Asım 8A Kelime Açıklamaları.
Alıntı kısa yollarına ulaşmak için adres Google' a yapıştırlabilir.
fezâ: Uzay.
Not: yer gök inlerdi demek istiyor, olmalı.F.L.A.
sînî (F.) [ سينی ] tepsi.
Not. kenarlıkları olmayan yassı tepsi. Belki de sinmiş, yere yapışmış görüntüsü verdiği için sini deniyor.F.L.A.
Tabla: Seyyar sebzecilerin ya da işportacıların kullandığı el arabası.
Not: Table ( teybıl ) ingilizce masa demektir. Tabla, tablo düz ve yassı olan şeylere denir.Bu tür şeyler Türkçe'de
levha olarak geçer.F.L.A.
Ense kat kat taşıp etrâfa dökülmüş yakadan;
Not: O zamanın yetişkinlerinin enselerinden et taşarmış. Onların fazla beslendiğini, o yılların bolluk ve bereket
yılları olduğunu anlatmak istiyor.F.L.A.
Göğsün eb’âdı kabardıkça gerilmiş camadan ;
eb’âd (A.) [ 1 [ ابعاد .boyutlar. 2.uzunluklar.
câme (F.) [ جامه ] giysi.
Not: Yiyip beslendikçe, göğüsleri genişlemiş ve elbise gerilip dar gelmeye başlamış.F.L.A.
Başta âbânî sarık, tende hilâlî gömlek;
Sözlükte "abani" ne demek?
1. bu kumaştan yapılmış.
2. İpekten, sarımtırak dallı nakışlarla işlenmiş bir tür beyaz kumaş abani
Abani kelimesinin ingilizcesi
[aba] n. strong coarse wool cloth; coat made of this cloth; cloak, cover, conceal
Kaynak: http://abani.nedir.com/#ixzz3a0eHFdT8
Hilali
Hilali Nedir? Hilali Ne Demek? Hilali Neye Denir?
(i. A.) (mü. hilâliyye). Yeni ay şeklinde olan.
http://www.uslusozluk.com/hilali/
Bakara, 189, Yes’elûneke anil ehilleh(ehilleti), kul hiye mevâkîtu lin nâsi vel hacc(haccı),...
1. yes'elûne-ke :
sana soruyorlar, sorarlar
2. an : den
3. el ehilleti : hilâller (Ay'ın hilâl şeklinden dolunay olana kadar geçirdiği hilâl şekilleri)
Yaşar Nuri Öztürk : Sana, doğan aylardan sorarlar. De ki: "Onlar, insanların çeşitli yararları ve bir de hac için
vakit ölçüleridir......
Söylenenlere göre gökte ay 1. dördün ( hilal ) şeklinde iken önünde ki birkaç yıldızla birlikte oluşturduğu görüntü
savaş nedeniyle oluşan kan gölüne yansımış ve bayrağımız böylece ortaya çıkmış.Ayrıca Ahmer kızıl demek olup Hilal-i
Ahmer'de Kızılay demektir.
Sonuç olarak belki de hilal yakalı bir gömlek oluyor, Hilâlî Gömlek.F.L.A.
Başta âbânî sarık, tende hilâlî gömlek; Not: O zaman adamların başında ipek olduğu için pahalı ve gösterişli bir
sarık ile üzerlerinde de değerli ve pahalı bir gömlek varmış. Yani insanlar yoksul değilmiş.F.L.A.
Belde Lâhûr şalı, üstünde o som sırma yelek;
LAHURI (türkçe) anlamı
1. lahor'da yapılan bir tür şal
2. lahor şalı.
Lahor (Urduca: لاہور, Pencabi: لہور), Pakistan'ın kuzeydoğusunda Pencap Eyaleti'nin yönetim merkezi olan şehir.
Alıntı.. http://tr.wikipedia.org/wiki/Lahor
SOM (türkçe) anlamı
1 . İçi dolu olan ve dışı kaplama olmayan
2. som gümüş bir parmaklıkla ikiye bölünmüştür.- S. Birsel.
3. Katışıksız:
Karşıki binaların som ve ağır gölgelerinde Orta Çağın bütün azametli sıkleti var.- Y. K. Karaosmanoğlu.
Alıntı... http://www.turkcebilgi.com/som
Not: Som Altın da içi de altın olan ince uzun kibrit kutusu şeklinde üretilmiş altın olmaktadır.
SIRMA (türkçe) anlamı
altın yaldızlı ya da yaldızsız ince gümüş tel.rütbe gösteren şerit.sırmadan yapılmış ya da sırma gibi olan.
SIRMA (türkçe) anlamı
1. 1 . Altın yaldızlı veya yaldızsız ince gümüş tel:
2. Açık gri etrafı iki parmak kalınlığında sarı sırma işlemeli
3. gayet zarif bir kumaş.- R. H. Karay.
4. 2 . sıfatBu telden yapılmış veya bu tel gibi olan:
5. Altın yaldızlı ve siyah çiçekli aynalar duvarlara sırma kordonlarla asılıdır.- S. Birsel.
6. 3 . Rütbe gösteren şerit.
SIRMA (türkçe) anlamı
7. (Türkçe) Kadın ismi 1. Altın yaldızlı veya yaldızsız ince gümüş tel. 2. Rütbe gösteren sarı şerit. Sırmadan
yapılmış.
http://www.turkcebilgi.com/sırma
Sonuç olarak som sırma yelek derken baştan başa sırma ipi ile işlenmiş yelek demek istiyor olmalı. F.L.A.
Dizde kaytan çevirilmiş çuhadan sıkma potur;
KAYTAN (türkçe) anlamı
1. pamuk ya da ipekten sicim. yelkeni yarı kapatmak için kullanılan örgü halat.
Alıntı.. http://www.turkcebilgi.com/kaytan
Not: O zaman kaytan bıyık da sicim ( ip ) gibi bıyık anlamına gelmektedir. F.L.A.
ÇUHA (türkçe) anlamı
1. Tüysüz
2. ince
3. sık dokunmuş yün kumaş:
4. Yüzü al çuha gibi kızarmıştı.- R. N. Güntekin.
Alıntı... http://www.turkcebilgi.com/%C3%A7uha
POTUR (pot, kumaşın kabarıkça duran yeri'nden). Dizkapağına kadar geniş olarak inen ve alt kısmı dar bir çeşit
pantolon: Ayağında bir aba potur, sırtında yamalı bir asker ceketi vardı (R.N.
Türkçe
İngilizce
POTUR (türkçe) anlamı
1. 1 . Kırmalı ve potlu.
2. 2 . isimArka tarafında kırmaları çok
3. bacakları dar bir tür pantolon:
4. Ayağında lacivert Karamürsel kumaşı bir potur vardı.- S. F. Abasıyanık.
POTUR (türkçe) anlamı
5. kırmalı ve potlu.arka tarafında kırmaları çok
6. bacakları dar bir tür pantolon.
Alıntı... http://www.turkcebilgi.com/potur
Demek ki alt kıyafet olarak üzerlerinde; diz kısmında kaytan denen iple çevrili, çuha bezinden, kabarık ve dar olan
bir tür pantalon varmış.
Amcalar, lök gibi, bağdaş kurarak halka olur.
Deyim : Lök gibi oturmak. Deyimin anlamı: Bir yere bütün ağırlığıyla çökmek, oturup kalmak."Sedire lök gibi oturunca
gacur gucur sesler duyuldu."
Kaynak: http://www.dersimiz.com/deyimler_sozlugu.asp?islem=bilgigoster&id=1448#.VVNWxo7tmko
Not: Demek ki amcalar oturdukları yeri sanki çökertir gibi bir kuvvet ve heybetle otururlarmış. Demek ki bolluk ve
bereket zamanın adamları pehlivan gibi bir şeymiş.F.L.A.
Sofranın hâlesi şeklinde duran, kutru geniş,
Boyu çepçevre kılapdanla zarîf işlenmiş,
Eni az peşkiri herkes götürür dizlerine.
Hâle, gökcisimlerinin çevresinde görülen ışık halkası. Başta Hıristiyanlık olmak üzere bazı dinî çizimlerde kutsal
kabul edilen kimselerin başlarının etrafına nurlu olduklarını belirtmek için çizilir.
Alıntı.. http://www.turkcebilgi.com/hale
KUTUR (türkçe) anlamı
1 . Daire ve kürede çap.
2 . Köşegen.
3. (daire ve kürede) çap.(kimi geometrik şekillerde) köşegen.
http://www.turkcebilgi.com/kutur
kılaptan(1. anlamı)
Ar. ®ull¥b + Far. -d¥n
a. 1. Pirinç, bakır, kalay vb. madenlerden çekilerek gümüş ve altın yaldız vurulmuş ince metal iplik. 2. Pamuk
ipliğine sırma katılarak eğrilmiş iplik. 3. sf. Bu tür iplikten yapılmış.
Güncel Türkçe Sözlük
Alıntı.. http://ne-demek.net/anlam%C4%B1/k%C4%B1laptan-ne-demek.html
zarîf (A.) [ ظریف ] zarafet sahibi, nazik, nüktedan.
Not: zarîf işlenmiş; şık ve ince, kibar bir şekilde, işlenmiş F.L.A.
Peşkir: havlu.
Açıklama: hale ışığı gibi sofrayı taçlandıran, köşegeni geniş, boyu çepeçevre kılapdan denen iple ince ve kibar bir
şekilde işlenmiş olan, dar enli havluyu herkes dizlerine koyarmış. F.L.A.
devlet: Burada altta ki notta yer alan tanımın dışında değişmeceli olarak büyük mutluluk, bolluk, ekonomik rahatlık
( refah ) anlamında kullanılmakta, bence.
Not:Bireylerin tek başlarına gereksinimlerini ( ayakkabılarını, elbiselerini, evlerini vs. vs. ) karşılayamadıkları
için bir araya gelerek oluşturdukları topluluk.Toplum.
GÜĞÜM (türkçe) anlamı
1. Yandan kulplu
2. boynu uzun
3. genellikle bakırdan su kabı.
http://www.turkcebilgi.com/g%C3%BC%C4%9F%C3%BCm
mütemâdî: sürekli, devamlı.
BAKRAÇ (türkçe) anlamı
1. çoğunlukla bakırdan yapılan küçük kova.bir bakracın alabildiği miktar.
http://www.turkcebilgi.com/bakra%C3%A7
mehîb (A.) [ مهيب ] heybetli.
İncesaz, aşağıdaki anlamlara gelebilir: İnce saz, Türk müziğinde keman, ney, tambur, klasik kemençe, ut, kanun,
daire gibi çalgılardan ve okuyuculardan oluşan fasıl yapan topluluk. * İncesaz, 1997 yılında kurulmuş Türk müziği
grubu
http://www.turkcebilgi.com/%C4%B0ncesaz_(anlam_ayr%C4%B1m%C4%B1)
Perde (müzik)
Vikipedi, özgür ansiklopedi
Başlığın diğer anlamları için Perde (anlam ayrımı) sayfasına bakınız.
Perde, bir müzik parçasını oluşturan seslerden her birinin kalınlık veya incelik derecesi.[1] Perde, bir notanın
frekans değeriyle ilişkilidir.[2] Bu nedenle zaman zaman perde ve nota sözcükleri eş anlamlı olarak kullanılır.
http://tr.wikipedia.org/wiki/Perde_%28m%C3%BCzik%29
ÖBEK (türkçe) anlamı
2. 1 . Küme:
3. Bahçeye iner
4. bir çiçek öbeğinin dibinde bir hasır iskemleye otururdu.- F. R. Atay.
http://www.turkcebilgi.com/%C3%B6bek
mütenahi: nihai, sonlu.
Nâ-mütenâhî: sonsuz.
Nâ: Farsça olumsuzluk eki.F.L.A.
Tente:çadır. Kovboy filimlerinde tenteli arabalar çokça yer alır.F.L.A.
hacle (A.) [ حجله ] gerdek odası.
peşkeş çekmek
Başkasının malını birine bağışlamak; verilmemesi gereken bir şeyi uygunsuz bir erekle ya da yersiz olarak birine
vermek.
Alıntı... http://www.nedirnedemek.com/pe%C5%9Fke%C5%9F-%C3%A7ekmek-nedir-pe%C5%9Fke%C5%9F-%C3%A7ekmek-ne-demek
temâşâ : seyir, izleme.
Not: Azeri kanallarda sunucular izleyiciler yerine temaşacılar sözünü kullanır.
mevzun (A.) [ 1 [ موزون .biçimli, düzgün. 2.vezinli.
endâm (F.) [ اندام ] boy bos.
hıram etmek anlamı
Suyun bendini yıkarak istenmeyen yöne akması (Erzincan Merkez)
Türkiye Türkçesi Ağızları Sözlüğü
alıntı... http://ne-demek.net/anlam%C4%B1/h%C4%B1ram-etmek-ne-demek.html
heyâkil (A.) [ هياکل ] heykeller.
Not: heykel gibi kocaman, devasa bir bedeni varmış, demekki.F.L.A.
Bazu-bend Nedir? Bazu-bend Ne Demek? Bazu-bend Neye Denir?
(i. F. bâzû = Kol, benden = Bağlamak). Süs için kola bağlanan gümüşten veya sırma ile işlenmiş meşinden mahfaza ki,
ekseriya içinde bir muska veya sûre-i şerife vesaire bulunur.
Alıntı.. http://www.uslusozluk.com/bazubend/
yarım deste
DESTE:Yağlı ve karakucakta pehlivanların sıralandıkları derecelerin en büyüğü
Alıntı.. http://www.forumdas.com/konu/yagli-guresle-ilgili-terimler.79770/
levend (F.) [ 1 [ لوند .Osmanlı deniz eri. 2.ayyaş. 3.zampara. 4.kabadayı.
terim Müzik-Dans terimi olarak Peşrev :
1- Önde giden. Geleneksel Türk sanat müziğinde "hane - teslim" bölmeli bir çalgısal türdür.
2- Türk müziğinde, fasılların giriş taksiminden sonra çalınan saz eseri.
terim Güreş terimi olarak Peşrev :
Yağlı güreşte güreşçilerin karşılaşma başlamadan önce elerliyle yaptıkları ısınma gösterisi.
zurnada peşrev olmaz ne çıkarsa bahtına ( şansına ): Zurna gibi kısıtlı enstruman ( araç ) ile her şey
çalınmaz.Kısıtlı, gelişmemiş araçlarla yapılan işlerde büyük işlerin çıkması beklenmemeli. Bir araç ne kadar
kaliteli olursa o kadar büyük işler çıkarırı, ya da tersi. F.L.A.
hasım: düşman, oyunda rakip.
rakip: hem yarışmacı, hem de yarışmacının karşısında ki yarışmacı
rekâbet: yarışma.
Çapraz
Ayakta rakibinizle karşı karşıya iken ellerinizi onun koltuk altından sokup arkasından kilitlersiniz. Bu göğüs
çaprazıdır. Buna "çift çapraz" da derler. Eğer bir kol ile sarılmışsanız bu da tek çaprazdır. Bu durumdayken, olanca
kuvvetinizle rakibinizi geriye doğru sürersiniz. Buna "çaprazda sürmek" derler. Böyle sürerken eğer ayaklarınızdan
birisiyle rakibin ayağına basar veya onun topuklarından birinin ar-kasına takarsanız ona "çengellemek" derler.
Alıntı.. http://kirkpinar.org/oyunlar
mütemâdî: sürekli, devamlı.
şîrâzeyi tartmak
şîrâze (F.) [ 1 [ شيرازه .kitap sırtındaki kumaş şerit. 2.düzen.
şiraze
Ciltçilikte, kitap yapraklarını düzgün tutmaya yarayan ince örülmüş şerit.
Pehlivan kispetinin paçası.
Bk. paça ucu
Ciltçilikte kitabın yapraklarını düzgün tutan bağ, örgü.
1. kitap ciltlerinin iki ucunda bulunan ve yaprakları muntazam tutan, ibrişimden örülmüş ince şerit. 2. pehlivan
kispetinin parçası. 3. esas, düzen, nizam.
Alıntı.. http://www.nedirnedemek.com/%C5%9Firaze-nedir-%C5%9Firaze-ne-demek
Not:Bu durumda şirazeyi tartmak pehlivanın rakibinin paçasından tutup, kaldırıp atmayı denemesi olabilir.
Ek bilgi olarak şirazesi kaymak, şirazesi çıkmak da işin tamamen bozulması demektir. Cilt sayfaları şirazeden
çıkınıca nasılki düzen bozulur yapraklar dağılırsa, kapının şirazesinden ( menteşesinden ) çıkmas ıda kapının
kullanılamaz olmasına yol açar.F.L.A.
SARMA : Güreşçinin kendi ayağını altta bulunan rakibin ayağının iç tarafına sokup dolaması.
Alıntı.. http://www.forumdas.com/konu/yagli-guresle-ilgili-terimler.79770/
kılçık
Balıkların eti arasında bulunan diken gibi ince ve küçük kemik.
Fasulye, bakla vb. sebzelerin yeşil kabuğunda ve ekin başaklarında bulunan sert ve kıl gibi uzun lif.
Alttaki güreşçinin, kuyruk sokumunu hızla ve birdenbire havaya kaldırarak sırtına abanmış olan güreşçinin dengesini
bozup ön veya yan tarafına aşırıp atması.
Alıntı.. http://www.nedirnedemek.com/G%C3%BCre%C5%9Fde-k%C4%B1l%C3%A7%C4%B1k-nedir-G%C3%BCre%C5%9Fde-k%C4%B1l
%C3%A7%C4%B1k-ne-demek
Adalî gövdeler: Adaleli, kaslı gövdeler. F.L.A.
biçare: çaresiz.
Not: bi öneki Arapça'da ile anlamında kullanılırken ( bi şevk: çatalla ), Farsça'da siz, sız anlamında
kullanılır.F.L.A.bakılacak
paça kasnak
Yağlı güreşte, güreşçinin bir elini rakibinin paçasından, öteki elini de apış arasından geçirerek kispetin belinden
kavrayıp karşısındakini yenmek için sırtüstü çevirmesi biçiminde uygulanan bir oyun
Örnek: Kimi almış paça kasnak, o açar, hasmı döner M. A. Ersoy
Bir el ile karşı güreşçinin ön kasnağından, öteki el ile bir paçasından tutarak dikip yenme.
Türetilmiş Kelimeler (bis)
paça, paça bağı, paça çorbası, paça günü, paça kapma, apaçık, apaçıklık, bol paça, çalapaça, çapaçul
paça (nedir ne demek)
Pantolon, don, şalvar vb. giyeceklerde bacakların çıktığı aşağı bölüm.
Kasaplık hayvanların kesilmiş ayağı.
Bu ayaktan yapılan çorba.
Güreş donunun baldıra gelen vepaça bağı ile büzülen en alt ucu.
Alıntı.. http://www.nedirnedemek.com/pa%C3%A7a-kasnak-nedir-pa%C3%A7a-kasnak-ne-demek
künde
Güreşçinin, hasmını altına alıp bir elini önden, ötekini arkadan geçirerek kilitlemesi.
Düzen, tuzak, oyun, hile.
Suçluların ayağına bağlanan demir halka, köstek.
Ayakta, diz üstünde ya da oturur durumdayken alttaki güreşçiyi belinden, tek bacağından ya da güreş donunun şakından
tutarak başının üzerinden aşırıp atma.
Alıntı... http://www.nedirnedemek.com/k%C3%BCnde-nedir-k%C3%BCnde-ne-demek
cüret
Yüreklilik, ataklık, cesaret
Örnek: Geceleri evinin bahçesinde buluşacak kadar cüreti arttırmışlar. R. N. Güntekin
Düşüncesizce, saygıyı aşan davranış, cesaret.
Yiğitlik, cesaret. Korkmayarak ileri atılmak. (Osmanlıca'da yazılışı: cür'et)
Alıntı.. http://www.nedirnedemek.com/c%C3%BCret-nedir-c%C3%BCret-ne-demek
Kaz Kanadı
Kaz kanadının iki şekli vardır: Tehlikeli bir oyundur. Rakibinizin başını sağ veya sol koltuğunuzun altına alır,
ellerinizi de onun koltuklarının altından geçirir ve sırtında birleştirerek kilitlersiniz. Buna ön kaz kanadı denir.
Bir de rakibinizi arkadan veya yan taraftan sarmışsınızdır. Yine ellerinizi onun koltukları altından geçirerek
ensesinde kilitlersiniz. Buna da arka kaz kanadı denir.
Alıntı.. http://kirkpinar.org/oyunlar
rikkat (A.) [ 1 [ رقت .incelik, hassaslık. 2.acıma.
masum (A.) [ 1 [ معصوم .suçsuz, günahsız. 2.küçük çocuk.
masumane (A.-F.) [ معصومانه ] masumca.
masume (A.) [ 1 [ معصومه .suçsuz, günahsız. 2.küçük kız çocuğu.
masumiyet (A.) [ معصوميت ] masumluk, suçsuzluk.
Yarılan başları çevreyle boğanlar mı dedin..
çevre: Sırma işlemeli mendil
Not: Sırma işlemeli mendil ile yarayı iyice bağlarlarmış demekki.F.L.A.
Bir şeyin yakını, dolayı, etraf
Örnek: Büyük kentlerin çevreleri gecekondularla sarılmıştır. O. Rifat
Kişinin içinde bulunduğu toplumu oluşturan ortam
Örnek: Her girdiği çevreye kişiliği ile birlikte olgun ve asil bir huzur havası getirirdi. H. Taner
Sırma işlemeli mendil
Örnek: Geçen gün sandığı karıştırırken elime işlemeli çevreler geçti. M. Yesarî
Aynı konu ile ilgisi bulunan kimselerin tümü, muhit.
Bir kimse ile ilişkisi bulunanlar, muhit
Örnek: Babanın ve çevresinin var güçleri ile destekledikleri düşünülebilir. H. Taner
Bir birimden önce veya sonra gelen aynı türden birimlerin tümü, bunların oluşturduğu küçük grup, kontekst.
Düzlem üzerindeki bir şekli sınırlayan çizgi.
Hayatın gelişmesinde etkili olan doğal, toplumsal, kültürel dış faktörlerin bütünlüğü.
Bk.Çevre ülkeleri
Bir organizmanın ya da bir parçasının üzerinde etki yapan dış etkenler topluluğu.
Canlıların içinde yaşadıkları ortam ve bu ortamlardaki çeşitli faktörlerin bütünü, ambiyens.
Herhangi bir yapının merkezinden uzakta olan, kenarda olan.
Bir organizmanın veya bir parçasının üzerinde etki yapan dış etkenler topluluğu.
Alıntı.. http://www.nedirnedemek.com/%C3%A7evre-nedir-%C3%A7evre-ne-demek
incik kemiği
Diz kapağından topuğa kadar olan kemik.
Alıntı.. http://www.nedirnedemek.com/incik-kemi%C4%9Fi-nedir-incik-kemi%C4%9Fi-ne-demek
tiryâkî (A.) [ 1 [ تریاکی .esrarkeş. 2.sigara tutkunu.
Refîki arpayı bulmuş, keser ferîh ü fahûr;
ferih fahur
Bolluk içinde.
Geniş ve sıkıntısız biçimde.
Bağımsız, bağlantısız, canının istediği gibi.
Alıntı.. http://www.nedirnedemek.com/ferih-fahur-nedir-ferih-fahur-ne-demek
Not: Refiki yani arkadaşı derken, herhalde yol arkadaşı anlamında ağanın atını demek istiyor.F.L.A.
takım: eğer, üzengi vs. gibi ata binmede kullanılanlar olmalı.F.L.A.
gazâ mübârek ola: savaş kutlu ola. F.L.A.
Bedâva sofraya düştün mü, hoş geçer Ramazan; (*6)
Misâfirim diye insan mukîm olur ba’zan.
Açıklama: mukim bir yerde ikamet eden, oturan demektir. Nerde beleş orda yerleş atasözünün demek istediği gibi
bedavayı gören orada sürekli kalmak ister. Uzun süre kalır da. F.L.A.
Gidin bulun bana bir şöyle zorlu düş yoracak. (*7)
(*7) düş yormak: rü’yâ tâbir etmek.
nihâyet: sonunda
Fenâma gider: zoruma gider.F.L.A.
İdiç:enenmiş at.
Enenmek:enenmek
Eneme işi yapılmak, erkekliği giderilmek.
Alıntı.. http://www.nedirnedemek.com/Enenmek-nedir-Enenmek-ne-demek
çepiç:Bir yaşında keçi yavrusu.
Alıntı.. http://www.nedirnedemek.com/%C3%A7epi%C3%A7-nedir-%C3%A7epi%C3%A7-ne-demek
höyük
Tarih boyunca türlü sebeplerle yıkılan yerleşme bölgelerinde, yıkıntıların üst üste birikmesiyle oluşan ve çoğu kez
içinde yapı kalıntılarının gömülü bulunduğu yayvan tepe.
Toprak yığını, küçük tepe.
(Mimarlık) Üzerine tepe biçimi toprak, yığılmış, eski uygarlıklardan kalma mezar.
Alıntı.. http://www.nedirnedemek.com/H%C3%B6y%C3%BCk-nedir-H%C3%B6y%C3%BCk-ne-demek
ağıl
Evcil küçükbaş hayvanların barındığı çit veya duvarla çevrili yer
Örnek: Bir keçi kokusu sarmış ağıllarda çobanlarla arkadaş oldum. S. F. Abasıyanık
Bazı yıldızların, özellikle ayın çevresinde görülen geniş ve aydınlık teker, ayla, hale.
Bazı görüntülerdeki çok ışıklı cisimleri çevreleyen ışıklı teker.
Fosforlu özdeklerin bulunduğu bazı alıcı ışıtaçlarından dolayı televizyon görüntülerinde ortaya çıkan aynı durum.
Duyarkatın üzerine gelen ışığın tabana çarpıp yansıyarak aynı duyarkatı ikinci kez etkilemesinden doğan ve
görüntülerdeki çok ışıklı nesneleri çevreleyen ışıklı teker
Koyun ve keçilerin barındırıldığı, dört tarafı ve üstü kapalı, kapısı, penceresi ve havalandırması bulunan
geliştirilmiş yapılar, hlk. koyun pisliği, koyun yatağı.
Alıntı.. http://www.nedirnedemek.com/a%C4%9F%C4%B1l-nedir-a%C4%9F%C4%B1l-ne-demek
yıkık
Yıkılmış olan, harap, viran
Örnek: Oradaki yıkık evin kapısından belki gökyüzüne gireceğiz. R. N. Güntekin
Alıntı.. http://www.nedirnedemek.com/Y%C4%B1k%C4%B1k-nedir-Y%C4%B1k%C4%B1k-ne-demek
Hısım: akraba.
çıfıt (nedir ne demek)
Yahudi.
Hileci, düzenbaz.
Alıntı.. http://www.nedirnedemek.com/%C3%A7%C4%B1f%C4%B1t-%C3%A7ar%C5%9F%C4%B1s%C4%B1-nedir-%C3%A7%C4%B1f%C4%B1t-
%C3%A7ar%C5%9F%C4%B1s%C4%B1-ne-demek
fıtrat (A.) [ فطرت ] yaratılış.
fıtraten (A.) [ فطرتا ] yaratılıştan.
fıtrî (A.) [ فطری ] yaratılıştan gelen.
http://fatihltfaydin.tr.gg/Fitrat-Prof-.-Dr-.-Suleyman-Ates.htm
mahiyet (A.) [ ماهيت ] asıl, esas, içyüzü.
mahlûk: yaratık.
müreccah (A.) [ مرجح ] tercih sebebi, tercih edilir.
sevk: bir yerden bir yere asker ya da personel gönderme. F.L.A.
Ek bilgi; Lojistik, nakliye, konuşlandırma ( ör. uçağın yere konuşu ):Askerin, askeri araç ve gereçlerin ( sivil
yaşamda personel ile araç ve gereçlerin ), tüm şartlar ve kurallar göz önünde bulundurularak, en uygun yere
yerleştirilmesi.Bu tanımı bir yerden okumuştum.Bana ait değil. F.L.A.
râm (F.) [ رام ] itaat eden, boyun eğen.
râm etmek boyun eğdirmek, itaat ettirmek.
râm olmak boyun eğmek, itaat etmek.
Tezallüm
Türkçe Osmanlıca
Birisinin zulmünden şikâyet etme. (Bak: Tazallüm).
Türkçe tazallüm
Türkçe isim, eskimiş Arapça ta©allum
Sızlanma, yanıp yıkılma, ağlaşma, yakınma:
"Bu mektup...manasız edebiyatlar ve tazallümlerden sonra şu satırlarla bitiyordu."- R. N. Güntekin.
Alıntı.. http://www.nedemek.org/tazall%C3%BCm+nedir
kıyâm (A.) [ 1 [ قيام .kalkma. 2.ayaklanma.
kıyam etmek başkaldırmak, isyan etmek, ayaklanmak.
Ek bilgi;Kıyam: namazda secdeden sonra ayağa kalkma. Secdenin derin anlamı, Hz.Allah'a boyun eğiş, itaat.Kıyamın
derin anlamı ise itaatın yaşama geçirilimesi amacıyla, silkinme, nefse karşı ayaklanma vs. vs.F.L.A.
mâzîleri tasvîr ettin: geçmiş günleri resmeder gibi anlattın.
Açıklama:tasvir bir şeyi resmeder gibi anlatma. Örnek: dağların arasından süzülen güneş ışığı gürül gürül akan
dereyi ışıl ışıl parlatırken, rüzgârın tatlı uğultusuyla, yemyeşil ağaçların dallarında ki yapraklar hoş bir
görünümle adeta dans ediyorlardı. Görüldüğü gibi yazıda dağların, güneşin, derenin ve ağaçların oluşturduğu bir
resim sunuluyor sanki. F.L.A.
Nesl-i hâzır: şimdi ki nesil.
terzîl (A.) [ ترذیل ] rezil etme.
terzîl edilmek rezil edilmek.
terzîl etmek rezil etmek.
Türkçe Osmanlıca
Iskat: Düşürmek. Düşürülmek. Aşağı atmak. Hükümsüz bırakmak. * Silmek. * Ölünün azaptan kurtulması ümidi ile ölen
kimse nâmına dağıtılan sadaka.
Türkçe ıskatçı
Türkçe isim
Iskat verilen kimse:
"Cenazenin levazımına, hazırlanmasına, ıskatçılara para verdiği için ağırca davranıyor."- M. Ş. Esendal.
cerci: ç internet ortamında kullanılmadığından çerçi olabilir.
Çerçi ne demek? (Ekonomi)
Köy, pazar gibi yerlerde gezerek ufak tefek tuhafiye eşyası satan gezginci tacir.
alıntı..http://cerci.nedir.com/
Not: Belkide din tüccarı anlamındadır. F.L.A.
Türkçe leş
Türkçe isim Farsça laşe
1 . Hayvan ölüsü:
"Yollarda insan, at ve deve leşleri nadir değildir."- F. R. Atay.
"Leşler tozlara karışmış, boynuz, bağırsak parçaları yerlerde sürünüyor."- M. Ş. Esendal.
2 . isim, sıfat Çok kötü kokan (şey).
Alıntı..Türkçe leş
Leşçi: leşle beslenen, leş kargası olabilir.
Türkçe leş kargası
Türkçe isim, zooloji
1 . Kargagillerden, Avrupa ve Asya'da orman, çayır ve bahçelerde yaşayan, başı kara, vücudu kül rengi bir kuş
(Corvus cornis).
2 . mecaz Asalak, birinin üzerinden çıkar sağlayan:
"Belki de bu yüzden Kâmil Bey oğlundan hep leş kargası diye bahsederdi."- S. Dölek.
Alıntı.. http://www.nedemek.org/le%C5%9F%20kargas%C4%B1+nedir
sağmal inek: sağmalık, süt veren inek.Değişmeceli olarak, sömürülmeye uygun olan, ensesine vurulup lokması
alınabilen anlamında kullanılıyor olabilir. F.L.A.
Aşağıda ki dizelerde Türk Köylüsünün emperyalistlerce, vs. sömüldüğü anlatılıyor.F.L.A.
mekteb (A.) [ 1 [ مکتب .okul. 2.ekol.
mekteb-i âlî [ مکتب عالی ] yüksekokul.
mekteb-i harbiye [ مکتب حربيه ] harp okulu.
mekteb-i i’dâdî [ مکتب اعدادی ] lise.
mekteb-i ibtidâî [ مکتب ابتدائی ] ilkokul.
mekteb-i rüşdî [ مکتب رشدی ] ortaokul.
mekteb-i sultânî [ مکتب سلطانی ] Galatasaray Lisesi.
mektep (A.) [ مکتب ] okul.
Türkçe medrese
Türkçe isim Arapça medrese
1 . İslâm ülkelerinde, genellikle İslâmi bilimlerin okutulduğu yer:
"Geceleri de ya bir cami ya da bir medrese köşesinde kıvrılır yatarmış."- Y. K. Karaosmanoğlu.
2 . eskimiş Fakülte
Alıntı.. http://www.nedemek.org/medrese+nedir
hakk-ı sarîh: Şüphesiz hakkın gibi bir şey.F.L.A.
sarîh (A.) [ صریح ] açık, kuşku götürmeyen.
sarîhan (A.) [ صریحا ] açıkça.
ulemâ (A.) [ علما ] bilginler.
Asrın îcâbına: içinde yaşanılan yüzyılın, çağın gereğine.F.L.A.
ıslâh: reform, iyileştirme, düzeltme. F.L.A.
– Hakîkat, lâzım.
Not: gerçekten gerekli. F.L.A.
Hocazâdem, ne sülükmüş o meğer, vay canına!
Diş bilermiş senelerden beri Türk’ün kanına.
Açıklama: Asım 1. Dünya Savaşı başında yazıldığına göre Akif'in sülük yani kan emici dediği herhalde batı
sömürgecileri olmakta.
Son paragraflarda Köse İmam ( medrese okumuş, ülema yani din bilgini olan eski kuşak ) ile nesl-i hazır yani
Osmanlı'nın o asırda ki modern okulunda, mektepte okumuş şimdiki kuşak hocazade ( Köse İmam'ın hocasının oğlu )
arasındaki kuşak çatışması anlatılmakta.F.L.A.
Köse İmam kır ağasının gördüğü rüyadaki şaşkınlığını, ne yapacağını bilmezlik halini, milletin o günkü durumuna
benzetiyor.Köylü, millet perişan ne yapacağını bilmez bir halde diyor.
Hocazade yeni kuşak medrese okumuşların, ulemanın da köylüyü sömürdüğünden bahsediyor.
Bir ara ulemaya sorulmalı diye bir laf ortaya çıkmıştı.
Bununla ilgili olarak şunları söyleyebilirim.
Bilmiyorsan bir bilene sor.
Enbiya Suresi
7. Senden önce de ancak kendilerine vahyettiğimiz erler gönderdik. Hadi, sorun zikir/Kur'an ehline, eğer
bilmiyorsanız...
Nahl Suresi
43. Biz senden önce de elçi olarak kendilerine vahyettiğimiz erkeklerden başkasını göndermedik. Eğer bilmiyorsanız,
zikir/Kur'an ehline sorun.
Not: “Sebebin hususiyeti nassın umumiyetine engel değildir” yani bir hükmün ( Kur’an ayetinin), özel olması ( burada
Kur’an ehli ) genellemeye engel değildir. Yalnızca Kur’an ehline değil her konunun ehline, uzmanına sorulabileceği
anlamına gelir. Fatih Lütfü Aydın.
Demekki her konu uzmanına, din konuları da ulemaya sorulmalı ama her ulema gerçek din alimi midir?
Bunun yanıtını verebilmek için o kişinin görüşlerini; Kur'an, akıl, mantık ve vicdan cetvelleriyle ölçmeliyiz,
bence. Yavuz Sultan Selim 1517'de Mısır seferinden dönerken bir sürü ulema getirdi ve Osmanlı'nın çöküşünü de
başlatmış oldu.
Sonuç olarak her sakallıyı baban zannetme atasözünün gereği olarak her şeyi ölçmeli öyle karar vermeli. 31.05.2015 F.L.A..