Sayac


Fatih Lütfü AYDIN
Hoş Geldiniz

Emirler

 Alıntı..Eser Adı: Kur’ân-ı Kerîm’deki Temel Emirler ve Yasaklar

YazarEmre Dorman
İletişimwww.emredorman.com

Kur’ân-ı Kerîm’deki
Temel
Emirler ve Yasaklar
 
Emirler
B
İnsanlardan öylesi de vardır ki, kendini Allah’ın rızasını/
hoşnutluğunu elde etmeye adar/nefsini feda eder. Allah,
kullarına karşı çok Şefkatlidir (Raûf).
2 Bakara Suresi Ayet 207
 
35
1
Allah’a İman Edin
B
Ey Rabbimiz! Bir çağırıcının, ‘Rabbinize inanın’ diye
imana çağırdığını işittik ve iman ettik. Ey Rabbimiz!
Günahlarımızı bağışla bizim. Kötülüklerimizin üstünü
ört ve bize iyiliklerle ölmek nasip et.
3 Ali İmran Suresi Ayet 193
Hz. Âdem’den itibaren gönderilen ilahi dinlerin en temel
mesajı Allah’a iman etmek yani gönülden bir teslimiyetle
Allah’a inanmaktır. Allah’a iman eden kul, imanın gereği olan
vazifelerini yerine getirerek bir manada imanının hakkını verir.
Çünkü Kur’ân ayetlerine göre Allah’a tam manasıyla iman
etmek sadece dil ile tekrar edilerek gerçekleşecek bir şey değildir.
Evet, kişi aklen ve dil ile Allah’a iman ettiğini ifade
ediyorsa şayet İslâm dinine girmiş demektir. Ancak gerekleri
yerine getirilmediği takdirde iman kişinin kalbine yerleşmeyecek
(49/14) ve bu inanç tam anlamıyla Kur’ân’da çizilen inanan
profili ile örtüşmeyecektir. Bu yüzden Allah’a iman söz
ile yapıldığından daha da kuvvetli bir şekilde akıl ve kalp ile
de yapılmalı ve imanın gerekleri yerine getirilmelidir. Allah’a
36
KUR’ÂN-I KERÎM’DEKİ TEMEL EMİRLER VE YASAKLAR
iman eden kişi Allah yok gibi yaşayamaz. Yaşantısıyla ilgili
kararlarını Allah’ın rızasını gözeterek alır.
Allah’a iman etmek kadar insanı şerefli kılacak başka bir
inanç yoktur. Allah’a gönülden yapılan bir iman, kişiyi şeytanın
tuzaklarından uzak tutar. Kur’ân’ın ilkelerine yaklaştırarak
kötülüklerden alıkoyar.
37
EMRE DORMAN
2
Allah Birdir. O’na Hiçbir Şeyi Ortak Koşmayın
B
Allah’a kulluk edin. O’na hiçbir şeyi ortak koşmayın.
4 Nisa Suresi Ayet 36
Hz. Âdem’den itibaren gönderilen dinlerin ortak adı ‘İslâm’
yani Allah’a teslim olmaktır.* Aynı zamanda söz konusu dinler
‘Tevhit’ yani ‘Birlik’, ‘Birlemek’ anlamlarına gelen ve Allah’tan
başka ilahları reddederek ilah olarak yalnız Allah’ı bilip ona
iman etmeyi ifade eden dinlerdir. Kur’ân ayetleri kulluk ve ibadetin
yalnız Allah’a yapılmasını, yalnız Allah’ın emir ve yasaklarına
uyulmasını, yalnız Allah’a itaat ederek yalnız O’ndan
sakınılmasını emreder. Kur’ân ayetlerinin ifadesiyle Allah’a ortak
olabilecek hiçbir varlık yoktur (30/40). Hiçbir şey onun eşi
ve benzeri değildir (112/4). Yerde de gökte de Allah’tan başka
ilah yoktur (21/22).
* İslâm dini denilince günümüzde peygamberimiz Hz. Muhammed’e vahyedilen
Kur’ân-ı Kerîm’e tâbi olanlar anlaşılmaktadır. Bu anlamıyla birlikte İslâm
kelimesinin Kur’ânî kullanımı daha geniş ve kuşatıcı bir şeyi ifade etmektedir.
Kur’ânî kullanımda Hz. Âdem’den itibaren gönderilen tüm dinlerin ortak
adıdır İslâm. Yine aynı şekilde Müslüman ifadesinin de Kur’ânî kullanım
içinde Allah’a teslim olan tüm peygamberler ve takipçilerini ifade etmek için
de kullanıldığını görürüz (2/128-2/132-5/43 vd.). Kur’ân’da peygamberimiz
Hz. Muhammed ile birlikte inananları özel olarak ifade etmek için daha çok
müminler yani inananlar ifadesi kullanılmaktadır.
38
KUR’ÂN-I KERÎM’DEKİ TEMEL EMİRLER VE YASAKLAR
Ayetlerde: “Allah, kendisine ortak koşulmasını affetmez.”
(4/116) diye buyrulmaktadır. Kur’ân’a göre Allah’ın affetmeyeceği
tek günah kendisine ortak koşulmasıdır. Bu sebeple
pek çok ayette şirkten yani ortak koşmaktan uzak durulması
emredilmiş, Allah’ın yanına başka ilahların konulması ya da
bazı varlıkların Allah ile kul arasında aracı kılınması yasaklanarak
bu suçu işleyenlerin sonunun cehennem olacağı bildirilmiştir:
“Gerçek olan şu ki, Allah’a ortak koşana Allah,
cenneti haram kılmıştır. Varacağı yer ateştir onun. Zalimlerin
yardımcıları olmayacaktır.” (5/72).
39
EMRE DORMAN
3
Yalnız Allah’a Kulluk/İbadet Edin.
B
Yalnız sana kulluk eder ve yalnız senden yardım dileriz.
1 Fatiha Suresi Ayet 5
Kur’ân’a göre kulluk ve ibadet yalnız Allah’a yapılır. Allah’a
iman eden ve O’nu her türlü noksanlıktan uzak tutan kişi, sahip
olduğu maddi manevi nimetlerden dolayı yaratıcısına olan borcunun
bir göstergesi olarak ibadet eder. Bu ibadetleri ile Allah’a
olan kulluk ve teslimiyetini ifade eder. Ayetlerde: “De ki: Benim
namazım, kulluğum, hayatım ve ölümüm âlemlerin
Rabbi olan Allah içindir.” (6/162) diye buyrulmakta ve gerçek
manada inanan bir kulun tam anlamıyla Allah’a olan teslimiyeti
ifade edilmektedir.
Allah’a gerektiği gibi kulluk etmeyen kişi kendi istek ve
arzularının esiri olur. Şeytanın kendisi için hazırladığı tuzaklara
kolayca düşer. Anlamsız sevdalar peşinde boş yere tüketir
ömrünü. Oysaki gönülden inanan bir kul için hayatı anlamlı
kılan şey Allah’a gerçek manada kul olmak ve yalnız Allah’a
ibadet etmektir.
40
KUR’ÂN-I KERÎM’DEKİ TEMEL EMİRLER VE YASAKLAR
4
Allah’ı Çok Anın ve
O’na Yaklaşmaya Vesile Arayın
B
Ey iman edenler! Allah’ı çok anın!
O’nu sabah-akşam tespih edin (yüceltin).
33 Ahzab Suresi Ayet 41-42
Kur’ân’da birçok ayette Allah’ın anılarak/hatırlanarak yüceltilmesi
buyrulur. Allah’ı çok anan kişi O’nun yüceliği karşısındaki
acizliğini anlamanın yanında O’nu sürekli akılda ve
kalpte tutarak desteğini hissedecek ve Allah’ın her an kendisiyle
beraber olduğunu bilecektir. Allah’ın her an kendisini gördüğünü,
yaptığı her davranışının hesabını soracağını bilen kul
bir günaha yeltenmesi gibi bir durumda hemen Allah’ı hatırlayıp
O’na sığınarak kötülüklerden uzak duracak ve hem bu
dünyası hem de âhireti için kendi namına hayırlı bir kazanç
sağlayacaktır (7/200). Allah’ı çok anan kul hem kendi yaratılışı
hem de evrenin yaratılışı hakkında düşünür ve var olan
her şeyin yalnız Allah’ın varlığı ile anlam kazanacağını idrak
ederek Allah’a teslim olur. Ayetlerde akıl ve gönül sahibi olan
inananlar için: “Onlar, ayakta, otururken, yan yatarken hep
41
EMRE DORMAN
Allah’ı hatırlarlar; göklerin ve yerin yaratılışı hakkında
derin derin düşünürler…” (3/191) diye buyrulmakta ve her
fırsatta Allah’ın anılmasının önemine vurgu yapılmaktadır.
Bununla birlikte Allah’ı sürekli anan kul O’na yaklaşmaya
vesile arayacak, hayırlı ve güzel işler üretmek için çalışıp çabalayacaktır.
Bu çabası ise ona âhireti için bir kurtuluş olacaktır:
“Ey iman edenler! Allah’tan (O’nun buyruklarına ters
düşmekten) sakının; O’na yaklaşmaya vesîle arayın. O’nun
yolunda gayret gösterin ki, kurtuluşa erebilesiniz.” (5/35).
Kur’ân’a göre Allah’ı en güzel anma şekli Kur’ân’ın okunması
ve Allah’ın Kur’ân’da yer alan isim ve sıfatları ile anılmasıdır.
Zira ayetlerde de ifade edildiği gibi en güzel isimler
Allah’ındır. Kul Rabbine yapacağı ibadetlerinde O’nun güzel
isimlerini hatırlar ve âlemler üzerindeki yüceliğini tasdik
eder: “De ki: İster Allah diye yakarın, ister Rahman diye
yakarın. Hangisiyle yakarırsanız yakarın, en güzel isimler
(Esmâül Hüsna) O’nundur.” (17/110).
Rabbinin adını anan ve bu anmayı sadece dil ile tekrar ederek
değil günlük iş ve eylemlerine tatbik ederek gerçekleştiren
kul sadece dili ile değil tüm benliği ile de Rabbine yönelecek ve
her işinde önceliği Allah’ın kendisinden isteklerine verecektir:
“Rabbinin adını an ve tüm benliğinle O’na yönel.” (73/8).
42
KUR’ÂN-I KERÎM’DEKİ TEMEL EMİRLER VE YASAKLAR
5
Allah’a Dua Edin
B
Kullarım, beni sana soracak olurlarsa, gerçekten de
ben pek yakınım (Karîb). Bana dua ettiği zaman dua
edenin çağrısına cevap veririm.
2 Bakara Suresi Ayet 186
Dua mana itibariyle çağırmak, seslenmek, istemek; yardım
talep etmek gibi anlamlara gelmektedir. Dua kulun Allah’a
olan bir yönelişidir. Dua kul üzerinde psikolojik manada bir
rahatlama, huzur ve gönül tatmini doğurur. Duada Allah ile
kul arasında bir vasıta yoktur. Kul, Yaratanına halini arz eder
ve niyazda bulunur. Kul açısından dua etmek oldukça önemli
bir ibadettir.
Dua etmek Allah’a gönülden inanan bir kul için bulunmaz
bir nimettir. Allah’a yakararak durumunu arz eden kul her durum
ve şartta Allah’ın kendisini duyup halini bildiğini ve gönülden
inanarak dua etmişse şayet Allah’ın ona en güzel şekilde
cevap vereceğini bilir. Çünkü Allah’ın güzel isimlerinden biri
Mucîb yani en iyi şekilde cevap verendir. Dua, kulun Allah’a
olan teslimiyetinin samimi bir ifadesidir. Kişi her durumda
43
EMRE DORMAN
yalnız Allah’a sığınıp güvenir. Allah’ın dilemesi dışında kendisine
hiçbir şeyin isabet etmeyeceğini bilir. Allah’tan bir şey
dilerken her zaman hayırlısını ister. Gereksiz ısrarcılıktan kaçınır.
Kendisi için neyin hayırlı olduğunu yalnız Allah’ın bileceğine
gönülden inanır.
Dualar gönülden ve samimi bir biçimde yapıldığında Allah
mutlaka en olumlu ve güzel bir biçimde cevap verecektir.
Dualarda dünyevi maddi isteklerden çok hem bu dünya hayatında
hem de âhirette hayırlı iman ve ihlâs sahibi kullardan
olunmasının dilenmesi ve Allah’ın bize sunmuş olduğu sayısız
nimet ve imkândan dolayı şükredilmesi gerekir.
Aynı zamanda dua ihtiyaç içindeki kul için bulunmaz bir
şifadır. Allah’ı her an yanında hissetmek kula güç verir. Çünkü
yüce Allah Karîb’tir (Yakındır). Kullarına şah damarlarından
daha yakındır (50/16). Bu yakınlık zor durumlar karşısında kula
güven verir. Yine kul kendisini en iyi anlayanın Allah olduğunu
bilir. Çünkü Allah Âlim’dir. Her şeyi en iyi şekilde bilir.
Kul halini ifade ederken acaba Allah yanlış anlar mı diye düşünmez.
Allah’tan hiçbir şeyi gizleyemeyeceğini bildiğinden
riyadan uzak durur. Gönülden bir samimiyetle halini arz eder:
“Rabbini, sabah akşam, yüksek olmayan bir sesle, kendi
kendine, ürpertiyle, yalvara yalvara ve için için zikret/hatırla.
Gaflete kapılanlardan olma.” (7/205).
44
KUR’ÂN-I KERÎM’DEKİ TEMEL EMİRLER VE YASAKLAR
6
Allah’tan Af Dileyin
B
Allah’tan af dileyin. Hiç kuşkusuz, Allah çok affedici
(Gâfur), çok esirgeyicidir (Rahîm).
73 Müzzemmil Suresi Ayet 20
Hatasızlık Allah’a mahsustur. Kul olarak hatalar ve günahlar
işlemekteyiz. Ancak şüphesiz Allah, Rahman (Merhametli)
ve Rahîm (Şefkatli) isimlerinin kuşatıcılığı altında
kullarını affetmek istemekte ve hataları sebebiyle pişman olduklarında
onlara bağışlanma kapısını açmaktadır. Yapmış olduğu
bir hata ya da girmiş olduğu bir günah neticesinde hemen
Allah’a sığınan ve bu suçundan ötürü O’ndan af dileyerek
hata ve günahında ısrar etmeyen kul, Allah’ın dilemesi halinde
affedilecektir. Yüce Allah tarafından insanlığa bir rehber
olması amacıyla gönderilen eşsiz kitap Kur’ân-ı Kerîm’in
Tövbe Suresi hariç* tüm sureleri Allah’ın Rahman ve Rahîm
* Kur’ân’daki 114 surenin 113’ü Besmele ile yani ‘Merhametli ve Şefkatli
Allah’ın Adıyla’ şeklinde başlar. Tövbe suresinin başında ise Besmele yoktur.
Bunun gerçek hikmetini Allah bilir. Ancak Tövbe suresi Allah tarafından
müşriklere (Allah’a ortak koşanlara) yöneltilmiş bir tehdit ve ikaz ile başladığından
başında bu sebeple Allah’ın Affediciliği ve Bağışlayıcılığına vurgu
yapılmamış olmasını düşünmek mümkündür. Yine de en doğrusunu şüphesiz
yalnız yüce Allah bilir.
45
EMRE DORMAN
isimleri ile başlamakta ve pek çok ayette Allah’ın söz konusu
isimlerine vurgu yapılmaktadır. Kısacası Allah hataları sebebiyle
kullarını affetmek istemekte ve onlara bu hatalarından
dönmeleri için fırsat vermektedir.
Bunu bilen kul ise Rabbinin yüceliği karşısında hatalarında
ısrarcı olmaz ve işlediği günahını yalnız Allah’ın affedeceğini
bilip O’na yönelerek hatasından dolayı pişmanlığını arz eder.
Kur’ân’a göre bu durum, örnek bir inanan tavrıdır: “Onlar,
çirkin bir iş yaptıklarında yahut benliklerine zulmettiklerinde,
Allah’ı hatırlar da günahları için af dilerler. Günahları
Allah’tan başka kim affeder ki? Ve onlar yaptıklarında
bile bile ısrar etmezler.” (3/135).
46
KUR’ÂN-I KERÎM’DEKİ TEMEL EMİRLER VE YASAKLAR
7
Tövbe Edin
B
Ey müminler, Allah’a topluca tövbe edin ki
kurtuluşa erebilesiniz!
24 Nur Suresi Ayet 31
Yapılan hatalar sonucu Allah’tan af dilemek mümkün olduğu
gibi girilen günah ve haramlar sonucu bir daha bu suçlara
bulaşmamak üzere tövbe etmek de mümkündür. Kur’ân
ayetlerinde çirkin işlerden uzak durulması, bilgisizlikle işlenen
çirkinlik ve kötülükler halinde tövbe ederek bu halin düzeltilmesi
emredilir: “İçinizden her kim bilgisizlikle bir kötülük
işler de ardından tövbe edip halini düzeltirse, hiç
kuşkusuz, Allah çok affedici, çok merhametlidir.” (6/54).
Nefsine yenik düşerek hatalarında ısrar eden kul için tövbe
kapısı ölünceye kadar açıktır. Allah dilerse kulun tövbesini
kabul eder. Çünkü Allah, Tevvâb isminin kuşatıcılığı altında
tövbeleri çokça kabul edendir. Ancak kul, Allah’ın kabul edeceği
tövbenin yapılan hatada ısrar ve tekrar edilmeden yapılan
tövbe olacağını bilmelidir: “Allah’ın, kabulünü üstlendiği
tövbe, bilgisizlikle kötülük işleyip de çok geçmeden
tövbe edenler içindir. Allah, işte böylelerinin tövbesini ka47
EMRE DORMAN
bul eder. Allah en iyi şekilde Bilendir (Alîm’dir), Bilgeliğin
Kaynağıdır (Hakîm’dir)” (4/17).
Tövbe etme yapılan günahlardan uzak durmak adına Allah’a
söz vermektir. Kul hatalarından uzak durmak için ettiği tövbenin
Rabbi tarafından kabul edileceğini ummalı ama nasıl olsa
Allah’a tövbe ederim ve O da tövbemi kabul eder diyerek bile
bile günaha girmemelidir. Yine hayatı boyunca hatalarında
ısrar eden ya da inkâra saplanmış bir şekilde yaşayan birinin
de ölüm anındaki tövbesinin kabul olunmayacağını bilmelidir:
“Yoksa kötülükleri yapıp yapıp da her birine ölüm geldiğinde,
“İşte şimdi tövbe ettim” diyenler için tövbe yoktur.
İnkâra batmış olarak ölenlere de tövbe yoktur. Böylelerine
biz korkunç bir azap hazırladık.” (4/18).
48
KUR’ÂN-I KERÎM’DEKİ TEMEL EMİRLER VE YASAKLAR
8
Okuyun, Araştırın, İnceleyin
B
Yaratan Rabbinin adıyla oku! İnsanı, embriyodan/
ilişip yapışan bir sudan yarattı. Oku! Rabbin en büyük
cömertliğin sahibidir. O’dur kalemle öğreten! İnsana
bilmediğini öğretti.
96 Alak Suresi Ayet 1-5
Kur’ân-ı Kerîm ayetlerinde her vesileyle okuyup araştırmaya,
düşünüp incelemeye vurgu yapılmıştır. Kur’ân’ın anlamı
da ‘okunan’ demektir. Ayetlerde sadece Kur’ân’ın okunması
değil Allah’ın ikinci bir kitabı olan evrenin de incelenip
araştırılması ve detayları üzerinde düşünülerek Allah’ın yüce
sanatına şahit olunması emredilir: “Onlar, ayakta, otururken,
yan yatarken hep Allah’ı zikrederler; göklerin ve yerin
yaratılışı hakkında derin derin düşünürler: Ey Rabbimiz!
Sen bunu boşuna yaratmadın. Şanın yücedir senin.
Ateş azabından koru bizi.” (3/191).
Kur’ân ayetleri inananları her fırsatta ilme ve araştırmaya
sevk edecek ifadeler içermekte; bu sayede cahillik ve bilgisizlik
sebebiyle düşülecek hataların önüne geçilmektedir.
49
EMRE DORMAN
Bununla birlikte sadece evrendeki delillerin incelenmesi
değil gündelik yaşamda karşılaşılan olaylar hakkında yargıda
bulunmadan önce söz konusu olayların da incelenip araştırılması
emredilir.
Gerçek bir inanan delile dayanır ve apaçık delillere göre
hareket eder: “Okuyup araştırdığınız şeylere, öğrettiğiniz
şu Kitap’a dayanarak benliklerini Allah’a adamış kullar
olun.” (3/179). “O halde, iyice araştırın, anlayın dinleyin…”
(4/94). “İyice araştırıp kavrayan bir topluluk
için âyetleri biz tam bir biçimde ayrıntılı kıldık.” (6/98).
50
KUR’ÂN-I KERÎM’DEKİ TEMEL EMİRLER VE YASAKLAR
9
Allah’ın Size İndirdiği Kitaba Uyun
B
Rabbinizden size indirilene uyun…
7 A’raf Suresi Ayet 3
Allah tarafından insanlığa gönderilmiş vahiy bildirilerini
içeren Kur’ân-ı Kerîm, Allah ile insan arasındaki dinsel bağı
sağlamaktadır. Aynı zamanda Kur’ân insanlar için Allah’ın
kendilerinden nasıl bir kul olmalarını istediği ile ilgili buyrukları
öğrendikleri bir yaşam kılavuzudur. Allah’ın kulları
ile kurmuş olduğu bu irtibat sayesinde insan hem bu dünyası
hem de âhireti için öncelikli ve önemli olan şeylerin neler olduğunu
kavrayabilmekte ve hayata Kur’ân’ın açmış olduğu pencereden
bakabilmektedir. Kitaba uymanın en öncelikli gereği
ise kitabın okunması ve anlaşılmasıdır. Dini konularda yüce
Allah’ın kelâmına eksiltme ya da ilaveler yapmak veya ayetlerini
çekiştirmek suretiyle manasını saptırarak çeşitli anlamlar
çıkarmaya uğraşmak Kur’ân’a uyulmasını emreden söz konusu
ayetin hükmüne karşı çıkarak ilahi olanla insani olanı karıştırmak
demektir. Yüce Allah bu hataya düşmemeleri için insanları
uyarmaktadır.
51
EMRE DORMAN
10
İlahi Kitaplara İnanın
B
Ey iman edenler! Allah’a, O’nun resulüne, resulüne
indirmiş olduğu Kitap’a, daha önce indirmiş olduğu
Kitap’a inanın. Kim Allah’ı, O’nun meleklerini,
kitaplarını, resullerini ve âhiret gününü inkâr ederse
geri dönüşü olmayan bir sapıklığa gömülmüş olur.
4 Nisa Suresi Ayet 136
Kur’ân-ı Kerîm son kutsal kitap, Hz. Muhammed ise son
peygamber olarak yeryüzüne gönderilmiştir (33/40). Kur’ân
ayetleri incelendiğinde Hz. Âdem’den itibaren gelen en temel
ortak mesajın Allah’a teslim olmayı ifade eden İslâm dini üzerinde
bulunmak olduğu görülür. Kur’ân kendisinden önce gönderilmiş
kitapları; Tevrat, Zebur ve İncil’i tasdiklemekte ve söz
konusu kitaplarda kuşku ve ihtilafa düşülen bir kısım meseleleri
açıklayıp insanlara bildirmektedir. Yahudilik ve Hıristiyanlık
Allah tarafından gönderilen hak dinlerdir. Ancak gerek
sahip oldukları kutsal metinler gerekse o dinlere inanan insanların
din anlayışları üzerinde çok ciddi tahribatlar yapılmış ve
söz konusu dinler özlerinden uzaklaştırılmışlardır.
52
KUR’ÂN-I KERÎM’DEKİ TEMEL EMİRLER VE YASAKLAR
Dinlerinin insani müdahalelere maruz kalmış olmaları sebebiyle
bir Yahudi, İncil ve Kur’ân’ın hak kitaplar olduğunu reddedebilir.
Ya da bir Hıristiyan da Kur’ân’ın ilahiliğinden şüphe
ederek onu inkâr edebilir. Ancak bir müslüman için hem Tevrat
hem de İncil Allah tarafından gönderilmiş hak kitaplardır. Bu
yönüyle Kur’ân kendisinden önceki kutsal kitapların da Allah
tarafından gönderildiklerine iman edilmesi gerektiğini söyler.
Ancak bununla birlikte Yahudi ve Hıristiyan din adamlarının
Allah’ın kendilerine göndermiş olduğu ayetler üzerinde yaptıkları
tahrifatlara da dikkat çeker.
53
EMRE DORMAN
11
Peygamberlere İnanın
B
Hayırda erginlik o kişinin hakkıdır ki, Allah’a, âhiret
gününe, meleklere, kitaplara, peygamberlere inanır;
akrabaya, yetimlere, çaresizlere, yolda kalmışa,
yoksullara, özgürlüğüne kavuşmak gayretinde olanlara
malı seve seve verir, namazı yerine getirir, zekâtı öder.
2 Bakara Suresi Ayet 177
Kur’ân’ın diğer bir temel buyruğu da peygamberlere iman
etmektir. Kur’ân’da adı geçen peygamberlerle birlikte Kur’ân’da
bahsedilmemiş peygamberlere de iman etmek ve aralarında
ayrım yapmamak gerekir (3/84). Hz. Âdem’den itibaren gönderilmiş
tüm peygamberler İslâm peygamberidir. Ortak bir
mesajı insanlığa iletmek için Allah tarafından görevlendirilmişlerdir.
Allah tarafından gönderildiğinde şüphe bulunmayan
peygamberlere iman etmek ve Allah’tan aldıkları buyrukları
insanlığa ulaştırmak için yapmış oldukları tebliğe uymak
gerekir. Allah’ın tarih boyunca insanlar ile irtibat kurma yöntemi
olan yine insanlar arasından seçmiş olduğu bu hak elçilerin
varlığının inkâr edilmesi ya da Allah’a iman edilmesine
rağmen dinin ya da peygamberliğin inkâr edilmesi Kur’ân
54
KUR’ÂN-I KERÎM’DEKİ TEMEL EMİRLER VE YASAKLAR
açısından kabul edilebilir bir şey değildir. Din ile peygamberlik
birbirinden ayrı düşünülemez. Ancak Kur’ân’a göre peygamberler
Allah’tan aldıkları hak mesajın tamamlayıcısı ya da
düzenleyicisi değil, tebliğ edici ve en başta kendi hayatlarına
tatbik edici örnek birer kuldurlar (10/15). Tüm dinler Allah’ın
izni ve o dini getiren peygamberler öncülüğünde inananların
fedakârlık ve mücadeleleri sonucu yükselerek hayat bulmuşlardır.
Bu yüzden Kur’ân’a göre gerek peygamberlerin varlığı
gerekse Allah’tan aldıkları buyruklardan hareketle yaşamış oldukları
dini hayatlarının inananlar için öncelikli bir örnek teşkil
etmesi sebebiyle peygamberlik dini açıdan oldukça önemli
bir konum arz etmektedir.
55
EMRE DORMAN
12
Âhiret Gününe İnanın
B
Allah’a ve âhiret gününe inanırlar, iyiyi-güzeli
emrederler, kötüyü ve çirkini yasaklarlar. Hayırlı
işlerde yarışırcasına koşarlar. İşte bunlar hayra ve
barışa yönelik hizmet üretenlerdendir.
3 Ali İmran Suresi Ayet 114
Kur’ân’ın en temel inançlarından bir diğeri de âhiretin varlığına
iman etmektir. Kur’ân’da pek çok ayette insanın yaratılışı
ile başlayan yeryüzü macerasının gelip geçici bir imtihan
süresi olduğu ifade edilmekte ve asıl varılacak yurdun âhiret
olduğu söylenmektedir (3/14). İçinde bulunduğumuz dünya
hayatı sonsuz olan âhiret yurdundaki durumumuzu belirleyecek
bir imtihan olmanın yanında aynı zamanda Rabbinin rızasını
ve sonsuzluğu arzulayan kul için bir vuslat yeri olmaktadır.
Kul için asıl hedef âhireti kazanmaktır. Bu sebeple âhirete
iman etmek hem bu dünyanın geçiciliği hem de bu dünyadaki
yaşantımızdan hesaba çekileceğimiz inancını ifade etmektir.
Bununla birlikte hem insanın varlığı hem de ahlaki davranışlar
içinde Allah’ın emir ve yasaklarının gözetilmesi sonsuz olan
ahiretin varlığı ile anlam kazanmaktadır. Ahirette gerçekle56
KUR’ÂN-I KERÎM’DEKİ TEMEL EMİRLER VE YASAKLAR
şecek olan hesap gününde herkese hak ettiği karşılık eksiksiz
bir biçimde verilecek ve kimse haksızlığa uğratılmayacaktır.
Gerçek anlamda adaletin sağlanması ve insanlar tarafından
haksızlığa uğrayan kişilerin hakkının sorulması ancak ahiretin
varlığı ile mümkün olabilir. Aksi halde hem bu dünyadaki
yaşantımız hem de uygulamaya çalıştığımız dini ve ahlaki ilkelerimiz
anlamsızlaşacak, bu dünyada kötülük ve çirkinlikler
işleyenlerin yapmış oldukları kötülük ve çirkinlikler yanlarına
kâr kalacaktır. Şüphesiz yüce Allah adildir ve hak edene
hak ettiği karşılığı vermeye kadirdir.
57
EMRE DORMAN
13
Meleklere İnanın
B
Kim Allah’a, O’nun meleklerine, resullerine,
Cebrail’e, Mikâil’e düşman kesilirse, Allah da bu tür
inkârcılara düşman kesilir.
2 Bakara Suresi Ayet 98
Melekler Allah’ın emri ve izni ile iş yapan varlıklardır.
Kur’ân ayetlerine göre meleklerin varlığına iman etmek gerekir.
Kur’ân ayetlerinden, vahyin ulaştırılması (16/102), Allah
ile insan arasında elçilik yapması (11/81), Allah’ın dilediği
kullarına melekler ile yardım ulaştırması (3/124), i nsanların
her söz ve davranışının kayıt altına alınması ve hakkında
ölüm hükmü verilenlerin canlarının alınması (8/50) gibi durumlarda
meleklerin Allah’ın emri ve izniyle memurluk yaptıklarını
görmekteyiz.
58
KUR’ÂN-I KERÎM’DEKİ TEMEL EMİRLER VE YASAKLAR
14
Namaz Kılın
B
Namazı kılın, zekâtı verin. Benlikleriniz için önden
gönderdiğiniz her hayrı, Allah katında bulacaksınız.
Hiç kuşkusuz, Allah, yapmakta olduklarınızı iyice
görmektedir.
2 Bakara Suresi Ayet 110
Kur’ân’daki en temel ibadet emirlerinden biri namaz kılmaktır.
Günün belirli vakitlerinde yerine getirilen bu ibadet ile
kul, dünyalık işlerini bir kenara bırakarak kendini ve tüm evreni
yaratan yüce Rabbine yönelerek O’na olan teslimiyetini
ifade eder. Namaz kadar her gün düzenli yapılması gereken
başka bir ibadet yoktur. Namaz Allah’ın anılması ve bir kulluk
vazifesidir. Şüphesiz yüce Allah’ın bizim ibadetimize ihtiyacı
yoktur. İbadete insanın ihtiyacı vardır. Çünkü namaz kılarken
okunan ayetler ve yapılan duaların kul üzerinde maddi manevi
bir esenliği vardır. Namaz, günlük koşuşturmaca içinde unuttuğumuz
bir takım gerçekleri bize hatırlatması ve bu sayede
bizi çeşitli kötülüklerden alı koymasının yanında (29/45) aynı
zamanda Yaratıcısına teşekkür etmek için de kula bir imkân
59
EMRE DORMAN
tanımaktadır. Namazı, kılınıp aradan çıkartılması gereken bir
ibadet olarak değil, Allah’a olan gönülden bağlılığın ve teslimiyetin
bir ifadesi olarak samimiyet ve konsantrasyon içinde
yerine getirmek gerekir.
Kur’ân-ı Kerîm’de özellikle Cuma günü, müslümanların
toplanarak bir arada namaz kılmaları buyrulur: “Ey inananlar.
Cuma günü, namaz için çağrı yapıldığında, Alış-verişi bırakın
ve Allah’ı anmaya koşun. Eğer bilirseniz bu sizin için
daha hayırlıdır. Namaz kılınınca hemen yeryüzüne dağılın
ve Allah’ın lütfundan nasibinizi arayın. Allah’ı çok anın ki,
kurtuluşa erebilesiniz.” (62/9-10). Ayetten de görüldüğü gibi
Cuma günü toplu halde namaz kılmak için çağrı yapıldığında
işi gücü bırakarak Allah’ı anmak için namaz kılmaya gitmek
gerekir. Cuma namazı, inananların toplu halde Allah’ı anmalarının
yanında sosyal açıdan da inananların kaynaşmasına vesile
olması noktasında oldukça önemli bir ibadettir.
60
KUR’ÂN-I KERÎM’DEKİ TEMEL EMİRLER VE YASAKLAR
15
Zekât ve Sadaka Verin
B
Namazı kılın! Zekâtı verin. Güzel bir ödünçle Allah’a
ödünç verin! Öz benlikleriniz için önden gönderdiğiniz
iyiliğin, Allah katında hayrını daha çok, ödülünü daha
büyük olarak bulacaksınız. Allah’tan af dileyin.
Hiç kuşkusuz, Allah çok affedici (Gâfur), çok
esirgeyicidir (Rahîm).
73 Müzzemmil Suresi Ayet 20
Kelime manası itibariyle ‘temizlenme’ ‘arınma’ gibi anlamlara
gelen zekât ile ‘doğrulamak’ ‘tasdik etmek’ gibi anlamlara
gelen sadaka, Kur’ân ayetlerine göre yerine getirilmesi
gereken emirlerden biridir. Yüce Allah kullarını çeşitli rızıklar
ile nimetlendirmiş, rızıkta kimini üstün tutmuş kimini ise
fakir kılmıştır. Kur’ân’a göre bu durum Allah’ın imtihanının
bir neticesidir. İnsanların maddi nimetler açısından farklı kılınması
zengin olanın malından sarf ederek ihtiyaç içindeki kişileri
bu maldan nasiplendirmesi içindir (16/71). Yani Kur’ân’a
göre sahip olduğumuz şeylerde ihtiyaç sahiplerinin de hakkı
vardır. Malın ve paranın yeri geldiğinde insanın kendi canından
bile değerli olabildiği günümüz dünyasında zekât ve sadaka
61
EMRE DORMAN
vermek pek çok insana zor gelebilir. Oysaki zekât ve sadakalar
insanın günahlarından arınması için bir vesile kaynağıdır.
Verilen zekât ve sadakanın insanların başına kakılmaması ve
yardım gören insanlardan her hangi bir talep içinde olunmayıp
karşılığın sadece Allah’tan beklenmesi gerekir: “Sadakalar;
Allah’tan bir lütuf olarak yalnızca şunlar içindir: Yoksullar,
düşkünler, kendini hayırlı işlere adayan memurlar,
kalpleri (dine) ısındırılacaklar, özgürlüğünü kaybetmişler,
borçlular, Allah yolundakiler, yolda kalmış kişi. Allah Bilendir
(Alîm’dir), Bilgeliğin Kaynağıdır (Hakîm’dir)” (9/60).
Toplumun hem sosyal hem de ekonomik açıdan rahat ve
huzurlu olabilmesi ve bireylerin temel insani ihtiyaçlarını karşılayabilir
bir seviyeye gelebilmesi için zekât ve sadakaların
teşvik edilmesi ve gerçek anlamda işlevsel bir hale getirilmesi
gerekir. Yukarıdaki ayetten de görüldüğü üzere zekât ve sadakaların
kimlere verileceği ifade edilmektedir. Verilen zekât
ve sadakanın yardım gören kişiye bir eza (sıkıntı/eziyet) haline
getirilmemesi (2/262) ve mümkün olduğunca gizli bir şekilde
verilmesi gerekir: “Sadakaları açıklarsanız bu da güzeldir.
Ama onları gizler ve yoksullara bu şekilde verirseniz, bu
sizin için daha hayırlıdır; günahlarınızdan bir kısmını örter.”
(2/271).
62
KUR’ÂN-I KERÎM’DEKİ TEMEL EMİRLER VE YASAKLAR
16
Oruç Tutun
B
Ramazan o aydır ki; insanlara kılavuz olan, iyi-kötü
ayrımıyla hidayetten kanıtlar getiren Kur’ân,
onda indirilmiştir. O halde bu aya ulaşanınız
onu oruçlu geçirsin.
2 Bakara Suresi Ayet 185
Kur’ân’a göre daha önceki ümmetlere farz kılınan oruç
ibadeti müslümanlara da farz kılınmıştır (2/183). Bu sebeple
Ramazan ayının oruçlu geçirilmesi yani belirlenen saatlerde
yemek, içmek ve cinsel ilişkiye girmekten uzak durulması gerekmektedir.
İbadetlerin kul üzerinde maddi manevi olumlu
etkilerinin olduğu şüphesizdir. Bu noktada orucun hem vücudumuzun
sağlığı açısından hem de ruhumuzun hırs ve doymazlıklardan
arınması açısından hayırlı bir vesile olduğunu
söylemek mümkündür.
Ramazan ayı pek çok insanın din gerçeğini hatırlamasına
ve pek çok kişi için bir ay ile sınırlı da olsa genellikle diğer on
bir ayda yapılan türlü hatalardan uzak durulmasına vesile olan
bir aydır. Ancak oruç gibi çok anlamlı ve güzel bir ibadeti aç
ve susuz kalmaktan ibaret görmek ve oruç tutulan saatlerde ge63
EMRE DORMAN
rek davranışlarımızda gerek konuşmalarımızda gerekse yaptığımız
işlerde yeterince titiz olmamak ve üstelik normal zamandakinden
daha hırçın ve asabi haller sergilemek orucun neden
tutulduğunun unutulduğu bir manzara doğurmaktadır. “Zaten
oruçluyum kan beynimde”, “burnumdan soluyorum”, “sigara
krizine girdim çok fenayım” ya da “açlık başıma vurdu” şeklinde
söylenmelerle gün boyu dengesiz davranışlar sergileyen
insanlara şahit olmuşsunuzdur. Oysaki oruçlu olunan zamanlar
insanın pek çok gerçeğin farkına varmasına ve sahip olduğu
nimet ve imkânların kıymetini anlamasına vesile olacak
değerler taşımaktadır. Orucu da diğer ibadetlerde olduğu gibi
sadece yerine getirilmesi gibi sığ bir anlayışla değil hakkıyla
tutmak yani bir manada orucu değil kendimizi tutarak Allah’ın
vermiş olduğu nimetler için gönülden şükretmemiz gerekir.
64
KUR’ÂN-I KERÎM’DEKİ TEMEL EMİRLER VE YASAKLAR
17
Hacca Gidin
B
Şu bir gerçek ki, âlemlere bir bereket kaynağı ve
yol gösterici halinde insanlar için kurulan ilk ev
Mekke’dekidir. Açık-seçik deliller, İbrahim’in makamı
vardır orada. Oraya giren, güvene ermiş olur. Yoluna
gücü yetenin o evi ziyaret etmesi, insanlar üzerinde
Allah’ın bir hakkıdır. Kim nankörlük ederse hiç
kuşkusuz, Allah âlemlere karşı muhtaç olmayandır.
3 Ali İmran Suresi Ayet 96-97
Ayetten de açıkça görüldüğü gibi insanlık için kurulan ilk
ev ve tevhid dininin yani dini yalnızca Allah’a özgülemenin
bir sembolü olan Mekke’deki Kâbe’nin ziyarete güç yetirebilen
(bedensel ve ekonomik açılardan) inananlar tarafından ziyaret
edilmesi emredilmiştir. Bakara Suresinin 127. ayetinden
Kâbe’nin Hz. İbrahim ve oğlu Hz. İsmail tarafından inşa
edildiği ve Hac Suresi 26. ayet ve benzeri diğer ayetlerden de
Kâbe’nin tavaf (Bir şeyin etrafında dolaşmak, ziyaret etmek)
edenler, kıyamda (ayakta) duranlar, rükû-secde (eğilmek-yere
kapanmak) edenlerin bir araya geldikleri ortak bir ibadet yeri
kılındığı anlaşılmaktadır. Bilindiği gibi aynı zamanda Kâbe
65
EMRE DORMAN
müslümanların namaz ibadetlerini yerine getirirken yöneldikleri
mekândır. Bu yönüyle de dünyanın neresinde olursanız
olun tüm müslümanları aynı yön üzerinde birleştirici bir
özelliğe sahiptir.
Günümüzde dünyanın her yerinden gelen milyonlarca müslümanın
bir araya toplandığı ve Allah’a olan teslimiyetlerini
ifade etmek için ibadet ettikleri bir mekân olan ve Kur’ân’da
Mescid-i Haram (Hürmet ve saygı gösterilmesi gereken mescid)
ismiyle anılan Kâbe’nin de içinde bulunduğu alanda Hac
ibadeti yerine getirildiği süre boyunca cinsel ilişkiye girmek,
kavga ve çekişmede bulunmak ve kara avı yapmak yasaklanmıştır.
Hac döneminde dünyanın birçok ayrı bölgesinden, farklı
diller, farklı renkler, farklı kültür ve coğrafi şartlardan gelen
müslümanlar geleneksel uygulamada olduğu gibi giydikleri tek
tip kıyafet ile adeta kıyametten sonra tekrardan dirilen insanların
mahşer gününde toplanmaları gibi bir araya gelir ve dünyada
sahip oldukları makam, mevkii ve maddi imkânlardan
sıyrılarak Allah’a ibadet ederler. İnsanlar arasındaki dünyevi
farklılıkları bir anlamda ortadan kaldıran bir mekân olması sebebiyle
de ayrı bir atmosfer oluşturan Mescid-i Haram’ın ziyaret
edilmesi inananlar üzerine yazılmış bir farzdır.
66
KUR’ÂN-I KERÎM’DEKİ TEMEL EMİRLER VE YASAKLAR
18
İbadetlerde Gönülden ve Titiz Olun
B
Rabbini, gönülden, yalvararak, ürpertiyle, yüksek
olmayan bir sesle sabah akşam hatırla. Farkında
olmayanlardan olma.
7 A’raf Suresi Ayet 205
Kur’ân ayetlerinde emredilen ibadetler, insanların Yaratıcılarına
olan kulluk ve teslimiyetlerini ifade etmelerinin bir
aracıdır. Bir başka ifadeyle kulun Allah ile manevi anlamda
bir irtibat kurması ve O’na şükretmesidir. Bu sebeple yerine
getirilen ibadetlerde adeta Allah’ın huzurundaymış gibi gönülden
bir saygı ve titizlik içinde bulunmak gerekir. Çoğu zaman
günlük koşuşturmaca içinde aradan çıkarılması gereken
bir vazifeye dönüştürülen ibadetlerin tam aksine günlük yaşamın
merkezine konulması ve aksatılmadan tam olarak yerine
getirilmesi gerekir. İbadet edilen süre içinde dünyevi hesap
ve amaçları bir kenara bırakmak ve ibadete odaklanmak
son derece önemlidir.
Şüphesiz daha önce de ifade edildiği gibi yüce Allah’ın
bizim ibadetimize ihtiyacı bulunmamaktadır. İbadete ihtiyaç
içinde olan insandır. Çünkü insan ibadetlerden uzaklaştıkça
67
EMRE DORMAN
ya da ibadetleri az önce ifade edildiği gibi şekilsel bir ezbere
dönüştürdükçe Allah da dini buyruklar da o oranda hayatının
merkezinden uzaklaşacak ve kulun Allah ile olan manevi bağı
gün geçtikçe incelecektir. Bu bağın inceldiği ya da koptuğu
noktada ise kişi için felaket olacak bir akıbet kaçınılmaz demektir.
Nasıl ki insan dünyevi anlamda kendisine yarar sağlayacağına
inandığı bir işi gerçekleştirirken son derece titiz davranıp
tüm plan ve programını bu işin doğru bir şekilde ilerlemesi
için ayarlamaya çalışıyorsa aynen hatta daha da titiz ve gönülden
bir heyecanla ibadetlerine yönelmesi gerekir. Daha önce de
ifade edildiği gibi namaz, günün belirli vakitlerinde yerine getirilmesi
gereken bir ibadettir. Bu vakitler içinde çeşitli bahaneler
sebebiyle namazını kılmayan kişi için namaz değil dünyalık
işler önemlidir. Ramazan ayını oruçlu geçirmesi gereken
bir kişi oruç tutmayı değil de gün içinde verilen itibarlı bir şirket
yemeğine katılarak yiyip içmeyi tercih edebiliyorsa bu kişinin
hayatındaki dünyevi beklentiler Allah’tan olan beklentisinden
daha önemli demektir. Gün içinde her fırsatta Allah’ı
anıp O’na şükretmek yerine boş iş ve uğraşlar ile gereksiz konuşma
ve tartışmalara giren birisinin Allah’ın yüceliğine yakışır
bir kul olması mümkün değildir. Kısacası kişinin tüm plan
ve programını ibadetlerine göre ayarlaması ve sahip olduğu
her şeyi kendisine bahşeden Allah’a yapacağı ibadetin yeryüzündeki
en şerefli şey olduğunun bilinciyle yaşaması gerekir.
68
KUR’ÂN-I KERÎM’DEKİ TEMEL EMİRLER VE YASAKLAR
19
Dosdoğru Yol Üzerinde Olun
B
“Rabbimiz Allah’tır” deyip, sonra da dosdoğru yol
alanlar var ya, onlar için hiçbir korku yoktur; onlar
tasalanmayacaklardır da...
46 Ahkaf Suresi Ayet 13
Kur’ân’ın en öncelikli prensiplerinden biri de dosdoğru yol
üzerinde bulunmaktır. Fatiha suresinde geçtiği gibi kul Rabbinden
dosdoğru yol üzerinde bulunmayı (İhdinas sırâtal mustakim)
dilemekte, benzeri pek çok ayette de insanların doğruluk
ve adaletten sapmamaları ve bu sayede haktan ayrılmamaları
emredilmektedir. İnsanı şaşırtıp saptırmayan yani dosdoğru
olan tek yol Allah’ın insanları çağırdığı yoldur. Allah’ın sınırlarına
riayet eden kullar doğru yoldan ayrılmazlar. Şaşırıp kendilerini
felakete sürükleyecek yollara sapmazlar.
69
EMRE DORMAN
20
İyi ve Güzel Olana Özendirin,
Kötü ve Çirkin Olandan Sakındırın
B
İnanan erkeklerle inanan kadınlar birbirlerinin
dostlarıdırlar. İyilik ve güzelliği belirlenene özendirirler,
kötülük ve çirkinliği belirlenenden sakındırırlar.
9 Tövbe Suresi Ayet 71
Kur’ân ayetleri insanlara Allah’ın emir ve yasaklarına uymalarını
söylerken aynı zamanda söz konusu emir ve yasakların
diğer insanlar tarafından da uygulanması için onları teşvik
edici faaliyetlerde bulunmalarını söyler. Allah’a gönülden
bağlı samimi bir kul hem kendisini hem de çevresindeki kişileri
Allah’ın emirlerinin dışına çıkmaktan sakındırmak amacıyla
onlara tavsiyelerde bulunur. Güzel ve çirkin olanı anlatıp
öğretir. Ancak bunu dikkate alıp almamak kişiye bırakılmış
bir durumdur. Çünkü ayetler açık bir şekilde dinde baskı ve
zorlama yapmanın mümkün olmadığına dikkat çekmektedir
(2/256). Allah’a gönülden teslim olmuş bir inanana düşen hem
söz hem de hareketleriyle insanları iyilik ve güzelliğe özendirmek,
kötülük ve çirkinliklerden sakındırmaktır. İnanan kişi
70
KUR’ÂN-I KERÎM’DEKİ TEMEL EMİRLER VE YASAKLAR
hem sözleri hem de davranışlarıyla Allah’a kulluk ettiğini ve bu
kulluğun bir gereği olarak da bir anlamda yeryüzünde Allah’ı
temsil ettiğini bilmeli ve tüm insanlara örnek olacak davranışlar
sergilemelidir.
71
EMRE DORMAN
21
Allah Yolunda İnfak Edin
B
Ey iman edenler! Alış-verişin, dostluğun, şefaatin
olmadığı o gün gelmeden önce size verdiğimiz rızıktan
infak edip dağıtın.
2 Bakara Suresi Ayet 254
Kur’ân ayetlerinde infak etmek, harcamak yani malların hayırlı
işler için sarf edilmesi manasında kullanılmaktadır. Yüce
Allah imtihanı gereği insanları maddi olarak eşit şartlarda yaratmamış
ve herkesi kendi içinde çeşitli nimet ve imkânlarla
nasiplendirmiştir. Yapılan infak, ana-baba, yakınlar, yetimler,
yoksul ve çaresizlerle yolda kalan için olmalı (2/215), aynı zamanda
Allah yolunda yapılacak diğer hayırlı işler içinde kullanılmalıdır.
Ayetlerde mallarını Allah yolunda infak edip harcayanların
durumunun, yerden, her başağında yüz tane bulunan
yedi başak çıkarmış bir taneye (2/261) ve Allah’ın hoşnutluğunu
kazanmak ve benliklerindekini kökleştirmek için infakta
bulunmanın kendisine bol yağmur isabet edip de ürününü iki
kat veren bir bahçenin durumuna benzetildiğini görmekteyiz
(2/265). Yani başka bir ifadeyle yüce Allah hayırlı işler
için sarf edilen malların kat kat artarak kula geri döneceğini
72
KUR’ÂN-I KERÎM’DEKİ TEMEL EMİRLER VE YASAKLAR
müjdelemektedir. Yine infakta bulunmak için kişinin zenginleşmesini
beklemesi gerekmez. Aksine ayetlerde inananların
bollukta da darlıkta da infak ettikleri (3/134) ve yüce Allah’ın
infak edilen şey yerine başka bir rızık lütfedeceği buyrulmaktadır
(34/39). Gerek gizli gerekse açık bir şekilde yapılan infakın
gönülden ve samimi bir şekilde yapılması, bir anlamda
başa kakılmayıp karşılığında insanlardan bir beklenti içinde
olunmaması gerekir. Kul unutmamalıdır ki her şeyin gerçek
sahibi yüce Allah’tır. Bu yüzden malını Allah yolunda hayırlı
işler için sarf eden kişi zaten Allah’ın olanı O’nun rızası için
harcadığını bilmeli ve kendisine bu imkânı bahşettiği için yüce
Allah’a şükretmelidir.
73
EMRE DORMAN
22
Allah Yolunda Mücadele Edin
B
İnananların; özür sahibi olmaksızın oturanlarıyla,
Allah yolunda malları ve canlarıyla didinip gayret
gösterenleri aynı değildir. Allah, malları ve canlarıyla
gayret gösterenleri oturanlara derece bakımından
üstün kılmıştır. Allah hepsine güzellik vaat etmiştir
ama didinip gayret gösterenleri, çok büyük bir ödülle,
oturanlardan üstün kılmıştır.
4 Nisa Suresi Ayet 95
Allah’a kulluk etmek aynı zamanda O’nun taraftarı olmak,
tarafını belli etmek demektir. Kul yapacağı her işte, alacağı her
kararda Allah’ın emir ve buyruklarına göre hareket eder. Sahip
olduğu tüm imkânları O’nun yolunda hayırlı işlerde kullanarak
mücadele eder. Kur’ân ayetlerinde inananlara kendi
başlarına bir köşeye çekilip sadece ibadet etmeleri değil Allah
yolunda malları ve hatta gerektiğinde canları ile mücadele
etmeleri emredilir. İnsanların bir kısmı kendini Allah yoluna
adayıp tüm insanlığın faydasına olacak hayra ve barışa yönelik
değerler üretmeye çalışırken bir kısım insanlar bu çabaya
engel olmaya çalışmakta ve adeta inkârcılıklarının mücadele74
KUR’ÂN-I KERÎM’DEKİ TEMEL EMİRLER VE YASAKLAR
sini vermektedirler. Bu sebeple samimi bir kula düşen vazife
öncelikle kendini yetiştirip geliştirmesi ve insanları doğru yoldan
saptırarak fitne ve fesat sebebi olacak işlere yeltenenlere
karşı mücadele etmesidir. Kur’ân ayetinde: “Kim Allah’ı, Elçisini
ve inananları dost edinirse bilsin ki galip gelecek olanlar,
Allah’ın taraftarlarıdır” (5/56) şeklinde buyrulmakta ve
Allah yolunda iş yapıp değer üretenlerin mutlu sona ulaşacakları
müjdelenmektedir.
75
EMRE DORMAN
23
Daima Şükredin
B
İnanır şükrederseniz, Allah size azabı ne yapacak?
Allah da şükrünüze karşılık verir (Şekur),
O her şeyi gereğince bilir (Âlim).
4 Nisa Suresi Ayet 147
Allah’a daima şükretmek ya da başka bir ifadeyle bizlere
lütfetmiş olduğu sayısız nimet ve imkân için O’na teşekkür etmek
en önde gelen kulluk vazifelerinden biridir. İnsan, yapısı
itibariyle daima istekte bulunur ve dünyevi imkânlar açısından
sürekli olarak kendisini kendinden daha iyi durumda olanlar
ile mukayese eder. Bu ise kişinin Yaratıcısına karşı nankörlük
yapmasını beraberinde getirir. Oysa gönülden Allah’a
bağlı inanan bir kul içinde bulunduğu her türlü olumsuz durumda
dahi Allah’a şükretmek için vesile arar. Sıkıntı ve darlık
içindeyse örneğin bu durumun kendi hatalarından kaynaklandığını
ya da Allah’ın kendisini imtihan ettiğini kavrayıp
O’nun hükmüne teslim olur. Modern çağın, manevi değerlerden
olabildiğince yoksun bir hayat yaşayan insanları, mutluluk
ve memnuniyeti sadece maddi değerlere indirgedikleri
için sahip oldukları sayısız nimeti görememekte; göremedik76
KUR’ÂN-I KERÎM’DEKİ TEMEL EMİRLER VE YASAKLAR
leri için de tüm bu nimetleri kendisine karşılıksız olarak bahşeden
yüce Allah’ı gereğince takdir edip O’na şükredememektedir.
Kur’ân’da: “Allah odur ki; sizin için işitme gücü,
gözler ve gönüller oluşturdu. Ne kadar da az şükrediyorsunuz!”
(23/78) diye buyrulmakta ve insanların sahip olduğu
gerçek değerlerin farkına varamayarak ne kadar az şükrettiklerine
dikkat çekilmektedir.
İslâm dinini kabul etmek yani Allah’a teslim olmak aynı
zamanda Allah’ın hükmüne razı olmak anlamına gelmektedir.
Şüphesiz yüce Allah kullarına karşı çok büyük lütuf ve merhamet
sahibidir. Ezeli ilmi ile yaratmış olduğu tüm insanlardan
daha fazla hikmet (bilgelik) sahibidir. Kullarının iyiliğini
istemekte ve onları doğru yola iletmek üzere bildirimlerde bulunmaktadır.
Demek ki Allah bizim için neyin hayırlı ve iyi
olduğunu bizden daha iyi bilmekte ve bizi mutlu sona ulaştırmak
için türlü şekillerde imtihan etmektedir. Kısacası şayet
kul Allah’ın rızasına erişmek ve ebedi bir saadete kavuşmak
istiyorsa daima şükretmeli ve her zaman için Allah’tan hayırlısını
dilemelidir. İçinde bulunduğu en zor durumlarda bile şükretmesini
bilen insan farkında olmadan büyük bir kalp tatminine
ve iç huzura ulaşır. Sahip olduğu sayısız nimet karşısında
şükretmesini bilmeyen ve üstelik nankörlük yapan insan ise
sahip olduklarından mahrum kalma kaygı ve endişesiyle daima
mutsuz olacaktır.
77
EMRE DORMAN
24
Sabır ve Namazla Allah’tan Yardım Dileyin
B
Sabra ve namaza sarılarak yardım dileyin.
Hiç kuşkusuz bu, kalbi ürperti duyanlardan
başkasına çok ağır gelir.
2 Bakara Suresi Ayet 45
Allah’ın sonsuz rahmeti sayesinde inananların namaz ve
dua gibi ibadetler yoluyla Allah ile manevi anlamda irtibat kurabilmesi
çok büyük bir imkândır. Yakardığında yakarışının duyulacağını,
yardım dilediğinde hakkında hayırlı olacak şekilde
kendisine yardım edileceğini bilerek başına gelen olumsuz işler
karşısında sabredebilmesi çok büyük bir lütuftur. Ancak genellikle
insanların büyük çoğunluğu sadece güç yetiremeyeceklerine
kanaat getirdikleri zor durumlarda Allah’a ihtiyaç duymakta;
her şey yolunda giderken adeta Allah’ı unutmaktadır.
Oysaki kulun Allah’a muhtaç olmadığı tek bir an dahi bulunmamaktadır.
Yüce Allah kullarını çeşitli şekillerde imtihan edeceğini
ve sabredenlerin müjdelenmesini buyurur (2/155). Sabır
kişiyi dirayet sahibi yapar. Olgunlaştırır. Hareketlerini kontrollü
ve ölçülü kılar. Namaz ise kulun her durumda Allah’a ihtiyaç
78
KUR’ÂN-I KERÎM’DEKİ TEMEL EMİRLER VE YASAKLAR
içinde bulunduğunun bir göstergesi olarak Allah’a olan bağlılık
ve teslimiyeti ifade eder. Bu yüzden açık denizde dev dalgalar
arasında kalan bir geminin sığınacak bir liman araması
gibi kişi, sabra ve namaza sığınarak hem bedenen hem de ruhen
Allah’ın hükmüne razı olduğunu ifade etmelidir.
79
EMRE DORMAN
25
Helal ve Temiz Rızıklardan Yiyin
B
Allah’ın sizi rızıklandırdığı şeylerden helal ve temiz
olarak yiyin! Eğer yalnız O’na kulluk ediyorsanız,
Allah’ın nimetlerine şükredin.
16 Nahl Suresi Ayet 114
Söz konusu ayetten yenilmesi haram olan leş, kan, domuz
eti gibi (2/173) pis kabul edilen şeylerden uzak durulmasının
gerekliliği anlaşılabileceği gibi öte taraftan aynı zamanda yiyip
içtiğimiz rızıkları helal yoldan edinmemiz gerektiği de
anlaşılabilir. Kur’ân’daki en temel prensiplerden bir diğeri de
haksız yere kazanç sağlamamak ve insanların haklarına tecavüz
etmemektir. Ayetlerde: “Mallarınızı aranızda haksız ve
uydurma yollara başvurarak yemeyin; bilip durduğunuz
halde insanların mallarından bir kısmını günaha saparak
yemek için onları hâkimlere aktarmayın.” (2/188) şeklinde
buyrularak edinilen rızık ve imkânların helal ve meşru yollardan
edinilmesinin önemine dikkat çekilmektedir. Meşru olmayan
yollar ile elde edilen kazançlar kişiyi günaha sürüklemekte
ve rızkını kirletmektedir. Kısacası helal olmayan nimet
ve rızıkların bu dünyada da âhirette de hayrı görülmemekte80
KUR’ÂN-I KERÎM’DEKİ TEMEL EMİRLER VE YASAKLAR
dir. Görüldüğü sanılan dünyevi faydalar ise her seferinde bu
dünyada olmasa da kaçınılmaz olarak âhirette bir şekilde kişiden
çıkmaktadır. Yine yiyeceklerin temizliği meselesinden
manevi anlamda temizliğin yanında maddi temizliğin yani yiyeceklerin
doğal ortamlarda ve insan sağlığına zarar vermeyecek
şekilde yetiştirilmesi gerektiği de anlaşılabilir. Günümüz
dünyasının en öncelikli sağlık sorunlarının doğal olmayan
beslenme yöntemlerine dayandığı bilinen bir gerçektir. Bu sebeple
Allah’ın insanlara nimet olarak bahşetmiş olduğu rızıklar,
daha fazla para kazanmak uğruna kirletilerek faydalarından
mahrum bırakılmamalıdır.
81
EMRE DORMAN
26
Barışı Esas Alın
B
Ey iman sahipleri! Hepiniz toptan barış içine girin.
Şeytanın adımlarını izlemeyin. Çünkü o, sizin için
apaçık bir düşmandır.
2 Bakara Suresi Ayet 208
Üzerinde bulunduğumuz din olan İslâm kelime manası itibariyle
‘selam’ kökünden gelmekte, bu kelime de barış ve esenlik
gibi anlamlar ihtiva etmektedir. Yani İslâm dini tam anlamıyla
barış dinidir. Pek çok ayette hayra ve barışa yönelik işler
yapılması emredilmekte (4/122) ve “Barış hep hayırdır. Nefisler,
cimrilik ve doymazlığa hazır hale getirilmiştir. Güzel
davranır, sakınıp korunursanız Allah, yapmakta olduklarınızdan
haberdar olacaktır.” (4/128) buyrularak barışı esas
almanın kişi için hayırlı olacağı ifade edilmektedir. Arada husumet
olan bir kişi ya da topluluk barışa eğilim gösterirse buna
yanaşılması tavsiye edilmekte (8/61), “Bir kötülüğün cezası,
tıpkısı bir kötülüktür. Fakat affedip barışmayı esas alanın
ücretini bizzat Allah verir. O, zalimleri hiç sevmez.” (42/40)
ayetiyle de kendisine yapılan bir kötülüğe karşılık vermeyip affeden
ve barışı esas alan kişilerin Allah tarafından ayrıca ödül82
KUR’ÂN-I KERÎM’DEKİ TEMEL EMİRLER VE YASAKLAR
lendirilecekleri müjdelenmektedir. Yine bununla birlikte “Güzellikle
çirkinlik/iyilikle kötülük bir olmaz! Kötülüğü, en
güzel tavırla sav! O zaman görürsün ki, seninle arasında
düşmanlık bulunan kimse, sımsıcak bir dost gibi oluvermiştir.”
(41/34) ayetiyle de düşmanlıklara sevgi ve barış ile yanaşmanın
kişiler üzerindeki olumlu etkisine dikkat çekilmektedir.
Kısacası barış her zaman ve herkes için hem bu dünyada
hem de âhirette bir yüz aydınlığı, bir hayırdır.
83
EMRE DORMAN
27
Adaletli Olun
B
Şu bir gerçek ki, Allah size emanetleri, onlara
ehil olanlara vermenizi ve insanlar arasında
hükmettiğinizde adaletle hükmetmenizi emrediyor. Allah
size bu şekilde ne güzel öğüt veriyor. Şüphesiz Allah
çok iyi İşitir (Semî) ve çok iyi Görür (Basîr).
4 Nisa Suresi Ayet 58
İslâm dininin hükümleri çok sağlam bir güven ve adalet
temeline dayalıdır. Pek çok ayette adaletin gözetilmesi, haksızlıklara
karşı mazlumun desteklenmesi ve bu sayede toplumsal
düzenin sağlanmasına yönelik tavsiyeler görmek mümkündür.
Üstelik söz konusu adalet anlayışı o denli titiz ve hakka hukuka
riayete dayalı bir adalet anlayışıdır ki yakınlar aleyhine
dahi olsa tereddüt etmeden gözetilmelidir: “Ey iman edenler!
Kendiniz, anne-babanız ve yakınlarınız aleyhine de olsa,
zengin veya fakir de olsalar, adaleti dimdik ayakta tutarak
Allah için tanıklık edenler olun. Allah, ikisine de sizden
daha yakındır. O halde nefsinizin arzusuna uyarak
adaletten sapmayın. Eğer dilinizi eğip büker yahut çekim84
KUR’ÂN-I KERÎM’DEKİ TEMEL EMİRLER VE YASAKLAR
ser kalırsanız, Allah yapmakta olduklarınızdan haberdardır.”
(4/135).
Yukarıdaki ayetten de açık bir şekilde görüldüğü gibi kişinin
kendisi, anne-babası ya da bir yakını aleyhine dahi olsa
adaletin dimdik ayakta tutulması, adalet gözetilirken bazı insanlara
maddi durumları ya da sosyal statülerinden dolayı ayrıcalık
yapılmaması ve bu konuda tereddüt dahi edilmemesi
emredilir. Tarih boyunca pek çok toplumun adaletsiz yönetimler
sebebiyle yıkılıp yok oldukları bilinmektedir. Yine iki kişi
arasındaki hukuki ya da ticari işlerde de adaletin gözetilmemesinin
insanları ayrılık ve düşmanlıklara sevk ettiğini görmek
mümkündür.
Bununla birlikte adalet sadece kendi toplumundan olan insanlara
değil başka toplumlardan hatta düşman bir topluluktan
olan birisine dahi şaşmadan gösterilmesi gereken bir hassasiyet
taşır. Kur’ân’da: “Bir topluluğun çirkinlik ve kötülüğü
asla sizi adaletsiz davranmaya itmesin. Adaletli olun! Bu,
korunup sakınmaya daha uygundur.” (5/8) buyrularak kötülük
ve çirkinlik sergileyen bir topluluğa ya da yalana saplanmış
ve haramı tıka-basa yiyen (5/42) kişilere dahi ön yargılı
davranılmaması ve bu gibi kişilerin genel durumlarının insanı
adaletsizliğe sevk etmemesinin önemi vurgulanır.
85
EMRE DORMAN
28
Ahlâklı ve Faziletli Olun
B
Ve gerçekten sen, çok büyük bir ahlâk üzerindesin.
68 Kalem Suresi Ayet 4
Peygamberimiz Hz. Muhammed’in en önde gelen özelliklerinden
biri üstün bir ahlâka sahip oluşudur (68/4). Ruhumuzdaki
‘huy’ melekesini ifade etmek için kullanılan ‘hulk’
teriminin çoğulu olan ahlâk, iyi ve kötü olarak ikiye ayrılır.
Edep, tevazu ve kerem iyi ahlâk örneğiyken edepsizlik, kibir
ve cimrilik ise kötü ahlâka örnektir. Fazilet ise güzel ve iyi
huy, kişiyi iyilik yapmaya yönelten duygu, erdem gibi anlamlara
gelmektedir. Kur’ân ayetleri dikkate alındığında ayetlerde
insanların ahlâklı ve fazilet sahibi olmalarının tavsiye edildiği,
çirkin işlerden ve hayâsızlıklardan ise uzak durulmasının emredildiğini
görmekteyiz. Pek çok insanın hatta dini gerekleri
kısmen de olsa yerine getirmeye çalışan bazı kişilerin zaman
zaman ahlâk dışı davranışlarda bulunduklarına şahit oluruz.
Adaletsiz davrandıkları, insanları aldattıkları, çirkin iş ve davranışlara
girdiklerini görürüz. İşte bu noktadaki sıkıntı kişilerin
dini ilkeleri yeterince özümsememelerinden kaynaklanmaktadır.
Oysaki Kur’ân ayetlerine göre gerçek bir inanan hiçbir du86
KUR’ÂN-I KERÎM’DEKİ TEMEL EMİRLER VE YASAKLAR
rumda ahlâklı ve faziletli davranmaktan ödün vermemeli ve
her şartta nefsine hâkim olabilmelidir.
Bu konuda Hz. Yusuf, inananlar için güzel bir örnektir.
Hz. Yusuf’u evlat edinen aile reisinin karısı Hz. Yusuf’u kendisiyle
cinsel ilişkide bulunmaya zorlayıp aksi halde onu zindana
attırmakla tehdit ederken Hz. Yusuf Rabbinin zinayı
yasak eden apaçık delillerinden haberdar olduğu için bu teklife
yanaşmamış, üstün bir ahlâk ve fazilet örneği göstererek:
“Rabbim! Zindan benim için bunların beni çağırdığı şeyden
daha sevimlidir.” (12/33) demiş ve zindana atılmaya razı
olmuştur. Bırakın pek çok kişinin nefsine hoş gelecek böyle
bir imtihanla karşı karşıya kalmasını, çok değersiz ve anlamsız
şeyler uğruna dahi insanların büyük çoğunluğu dinin apaçık
delillerine rağmen ahlâk dışı davranışlar sergileyerek faziletten
uzaklaşabilmektedirler. Üstelik hapse atılmak ile karşı
karşıya olan pek çok insanın kendini kurtarmak için açık bir
harama girmesi kaçınılmaz olacaktır. Ancak Hz. Yusuf örneğinde
olduğu gibi yüce Allah ahlâkı sebebiyle bir süre sonra
Hz. Yusuf’u zindandan kurtarmış, haklılığını ve üstün ahlâkını
insanlara ispat ederek Mısır ülkesine günümüz anlamıyla maliye
bakanı olmasını nasip etmiştir. Ahlâk ve faziletten ödün
vermeyen inananların âhiretteki mükâfatları ise şüphesiz çok
daha büyük olacaktır.
87
EMRE DORMAN
29
Aklınızı İşletin
B
Yemin olsun, size bir Kitap gönderdik ki, öğüt ve
uyarınız yalnız ondadır. Hâlâ aklınızı
çalıştırmayacak mısınız?
21 Enbiya Suresi Ayet 10
Kur’ân-ı Kerîm’in pek çok ayetinde insanlara gerek yüce
Allah’ın göndermiş olduğu vahiy metinlerine gerekse yerlerdeki
ve göklerdeki sayısız delil ve işarete bakarak akıllarını
işletmeleri, söz konusu delil ve işaretler üzerinde derin derin
düşünmeleri ve tüm bunları yaratan yüce Allah’ı gereğince takdir
edip yüceltmeleri buyrulur (3/191). Şüphesiz din özünde bir
iman meselesidir. Ancak her ne kadar iman meselesi olsa da
rasyonel yani akılcı temellere de dayalıdır. Akıl ve iman birbirinin
zıttı değil tamamlayıcısıdırlar. Allah’a gönülden bağlı
bir kul öncelikle Allah’ın kendisinden daha üstün ve akıllı olduğuna
iman ederek hükümlerine teslim olur. Ardından söz
konusu hükümlerin kendi aklı ile olan doğal uyumuna da şahitlik
eder. Bu sayede hem aklı hem de gönlü tatmin bulur.
Yine ayetlerde: “Şu bir gerçek ki, göklerin ve yerin yaratılışında,
geceyle gündüzün birbiri ardınca gelişinde, aklını
88
KUR’ÂN-I KERÎM’DEKİ TEMEL EMİRLER VE YASAKLAR
ve gönlünü işletenler için çok ibretler vardır.” (3/190) denilerek
hem akla hem de gönle vurgu yapılmaktadır. Yani söz
konusu deliller akla uygun olduğu gibi kişinin aynı zamanda
vicdan sahibi de olması ve tüm bu delillerin kendiliğinden oluşamayacak
derecede mükemmellikler ihtiva ettiğine kanaat getirmesi
gerekir.
Kur’ân’da akla bu denli dikkat çekilmesi aynı zamanda
Kur’ân’ın yüce Allah tarafından vahyedilmiş olduğunun önemli
bir delilidir. Çünkü insanı yaratan Allah ile hükümleri arasında
çelişme olması söz konusu edilemeyeceğinden, insan yaratılışı
ile Allah’ın delilleri uyum içindedir. Bu sebeple Kur’ân ayetleri
körü körüne itaat edin ve aklınızı kullanmayın demez; aksine
kendinden emin bir şekilde aklınızı kullanın, inceleyip araştırın,
kendiniz de bu delillerin yüce Allah’ın birer nişânesi (işareti)
olduğuna şahitlik edin der. İşte hem aklını hem de gönlünü
işleten kişiler gerçek bir imana sahip olacak ve aynı zamanda
inançlarını rasyonel temellere dayandıracaklardır. Aklını işletmeyenler
ise: “Allah pisliği aklını kullanmayanlar üzerine
yağdırır” (10/100) ayetindeki hükme maruz kalacaklardır.
89
EMRE DORMAN
30
İhlâslı Olun
B
İman edip hayra ve barışa yönelik işler yaparak
Rablerine içten bir bağlılıkla boyun eğenlere gelince,
onlar cennet halkıdırlar. Sürekli kalacaklardır orada.
11 Hud Suresi Ayet 23
İhlâs kelimesi temiz sevgi, yürekten bağlılık, ibadet ve amellerde
saf ve gönülden olmayı ifade eder. Kur’ân ayetlerinde salih
ameller olarak tekrarlanan dini hükümler ile uyumlu, hayra
ve barışa yönelik, faziletli davranışları temsil eder. Gerçek manada
inanan bir kişinin tüm hal ve hareketleri ihlâslı olmalıdır.
Gerçek bir inanan Allah’ın hükümleri ile nefsinin istekleri
arasında sıkışmaz. Yapacağı bir işin Allah’ın açık hükümleri
ile çelişmesi durumunda tereddüt etmeden Allah’ın hükmüne
teslim olur. Davranışlarında gönülden ve samimidir. Hem sözü
hem de yaşantısıyla örnek bir inanan olur. Gönülden gelen bu
samimiyetiyle Allah’ın rızasına uygun hareket ederek önce
Allah’ın sonra da insanların takdirini kazanır.
90
KUR’ÂN-I KERÎM’DEKİ TEMEL EMİRLER VE YASAKLAR
31
Güvenilir Olun
Rabbimin mesajlarını size tebliğ ediyorum.
Ben sizin için güvenilir bir öğüt vericiyim.
7 A’raf Suresi Ayet 68
Güvenilir olmak yani insanların sizden emin olması peygamberlerin
öncelikli özelliklerinden biridir. Peygamberler gönderildikleri
topluluklara Allah’ın mesajlarını iletirken doğru sözlü
ve güvenilir elçiler olduklarını vurgulamışlardır (26/107-125-
178). İnsanlar arası ilişkilerde karşılıklı güven çok önemlidir.
İnsanların sizden emin olması ve bu güvenilirliğinizin Allah’ın
emirlerine olan bağlılığınızdan kaynaklandığını bilmeleri son
derece önemlidir. Kur’ân ayetlerinde: “Bunlar, kendilerindeki
emanetlere ve sözlerine sadık kalırlar.” (70/32) buyrularak
gerçek manada inanan bir kişinin sözünden de kendinden de
emin olunması gerektiğine dikkat çekilir.
91
EMRE DORMAN
32
Fedakâr Olun
B
Nice peygamber beraberinde kendisini Rabb’e
adayan birçok kişi bulunduğu halde mücadele etmiş/
savaşmıştır. Onlar, Allah yolunda kendilerine gelip
çatan zorluklar yüzünden gevşememiş, zayıflık
göstermemiş, susup pusmamışlardır.
Allah sabredenleri sever.
3 Ali İmran Suresi Ayet 146
Fedakârlık, gerektiğinde kendini ve şahsi menfaatlerini
esirgememek anlamına gelmektedir. Tam anlamıyla bir inanan
özelliğidir. Gönülden Allah’a bağlı samimi inananlar her
türlü imkân ve malı ile gerektiğinde canını ortaya koymaktan
çekinmez. Kendisinden önce diğer inanan kardeşlerini düşünür.
Tam bir görev adamıdır. Görevden kaçmaz aksine hayırlı
işlerde sorumluluk alır. Allah rızası için yapılan insanlığın faydasına
olan işleri şahsi işlerinin önüne geçirir. Beklentisiz olur.
Halk arasındaki tabiriyle elini taşın altına koyup, gözünü budaktan
esirgemez. Allah rızası için insanlığa yararlı olmaya vesile
arar. Sahip olduğu maddi manevi imkânları hayırlı işlerde
kullanıp sarf etmekte tereddüt etmez. Fedakâr olur.
92
KUR’ÂN-I KERÎM’DEKİ TEMEL EMİRLER VE YASAKLAR
33
Çalışkan Olun
B
O halde, boşalır boşalmaz yeni bir işe koyulup yorul.
Ve yalnız Rabbine yönelip doğrul.
94 İnşirah Suresi Ayet 7-8
Kur’ân ayetlerinde inananların gerek Allah yolunda gerekse
dünyevi rızıklarını temin etmek uğruna çalışmaları, iş
yapıp değer üretmeleri söylenir. İnanan bir kişi tembellik ve
miskinlikten uzak bir şekilde bir müslümana yakışırcasına değer
üretmelidir. Kur’ân ayetleri çok anlamlı bir şekilde dünya
ve âhiret dengesini kurmakta ve: “Allah’ın sana verdikleri
içinde âhiret yurdunu ara, dünyadan da nasibini unutma.”
(28/77) demektedir. Şüphesiz kişi gerek kendi gerekse ailesi
gibi sorumlu olduğu kişilerin rızıklarını temin etmek için çalışmak
durumundadır. Ancak buradaki önemli nokta dünyevi
çalışmanın hiçbir şekilde âhiretine yönelik amellerinin önüne
geçmemesi ve hayatının merkezine yerleşmemesidir. Halk arasında
çok tekrarlanan “Hiç ölmeyecekmiş gibi bu dünya, yarın
ölecekmiş gibi âhiret için çalışmak lazım” şeklindeki sözün
sadece ilk kısmı olan hiç ölmeyecekmiş gibi bu dünya için
çalışmayı esas alarak her an ölebileceğimiz gerçeğini unut93
EMRE DORMAN
mamak gerekir. Ya da yine halk arasında yaygın olan “Çalışmak
ibadettir” şeklindeki sözden hareketle kulun, üzerine vazife
olan ibadet ve görevlerden muaf olması mümkün değildir.
Kişinin Allah rızası için yapılacak işlerde çalışkan olması ise
çok daha önemlidir. İnananların hayırlı işlerde yılgınlık göstermemeleri,
her defasında dünyevi olarak bir sonuç elde etmeye
yönelik çalışmamaları ve tüm ikram ve takdiri sadece
yüce Allah’tan beklemeleri gerekir.
94
KUR’ÂN-I KERÎM’DEKİ TEMEL EMİRLER VE YASAKLAR
34
Yalan ve Hileden Uzak Durun
B
Yalanı ancak, Allah’ın ayetlerine inanmayanlar
uydururlar. Yalancılık edenler onların ta kendileridir.
16 Nahl Suresi Ayet 105
Kur’ân’da yalancılık etmekten, yalan söz edip insanları
kandırmaya yönelik işlere girmekten uzak durulması emredilir.
Ayetlerde: “Yalan sözden uzak durun.” (22/30) şeklinde
buyrularak doğruluktan ödün verilmemesi ve “Yeminlerinizi
aranızda hile ve aldatma aracı yapmayın” (16/94) ayetiyle
de insanları kandırmak için hileler planlayarak yeminler edilmemesi
emredilir. Az önce de ifade edildiği gibi gerçek bir
inanan, kendisinden insanların emin olduğu, özü sözü bir olan
kişidir. Yalan ve hile ise münafıkların yani ikiyüzlü olanların
bir özelliğidir. Bu yüzden ayetlerde açık bir şekilde yasak edilen
yalan ve hileden uzak durulmalıdır.
95
EMRE DORMAN
35
Hayırlı İşlerde Yarışın
B
Herkesin bir yönü vardır, ona döner.
O halde hayırlarda yarışın. Nerede olursanız olun
Allah sizi bir araya getirecektir. Allah her şeye
güç yetirendir (Kadîr).
2 Bakara Suresi Ayet 148
Etrafımıza baktığımızda pek çok insanın bir takım işlerin
peşinde yarışa girdiklerini ve bir şekilde birbirlerinden üstün
gelmeye çalıştıklarını görmekteyiz. Oysaki Kur’ân ayetlerine
göre insanların kendi nefisleri ya da dünyevi beklentileri için
değil hayırlı işlerde yarışmaları gerekir. Dünyevi yarışlarda genellikle
bir kazanan olur. Hayırlı işlerde girilen yarışların ise
kazananı çoktur. Dünyevi yarışlarda kıskançlık ve haset oluşurken
hayırlı işlerdeki yarışlarda takdir ve imrenme olur. Dünyevi
yarışlarda insanlar birbirlerinin önünü kesip onların moralini
bozmaya çalışırken inananlar birbirlerini motive eder ve destek
olurlar. İşte erdemli bir yaşam için gerekli olan şey hayırlı
işlerde canla başla çalışmak ve Allah rızası için yarışmaktır.
96
KUR’ÂN-I KERÎM’DEKİ TEMEL EMİRLER VE YASAKLAR
36
Güzel Söz Konuşun
B
Görmedin mi Allah nasıl bir örnekleme yaptı: Güzel
söz; kökü yerde, dalları gökte olan güzel bir ağaca
benzer. O ağaç, Rabbinin izniyle yemişlerini her zaman
verir. Allah, insanlara böyle örnekler verir ki, düşünüp
ibret alabilsinler. Kötü bir söz ise gövdesi toprağın
üstünde destek bulmuş bir ağaca benzer, dayanağı
yoktur onun.
14 İbrahim Suresi Ayet 24-26
Gerçek bir inanana yakışan şey güzel söz söyleyip kötü
sözden uzak durmaktır. Ayette verilen benzetmeye bakıldığında
güzel sözlerin insanlar arasında köklü ve sağlam ilişkiler
kuracağına kötü sözlerin ise insanları birbirinden uzaklaştıracak
kopukluklara sebep olacağına dikkat çekilir. Şüphesiz
sözlerin en güzeli yüce Allah tarafından söylenen sözlerdir. Bu
yüzden yüce Allah’ın sözleri olan ayetleri okuyan bir ağızdan
da en azından bu sözlerin şanına yakışır şekilde güzel sözlerin
çıkması gerekir. Kırıp dökmek, çirkin ve yakışıksız sözler
sarf ederek sövüp saymak kolay olandır. Zor olan ise öfkelenildiği
anlarda dahi bir inanana yakışır şekilde diline hâkim
97
EMRE DORMAN
olarak güzel söz etmeyi bilmektir. Tatlı dil yılanı deliğinden
çıkarır atasözümüzde olduğu gibi insanlara güzel söz ve muhabbet
ile yaklaştığınızda karşınızdaki insanın da kalbini yumuşatacak
ya da hiç olmazsa inanan kimliğinizle çatışmayacak
şekilde takdire şayan bir davranışta bulunacaksınız. Şüphesiz
Allah her şeyi en iyi şekilde işitip bilmektedir. Üstelik sarf ettiğimiz
sözler ve yaptığımız davranışlar görevli melekler tarafından
kayıt altına alınmaktadır (50/17-18).
98
KUR’ÂN-I KERÎM’DEKİ TEMEL EMİRLER VE YASAKLAR
37
Güler Yüzlü Olun
B
Yoksula, yetime ve esire, yemeği severek yedirirler.
“Biz size yalnız ve yalnız Allah rızası için yediriyoruz.
Sizden bir karşılık da bir teşekkür de istemiyoruz;
Çünkü biz, asık suratlı, sert bir gün yüzünden
Rabbimizden korkarız.” derler.
76 İnsan Suresi Ayet 8-10
İnsanlara karşı güler yüzlü olmak ve bir tebessüm dahi
olsa çok görmemek gerekir. İnanan kişi etrafına pozitif anlamda
ışık saçan kişidir. Gerek güler yüzü gerek güzel sözü
ile insanlara örnek olur. Asık suratlı sert mizaçlı kişiler ile iletişim
kurmak, onlarla yakın muhabbet halinde olmak çok zordur.
Oysaki bir müslümana yakışan tevazu ve tebessüm sahibi
olması, insanlar ile arasında sevgi ve kardeşlik köprüleri kurması,
kibirden uzak durmasıdır. Asık suratlı sert mizaçlı insanlara
karşı genelde saygı ve sevgi duyulmaz; onlardan korkulur.
Müslüman ise sahip olduğu mizacıyla kendisine saygı
ve sevgi duyulan kişi olmalıdır.
99
EMRE DORMAN
38
Selam Verin, Selam Alın
B
Bir selam ile selamlandığınızda, onun daha güzeliyle
yahut aynısıyla karşılık verin. Hiç kuşkusuz Allah her
şeyi en güzel şekilde hesaplamaktadır (Hasîb).
4 Nisa Suresi Ayet 86
Selam kelimesi İslâm ile aynı kökten türemiştir. Her türlü
kötülük ve kederlerden emin olan anlamına gelir. Aynı zamanda
barış ve esenlik gibi anlamları da bulunmaktadır. Bu
yüzden insanlarla selamlaşmak yani bir anlamda barış ve esenlik
dileğinde bulunmak sosyal ilişkilerin gelişmesi açısından
oldukça önemlidir. ‘Selamun Aleykum’ yani selam barış ve
esenlik üzerinize olsun anlamındaki oldukça yaygın olan kullanım
ile birlikte yalnız selam ya da farsça kökenli bir kelime
olan merhaba yani benden size zarar gelmez anlamındaki kelimeler
ve selamlaşmayı temsil eden sözler ile selam vermek
ve insanlardan gelen selamları da bu şekilde hatta daha güzel
bir şekilde almak gerekir. Modern çağın en büyük problemlerinden
birinin insanların birbirlerine yabancılaşması olduğu
günümüz dünyasında kalpleri kaynaştırmak ve bir nebze de
olsa insanları birbirlerine yaklaştırmak için selamlaşma kültü100
KUR’ÂN-I KERÎM’DEKİ TEMEL EMİRLER VE YASAKLAR
rünü geliştirmek, sadece tanıdığımız insanlara değil tanımadığımız
insanlara dahi küçük bir tebessüm ve selam ile yaklaşmak
gerekir. Bununla birlikte yine sosyal ilişkileri düzenlemek
maksadıyla ayetlerde insanlara, kendi evleri dışındaki evlere,
sahiplerinden izin almadan ve ev sakinlerine selam vermeden
girilmemesi (24/27) ve hatta kendi evlerine girdiklerinde dahi
Allah katından bir esenlik, bir bereketlilik, bir temizlik dileği
olarak selam verilmesi buyrulur (24/61).
101
EMRE DORMAN
39
Affedin
B
Affedin, hoş görün. Allah’ın sizi affetmesini istemez
misiniz? Allah Bağışlayandır (Gâfur),
Şefkatlidir (Rahîm).
24 Nur Suresi Ayet 22
Kur’ân’da çizilen inanan profili dikkate alındığında affetmeyi,
hoşgörüyü ve barışı esas alan bir kimlik ile karşılaşırız.
Ayetlerde: “Affetmeyi esas al. İyiyi ve güzeli emret, cahillerden
yüz çevir.” (7/199) şeklinde buyrularak insanların
kusurlarını yüzlerine vurmak ve yapmış oldukları hatalar sebebiyle
onlardan intikam almak yerine onlara şefkatle yaklaşmak
ve affetmeyi esas almak tavsiye edilir. Hatasız ve günahsız
bir kul olmayacağı için inananlar sürekli olarak yüce
Allah’ın kendilerini affetmesini, hata ve kusurlarını hoş görmesini
umarak bağışlanma dilerler. Şüphesiz yüce Allah bağışlayan,
hataları çokça affeden ve kuluna tövbe imkânı lütfedendir
(40/3). Yine ayetlerde: “Eğer Allah, insanları zulümlerine
karşı cezalandırsaydı, yeryüzünde debelenen tek bir şey bırakmazdı.
Ama öyle yapmıyor, onları belirli bir süreye kadar
erteliyor.” (16/61) buyrularak esasen Allah’ın bağışlayıcı102
KUR’ÂN-I KERÎM’DEKİ TEMEL EMİRLER VE YASAKLAR
lığı olmasaydı yeryüzünde tek bir canlı dahi istisna olmayacak
şekilde her şeyin yok olacağına dikkat çekilir. Bu yüzden yüce
Allah’ın biz günahkâr kullarına lütfetmiş olduğu bağışlayıcılık
ve hoşgörüyü insanlar olarak birbirimize de göstermemiz gerekir.
Allah’a gönülden teslim olmuş bir müslüman için esasen
kendisine yapılan zulüm ve haksızlıkları Allah’a havale etmesi
yani bir şekilde hakkının âhirette eksiksiz bir şekilde verileceğini
bilmesi insanların hata ve kusurlarını hoş görmesini gerektirir.
Yine ayetlerde: “Bir kötülüğü affederseniz, Allah da
çok affedicidir, her şeye güç yetirendir.” (4/149) ya da “Bir
kötülüğün cezası, tıpkısı bir kötülüktür. Fakat affedip barışmayı
esas alanın ücretini bizzat Allah verir. O, zalimleri
hiç sevmez.” (42/40) buyrulmakta ve insanlara kendi günahlarının
kefareti olması için başkalarının hata ve kusurları
affetmeleri tavsiye edilmektedir.
103
EMRE DORMAN
40
Allah’a Tevekkül Edin
B
İnananlar yalnız Allah’a tevekkül etsinler!
5 Maide Suresi Ayet 11
Tevekkül, güvenip dayanmak anlamına gelir. Kur’ân’daki
kullanımında inananların yalnızca Allah’a tevekkül etmeleri,
imkân dâhilinde tedbirleri aldıktan sonra sonucu Allah’tan beklemeleri
buyrulur. Yüce Allah kullarını çeşitli şekilde bir takım
zorluk ve sıkıntılarla imtihan edeceğini ve sabredenlerin
müjdelenmesi gerektiğini söyler: “Yemin olsun ki, sizi korku,
açlık; mallardan-canlardan-meyvelerden eksiltme türünden
bir şeyle mutlaka imtihan edeceğiz. Sabredenlere müjdele.”
(2/155). Kula düşen ise her ne durum içinde olursa olsun
Allah’a olan teslimiyet ve güveninden tereddüt etmeden başına
gelene sabretmesidir. Bununla birlikte inkârcılar tarafından uğrayacağı
zulüm ve baskılara karşı da ayetlerde: “İnkârcılara,
ikiyüzlülere itaat etme, onların ezalarına aldırma; Allah’a
tevekkül et. Vekil olarak Allah yeter.” (33/48) buyrulmakta
ve Allah’ın ihlâs sahibi kullarını sahipsiz bırakmayacağı ifade
edilmektedir. Yine Allah’ın iman eden kullarına hem bu dünya
da hem de âhirette vaat etmiş olduğu şeylere de gönülden bir
104
KUR’ÂN-I KERÎM’DEKİ TEMEL EMİRLER VE YASAKLAR
tevekkül ile iman etmek gerekir. Ayetlerde: “Size verilen şeyler,
şu iğreti hayatın nimetidir. İnanıp Rablerine tevekkül
edenler için Allah katında bulunan ise daha hayırlı, daha
kalıcıdır.” (42/36) buyrulmaktadır. Şüphesiz Allah sözünü
tutacak, ölümlerinden sonra kıyamet günü tüm insanları tekrardan
yaratarak hesaba çekecek, adalet terazilerini kurduracak
ve emirlerine uyan iman sahiplerini çeşitli nimetler ile
mükâfatlandırırken, zulme bulaşan ve emirlerine karşı isyankâr
olan kullarını ise büyük bir azap ile cezalandıracaktır. Dünya
hayatındayken insanların sahip oldukları mala, mülke, eş, dost
ve nüfuslarına güvendikleri görülür. Oysaki samimi bir inanan
için her durum ve şartta Allah’tan daha fazla güvenilecek bir
kimse bulunmamaktadır. Bu sebeple İslâm’ın yani Allah’a teslim
olmanın bir ifadesi olarak yüce Allah’a büyük bir güven
ve aynı zamanda gönülden bir itaat içinde olunması gerekir.
105
EMRE DORMAN
41
Sözünüze Sadık Olun
B
Bunlar (inananlar), kendilerindeki emanetlere ve
sözlerine sadık kalırlar.
70 Mearic Suresi Ayet 32
İhlâs sahibi bir inanan için sözü, yazılı bir senetten daha
sağlam ve geçerlidir. Samimi kullar gerek Allah’a gerekse insanlara
söz verdiklerinde sözlerini tutarlar. Verdikleri sözü
üzerlerinde yerine getirilmesi gereken bir borç bilirler. Çünkü
özellikle Allah’a verilen söz sorumluluk gerektirir (33/15). Ayetlerde:
“Ey iman edenler! Allah’tan korkun ve özü-sözü bir
kişilerle beraber olun.” (9/119), “Ahdinize vefalı olun çünkü
verilen söz sorumluluk gerektirir.” (17/34) ve “Ey iman
edenler! Allah’tan korkun ve sağlam söz söyleyin!” (33/70)
şeklinde buyrulmakta ve hem Allah’a hem de insanlara verilen
sözlere sadık kalınması emredilmektedir.
106
KUR’ÂN-I KERÎM’DEKİ TEMEL EMİRLER VE YASAKLAR
42
Yetimi, Öksüzü, İhtiyaç Sahibini Gözetin
B
Allah’a kulluk edin. O’na hiçbir şeyi ortak koşmayın.
Ana-babaya, akrabaya, yetim ve öksüzlere, çaresizlere,
yakın komşuya, uzak komşuya, yanınızdaki arkadaşa,
yolda kalmışa, size bağımlı olanlara iyi ve güzel
davranın. Allah, kasılıp böbürlenen şımarıkları sevmez.
4 Nisa Suresi Ayet 36
Kur’ân ayetleri ihtiyaç içindeki yetim ve öksüzlerle, aciz ve
fakirlerin gözetilmesini inananlar üzerine bir borç kılar. Onların
haklarının gözetilmesini, ihtiyaçlarının imkân dâhilinde
giderilmesini ve onlarla iyi ve güzel ilişkiler içinde olunmasını
emreder. Esasen Kur’ân’ın bu emirleri bir manada insanları
sosyal sorumluluk bilincine sahip olmaya teşvik etmekte
ve sahip oldukları nimet ve imkânlarda ihtiyaç sahiplerinin de
hakkı olduğunu bildirmektedir. Ayetlerde: “Yetimlere mallarını
verin. Temizi pise değişmeyin. Yetimlerin mallarını kendi
mallarınıza katarak yemeyin.” (4/2), “Yetimin malına yaklaşmayın!
Ancak rüştüne erişinceye kadar en güzel yolla ilgilenme
hali müstesna.” (6/152) şeklinde buyrulmakta ve yetimlere
miras olarak kalan malların insanlar arasında yağma
107
EMRE DORMAN
yapılmasına engel olunmaktadır. Tarih boyunca yakınları tarafından
anne ve babasından kalan mirasları gasp edilmiş sayısız
yetim ve öksüz bulunmaktadır. Ayetler bu konu üzerinde
ısrarla durarak küçük bir çocuğun dahi hakkının gözetilmesinin
önemine vurgu yapmakta, aksi bir durumda ise Allah’ın bu
kişilerden çetin bir hesap soracağını bildirmektedir. Bununla
birlikte yetimlere ve ihtiyaç sahibi kişilere yapılan yardımların
da gönülden ve sevgi dolu gerçekleştirilmesi gerekir. Ayetlerde:
“Yoksula, yetime ve esire, yemeği severek yedirirler.”
(76/8) buyrulmakta ve yapılan iyiliklerin başa kakılmaması ve
bu sebepten dolayı ihtiyaç içindeki kişilere eziyet edilmemesi
emredilmektedir. Yine ayetlerde: “Sana, neyi infak edip vereceklerini
soruyorlar. De ki: İnfak ettiğiniz mal ve nimet;
ana-baba, yakınlar, yetimler, yoksul ve çaresizlerle yolda
kalan için olmalıdır. Hayır olarak yaptığınızı Allah en iyi
biçimde bilmektedir.” (2/215) buyrularak hayır yolunda yapılacak
olan harcamalarda yetimlerin gözetilmesi emredilir. Sahip
olduğumuz maddi tüm nimet ve imkânlar yüce Allah’ın
bir lütfudur. Bu yüzden sahip olduğumuz şeyleri paylaşarak
ihtiyaç sahibi kişileri gözetmemiz, bu büyük lütfa teşekkür etmenin
bir yolu olacaktır.
108
KUR’ÂN-I KERÎM’DEKİ TEMEL EMİRLER VE YASAKLAR
43
Darlık Anında Dahi Mallarınızı
Hayır Yolunda Harcayın
B
Onlar bollukta ve darlıkta infak ederler. Öfkelerini
yutanlardır onlar, insanları affedenlerdir. Allah, güzel
düşünüp güzel davrananları sever.
3 Ali İmran Ayet 134
Kur’ân ayetleri herkesi sahip olduğu imkânlar çerçevesinde
hayırlı işler yolunda harcama yapmaya davet etmekte ve bir
anlamda bu konuda geçersiz bahanelerin önünü kesmektedir.
İnfak etmek yani hayırlı işler için harcamada bulunmak kulun
asli vazifelerinden biridir. İnsanların büyük çoğunluğunun
pek çok şeye sahip olmalarına rağmen halen daha kendilerini
ihtiyaç içinde hissettiklerine ve sahip oldukları şeyleri
arttırma hevesi içinde kendilerini infakta bulunacak ekonomik
düzeyde görmediklerine şahit oluruz. Oysaki ayetten de açık
bir şekilde görüldüğü gibi gerçek bir inananın bolluk anında
da darlık anında da gücü nisbetinde infakta bulunması ve bu
asli vazifesinden taviz vermemesi gerekir. Ortalama bir kişi,
içinde bulunduğu durum ve şartları kendi yaşamı için yetersiz
109
EMRE DORMAN
görse de şüphesiz kendi durumundan daha kötü durumda olan
sayısız insanın var olduğunu bilmelidir. Bu sebeple kendisine
türlü bahaneler bulmak yerine infakta bulunmaya vesile aramalı
ve karşılığını yalnız Allah’tan beklemelidir.
110
KUR’ÂN-I KERÎM’DEKİ TEMEL EMİRLER VE YASAKLAR
44
Sevdiğiniz Şeylerden Verin
B
Sevdiğiniz şeylerden infak etmedikçe zafer ve mutluluğa
asla ulaşamazsınız. İnfak ettiğiniz her şeyi,
Allah çok iyi bilmektedir.
3 Ali İmran Suresi Ayet 92
Ayetten de görüldüğü gibi yapılan infakların (harcamaların)
gözden düşmüş değersiz şeyler olmaması aksine yapan
kişi için de cazip şeyler olması gerekir. Yani kul kendisine
yakıştırmadığı şeyleri ihtiyaç sahibi kardeşine de yakıştırmamalıdır.
Giyilemeyecek hale getirene kadar kullanılan ayakkabı
ve elbise gibi eşyaların dağıtılmaları ve bu sayede infak
yapıldığına inanılması ayetteki inceliği tam anlamıyla karşılayamamaktadır.
Bununla birlikte ayetteki ifadeyi daha da
geniş bir bakış açısıyla değerlendirip infak kelimesinin manevi
bir boyutunun da olabileceğini hesap ettiğimizde insana
hoş gelen bazı eylemlerin de Allah yolunda yapılacak hayırlı
işlerin önüne geçirilmemesi yani başka bir ifadeyle insanın
vaktini ve kabiliyetlerini de Allah yolunda kullanması ve bir
anlamda maddi imkânları gibi infak etmesi gerektiğini anlamak
mümkündür.
111
EMRE DORMAN
45
İnananlar Arasında Barışı Sağlayın
B
Şu bir gerçek ki, inananlar ancak kardeştirler. O halde
kardeşleriniz arasında barışı sağlayın ve Allah’tan
korkun ki size merhamet edilebilsin.
49 Hucurat Suresi Ayet 9-10
Daha önce de ifade edildiği gibi İslâm kelimesi selam kelimesiyle
aynı köktendir ve selam da barış ve esenlik anlamlarına
gelmektedir. Üzerinde bulunduğumuz dinin özü barışı
temsil ediyorken insanların ve de özellikle inanan insanların
kavga ve çekişme içinde olmaları kabul edilemez bir durumdur.
İnanan kişiler Allah yolunda yapılan hayırlı bir işe engel olunmadığı,
baskı ve zulüm görmedikleri sürece barışı esas almalı
ve insanları da barışa teşvik etmelidirler. İnananlar kardeştir.
Bu yüzden kardeşler arasında barış olmalı, anlamsız dargınlık
ve çekişmelerden uzak durulmalıdır. Herhangi bir sebepten
dolayı aralarına düşmanlık ve nefret giren inanan kişilerin
arasında barışı sağlamak ve bu kişilerin kalplerini yumuşatmak
ise diğer inananlar üzerine bir borçtur. Halk arasında zaman
zaman görüldüğü gibi yangına körükle gidercesine insanların
aralarını daha da açacak ve husumeti arttıracak söz ve
fillerden uzak durulmalı, adil ve samimi bir şekilde inananların
arasındaki düşmanlıkların bitmesi için çaba harcanmalıdır.
112
KUR’ÂN-I KERÎM’DEKİ TEMEL EMİRLER VE YASAKLAR
46
Hayırlı İşlerde Yardımlaşın
B
İyilik ve takva konusunda yardımlaşın,
günah ve haddi aşmada yardımlaşmayın ve
Allah’tan korkup-sakının. Gerçekten Allah (ceza ile)
sonuçlandırması pek şiddetli olandır.
5 Maide Suresi Ayet 2
İnananların bir manada Allah’ın taraftarları olarak ortak
bir amaca yönelik yaşayıp aynı çatı altında birleşmeleri ve birbirlerine
destek olmaları gerekir. Ayetler açık bir şekilde inananların
hayırlı işlerde yardımlaşmalarını ve birbirlerine destek
olarak doğruluktan ayrılmamalarını söyler. Gerçek inananlar
arasında hayırlı işlerin gerçekleştirilmesi noktasında kıskançlık
ya da haset olmaz. Aksine gerçek manada inanan bir müslüman,
kardeşi olarak gördüğü başka bir müslümanın başarılı,
adalet, dirayet ve kabiliyet sahibi olmasını arzular. Hak ve hukuk
çerçevesinde ona destek olur, arka çıkar. Kur’ân ayetlerinde:
“Hep birlikte Allah’ın ipine yapışın, fırkalara bölünüp
parçalanmayın; Allah’ın üzerinizdeki nimetini hatırlayın”
(3/103) diye buyrulmakta ve inananların birlik ve beraberlik
içinde bulunmaları, fitne ve ayrılıklardan uzak durmaları emredilmektedir.
Birlikten ve yardımlaşmadan güç doğar. Ayrılık
ve yardımlaşma duygusundan uzak olmaktan ise zayıflık.
113
EMRE DORMAN
47
Öğüt Verip Hatırlatın
B
Hatırlat/öğüt ver; çünkü hatırlatıp öğüt vermek
inananlara yarar sağlar.
51 Zariyat Suresi Ayet 55
Hayra ve barışa yönelik işler yapmak, insanlara doğru ve
güzeli göstererek tavsiyelerde bulunmak, güzel sözle öğüt vererek
hatırlatmak, Kur’ân-ı Kerîm ayetlerini öğrenmek, peygamberimizin
ve tüm peygamberlerin güzel ahlâklarından ve
üstün davranışlarından feyiz alarak insanlara örnek olmak her
inananın üzerine düşen önemli bir vazifedir. En başta nefislerimizi
terbiye etmeli, dosdoğru olmalı ve insanlara da doğruyu
göstermeye çalışmalıyız. Bunu yaparken çeşitli zorluk
ve sıkıntılarla, çevresel baskı ve memnuniyetsizliklerle karşı
karşıya kalabiliriz. Ancak yılmadan, heyecanımızı yitirmeden
var gücümüzle hayırlı işlerde yarışırcasına didinip uğraşmalıyız.
İnsanların pek çoğu kendilerini rahatsız edecek ve dünya
hayatındaki başıboş yaşantılarını sorgulatacak öğüt ve tavsiyeler
karşısında tepki gösterip ters davranabilir. Hatta uyarılarınızdan
dolayı sizi azarlayıp kırabilir de. Sabırlı olmak, kararlı
olmak, güzel düşünüp güzel davranarak anlayışlı olmak
bu kişiler üzerinde önemli katkılar sağlayacaktır.
114
KUR’ÂN-I KERÎM’DEKİ TEMEL EMİRLER VE YASAKLAR
Şayet etrafımızdaki insanları gerçekten sevip sayıyorsak
onlara birtakım gerçekleri hatırlatmaktan ve gerektiğinde onları
uyarmaktan çekinmemeliyiz. Zira çok sevdiğimiz bir kişi
âhiretini yitiriyor dünya sermayesini boş amaçlar uğruna tüketiyor
olabilir. Bu insanlara olan gerçek sevgimiz onların bu
dünyasından çok âhireti için endişe ettiğimiz zaman ortaya çıkacaktır.
Onları kırıp incitmeden samimi ve gönülden uyarılarla
doğruya sevk etmeye çalışmalıyız. Kur’ân’da Hz. Musa’ya
Firavun’a giderken dahi belki öğüt alır ya da ürperir diye yumuşak
ve tatlı söz söylemesinin (20/44) buyrulduğunu hatırlayıp
dini emir ve gerçekleri anlatıp tavsiye ederken çok titiz
ve hassas olmamız gerektiğini unutmamalıyız. Hayatımız boyunca
uğraşıp tek bir kişiyi dahi dine ve hayırlı işlere yöneltemeyebiliriz.
Ancak şunu bilmemiz gerekmektedir ki bize düşen
hayra ve barışa yönelik ameller sergileyip örnek olmak ve çevremize
tavsiyelerde bulunmaktır. Biz ne kadar isteyip uğraşsak
da hidayeti verecek olan Allah’tır. Bu yüzden biz kendi üzerimize
düşen vazifeleri yapıp hayırlısı için Allah’a dua etmeliyiz.
115
EMRE DORMAN
48
Yönetimde Şûrayı Esas Alın
B
İş ve yönetim konusunda onlarla şuraya git.
3 Ali İmran Suresi Ayet 159
Şûra, iş ve yönetim konusunda alınacak kararların özellikle
toplumun geniş kesimlerini ilgilendiren meselelerde ehil
kişilerce yapılacak karşılıklı danışma, görüşme ve fikir alışverişi
içinde birlikte alınması anlamına gelmektedir. Ayetler,
Kur’ân’dan hareketle dini konuda tartışmasız tek otorite olan
peygamberimizin dahi iş ve yönetim konusunda insanlar ile
ortak bir karara varmasını buyurmaktadır. Yine ayetler: “O
inananların iş ve yönetimleri aralarında bir şûra iledir”
(42/38) buyurarak inananların da bu konuda hassas olmaları
gerektiğine dikkat çekmektedir. Günümüzde demokrasinin bir
gereği olarak özellikle toplumun geniş kesimlerini ilgilendiren
konularda halkın beklenti ve taleplerini göz önünde bulundurmak
ve ortak bir paydada buluşabilmek adına Kur’ân’daki şûra
ilkesinin gözetilmesi, birlik ve bütünlüğün sağlıklı bir şekilde
devamı için oldukça önemlidir. Görüldüğü gibi Kur’ân, pek
çok konuda olduğu gibi yine gerek şûra gerekse işlerin eh116
KUR’ÂN-I KERÎM’DEKİ TEMEL EMİRLER VE YASAKLAR
line verilmesi gerektiği ilkeleriyle birkaç yüzyıl öncesine kadar
monarşik (saltanat) bir yapıya sahip olan günümüzün en
gelişmiş ülkelerinden yüzlerce yıl önce bu konunun önemine
ışık tutmuş ve gerçek anlamda demokratik bir yönetimin önemine
vurguda bulunmuştur.
117
EMRE DORMAN
49
Emanetleri Ehil Kişilere Verin
B
Şu bir gerçek ki, Allah size emanetleri, onlara
ehil olanlara vermenizi ve insanlar arasında
hükmettiğinizde adaletle hükmetmenizi emrediyor.
4 Nisa Suresi Ayet 58
İslâm dini, daima hak, hukuk ve adaletten yanadır. Toplumun
da adil ve doğru bir şekilde yönetilip işlerin hak ve hukuk
çerçevesinde sürdürülebilmesi ve fertlerin hukuk önünde
eşit şartlara sahip olabilmeleri için özellikle kritik noktadaki
işlerin başına gerçekten ehil olan kişilerin getirilmesi gerekir.
Aksi türlü bir durumda yani işlerin ehil olmayan kişilere
verilmesindeyse adaletsizliklerin, haksızlık ve dengesizliklerin
ortaya çıkması kaçınılmaz olacaktır. Önemli olan kişilerin
doğru, dürüst ve ehliyet sahibi olmalarıdır. Kimin soyundan
geldiği ya da kimin nesi olduğu değil. Eş, dost hatırı için
ehliyetsiz kişilere işlerin emanet edilmesinden sadece fertler
değil tüm toplum ve gelecek nesiller zarar görecektir. Bu yüzden
Kur’ân’ın bu önemli ilkesini dikkate almak ve işleri ehil
kişilere teslim etmek gerekir.
118
KUR’ÂN-I KERÎM’DEKİ TEMEL EMİRLER VE YASAKLAR
50
Allah’ın Yoluna Davet Edin
B
Rabbinin yoluna hikmetle, güzel öğütle davet et…
16 Nahl Suresi Ayet 125
Gönülden ve samimi bir şekilde Allah’a inanıp emirlerine
itaat eden kişi gerçek anlamda imanın kıymetini bilir ve bu
lütuftan tüm insanların istifade etmesi için onları Allah’ın yoluna
davet eder. Herkes kendinden sorumlu diyerek insanların
içinde bulunduğu sapkınlık ve şaşkınlıklara karşı duyarsız olmaz.
Kimseyi kırmadan, herhangi bir şey için onları zorlamadan
güzel söz ve fiiller ile onlara çağrıda bulunur. Gerçek dost
etrafındaki kişilere doğruları gösterebilen kişidir. Dostunun sadece
bu dünyası için değil sonsuz yaşam olan âhireti için de endişelenen
kişidir. Sadece bu dünyadaki mutluluğa değil sonsuz
bir mutluluğa kavuşmasını arzulayan kişidir. Bu yüzden samimi
bir inanan tıpkı diğer ibadetler gibi bir emir ve ibadet olan Allah
yoluna daveti yerine getirmeli ve insanları hayırlı ve faydalı
işlere sevk etmek için çalışmalıdır. Kur’ân ayetlerinde: “Allah’a
çağırıp hayra ve barışa yönelik iş yapan ve ‘Ben, Müslümanlardanım/
Allah’a teslim olanlardanım’ diyen kimseden daha
güzel sözlü kim vardır?” (41/33) diye buyrulmakta ve bu şekilde
konunun önemine dikkat çekilmektedir.
119
EMRE DORMAN
51
İnananlarla Birlikte Olun
B
İçinizden hayra çağıran, doğruluk ve güzelliği
belirleneni emreden, kötülük ve çirkinliği
belirlenenden alıkoyan bir topluluk olsun. Kurtuluş
ve zafere eren işte onlardır.
3 Ali İmran Suresi Ayet 104
Kur’ân ayetlerinde inananların bir arada olmaları, birbirlerinden
güç almaları ve ortak hareket ederek hayra ve barışa
yönelik işler yapmaları buyrulur. Bu durum, hem inananların
imanlarını sağlam bir şekilde devam ettirebilmelerine hem de
birlikten doğacak güçle yapılacak işlerin daha faydalı ve hayırlı
olmasına zemin hazırlayacaktır. Yine ayetlerde: “Allah kendi
yolunda, duvarları birbirine perçinlenmiş bir bina gibi, saf
bağlayarak mücadele edenleri sever.” (61/4) buyrularak inananların
Allah yolunda kenetlenmeleri ve bu sayede dini ve toplumsal
meseleler karşısında sorumluluk sahibi olmalarının önemine
vurgu yapılır. Bu sayede inananların birlikte hayırlı işler
yapmalarının yanında kişilerin içine düştükleri sıkıntı ve zorluk
anlarında da birbirlerine destek olmaları, onları kötü davranış
ve eylemlere sürükleyebilecek arkadaşlıklara ve kötü alışkan120
KUR’ÂN-I KERÎM’DEKİ TEMEL EMİRLER VE YASAKLAR
lıklara karşı korumaları sağlanır. Hayırlı bir dost ve arkadaş insanı
kurtuluşa götürebilirken, hayırsız biri ise kişiyi sonsuz bir
azap ve mutsuzluğa sürükleyebilir. Bu yüzden gerek aile fertlerimizin
gerekse yakın çevremizin inanan insanlardan oluşması
için çaba sarf etmemiz gerekir.
121
EMRE DORMAN
52
Kötülüğü En Güzel Tavırla Uzaklaştırın
B
İyilikle kötülük bir olmaz. Kötülüğü, en güzel tavırla
uzaklaştır. O zaman görürsün ki, seninle arasında
düşmanlık bulunan kimse, sımsıcak bir dost gibi
oluvermiştir.
41 Fussilet Suresi Ayet 34
Gönülden inanan bir kişi her ne durumda olursa olsun başkasına
kötülük yapmaz. O sadece kendisine yapılan bir kötülüğü
affeder ya da gerektiğinde aynısı ile karşılık verir. En kötü
insanlara bile potansiyel olarak kazanılabilecek gözle bakarak
onlara iyilik ve güzelliklerle yaklaşmaya çalışır. Hüküm sahibinin
yalnız yüce Allah olduğunu bildiğinden kendisine yapılan
kötülüklere mümkün mertebe güzellikler ile yanıt vererek
karşılığını Allah’tan bekler. Allah’ın kötüleri sevmediğini
ve kötülükleri, yapanların yanına kâr bırakmayacağını bilerek
yüce Allah’ın ilahi ve ezeli adaletine sığınır.
122
KUR’ÂN-I KERÎM’DEKİ TEMEL EMİRLER VE YASAKLAR
53
Ölçü ve Tartıda Dürüst Olun
B
Azgınlık etmeyin ölçü ve tartıda, saptırmayın mizanı.
55 Rahman Suresi Ayet 8
Kur’ân’daki adalet ve doğruluk ilkesinin bir gereği olarak
insanlar arasındaki alış-verişlerde ölçü ve tartıda titiz ve adil
davranmak emredilir. Yine ayetlerde: “Ölçü ve tartıda dürüst
davranın. İnsanların eşyasına el koymaya tenezzül etmeyin.”
(7/85), “Eksik ölçüp yanlış tartmayın. Ölçüyü ve tartıyı
tam bir dürüstlükle yapın. İnsanların eşyalarını tırtıklamayın.”
(11/84-85), “Ölçtüğünüz zaman tam ve dürüst
ölçün. Hilesiz teraziyle tartın. Bu, hem hayırlı hem de sonuç
bakımından güzeldir.” (17/35) buyrulmakta ve bununla
birlikte: “Azap ve kaygı, tartıda ve ölçüde hile yapanlara
olsun. Ki onlar insanlardan alırken ölçüyü tam yaparlar,
onlara vermek üzere tartıp ölçtükleri zaman, eksiltmeye
giderler.” (83/1-3) diyerek bu noktada hassasiyet göstermeyenlerin
cezalandırılacağına dikkat çekilmektedir. Pek çok insan
kendisine ait olan bir mala ederinden çok değer biçip, başkasının
malının değerini düşürmeye çalışır. Şüphesiz kişi sahip olduğu
bir mal için ederinin çok üzerinde bir fiyat belirlemekte
123
EMRE DORMAN
serbesttir. Bir başkası da dilerse o mala talip olur ya da fiyatını
fazla bulur. Ancak gerçek ederini gizlemek için insanları
kandırmak ve hile yoluna başvurmak haksızlıktır. Yine ayetlerde:
“Halkın eşyasını, değerlerini düşürerek almayın. Yeryüzünde,
bozguncular olarak fesat çıkarmayın.” (26/183)
şeklinde buyrularak başkasına ait olan mallara baskı ve zorlama
ya da onları değersiz kılmak için yapılan çabalar ile düşük
fiyattan sahip olma yoluna gidilmesi yasaklanır.
124
KUR’ÂN-I KERÎM’DEKİ TEMEL EMİRLER VE YASAKLAR
54
Anne ve Babaya Çok İyi Davranın
B
Anaya-babaya çok iyi davranın: Onlardan birisi yahut
her ikisi senin yanında ihtiyarlık çağına gelirse sakın
onlara ‘Öf’ bile deme; onları azarlama, onlara tatlıiltifatlı
söz söyle.
17 İsra Suresi Ayet 23
Ayetler anne, baba, akrabalar arasında yakın ve sıkı ilişkiler
kurmayı ve onların korunup gözetilmelerini tavsiye eder.
Anne ve babanın kişi üzerinde fazlasıyla hakkı bulunmaktadır.
Bu yüzden özellikle onlar ihtiyarlık dönemlerine geldiklerinde
himaye altına alınmaları, ihtiyaçlarının en güzel şekilde karşılanması
ve onlara güzel ve tatlı sözler ile yaklaşılması gerekir.
Tıpkı onların bizi büyütüp yetiştirirken göstermiş oldukları
özen ve hassasiyet gibi Allah’ın da onlara rahmet göstermesi
dilenip, korunup gözetilmelidirler (17/24). Ayetlerde anne
ve babaya iyi davranılıp onlara itaat edilmesi şu istisnai durum
hariç olmak üzere tavsiye edilmiştir: “Eğer onlar, hakkında
hiçbir bilgin olmayan şeyi bana ortak koşman için
seni zorlarlarsa, onlara itaat etme. Onlarla dünyada uygun
bir şekilde geçin; ama bana yönelenin yoluna uy.” (31/15).
125
EMRE DORMAN
Görüldüğü gibi Allah’a ortak koşması ya da kişiyi Allah yolundan
alıkoyması gibi durumlarda anne babaya dahi itaat edilmeyeceği
anlaşılmaktadır.
Yaşlılık evresinde çocukları tarafından terk edilerek sahipsiz
kalan, oradan oraya sürüklenip duran pek çok anne ve babanın
içler acısı durumuna şahit olmuşsunuzdur. Oysaki ayetlerden
de açık bir şekilde görüldüğü gibi anne ve babanın en
güzel şekilde korunup gözetilmesi ve her türlü ihtiyaçlarının
sevgi ile karşılanması inananlar üzerine bir borçtur.
126
KUR’ÂN-I KERÎM’DEKİ TEMEL EMİRLER VE YASAKLAR
55
Vadeli Borçları Yazın/Kayıt Altına Alın
B
Ey iman sahipleri! Belirli bir süre için birbirinize borç
verdiğinizde onu yazın. Aranızda bir yazıcı adaletle
yazsın. Yazıcı, Allah’ın kendisine öğrettiği şekilde
yazmaktan kaçınmasın, yazsın. Borç altına giren kişi
de onu kayda geçirtsin ve Rabbinden korksun da
borcundan hiçbir şey eksiltmesin.
2 Bakara Suresi Ayet 282
Ayetten de açık bir şekilde görüldüğü gibi belirli bir süre
için verilen borçların yazılıp kayıt altına alınması emredilmektedir.
İnsanlar arasındaki alış-veriş ilişkilerinde çoğu zaman
bu hassasiyetin gözetilmemesinden dolayı ciddi manada
sıkıntı ve düşmanlıklar oluştuğu görülmektedir. Dostluktan
kaynaklanan samimiyete güvenerek kayıt altına alınmayan ancak
zamanla çeşitli sebeplerle unutulan ya da yanlış hatırlanan
borçlar sebebiyle pek çok yakın dost ve arkadaş hatta kardeş
birbirine düşmektedir.
Ayetin devamında konunun önemine binaen detaylı şekilde
açıklama yapılmaya devam edilir. Borç altına giren, aklı ermez
yahut zayıf-çaresiz biri ise yahut yazdırmaya gücü yetmiyorsa,
127
EMRE DORMAN
velisinin adaletle yazdırması ve iki erkeğin buna tanıklık etmesi
emredilir. Eğer iki erkek yoksa rızanızla kabul edeceğiniz
tanıklardan bir erkek ve iki kadın gerekir. Tanıkların kendilerine
ihtiyaç duyulduğunda çekimser davranmamaları ve
küçük de büyük de olsa borcun anlaşılan süresine kadar yazmaktan
üşenilmemesi emredilir. Bunun Allah katında adalete
daha yakın, tanıklık için daha sağlam, kuşkuya düşülmemesi
için daha elverişli bir yol olduğunu buyuran yüce Allah bununla
birlikte kişiler arasında gerçekleşen tamamen peşin bir ticaret
söz konusu olduğunda bunun yazılmamasında bir sakınca olmadığını
bildirmiştir. Yine söz konusu ayetin devamında yapılan
karşılıklı alış-verişlerde de tanık bulundurulması, yazıcıya
da tanığa da zarar verilmemesi emredilir. Görüldüğü gibi
çoğunlukla ihmal edilen bir konunun ne denli hassas olduğu
ayetler ile bildirilmekte ve bu yolla kişiler arasında anlaşmazlık
ve düşmanlık oluşmasına engel olunmaktadır.
Kur’ân-ı Kerîm’deki yasaklar bölümünde de görüleceği
gibi alış-verişlerde faiz almak açık bir biçimde yasak edilmiştir.
Bırakın borç verdiğiniz kişiden faiz almayı ayetlerde
darlık içindeki borçlu kişiye zorluk çıkartılmaması ve imkân
dâhilinde ödemeye gücü yetene kadar beklenilmesi ve hatta
bu borcun borçluya sadaka olarak bağışlanması tavsiye edilir:
“Eğer borçlu zorluk içinde ise eli genişleyinceye kadar beklenir.
Borcunu sadaka olarak ona bağışlamanız sizin için
daha hayırlıdır; eğer bilirseniz.” (2/280). Yine zekât ve sa128
KUR’ÂN-I KERÎM’DEKİ TEMEL EMİRLER VE YASAKLAR
dakaların kimlere verileceğini bildiren ayetlerde borçlular da
zikredilmekte (9/60) ve borçları sebebiyle insanların ezilip horlanmalarının
önüne geçilmektedir. Zor durumda olduğu için
birilerinden borç alan nice insanın borçlarının, gözünü para
bürümüş faizci insanlar tarafından katlanarak arttırıldığı ve
insanların adeta sömürüldüğü pek çok olayı düşündüğümüzde
Kur’ân’ın gerek beşeri gerekse sosyal hayatı düzenlemede ne
denli hassas olduğunu görmekteyiz.
129
EMRE DORMAN
56
Kur’ân Okunduğunda Onu Dinleyin
B
Kur’ân okunduğu zaman onu dinleyin ve susun ki,
size rahmet edilsin.
3 Ali İmran Suresi Ayet 204
Ayetlerde yüce Allah tarafından, âlemlere rahmet ve insanlığa
bir kılavuz olması için gönderilen kutsal kitabımız
Kur’ân-ı Kerîm’in okunduğu sırada insanlara rahmet olması
için onun dinlenmesi ve konuşulmaması buyrulur. Kur’ân yüce
Allah’ın sözüdür. Şüphesiz yüce Allah’ın sözü de sözlerin en
güzeli ve insanın hem bu dünyası hem de âhireti için en faydalı
olan sözdür. Yine ayetlerde: “Kur’ân okunduğu zaman,
kovulmuş olan şeytandan Allah’a sığının” (16/98) diye buyrulmakta
ve şeytanın vesveselerinden arınılarak bu sayede
Kur’ân ayetlerine odaklanmasının önemine vurgu yapılmaktadır.
Kur’ân tüm insanlığa bir rahmet ve hidayet olması için
gönderildiğine göre Kur’ân okunduğunda ayetlerinin anlaşılması
ve ayetler ışığında Allah’ın hem yerdeki hem de gökteki
sayısız delil ve işaretine tanıklık edilmesi gerekmektedir. İşte
ancak anlaşılarak okunup dinlendiğinde Kur’ân’ın tam anla130
KUR’ÂN-I KERÎM’DEKİ TEMEL EMİRLER VE YASAKLAR
mıyla hakkının yerine getirilmesi ve gönderiliş amacına uygun
olarak gözetilmesi söz konusu edilebilir. Bu yüzden Kur’ân’ın
doğru ve güzel bir şekilde okunuşuyla birlikte esas olarak anlamına
önem vermeli, Arapçasından anlama imkânı bulunmayanlar
için de orijinal metne sadık bir çevrisinden istifade ederek
okunan ayetler anlaşılmaya çalışılmalıdır.
131
EMRE DORMAN
57
Temiz ve Güzel Giyinin
B
Ey Âdemoğulları! Tüm mescitlerde süslü, güzel
giysilerinizi kuşanın.
7 A’raf Suresi Ayet 31
Görüldüğü gibi ayette özellikle mescitlere/camilere gidildiğinde
temiz ve güzel giysilerin giyilmesine dikkat çekilmiştir.
Mescitler genellikle toplu halde ibadet edilen mekânlar olduğundan
bu hassasiyet aynı zamanda sosyolojik olarak da
önemli bir noktaya işaret etmektedir. Müslüman kişi, her sözü
ve hareketi ile topluma örnek ve kendisine saygı duyulan biri
olmalıdır. Söz ve davranışları gibi kılık ve kıyafeti ile kişisel
temizliğine de özen göstermesi son derece önemlidir. Az
önce de ifade edildiği gibi özellikle toplu halde bulunulan yerlerde
diğer insanları rahatsız edecek boyutta bir duruma sebebiyet
vermemek adına temizlik konusunda titiz ve hassas
olunması gerekir.
 
 





Sayfa Başına Dönün 

Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol