdir. Sonuç olarak kişi ister okumuş, ister cahil olsun,
    O yüce güce inanıp, yapma dediğini yapmayıp, yap dediğini yaparak gerçek mutluluğa ulaşılabileceğini yaşayarak ya da
    çevresini gözlemleyerek kavrar ve kabul eder.

                                                                                                                                  27.12.2013
                                                                                                                                 Fatih Lütfü AYDIN

              27.07.2012

              Fatih Lütfü AYDIN

 

 


Sayfa Başına Dönün 

Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol