Devrim: Toplumun artık adilce iş göremez hale gelmiş, çürümüş kurumlarının, kökten ve gerekiyorsa zorla değiştirilmesidir.
Bireyler tek başlarına gereksinimlerini ( ayakkabılarını, elbiselerini, evlerini vs. vs. ) karşılayamadıkları için bir araya gelerek toplumu ( devleti ) oluştururlar. Toplum bu gereksinimleri kurumları aracılığı ile sağlar. Yönetimde ki insanlar, Rabbena hep banacı oldukları için, Evrensel Ahlak ve Hukuk ilkeleri’ne aykırı olarak iş yaparlar. Böylece toplumun kurumları bu gereksinim karşılama işini haksızca yapar ve kurumlarda bir çürüme oluşur.
Bunca çürümüşlük varken o toplumda bir devrim gerekir. Bu devrim özünde Evrensel Ahlak ve Hukuk ilkeleri’ni taşırsa ve sömüreye karşı köklü önlemler alırsa, halk yararına olur. Saygılar ve Sevgiler. 18.08.2014 Fatih Lütfü Aydın.
http://fatihltfaydin.tr.gg/Evrensel-Hukuk-ve-Ahlak...
İKTİSAT TEMEL KURALLARI
Bir iktisatçı eğer ekonomi sürekli cari açık veriyorsa
yabancı paraların Türk Lirası karşısında er yada geç değer kazanacağını tahmin eder. Yine bir iktisatçı bir ürünün ithalatına kısıtlama getirildiğinde, o ürünün yurtiçi fiyatının artacağını tahmin eder.
-------------------------------------------------------------------------------
1.Kişileri konuşanlar cahillerdir.
2.Olayları // yarı cahillerdir.
3.İşi konuşanlar ergin kişilerdir.
Düşük kur yüksek faiz uygulaması yerine denge kuru ( optimal kur ) düşük reel faiz uygulanmalı.
Dolar bocunu borç alarak ödemek yüksek faize yol açar çünkü borç veren yüksek faiz ister.
MB dolar ( döviz ) alır satar, faizi düşürüp, yükselterek TL değerini belirler.
Devletin dış borcu yok ama dış borç alan bankalardan TL olarak borç almış.
Sermaye ürkektir, kanunsuzluğu, gördümü kaçar. Ör. Bankasya'ya yapılan karışma ( müdahale ) sıcak para kaçışına yol açtı.
Sıcak para ile üretimi arttırmadılar.
Prof.Dr.Osman Altuğ
--------------------------------------------------------------------------------------
Düşük kur dış alımcıya ( ithalatçıya ) dış alımı karlı hale getirdiği için dış alım arttı. Üretici ( vergi, SSKprimi vs. ile ) pahalıya mal üreteceğime ucuza getirtir satarım düşüncesiyle dış alıma yöneldi. Yüksek faizle yurda getirtilen döviz borçlarını rahat ödetecek üretim ve dış satım ( ihracaat ) olmayınca borcu borçla ödeme kısır döngüsü ile ekonomik büyüme balonu şişirildi.
Sıcak para ile üretimi arttırmak yerine har vurup harman savurdular.
Sıcak paranın A.B.D.'ye dönmesiyle bu borçlar ödenemeyecek ve balon patlayacak. F.L.A.
İKTİSAT TEMEL KURALLARI
Bir iktisatçı eğer ekonomi sürekli cari açık veriyorsa
yabancı paraların Türk Lirası karşısında er yada geç değer kazanacağını tahmin eder. Yine bir iktisatçı bir
ürünün ithalatına kısıtlama getirildiğinde, o ürünün yurtiçi fiyatının artacağını tahmin eder.
Enflasyonun kaynağı ne?
Enflasyon ve faiz arasında nasıl bir ilişkinin var olduğunu tespit için, öncelikle enflasyonun kaynağının ne olduğuna bakmak gerekir. Enflasyon ya arzı aşan talepten (talep enflasyonu), ya da maliyet artışlarından (maliyet enflasyonu) kaynaklanmaktadır. Enflasyonun kaynağı olarak talebin veya maliyetin ağırlığı, uygulanacak faiz politikasında da belirleyici olmakta. Talep enflasyonu durumunda faiz oranlarını düşürmemek aksine yükseltmek; maliyet enflasyonu durumunda ise faiz oranlarını düşürmek gerekir. Enflasyon açısından faiz oranlarını düşürmenin gerekli olup olmadığına karar vermek için, öncelikle Türkiye'de enflasyonun kaynağının ne olduğuna cevap vermek gerekir:
Birinci olarak, ülkedeki Tüketici Fiyat Endeksi (TÜFE) ve Üretici Fiyat Endeksi (ÜFE) karşılaştırıldığında, mesela geçen yıl üretim maliyetlerini temsil eden ÜFE'de düşüşün yaşandığı aylarda, talebi temsil eden TÜFE'de artışın devam ettiği görülmüştür. Bu durum, enflasyondaki ağırlığın maliyetten daha çok talepten kaynaklandığı anlamına gelmektedir.
İkinci olarak, yukarıda ifade edildiği gibi, işletmelerin toplam maliyetleri içinde faiz giderlerinin oranı oldukça az. Dolayısıyla faiz kanalından enflasyona belirgin katkı da olmamakta. Bu durumda faizlerde temkinsiz azaltma, maliyetler üzerinden fiyatlarda çok küçük bir azalmaya, talep artışı üzerinden ise enflasyona neden olacaktır.
Üçüncü olarak, AKP döneminde tasarruf oranı yüzde 17'lerden yüzde 13'lere düştü. Tasarruflardaki azalma tüketimde artışı; tüketimdeki artış da talep artışı yoluyla enflasyonu sonuç vermiştir. Tüketim toplumu olgusunun her geçen gün daha fazla yer edindiği bir ekonomik ortamda, faizlerdeki azalma tasarrufları azaltıcı, tüketimi ise artırıcı etki yaparak enflasyona neden olacaktır.
Bu üç tespitten iki sonuç ortaya çıkmaktadır: Birincisi, maliyet kaynaklı enflasyonda faizin etkisi oldukça düşüktür. İkincisi, ülkede yaşanan enflasyon, maliyetten daha çok talepten kaynaklanmaktadır. Talep enflasyonu durumunda faiz ve enflasyon arasında ters ilişki vardır; faiz oranlarındaki azalma enflasyonu netice verecektir. Yani Türkiye'de faizlerdeki düşme enflasyonda artış demektir. Temel hedefi fiyat istikrarı olan MB'nin faizleri düşürme konusunda temkinli davranmasının temel nedeni de budur.
Ayrıca faiz oranlarında önemli azalmalar, yüksek oranda cari açık veren ülkemizin cari açık finansmanını da zora sokacaktır. Zira yapılan akademik çalışmalarda, cari açığın finansmanı açısından önem taşıyan yabancı sermaye ile faiz oranları arasında pozitif ve anlamlı bir ilişkinin olduğu tespit edilmiştir.
Fasla değil, asla odaklanmalı
Yukarıdaki hem yatırım-faiz hem de enflasyon-faiz ilişkisine dair değerlendirmeler dikkate alındığında; ülkeyi yönetenlerin, faiz oranlarını önemli oranda düşürmesi için MB üzerinde baskı kurmaya çalışması, ekonomik gerçekler ile bağdaşmamaktadır. Bu tarz-ı siyaset, faiz oranlarının yüksekliğini ülkede yaşanan düşük ekonomik büyümenin temel nedeni olarak göstererek, ekonomide olumsuz gidişatın faturasının, yapılacak genel seçimde kendisine kesilmemesi için toplumu manipüle etme anlamına da gelmektedir.
Türkiye'de yatırım, üretim, istihdam, enflasyon, ihracat ve cari dengeye ilişkin sorunlar yapısaldır. Bu sorunların kalıcı çözümü, üretimde ithalata bağımlılığın azaltıldığı, düşük ve orta teknolojili ürünler yerine yüksek teknolojili ürünlerin üretildiği, katma değeri ve marka değeri yüksek ürünlerin ihraç edildiği bir yapısal değişime ihtiyaç var. Söz konusu yapısal değişimi gerçekleştirmede, faiz oranını düşürme gibi ikincil öneme sahip politikalara odaklanmak, ekonomide esaslı, kalıcı ve olumlu sonuçlar doğurmayacaktır. 13 yıldır tek başına iktidarda olan bir siyasi hareketten, ülke ekonomisinin temel sorunlarına kalıcı çözüm için, ekonomik politikalar içerisinde fasla takılıp kalması değil, asla ilişkin yapısal değişim kararlarını alması ve uygulaması beklenir(di).
* Doç. Dr., Fatih Üniversitesi
Patent ya da İhtira Beratı : Sanat ve sanayiye ilişkin her çeşit yenilik, gelişme ve buluştan yararlanma hakkı sadece bunları gerçekleştiren kişilere belirli sürelerle verilir. Bu haktan yararlanmak devletten alınacak bir berat ile mümkün olur. işte bu berata ihtira beratı nedir.
Eğer enflasyon oranı beklediğimden yüksek gelmişse, daha fazla faiz isteyeceğim demektir. Eğer daha fazla faiz istersem, faizler yükselecektir. Faizler yükselince hisselerin değeri düşecektir.
Prof. Dr. Deniz Gökçe, Gezi Parkı direnişiyle gündeme gelen "faiz lobisi"nin işlevini anlattı
T24
Ekonomi profesörü Deniz Gökçe, Başbakan Tayyip Erdoğan’ın Gezi Parkı direnişinde etkisi bulunduğunu söylediği “faiz lobisi”ni anlattı. Gökçe “Faiz lobisi tatlı kazanç peşinde koşar. Bu kazancı sağlamak için yüksek faiz-yüksek döviz kuru arzular. Kendisi kazanırken ülkeyi fakirleştimeyi umursamaz. Şu an suni bir kriz yaşıyoruz. İyi niyetli yabancı yatırımcı zararı göze alarak çıkmak isteyebilir. Bu da suni krizi reel bir krize dönüştürebilir” dedi.
Akşam gazetesine faiz lobisinin işlevini anlatan Prof. Dr. Deniz Gökçe şunları söyledi:
- Türkiye’de gerçekten bir faiz lobisi var mı?
Başbakan Erdoğan ‘faiz lobisi’ diyerek topluma önemli mesajlar vermek istiyor. Başbakan, faiz kelimesi ile lobi kelimesini de hep bir arada kullanmakta ve bir “faiz lobisinden” bahsetmekte. Ancak kim faiz lobisi sayılır sorusunun cevabı da açık değil, üstelik zor.
- Peki kim bu lobi dediğimiz kurumlar?
Doğal olarak bunlar yabancı finans kuruluşlar: Bankalar, fonlar... Bunların Türkiye ayağı da buradaki banka ve finans kuruluşları.
- Türkiye’de nasıl hareket ediyorlar?
Türkiye’ye yatırıma gelen fon ya da banka, döviziyle önce Türk Lirası alıyor. Bu Türk Lirası’nı hisse senedi ya da iç borçlanma senedine yatırıyor. Çıkarken de Türk Lirası’nı döviz yapıp evine dönüyor. Türkiye’de de bazı yerli aracı kuruluşlar ve bankalarla beraber hareket ediyorlar.
Nasıl kazanıyorlar?
- Faiz ya da dövizin artmasından çıkarları ne?
DIŞ ülkelerden Türkiye’ye gelen yabancı yatırımcılar sıklıkla yerel faizi artırmamız için bazen nasihatlar verirler. Çünkü faiz yükselirse Türk Lirası’nın dövize karşı değeri yükselir. Bu da dış yatırımcının işine yarar. Çünkü ülkemize yüksek getiriyi izleyerek gelen dış yatırımcı, ülkemizin parası değer kaybettikçe yüksek getiriden kazandığını, TL’nin dövize karşı değer kaybetmesi nedeniyle kaybetmek durumunda kalır. İşte getirisi kur değişmesine kurban gitmesin diye parazit yapan dış yatırımcıya ‘faiz lobisi’ diyebiliriz.
Tek amaç tatlı para kazanmak
- Faiz bu işin neresinde?
Nominal veya reel faiz yükseldiği zaman, yabancı yatırımcı kur değişimi nedeniyle zarar etmekten kurtulur. Fakat ülkeye finans yatırımına gelen her kuruluşa faiz lobisi diyemeyiz. İster istemez bu kuruluşlar kolay para peşinde. Fakat ülkenin geleceğini düşünmeyen kötü niyetli kuruluşlarına bu benzetmeyi yapabiliriz.
Güçlü TL’yi kim istemiyor?
- TL’nin değerinin düşmesini istemeyen kimler?
TL’nin değer kaybetmesi elinde döviz birikimi olan kimseye veya kuruma yarar. Dövizin değerinin artması en çok ihracatçılara da yarar, çünkü onlar da döviz kazanmaktadırlar. Ama ülkenin ithalatçılarına ve döviz borcu olan kişi ve kuruluşlara dövizdeki yükseliş hiç ama hiç yaramaz.
Faiz lobisi ne kadar güçlü?
- Şu an kim daha güçlü? Faiz lobisi mi, MB mı?
Merkez Bankası son yıllarda hem nominal hem de reel faizi düşürmekte başarılı oldu. Döviz kurunun TL aleyhine gelişmesini de kontrol altına aldı. Merkez Bankası son dönemde kullandığı ve “koridor sistemi” adı ile geçen politika yaklaşımında faizleri hem nominal hem de reel olarak rekor düzeyde düşürebildi. Diğer taraftan da ülkemize gelen yabancı sermaye akımı nedeni ile paramız da değer kaybetmek yerine değer kazanmak yönünde sık sık değişim yaşamaktadır. Yani şu an için işler Merkez Bankası’nın istediği şekilde yürüyor.
TL’deki kayıpların bir sorumlusu da küresel gelişmeler
- İyi de Merkez Bankası TL’nin değerinin düşmesini istemedi mi?
Son haftalarda TL’nin değer kaybetmesi küresel ekonomideki değişimden kaynaklanıyordu. Fakat biz de hem nisan ayında 0.25 puan ve hem de mayıs ayında 0.50 puan faiz indirimi yaptığımızdan biz de kendi paramızın değerini Merkez Bankası politikasıyla düşürüyorduk. Çünkü büyüme başlarken dış denge yani cari açık da yükselmeye başlamıştı ve çok yükselmesini istemiyorduk. Faiz indirmek yerel paranın değerini de düşürür.
Lobi’den kurtulma yolları!
- Türkiye faiz lobisinden kurtulmak için ne yapmalı?
İlk olarak tasarrufları artırmalıyız. Biz ülke olarak tasarruflarımızı artırırsak faiz lobisinin bir anlamı da kalmaz. Kendi yatırımlarımızı kendi tasarruflarımızla finanse eder hale geliriz. Bakın Almanya’ya, tasarruflar yüksek lobi falan da yok...
Diğerlerine benzemeyiz
- Yabancı basında Türkiye, İspanya ya da Portekiz olur mu diye yazılar çıktı? Bunlar ne kadar gerçekçi?
Türkiye 2001 sonrasında bankaları ve kamu maliyesini tamir etti. İspanya, Portekiz olmaz. Ama gerilim Güneydoğu sorununun çözümünü ve büyümeyi etkileyecek düzeye götürülmemeli.
Risk: İyi niyetli yatırımcıyı ürkütmektir!
- Ekonomi için asıl risk ne?
Asıl risk, Türkiye’ye yatırım yapmış iyi niyetli yabancıların endişelenip ülkeden çıkma riskidir. Bunu yapabilmeleri için satmaya çalıştıkları hisse senedi ve bonolara alıcı bulmak zorundalar. Ancak bugünkü ortamda alıcı bulmaları zor. Ama eğer gerilim panik düzeyine gelirse, o zaman zararı sineye çeker, kaçabilirler. Bu da kurları 1994 ve 2001’deki gibi yukarıya zıplattırır. Ama şu anda böyle bir durum yok!
1 dolar=2 TL olabilir mi?
Merkez Bankası geçen hafta cuma günü likiditeyi azalttığını ve durumu izleyip, gerektiğinde politikasını kuvvetlendirip kuvvetlendirmemesi konusunda karar vereceğini söyledi. Bir dolar 2 TL düzeyine çıkmak Merkez Bankası’nın hemen müdahale etmesini getirir.
Yüksek faizi sadece bu lobi istemez...
- Yüksek faizi isteyen herkes faiz lobisine mi hizmet eder?
Faiz lobisine dahil edilemeyecek birçok insan da bankalarda mevduat şeklinde fon tutmaktadırlar. Faizin enflasyona oldukça paralel olmasına rağmen milyarlarca risk sevmeyen yatırımcı, hisse senedi yerine kamu borç senetlerine veya çoklukla mevduata yatırım yaparlar. Yaşlı ve emeklilerin tasarruflarını tuttuğu en önemli araç mevduattır. Bu tür insanlar faizin düşmesinden şikâyet etseler de, onlara faiz lobisi denemez. Çünkü onlar uzun vadeli tasarrufçu ve yatırımcıdır, kısa vadeci spekülatör değil
Başbakan’ın Gezi protestolarına sert tepkisinin negatif etkisi bugün için finansal piyasalarda ortaya çıkıyor. Borsa düşüyor. Faiz artıyor. Döviz kurları artıyor. (Türk Lirası değer kaybediyor.)
Finansal yatırım araçlarındaki hareketler, Türkiye şartlarında uzun dönemli istikrar sorunu yaratma riski taşıyor. Söz gelimi Borsa “İner de çıkarda” demek sorunu çözmüyor. Borsada panik, sıcak para çıkışını hızlandırır. Özellikle Türkiye’nin kur riski, sorunu kriz noktasına taşıyabilir.
Türkiye’nin geçmiş sorunlarından ders alarak, bugünkü Gezi olaylarını demokratik bakış açısıyla ve sükûnet içinde çözmesi gerekir.
Kur riskinin yüksek olması, kurlarda hızlı artış olduğu takdirde ekonomide istikrarın hızlı bozulması, döviz geliri elde edecek veya döviz ödemesi yapacak iktisadi karar birimlerinin zarara uğrama olasılığının da yüksek olması demektir.
Siyasi sorunlar bugüne kadar çoğu zaman kur artışı olarak ekonomiye yansımıştır. Bugün döviz kurları, her zamankinden daha hassastır… Çünkü Türk Lirası aşırı değerlidir.
Türk Lirası’nın aşırı değerli olduğunu Merkez Bankası Reel Efektif Döviz Kuru endeksinden görebiliyoruz. MB TÜFE bazlı reel efektif döviz kuru endeksi Mayıs ayı itibariyle 119.60’dır. Bu demektir ki Mayıs ayında Türk Lirası yüzde 19.60 oranında daha değerlidir. Yani Türkiye’nin dış ticaretinde rekabet edebilmesi için, üretkenlik gibi faktörler yanında döviz fiyatlarının da şimdikinden yüzde 19.60 oranında daha yüksek olması gerekir. Söz gelimi Mayıs’ta dolar kuru ortalama olarak 1.82’dir. MB reel kur endeksine göre ise 2 lira 17 kuruş olması gerekirdi. Dolar 2.17 liranın altında kaldığı sürece, kurun artışı yönünde bir baskı oluşuyor. Merkez Bankası bu baskıyı döviz satarak gidermeye çalışıyor. Geçen hafta bu baskı nedeniyle özelleştirme idaresinin 300 milyon dolar sattığı yazıldı.
Ne var ki korkunun ecele faydası yoktur… Ekonomik altyapı ve dış açıklar, sürekli bir kur tehdidi yaratıyor.
1) 2012 yılında toplam tasarrufların, Gayri Safi Yurt İçi Hasıla’ya oranı (ortalama tasarruf oranı ) yüzde 15 olarak tahmin edilmiştir. Buna karşılık toplam yatırımların GSYH’ya oranı yüzde 23 olarak tahmin edilmiştir. Arada 8 puan fark var. Bu fark cari açığı oluşturmuştur. İç tasarruf açığı dış kaynaklarla, (dış borçla, yabancı sermaye girişi ile, varlık satışları ile) kapatılmıştır.
2) Cari açık kronik bir yapı kazandı. Çünkü, düşük kur iç üretim yerine ithalatı artırıyor. İç üretim azaldıkça, üretkenlik düştükçe ithal mala ihtiyaç artıyor. 2012 yılında Büyüme oranının düşmesine rağmen cari açık yüksek kaldı. Son on yılda Türkiye 343 milyar dolar cari açık verdi. Cari açıktan daha fazla sıcak para girdiği için kur baskısı oluşuyor, kur artmıyor ve TL değerleniyor.
3) 2003 yılında, kamu özel olarak Türkiye’nin toplam dış borcu 140 milyar dolar idi. Bugün bu dış borç 340 milyar dolara yükseldi. Türkiye bu on yılda 200 milyar dolar dış borç aldı. Bu 200 milyarın 25 milyar doları ile IMF borcunu ödedi. Hükümet dış borcun 200 milyar dolarını görmüyor, IMF’ye ödediği 25 milyar doları görüyor. Dış borcun 340 milyar dolara çıkması, döviz riskini artırıyor. Zira kur artarsa, bu borçların TL karşılığı da aynı oranda artar.
4) Özel sektörün ve bankaların döviz pozisyon açığı yüksektir. Döviz pozisyon açığı, döviz cinsinden yükümlülüklerin, döviz cinsinden alacaklardan çok fazla olmasını ifade eder. Bankalar dışında özel sektörün döviz pozisyon açığı 146 milyar dolardır. Ani kur artışı döviz borcu olan işletmeleri zora sokacaktır.
5) Sıcak para da kurlarda risk yaratıyor. Söz gelimi son günlerde sıcak para çıkışı oldu. Borsadaki sıcak paranın elbette bir günde çıkması mümkün değil.. Ancak kısmen çıkışı ve kısa vadeli mevduatta olan sıcak paranın çıkışı, döviz talebi demektir. Kurların artması yönünde baskı oluşturuyor.
6) Merkez Bankasının elindeki döviz rezervi, kur riskini önlemeye yetmez. Mayıs’ta MB döviz rezervi 109 milyardır. Bunun bir kısmı MB’nin borcu dövizlerdir
Kaynak: http://www.kemalistler.org/esfender-korkmaz-kur-riski-artti.html#ixzz2WP68AJ8n
Follow us: @genckemalistler on Twitter | kemalistlerweb on Facebook
http://notoku.com/faiz-oraninin-belirlenmesi/#ixzz2UyPSe787
http://notoku.com/tahvil-degerlemesi/#ixzz2UyNZskQ8
“Mögen die herrschenden Klassen vor einer kommunistischen Revolution zittern. Die Proletarier haben nichts in ihr zu verlieren al sihre Ketten. Sie haben eine Welt zu gewinnen Proletarier aller Länder, vereinigt euch”
Alles Gute zum Geburtstag,
Karl Marx!
"Varsın egemen sınıflar bir komünist devrim korkusuyla edelim.Proleterleri al SIHRE zincirleri kaybedecek bir şey yok. Onlar, bütün ülkelerin İşçileri kazanmak birleştirmek için bir dünya var! "
Doğum günün kutlu olsun,
Karl Marx!
"Let the ruling classes tremble at a communist revolution. The proletarians have nothing to lose in it al SIHRE chains. They have a world to win Proletarians of all countries, unite! "
Happy Birthday,
Karl Marx!
Zittern tremble
Egemen sınıfların kominist devrim korkusu var. İşçilerin zincirlerinden başka kaybedecekleri bir şey yoktur.
“Mögen die herrschenden Klassen vor einer kommunistischen Revolution zittern. Die Proletarier haben nichts in ihr zu verlieren al sihre Ketten. Sie haben eine Welt zu gewinnen Proletarier aller Länder, vereinigt euch”
Alles Gute zum Geburtstag,
Karl Marx!
Varsın egemen sınıflar bir komünist devrim korkusuyla titresinler. Proleterlerin zincirlerinden başka kaybedecek bir şeyleri yok. Kazanacakları bir dünya var. Bütün ülkelerin işçileri birleşin!"
Yes Let the ruling classes tremble at a communist revolution. The proletarians have nothing to lose except their chains. Have a world to win. Workers of all countries, unite! "
Doların Yükselme Nedenleri
1. Bireysel ve devlet dış borçlarının ödenmesi için dolar toplanması ( açık pozisyon
kapatma işlemi )
2. İthalat nedeniyle dolara olan talep.
3. Sıcak paranın ( sermaye hareketlerinin, yurttan çıkarken TL'leri dolara çevirmeleri ve
böylece doların azalıp, değerinin yükselmesi.
Parite: 2 ülke para biriminin birbirine oranı.$/TL, Euro/$, Euro/TL.
Pariteyi Etkileyen Unsurlar.
1. Faiz Oranı.
Faiz oranı yükseldiğinde, sıcak para girişiyle ülkeye çokça döviz girer ve dövizin değeri
düşer. Ulusal para değeri artar.
2. Ülkelerin Ekonomik Yapısı ve Gelecekte Yaşanması Beklenen Gelişmeler.
Ekonomi iyi gidiyor ve gidişatın devam edeceğine inanılıyorsa, ülkeye döviz girer ve
faiz oranı yükselmesinde olduğu gibi döviz değer kaybeder, ulusal para değerlenir.
Türkiye için Euro/$ paritesi önemlidir. İhracatın büyük kısmı Euro ile ithalatın da büyük kısmı $ ile yapılmaktadır. Bu yüzden Euro/$ paritesinin yükselmesi Türkiye'nin yararına olur.
PP ve MP ile Enflasyonu Düşürme.
Para politikası ile MB faizleri yükseltir ve finansal yatırımcılar paralarını bankaya aytırırlar.
Bankalar da bu paraları yüksek faizli Geri Satınalım Sözleşmeli ( Repolu ) hazine bonolarına yatırır. Bu paralar hükümet tarafından hazinede bloke edilir ( hareketsiz bırakılır ). Böylece piyasada ki az para ( az alım gücü ) nedeniyle talep yönlü enflasyon sona erer.
Maliye politikası ile de vergileri düşürür ve maliyetleri azaltır. Azalan ürün maliyeti fiyata yansımaz ve maliyet kaynaklı enflasyon sona erer.
1 D 8o Krş ise ( 1 TL'nin altındaysa) Türk Lirası değerlidir. İthalat artar iç üretim azalır.
1 D 120 Krş ise ( 1 TL'nin üstündeyse) Türk Lirası değersizdir. İhracat artar, iç üretim artar.
TEKNOLOJİ ve Bilinçli Tüketicilik
Teknoloji araç üretme ve kullanmanın bilimsel olarak incelenmesidir. Kısaca araç üretimi ve kullanımıdır. Bıçak da bir araçtır. Bıçak yemek yapımında kullanıldığı gibi yaratılmışa zarar vermede de kullanılabilir. Zarar vermemek ( ya da genel olarak haksızlık etmemek ) şartıyla isteyen istediği aracı kullanabilmelidir.
Tabi araç, ya da araç satın alma deyince akla Homo Ekonomikus gelmelidir. Ekonomide Homo Ekonomikus yani ekonomik düşünen insan ya da bilinçli tüketici diye bir kavram var. Bilinçli tüketici çoğu aza tercih eder. Yani aynı kalitedeki malı aynı fiyata nerde daha çok miktarda bulursa oradan alır. Örneğin bir malın bir yerde 2 si 1 TL iken, başka bir yerde aynı kalitede malın 3 ü 1 TL ise, 3 ü 1 TL olanı alır. Mutlaka seçer ve piyasa konusunda bilgilidir, yani hangi mal nerde? kaça satılıyor? hepsini bilir.
Sektör dünyası bunu iyi bildiği için Psikolojiden yararlanır.Kişiler sevdikleri kişilerin önerilerine, onlardan zarar gelmez düşüncesiyle, hemen evet derler.
F.L.A.
HOMO ECONOMİCUS
(Bu bölümü çalışırken olayları hikayeleştirdim. Bence çok işe yaradıJ*İktisadi alıcılık ( Homo Economicus): )
Geçen ünitede Homo Economicus ların mükemmel yapıya ve karaktere sahip , asla hata yapmayan , analiz ve araştırma yapan kişiler olduğunu söylemiştik. Şimdi de bazı özelliklerini belirtelim
biliyorlar çünküJ1) Tam bilgiye (Enformasyona sahiptirler) Yani piyasada her şeyi bilirler. Ben bunu “ Ne,Nerede,Kaça ?” cılar olarak adlandırdım. Ve böyle çalıştım. Ne ,nerede,kaça? Hepsini
2) Seçici olma Adı üstünde; yani seçim yapıyorlar. Bu yüzden de “doyumsuzlar”
3) Çoğu aza tercih etme Yani fazla olanı tercih ediyorlar. ( Bu özellikleriyle bu iki maddeye ‘doyumsuzluk varsayımı da denir’ )
4)Tercihler arası tutarlı olma: Genel olarak şöyle anlatılır A>B ve B>C ise A>C olmalıdır. Örneğin siz Sinemaya gitmeyi > Kitap okumaya , Kitap okumayı da > Ders çalışmaya tercih ediyorsanız , Sinemaya gitmeyi > Ders çalışmaya tercih etmelisiniz. Bu maddeye “tutarlılık varsayımı” ve “tercihler arası geçişkenlik varsayımı” denir.
Yukarıda ki Homo Economicus adlı alıntının kısa yolu.
http://www.aofdersleri.net/iktisat-teorisi-puf-notlari/#more-136
Fatih Lütfü AYDIN
12.11.2012