Sayac


Fatih Lütfü AYDIN
Hoş Geldiniz

Psikoloji 2

               
 
 
 
 

PSİKOLOJİDE EKOLLER VE YAKLAŞIMLAR
 
 

Ekol* :
(school-okul) Belirli alanlarda belirli yöntem ve görüşleri benimseyenlerin oluşturduğu birlik; düşünce akımları yani '....izm' lerdir
Yaklaşım*2 : (Approach) incelenen konuya bakış biçimleriyle birbirinden ayrılan ana doğrultulardan her biri.
 
 
*Aşağıda ki alıntı ekolü açılklamak içindir.
 
 MEZHEP

(المذهب)

Dinin inanç esaslarını veya amelî hükümlerini anlama ve yorumlama konusunda kendine özgü yaklaşımlara sahip düşünce sistemi; bu yaklaşımlar etrafında meydana gelen ekolleşmenin ürünü olan ilmî ve fikrî birikim.
 
Tanımda geçen ekolleşme ise çığırı gözü kapalı bile izleyebilmedir.
Ekol tanımda değişmeceli olarak yer almıştır. Değişmeceli anlamı anlayabilmek için gerçek anlamı incelemeliyiz.
Ekol çığır demektir. Bilindiği üzere çığır gerçek anlamıyla dağın tepesinde ki kar yığının ( çığın ) yuvarlanarak aşağı düşerken oluşturduğu toprak yoldur. Artık kişiler toprağı görebildikleri için o yolu rahatça izleyebilirler. Yani yol kişiyi rahatlıkla amaca ulaştırır. Fakat yolda kar olsaydı çukur ya da uçurum olup olmadığını anlamak için insanlar sopa kullanmak ve çok dikkatli olmak zorunda kalacaklardı. Ekolleşme de bir konuda çığır açılması demektir. Ekol için okul kelimesi de kullanılmaktadır.

O zaman değişmeceli olarak Ekol bir âlimin bulduğu ve herkesin kolayca izleyebileceği yoldur, bence.

Yalnız, biz Zuhruf, 44 gereği Kur'an'dan sorumlu olacağımızdan hadisleri ve yorumları; akıl, mantık, vicdan ve Kur'an cetvelleriyle ölçmeliyiz. FLA
Alıntı… http://fatihltfaydin.tr.gg/Kelam-2.htm
 
 
*2Bilimsel yaklaşım nedir? [Bilim Felsefesi]
 
Filozofların bilimin yapısı ve işleyişini açıklamaya çalışan analiz ve araştırmalarına denir.
http://yenimart.blogspot.com.tr/2014/02/bilimsel-yaklasm-nedir-bilim-felsefesi.html
 
 
Not: Bilindiği üzere analiz çözümlemedir. Çözümleme bir bütünü veya bilimsel konuyu, konunun özelliklerini taşıyan parçalara ayırarak inceleme.
Bütüne örnek olarak ormanı verdiğimizde, orman kendi özelliklerini taşıyan parçalarına ( ağaca, kuşa, çiçeğe vs. ye ) ayrılır ve bu parçalar incelenir.
 
Ek bilgi olarak, sentez  ya da birleşim, çözümleme sonucu parçalardan yola çıkılarak bütünle ilgili elde edilen bilgidir. Orman bütününün parçalarını incelediğimizde canlı olduklarını görürüz. Ozaman çözümleme sonucu sentezimiz, ormanın bir canlılar topluluğu, olduğu bilgisidir.
 
 
 
Tanımları kısa yoldan indirdiğim Psikolojiye Giriş kitabının 4. Sayfasından kopyaladım. F.L.A.
 
 
1879 da Alman psikolog WILHELM WUNDT tarafindan Leipzig'de Kurulan psikoloji laboratuvarı ile psikoloji deneysel bilim dalı olma unvanını kazanmıştır. ilk psikoloji deneyleri burada yapılmıştır. Psişik olaylar fızik olayları gibi incelenmeye çalışılmıştır. Daha sonra Avrupa'nın değişik yerlerinde ve Amerika'da da birçok psikoloji laboratuarı açılmıştır.

Psikoloji, felsefeden ayrılıp bağımsız bir bilim haline geldikten sonra - kısmen de olsa- bazı filozofların düşünce biçimlerinin etkisinde kalmıştır. Sistem veya ekol halinde gelişen psikoloji akımları ortaya çıkmıştır.

Ekoller genellikle tek yanlı görüşlerdir. incelemek istedikleri konuyu temel öğeler açısından ele alırlar. Determinist anlayıştadırlar. Psikolojinin belli başlı ekolleri' Strukturalizm (yapısalcılık-zihin yapısı ile ilgili psikoloji) Fonksiyonalizm (işlevselcilik-zihin göreviyle ilgili psikoloji), Behaviorizm
(davranış psikolojisi), Psikanalitik Psikoloji, Geştalt Psikolojisidir.

Yirminci yüzyıl psikolojisi zihinsel süreçleri açıklamak için iç gözlem yöntemini kullanan yapısalcılıkla başladı. Daha sonra psikanalitik psikoloji gelişti. Yapısalcılığa karşı olan davranışçılık ve geştalt psikolojisi gibi akımlar ortaya çıktı. Daha önceki okulların tek yanlı determinist (belir-
leyici) görüşlerine tepki olarak da hümanistik (insancı) psikoloji doğdu. II. Dünya Savaşı sıralarında ise ekoller önemini kaybederek, görüşler yavaş yavaş birbirine yaklaştı. Teorisyenler ve araştırmacıların aynı miktarda katkıda bulunduğu çoğulcu anlayış, ekollerin tek yanlı anlayışı yerine geçti. Psikolojinin günümüzdeki durumunu daha iyi anlamamız için ekol ve yaklaşımları kısaca gözden geçirelim:

 Strukturalizm (Yapısalcılık)

1879 da Wilhelm Wundt'un psikoloji laboratuvarını kurması ile deneysel psikolojinin temelleri atılmıştır. Wundt, ilk çalışmalarında duyum ve imgeleri araştırdı. O ve izleyenler karmaşık zihinsel yaşantıların yapısını incelemeye çalışmışlardır. Bu nedenle bu ekole yapısalcılık denir, örnek aldıkları bilim dalı kimyadır. Kimyada, nasıl bileşik maddelerin yalın elementlerden oluştuğu çözümleme ile anlaşılıyorsa karmaşık bilinç oIayIarının yapısal açıdan çözümlenmesi ile de psişik olayların daha iyi anlaşılıp açıklanabileceğini ileri sürmüşlerdir. Onlara göre psikolojinin amacı, bilincin karmaşık yapısını çözümlemek, zihnin en yalın öğelerini araştırmak ve bunlar arasındaki ilişkileri bulup yasalar halinde formüle etmektir. Artık duyumlar, algılar, anılar laboratuvarda incelenmeye başlanmıştır.

Yapısalcıların araştırmalarında kullandıkları yöntem, içgözlem (introspection) ve deney (experiment) dir.Temsilcileri Wundt ve Titchner'dir.

Yapı: Structur.
Yapısalcılık: Structuralizm
İç gözlem : İnsanın kendini incelemesi.

Fonksiyonalizm (lşlevselcilik)

William James, James B. Angeli ve John Dewey gibi Amerikan filozoflarının ve eğitimcilerinin oluşturduğu ekoldür. Fonksiyonalistler, yapısalcıların görüşlerine karşı çıktılar. Onlara göre bilincin ne olduğudan çok, ne için olduğunu bilmek önemlidir. Yani bilincin amacı ve işlevini bilmek asıl amaç olmalıdır. Bunlara göre insan davranışlarını anlamak için sadece bilinç olaylarını çözümlemek yoluyla incelemek yeterli değildir. Bilinç inceIenmelidir ama bunun yanında insanın çevresine uyumunda yardımcı olacak, öğrenme gibi uyum davranışları da incelenmelidir. İşlevselciler davranışı, çevreye uyum süreci olarak tanımlamışlardır. Bu ekolün amacı algılama, düşünme, duyguIanma gibi içsel eylemlerin, hayatta karşılaşılan çeşitli problemlerin çözümlenmesine nasıl yardım ettiğini açıklamaktır. İşlevselciler eyleme ve yararcılığa dönüktür. Fonksiyoncular, yöntem olarak iç gözlem ve gözlemi kullanmışlardır. Davranışları, özel olarak da öğrenmeyi açıklamaya çalışmışlardır.


Behaviorism (Davranışçılık)

Birinci Dünya Savaşı sıralannda behaviorist denilen bir grup Amerikan psikoloğu, yapısalcılığa ve işlevselciliğe karşı çıkmışlardır, Bilincin iç gözlem yöntemi ile incelenmesine kuşku ile bakmışlardır. Bilinç hallerinin değil, ama davranışların, gözlenebilir durumların incelenmesi gereklidir. Psikolojinin bilim haline gelebilmesi için gözlenebilir, ölçülebilir fenomenlerin* doğa bilimlerinde kullanılan objektif ve bilimsel yöntemlerle*2 incelenmesi gerekir. Gerek yapısalcıların, gerekse işlevcilerin kullandıkları iç gözlem yönteminin kullanılması bilime aykırıdır.

Objektif bilgi* (Nesnel bilgi); Konusuna uygun bilgi örn. '2' çiftsa yıdır, objektif bir bilgidir. '2' uğursuz sayıdır, sübjektif bilgidir.

Uyaran: Dış çevreden gelip 
organizmayı etkileyen her şey. 

Tepki: Uyarıcı etkisi ile organizma da meydana gelen değişme.

*Not: Objektif ya da nesnel nesne ile ilgili demektir.Nesne üzerinde eylem gerçekleştirilen şeydir. Ör."Ahmet gazete okuyor." tümcesinde, Ahmet okuma eylemini gazete üzerinde gerçekleştirdiğinden, gazete nesne olmaktadır.

Subjektif de subje yani özne ile ilgili demektir. 

Özne bir eylem gerçekleştirirken duygularını işe katmaz ise bu eylem bilimsel ve adil bir şekilde gerçekleşir.

Örnek: Ahmet öznesi hakim ( yargıç ) tır ve oğlunu yargılamaktadır. Yargılama eylemi Yargıç Ahmet'in oğlu üzerinde gerçekleştiği için oğul nesnedir. Ahmet burada "Bu oğlumdur." deyip, duygularını devreye sokmamalı, nesnel davranmalıdır. Yani nesne durumunda olan sanık için adalet neyi gerektiriyorsa onu uygulamalıdır. Bazen yasalardaki yetersizlik nedeniyle yargıcın vicdnlı davranması bu işin istisnasıdır. Yani yargıç adam kayırmadan adaleti sağlamalıdır. F.L.A.
 
*Fenomenin Türkçe'si olgu olduğu için olguyu anlatan bir alıntı...

Tarihî Olay ve Olgu:

Insan faaliyetleri uygulama aşamasında somut olaylar ve olgular şeklinde görülür.

Olay, insanları ilgllendiren kısa süreli olarak ortaya çıkan gelişmelerdir.

Olgu, olayların sonucuna bağlı olarak uzun sürede ortaya çıkan gelişmelerdir.

 

Örneğin:

-          Arnavutluk’un alınması olay;

Arnavutluk’un Türkleşmesi ve İslamlaşması olgudur.

 

-          Halifeliğin kaldırılması olay;

Halifeliğin kaldırılması sonrasında laik düşüncenin yerleşmesi olgudur.

Alıntı:  Final Dergisi-Sayı:2007/21-Sh.24 10 Eylül 2007

 *2http://fatihltfaydin.tr.gg/Kad%26%23305%3Bn-Dovme.htm

 

Davranışçıların önde gelen temsilcileri Watson, Pavlov ve Dashiel'dir. Bunlar bilinç kavramını bir yana bırakıp davranışları incelemişlerdir. Davranışçılara uyaran (stimulus) tepki (response) psikologları da denir.
Davranışçılara göre objektif tekniklerle gözlenebilen sadece çevresel uyarıcılarla, insanların bu uyaranlara karşılık gösterdikleri tepkilerdir. Davranışçılar gözlem ve deney yöntemini kullanırlar.
Davranışçılar, organizma ve çevre ilişkilerinin insan ve hayvanlarda birbirinin aynı olduğu kanısındadırlar. Bu nedenle hayvanlar üzerinde psikolojik araştırmalar yapmışlardır, örn Pavlov koşullu öğrenme deneylerini köpekler üzerinde yapmıştır (Öğrenme konusunda bu deney açıklanacaktır).


Psikodinamik Yaklaşım (Psikoanalitik psikoloji)
 
19. yüzyılın sonunda S.Freud'un öncülüğü ile bir grup hekim,akıl ve ruh hastalıklarını psikolojik açıdan incelemeye çalışmışlardır. Zira bu hastalıklardan birçoğunun fiziksel veya organik kaynakları bulunamıyordu. Hastalıkların kaynaklarının bulunmasında önce hipnoza başvurulmuş, daha sonraları da psikanaliz yöntemi geliştirilmiştir. S. Freud, akıl hastalıklarının psikolojik nedenlerini incelerken Bilinçaltı'nı keşfetmiştir. Freud ve arkadaşları, psikoz ve nevrozların çoğunun, kişinin çocukluktan itibaren tatmin edilmemiş olan arzu ve ihtiyaçlarının baskı altına alınmasından, bilinç dışına itilmesinden meydana geldiğini öne sürmüşlerdir. Kliniklerde yaptıkları deneylerde bunu kanıtlamaya çalışmışIardır.
 
Freud'a göre içsel yaşantılar bilinçlilik bakımından birbirinden farklı üç düzeyde bulunurlar. Bunlardan tam bilinç düzeyinde kişi, anılar, düşünceler, duygular gibi içsel yaşantılarının farkındadır. Bilinç tam olarak aydınlıktır. İkinci düzey bilinç öncesidir. Burası bilince yakın olan anıların, arzuların bir deposu gibidir. Kişi bunların farkında değildir ama istediği anda bilinç alanına çıkarabilir. Üçüncü düzey ise bilinçaltıdır. Burada kişinin istediği zaman bilinç alanına çıkaramadığı, varlıklarından bile haberdar olmadığı duyguları, düşünceleri, anıları, dürtüleri bulunur. Bilinçaltında bulunan bu düşünceler yok olmazlar. Kişiyi rahatsız eder, davranışlarını şu ya da bu şekilde etkilerler. Bilinçaltı düşünceleri rüya ve hayallerde ortaya çıkar.

Freud'a göre anormal davranışlar, aslında insanların ruhsal çatışmalarından kurtulabilmek için başvurdukları çabalardır. Bu nedenle bu davranışlar asla anlaşılmayacak olan davranışlar değildir. Normal davranışlarla aralarında yalnızca bir derece farkı vardır.

Freud ayrıca kişilik konusunda da yeni bir görüş getirmiştir, insanın İd-Ego-Süperego denilen üç yanını ve bunların etkileşimini incelemiştir.

Özet olarak şunu söyleyebiliriz: Psikanalitik psikologlar (Freud, Adler ve Jung) akıl hastalıklarım ve bilinçaltını klinik yöntemlere ve gözleme başvurarak incelemişlerdir. Psikolojinin bulgularını hekimlik alanında kullanmışlardır.

İd.: İnsanın biyolojik yanı.

Ego: İnsanın psikolojik yanı.

Süperego: İnsanın toplumsal yanı.

 

Gestaltçı yaklaşım (Bütünlük psikolojisi)

Max Wertheimer, Kurt Kofka, Kurt Lewin gibi Alman psikologlarından oluşan psikoloji ekolüdür. Algı ve bellek konusunda incelemeler yapmışlardır iç gözlem, gözlem ve deney yönteminden yararlanmışlardır. Görüşleri özellikle eğitim alanında kulIanılmıştır.

Gestalt (Geştalt) : Bütün, biçim, yapı, anlamına gelir.
Biçim (Gestalt) : Oluştuğu parçalar ve ilişkilerin toplamı ile açıklanamayan ve bunun üstünde bir bütünlüğü olan görünüm ya da yapı.

Geştalt psikolojisinin temsilcileri davranışların bir bütün olduğunu, bunun parçalara ayrılamayacağını savunmuşlardır. Geştalt psikolojisine göre parçaların bir bütünlük içinde anlam kazanması önemlidir. Örn: bir tablo, tuval, boya ve renklerin toplamından çok daha farklı bir şeydir. Tek tek anlamı olmayan parçalar bütünlük halinde anlam kazanır.

 

Hümanistik (insancı) yaklaşım

Çağdaş bir psikoloji akımıdır. Kurucuları Geştaltlardan etkilenmiştir. Varoluşçu (existentialist) felsefe akımının görüşlerini benimsemişlerdir. Bu yakIaşımın öncü ve temsilcileri Rogers, Maslow, Sartre, Charolette Bühler, Frankl, Binswagner'dir. Davranışçı ve psikanalitik yaklaşımlara karşı görüşleri vardır. Ozellikle insanı ele alışları açısından öteki ekollerden ayrılırlar. Bu yaklaşıma göre insan kendine göre bir değerdir belli bir toplum düzeninin ya da iş örgütünün aracı haline getirilmemelidir. Insan kendisinden, davranışlarından, oluşturacağı kimliğinden kendisi sorumludur. Hayatın kendisi için yaşamaya değer, anlamlı bir hale getirmek kişinin kendisine düşer. Ölümlü olan insanın hiçbir yaşantısı tekrar etmeyecektir. Geçmiş ya da gelecek değil, içinde yaşanılan an önemlidir.

insan için bilim amaç değil, ancak araç olabilir, insanı tanırken dogmatik görüşlerden kaçınmak gerekir, insan davranışlarını denetim altına almak yerine, daha çok özgürlüğe yer vermelidir, insanı anlamak için onun iç yapısını bilmek gerekir. Bunun için iç gözleme başvurmak zorunludur. İnsan cansız bir nesne olmadığından, dıştan bakılarak davranışları yordanamaz. Bu akım insanı, inceleme yöntemini getirmiştir. Psikolojiyi bir bakıma yeniden felsefeye yaklaştırmıştır.

Psikolojinin amaçlarından biri insan davranışlarım kontrol etmektir. Oysa Hümanistik yaklaşımda olanlar, psikolojik kontrolün insanlığın zararına kullanılabileceği inancındadırlar. Örneğin, iyi insan yetiştirmek doğru bir amaç gibi gelebilir. Ancak bu konuda çok çeşitli görüşler ortaya atılabilir.

 

Bilişsel (Cognitive) yaklaşım

Bilme ve biliş (cognition) olguları hep insanın ilgjsini çekmiş. değişik yaklaşımların konusu olmuştur. Bilgi edinme ve bilinçli duruma gelme sürecinin öğrenme ve davranış üzerine etkileri psikolojinin konusunu oluşturur. Çağdaş biliş anlayışında iki yaklaşım gözeçarpar. Bunlardan biri Bilgi İşleıni yaklaşımıdır. Bunda düşünceyi ve usavurma (akıl yürütme) süreçlerini açıklamak arnaçlır. Bu yaklaşım, insan zihnini çeşitli programlara göre bilgi edinmek, bilgiyi işlemek. depolamak ve kulanmak üzere tasarlanmış gelişkin bir bilgisayar sistemi olarak ele alır.

Diğet yaklaşım Jean Piaget'in çalışmalarına dayanan yaklaşımdır. Gelişrne psikoloisi alanındaki çalışrnaları ile tanınan Piaget, çocuğun yetişkinliğe değin bir dizi zihinsel gelişim evrelerinden geçtiğini savunmuştur. Planet, çocuklukta dört gelişim evresi saptamıştır. Piaget'in gelişrne ile ilgili görüşleri eğitim anlayışında değişiklikler getirmiştir.

Belli kavramların özümlenebilmesi için zihinsel gelişmede belli aşamaların tamamlanmış olmasının gereği anlaşılmıştır. Öğretmenin görevi, çocuğa yalnızca bilgi aktarma değil ona dünyayı keşfetınesinde rehberlik etmektir.

A.B.D.li psikolog ve eğitimci Jerame S. Brumer'e göre, küçük çocuklardaki algı, öğrenrne, bellek gibi biliş biçimleri konularındaki çalışrnaları ile eğitim anlayışında etkili olrnuştur. Çalışmaları ders programlarının yeniden düzenlenmesini sağlamıştır.

 J.S. Bruner'e göre bütün  çocuklarda doğal bir merak ve değişik konulara ilgi vardır. Hangi gelişim aşamasında olursa olsıın her çocuğa  uygun biçimde verilmesi koşuluyla her konuyu öğretmek rnümkündür.

Biliş: Bilme olayıyla ilgili bir süreç, insanın bir nesne ya da olayın varlığına ilişkin bilgi ve bilinçli duruma gelme süreci.
Gelişme Psikolojisi: Birey ya da birey gruplarını, psikolojik gelişim açısından çeşitli aşamalarda gösterdikleri davranışların özelliklerini inceleyen psikoloji dalı.

 

Biyolojik yaklaşım

Buna psikobiyolojik ya da biyopsikolojik yaklaşım da denilebilir. A.B.D.’li psikiyatr Adolf Meyer'in öncülüğünü yapttığı Psikiyatri Okulunun yaklaşımıdır. Meyer, insanı bütünselliği olan biyolojik bir birim olarak kabul eder. İnsan davranışını anlayabilmek için biyoloji, psikoloji ve sosyolojiden yararlanmak gerekir. Meyer'e göre zihinsel bozukluklar organik ve kalıtsal etkenlerin karmaşıklaştırdığı gerçekçi olmayan beklentiler ve yanlış alışkanlıkların sonucunda ortaya çıkar.

-------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------

 

  
 

 

 

 

 
 
 
Sayfa Başına Dönün 

Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol