Sayac


Fatih Lütfü AYDIN
Hoş Geldiniz

ASIM 9b



Sözü tekmîl edeyim... 
        – Sonra bitir, dinle biraz;

Bir yutar, beş yutar, afyonkeşi afyon tutmaz; 
Der ki: Toprak mı, ne zıkkım bu, varıp anlamalı 
Açılır kurna başından, sıyırır peştemalı, 
Nalının sırtına atlar, sürerek doğru gider, 
Hangi attarsa, bulur: “Tutmadı yâhû, yine!” der, 
Gülmeden çatlayadursun biriken çarşı, pazar; 
“Bu kadar tuttuğu yetmez mi kuzum?” der attar.

Siz de artık uzun etmektesiniz, hem pek uzun; 
Üç saat esnemeden dinlediğim nutkunuzun, 
“Yaşasın!” ma’cunu peymâne-i ilhâmı bütün, 
Hani, sarhoş kuşa döndün, mütemâdî öttün! 
– Bırak oğlum, yeter artık, şakanın vakti değil. 
– Sen de, öyleyse, bizim ma’cuna baş kesmeyi bil! 
– Sâde bir “bal” deyivermekle ağız tatlansa, 
Arı uçmuş diye, kaçmış diye hiç çekme tasa. 
Ağlasın milletin evlâdı da bangır bangır, 
Durma hürriyyeti aldık diye, sen türkü çağır! 
Zulmü alkışlayamam, zâlimi aslâ sevemem; 
Gelenin keyfi için geçmişe kalkıp sövemem. 
Biri ecdâdıma saldırdı mı, hattâ, boğarım... 
– Boğamazsın ki! 
        – Hiç olmazsa yanımdan koğarım! 
Üç buçuk soysuzun ardında zağarlık yapamam; 
Hele hak nâmına haksızlığa ölsem tapamam. 
Doğduğumdan beridir âşıkım istiklâle. 
Bana hiç tasmalık etmiş değil altın lâle. (*8) 
Yumuşak başlı isem, kim dedi uysal koyunum? 
Kesilir belki, fakat çekmeye gelmez boyunum. 
Kanayan bir yara gördüm mü yanar tâ ciğerim. 
Onu dindirmek için kamçı yerim, çifte yerim. 
Adam aldırma da geç git, diyemem, aldırırım. 
Çiğnerim, çiğnenirim, hakkı tutar kaldırırım. 
Zâlimin hasmıyım amma severim mazlûmu... 
İrticâın şu sizin lehçede ma’nâsı bu mu? 
– Yok canım! 
        – Yok deme! 
                – İfrât ediyorsun, Köse! 
İşte ben mürteci’im, gelsin işitsin dünyâ! 
Hem de baş mürteci’im, patlasanız çatlasanız! 
Hadi kânûnunuz assın beni, yâhud yasanız! 
– Yasa yok şimdi. 
        – Neden, bitti mi? 
                – Çoktan bitti. 
– Dede Cengiz ya? 
        – Bırak, derdimi deştin: Gitti! 
– Getirirler yine lâzımsa... 
        – Hayır, gitti gider. 
– Deme oğlum! 
        – Ya bizim düşmanımızmış o meğer... 
Dedenizdir diye bir kahbe çıfıtmış yamayan... 
– Size hâ? 
        – Öyle ya; çok geçmedi, lâkin, aradan, 
Geldi bir başka gâvurcuk, dedi: “Cengiz’le, ayol, 
Bu hısımlık nereden çıktı ki, siz Türk, o Moğol!..” 
– Sonra? 
        – Hiç! 
                – Hiç mi? 
                        – Sönüp gitti o kızgın piyasa. 
– Hem de bir püfle! 
        – Evet şimdi ne hâkan, ne yasa. 
– Kimse, ma’kul kefereymiş o herif. 
        – Sorma Köse’m... 
– Çok şükür sizde de pek yok, değil amma sersem! 
– İğnelersin şu benim neslimi yüz buldukça, 
Sana elmas gibi hürriyyeti kim verdi, Hoca? 
Ne yaman şeydi unuttun mu o istibdâdı? 
Hep fecâyi’di, hayâtın hele hiç yoktu tadı. 
Milletin benzi sararmış, işitilmezdi refâh; 
Her nefes dört elifin sırtına binmiş bir “âh!” 
O ne günler... 
        – Beni kızdırmaya söyler mahsus, 
Yeter artık! 
        – Niye? 
                – Ezbere bilirim hepsini, sus! 
– Ne tuhafsın! Bana döktürmeyeceksin içimi... 
– Yok paşam, sizde tuhaflık, o benim haddim mi? 
– Müstebiddin de gem almaz soyu çıktın, git git, 
Sen ki hürriyyet için nefyolunurdun, a tirit! 
İşi yok, şimdi muhâlifliğe sarmış derdi... 
– Hoca rahmetli kerâmet gibi söz söylerdi... 
– Bâri tuttun mu? 
        – Ne mümkün? O zaman nerde akıl? 
– Sonradan geldiği sâbit mi efendimce, nasıl? 
– Döverim ha! 
        – Hadi dövmüş kadar ol! 
                – Dur be adam, 
Dinle, zevzekliği terk et! 
        – Sana terk ettim, İmam! 
– Ne diyordum be?.. 
        – Ya gördün mü, kafan aynı kafa! 
“Hoca rahmetli” dedin, öyle giriştindi lâfa. 
– Evet, oğlum, Hoca sevmezdi, bilirdim, Saray’ı; 
Ama sövmezdi de hoşlanmadığından dolayı. 
Vardı bir duygusu besbelli ki... 
        – Bilmem, varmış... 
Pâdişah dendi mi, çokluk dil uzatmazlarmış! 
– Hiç unutmam, Hocazâdem ki, sıcak bir gündü, 
Bahçedeydik, bana bir parça baban küskündü. 
– Sana düşkündü babam, küstüğü olmazdı ama... 
– Boşboğazsın diye kızmıştı. 
        – Kerâmet! 
                – Sorma! 
Büsbütün kızdırayım bâri, dedim... 
        – Yâ? Çok iyi: 
Çivi, bir an’anedir bizde, sökermiş çiviyi. 
– “Ortalık şöyle fena, böyle müzebzeb işler; 
Ah o Yıldız’daki baykuş ölüvermezse eğer, 
Âkıbet çok kötü...” dîbâce-i ma’lûmuyle, 
Söze girdim. 
        – Kızıyor muydu? 
                – Hayır. 
                        – Tekmille! 
– Bırakan var mı ki? Rahmetli Hocam doğrularak, 
Dedi: 
        “Oğlum, bu temennî neye benzer, bana bak:

Eşeklerin canı yükten yanar, aman, derler, 
Nedir bu çektiğimiz derd, o çifte çifte semer! 
Biriyle uğraşıyorken gelir çatar öbürü; 
Gelir ki taş gibi hâin, hem eskisinden iri. 
Semerci usta geberseydi... Değmeyin keyfe! 
Evet, gebermelidir inkisâr edin herife. 
Zavallı usta göçer bir gün âkıbet, ancak, 
Makâmı öyle uzun boylu nerde boş kalacak? 
Çırak mı, kalfa mı, kim varsa yaslanır köşeye; 
Takım biçer durur artık gelen giden eşeğe. 
Adam meğer acemiymiş, semerse hayli hüner; 
Sırayla baytarı boylar zavallı merkepler, 
Bütün o beller, omuzlar çürür çürür oyulur; 
Sonunda her birinin sırtı yemyeşil et olur. 
“Giden semerciyi derler, bulur muyuz şimdi? 
Ya böyle kalfa değil, basbayağ muallimdi. 
Nasıl da kadrini vaktiyle bilmedik, tuhaf iş: 
Semer değilmiş o rahmetlininki devletmiş!”

Nasîhatim sana: Herzeyle iştigâli bırak! 
Adamlığın yolu nerdense, bul da girmeye bak! 
Adam mısın: Ebediyyen cihanda hürsün, gez; 
Yular takıp seni bir kimsecik sürükleyemez. 
Adam değil misin, oğlum: Gönüllüsün semere; 
Küfür savurma boyun kestiğin semercilere.”
* * *


Asım 9B Kelime Açıklamaları.
Alıntı kısa yollarına ulaşmak için adres Google' a yapıştırılabilir.

"Sözü tamamlayayım, bitireyim." diyen İmam, "Sonra bitir, dinle biraz;" diyen
Köse İmam'ın Hocasının oğlu, şimdiki nesilden 
ve 1905 2. meşrutiyet devriminin savunucusu Hocazade'dir.

ASIM 9a'dan alıntıdır.

“Yaşasın!” ma’cunu a’lâ idi, yut, keyfine bak! 
Tutmuyor şimdi, fakat, bin yala parmak parmak. 
– Niye tiryâkisi oldun bu kadar sen de ayol? 
Tutmuyor, çünkü alıştın... Yemeyeydin bol bol. 
Hem bizim ma’cunu pek hırpalamak doğru mu ya? 

http://www.sifamarket.com/hastaliklar/kuvvet-macunu-faydalari.html

Açıklama : Ma'cun insana güç, kuvvet ve sağlık, neşe verdiği için yaşasın sıfatını eklemiş olmalılar.Ma'cunun çokça 

kullanılması bir süre sonra etkisinin kalmamasına yol açıyor demek ki.Tiryaki yani bağımlı olmamalı.Ek bilgi olarak aynı şey 

enerji içeceklerinde de söz konusudur. Bence en iyi enerji verici, pekmez ya da kan yapıcı üzümdür.Herşeyin fazlası zararlı 

olduğu için kuvvet ma'cunları da aşırı tüketilmemeli. F.L.A. 



Siz de artık uzun etmektesiniz, hem pek uzun; 
Üç saat esnemeden dinlediğim nutkunuzun, 
“Yaşasın!” ma’cunu peymâne-i ilhâmı bütün,

Ma'cun: 1. güç, kuvvet, 2. güç, kuvvet veren şey
peymâne (F.) [ پيمانه ] kadeh.
Not: dolayısıyla içki kadehi. F.L.A.

Açıklama: ma’cunu peymâne-i ilhâm, sözünü internette bulamadım. Öngörüde bulunacağım.Kelime-i şehadet, şehadet kelimesi demek 

olduğuna göre, peymane-i ilhâm da ilham veren içki kadehi olur.

O zaman "Üç saat esnemeden dinlediğim nutkunuzun enerjisi ( güç, kuvvet kaynağı ),ilham veren içki kadehinin verdiği enerji 

gibi, size verdiği enerjinin etkisi bütün yani tam etkili.

İçki kadehinin verdiği enerjiye eş değer bir enerjiyle, maşallah 3 saat nutuk çektiniz, demek istiyor olmalı. F.L.A.

Hani, sarhoş kuşa döndün, mütemâdî öttün! 
Açıklama: aşk sarhoşu kuş gibi sürekli öttün. F.L.A.

Baş kesmek, aşağıda ki alıntıya göre saygı gösterme hareketi olmaktadır. Demek ki bizim ma'cuna saygı göster deniyor, olmalı. 

F.L.A.

BAŞ KESMEK : Mevlevilerde, sağ ayağın baş parmağını, sol ayağının baş parmağı üstüne koymak, eller düz ve parmaklar açık 

olarak sağ kol, sol kolun üstüne gelecek şekilde, elleri omuz başlarına çaprazvarî götürmek, sonra da belini bükmemek 

şartıyla başını öne doğru göğse eğmek, böylece sonra da belini bükmemek. Başkesme olayının kısa tarifi budur. Baş kesme; 

şeyhin, tarikat büyüklerinden birinin huzurunda, bir velînin türbesinde yapılır. Türk kültür çevresinin saygı anlayışı 

sınırları içinde oluşmuş bir tarikat edebidir. Bu saygının takva ile yakından irtibatı vardır. "Kim Allah'ın şeâirine ta'zim 

ederse, bu, kalbin takvâsmdadır." (Hac/32), "Safa ve Merve, tazimi gerektiren şe'âirdendir". (Bakara/158). Bu ta'zim şirk 

değildir, tıpkı meleklerin bir insana (Hz. Adem ) secde etmesi gibi. Kendilerini Bektaşî saydıkları için Yeniçerilerin 

selamları da bu şekilde idi.

http://www.semazen.net/sp.php?id=41


Hürriyeti almak; Asım 1915'te yazılmış ve 2.Meşrutiyetin üzerinden 10 yıl geçmiş ve iktidarda ki İttihat ve Terraki Partisi 

ülkeyi 1. Dünya Savaşına sokmuş.Köse İmamın konuşması bu olaylarla ilgili, bence.

Ayrıca 2. Abdülhamit, Osmanlı-Rus savaşını bahane ederek meclisi kapattıktan sonra 1908'e kadar 30 yıl boyunca koyu zalimâne bir 

yönetim sürmüştü. 2. Meşrutiyet, insanlara hürriyet yani özgürlük getirmiştir. F.L.A.
Ayrıntılı bilgi için...http://www.antoloji.com/23-nisan-184-siiri/

Zağar, Orta Asya kökenli bir izci köpeği.
https://tr.wikipedia.org/wiki/Za%C4%9Far

(*8) lâle: boyuna vurulan zincir.


Kesilir belki, fakat çekmeye gelmez boyunum. 
Açıklama: kimse boynuma yular takıp beni sürü gibi yönetemez. Gerekirse haklı davamda idamı bile göze alırım, anlamında bir 

söz. F.L.A.


Çiğnerim, çiğnenirim, hakkı tutar kaldırırım.
Açıklama:hakkın, adaletin sağlanması için gereğini yaparım. F.L.A. 


mazlûm: zalim yani haksızlık eden tarafından zulme ( haksızlığa ) uğrayan, zulmedilen.F.L.A.

İrticâın şu sizin lehçede ma’nâsı bu mu?

İrticaın: gericiliğin. F.L.A.

lehçe   İng. dialect 
Bir anadilin, ses, yapı ve sözdizimi bakımlarından büyük ayrılık gösteren kolu: Anadolu lehçesi, Çuvaş lehçesi, Yakut lehçesi 

vb. TDK.

sizin lehçede ma’nâsı
Açılama: Akif, burada lehçeyi; değişmeceli olarak, "sizin kitabınızda, kanunuzda ya da anlayışınızda" anlamında kullanmış 

gibi geldi, bana.

Not: bildiğim kadarıyla lehçe bir dilde ki söyleyişden başka, yazıda da söz konusu olan derin ayrılıktır. Örneğin Türkiye 

lehçesinde ben denir, Azeri lehçesinde ise men denir ve men yazılır.

Ek bilgi olarak şive (ağız); bir dilde ki söyleyiş farklılığıdır. Örneğin İstanbul ağzıyla geliyorum kelimesi, Karadeniz 

ağzıyla celiyrum, Adana ağzıyla da geliyom, şeklindedir. Yazılış da ise başkentin ağzı kullanılır. İstanbul başkent iken 

devlet yazışmaları, eğitimler İstanbul ağzıyla olduğu için Türkiye'nin resmi şivesi olmuştur, İstanbul ağzı.


Türkiye Cumhuriyeti'nde, ilk devlet adamları İstanbul Mebusan (  millet vekili ) Meclisinden olduğu için Ankara'da da bu ağız 

asker kökenli olanları da bu ağzı kullanıyordu.İstanbul ağzı da Rum ağzından etkilenmiş olabilir. F.L.A


ifrat:

İfrat, bir şeyi arttırmada haddi aşma. 
Çok yiyip de haddi aşma. 
İtidal, denge, orta yol. 
İradeyle törpüle ruhunu bol bol. 
Tefrit, bir şeyi azaltmada haddi aşma. 
Hiç yememek olmaz orta yoldan şaşma. 

Alıntı...http://www.antoloji.com/ramazan-129-siiri/


İfrat: arttırma ve olgunlaştırmada haddi aşma, aşırı gitme, haddini aşma.
Ör. savurganlık (israf), şişmanlık, Allah’ ın dışındaki her şeyi hiç sevmemek, zühd ( ibadeti cennet için ya da Allah korkusu 

nedeniyle yapmak ).
 
 
İtidal: denge, orta yol; aşırıya kaçmama, haddi aşmama; geride kalmama, aşağı olmama.
Ör. cömertlik, tutumluluk, formda kalmak, hiçbir şeyi Allah sevgisinin üstüne koymamak, takva
 ( ibadeti cennet için ya da Allah korkusu nedeniyle değil, Allah’ ın sevgisine ulaşmak için yapmak).
 
Tefrit: Eksiltmede haddi aşma, edilgen ve duyarsız olma.
Ör. Cimrilik, zafiyet (hastalık derecesinde zayıflık), Allah’ tan başka her şeyi çok sevmek, hiç ibadette bulunmamak.

Mürteci gerici demektir. Yönetim şekillerinden krallık, meşruti ( şartlı,yasalı, meclisli ) krallığa göre Ortaçağ'da kalmış bir rejim yani
yönetim şekli olduğu için krallığı, şahlığı, şeyhliği ve ağalığı bir başka deyişle insanların sürü gibi yönetilmesini savunmak 
gericilik olarak adlandırılmaktadır.
Bk.http://fatihltfaydin.tr.gg/Raina.htm

– Yasa yok şimdi. 
Açıklama: 2.Meşrutiyet sonrasını demek istiyor olmalı. Belki de hükümet aleyhine konuşanlar için asma cezası yok demek 

istiyor olabilir.F.L.A


– Dede Cengiz ya? 

Cengiz Han Yasası’ndan:

“- Kâinatın yaratıcısı tek bir TANRI’dır. Bu Tanrı ‘ya tapılacaktır.

- Cengiz Han’ın erkek soyundan....http://tarihgazetesi.net/index.php/iz-birakanlar/678-cengiz-han-ve-cengiz-han-n-yasas

– Evet şimdi ne hâkan, ne yasa. 
Açıklama: 2. meşrutiyet ile mutlak monarşi ( krallık )'den meşruti monarşıye geçilmesi ile ilgili. 

Bk.http://www.antoloji.com/23-nisan-184-siiri/

– Kimse, ma’kul kefereymiş o herif. 
Açıklama:kim ise o kişi, aklı başında bir kâfirmiş.F.L.A.

mâkul (A.) [ معقول ] akla uygun.
makûlat (A.) [ معقولات ] aklî bilgiler.

kefere (A.) [ کفره ] kafirler.
Osmanlılar, bazı Arapça çoğul kelimeleri tekil olarak kullanmıştır. Ör.Bu kimin evladı? 
Not:velet, çocuk; evlat, çocuklar demektir.F.L.A.


istibdâd: koyu,zalimâne bir yönetim. F.L.A.
2. Abdülhamit, Osmanlı-Rus savaşını bahane ederek meclisi kapattıktan sonra 1908'e kadar 30 yıl boyunca koyu zalimâne bir 

yönetim sürmüştü. 2. Meşrutiyet, insanlara hürriyet yani özgürlük getirmiştir. F.L.A.
Ayrıntılı bilgi için...http://www.antoloji.com/23-nisan-184-siiri/


boyun kesmek:bk.baş kesmek.

FECAYİ': (Fecîa. C.) Belâlar, musibetler, felaketler.

Alıntı..http://osmanlica.ihya.org/fecayi-nedir-ne-demek.html


Her nefes dört elifin sırtına binmiş bir “âh!” 

1 Elif Tutarı Uzatmak Nedir? 1 elif miktarı uzatmak demek elimizi bir yere koyup sonra şehadet parmağımızı yerden en son 

kalkabildiği yere kadar kaldırma süreci içinde geçen zaman kadar, o harfi uzatmaya denilir.
Alıntı:http://www.islamdergisi.com/tecvid-ilmi/tecvid-nedir/

dört elif: 1 elif tutarı uzunluğn 4 katı uzunluğunda ses.F.L.A.

Açıklama:İnsan çok sıkıntı çektiğinde içinden derin ve uzun bir ah sesi çıkar. Yani insanlar koyu ve zalimane yönetimden çok 

çekiyordu. Her nefes alış verişleri sanki derin ve uzun bir ah içerir gibiydi, denmek isteniyor olmalı. F.L.A


mahsus (A.) [ 1 [ مخصوص .özgü, ayrılmış. 2.bilerek.

 Müstebiddin de gem almaz soyu çıktın, git git, 
Sen ki hürriyyet için nefyolunurdun, a tirit! 
İşi yok, şimdi muhâlifliğe sarmış derdi... 

Yukarıda ki 3 dize Köse İmam'ın Hocasının oğlu Hocazadeye ait ve Köse İmama'a söylüyor.F.L.A.

müstebid (A.) [ مستبد ] despot.

despot (I) 
isim Fransızca despote
1. isim Bir ülkeyi zora ve baskıya dayanarak yöneten kimse
2. Her istediğini ve dilediğini yaptırmak isteyen kimse, tiran
3. sıfat Zorba 
TDK'dan.

gem almamak
Söz dinlememek, buyruk altına girmemek.
Açıklama: dizginlerin ucunda gem adı ver.len demir parçası vardır. Atın yavaşlaması istendiğinde dizginler çekilir ve gem de 

atın ağız kenarlarına acı verir, hayvan durmak zorunda kalır. Ek bilgi olarak at gemi canı yanmasın diye ve de çılgınca 

koşmak istediğinde,azı dişleri arasna alır. Buna da gemi azıya almak denir.F.L.A.


git git, 
Açıklama: git işine, senden adam olmaz. vs.F.L.A.

nefy (A.) [ ] sürgün.
O zamn nefyolunmak, sürülmek olur.

https://tr.wikipedia.org/wiki/Tirit
Açıklama: Tirit gerçek anlamıyla,et suyuna doğranan, kızarmış ya da bayat ekmek ile yapılır.Et düşkünlerine göre et 

lokmasının yanında tadı uyduruk geldiği için belki de uyduruk anlamında değişmeceli olarak kullanılıyordur.Tırt da burdan 

geliyor olabilir.F.L.A.

Başka işi kalmamış karşıtlığa (muhalifliğe) soyunmuş.F.L.A

kerâmet (A.) [ 1 [ کرامت .cömertlik, kerem. 2.velîlerin gösterdikleri olağandışı hal.

Sonradan geldiği sâbit mi efendimce, nasıl? 
Açıklama: bir şeyin sabit olması ya da zapt*u rapt altına alınması kaydedilip belgelenmesi demektir. Osmanlıda polise 

olayları ve kişileri kâğıda yazdığı yani zabıt tutup olayları sabit, değiştirilemez bir hale getirmesinden dolayı zabıta 

denirdi."Aklınızın olduğunun bir belgesi var mı" der gibi alaycı bir dil kullanıyor, Hoca Zade..
 

MÜZEBZEB: Karmakarışık. * Elinden iş gelmez, bir şeye karar veremeyen. Beceriksiz.
http://osmanlica.ihya.org/muzebzeb-nedir-ne-demek.html

Yıldız’daki baykuş
Açıklama: o zamanlar koyu yönetimiyle  ülkeyi gama boğduğu için belki de Yıldız Sarayı'nda oturan 2. Abdülhamit'in takma 

adıydı.FLA

dîbâce-i ma’lûm
dîbâce (F.) [ دیباجه ] giriş, önsöz.
Açıklama: söze giriş yaparken herkesçe bilinen (ma'lum) sözler.FLA

Tekmille!
Açıklama: sözünü tamamla, anlatmaya devam et.

temennî (A.) [ تمنی ] istek, arzu.
temennî edilmek arzu edilmek.
temennî etmek arzu etmek.

inkisâr (A.) [ 1 [ انکسار .ilenme, beddua etme. 2.kırılma.

Eşek ve semerci benzetmesinin açıklaması: Akif burada gelen gideni aratır demek istiyor. Giden yani eski semerci koyu 

yönetimi olan 2. Abdulhamit. Yeni semerci Osmanlıyı dünya harbine sokan Enver Paşa ve partisi İttihat ve Terakki Partisi ( 

meşrutiyet yani şartlı, meclisli krallık olduğu için meclisde ki İttihat ve Terakki Partisi hükümette yani yönetimde ).FLA

Herzeyle iştigâl
Açıklama: boş işle uğraşma.FLA

boyun kesmek:bk.baş kesmek..
 


Sayfa Başına Dönün 

Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol