Sayac


Fatih Lütfü AYDIN
Hoş Geldiniz

ASIM 10



– Sen işin yoksa devir çamları paldır küldür; 
Neslimin şöyle dönüp bakması hattâ züldür. 
Gözüm ensemde değil, görmeliyim ben önümü; 
Kestik attık hele mâzî denilen kör düğümü! 
Ne zamandan beridir bağlıyız, artık bıktık; 
Demir aldık o sizin an’anelikten çıktık. 
– Pupa yelken açılın şâyed oturmazsa gemi! 
Bu tenezzüh, cici bey, doğruca Kağtâne’ye mi? 
– Hayır enginleri bir bir geçerek, gâyemize. 
– Hele bir kerre çıkın Marmara’dan Akdeniz’e! 
Fıkra gelsin mi? 
        – İşin fıkracılık zâten İmam! 
Korkarım çam devirirsin yine... 
        – Bilmem çam mam!

“Bocalarken bakar üstündeki kaptan acemi; 
Sarılır bir kayanın boynuna bîçâre gemi. 
“Bu nedir, Beybaba, bittik mi, ne olduk?” derler; 
Kimi evrâd okur üfler, kimi lâ-havle çeker. 
“Yok canım!” der, Hacı Kaptan, biriken yolculara: 
“Su tükenmiş, haberim yok, buyurun işte kara!”

Siz de, oğlum, bu mahârette, bu cür’ettesiniz: 
Gemi yüzdürmek için kalmadı meydanda deniz!

– Dinle bir fıkra da benden bakalım şimdi. 
        – Olur. 
– “Devr-i sâbık”ta , kazâ teknesi, bir köhne vapur, 
Akdeniz hattına tahsîs edilir bol keseden. 
Eski kaptan “Gidemem, der, getirin varsa giden.” 
Yeni kaptan gelerek, doğru çıkar mevki’ine. 
Adamın tâli’i oldukça güzelmiş ki yine, 
Yel üfürsün, su götürsün diye bekletmez pek, 
Gece kalkar bu adem postası İzmir diyerek. 
Göksu’daymış gibi fış fış yüzedursun miskin... 
Denizin neş’esi a’lâ, hava enfes... Lâkin, 
Bir taraftan verivermez mi nihâyet patlak, 
Tekne körkandil olur, yolcular allak bullak. 
Şimdi bîçâre süvârîye ne dur var, ne otur; 
Dinlenir farz ederek birçok emirler savurur: 
“Getirin hartayı!” der; baksana mâşâ’allâh: 
Şile, Bartın, Kızılırmak... Güzelim, Bahr-i Siyâh ! 
– Akdeniz yok mu? 
        – Hayır yok. 
                – Bu nasıl kaptanlık? 
– Haklısın Beybaba, göndermediler, çok yazdık. 
Eğilir sonra bakar: İbresi yok bir pusula... 
Yürümez ezbere, yâhû, gemi, eyvahlar ola! 
Bora estikçe eser, dalgalar azdıkça azar... 
“Getirin ibreyi!” der, bulmanın imkânı mı var? 
“İbre yok, Beybaba, bilmem ne getirsek?” derler... 
O da: “Öyleyse şehâdet getirin!” der bu sefer.

 

* * *






Asım 10 Kelime Açıklamaları.


Çam devirmek:

Farkında olmadan karşısındakini kıracak ya da kötü bir sonuca yol açacak söz söylemek,

davranışta bulunmak."Onun da çam devirmede üstüne yok hani."


Kaynak: http://www.dersimiz.com/deyimler_sozlugu.asp?islem=bilgigoster&id=1717


Çam Devirmek Deyiminin Öyküsü


Zengin bir adamın, Göztepe Erenköy taraflarında, sekiz on dönüm bahçeli, büyük bir köşkü varmış.

Adam bu bahçenin bir köşesine bir bina daha yaptırmaya karar vermiş. 
Eski binalar hep ahşap yapıldığı için,

gereken keresteyi tomruk halinde getirtmiş

ve inşaat yaptıracağı yere istif ettirmiş. 
Bu tomrukların içinde çam, gürgen, meşe ve ceviz ağaçları da

bulunuyormuş. Sayfiye mevsimi olmadığı için

Nişantaşı’ndaki konağında oturan zengin adam bir sabah, köşküne gitmiş ve köşkün saf bekçisine emir vermiş: 


-Bir hızarcı bul, bahçedeki ağaçların arasındaki çamları biçtir, tahta ve kalas yaptır demiş. Saf uşak da

efendisinin emri üzerine hızarcıları bulmuş. Çam tomrukları yerine, köşkün bahçesinde ne kadar kıymetli

çam ağacı varsa kestirip devirmiş. Bu akılsız uşağın adı, çam deviren uşak kalmış. 

http://www.vatanbir.org/yazi/32/cam-devirmek-deyiminin-oykusu

Zül

1. Alçalma, düşkünlük. 

2. Ayıplanacak şey.


http://www.nedirnedemek.com/z%C3%BCl-nedir-z%C3%BCl-ne-demek

 



Ne zamandan beridir bağlıyız, artık bıktık; 
Demir aldık o sizin an’anelikten çıktık. 

 

Yukarıda ki dizeleri söyleyen Köse İmam’ın hocasının oğlu Hocazâde

yani nesli hazır ( şimdiki nesil, genç kuşak )

 

an’ane (A.) [ عنعنه ] gelenek.

an’anevî (A.) [ عنعنوی ] geleneksel.

Gelenek:  Bir toplumda, bir toplulukta eskiden kalmış olmaları dolayısıyla saygın

tutulup kuşaktan kuşağa iletilen, yaptırım gücü olan kültürel kalıntılar, alışkanlıklar,

bilgi, töre ve davranışlar, anane, tradisyon

"Şair yeni bir dil yaratabilir ama bunun için gereken gücü gelenekten alır." - N. Ataç

TDK’dan

 

an’anelik: aşağıda ki tanımın sonunda ananecilik yazdığına göre doğrusu an’anecilik olmalı. F.L.A

Gelenekçilik: Toplumsal kurumları ve inançları daha çok geçmişten süregeldikleri için benimseyen,

saygın tutan, destekleyen, yeni kültür ögelerine daha az değer veren tutum veya öğreti, ananecilik

TDK’dan

Açıklama: Akif geleneklere sıkı sıkıya bağlı olmaya karşıdır. Alınız ilmini batının diyerek

geleneklerin ilimle yoğrulmasını ve ilme sarılmayı arzulamıştır.

Yukarıda ki tanıma göre gelenek ataların kültür*ünün kuşaktan kuşağa aktarımıdır.

Bu aktarılan kültürün yeni kuşaklara yararlı olması için ilim süzgecinden geçirilmesi gerekir, bence.

Akif körü körüne eskiye bağlılığı değil yani nakilciliği değil akılcılığı savunmuştur.

Bu konuyla ilgili bir ayet,

MÂİDE-104

Yaşar Nuri Öztürk :  Onlara, Allah'ın indirdiğine ve resule gelin dendiğinde şöyle

derler: "Atalarımızı üzerinde bulduğumuz şey bize yeter." Peki, ataları

hiçbir şey bilmiyor, doğru yolu bulamıyor idiyseler de mi?

 

*Kültür: Bir toplumun ortaya koyduğu; mimarisi, teknoloji*si, yemeği,

kıyafeti vs. ( maddi değerleri ) ve dili, dini, tarihi, müziği, sanatı v.s. ( manevi değerleri )

ile sürdürdüğü yaşam biçimidir. F.L.A.

Yukarıda ki ayetten çıkan sonuca göre bazı atalar haksızlık üzere bir yaşam biçimi ( kültür ) sahibi olmuşlar.

Sonuç olarak ataların haksızlık içermeyen değerlerine ve ilime sarılarak, çağdaş uygarlığa ulaşmalı ve

kendimizi sömürttürmemeliyiz. F.L.A.

Not: ek bilgi olarak, kültürlü kişi toplumunun ve belki de başka toplumların da ürettiği; maddi, manevi

değerlerin bilgisine sahip kişi olmakta, bence.

*Teknoloji; tekniğin yani amaca ulaşmak için; uyulması gereken kuralların, kullanılan araçların ve

izlenmesi gereken yolların bilimsel olarak incelenmesidir.

Ek bilgi olarak,

TEKNOLOJİ

Teknoloji
amaca ulaşmak için; uyulması gereken kuralların, üretilen ve kullanılan araçların ve

izlenmesi gereken yolların bilimsel olarak incelenmesidir.

Kısaca araç üretimi ve kullanımıdır. Bıçak da bir araçtır. Bıçak yemek yapımında kullanıldığı

gibi yaratılmışa zarar vermede de kullanılabilir. Zarar vermemek ( ya da genel olarak haksızlık etmemek )

şartıyla isteyen istediği aracı kullanabilmelidir. F.L.A.

 

http://fatihltfaydin.tr.gg/Onemli-Notlar.htm#TEKNOLOJ__ve_Bilin_li_T_keticilik

 

Güncel Türkçe Sözlük

pupa yelken ilerlemek (gitmek...) anlamı

1. yelkenler, arkadan esen rüzgârla şişmiş olarak, Tam yolla.

2. alabildiğince, hiçbir şeye bağımlı olmadan.

 

"Batı'da bilimsel araştırmalar, dramatik icat ve keşifler, pupa

yelken ilerliyor."- Talât Halman
tenezzüh (A.) [ تنزه ] gezinti.

http://www.sozce.com/nedir/355007-pupa-yelken-ilerlemek-gitmek





tenezzüh etmek gezinti yapmak, gezinmek.

 

engin

 

1. sıfat Ucu bucağı görünmeyecek kadar geniş, çok geniş, vâsi

"O engin denize benzersin ki yavaş yavaş coşar ve coşunca da pek hırçın olursun." - A. H. Müftüoğlu

2. isim Açık deniz

"Enginden dönen deniz kuşları sessiz kanatlarıyla başımın üstünde dolaşıyorlar." - R. N. Güntekin

TDK

 

Bîçâre: çaresiz

 

Evrâd : Vird kelimesinin çoğulu olan evrâd; Allah’a yaklaşmak için belirli zamanlarda ve belli
iktarda yapılan nafile ibadet¸ dua ve zikri ifade eden bir tasavvuf terimidir. Sözlükte “gelmek¸

çeşmeye varmak¸ suya gelen topluluk¸ akan su ve dere” gibi manalara gelmektedir.

 

mahâret (A.) [ مهارت ] beceri.

 

Cüret

isim Arapça curʾet

1. isim Yüreklilik, ataklık, cesaret

"Geceleri evinin bahçesinde buluşacak kadar cüreti arttırmışlar." - R. N. Güntekin

2. Düşüncesizce, saygıyı aşan davranış, cesaret

 

Devr-i sâbık: Eski devir, eski dönem. Asım 1915 1. Dünya savaşı başlangıcında yazılmış.

Eski dönem diyerek 1908 2. Meşrutiyet öncesi mutlak krallık dönemi, 2. Abdülhamit dönemi

denmek isteniyor. F.L.A.

 

kazâ teknesi: başından kaza geçmiş, darbe yemiş olduğu için sağlam kabul edilmeyen. F.L.A.

 

Köhne

sıfat Farsça kohne

1. sıfat Eskiyip yıpranmış, bakımsız kalmış

"Annemin çocukluğundan beri yanından ayırmadığı köhne ciltli, küçük bir Mushaf'ı vardı." - Y. K. Beyatlı

2. İçinde yaşanılan zamana göre geride kalmış, eskimiş, çağ dışı

"Köhne bir düşünce."

TDK’dan.

 

Tahsis etmek: maaş ödemek için ayrılan para, bir yerde kullanılmaya ayrılan devlet aracı veya malı. F.L.A.

 

Bol keseden : Bol bol, ölçüsüz biçimde.

http://www.nedirnedemek.com/bol-keseden-nedir-bol-keseden-ne-demek

 

Saçıp savurmak, ölçüsüzce harcamak. Burda devlet malını keyfince kullanmak

anlamı var bence. F.L.A.

 

mevki (A.) [ 1 [ موقع .durum, konum. 2.yer.

 

tâli’i: talihi, şansı.F.L.A

 

körkandil: kör olan, ışık vermeyen lamba, işi bitmiş, çalışmayan lamba. Yani gemi kör kandil

gibi devreden çıkmı, işe yaramaz hale gelmiş, bence. F.L.A.

 

bîçâre süvâri: çaresiz süvâri.

süvârî (F.) [ 1 [ سواری .binici. 2.atlı asker. 3.gemi kaptanı

 

Bahr-i Siyâh: Kara Deniz

 

Akif yukarıda ki fıkralarla teknolojiden uzaklaşan toplumların bocalamasını vurgulamakta, bence. F.L.A.

 

Bence, kültürlerinde akıla ve teknolojiye yer vermeyen toplumlar, Osmanlı örneğinde olduğu gibi,

akıla ve teknolojiye yer veren toplumlarca, sömürülmeye ve yok edilmeye, tutukludur ( mahkûmdur).

Bu tutukluluk halinden kurtulmak için akıla ve teknolojiye sarılmalıdır. Bu gün Türkiye’nin en gereksinim

duyduğu şeyler; akılcılık, insancılık ve özveri ( fedakârlık, diğergamlık ) dır. Kemalizmin bu 3 ilkesine önem

verilmelidir. Aklı kullanarak, teknoloji ve onu kullanacak ehil kişilere yetki verilmelidir.

 

Bu ehil kadro insancılığa önem vererek özveriyle ülkenin ve vatandaşların yararına uygun çalışmalıdır.
Yıkılmış bir imparatorluğu ( enkazın en kralını ) devralan genç Türkiye Cumhuriyeti’nin çalışmaları
hayata  geçirilmelidir. 14.03.2016 F.L.A.  

 


Sayfa Başına Dönün 

Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol