Sayac


Fatih Lütfü AYDIN
Hoş Geldiniz

Fikih 2


Fıkıh Ünite 2 tamamen http://dogm.meb.gov.tr/ders_kitaplari.html 
adresinde ki Fıkıh kitabından alıntıdır. Ayrıntılı bilgi için yukarıda ki adresden kitap indirilebilir.

ÜNİTE II

FIKIH İLMİNİN DOĞUŞU VE GELİŞMESİ


1. Mezhepler Öncesi Dönem

Fıkıh ilminde mezhepler öncesi dönem üç ana başlık altında ele alınır. Bunlar; Hz. Peygamber, Sahabe ve Tabiîn dönemidir. Hz. Peygamber (s.a.v.)’e gelen ayetlerin birçoğunda, “Sana soruyorlar.”, “Senden fetva istiyorlar.” gibi ifadeler yer almaktadır. Hz. Peygamberin bu ve benzeri sorulara verdiği cevaplar fıkhın ilk örneklerini oluşturmuştur. Ayrıca kaynağa dayanarak hüküm çıkarma işi Hz. Peygamber ile başlamıştır. Peygamber Efendimizin vefatından sonra sahabe yeni çıkan sorunlara, Kitap ve sünnete dayalı olarak çözüm üretmeye çalışmışlardır. Tabiîn döneminde ise Peygamberimiz ve sahabenin uygulamaları geliştirilerek sistemleştirilmiştir. Bu durum mezheplerin oluşmasına zemin hazırlamıştır.


1.1. Hz. Peygamber Dönemi

Hz. Peygamber dönemi fıkhın oluşmasında en önemli dönemdir. Bu dönemin on üç yılı Mekke, on yılı da Medine’de geçmiştir. Mekke döneminde Hz. Peygamberin tebliği daha çok inanç ve ahlaka yöneliktir. İnanç ve ahlakla ilgili ilkeler ibadetlerin ve sosyal ilişkilerin temelini oluşturmuştur. Mekke döneminde fıkhi hükümler azdır ve genel kural niteliğindedir.
Medine dönemi, fıkıh tarihi açısından önemlidir. Bu dönemde toplumsal yapı oluşmaya başlamıştır.
Buna bağlı olarak bireysel alanda olduğu gibi toplumsal alanda da önemli düzenlemeler yapılmıştır.
Müslümanlar arasında yapılan kardeşlik anlaşması ile diğer dinî gruplarla yapılan Medine
Sözleşmesi buna örnek verilebilir. Medine döneminin en belirgin özelliği fıkhi hükümlerin tedricî olarak konulmasıdır. Yani, toplumun henüz hazır olmadığı bazı konularda, hükümler zaman içinde aşamalı bir
şekilde konulmuştur. Örneğin, içki üç aşamada yasaklanmıştır. Hz. Peygamber, gelen vahyi açıklamış, uygulamalarda bulunmuş ve sahabenin bazı davranışlarını onaylamıştır. Böylece fıkhi hükümlerin ilk örnekleri oluşmuştur.


1.2. Sahabiler Dönemi

Sahabiler dönemi Hz. Peygamberin vefatı ile başlayıp hicri ikinci asrın başına kadar olan zamanı kapsar. Hz. Peygamberin vefatından sonra İslam beldelerinin sınırları hızla genişledi. Müslümanlar, yapılan fetihlerle doğuda Hindistan’a, batıda Atlas Okyanusu’na ulaştılar. İslam, bu geniş coğrafyada yaşayan insanlar arasında yayıldı. Sade bir hayat yaşayan Müslümanlar, başka topluluklarla ve onların oluşturduğu uygarlıklarla karşılaştılar. Bunun tabii sonucu olarak çözülmesi gereken birçok problem ortaya çıktı. Bazı sahabiler ilim, anlayış ve vahiyden istifade etme imkânı açısından diğerlerinden farklıydılar. Bunlar Peygamberimizin vefatından sonra meydana gelen problemlere ondan öğrendikleri istişare ve içtihat metoduyla anında çözüm üretebiliyorlardı. Örneğin, sahabiler Hz. Peygamberin vefat etmesiyle ortaya çıkan yönetim boşluğuyla ilgili sorunu hemen fark ederek çözüme kavuşturdular. Yapılan istişare sonucunda Hz.Ebu Bekir halife seçildi.

Hz. Ebu Bekir iki yıl bu görevde kaldı. Onun döneminde dinden dönenlerin (irtidat) ve zekât vermek istemeyenlerin çıkardıkları isyan en önemli sorunların başında gelmekteydi. Müslümanlar uzun süre bu isyanları bastırmak ve toplumun birlik ve beraberliğini sağlamak için çalıştılar. Hz.
Ebu Bekir, karşılaştığı sorunları ileri gelen sahabilerle istişare ederek çözmeye çalışmıştır. Örneğin, Hz. Peygamber, müellefe-i kuluba zekâttan bir fon ayırırdı. Bu şekilde onların verecekleri zararları önlemeye, desteklerini elde etmeye ve kalplerini kazanmaya çalışırdı. Hz. Ebu Bekir, Hz. Ömer’le
yaptığı istişare sonucunda, desteklerine ihtiyaç kalmadığı gerekçesiyle onlara pay ayırmadı. Ayrıca bu dönemde birçok problem uzun tartışmalardan sonra bir karara bağlanmıştır. Topluca alınan bu karara ve yapılan içtihada şûra içtihadı denilmiştir. Örneğin, Kur’an’ın toplanıp kitap (mushaf) hâline getirilmesi şûra içtihadı neticesinde olmuştur.

Hz. Ebu Bekir’in vefatından sonra Hz. Ömer halife seçildi. Onun on iki yıl süren halifelikdönemi, fıkıh tarihinde önemli bir yere sahiptir. Müslümanlar yabancı kültürlerle karşılaşmaya başlamış, Mekke ve Medine’nin dışında Kûfe (Irak), Fustat (Mısır) gibi yeni yerleşim merkezleri kurulmuştur. Ayrıca fethedilen diğer şehirlerde halkın bir kısmı Müslüman olmuş, bir kısmı da önceki inançlarını terk etmeyip Müslümanlarla iç içe yaşamışlardır.
Hz. Ömer, fıkhi konularda istişare etmek için bazı müçtehit sahabilere Medine’den çıkma yasağı koymuştu. O, hakkında Kur’an ve sünnette hüküm bulunmayan bir olayla karşılaştığında, sahabileri toplar, konuyu onlara açardı. Böylece onların görüşlerini alır ve müzakere sonucunda varılan kararı uygulardı. Bu uygulama icmanın oluşmasına ve fıkhın temel kaynaklarından biri olarak kabul edilmesine de zemin hazırlamıştır.

Hz. Ömer, zamanın şartlarını dikkate alarak bazen kendinden önceki uygulamalardan farklı hükümler ortaya koymuştur. Örneğin, savaşta elde edilen taşınmazların mülkiyeti, Peygamberimiz döneminde savaşa katılan askerler arasında paylaştırılırdı. Hz. Ömer, bu tür arazilerin mülkiyetlerini
vergi almak üzere esas sahiplerine bırakarak yeni bir toprak hukuku sistemini başlattı. Bu uygulama kendisinden sonraki dönemler için örnek teşkil etti. Ayrıca kıtlık yıllarında hırsızlık suçunun cezasını uygulamadı. Hz. Ömer, herkese belli ölçüde ihtiyaçları dikkate alarak hazine (Beytü’l-Mal)den yardım
yapmaya başlamış ve maaş bağlamıştır.

Hz. Ömer’in vefatından sonra sahabiler İslam’ı öğretmek için fethedilen ve yeni kurulan şehirlere gönderilmişlerdir. Örneğin yeni kurulan ve Irak’ın merkezi olan Kûfe şehrine yönetici olarak Ammar b. Yasir, kadı ve öğretmen olarak İbn Mesud gönderilmişti. Dördüncü halife Hz. Ali, hilafet
merkezini de buraya taşımıştı. Birçok sahabi çeşitli nedenlerle buraya uğramış ya da burada ikamet etmişti. Diğer şehirlerin durumu da Kûfe gibiydi. Bu durum Medine’nin yanı sıra başka ilim merkezlerinin ortaya çıkmasına yol açmıştır. Örneğin, İbn Abbas Mekke’ye, Ebu Musa el-Eş’arî Basra’ya,
Abdullah b. Amr Mısır’a, Muaz b. Cebel Şam’a gönderilerek ilim halkaları oluşturmuşlardır. Sahabiler gittikleri şehirlerde Kur’an ve sünnete göre hüküm veriyorlardı. Bunlarda hükmünü bulamadıkları konularda kendi görüş (rey) ve içtihatlarıyla çözüm üretiyorlardı.

Örneğin, Kûfe’de ilmî faaliyetlerini sürdüren İbn Mesud, o çevrenin özel şartlarını da göz önünde bulundurarak hüküm veriyordu. Çünkü
sosyal ve kültürel çevre, ihtiyaçlar ve problemler farklıydı. Bu nedenle Kur’an ve sünnetten hareketle içtihatta bulunmuş, kendi görüş ve yorumlarıyla
çözümler getirmiştir. Bu konuda son derece başarılı olan İbn Mesud, Irak’ta “rey” ağırlıklı fıkıh ekolünün temellerini atmıştır. Burada birçok talebe yetiştirmiş ve rey (Kûfe) ekolünün kurucusu kabul edilmiştir.

Kûfe’de gelişen rey ekolüyle eş zamanlı olarak Medine merkezli Hicaz bölgesinde ise Hz. Peygamberin hadisleri ile sahabe fetvalarından oluşan “eser” ağırlıklı “Hicaz” ekolünün temeli atılmıştır. Hicaz ekolünün geliştiği ortamda, Hz. Peygamber döneminde yaşanan sorunlar büyük ölçüde
benzer şekilde tekrarlanıyordu. O dönemde verilen cevaplar, o günün sorunlarına da cevap teşkil edebilecek karakterdeydi. Bu nedenle reye fazla ihtiyaç duyulmamıştı. Zeyd b. Sabit ve Abdullah b. Ömer bu ekolün öncülerindendi.


1.3. Tabiiler Dönemi

Sahabiler gittikleri yerlerde dini öğretiyor, talebe yetiştiriyor ve örnek oluyorlardı. Onların yetiştirdikleri talebeler tabiin neslinin âlimleri olmuşlardı. Örneğin, tabiin fakihlerinden Alkame ve İbrahim en-Nehai Kûfe’de bulunan Hz. Ali ve Hz. Abdullah b. Mesud gibi önde gelen sahabilerden
ders almışlardır. Hz. Peygamberin vefatından bir buçuk asır sonra yetişmiş çok sayıda âlimin ilmî faaliyetleri sonucunda
büyük bir fıkıh mirasının oluştuğu görülmektedir. Bu dönemde birçok fıkıh âlimi yetişmiş, bunlardan Ebu Hanife ve İmam Malik gibi isimler
öne çıkmıştır. Bunlar kendi dönemlerinde ortaya çıkan yeni sorunları çözmek için bir takım usul ve kaideler belirlemişler ve bu doğrultuda yeni durumlar
için çözümler üretmişlerdir. Onların kendilerine has metot ve prensiplerinin olması, isimlerinin öne çıkmasında etkili olmuştur.
Kûfe ve Hicaz için anlatılanlar, benzer şekilde diğer önemli İslam merkezleri için de geçerliydi. Örneğin, İmam Malik’in oluşturduğu fıkhi hükümler,
başta Medine olmak üzere, Mısır, Kuzey Afrika ve daha sonra Endülüs’te meydana gelen problemlere fıkhi çözümler getirmiş ve toplumun ihtiyaçları giderilmeye çalışılmıştır.

Tabiin âlimlerinin birçoğu Kitap ve sünnete göre içtihat edip hüküm çıkarmışlardır. Asıl kaynaklarda hükmünü bulamadıkları pek çok konuda kendi içtihatlarıyla hüküm vermişlerdir. Böylece bunlar rey ekolünü geliştirmiştir. Fıkhın alanı genişlemiş ve gerek hoca gerekse bölge farklılığından
dolayı farklı içtihatlar meydana gelmiştir. Fıkıhla ilgili yazılı metinler bu dönemde ortaya çıkmaya başlamıştır.1 Ayrıca hadisler de ilk defa bu dönemde fıkıh konularına göre düzenlenmiş ve bu eserlere de müsannef türü eserler denmiştir.

2. Mezheplerin Oluşum Dönemi

Mezheplerin oluşumu tabiin dönemine rastlar. İslam devletinin sınırlarının genişlemesine paralel olarak fıkhın alanı da genişlemiştir. Ortaya çıkan yeni problemlere üretilen çözümler farklı düşüncelerin oluşmasına zemin hazırlamıştır. Bu dönemde bir taraftan içtihat faaliyetleri devam ederken
bir taraftan da fıkıh ve fıkıh usulü kitapları yazılmaya başlanmıştır. İmam-ı Azam Ebu Hanife, İmam Malik, İmam Şafii, İmam Ahmed b. Hanbel ve İmam Cafer-i Sadık gibi ilim adamları kullandıkları metotlarla yaptıkları yorumlar neticesinde bölgelerinin fıkıh imamları olmuşlardır. Bu âlimlerin etrafında zamanla mezhepler oluşmaya başlamıştır. Başlangıçta şehirler bazında gerçekleşen fıkhi oluşumlar, giderek daha geniş bir coğrafyaya yayılmıştır.


2.1. Fıkıh Mezheplerinin Doğuşunu Hazırlayan Sebepler

İnsanların anlayışları, yetenekleri, değer yargıları ve diğer kişilik özellikleri bakımından sayısız farklılıkları vardır. Bunlara ilaveten insanların yetiştiği ortam, geçmiş yaşantıları, görgüleri, tecrübeleri, bilgi ve becerileri de birbirinden farklıdır. Bu kadar farklılığın, beraberinde yorum farklılıklarını
getirmesi kaçınılmazdır.
Fertler, şahsi yeteneklerinin yanında, sosyal çevre ve sahip oldukları imkânlar bakımından da farklılıklar gösterirler. Çünkü yorum yapan her fert, içinde bulunduğu zaman ve sosyal çevreden etkilenir. Örf ve âdetlere dayalı hükümler, zaman ve çevrenin değişmesiyle değişir. Peygamberimizden sonra ortaya çıkan siyasi gelişmeler ve ilmî tartışmalar görüş ayrılıklarını da beraberinde getirmiştir. Ayrıca âlimlerin yetiştiği ortam, fıkhi hükümleri çıkarmada kullandıkları kaynaklar ve metotlar gibi nedenler farklı görüşlerin ortaya çıkmasına zemin hazırlamıştır. Bu görüşler belirli usuller etrafında sistemleştirilmiştir.
Fıkıh, kaynak bakımından Kur’an-ı Kerim ve Hz. Peygamberin sünnetine dayanmaktadır. Bu kaynaklarda geçen ifadelerin, farklı şekillerde anlaşılması ve yorumlanması da mezheplerin ortaya çıkmasında etkili olmuştur.  



FIKHİ ( FIKIH ile ilgili ) MEZHEPLER VE MEZHEP İMAMLARI

HANEFİ
MEZHEBİ
Numan b. Sabit
Ebu Hanife
(H 80-150/700-768)

MALİKİ
MEZHEBİ
Malik b. Enes
(H 93-179/711-795)

ŞAFİİ
MEZHEBİ
Muhammed b.
İdris
eş-Şafii
(H 150-204/767-
819)

HANBELİ
MEZHEBİ
Ahmed b. Hanbel
(H 164-241/780-
855)

CAFERİ
MEZHEBİ
Cafer-i Sadık
(H 80-148/699-
765)


Ebu Hanife, görüşlerinin kesin doğru olmadığına, her konunun eleştirel bir şekilde ele alınmasının gereğine inanırdı. “Nereden söylediğimizi ve delillerimizi bilmeden bizim görüşümüzle fetva vermek hiçbir kimse için helal değildir.” diyerek körü körüne taklit
edilmesini hoş karşılamazdı. Ayrıca Ebu Hanife, kendi görüşleri için, “Bu benim elde edebildiğim en güzel sonuçtur. Kim bundan
daha güzelini bulursa onu kabul ederiz.” diyerek sorunlar üzerinde düşünmeyi teşvik ederdi. Ebu Hanife’nin, inanç esaslarını anlatan el-Fıkhu’l-Ekber
adlı eseri vardır. Onun fıkha dair görüşlerini ise öğrencilerinden Muhammed b. el-Hasan eş-Şeybanî, Zâhirü’r-Rivaye adlı kitapta
derlemiştir. Bu kitap Serahsî tarafından el-Mebsût adıyla otuz cilt hâlinde şerh edilmiştir.
Hanefi mezhebi daha çok Türkiye, Suriye, Irak, Pakistan,Kafkaslar ve Balkanlarda yaygınlık kazanmıştır.

 

Not: Ebu Hanife yukarıda taklitçiliği ve nakilciliği eleştirmektedir. Ben de buna  katılıyorum. Fıkıh bilindiği üzere inanç esaslarından sonra gelen, ibadet ve hukukun adıdır bk.
http://fatihltfaydin.tr.gg/Temel-Dini-Bilgiler.htm. Fıkıh insanın üstüne düşen davranışları; araştırıp, iyice bilmesidir. Zuhruf ,44 ayeti gereği, Kur'an'dan sorumlu tutulacağımız için taklitçi ve nakilci olmayıp herşeyi; akıl, mantık, vicdan ve Kur'an cetvelleriyle ölçmeliyiz.
Ayrıca mezheplerle ilgili geniş açıklamam 
http://fatihltfaydin.tr.gg/Kelam-2.htm dosyasında yer almaktadır. Saygılar ve sevgiler.14.04.2016 Fatih Lütfü Aydın.

Not 2: Prof.Dr.Süleyman Ateş'e ait Kur'an Ansiklopedisinde ki Hizipler maddesi kısa yolu aşağıdadır ve mezhepleşmenin yanlışlığını anlatmaktadır.


Hizb: katı, kaba davranan cemâate denilir. Parti, grup anlamında kullanılır. Dinin amacı insanları ayrıntılara boğup bölmek değil, tevhîd özünde birleşmektir. Tevhîd dini kolaylık dinidir. Onda güçlük yoktur. İnsanın doğasına uygun olan tevhîdi yerleştiren peygamberlerin ardından zaman geçince insanlar ayrılığa düşmüşlerdir. Bir olan dinlerini zebûrlara (ayrı ayrı Kitâblara) bölmüşler ve her fırka (fraksiyon), dini kendi anlayışına göre yorumlamağa başlamıştır. Ve her fırka, kendi görüşünü en doğru kabul ederek onunla sevinmekte, övünmektedir. Bu, önceki uluslarda böyle olduğu gibi bu ümmet içinde de böyledir. İslâm tarihi boyunca çeşitli inanç ve amel fırkaları doğmuş, bunların her biri kendi yolunun en doğru olduğunu iddi'â etmiş ve kendi mezhebiyle sevinmiştir. Yine bu mezhep ihtilâfları sebebiyle ortaya atıldığında kuşku olmayan: "Ümmetin yetmiş üç fırkaya ayrılacağını ve bunlardan yalnız birinin kurtulup diğerlerinin ateşte olacağını"
[4] söyleyen hadîs karşısında da her fırka, kendisini firka-i nâciye (kurtuluşa erecek fırka) sanmıştır. Aslında kimin kurtulacağını Allah bilir. 

http://fatihltfaydin.tr.gg/Hiziplesmeler-Prof-.-Dr-.-Suleyman-Ates.htm


Sayfa Başına Dönün 

Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol