Sayac


Fatih Lütfü AYDIN
Hoş Geldiniz

KUR'AN FiHRiSTi i



İBADET

 

Kul bütün ilimleri elde etse, kuru ağaç gibi oluncaya kadar ibadette bulunsa, fakat midesine giren şeyin haram olup olmadığına dikkat etmese, Allah Teala onun hiçbir ibadetini kabul etmez.. (Hasanı Basri)

Hasan Basri
nin bu sözlerini,  Kur'an cetveliyle ölçtüğümde karşıma bu ayet çıkıyor.

Lokman, 16,
Yaşar Nuri Öztürk: "Oğulcuğum, şu bir gerçek ki, yaptığın, bir hardal dânesi ağırlığında olsa, bir kayanın bağrına veya göklere, yahut yerin bağrına konsa, Allah onu yine de ortaya getirir. Çünkü Allah Latif'tir, lütfu sınırsızdır; Habîr'dir, herşeyten haberdardır."

Yukarıdaki ayette bağşeden, iyiliğin karşılığını verendir, bölümünden çıkan sonuca göre Hz.Allah hardal tanesi kadar olsa da yapılan iyiliğin karşılığını verir.

O zaman Hasan Basri'nin hiçbir ibadeti kabul edilmez sözü geçerli değildir.

Elbette ki Hasan Basri değerli bir din a:limidir. Kabul ama her yorumu; akıl, mantık, vicdan ve Kur'an cetvelleriyle ölçmeliyiz.

Zannedersem Hasan Basri şekli ( namazda oturup kalkma, Kâbe'nin etrafında dönme ) ibadetleri demek istiyor ki, doğrudur. Şekli ibadetlerin içi doldurulmadıkça, Hakk'ka gereği gibi kulluk edilmedikçe elbette ki onlar kabul edilmezler.

ABD
Sözlükte "kul" demek olan "abd" kavramı Kur'ân'da; "kul" ve "kullar" şeklinde yalın olarak veya "kullarım", "kullarımız" ve "Allah'ın kulları" şeklinde Allah'a izâfet ile genel olarak bütün insanları ifade etmek için; bazen de "mü'min kullar", "ihlaslı kullar", "muttakî kullar", "bilgin kullar", "sâlih kullar" ve "şükreden kullar" şeklinde sıfat ve övgü ifadesi olarak kullanılmıştır. Çoğulu¸ "abîd" ve "ibâd"dır (Bakara, 2/23, 178; İsrâ, 17/3; Meryem, 19/63; Enbiya, 21/26; Neml, 27/15,19; Fâtır, 35/28, 31; Sâd, 38/83; Zümer, 39/53; İnsan, 76/6) (İ.K.)

http://www.diyanet.gov.tr/dinikavramlar/dinikavramlar-A/ABD

Yukarıdaki ABD alıntısından da öğrenileceği gibi Abd kulluk, İbadet de kulluk etmektir. İbadet yani kulluk Hz.Allah'ın hoşlanacağı davranışları sergilemeyi gerektirir. Hz.Allah Salih Amel ( Allah'ın rızasına uygun iş ) ibadetini yerine getirenlertin karşılığını Lokman, 16 ayeti gereği inşaallah yerine getirir.

Rızasına aykırı olan haram lokma Gayri salih amelini ( Rızasına aykırı davranışı ) de cezalandırır, elbette. 

Yani sonuç olarak günah işleyenlerin yaptığı ibadetler, Hakk rızasına uygun iseler, boşa gitmeyecektir. Doğrusunu Hz.Allah'ımız bilir.

EN'ÂM-160 

Yaşar Nuri Öztürk: Kim bir güzellikle gelirse ona, getirdiğinin on katı var. Kötülükle gelene ise yaptığının kadarından fazla ceza verilmez. Onlar, haksızlığa uğratılmayacaklardır. 


Görüldüğü gibi ayet açık, günahı miktarınca ceza, sevabı miktarınca da 10 ödül alacaktır. Ayet günahı silinir demiyor. Bir kötülüğe bir ceza diyor. 

İbadetler de şekli ve Salih Amel ( Hakk rızasına uygun iş ) olmak üzere 2 türlüdür.

 

 

 

Yanlış anlaşımların olmaması için bazı şeylerin vurgulanması gerekir. Hasan Basri'ye göre haram lokma yiyenin hiçbir ibadeti kabul görmüyor, sözüne inanıp salih amelde bulunmayalım mı?
Şimdi haram lokma yemek günahtır ve Enam 160'a göre bir günahın bir cezası vardır. Sevaplara da 10 katı ödül vardır.
Bu yüzden de hiçbir ibadeti kabul edilmeyecek sözü Kur'an'a ters bir sözdür.
Sonuç olarak günahının cezasını çekerken varsa sevabının da 10 katı ödülünü alır.
Yine vurgulanması gereken bir şey de ibadetin şekli ve salih amel olarak 2 kısmı vardır.

Şekli ibadetin içi salih amelle doldurulmadıkça şekli ibadet insanı kurtarmaz. F.L.A. 





İblis ve Hz.Allah Arasında Geçen Konuşma

 

Bu dosyada ki tüm Türkçe ayet anlamları Prof.Dr.Yaşar Nuri Öztürk'e aittir

 

 

SÂD

 

71.  Hani, Rabbin meleklere şöyle demişti: "Ben çamurdan bir insan yaratacağım."

 

72.  "Onu kıvama erdirip içine ruhumdan üflediğimde, önünde secde ederek eğilin!"

 

73.   Bunun üzerine meleklerin hepsi toptan secde etmişlerdi.

 

74.   İblis etmemişti. O, kibre sapmış ve inkârcılardan olmuştu. 

 

75.   Allah dedi: "Ey İblis, iki elimle yarattığıma secde etmekten seni alıkoyan neydi? Burnu büyüklük mü ettin, yoksa yücelenlerden mi oldun?" 

 

76.   İblis dedi: "Ben ondan hayırlıyım! Beni ateşten yarattın, onu çamurdan yarattın."

 

77.   Buyurdu: "Hadi, çık oradan! Sen kovulmuş birisin."




Kur’an İlimi

Destekler.

 

 Saygıdeğer Atatürkümüz yüzlerce yıl susturulmuş Kur’an’ın okuyup anlaşılması için büyük bir adım atmıştır. Kur’an’ın insanlığa zararlı olduğunu düşünseydi bu adımı atar mıydı?

FUSSİLET-26
Yaşar Nuri Öztürk : İnkâr edenler dediler ki: "Şu Kur'an'ı dinlemeyin! O okunurken yaygara koparın ki, galip gelesiniz."

Kur’an İlimi Destekler.

ANKEBÛT-49
Yaşar Nuri Öztürk : Hayır, o, kendilerine ilim verilenlerin göğüsleri içinde ayan beyan ayetlerdir. Bizim ayetlerimizi, zalimlerden başka kimse inkâr etmez.

HACC-52
Yaşar Nuri Öztürk : Biz senden önce hiçbir resul ve nebi göndermedik ki, o bir şey dilediğinde, şeytan onun düşünce ve dileği içine bir şey atmış olmasın. Ama Allah, şeytanın attığını siler, sonra kendi ayetlerini muhkemleştirir. Allah Alîm'dir, Hakîm'dir. 

Not: Alîm : İlim sahibi, bilgi sahibi olan.

ANKEBÛT-49

 

 Yaşar Nuri Öztürk : Hayır, o, kendilerine ilim

verilenlerin göğüsleri içinde ayan beyan ayetlerdir. Bizim ayetlerimizi,

zalimlerden başka kimse inkâr etmez.

 

 

 

 

 

HACC-52

 

 

 Yaşar Nuri Öztürk : Biz senden önce hiçbir

resul ve nebi göndermedik ki, o bir şey dilediğinde, şeytan onun düşünce ve

dileği içine bir şey atmış olmasın. Ama Allah, şeytanın attığını siler, sonra

kendi ayetlerini muhkemleştirir. Allah Alîm'dir, Hakîm'dir.

 

 

Not: Alîm : İlim

sahibi, bilgi sahibi olan.

 

 

 

 

 

İnanış herkesi

bağlamaz ama bu ayette Allah'ın Alîm olduğu söylendiğine göre O'nun kelamı (

sözü ) olan Kur'an' da elbetteki ilmi karekterde ve ilmi destekler nitelikte

olacaktır.

 

 

 

 

 

Sözde değil gerçek bir

alîm nasıl ki ilim dışı söz söylemezse esas alîm Hz.Allah da kendi sözü olan

Kur'an'da elbetteki ilim dışılığa yer vermez.

 

 

 

 

 

YÛNUS-100

 

 

 Yaşar Nuri Öztürk : Allah'ın izni olmadıkça

hiçbir benlik iman edemez. Allah, pisliği, aklını kullanmayanlar üzerine

bırakır.

 

 

 Saygıdeğer Atatürkümüz aklını işletmeyenlerin

dincilere, sömürgecilere karşı bilinçlenmesi amacıyla Kur’an’ın

Türkçeleştirilmesi ve Türkçe yorumunun yapılması için adım atmıştır. O zaman

cehalet karanlığıyla mücadele etmenin yollarından biri de Kur’an’ın anlaşılır

bir şekilde duyurulması olmalıdır.

 

 

 

 

 

Öğretmeni Allah olan

Kitapta ( Kur'an'da ) hiç Safsata, Akıl Dışılık Olur Mu?

 

 

 

 

 

Öğretmeni Allah olan

kitap,

 

 

 Eder mi hiç saçma sapan hitap.

http://fatihltfaydin.tr.gg/Allah-h-in-Ogretmenligi.htm



YÛNUS-100
Yaşar Nuri Öztürk : Allah'ın izni olmadıkça hiçbir benlik iman edemez. Allah, pisliği, aklını kullanmayanlar üzerine bırakır.
Saygıdeğer Atatürkümüz aklını işletmeyenlerin dincilere, sömürgecilere karşı bilinçlenmesi amacıyla Kur’an’ın Türkçeleştirilmesi ve Türkçe yorumunun yapılması için adım atmıştır. O zaman cehalet karanlığıyla mücadele etmenin yollarından biri de Kur’an’ın anlaşılır bir şekilde duyurulması olmalıdır.

Öğretmeni Allah olan Kitapta ( Kur'an'da ) hiç Safsata, Akıl Dışılık Olur Mu?

Öğretmeni Allah olan kitap,
Eder mi hiç saçma sapan hitap.
http://fatihltfaydin.tr.gg/Allah-h-in-Ogretmenligi.htm

Sonuç olarak dünyadaki tüm olumsuzluklar hem insanlar akıllarını işletmedikleri için hem de ettiklerinin karşılığını gördükleri için oluyorsa, olumsuzluklarla mücadele nasıl olmalıdır.
Mevlana “ Karanlık bir odaya girdiğinde, şikâyet etmek yerine ışık ol” demiş. Deme ki bir yandan ışık olmak ( tüm olumsuzluklardan sıyrılmak ) için uğraş vermeli bir yandan da Allah’ın hakikatlerini öğrenip insanlarla paylaşmalıyız. Bir yandan da bizden olan, bizim yararımıza çalışacak, adaleti sağlayacak yöneticileri ( bulabilirsek! ) işbaşına getirmeliyiz. 
NİSÂ-59
Yaşar Nuri ÖZTÜRK Ey iman sahipleri! Allah'a itaat edin. Resule ve sizin içinizden olan/sizin seçtiğiniz * hüküm ve yetki sahiplerine de itaat edin. Sonra bir şeyde tartışmaya girdiniz mi, eğer Allah'a ve âhiret gününe inanıyorsanız, onu Allah'a ve resule arz edin. Böyle yapmanız hem daha hayırlı hem de sonuç bakımından daha güzeldir.

Not:hüküm ve yetki sahipleri: İş ( amirler, patronlar )
ve yönetim sahipleri ( devlet görevlileri )
sizin içinizden olan/sizin seçtiğiniz* dendiğine göre,
tabiiki bizden olan yani bizim haklarımızı gözeten ve kollayanları seçmeliyiz.
Bizim için çalışmayanlara da demokratik mücadele vermeliyiz.

 
 
 
 
FATİHLTFAYDİN.TR.GG
 




Sonuç olarak dünyadaki

tüm olumsuzluklar hem insanlar akıllarını işletmedikleri için hem de

ettiklerinin karşılığını gördükleri için olmaktadır.FLA

 


İMRENME

 

76.

 

Yaşar Nuri Öztürk : Şu da bir gerçek ki Karun, Mûsa kavmindendi. Onlara karşı şımarıklık/azgınlık yaptı. Ona öyle hazineler vermiştik ki, anahtarlarını taşımak, kuvvetli bir grubu bile zorluyordu. Kavmi ona şöyle demişti: "Şımarma, çünkü Allah, şımaranları sevmez." 

 

77.

 

Yaşar Nuri Öztürk : "Allah'ın sana verdikleri içinde âhiret yurdunu ara, dünyadan da nasibini unutma. Allah'ın sana güzel davrandığı gibi sen de güzel davran/Allah'ın sana lütufta bulunduğu gibi sen de lütufta bulun. Yeryüzünde fesat isteyip durma, çünkü Allah fesat peşinde koşanları sevmez." 

 

78.

 

Yaşar Nuri Öztürk : O dedi: "Bu servet bana, bendeki bir ilim sayesinde verildi." Peki o bilmedi mi ki Allah, önceki nesiller içinden ondan kuvvetçe daha zorlu, sayıca daha çok olanları bile helâk etmiştir. Günahlarının ne olduğu, günahkârlardan sorulmaz. 

 

79.

 

Yaşar Nuri Öztürk : Karun, süsü püsü içinde toplumunun karşısına çıktı. Şu iğreti dünya hayatını amaçlayanlar dediler ki: "Ah, Karun'a verilenin bir benzeri bize de verilseydi. Gerçekten o, çok nasipli bir adam!" 

 

80.

 

Yaşar Nuri Öztürk : Kendilerine ilim verilmiş olanlar şöyle demişti: "Yazıklar olsun size! İman edip hayra ve barışa yönelik iş yapan kişi için Allah'ın vereceği karşılık daha üstündür. Ama buna, sadece sabredenler ulaştırılır." 

 

81.

 

Yaşar Nuri Öztürk : Nihayet, Karun'u da sarayını da yere geçirdik. Allah'a karşı kendisine yardım edecek yandaşları da yoktu. Kendi kendisine yardım edebileceklerden de değildi. 

 

82.

 

Yaşar Nuri Öztürk : Akşam onun mevkiine/konumuna imrenenler sabah şöyle diyorlardı: "Vay be! Allah, kullarından dilediğine rızkı açıp yayıyor, dilediğine de ölçüyle veriyor/kısıyor. Allah bize lütufta bulunmasaydı, vallahi bizi de batırmıştı. Demek ki, inkârcılar asla iflah etmiyorlar." 

 

83.

 

Yaşar Nuri Öztürk : İşte âhiret yurdu! Biz onu, yeryüzünde üstünlük taslamayanlarla bozgunculuk peşinde koşmayanlara veririz. Sonuç, takva sahiplerinindir. 

 

 

 

 

 

İÇKİ için Tıklayın  

İşçi

TÜM DÜNYA İŞÇİLERİNİN BAYRAMI KUTLU OLSUN
ŞUARÂ-183

Yaşar Nuri Öztürk : "Halkın eşyasını, değerlerini düşürerek almayın. Yeryüzünde, bozguncular olarak fesat çıkarmayın!"

Not: “Halkın emeğini değerlerini düşürerek kiralamayın” şeklinde düşünülebilir. Zaten halkın eşyası derken, insanların emek vererek ürettiği, sepetler, halılar, kumaşlar vs. vs. ler kasdediliyor olmalı. O zaman bu ayet emeğe saygı ayeti olmuş oluyor.

HÛD-85
Yaşar Nuri Öztürk : "Ey toplumum! Ölçüyü ve tartıyı tam bir dürüstlükle yapın. İnsanların eşyalarını tırtıklamayın. Yeryüzünde bozgunculuk yaparak dolaşmayın."

Not: İnsanların eşyalarını tırtıklamayın ( aşırmayın, çalmayın ) kısmı, insanların emeklerini çalmayın, emek sömürücülüğü yapmayın şeklinde düşünülebilir.

Ayrıca Peygamberimiz bir hadisde “ İşçinin teri kurumadan hakkını ödeyiniz” demiştir.

ZUHRÛF-32
Yaşar Nuri Öztürk : Rabbinin rahmetini onlar mı bölüştürüyorlar? Dünya hayatında onların geçimliklerini aralarında biz paylaştırdık. Ve onların kimini kimine derecelerle üstün kıldık ki, bazısı bazısını tutup çalıştırsın. Rabbinin rahmeti, onların derleyip topladıklarından daha hayırlıdır.

Not: Ayrıntısı Bileşik Kaplar dosyasında yazılı olan,

FUSSİLET-10
O, yeryüzüne, denge ve dayanıklık sağlayan dağları üstünden yerleştirdi. Onda bereketlere vücut verdi. Ve onda, azıklarını dört günde takdir edip düzenledi. İsteyip duranlar için eşit miktarda olmak üzere...
Ayeti, Zuhruf 32 ile birlikte düşünüldüğünde tutarsızlık varmış gibi görünüyor çünkü Zuhruf 32’de
“Ve onların kimini kimine derecelerle üstün kıldık ki, bazısı bazısını tutup çalıştırsın.” Diyerek çalışan ve çalıştıran olmak üzere 2 sınıf varettik diyor, FUSSİLET-10’da da herkesin rızkını eşit verdik diyor.

BAKARA-2
Yaşar Nuri Öztürk : İşte sana o Kitap! Kuşku,çelişme, tutarsızlık yok onda. Bir kılavuzdur o, korunup sakınanlar için. Ayetinde de Kur’an’da tutarsızlık yok deniyor. O zaman bizler ya yanlış yorum yapıyor ya da parçaları doğru bir araya getiremiyoruz demektir.

ÂLİ İMRÂN-26
Yaşar Nuri Öztürk : Şöyle yakar: "Ey mülkün Mâlik'i, sahibi olan Allahım! Sen mülk ve saltanatı dilediğine verir, mülk ve saltanatı dilediğinden çekip alırsın. Dilediğini yüceltip aziz edersin, dilediğini alçaltıp zelil kılarsın. İmkân, mal ve nimet senin elindedir. Sen, herşeye kadirsin."
Ayetinde mülk ve saltanat sahip değiştiriyor. Biz bunu ancak Reenkarnasyon ( Yeniden Doğuş ) ile açıklayabiliriz.
ÂLİ İMRÂN-26’da mülk ve saltanat sahipleri ya da çalıştıranlar, çalışanlarla yer değiştiriyor. Etme bulma dünyasının bir gereği olarak çalıştıran yaptığının yanlışlığını, çalışan olup haksızlık görerek, yaşayarak öğrenmiş oluyor.
Belki de Hz. Allah
FUSSİLET-10
O, yeryüzüne, denge ve dayanıklık sağlayan dağları üstünden yerleştirdi. Onda bereketlere vücut verdi. Ve onda, azıklarını dört günde takdir edip düzenledi. İsteyip duranlar için eşit miktarda olmak üzere...
Ayetinin gereği yerine gelsin adil paylaşımlarla herkes eşit olsun diye nöbetleşe imtihanlarla bizi eşitliğe yönlendirmek istiyor.

Herkes lüks arabaya binip, lüks evlerde yaşayamaz, herkes zengin olursa çöpçülüğü, şöförlüğü kim yapacak şeklinde ki bir soru için şunlar söylenebilir. Bir kere lüks olmazsa olmazlardan değildir, yani zaruri gereksinimlerin dışında kalan gereksinimlerdir. Adil paylaşımlar olmayınca ortaya çıkan üst sınıf için kapitalistler tarafında üretilirler. Bunlar bence adil paylaşım olmayınca insanı kibire ve günaha sokan imtihan araçlarıdır.
Kapitalistlerin belirlediği maaş uçurumları olmasa kişilerin sahip olduğu şeyler lüks olmaz, kibir ve sınıflaşma olmaz. Müdürle temizlikçinin arasında maaş uçurumu olmazsa herkes zengin olursa çöpçülüğü, şöförlüğü kim yapacak sorusuna da gerek kalmaz.
Bu arada müdürlük bilgisi olan müdürlük yapar, olmayan temizlik işçiliği yapar. Maaş uçurumu olmayınca da toplumsal barış sağlanmış olur.
SÂD
23. Yaşar Nuri Öztürk : "Şu benim kardeşimdir. Kendisinin doksan dokuz koyunu var. Benimse bir tek koyunum var. Buna rağmen, onu da bana ver dedi ve tartışmada bana galip geldi."
24. Yaşar Nuri Öztürk : Davûd dedi ki: "Vallahi, senin bir tek koyununu kendi koyunlarına katmak istemekle sana zulmetmiş. Zaten ortaklardan birçoğu birbiri aleyhine haksızlık ve zulme sapar. İman edip hakka ve barışa yönelik işler yapanlar böyle değildir. Ama onlar da pek azdır." Davûd, kendisini imtihan ettiğimizi düşündü; hemen Rabbinden af diledi; rükû ederek yerlere eğildi ve Allah'a yöneldi.

Ayetleri gereği uçurumu Rabbena hep banacılar oluşturmaktadır.

http://fatihltfaydin.tr.gg/Birlesik-Kaplar.htm


İzafiyet,Rölativite, Görelilik; Zamanın Göreli Olması.

Hac Suresi

47. Senden aceleyle azabı istiyorlar: Allah, vaadine asla ters düşmez. Şu da bir gerçek ki Rabbinin katındaki bir gün, sizin saymakta olduğunuzun bin yılı gibidir.

Mearic Suresi

4. Melekler ve Rûh, miktarı ellibin yıl olan bir günde yükselirler O'na.

Secde Suresi

5. İş ve oluşu gökten yere doğru çekip çevirir; sonra o O'na yükselip çıkar: Bir günde ki, süresi, sizin saymakta olduğunuz günlerden bin yıla denktir.

Kehf Suresi

19. İşte böyle! Onları dirilttik ki, birbirlerine sorup dursunlar. İçlerinden biri şöyle konuştu: "Ne kadar durdunuz?" Dediler: "Bir gün yahut günün bir parçası kadar." Dediler: "Ne kadar kaldığınızı Rabbiniz daha iyi bilir. Siz şimdi birinizi şu gümüş para ile kente gönderin de baksın; kentin hangi yiyeceği daha temizse ondan size bir rızık getirsin. Ama nazik ve kurnaz davransın ki, sizi kimseye fark ettirmesin."

 

Hakiki Din İslam’ dır.

Âl-i İmran 19. Allah katında din İslam'dır/barış ve esenlik için Allah'a teslim olmaktır. Kitap verilmiş olanlar, kendilerine ilim geldikten sonra, aralarındaki kıskançlık/doymazlık/azgınlık/denge noktasından sapma/yalancılık/zulüm/kibir/zinakârlık yüzünden ihtilafa düştü. Kim Allah'ın ayetlerine nankörlük ederse, Allah, hesabı çabucak görecektir.

 

İkrah ( Zorlama, Baskı ).

Bakara Suresi

 

Lâ ikrâhe fîd dîni kad tebeyyener ruşdu minel gayy(gayyi), fe men yekfur bit tâgûti ve yu’min billâhi fe kadistemseke bil urvetil vuskâ, lenfisâme lehâ, vallâhu semîun alîm(alîmun).

 

256.  Dinde baskı - zorlama - tiksindirme yoktur. Doğru ve güzel olan, çirkinlik ve sapıklıktan açık bir biçimde ayrılmıştır. Her kim tâğuta sırt dönüp Allah'a inanırsa hiç kuşkusuz sapasağlam bir kulpa yapışmış olur. Kopup parçalanması yoktur o kulpun. Allah, hakkıyla işiten, en iyi biçimde bilendir.

 

İnşaallah’ sız Konuşmama

 

Kehf Suresi

 

23. Hiçbir şey için, "Ben bunu yarın kesinlikle yapacağım." deme.

24. "Allah dilerse" şeklinde söyleyebilirsin. Unuttuğunda, Rabbini an. Ve de: "Umarım ki Rabbim beni, bundan daha yakın bir zamanda başarıya/aydınlığa ulaştırır."

 

İçki

  http://www.diyanet.gov.tr/dinikavramlar/dinikavramlar-H/HAMR

 https://www.antoloji.com/hamr-siiri/

Nahl Suresi

67. Hurmalıkların meyvalarından, üzümlerden de sarhoş edici bir içecek ve güzel bir rızık elde edersiniz. İşte bunda, aklını işleten bir topluluk için kesin bir mucize vardır.

 

Ve min semerâtin nahîli vel a’nâbi tettehîzûne minhu sekeren ve rızkan hasenâ(hasenen), inne fî zâlike le âyeten li kavmin ya’kılûn(ya’kılûne).

1.

ve min semerâtin

: ve meyvelerden

2.

en nahîli

: hurma ağaçları

3.

ve el a'nâbi

: ve üzüm, bağlar

4.

tettehîzûne

: edinirsiniz, yaparsınız

5.

min-hu

: ondan

6.

sekeren

: seker, hurma şerbeti, üzüm suyu, şıra

7.

ve rızkan

: ve bir rızık

8.

hasenen

: güzel

9.

inne

: muhakkak

10.

fî zâlike

: bunda vardır

11.

le âyeten

: bir âyet

12.

li kavmin

: bir kavim için

13.

ya'kılûne

: akıl edenler

 

 

Bakara Suresi

219. Sana uyuşturucuyu/şarabı ve kumarı sorarlar. De ki: "Bu ikisinde büyük bir günah vardır; insanlar için çıkarlar da vardır. Ama onların kötülüğü yararlarından çok daha büyüktür." Ve sana neyi infak edeceklerini de soruyorlar. De ki: "Helal kazancınızın size ve bakmakla yükümlü olduklarınıza yeterli olanından artanını verin." İşte Allah, ayetleri size böyle açıklar ki, derin derin düşünebilesiniz.

 

Yes’elûneke anil hamri vel meysir(meysiri), kul fîhimâ ismun kebîrun ve menâfiu lin nâsi, ve ismuhumâ ekberu min nef’ihimâ ve yes’elûneke mâzâ yunfikûn(yunfikûne) kulil afve, kezâlike yubeyyinullâhu lekumul âyâti leallekum tetefekkerûn(tetefekkerûne).

1.

yes'elûne-ke

: sana soruyorlar, sorarlar

2.

an el hamri

: şaraptan

3.

ve el meysiri

: ve kumar

4.

kul

: de, söyle

5.

fî-himâ

: ikisinde vardır

6.

ismun kebîrun

: büyük günah

7.

ve menâfiu

: ve menfaat, faydalar

8.

li en nâsi

: insanlar için

9.

ve ismu-humâ

: ve onların (o ikisinin) günahları

10.

ekberu

: daha büyük

11.

min nef'i-himâ

: onların (o ikisinin) faydalarından

12.

ve yes'elûne-ke

: ve sana soruyorlar, sorarlar

13.

mâzâ

: ne, nasıl

14.

yunfikûne

: infâk ediyorlar

15.

kul(i)

: de, söyle

16.

el afve

: afv olan, ihtiyaçtan fazla olan mal, affedilen, vazgeçilen

17.

kezâlike

: bunun gibi, işte böyle

18.

yubeyyinu allâhu

: Allah açıklıyor

19.

lekum

: sizin için, size

20.

el âyâti

: âyetler

21.

lealle-kum

: umulur ki böylece siz

22.

tetefekkerûne

: tefekkür edersiniz, düşünürsünüz

 

Nisa Suresi

43. Ey iman edenler! Sarhoşken, ne söylediğinizi bilinceye kadar, cünüpken de -yolculuk halinde olmanız müstesna- boy abdesti alıncaya kadar namaza yaklaşmayın. Eğer hastalanırsanız yahut yolculuk halinde bulunursanız yahut biriniz tuvaletten gelmişse yahut kadınlara dokunmuşsanız, bütün bu durumlarda su da bulamamışsanız, temiz bir toprakla teyemmüm edin. Yani yüzlerinizi ve ellerinizi meshedin. Allah Afüvv'dür, günahları affeder, Gafûr'dur, hataları bağışlar.

 

Yaşar Nuri Öztürk

MÂİDE-90: Ey iman edenler! Uyuşturucu/şarap, kumar, tapılmak için dikilen taşlar, fal okları şeytan işi birer pisliktir; bunlardan uzak durun ki kurtuluşa eresiniz.

 

Yâ eyyuhâllezîne âmenû innemâl hamru vel meysiru vel ensâbu vel ezlâmu ricsun min ameliş şeytâni fectenibûhu leallekum tuflihûn(tuflihûne).

1.

yâ eyyuhâ

: ey!

2.

ellezîne âmenû

: yaşarken Allâh'a (c.c.) ulaşmayı, teslim olmayı dileyenler

3.

innemâ

: ancak, sadece, oysa, halbuki

4.

el hamru

: şarap

5.

ve el meysiru

: ve kumar

6.

ve el ensâbu

: ve putlar

7.

ve el ezlâmu

: fal okları

8.

ricsun

: pistir, murdardır

9.

min ameli eş şeytâni

: şeytanın işlerinden

10.

fe

: artık, o halde

11.

ictenibû-hu

: ondan(bunlardan) kaçının!

12.

lealle-kum

: umulur ki böylece siz

13.

tuflihûne

: felâha, kurtuluşa erersiniz

 

Yaşar Nuri Öztürk

MÂİDE-91: Şeytan; uyuşturucu ve kumara sokularak aranıza düşmanlık ve şiddetli nefret yerleştirip sizi Allah'ı anmaktan, namazdan geri çevirmek ister. Artık son veriyorsunuz değil mi?

İnnemâ yurîduş şeytânu en yûkia beynekumul adâvete vel bagdâe fîl hamri vel meysiri ve yasuddekum an zikrillâhi ve anis salâti, fe hel entum muntehûn(muntehûne).

1. innemâ : ancak, sadece, oysa ki, halbuki
2. yurîdu eş şeytânu : şeytan ister
3. en yûkia : sokmak
4. beyne-kum(u) : sizin aranıza
5. el adâvete : düşmanlık
6. ve el bagdâe : ve kin
7. : ...de, hakkında, konusunda (ile)
8. el hamri : şarap
9. ve el meysiri : ve kumar
10. ve yasudde-kum : ve sizi alıkoyar
11. an zikri allâhi : Allâh'ın (cc.) zikrinden
12. ve an(i) es salâti : ve namazdan
13. fe : artık, o halde
14. hel : mi?
15. entum : siz
16. muntehûne : son verenler (nihayete erdirenler)



İSRAF

ZUMER-53

Yaşar Nuri Öztürk : De ki: "Ey öz benlikleri aleyhine sınırı aşan/aşırı giden kullarım! Allah'ın rahmetinden ümit kesmeyin! Allah, günahları tümden affeder. Çünkü O, mutlak Gafur, mutlak Rahim'dir."

 

Kul yâ ıbâdiyellezîne esrefû alâ enfusihim lâ taknetû min rahmetillâh(rahmetillâhi), innallâhe yagfiruz zunûbe cemîâ(cemîan), innehu huvel gafûrur rahîm(rahîmu).

1.

kul

: de, söyle

2.

: ey

3.

ibâdiye

: kullarım

4.

ellezîne

: onlar

5.

esrefû

: israf ettiler, haddi aştılar

6.

alâ

: karşı, üzerine

7.

enfusi-him

: kendi nefsleri

8.

lâ taknetû

: ümit kesmeyin

9.

min

: den

10.

rahmeti allâhi

: Allah'ın rahmeti

11.

inne

: muhakkak

12.

allâhe

: Allah

13.

yagfiru

: mağfiret eder, günahları sevaba çevirir

14.

ez zunûbe

: günahlar

15.

cemîan

: hepsi, tümü

16.

innehu

: muhakkak ki o

17.

huve

: o

18.

el gafûru

: mağfiret eden

19.

er rahîmu

: rahîm esmasıyla tecelli eden, rahmet nuru gönderen

 

 

 

 

A'RÂF-31

Yaşar Nuri Öztürk : Ey ademoğulları! Tüm mescitlerde süslü, güzel giysilerinizi kuşanın. Yiyin, için fakat israf etmeyin. Allah israf edenleri sevmez.

Yâ benî âdeme huzû zînetekum inde kulli mescidin ve kulû veşrebû ve lâ tusrifû, innehu lâ yuhıbbul musrifîn(musrifîne).

1.

yâ benî âdeme

: ey Âdemoğulları

2.

huzû

: alınız

3.

zînete-kum

: ziynetleriniz

4.

inde

: yanında

5.

kulli

: her

6.

mescidin

: namaz kılınan yer, mescid

7.

kulû

: yeyiniz

8.

ve işrebû

: ve içiniz

9.

ve lâ tusrifû

: ve israf etmeyin

10.

inne-hu

: muhakkak ki o

11.

lâ yuhıbbu

: sevmez

12.

el musrifîne

: israf edenleri

 

 

 

ŞUARÂ-151

Yaşar Nuri Öztürk : "Savurganlık edenlerin/haddi aşanların buyruğuna uymayın."

Ve lâ tutîû emral musrifîn(musrifîne).

1.

ve lâ tutîû

: ve itaat etmeyin

2.

emra

: emre

3.

el musrifîne

: müsrifler

 

Dengenin ( orta yolun ) gerisinde ya da ilerisinde olmak yani haddi, sınırı aşmak da bir israftır (bk. denge ayetleri).

Servetin adil paylaşılmaması da bir dengeden sapma dolayısıyla israftır.

                                                                                                                 11.01.2013

 Fatih Lütfü AYDIN

 

 

 

  

 

 

 

ZALİMLERE İTAAT
 
ZUHRÛF
 
54. Yaşar Nuri Öztürk : İşte toplumunu böyle küçümsedi, onlar da ona itaat ettiler. Çünkü onlar yoldan sapmış bir toplum idiler. 
 
55. Yaşar Nuri Öztürk : Onlar bizi bu şekilde öfkelendirince, biz de onlardan öç aldık; hepsini suya gömüverdik. 
 
56. Yaşar Nuri Öztürk : Onları, sonra gelecekler için eski bir örnek yaptık. 
 
YÛNUS-83
 
Yaşar Nuri Öztürk : Firavun ve kodamanlarının kendilerine kötülük etmelerinden korktukları için, kavmi arasından bir gençlik grubu dışında hiç kimse Mûsa'ya inanmadı. Çünkü Firavun, o toprakta gerçekten çok üstündü ve gerçekten sınır tanımaz azgınlardan biriydi. 
 
HÛD-59
 
Yaşar Nuri Öztürk : İşte buydu Âd. Rablerinin ayetlerine kafa tuttular, O'nun resullerine isyan ettiler. Ve her inatçı zorbanın emrine uydular. 


ZALİMİN YANINDA YER ALAN DA ZALİMDİR.

bir ayete göre zalimin yanında yer alanlar da zalimdir. Böyle yaparak Allah'ın azabına uğrayacak iş yapmak bir yerde aptallıktır.Akılını işleten insan Allah'ın huzuruna doğru yol alır. İnsanların seçimi böyleyse bir şey diyemeyiz. İyi akşamlar.

 

Not:TEVBE-23

Yaşar Nuri Öztürk : Ey iman edenler! Babalarınız ve kardeşleriniz, eğer imana karşı inkârı seviyorlarsa, onları dostlar edinmeyin. İçinizden onları dost edinenler zalimlerin ta kendileridirler. 

 

Bir başka ayette inkârcıların zalim olduğu söyleniyor. O zaman bu ayet zalimin yanında yer alan da zalimdir anlamına gelir bence.

 

Ayet müslüman olmayan baba ve kardeşten değil Allah'ı inkâr edenlerden yani Allah düşmanlarından bahsediyor. İkincisi Peygamberimiz hep savunma savaşları yapmış ve doğal olarak kılıcını kullanmıştır. Çağrı filmi eğer bir belgesel ise Peygamberimiz savaş bittikten sonra düşmanlarını affediyor.Üçüncüsü İslâm'ın hoş görüsü inançlarla ilgilidir. İnkârcının yanında yer almak bir inanç değil Allah'ın hoşuna gitmeyen bir eylemdir.

 

Kâfir Arapça'da toğumu toprağa gizlediği için çiftçiye denirmiş. Allah gerçeğini yok sayan, gizlemeye kalkanlara da bu yüzden kâfir deniyor.

 

Toprağa tohumu gömüp gizlediği için çiftçiye kâfir denir. Benzetme yaparak Allah gerçeğini gizlemeye kalkanlara da kâfir denmiş.

 

 

Selamlar! Hırsızlık bir haksızlık dolayısıyla zulümdür. Hırsızlığı gizlemeye kalkanlar da elbette zalimin, zulmün yanında yer alıyor demektir. Yani kâfir yalnızca Allah gerçeğini saklayanlar için kullanılır. Hırsızı saklamak kâfirlik değil zalimin yanında yer almaktır.

İTAAT ALLAH'A, RESULE ve ULUL EMRE ( İŞ ve YÖNETİM SAHİPLERİNEDİR.


NİSÂ-59

Yaşar Nuri ÖZTÜRK Ey iman sahipleri! Allah'a itaat edin. Resule ve sizin içinizden olan/sizin seçtiğiniz hüküm ve yetki sahiplerine de itaat edin. Sonra bir şeyde tartışmaya girdiniz mi, eğer Allah'a ve âhiret gününe inanıyorsanız, onu Allah'a ve resule arz edin. Böyle yapmanız hem daha hayırlı hem de sonuç bakımından daha güzeldir.

 

Yâ eyyuhellezîne âmenû atîûllâhe ve atîûr resûle ve ulil emri minkum fe in tenâza’tum fî şey’in fe ruddûhu ilallâhi ver resûli in kuntum tu’minûne billâhi vel yevmil âhir(âhiri), zâlike hayrun ve ahsenu te’vîlâ(te’vîlen).

1.

yâ eyyuhâ

: ey

2.

ellezîne

: olanlar

3.

âmenû

: âmenû oldular, îmân ettiler

4.

atîû

: itaat edin

5.

allâhe

: Allah

6.

atîû

: itaat edin

7.

er resûle

: resûl, elçi

8.

ve ulî el emri

: idareciler, komutanlar

9.

min-kum

: sizden

10.

fe in

: bundan sonra eğer

11.

tenâza'tum

: nizaya, anlaşmazlığa, ihtilâfa düştünüz

12.

: hakkında, konuda, hususta

13.

şey'in

: bir şey

14.

fe

: o taktirde

15.

ruddû-hu

: onu arz edin, götürün

16.

ilâ allâhi

: Allah'a

17.

ve er resûli

: ve resûle, elçiye

18.

in kuntum

: eğer siz ... iseniz

19.

tu'minûne

: îmân ediyorsunuz

20.

bi allâhi

: Allah'a

21.

ve el yevmi el âhiri

: ve son güne

22.

zâlike

: bu

23.

hayrun

: daha hayırlı

24.

ve ahsenu

: ve daha güzel, en güzel

25.

te'vîlen

: te'vil, yorum bakımından

 

İSRÂ

23. 
Yaşar Nuri Öztürk : Rabbin şöyle hükmetti: O'ndan başkasına kulluk / ibadet etmeyin, anaya babaya çok iyi davranın: Onlardan birisi yahut her ikisi senin yanında ihtiyarlık çağına gelirse sakın onlara "Öf!" bile deme; onları azarlama, onlara tatlı, iltifatlı söz söyle. 

28. Yaşar Nuri Öztürk : Eğer onlardan, Rabbinden ümit ettiğin bir rahmeti bekleme yüzünden yüz çevirecek olursan, o zaman onlara yumuşak/tatlı bir söz söyle. 

ANKEBÛT-8

Yaşar Nuri ÖZTÜRK Biz insana, anne babasına en güzel bir biçimde davranmasını, şunu söyleyerek önerdik: "Eğer onlar, hakkında hiçbir bilgin olmayan bir şeyle bana ortak koşman için seninle çekişirlerse, o takdirde onlara itaat etme. Yalnız banadır dönüşünüz. Nihayet ben size yapıp ettiğiniz şeylerin haberini bildireceğim."

 LOKMÂN


14. Yaşar Nuri Öztürk : Biz, insana anne babasını önerdik. Annesi onu güçsüzlükle taşımıştır. Sütten kesilmesi de iki yılda olmuştur. O halde bana ve ana babana şükret. Dönüş banadır. 


15. Yaşar Nuri Öztürk : Eğer onlar, hakkında hiçbir bilgin olmayan şeyi bana ortak koşman için seni zorlarlarsa, onlara itaat etme. Onlarla dünyada örfe uygun geçin; ama bana yönelenin yoluna uy. Sonunda dönüşünüz banadır. Yapıp ettiklerinizi size haber vereceğim. 

 

Ebeveyne itaat ancak onların ulul emir olmaları yani hüküm ve yetki sahipleri olmaları durumunda söz konusu olur. Çocuk rüştüne ermemişse ebeveyin hüküm ve yetki sahibidir itaat gerekir. Rüştüne ermişse itaat için ebeveynin ya patron, ya amir, ya da devlet görevlisi olması gerekir. Tabi ki itaat da iş kuralları ya da devlet kuralları çerçevesinde olacaktır.

 

Bütün bu durumların dışında ebeveyin benim dediğim olacak diyen bir davranış sergiliyorsa zulmediyor demektir. Sabırla kalbini kırmadan, tatlılıkla yanlışını anlatmak gerekir.

                                                                                                Fatih Lütfü AYDIN 16.07.2011

 


İNFAK
1/40 

NECM
33. Yaşar Nuri Öztürk : O yüz geri döneni gördün mü? 

34. Yaşar Nuri Öztürk : Azıcık verdi, sona inatla sıkıca tuttu. 


Sonra ilgili bu ayet geldi.


BAKARA-219

Yaşar Nuri Öztürk : Sana uyuşturucuyu/şarabı ve kumarı sorarlar. De ki: "Bu ikisinde büyük bir günah vardır; insanlar için çıkarlar da vardır. Ama onların kötülüğü yararlarından çok daha büyüktür." Ve sana neyi infak edeceklerini de soruyorlar. De ki: "Helal kazancınızın size ve bakmakla yükümlü olduklarınıza yeterli olanından artanını verin." İşte Allah, ayetleri size böyle açıklar ki, derin derin düşünebilesiniz. 

 

 

 

Bakara Suresi

 

219. Sana uyuşturucuyu/şarabı ve kumarı sorarlar. De ki: "Bu ikisinde büyük bir günah vardır; insanlar için çıkarlar da vardır. Ama onların kötülüğü yararlarından çok daha büyüktür." Ve sana neyi infak edeceklerini de soruyorlar. De ki: "Helal kazancınızın size ve bakmakla yükümlü olduklarınıza yeterli olanından artanını verin." İşte Allah, ayetleri size böyle açıklar ki, derin derin düşünebilesiniz.

 

Yes’elûneke anil hamri vel meysir(meysiri), kul fîhimâ ismun kebîrun ve menâfiu lin nâsi, ve ismuhumâ ekberu min nef’ihimâ ve yes’elûneke mâzâ yunfikûn(yunfikûne) kulil afve, kezâlike yubeyyinullâhu lekumul âyâti leallekum tetefekkerûn(tetefekkerûne).

 

1. yes'elûne-ke : sana soruyorlar, sorarlar 2. an el hamri : şaraptan 3. ve el meysiri : ve kumar 4. kul : de, söyle 5. fî-himâ : ikisinde vardır 6. ismun kebîrun : büyük günah 7. ve menâfiu : ve menfaat, faydalar 8. li en nâsi : insanlar için 9. ve ismu-humâ : ve onların (o ikisinin) günahları 10. ekberu : daha büyük 11. min nef'i-himâ : onların (o ikisinin) faydalarından 12. ve yes'elûne-ke : ve sana soruyorlar, sorarlar 13. mâzâ : ne, nasıl 14. yunfikûne : infâk ediyorlar 15. kul(i) : de, söyle 16. el afve : afv olan, ihtiyaçtan fazla olan mal, affedilen, vazgeçilen 17. kezâlike : bunun gibi, işte böyle 18. yubeyyinu allâhu : Allah açıklıyor 19. lekum : sizin için, size 20. el âyâti : âyetler 21. lealle-kum : umulur ki böylece siz 22. tetefekkerûne : tefekkür edersiniz, düşünürsünüz




İMTİHAN


İMTİHAN

Attığımız her adım imtihan.
Her doğru adımda, 
Kendine yaklaştırır Rahman.

Ağzına kadar para dolu açık kasa imtihan.
Açık saçık gezinen kadın da imtihan.
Kasayı açık bırakmasalardı,
Kadın açık giyinmeseydi, vs. vs.,
Sözlerine hak verir mi Rahman?

F.L.A. 09.08.2014

ANKEBÛT-2

Yaşar Nuri Öztürk : İnsanlar, inandık demeleriyle kendi hallerine bırakılacaklarını ve hiçbir imtihana çekilmeyeceklerini mi sandılar! 


MAL ve EVLAT İMTİHANI

 ENFÂL-28

Yaşar Nuri Öztürk : Bilin ki, mallarınız ve çocuklarınız sizin için bir imtihan aracıdır. Allah'a gelince, büyük ödül O'nun katındadır. 


İMTİHAN = FİTNE

 

Fitne ve fetn, saf altın veya gümüş elde etmek için maden karışımını ateşte yakmaktır. Buna göre fitne iyi ile kötüyü, arı ile kirliyi doğru ile yalancıyı seçip ayırmakta, bir fıtrat metodudur (Divan-ı Kebir, 5/364 -Yaşar Nuri Öztürk Kur’an’ ın Temel Kavramları fitne maddesi).

 

Fitne: birleşmiş haldeki iki şeyi birbirinden ayırmaktır. Bu yüzden karı koca arasını açtığı için yuva yıkan kadına fettan, fitne çıkaran denir.

 

 

 

FURKÂN-1

Şanı yücedir o kudretin ki, hakla bâtılı ayıran o Furkan'ı, bütün âlemler için bir uyarıcı olsun diye kuluna indirdi.

 

Tebârekellezî nezzelel furkâne alâ abdihî li yekûne lil âlemîne nezîrâ(nezîren).

1.

tebâreke

: mübarek

2.

ellezî

: ki o

3.

nezzele

: indirdi

4.

furkâne

: furkan

5.

alâ abdi-hi

: kuluna

6.

li yekûne

: olması için

7.

li el âlemîne

: âlemlere

8.

nezîren

: nezir, uyarıcı

 

 

FURKÂN-20

Senden önce gönderdiğimiz peygamberler de mutlaka yemek yiyorlar, sokaklarda yürüyorlardı. Biz sizi birbiriniz için imtihan aracı yaptık. Sabrediyor musunuz? Rabbin her şeyi görmektedir.

 

Ve mâ erselnâ kableke minel murselîne illâ innehum le ye’kulûnet taâme ve yemşûne fîl esvâkı ve cealnâ ba’dakum li ba’dın fitneten(fitneten), e tasbirûn(tasbirûne), ve kâne rabbuke basîrâ(basîren).

1.

ve mâ erselnâ

: ve göndermedik

2.

kable-ke

: senden önce

3.

min el murselîne

: resûllerden

4.

illâ

: ancak, den başka

5.

inne-hum

: muhakkak onlar

6.

le ye'kulûne

: mutlaka, gerçekten yerler

7.

et taâme

: yemek

8.

ve yemşûne

: ve yürürler

9.

fî el esvâkı

: çarşılarda

10.

ve cealnâ

: ve kıldık, yaptık

11.

ba'da-kum

: sizden bir kısmını

12.

li ba'dın

: bir kısmına

13.

fitneten

: bir fitne, bir imtihan

14.

e tasbirûne

: sabredecek misiniz

15.

ve kâne

: ve oldu, ...dır

16.

rabbu-ke

: senin Rabbin

17.

basîren

: en iyi gören

 

Hz. Allah ile Hz.Musa arasında geçen bir konuşmada, Hz.Musa’ nın Allah’ ım bu kadar çile neden sorusuna karşılık Hz.Allah’ ın ek, biç ve sapla samanı ayır Ya! Musa emrini vermesinden sonra ne yapıyorsun Ya! Musa diye sorması ve bunun üzerine Hz.Musa’ nın yararlı olanla yaramaz olanı ayırıyorum cevabını vermesi ve Hz.Allah’ ın, ben ne yapıyorum Ya! Musa demesi, bu ayeti (FURKÂN-20)  çok iyi açıklamaktadır. Fatih Lütfü Aydın.

 

 

 

 

Elmalılı Hamdi Yazır’ dan,

 

FURKAN: mukaddimede geçtiği üzere, aslında fark ve tefrik etmek, yani ayırmak, ayırt etmek mânâlarıdan masdardır. Genellikle "fark" aklen bilinen şeylerde, tefrik, hissen bilinen şeylerde kullanılır. Sonra "Furkan" fârık (ayıran), "mefruk" (ayrılmış) mânâsına da gelir; bu s u retle mühim davaları, çözüp neticeye bağlayan kesin delillere, mucizelere "Furkan" denilir. Bu mânâya göre Kur'ân'ın bir ismi de "el-Furkan"dır.

Furkan

20- (Resulüm!) Biz senden evvel de peygamberleri başka türlü göndermedik. Şüphesiz onlar hem yemek yiyorlar, hem çarşılarda geziyorlardı (sokaklarda yürüyorlardı). Sizin bir kısmınızı bir diğerine fitne (imtihan sebebi) kılmışızdır ki, bakalım sabredecek misiniz? Zira Rabbin her şeyi hakkıyla görmektedir.

 

 

 

 

TEVBE-126

Görmüyorlar mı ki, her yıl bir veya iki kez imtihan ediliyorlar. Hâlâ ne tövbeye yelteniyorlar ne de öğüt alıyorlar.

 

E ve lâ yerevne ennehum yuftenûne fî kulli âmin merreten ev merreteyni summe lâ yetûbûne ve lâ hum yezzekkerûn(yezzekkerûne).

1.

e ve lâ yerevne

: ve görmüyorlar mı

2.

enne-hum

: onların, ... olduğunu, olduklarını

3.

yuftenûne

: imtihan ediliyorlar

4.

fî kulli âmin

: her yıl içinde, senede

5.

merreten

: bir defa, bir kere

6.

ev

: veya

7.

merreteyni

: iki defa, iki kere

8.

summe

: sonra

9.

lâ yetûbûne

: tövbe etmiyorlar (Allah'a yönelmiyorlar)

10.

ve lâ hum

: ve onlar yapmıyorlar

11.

yezzekkerûne

: zikir yapıyorlar, Allah'ın ismini ardarda tekrar ediyorlar

 

 

BAKARA-155

Yemin olsun ki sizi korku, açlık; mallardan-canlardan-meyvalardan eksiltme türünden bir şeyle mutlaka imtihan edeceğiz. Sabredenlere müjdele.

 

NAHL-112

Allah, şu ülkeyi / medeniyeti de örnek vermiştir: Güvenli, mutlu, huzurlu idi; rızkı her yandan bol bol gelirdi. Sonra onlar Allah'ın nimetlerine nankörlük ettiler de Allah kendilerine, sanayi olarak ürettikleri şeyler yüzünden açlık ve korku elbisesini/birlikteliğini/karmaşasını tattırdı.

 

ÂLİ İMRÂN-186

Yemin olsun ki, mallarınızda da canlarınızda da imtihan edileceksiniz. Ve yemin olsun ki, sizden önce kendilerine kitap verilenlerden de şirke batanlardan da incitici çok şey dinleyeceksiniz. Sabreder, takvaya sarılırsanız işte bu, iş ve oluşların en zorlularındandır.

 

ENBİYÂ-35

Her canlı, ölümü tadacaktır. Biz bir imtihan olarak sizi şer ile de hayır ile de deniyoruz. Sonunda bize döndürüleceksiniz.


Hayata Geliş Sebebimiz.

MULK-2

Yaşar Nuri
Öztürk : Hanginizin daha güzel iş yapacağını belirlemek için sizi imtihana
çekmek üzere ölümü ve
 hayatı yaratan O'dur. Azîz'dir O, Gafûr'dur.

Ellezî halakal mevte vel hayâte li yebluvekum eyyukum ahsenu amelâ(amelen),
ve huvel azî zul gafûr(gafûru).


 

1.


 


 

ellezî


 


 

: o ki, o


 


 

2.


 


 

halaka


 


 

: yarattı


 


 

3.


 


 

el mevte


 


 

: ölüm


 


 

4.


 


 

ve el hayâte


 


 

: ve hayat


 


 

5.


 


 

li
  yebluve-kum


 


 

: sizi
  imtihan etmek için


 


 

6.


 


 

eyyu-kum


 


 

: sizin
  hanginiz, hanginiz


 


 

7.


 


 

ahsenu


 


 

: daha
  güzel, en güzel


 


 

8.


 


 

amelen


 


 

: amel


 


 

9.


 


 

ve huve


 


 

: ve o


 


 

10.


 


 

el azîzu


 


 

: azîz


 


 

11.


 


 

el gafûru


 


 

: gafûr,
  mağfiret eden, günahları sevaba çeviren


 

 

 

 



 

 

 İYİ de VARDIR KÖTÜ de HER TOPLULUKda

 

 TEVBE-34
 
Ey iman sahipleri! Şu bir gerçek ki, hahamlardan ve rahiplerden birçoğu halkın mallarını uydurma yollarla tıkabasa yerler ve Allah'ın yolundan geri çevirirler. Altını ve gümüşü depolayıp da onları Allah yolunda harcamayanlara korkunç bir azap muştula.
 
ÂLİ İMRÂN
 
113. Yaşar Nuri ÖZTÜRK. Ama hepsi bir değildir. Ehlikitap içinden Allah için baş kaldıran/Allah huzurunda el bağlayan/hak ve adaleti ayakta tutan/kalkınıp yükselen bir zümre de vardır; gece saatlerinde secdelere kapanmış olarak Allah'ın ayetlerini okurlar.
 
114. Yaşar Nuri ÖZTÜRK..Allah'a ve âhiret gününe inanırlar, iyilik ve güzelliği belirlenmiş olana özendirirler, kötülük ve çirkinliği belirlenmiş olandan sakındırırlar. Hayır işlerde yarışırcasına koşarlar. İşte bunlar hayra ve barışa yönelik hizmet üretenlerdendir.
Sayfa Başına Dönün 

Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol