Sayac


Fatih Lütfü AYDIN
Hoş Geldiniz

Kadın Dovme

Kadınların Dövülebileceği İddiası

Müfrerdat'tan... onedrive.live.com/

Nisa Suresi

34. Erkekler; kadınları gözetip kollayıcıdırlar. Şundan ki, Allah, insanların bazılarını bazılarından üstün kılmıştır ve erkekler mallarından bol bol harcamışlardır. İyi ve temiz kadınlar saygılıdırlar; Allah'ın kendilerini koruduğu gibi, gizliliği gereken şeyi korurlar. Sadakatsizlik ve iffetsizliklerinden korktuğunuz kadınlara önce öğüt verin, sonra onları yataklarında yalnız bırakın ve nihayet onları evden çıkarın/bulundukları yerden başka yere gönderin! Bunun üzerine size saygılı davranırlarsa artık onlar aleyhine başka bir yol aramayın. Allah çok yücedir, sınırsızca büyüktür.

Er ricâlu kavvâmûne alen nisâi bi mâ faddalallâhu ba’dahum alâ ba’dın ve bi mâ enfekû min emvâlihim fes sâlihâtu kânitâtun hâfizâtun lil gaybi bi mâ hafizallâh(hafizallâhu) vellâtî tehâfûne nuşûzehunne fe ızûhunne vehcurûhunn(vehcurûhunne) fîl medâcıı vadrıbûhunne fe in ata’nekum fe lâ tebgû aleyhinne sebîlâ(sebîlen) innallâhe kâne aliyyen kebîrâ(kebîren).

Fadribu emrinin kökü olan darb kelimesinin 30’a yakın anlamı içinde en önemlilerinden dördü, vurmak-dövmek, hurûc (çıkmak), zehâb (gitmek) ve dolaşmaktır. (bk. İbn. Manzûr, Lisanül Arab, darb md.- Yaşar Nuri Öztürk Kur’an’ daki İslam sh 554)

Yukarıda ki alıntı vadrıbû kelimesinin çok anlamlı yani müteşabih olduğunu ortaya koyuyor.

Âli İmrân Suresi

7.Kitap'ı sana indiren O'dur: Onun ayetlerinden bir kısmı muhkemlerdir ki; onlar Kitap'ın anasıdır. Diğer ayetlerse müteşâbihlerdir. Şu var ki, kalplerinde bir eğrilik ve bozukluk bulunanlar, fitne aramak, onun yorumuna öncelik tanımak için Kitap'ın sadece müteşâbih kısmının ardına düşerler. Onun tevilini ise bir Allah bilir, bir de ilimde derinleşmiş olanlar. Bunlar, "Ona inandık, hepsi Rabbimizin katındandır." derler. Gönül ve akıl sahiplerinden başkası gereğince düşünemez.

Sözlükte benzeyen anlamına gelen müteşâbih ise terim olarak; manası kolaylıkla anlaşılmayan, bir çok manaya ihtimali olup bunlardan birini tayin edebilmek için haricî bir delile ihtiyaç duyulan, ne anlama geldiği, ne anlatmak istediği ilk bakışta anlaşılmayan, manası açık ve net olmayan, niteliği (seçikliği) belli olsa da içeriği (açıklığı) belli olmayan, şaban ayında değil de ramazan ayında oruç tutulması ve namazların sayısı gibi manası akılla kavranamayan lafızlara ve âyetlere denir ( Diyanet İşleri Başkanlığı internet sayfasından alınmadır).

 Âli İmran Suresi’ nde “bir de  ilimde derinleşmiş olanlar “sözünden yola çıkacak olursak, ilim zahiri ( madde alemine ait olan ) ve batini ( mana alemine, ruhlar alemine ait olan ) olarak 2’ ye ayrılır. Batini ilme ulaşamamış olanlar, zahiri ilimde ki bilimsel yöntem basamaklarını uygulayabilirler.

 

Bilimsel Yöntem Basamakları

1.     Problemi tanımlama.

2.     Varsayımlar üretme.

3.     Veri toplama.

4.     Varsayımların toplanan verilerin ışığında deney ortamında sınanması.

5.     Sonuçlar arasından en doğru olanın belirlenmesi.

Doğal olarak din pozitif ( deneyle sabitleyebilen ) bir bilim olmayıp, sosyal bir bilim olduğundan, deney ortamı yerine çözümleme ( analiz ), mantık çerçevesinde fikir yürütme teknikleri kullanılmalıdır.

1.     Problemin tanımlanması: Yüce Allah Nisa Suresi ayet 34’ te vadrıbû kelimesiyle neyi amaçlamaktadır.

2.     Varsayımlar; Allah; kutsal saydığı ailenin korunmasını amaçlamıştır. Erkeğe itaat etmeyi amaçlamıştır. Kelimenin döğme anlamını kullanmıştır. Kelimenin mesafe koyun anlamını kullanmıştır.

3.     Varsayımlar ışığında toplana veriler;

a)      Prof.Dr.Yeprem’ den,

Kur’an şu 5 şeyi korumak için inmiştir.

1.       Can ( canın ruhsal ve bedensel sağlığı ve mutluluğu ).

2.       Mal.

3.       Özgür irade ve düşünce ve özgür iradenin ( arzunun, isteğin ), özgür düşüncenin korkmadan söylenebilmesi.

4.       Akıl sağlığı.

5.       Aile.

 

b)      İtaatla ilgili Kur’an ayeti.

Nisa Suresi

59. Ey iman sahipleri! Allah'a itaat edin. Resule ve sizin içinizden olan/sizin seçtiğiniz hüküm ve yetki sahiplerine de itaat edin. Sonra bir şeyde tartışmaya girdiniz mi, eğer Allah'a ve âhiret gününe inanıyorsanız, onu Allah'a ve resule arz edin. Böyle yapmanız hem daha hayırlı hem de sonuç bakımından daha güzeldir.

Yâ eyyuhellezîne âmenû atîûllâhe ve atîûr resûle ve ulil emri minkum fe in tenâza’tum fî şey’in fe ruddûhu ilallâhi ver resûli in kuntum tu’minûne billâhi vel yevmil âhir(âhiri), zâlike hayrun ve ahsenu te’vîlâ(te’vîlen).

 

 

 

c)       Ekonomik üstünlükle ilgili Kur’an ayeti.

Nisa Suresi

34. Erkekler; kadınları gözetip kollayıcıdırlar. Şundan ki, Allah, insanların bazılarını bazılarından üstün kılmıştır ve erkekler mallarından bol bol harcamışlardır. İyi ve temiz kadınlar saygılıdırlar; Allah'ın kendilerini koruduğu gibi, gizliliği gereken şeyi korurlar. Sadakatsizlik ve iffetsizliklerinden korktuğunuz kadınlara önce öğüt verin, sonra onları yataklarında yalnız bırakın ve nihayet onları evden çıkarın/bulundukları yerden başka yere gönderin! Bunun üzerine size saygılı davranırlarsa artık onlar aleyhine başka bir yol aramayın. Allah çok yücedir, sınırsızca büyüktür.

 

d)    Fadribu emrinin kökü olan darb kelimesinin 30’a yakın anlamı içinde en önemlilerinden dördü, vurmak-dövmek, hurûc (çıkmak), zehâb (gitmek) ve dolaşmaktır. (bk. İbn. Manzûr, Lisanül Arab, darb md.- Yaşar Nuri Öztürk Kur’an’ daki İslam sh 554)

 

e)      Ayrıca dilimizde bozuk para basma yeri anlamında darphane ve yönetimi yönetimden uzaklaştırma anlamında darbe kelimeleri bulunmaktadır.  Darp sürme itme anlamlarına da gelir. Fatih Lütfü Aydın.

 

f)       Bakara Suresi

 

2.İşte sana o Kitap! Kuşku,çelişme, tutarsızlık yok onda. Bir kılavuzdur o, korunup sakınanlar için.

 

2.Zâlikel kitâbu lâ reybe fîh(fîhi), huden lil muttekîn(muttekîne).

 

g)      Kendi Kafasından Uyduranlarla ilgili Kur’an Ayetleri

Tur Suresi

36.Yoksa gökleri ve yeri onlar mı yarattı? Hayır, onlar gerekli bilgiye ulaşamıyorlar!

37. Yoksa Rabbinin hazineleri onların yanında mı? Yoksa güç ve egemenlik sahibi onlar mı?

38. Yoksa onlara özgü bir merdiven var da onun üzerinde mi dinliyorlar? Eğer böyleyse, dinleyenleri açık bir kanıt getirsin.

 

Bakara Suresi

79. Yazıklar olsun o kişilere ki, Kitap'ı kendi elleriyle yazarlar da sonra onunla basit bir karşılık satın alsınlar diye, "İşte bu, Allah katındandır!" derler. Vay haline onların, ellerinin yazdıkları yüzünden! Vay haline onların, kazanıp durdukları yüzünden!

 

 

 

Nahl Suresi

116. Yalan düzerek Allah'a iftira etmek için, dillerinizin uydurma nitelendirmeleriyle "Şu helaldir, şu da haramdır!" demeyin. Yalan düzerek Allah'a iftira edenler kurtulamazlar.

 

Şûra Suresi

21.Yoksa onların, dinden, Allah'ın izin vermediği şeyi kendileri için yasalaştıran ortakları mı var? Kesin ayrıma ilişkin söz olmasaydı, aralarında hüküm mutlaka verilirdi. O zalimler var ya, onlar için acıklı bir azap öngörülmüştür.

 

 

4.       Varsayımların veriler dikkate alınarak sınanması.

Allah; kutsal saydığı ailenin korunmasını amaçlamıştır.

Bir şeyin kutsal olması için iyilik güzellik sunması gerekir. Kelime döğün anlamına gelse kadının ruhsal ve bedensel sağlığının bozulması ve şiddet görerek haksızlığa uğraması sebebiyle yüreğinde sevgiye yer olmaması ailenin kutsallığını ortadan kaldırır. Kur’an’ da çelişme olmayacağından, Allah ailenin hem kutsal olmasını isteyip hem de kutsallığı bozacak şiddeti emretmez sonucu çıkar.

 

Erkeğe itaat etmeyi amaçlamıştır.

İtaat Allah’a Resul’ e iş ve yönetim sahiplerinedir. Allah’ a ve Resul’ e Hakiki Din’ in kurallarına göre, iş ve yönetim sahiplerine ise iş hayatı ve devlet kanunlarına göre itaat edilir. Ayrıca “Ey müminler sizden olan iş ve yönetim sahiplerine itaat edin” dendiğine göre iş ve yönetim sahiplerinin müminlerden yani insanlara hiçbir şekilde haksızlık etmeyenlerden olması gerekir.

 

Şimdi koca eşin patronu değil ama eğer geçim yükünü yüklenmişse eşinden saygıyı, yani adamdan sayılmayı, haksızlık görmemeyi hak ediyor demektir. Geçimi üstlenmiş olmak şiddet gibi bir haksızlığı haklı kılamayacağına göre yine kelime döğün anlamına gelmemeli.

 

Kelimenin mesafe koyun anlamını kullanmıştır.

Kelime öğüt verin, yataklarınızı ayırın şeklinde ki sıralamanın en sonunda yer aldığına göre ailenin kutsallığı sağlanamıyor, saygı, sevgi kurulamıyorsa en son çare olarak ayrılın anlamına gelebilir.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

5.     Sonuçlar arasından en doğru olanın belirlenmesi.

vadrıbû kelimesinin anlamlarından birini alıp en doğru olanı budur demek, Kendi Kafasından Uyduranlarla ilgili Kur’an Ayetleri ile çatışma olur ki bu da Kur’an ‘a, Allah’ a itaatsizlik olur. Allah korusun.

Benim şahsi görüşüm tüm çarelere rağmen kutsallığı sağlanamayan şiddet ve korku ortamında bireylerin ve de özellikle çocukların yaşamaması amacıyla böyle bir ortamı yani aileyi ortadan kaldırmaktır.

Son söz olarak, doğrusunu Allah ve ilimde derinleşmiş olanlar bilir. Fatih Lütfü Aydın.

Kehf Suresi

65. Orada, kullarımızdan öyle bir kul buldular ki, biz ona katımızdan bir rahmet vermiş, lütfumuzdan bir ilim öğretmiştik.

Fe vecedâ abden min ibâdinâ âteynâhu rahmeten min indinâ ve allemnâhu min ledunnâ ilmâ(ilmen).

1.

fe vecedâ

: böylece (ikisi) buldular

2.

abden

: bir kul

3.

min ibâdi-nâ

: bizim kullarımızdan

4.

âteynâ-hu

: biz ona verdik

5.

rahmeten

: bir rahmet

6.

min indi-nâ

: bizim katımızdan

7.

ve allemnâ-hu

: ve biz ona öğrettik

8.

min ledun-nâ

: ledun (gizli) ilmimizden

9.

ilmen

: bir ilim

 

 

 

 

Elmalılı Hamdi Yazır’ dan

Nisa Suresi 34. Ayet meali  

34- Erkekler, kadın üzerine idareci ve hakimdirler. Çünkü Allah birini (cihad, imamet, miras gibi işlerde) diğerinden üstün yaratmıştır. Bir de erkekler mallarından (aile fertlerine) harcamaktadırlar. İyi kadınlar, itaatkar olanlar ve Allah'ın korunmasını emrettiği şeyleri kocalarının bulunmadığı zamanlarda da koruyanlardır. Fenalık ve geçimsizliklerinden korktuğunuz kadınlara gelince: Önce kendilerine öğüt verin, y ataklarından ayrılın. Bunlar da fayda vermezse dövün. Eğer size itaat ederlerse kendilerini incitmeye başka bir bahane aramayın. Çünkü Allah çok yücedir, çok büyüktür.

 

Nisa Suresi 34. Ayet yorumu  

34-Erkeklerin mirasta hak ettikleri paylarının fazla olmasının hikmeti erkekler ve özellikle tam erkek olan erkekler, kadınlar üzerinde hakimdirler, onların üstlerinde dururlar, işlerine bakarlar, dikkatle gözetir, muhafaza ederler; kahyaları, müdürleri, koruyucuları, amirleridirler. Küçükler de buna adaydırlar.

KAVVAM; "kâim"in mübalağası olup den alınmıştır. Bir kadının işine bakan ve korunmasına önem veren ve işlerini idare edene "Kayyimü'l-mer'eti" ve daha kuvvetli olarak "Kavvâmü'l-mer'eti" denilir. Bu deyim, erkeğin kadına hakimiyyetini ve fakat rastgele değil "Milletin efendisi, onlara hizmet edendir." mânâsı üzere hizmetçilikle karışık bir hakimiyetini ifade eder. Bundan dolayı bir taraftan erkeğin üstünlüğünü anlatırken diğer taraftan da kadının değer ve üstünlüğünü bildirir. Ve bu ayırım içinde eşitlik iddiasını kaldırarak karşılıklı olarak farklı bir eşit l ik metoduyla öyle bir birlik sağlar ki, bu durum sultan ile ümmet arasındaki karşılıklı haklara benzeyecek ve bu şekilde aile terbiyesi, toplum terbiyesi ve siyasi terbiyenin bir başlangıcı olacaktır. Bunun için Kadı Beydâvî un tefsirinde der ki, "V a liler, halkı idare ettikleri gibi onlar da kadınları öyle idare ederler." Şimdi bu esas da biri Allah tarafından verilen,

diğeri çalışmakla kazanılan iki sebebe bağlanarak buyuruluyor ki: Çünkü erkekler ve kadınların bir kısmını diğerine yaratılış açısından üstün kılmıştır. zamirinin delalet ettiği mânâ ile bundan erkeklerin kadınlara üstünlüğü ve tercihleri anlaşılmakla beraber âyetin öyle güzel bir açıklaması vardır ki, bu üstünlük ve değeri, "Allah o erkekleri kadınlara üstün kılmıştır." diye mu t lak surette erkeklere tahsis etmemiş, kapalı olarak bazısının diğer bazısına üstünlüğünü ifade etmiştir. Bu ise, erkeğin kadında bulunmayan, yaratılıştan var olan bir takım üstünlüklere sahip olduğu gibi, aynı zamanda kadının da erkekte bulunmayan yaratılıştan var olan bazı üstün vasıflara sahip olduğunu ve bundan dolayı her ikisinin birbirine değişik yönlerden muhtaç olduklarını ve bu şekilde erkekle kadının yaratılıştan farklı ve karşılıklı olarak birbirlerinden üstünlükleri olduğu gibi, her erkeğin ve a y nı şekilde her kadının da seviyelerinin bir olmadığını ve bundan dolayı her erkeğin, her kadın ile tek olarak mukayese edilemeyeceğini ve bununla birlikte bütün bunlar toptan karşılaştırılınca kadınların erkeklere ihtiyacının, erkeklerin kadınlara ihtiyacından daha fazla olduğunu ifade eder. Ve açıklandığı üzere esas üstünlük ölçüsü olan kazanma ve mal edinme açısından erkek, faaliyet gösterme yeteneğine sahip; kadın ise itaat duygusu ve kabiliyet yönünden ince ruhlu ve çekici bir yaratılışa sahip olup bun u n için erkeklerin kuvveti ile korunmaya ve muhafaza edilmeye daha fazla muhtaçtır. Ve bundan dolayı sonuç olarak genel bir şekilde üstünlük ve faziletin erkek tarafında bulunduğunu, amirlik ve idarecilik yetkisinin, hakkıyla erkek olan erkeklere verilmes i ve kadınların onlara itaat etmesi, hem bir hak ve hem de kadınların menfaatlerinin gereği olduğunu pek beliğ özlü bir ifade ile anlatır. Ve işte erkeklerin peygamberlik, imamet (imamlık, devlet başkanlığı, valilik, şeair-i İslâm, yani İslâm'ın önemli pre n siplerini gerçekleştirmek), kısas cezalarında şahitlik etmek, cihadın kendilerine vacib olması, cumanın vacib olması, ezan, hutbe, itikaf, asabelik (mirasın tamamını alan kimse), hata ile ve kasame öldürmelerinde kan bedelini yüklenmesi, ricat boşanmasınd a bağımsız hareket etmesi gibi bir takım özellikler, haklar ve vazifeler ile üstün olmaları da bu örneklerden bazılarıdır. "kadınlar üzerine hakimler." olarak ailede başkanlık hakkına sahip olmalarının bir sebebi, bu yaratılıştan olan üstünlük; biri de e rkeklerin mallarından bir kısmını mehir ve nafakaya harcamaları meselesidir.

Çalışılarak elde edilen bu sebeb de öncekine bağlıdır. Ve kadınların mirastan paylarının yarım olması özellikle bu sebeple ilgilidir. Ve bunda kadınların faydası, mirasta erkeklere eşit olmalarından çok fazladır. Şu halde hanımının

hakkını vermeyen, kadının malına göz diken ve aile için harcama vazifesini yapmayan ve ailesinin ırz ve namusunu korumayan erkekler erkeklerden sayılmazlar. Şüphesiz ki, bu vazifelerini yapan erkeklerin de kadınlar üzerinde hakimiyyet sahibi olmaları ve onlardan itaat ve bağlılık beklemeleri meşru bir haklarıdır. Bundan dolayı saliha olan kadınlar da Allah'a itaat ederler. Kocalarının huzurunda hazır olarak bekleyip haklarına riâyet ederler. Koca l arının gıyabında can, mal, namus, itibar (onur) ve aile sırları gibi korunması lazım gelen hususları Allah'ın korumasına dayanarak korurlar. Çünkü Allah bunun korunmasını emretmiştir. Peygamber Efendimiz (s.a.v.)'den rivâyet edilmiştir ki: "Kadınların h ayırlısı o kadındır ki, baktığın zaman seni sevindirir, emredersen itaat eder, gıyabında bulunduğun zaman da seni malında ve nefsinde korur." buyurmuş ve bu âyeti okumuştur. Bu âyetin de yukarda açıklanan Hz. Ümmü Seleme'nin sözü üzerine indirildiği söyle n miş ise de bunun asıl iniş sebebi şu şekilde rivayet olunur: "Ensar'ın ileri gelenlerinden Sâd b. Rebia'ya karşı hanımı Habibe binti Zeyd b. Züheyr ve bir rivâyete göre Habibe binti Muhammed b. Seleme isyan etmiş, o da bir tokat vurmuş, bunun üzerine baba s ı kızını almış, Hz. Peygambere gidip şikayet etmiş. Hz. Peygamber de "Mutlaka ondan kısasını (öcünü) alırız." buyurmuştu. Bunun üzerine bu âyet indirildi. Peygamber (s.a.v.) de: "Biz bir şeyi yapmak istedik, Allah'da diğer bir şeyi irade etti ve şüphe yo k ki, iyilik Allah'ın irade ettiği şeydedir." dedi. Bu sebeple salih kadınları açıkladıktan sonra kocalarına karşı gelen kadınlar hakkında buyuruluyor ki: Ey hakim olan ve hanımlarının haklarını veren kocalar! Kafa tutup, itaatsizlik etmelerinden korktuğ u nuz, korkacak bir belirti hissettiğiniz karılara gelince:

NÜŞÛZ: Aslında lugatte yükseklik ve tümseklik mânâsından alınarak kadının kocasına kafa tutup baş kaldıracak bir durum almasıdır ki, sözde kendisini yüksek sayıp itaatını ortadan kaldırmış olur. Bunu açıklamak için büyük müfessirlerden şu açıklamalar yapılmıştır: Kadının nüşûzu kocasına isyan etmesi (İbnü Abbas), koku sürünmemesi, kocasını birleşmekten men etmesi, önceleri kocasına yaptığı muameleyi değiştirmesi (Ata), kocasından hoşlanmaması ( E bu Mensur), kocasının şer'î mesken olarak belirlediği konutta beraber oturmaktan kaçınıp onun istemediği bir yerde oturmasıdır (denilir) ki, bu mânâlar az çok birbirlerine yakındırlar.

Böyle bir durum karşısında önce bunlara vaaz ve nasihat ediniz. İkinci olarak onların yataklarından ayrılın. Üçüncü olarak onları hafifçe ve kusur bırakmayacak bir şekilde biraz dövünüz.<D>

Bunun üzerine size itaat ederlerse artık onlara saldırmak için aleyhlerine başka bir yol aramayınız, ve meydana gelmiş kusurlarını olmamış gibi sayınız. "Çünkü günahtan tevbe eden günahı olmayan gibidir." Mutlaka şunu kesinlikle bilmeliyiz ki Allah Teâlâ pek yüksek ve pek büyüktür. Bundan dolayı Allah'tan korkunuz da kadınlara karşı size vermiş olduğu kuvveti kötüye kul l anmayınız. Allah'ın size karşı gücü, sizin kadınlara karşı gücünüzden çok fazladır. Ve sizin Allah'a karşı günahlarınız, kadınların size karşı işledikleri suçlarından daha çok ve daha küstahçasına olduğu halde, Allah sizin tevbelerinizi kabul ve günahları n ızı affederken size itaat eden hanımlarınızın meydana gelen kusurlarını nasıl affetmezsiniz ve nasıl olur da onlara saldırmak için bahane arar durursunuz? Diğer bir mânâsı şöyledir: Allah zulümden ve haksızlıktan yüce bir ululuk sahibidir. Bundan dolayı o n un şanının yüceliği ve ululuğu karşısında zulümden, haksızlıktan, sadakatsizlikten, terbiyesizlikten vazifelerinizi kötüye kullanmaktan son derece sakınmalısınız.

 

Sayfa Başına Dönün 

Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol