Sayac


Fatih Lütfü AYDIN
Hoş Geldiniz

Ata Sozleri ve Deyimlerle ilgili Kur'an Ayetleri Cesitli

Araf Suresi 93. ayet, kendi düşene ağlanmaz atasözünün kaynağı olabilir.
 
https://kuran.diyanet.gov.tr/tefsir/A'r%C3%A2f-suresi/1044/90-93-ayet-tefsiri1044/90-93-ayet-tefsiri

Zalime boyun eğmeme.
ALAK-19
Sakın, sakın! Ona boyun eğme; secde et ve yaklaş!
KALEM
10. Şunların hiçbirine eğilme, uyma: Çok yemin eden, bayağı/alçak,
11. Alaycı/gammaz, koğuculuk için dolaşıp duran,
12. Hayrı engelleyen, sınır tanımaz saldırgan, günaha batmış,
13. Kaba/obur, bütün bunlardan sonra da soyu bozuk, kötülükle damgalı.
14. Mal ve oğullar sahibi olmuş da ne olmuş?
KEHF-28
Benliğini, sabah akşam yüzünü isteyerek rablerine yalvaranlarla beraber tut. İğreti dünya hayatının süsünü isteyerek gözlerini onlardan kaydırıp uzaklaştırma. Ve sakın, kalbini bizim zikrimizden / Kur'anımızdan gafil koyduğumuz, boş arzularına uymuş kişiye boyun eğme. Böylesinin işi hep aşırılıktır.
İtaat
edimeyecek, rüku edilmeyecek ( kendisine eğilinmeyecek ) olanlar.
KALEM
10. Yaşar Nuri Öztürk : Şunların hiçbirine eğilme, uyma: Çok
yemin eden, bayağı/alçak,
11. Yaşar Nuri Öztürk : Alaycı/gammaz, koğuculuk için
dolaşıp duran,
12. Yaşar Nuri Öztürk : Hayrı engelleyen, sınır tanımaz
saldırgan, günaha batmış, 
13. Yaşar Nuri Öztürk : Kaba/obur, bütün bunlardan sonra da
soyu bozuk, kötülükle damgalı.
Koğuculuk: Bir yerde konuşulanları ,konuşanın rızası
olmaksızın, ara bozmak ( ifsat ) amacıyla başka yere ulaştırmak.

Mal ve
Oğullar Sahibi Olmak.
Kalem 14.Yaşar Nuri Öztürk : Mal ve oğullar sahibi olmuş da ne olmuş?

Eskilerin
Masalları
Kalem 15. Yaşar
Nuri Öztürk : Ayetlerimiz ona okunduğunda şöyle der: "Daha öncekilerin
masalları!"
İzâ tutlâ
aleyhi âyâtunâ kâle esâtîrul evvelîn(evvelîne).
1. izâ :
olduğu zaman
2. tutlâ :
okundu
3. aleyhi :
ona
4. âyâtu-nâ
: bizim âyetlerimiz
5. kâle :
dedi
6. esâtîru :
(satırlar) masallar
7. el
evvelîne : evvelkiler

Not: Eskilerin masalları; insan sözü demektir. R.İhsaneliaçık'a göre, İnsandaki 3 hastalık 1. Müstağnileşmek, 2. Tuğyan, 3. Bahçe sahipliği ( Rabbena hep banacılık, bölüşmeme, paylaşmama ). Salatın ( Dayanışma ve destekleşmenin ) zıttı. Kalem, 17


İşte bu 3 hastalık nedeniyle Kur’an’ın bu hastalıkları terk edin sözlerine o zamanın azmışları Kur'an için bunlar eskilerin masalları diyerek topu taca atmışlar yani yolu yokuşa sürmüşler


Topu taca atmak ( Yolu yokuşa sürmek ): İşine gelmeyen konularda lafı değiştirmek, başka şeyleri bahane etmek, zorluk çıkarmak


Müstağni; Büyüklük taslayıp, kendini her türlü ihtiyacın üstünde gören yani benim hiç kimseye ve şeye ihtiyacım yok herkes bana muhtaç iddiasında bulunan.


Tuğyan; Zenginlikle azıp, şımarma.


 

Fatih Lütfü AYDIN 01.11.2013

 



 Doğru duvar yıkılmaz.

MÂİDE-105

Ey iman edenler! Siz, kendinizi düzeltmeye bakın. Siz, doğru yolda oldukça sapmış olan size zarar veremez. Tümünüzün dönüşü Allah'adır. O size neler yapıyor olduğunuzu haber verecektir.

  RAHMÂN-46

Yaşar Nuri Öztürk : Rabbinin makamından korkan kimseye iki cennet var. 


YÛNUS

62.Yaşar Nuri Öztürk : Gözünüzü açın! Allah'ın velîleri için hiçbir korku yoktur. Tasaya da düşmezler onlar.


63.Yaşar Nuri Öztürk : Onlar inanmış, takvaya sarılmışlardır. 

 

 

Güneş Balçıkla Sıvanmaz.

ENBİYÂ-18

Hayır, biz hakkı, bâtılın üzerine fırlatırız da o, onun beynini parçalar. Bir de bakarsın o yok olup gitmiştir. Yakıştırdığınız niteliklerden ötürü yazıklar olsun size!

 

Hocanın dediğini yap, yaptığını yapma.

Peygamberin büyük bir ahlak üzere olması ile ilgili ayet.

 

KALEM-4 Yaşar Nuri Öztürk : Ve gerçekten sen, çok büyük bir ahlak üzerindesin.

Ağzınıza Allah, kitap, Muhammet sözlerini aldığınızda geçmişiniz ahlaklı, dürüst olmalı. Özü sözü bir insan olmalısınız.  R.İhsaneliaçık.

Peygamberimizin bir adı da yalan söylemediği, haram yemediği için El Emin di.

Emin kendisinden bir zarar gelmeyeceği konusunda yaratılmışların kendisinden emin olduğu kişidir. Ayrıca yaratılmışlara zarar vermediği için kendisininin de Allah’tan emin olduğu kişidir. Müşrikler düşman olduğu halde altınlarını ona emanet edermiş. Yukarıdaki ayet ( kalem 4 ) de sen büyük bir ahlak üzeresin sözü bu nedenledir. Yani ayette sen dürüst kişisin senin sözüne inanırlar denmek isteniyor.




Aşağıdaki ayete ( Nahl 61 ) göre günah işlememiş hiçbir kul yoktur. Önemli olan işlediğimiz günahlardan dolayı utanmak yerine günah işlemeye devam edip İblis’in kulluğuna düşmüş olmaktan dolayı utanılmalıyız. Allah’ın kulu olmak için günahları işlememe savaşı vermeliyiz.

 

 

Dini doğru ve iyice anlayıp ( Fakih olup ), bunu insanlarla Allah rızası için paylaşmak isteyenler halen var olan günahlarını terk etmeliler. Yoksa inandırıcı olamazlar. Önce sen kendine bak lafıyla karşılaşırlar.

Geçmişi ahlaklı, dürüst olmalı yerine dürüst, ahlaklı olmalı sözü bence daha uygundur. Çünkü aşağıdaki ayet gereği hepimiz günaha batmış kullarız. Kimimiz günahlardan kurtulmuş, kimimizde bocalayıp durmaktayız. Allah rızası için hocalık yapacaklar önce kendi olumsuzluklarından kurtulmalılardır. 30.10.2013 Fatih Lütfü AYDIN

Allah’ ın sabrı. ( Allah’ ın baş karekteri, boyası, sıbgası )

NAHL-61

Eğer Allah, insanları zulümlerine karşı cezalandırsaydı, yeryüzünde debelenen bir şey bırakmazdı. Ama öyle yapmıyor, onları belirli bir süreye kadar erteliyor. Süreleri geldiğinde ise ne bir saat geri kalırlar ne de öne geçebilirler.

 

Allah’ ın Boyası.

BAKARA-138

Allah'ın boyasını esas alın. Allah'tan daha güzel kim boya vurabilir! Biz yalnız O'na kulluk ederiz.

Sıbgatallâh(sıbgatallâhi) ve men ahsenu minallâhi sıbgaten, ve nahnu lehu âbidûn(âbidûne).

1.

sıbgate allâhi

: Allah'ın boyası

2.

ve men

: ve kim

3.

ahsenu

: ahsen, en güzel

4.

min allâhi

: Allah'tan

5.

sıbgaten

: boya olarak

6.

ve nahnu

: ve biz

7.

lehu

: ona

8.

âbidûne

: kul olanlar

 




ELİ KURUMAK ( ELİNİN  : KURDUĞU DÜZENİNİN KURUMASI, YOK OLMASI )

 TEBBET 1
Yaşar Nuri Öztürk : Elleri kurusun Ebru Leheb'in; zaten kurudu ya!
Tebbet yedâ ebî lehebin ve tebb(tebbe).
1. tebbet : kurudu, hüsrana uğradı, helâk oldu
2. yedâ : iki eli
3. ebî lehebin : Ebu Leheb
4. ve : ve
5. tebbe : kurudu, hüsrana uğradı, helâk oldu

Mekke müşriklerinden Ebu Leheb’in kurduğu düzen;  tefecilik yapıp borcunu ödemeyen adamları köle, kadınlarını ve kızlarını genel ev çalışanı yapmasıydı.

 


Haticeye değil neticeye bak.

 

KALEM-5

Yakında göreceksin, onlar da görecekler,

İnne ilâ rabbiker ruc’â.

ALAK-8

Oysa ki, dönüş yalnız Rabbinedir!

İnne ilâ rabbiker ruc’â.

1.

inne

: muhakkak

2.

ilâ rabbi-ke

: senin Rabbine

3.

er ruc'â

: dönüş

 

Herşey karşılıklıdır (gör beni göreyim seni, an beni anayım seni).

BAKARA-152

Anın beni ki, anayım sizi. Şükredin bana, sakın nankörlük etmeyin!

 

Her koyun kendi bacağından asılır.

 

EN'ÂM-164

Yaşar Nuri Öztürk : Şunu da söyle: "Allah herşeyin Rabbi iken O'ndan başka rab mı arayayım? Her benliğin kazandığı kendi üstünde kalır. Hiçbir günahkâr, bir başka günahkârın yükünü taşımaz. Nihayet dönüşünüz Rabbinizedir. Tartışmaya girdiğiniz şeyleri O size haber verecektir." 

 

İSRÂ-15

Yaşar Nuri Öztürk : Kim yola gelirse kendisi için yola gelmiş olur. Sapıtan da kendi aleyhine sapıtmış olur. Hiçbir günahkâr, bir başka günahkârın yükünü taşımaz. Ve biz, bir resul göndermedikçe azap edici değiliz. 

 

FÂTIR-18

Yaşar Nuri Öztürk : Hiçbir günahkâr, bir başkasının günahını yüklenmez. Yükü ağır gelen, onu taşımaya çağırsa bile, kendisinden hiçbir şey yüklenilmez. Akraba bile olsa... Sen ancak Rablerinden için için korkanları ve namaz kılanları uyarırsın. Arınıp temizlenen, kendi benliği için arınıp temizlenir. Dönüş Allah'adır. 

 

ZUMER-7

Yaşar Nuri Öztürk : Eğer nankörlüğe saparsanız şu bir gerçek ki, Allah size muhtaç olmayacak bir Gani'dir. O, kulları için inkar ve nankörlüğe razı olmaz. Eğer şükrederseniz bunu sizin için rızasına uygun bulur. Hiçbir günahkar bir başkasının günahını yüklenmez. Sonunda dönüşünüz ancak Rabbinizedir. O size, işlemiş olduklarınızı haber verecektir. O, göğüslerin saklamakta olduklarını çok iyi bilir. 

 

NECM-38
Yaşar Nuri Öztürk : Gerçek şu ki, hiçbir günahkâr bir başka günahkârın yükünü sırtlamaz. 


LOKMÂN-33
Yaşar Nuri Öztürk : Ey insanlar! Rabbinizden korkun! Herhangi bir şeyde babanın, evladı; evladın da babası yerine karşılık ödemeyeceği günden ürperin! Allah'ın vaadi haktır; dünya hayatı sizi sakın aldatmasın. O yaman aldatıcı, sakın sizi Allah ile aldatmasın!

Herkes ektiğini biçer ( emek olmadan yemek olmaz).

 

NECM

39. Gerçek şu ki, insan için çalışıp didindiğinden başkası yoktur.

40. Ve onun çalışıp didinmesi yakında görülecektir.

41. Sonra karşılığı kendisine hiç eksiksiz verilecektir.

TÂHÂ

74. Yaşar Nuri Öztürk : Şu bir gerçek ki, Rabbinin huzuruna suçlu olarak gelen için cehennem vardır. Orada ne ölür ne de hayat bulur. 


75. Yaşar Nuri Öztürk : O'nun huzuruna, hayra ve barışa yönelik iyilikler üretmiş bir mümin olarak varana gelince, işte böyleleri için çok yüksek dereceler öngörülmüştür. 


76. Yaşar Nuri Öztürk : Adn cennetleri ki, altlarından ırmaklar akar; sürekli kalacaklar içlerinde. Arınıp temizlenenlerin ödülü işte budur. 

 

 

 

 

İyilik et denize at bilmezse onun kıymetini balık,

Kıymetini bilir, heba etmez hiçbir emeği Halik.

                                                                           F.L.A.

Lokman - 16. "Oğulcuğum, şu bir gerçek ki, yaptığın, bir hardal dânesi ağırlığında olsa, bir kayanın bağrına veya göklere, yahut yerin bağrına konsa, Allah onu yine de ortaya getirir. Çünkü Allah Latif'tir, lütfu sınırsızdır; Habîr'dir, herşeyten haberdardır."

ENBİYÂ-47


 

Yaşar Nuri Öztürk : Kıyamet günü için adalet terazilerini kuracağız/adaleti terazilere koyacağız. Hiç kimseye zerre kadar zulüm edilmeyecek. Hardal tanesi kadar birşey olsa onu ortaya getiririz. Hesapçılar olarak biz yeteriz! 

 

NECM

40. Ve onun çalışıp didinmesi yakında görülecektir.

41. Sonra karşılığı kendisine hiç eksiksiz verilecektir.

İnşallahsız konuşmama.

KEHF-23

Hiçbir şey için, "Ben bunu yarın kesinlikle yapacağım." deme.

KEHF-24

"Allah dilerse" şeklinde söyleyebilirsin. Unuttuğunda, Rabbini an. Ve de: "Umarım ki Rabbim beni, bundan daha yakın bir zamanda başarıya/aydınlığa ulaştırır."

İllâ en yeşâallâhu vezkur rabbeke izâ nesîte ve kul asâ en yehdiyeni rabbî li akrabe min hâzâ reşedâ(reşeden).

1.

illâ

: ancak

2.

en yeşâallâhu

: Allah dilerse

3.

vezkur (ve uzkur)

: ve zikret

4.

rabbe-ke

: senin Rabbin

5.

izâ

: o zaman

6.

nesîte

: sen unuttun

7.

ve kul

: ve de

8.

asâ

: umulur ki, belki

9.

en yehdiye-ni

: beni ulaştırması

10.

rabbî

: Rabbim

11.

li akrabe

: daha yakın, daha üstün

12.

min hâzâ

: bundan

13.

reşeden

: irşad

Kötülük eden kötülük bulur.

FÂTIR-43

Yeryüzünde kibirlendi ve kötülük tezgâhladılar. Oysaki tezgâhlanan kötülük, sahibinden başkasını kuşatmaz. Öncekilerin başına gelenlerden başkasını mı bekliyorlar? Allah'ın yol ve yönteminde değişme asla bulamazsın! Allah'ın yol ve yönteminde döneklik de bulamazsın!

Kur’an Okunurken Susup Dinleme.

A'RÂF-204

Kur'an okunduğu zaman onu dinleyin ve susun ki, size rahmet edilsin.

Ezan namaz için çağrıdır. Arapça ezzin ( çağır ) demektir. Ezan okunurken değil Kur’an okunurken susup dinlemeli. Fatih Lütfü Aydın.

Misilleme

ŞÛRÂ-40

Bir kötülüğün cezası, tıpkısı bir kötülüktür. Fakat affedip barışmayı esas alanın ücretini bizzat Allah verir. O, zalimleri hiç sevmez.

EN'ÂM-160

Kim bir güzellikle gelirse ona, getirdiğinin on katı var. Kötülükle gelene ise yaptığının kadarından fazla ceza verilmez. Onlar, haksızlığa uğratılmayacaklardır.

 

Nabza göre şerbet vermeme.

KALEM-9

İstediler ki sen, alttan alıp gevşek davranasın/yağcılık edesin de onlar da yağcılık etsinler/yumuşaklık göstersinler.

MÂİDE-49

Sen de aralarında, Allah'ın indirdiğiyle hükmet. Onların keyiflerine uyma. Dikkat et de Allah'ın sana indirdiğinin bir kısmından seni uzaklaştırıp fitneye düşürmesinler. Eğer yüz çevirirlerse bil ki, Allah onları bazı günahları yüzünden belaya çarptırmak istiyor. Zaten insanların birçokları doğru yoldan iyice sapmış bulunuyorlar.

Ne oldum deme, ne olacağım de.

KASAS

78. O dedi: "Bu servet bana, bendeki bir ilim sayesinde verildi." Peki o bilmedi mi ki Allah, önceki nesiller içinden ondan kuvvetçe daha zorlu, sayıca daha çok olanları bile helâk etmiştir. Günahlarının ne olduğu, günahkârlardan sorulmaz.

79. Karun, süsü püsü içinde toplumunun karşısına çıktı. Şu iğreti dünya hayatını amaçlayanlar dediler ki: "Ah, Karun'a verilenin bir benzeri bize de verilseydi. Gerçekten o, çok nasipli bir adam!"

80. Kendilerine ilim verilmiş olanlar şöyle demişti: "Yazıklar olsun size! İman edip hayra ve barışa yönelik iş yapan kişi için Allah'ın vereceği karşılık daha üstündür. Ama buna, sadece sabredenler ulaştırılır."

81. Nihayet, Karun'u da sarayını da yere geçirdik. Allah'a karşı kendisine yardım edecek yandaşları da yoktu. Kendi kendisine yardım edebileceklerden de değildi.

82. Akşam onun mevkiine/konumuna imrenenler sabah şöyle diyorlardı: "Vay be! Allah, kullarından dilediğine rızkı açıp yayıyor, dilediğine de ölçüyle veriyor/kısıyor. Allah bize lütufta bulunmasaydı, vallahi bizi de batırmıştı. Demek ki, inkârcılar asla iflah etmiyorlar."

Rabbena hep bana.

KALEM-24

"Hey! Bugün oraya bir yoksul girip yanınıza gelmesin!"

HAŞR-7

Allah'ın, kentler halkından resulüne zahmetsizce aktardığı mal ve nimetler şunlar içindir: Allah, Peygamber, yakınlar, yetimler, yoksullar, yolda kalmışlar. Bu böyle düzenlenmiştir ki, o mal ve nimetler sizden yalnız zengin olanlar arasında dönüp duran bir kudret aracı olmasın. Resul size ne verdiyse onu alın; sizi neden yasakladıysa ona son verin ve Allah'tan korkun. Hiç kuşkusuz, Allah'ın azabı çok şiddetlidir.

Mâ efâ allâhu alâ resûlihî min ehlil kurâ fe lillâhi ve lir resûli ve lizîl kurbâ vel yetâmâ vel mesâkîni vebnis sebîli key lâ yekûne dûleten beynel agniyâi minkum, ve mâ âtâkumur resûlu fe huzûhu ve mâ nehâkum anhu fentehû, vettekûllâh(vettekûllâhe), innallâhe şedîdul ikâb(ikâbi).

1.

: şey

2.

efâe

: fey verdi, savaşsız elde edilen ganimetten verdi

3.

allâhu

: Allah'ın

4.

alâ resûli-hî

: resûlüne

5.

min ehli

: ehlinden, halkından

6.

el kurâ

: belde, şehir

7.

fe

: artık, o zaman, o taktirde

8.

li allâhi

: Allah için, Allah'ın

9.

ve li er resûli

: ve resûl için, resûlün

10.

ve li

: ve için

11.

: sahip olanlar

12.

el kurbâ

: yakınlığı olanlar, akrabalar

13.

ve el yetâmâ

: ve yetimler

14.

ve el mesâkîni

: ve miskinler

15.

ve ibni es sebîli

: ve yolcular

16.

key lâ yekûne

: olmaması için

17.

dûleten

: elden ele dolaşan mal, servet

18.

beyne

: arasında

19.

el agniyâi

: zenginler

20.

min-kum

: sizden

21.

ve mâ

: ve şey

22.

âtâ-kum(u)

: size verdi

23.

er resûlu

: resûl

24.

fe

: artık, o zaman, o taktirde

25.

huzû-hu

: onu alın

26.

ve mâ

: ve şey

27.

nehâ-kum

: sizi nehyetti

28.

an-hu

: ondan

29.

fe

: artık, o zaman, o taktirde

30.

intehû

: vazgeçin

31.

ve ittekû

: ve takva sahibi olun

32.

allâhe

: Allah'a karşı

33.

inne

: muhakkak

34.

allâhe

: Allah

35.

şedîdu

: şiddetli

36.

el ikâbi

: azap, ceza

 

NAHL-71

Allah, rızıkta kiminizi kiminize üstün kılmıştır. Fazla verilenler, rızıklarını ellerinin altındakilere aktarıp da hepsi onda eşit hale gelmiyor. Allah'ın nimetini mi inkâr ediyor bunlar?

Sakla samanı gelir zamanı.

YÛSUF

-47

Yûsuf dedi: "Alışılageldiği şekliyle yedi yıl ekin ekeceksiniz. Biçtiklerinizden yiyecek kadar az bir miktar alır, gerisini başağında bırakırsınız."

-48

"Bunun ardından yedi kurak yıl gelecek. Bu yıllar, saklayabileceğiniz bir miktar ekin hariç, önceden biriktirdiklerinizi yiyip tüketecek."

 

Son pişmanlık fayda vermez.

Firavun’ un Tövbesi

Yunus Suresi

90. Ve İsrailoğullarını denizden geçirdik. Firavun ve ordusu, azgınlık ve düşmanlıkla onları izlemekteydi. Nihayet, boğulma ümüğüne çökünce şöyle dedi: "İman ettim. İsrailoğullarının inanmış olduğu dışında ilah yok. Ben de O'na teslim olanlardanım."

91. "Şimdi mi? Daha önce isyan etmiş, bozgunculardan olmuştun."

Sebe Suresi

33. Bu kez, basit görülüp horlananlar büyüklük taslayanlara şöyle derler: "Hayır, öyle değil!" İşiniz gece gündüz düzenbazlıktı. Siz bize Allah'a nankörlük etmemizi, O'na eşler, ortaklar tutmamızı emrediyordunuz." Nihayet, azabı gördüklerinde, pişmanlığı içlerine gömerler. Biz ise inkârcıların boyunlarına bukağıları vurmuşuzdur. Yapıp ettiklerinden başka, neyin karşılığını görüyorlar ki!...

Nisa Suresi

17. Allah'ın, kabulünü üstlendiği tövbe, bilgisizlikle kötülük işleyip de çok geçmeden tövbe edenler içindir. Allah, işte böylelerinin tövbesini kabul eder. Allah Alîm'dir, Hakîm'dir.

18. Yoksa, kötülükleri yapıp yapıp da her birine ölüm geldiğinde, "işte şimdi tövbe ettim" diyenler için tövbe yoktur. Küfre batmış olarak ölenlere de tövbe yoktur. Böylelerine biz korkunç bir azap hazırladık.

 

Tatlı dil yılanı deliğinden çıkarır.


41/FUSSİLET-34

Yaşar Nuri Öztürk :
Güzellikle çirkinlik/iyilikle kötülük bir olmaz! Kötülüğü, en güzel tavırla
sav! O zaman görürsün ki, seninle arasında düşmanlık bulunan kimse, sımsıcak
bir dost gibi oluvermiştir.


TÂHÂ

43.Yaşar Nuri Öztürk : "Firavun'a gidin, çünkü o azdı." 

44.Yaşar Nuri Öztürk : "Ona yumuşak ve tatlı bir sözle hitap edin; belki öğüt alır, yahut ürperir." 

 
ÂLİ İMRÂN-159

 

Yaşar Nuri Öztürk : Allah'tan bir rahmet sayesindedir ki, sen onlara yumuşak davrandın. Eğer kaba-saba, katı yürekli olsaydın senin çevrenden kesinlikle dağılır giderlerdi. O halde bağışla onları, af dile onlar için; iş ve yönetim konusunda da onlarla şûraya git. Bir kez azmettin mi de artık Allah'a güvenip dayan. Allah, tevekkül edenleri sever.

 

İsra 23
Yaşar Nuri Öztürk : Rabbin şöyle hükmetti: O’ndan başkasına kulluk/ibadet etmeyin, anaya-babaya çok iyi davranın: Onlardan birisi yahut her ikisi SENİN YANINDA ihtiyarlık çağına gelirse sakın onlara “ öf” bile deme; onları azarlama, onlara tatlı iltifatlı söz söyle.

 

İsra 28
Yaşar Nuri Öztürk : Eğer onlardan, Rabbinden ümit ettiğin bir rahmeti bekleme yüzünden yüz çevirecek olursan, o zaman onlara yumuşak/tatlı bir söz söyle.

Üzüm Üzüme Baka Baka Kararır.

Nisa –140.
Yaşar Nuri Öztürk : Allah, Kitap'ta size şunu da indirmiştir: Allah'ın ayetlerinin inkâr edildiğini, bu ayetlerle alay edildiğini işittiğinizde, bir başka lakırdıya dalıp gittikleri zamana kadar, o münafıkların yanında oturmayın. Aksi halde siz de onlar gibi sayılırsınız. Hiç kuşkusuz Allah, münafıklarla kâfirleri cehennemde biraraya getirecektir.

TEVBE

65. Onlara sorarsan elbette şöyle diyeceklerdir: "Lakırdıya dalmış, şakalaşıyorduk, hepsi bu!" De ki: "Allah ile, O'nun ayetleriyle, O'nun resulüyle mi eğleniyordunuz?"

66. Özür beyan etmeyin; imanınızdan sona küfre saptınız. İçinizden bir grubu affetsek bile diğer bir grubu, günaha batmış kişiler oldukları için azaba uğratacağız.

Maide - 51. Ey iman edenler! Yahudileri ve Hıristiyanları gönül dostları edinmeyin. Onlar birbirlerinin gönül dostlarıdır. Sizden kim onları gönül dostu edinirse o, onlardandır. Allah, zalimler toplumunu doğruya ve güzele kılavuzlamaz.

Not: Maide Suresi 51. Ayetin yanlış anlaşılmaması için siyak ve sibak ( ayetin öncesine ve sonrasına bakma )ilkesini işletmek gerekir.

Maide Suresi 51. Ayetin son cümlesinde zalimlerden bahsedilerek, gönül dostu edinilmemesi gerekenlerin zalimler olduğu belirtiliyor.Yani ayetteki Yahudiler’ e ve Hristiyanlar’ a zalim sıfatıyla nitelendirme yapılıyor. Yani nasıllık yükleniyor ( nasıl olan Yahudi ve Hristiyanlar sorusuna zalim olan Yahudiler ve Hristiyanlar cevabı verilmiş gibi olunuyor).

Örneğin leblebilerin sarı olanları dendiğinde bunun  bütün leblebiler olmadığının belirtilmesinden de anlaşılacağı gibi ayettede tüm Yahudi ve Hristiyanlar anlaşılmamalıdır.

Leblebilerden sarı olanlar örneğine uygun ayetler Maide, 69 ve Bakara, 62’ dir.

 

MÂİDE-69

Şu bir gerçek ki, iman edenler, Yahudiler, Sâbiîler ve Hıristiyanlardan Allah'a ve âhiret gününe inanıp hayra ve barışa yönelik iş yapanlar için korku yoktur. Tasalanmayacaklardır onlar.

BAKARA-62

Şu bir gerçek ki, iman edenlerden, Yahudilerden, Hıristiyanlardan, Sabîlerden Allah'a ve âhıret gününe inanıp barışa ve hayra yönelik iş yapanların, Rableri katında kendilerine has ödülleri olacaktır. Korku yoktur onlar için, tasalanmayacaklardır onlar.

 

 

Vermeyince Mabut, neylesin Mahmut.

TEKVÎR-29

Âlemlerin Rabbi olan Allah dilemedikçe, siz dileyemezsiniz!

Sultan Mahmut bir fakiri sevindirmek için hazine odasına götürmüş ve bir kürek altın alma hakkın var ona göre davran ve torbana doldur demiş. Fakir de altın yığınına saldırmış ama heyacandan küreği ters tuttuğu için hiç altın alamamış. Sultan Mahmut’ da yukarıda ki sözü söylemiş. Fatih Lütfü Aydın.

Yiğidi Yer Hakkını Ver (Eğriye eğri doğruya doğru, Hakkı haksızlık etmeden aramalı).

MÂİDE-8

Ey iman edenler! Adalet ve dürüstlüğün tanıkları olarak Allah için kollayıp gözetleyenler olun! Bir topluluğun çirkinlik ve kötülüğü sizi adaletsiz davranmaya asla itmesin. Adaletli olun! Bu, takvaya/korunup sakınmaya daha uygundur. Allah'tan sakının. Allah, yapmakta olduklarınızdan haberdardır.

 

Yiğidi yer ( olumsuz eleştir yani gerektiğinde eksilerini söyle ),

Hakkını ver ( olumlu eleştir yani gerektiğinde artılarını da söyle )

Bir kişinin ya da tarafın artılarını söylemek, o kişi yada tarafın taraftarı olmak anlamına gelmez.

Bir kişinin ya da tarafın eksilerini söylemek, o kişi yada tarafın karşısında olmak anlamına gelmez.

 

 

Ziyaretin en makbulü kısa olanıdır.

MUCÂDELE-11

Ey iman edenler! Size, "Meclislerde yer açın!" dendiğinde, yer açın ki Allah da sizin için genişlik sağlasın. "Kalkın!" dendiğinde de kalkın ki Allah, içinizden inananlarla kendilerine ilim verilmiş olanların derecelerini yükseltsin. Allah, yaptıklarınızdan haberdardır.

Not: bu ayetle işiniz bittiyse kalkıp gidin de, yeni gelenlere yer açın, onlar da işlerini görsünler denmek isteniyor. Yoksa geleni ayağa kalkarak karşılayın denmiyor. Fatih Lütfü Aydın.

 

Zorla Güzellik Olmaz.

BAKARA-256

Dinde baskı - zorlama - tiksindirme yoktur. Doğru ve güzel olan, çirkinlik ve sapıklıktan açık bir biçimde ayrılmıştır. Her kim tâğuta sırt dönüp Allah'a inanırsa hiç kuşkusuz sapasağlam bir kulpa yapışmış olur. Kopup parçalanması yoktur o kulpun. Allah, hakkıyla işiten, en iyi biçimde bilendir.

 

 



 

Sayfa Başına Dönün 

Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol