Sayac


Fatih Lütfü AYDIN
Hoş Geldiniz

ASIM 2

– Hoca keşfet bakayım, şimdi bu harbin sonunu? 
– Onu Allah bilir amma, acaba var mı sonu? 
– Ne demek! Nâ-mütenâhî mi bu? Elbette biter; 
Tarafeynin biri ancak deyiversin ki: Yeter. 
– Aklım ermezse de evlâd, bu işin bitmesine, 
İki şeyden biri lâzım... 
        – O nedir? 
                – Dinlesene: 
İngiliz yok mu, o hâin, ya doyup patlamalı; 
Yâhud aç kalmalıdır... Yoksa bizim fal kapalı. 
Açma sen şimdi o yaprakları, oğlum beni sor: 
Başımın derdi büyük, çâresi yok... Olsa da zor. 
– Çâresiz derd olamaz, söyle Hocam, dinliyorum? 
– Bir değil... 
        – Tut ki bin olmuş, ne demek, mecbûrum. 
Sana hizmet, babamın rûhuna rahmettir, ayol! 
– Hocazâdem, bilirim hepsini, berhurdâr ol. 
Oğlanın hâlini evvelce mi açsam?.. Lâkin, 
Komşunun derdi dururken bunu açmak çirkin. 
– Oğlanın hâli nedir, söyle? Merâk etmedeyim... 
– Hele dursun da o, ilkin şunu bir nakledeyim:

Mütekâid paşalardan biri, üç beş sene var, 
Düştü bilmem ne taraftansa bizim semte kadar. 
Kimde az çok getirir bir satılık mal varsa, 
Kapatıp yaptı beleşten sekiz ev, dört arsa... 
Herifin hâli bidâyette zararsızcaydı; 
Son zamanlarda, ne olduysa, namazdan caydı. 
Ne cemâ’atte, ne mescidde, bugün komşu paşa. 
– Olağan şey, sofuluk çıkmadı, besbelli başa. 
– Derken incelmeye, gencelmeye kalkıştı... 
        – Aman! 
– Ne aman dinledi, gittikçe, hovardam, ne zaman. 
Saç sakal tuttu ne hikmetse acâib bir renk; 
Kalafatlandı bıyıklar, iki batman , bir denk! 
Çehre allıklı sabunlarla mücellâ her gün; 
Fes yıkık, kelle çıkık, kaş yılışık, göz süzgün; 
İğne, boncuk, yakalık, tasma, yular... Hepsi tamam; 
Koçyiğit sanki bunak! 
        – Sen de mi şâirdin İmam? 
– Kuşkulandım paşadan, gizlice gittim hanıma; 
Dedim: Örtün de kızım, gel bakalım, gel yanıma! 
Zevcinin tavrı acâibleşiyor zannederim, 
Sen ne dersin buna bilmem, bana sor, bak ne derim: 
İşçiniz, sofracınız var mı? 
        – Evet. 
                – Kim? 
                        – Eleni. 
– Şimdi sav. 
        – Hiç mi sebepsiz? 
                – A kızım, dinle beni: 
Böyle şeylerde sebep, hikmet aranmaz... Çabucak 
Savabilmektedir iş... Yoksa rezâlet çıkacak: 
Paşa azmış... 
        – Acabâ üstüme gül koklar mı? 
– Onu bilmem, gülü koklar mı kocan, yoklar mı? 
Beni söyletme kızım, git de hemen sav karıyı.

* * *

 

Asım 2 Kelime Açıklamaları.

 
mütenahi: nihai, sonlu.
 
Nâ-mütenâhî: sonsuz.
 
Tarafeynin: 2 taraf.
 
Açma sen şimdi o yaprakları:
o defterleri karıştırma, o konuyu geç,
o çok derin konu vs.
 
mecbûr: zorunlu.
 
berhurdâr ol: çok yaşa.
 
Lâkin: ama ne var ki.
 
nakledeyim: aktarayım, söyleyeyim.
 
Mütekâid: emekli.
 
Not: Kapatıp yaptı beleşten sekiz ev, dört arsa... :
kapatıp ve beleşten kelimeleri geçtiğine göre,
gariban kral kullarının taşınmazlarını
( gayri menkullerini ) zorla ele geçirmiş
yani gasp etmiş paşa.
 
Asım şiirinin sonraki bölümlerinde "Alma
mazlumun ahını çıkar aheste aheste" ,
"Haramın binası olmaz" ve
"Etme bulma dünyası" ata sözlerine uygun
bin türlü bela gelip çatıyor paşanın başına. F.L.A
 
 
bidâyet:isim Başlama, başlangıç
"Sevdasını, bidayette kıyısından köşesinden
paylaşırken, zamanla tamamen sahiplenmiş."
- A. İlhan. TDK'dan
 
 
"Son zamanlarda, ne olduysa, namazdan caydı. 
 
Ne cemâ’atte, ne mescidde, bugün komşu paşa. 
 
– Olağan şey, sofuluk çıkmadı, besbelli başa. 
 
– Derken incelmeye, gencelmeye kalkıştı..." 
 
Not: Kur'an'ı ya da Evrensel Ahlak ve
Hukuk Kurallarını terkedenlerin başına şeytan
rehber ediliyor ve kişi şeytan kulu olarak her
türlü şeytani yaşamı yaşamaya başlıyor.F.L.A.
 
Peygamberin Şikâyeti
FURKÂN-30


Yaşar Nuri Öztürk : Resul de şöyle
der:
"Ey Rabbim, benim toplumum,
bu Kur'an'ı terk edilmiş/dışlanmış
halde tuttular." 
 
 
175. Yaşar Nuri Öztürk : Onlara,
şu adamın haberini de oku:
Kendisine ayetlerimizi vermiştik;
onlardan sıyrılıp çıktı, şeytan da onu
peşine taktı; nihayet o,
azgınlardan oluverdi.
 
 
 
 
sofu: SÛFΠ
 
Sözlükte "yün ve abâ giyen" anlamına gelen
sûfî, tasavvufta, gönlü saf kişi, eren, ermiş,
nefsinden fâni, Hak ile bâkî; zâhirde halk ile,
bâtında Hak ile olan; nefsinde ölen Hak ile
diri kalan demektir. Türkçe'de sofu kelimesi
sûfî anlamında kullanıldığı gibi mutaassıp,
ham ruhlu, dinin özünden habersiz, şekilci
ve katı kişi, softa anlamında da
kullanılmaktadır. (M.C.) 
Alıntı adresi; 
 
https://kurul.diyanet.gov.tr/SoruSor/
DiniKavramlarSozlugu.aspx#.VMISt9KsWos 
 
 
 
hovarda: 1. sıfat Zevki için para harcamaktan kaçınmayan (kimse)
2. Çapkın
3. isim Hayat kadınının parasını yiyen erkek. TDK'dan.
 
 
 
Kalafatlanma: 1. Kalafatlama işi yapılmak
"Kayıklar çarçabuk karaya çekilerek kalafatlandı." - Halikarnas Balıkçısı
2. Onarılmak, çekidüzen verilmek
"Kalafatlandı bıyıklar, iki batman bir denk." - M. A. Ersoy 
 
 
 
iki batman , bir denk!
 
Batman:  Değişik yerlerde değişik ağırlıklarda bir ölçektir. Bazı yer- lerde yarım rıtl, yani 240 dirhem, umumiyetle 8 vukıyye, yani 320 dirhem olup, 1026,24 gr çekmektedir. 2 Rıtl karşılığı yani 960 dirhem, 3078,75 gr
Denk veya Danik : 0.80175 gr
http://tr.wikipedia.org/wiki/Okka
Not: Kocaman bıyığı vardı demek istiyor.Allah ve insanlık sevgisiyle dolu kocaman bir yüreği var mıydı acaba? F.L.A.
 
 
 
Çehre allıklı sabunlarla mücellâ her gün; 
 
Çehre: yüz

Allık: yüzü canlandıran, yüze kan gelmiş görüntüsü veren güzellik ürünü.
 
Mücella: cilalanmış, parlatılmış.
 
Not: hergün allık pudralarıyla makyaj yapıp, parlak, canlı, kanlı görünüm! elde ediyormuş ( ruh nefis terbiyesiyle cilalanmadıkça dış bakım kaç yazar). F.L.A.
 
 
 
Fes yıkık, kelle çıkık, kaş yılışık, göz süzgün; 
 
İğne, boncuk, yakalık, tasma, yular... Hepsi tamam; 
 
Koçyiğit sanki bunak! 
 
Not: "Süsüne püsüne düşkün olmaya başladı" demek istiyor.
 
 
Zevc: erkek eş, zevce: kadın eş.
 
 
acâibleşmek: tuhaflaşmak, garip bir şekil almak.

 

 


 

* * *


Sayfa Başına Dönün 

Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol